18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 3 Mayıs 2015 TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 7 Defile muhafazakârları böldü Güray Öz andilli’deki Cemile Sultan Korusu’nun havuz başında Yeni Türkiye’nin ilk muhafazakâr moda günü vardı. İstanbul Ticaret Odası sponsorluğunda Tarzı Bahar adıyla dün gerçekleştirilen organizasyonda podyumda Türkiye’nin 1980’lerden itibaren kurulan 10 ‘mutaassıp’ modaevi ve markasının 10’ar parçalık koleksiyonları gösterildi. Ana akım Türk medyasınAYŞE daki ilk başörtülü kahFERHANGİL ramanların yer aldığı ‘Huzur Sokağı’ dizisinin de kostüm danışmanı olan Esra Seziş Kiğılı’nın projesi olan defilede Kiğılı’nın isteğiyle muhafazakâr kıyafetler tesettür kullanılmadan sergilendi. Defileyi birlikte izlediğim Kiğılı, podyumda koleksiyon sergileyecek markaları ‘tesettürlü kadının en sıkıntı çektiği alan’ olarak nitelendirdiği abiye giyime uzmanlaşanlar arasından seçmişti. Yeni Şafak gazetesi yazarı Fatma Barbarosoğlu’nun kınaması işe yaramış olacak ki, ‘moda günü’ Hüsnü Hat sergisiyle başladı. Aralarında devlet erkanının eşleri ve kızlarının da bulunduğu 1500 kişinin davetli olduğu organizasyonda kırmızı kurdelayla çevrili ‘VIP’ alan boş kaldı. Fakat markalar arasında pod Türkiye’nin muhafazakâr markalarının bir arada koleksiyon sunduğu ilk ‘moda günü’ dün gerçekleşti. Kapıdaysa muhafazakâr Müslümanların protestosu vardı. K yuma çıkan sunucu, davete katılamayan ‘VIP’lerden gelen tebrik mesajlarının arasında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Hanım’ın gönderdiği çelengi de anons etti. Yeni Türkiye’nin elit kadınlarının defileye ilgisi azdı ama ‘süslüman’ adı verilen moda bağımlısı muhafazakâr kadınlar defilenin ön sırasında illa platform topuklu ayakkabıları ve ful makyajlarıyla hazır bulundu. Özge Ulusoy ve Serdar Ortaç’ın eşi Chloe’nin yanı sıra 40’a yakın modelin başörtüsü kullanmadan çıktıkları podyumda ‘tafta ve el işleme’ yoğunluklu, balon etekli, bol oyuncaklı kıyafetler Rihanna’nın ‘Diamond’ gibi şarkılar eşliğinde sergilendi. Podyumda gösterilen modeller çağın gerisinde kalmış, kendi müşteri kitlelerini bile anlayamamış modacıların elinden çıkmıştı. Çünkü izleyiciler türbanla ‘moda’yı birleştirecek onlarca alternatif bulmuştu. Yeni Türkiye’nin bu şık organizasyonuna katılan 400’e yakın davetli arasında smokin giyenler, püsküllü etekle salınanlar, abiye tuvalet kullananlar, feraceyi geometrik desenlisinden seçenler hatta çarşafı dantelle süsleyenler bile vardı. ‘Örtüyü sekülerleştiriyorlar’ Defilenin yapıldığı korunun giriş kapısındaysa Söz Eylem Platformu ile Adalet ve Erdem Kulübü’nün protestosu vardı. Ellerinde pankart tutan tesettürlü genç kızlar ‘’Geçtiğimiz senelerde ‘İslami Moda Dergileri’ ile başlayıp, bugüne bahar defilesi olarak gelen ‘tesettür modası’ Müslüman kadının kimliğine vurulmaya çalışılan bir darbedir!’’ dedi. Protestocular “Zihinleri günümüzün modernist ve kapitalist algılarına esir düşmüş muhafazakâr camianın, Allah’ın kadının metalaştırılması üzere emrettiği örtüyü bile sekülerleştirme çabası akıl tutulmasıdır.” yazılı bildiriyi dağıttı. Organizasyonu gayri İslami olarak nitelendiren protestocular, defilelerin Müslüman kadının değersizleştirme çabası olduğunu yineleyerek tüm Müslümanları bu ve bunun gibi girişimlere gerekli tepkiyi göstermeye davet etti. ‘Süslüman’lar ön sırada Kırmızı kurdelalı VIP Halit Çelenk Hukuk Ödülleri 5 Mayıs’ta alit Çelenk Hukuk Ödülleri, Çelenk’in aramızdan ayrıldığı 5 Mayıs günü yapılacak törenle sahiplerine verilecek. Kurul ödüle iki eseri birden layık gördü. Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu başkanlığındaki Gezi Hukuki İzleme Grubu’nca hazırlanan “Demokrasi ve Totalitarizm Sarkacındaki Türkiye Gezi Raporu” ile İstanbul Bilgi H Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak tarafından hazırlanan “İnternet ve İfade Özgürlüğü konulu çalışmalar Twitter ve YouTube erişim engelleme kararlarının kaldırılması başvuruları” ödülü paylaştı. l ANKARA/Cumhuriyet eçim öncesi “diyaloglar” tartışmanın dinin siyasette daha yoğun kullanılması ile laikliğin savunulması arasında geçtiğini gösteriyor. Aslında laikliğin tartışılması yeni değildir. DP zamanlarını bir yana bırakalım; ağır saldırı AKP döneminde gelmiş, varlık nedenlerinin tersine kürek çeken liberallerin cephe ve lojistik desteğinde sürdürülmüştür. Saldırının başarı kazandığı, “hatalarını” az buçuk anlayan liberaller eliyle de teslim edildiği için kanıtlanmış gibidir. HHH Az buçuk dedim; liberaller tehlikenin farkına varmakla birlikte kimi iddialarından vazgeçemediler. Bu da iyidir; çünkü böylelikle ağır psikolojik ve fiziki baskı altında yapılamamış tartışmayı şimdi yapma olanağı bulacağız. Liberaller böyle bir tartışmayı belki de sol ile yapmayı tercih etmezler ama ne yapalım solla, Marksistlerle yapmak zorunda kalacaklar. Aslında sermayecilikten vazgeçmeyen bir “sosyal demokrat” ya da laisizmi dinsel baskıyı tartışmadan formüle etmeyi tercih eden Kürt ya da Türk “ulusalcı” ile tartışmak onlar için daha iyi olurdu ama ne yapalım ciddi itiraz soldan geliyor. HHH Türkiye’de laikliğin yasal bir statü kazanması hiç de kolay olmadı. Taner Timur Hoca’nın Yordam’dan çıkan “Siyaset Bilimi” derlemesindeki makalesinde özgün bir şekilde anlattığı gibi Kurtuluş Savaşı yıllarında işbirlikçi İstanbul, dini, çoğunluğu Müslüman ahaliyi kurtuluşa karşı çıkmaya, kaderciliğe sevk eden bir “afyon” olarak kullanırken Kurtuluş Savaşı önderleri de dini işgale ve “yoksulluğa karşı bir protesto, azap çeken yaratığın iç çekişi, kalpsiz dünyanın ruhu” olarak seferber etmeye çalışıyordu. Laikliğe giriş kapısı burası oldu; yasallaşması ancak 1926’da Medeni Kanun ve “devletin dini İslamdır” ibaresinin 1937’de anayasadan çıkartılması ile gerçekleşecektir. HHH Kuşkusuz laikliğin yasalara geçmesi yeterli değildi; laik eğitim önemli ölçüde kamu vicdanında da kök salmasına yol açtı. Bu Türkiye’de dini cemaatlerin laiklik karşıtı iç eğitimlerle ve siyaset desteği ile büyümesini önleyemedi. O nedenle bugün toplumdaki bölünmenin temel çizgisini oluşturuyor. Bu durum saptaması da solu, demokratları, modern dünyanın bir parçası olarak sermaye çevrelerinin ideolojik aparatı olan liberalleri göreve çağırıyor. Yaşadığımız günler kendilerini solda sayan ama liberal hatalardan bir türlü kopamayanlar için de bir fırsattır aynı zamanda. HHH Kuşkusuz bazı sonradan uydurulmuş kavramlarla hesaplaşmak gerekiyor. Doğal olarak özgürlükçü olan laikliğe “özgürlükçü” vurgusunun eklenmesi, “militan laiklik”, ne olduğunu bir türlü anlamadığım “laikçilik” bunlar arasında en çok sığınılan tuhaf “kavramlar.” Yine Taner Timur Hoca’ya başvurayım: “Din ve siyaset ilişkileri ne yazık ki çoğu bin yıl önce yaşamış İslam düşünürlerini aratacak düzeyde daha yıllarca tartışılacağa benziyor. Türkiye’de laiklik sorunu, dinin tarafsız bir devlet aygıtının garantisi altında, diğer sivil toplum öğeleriyle, (özellikle ticaret ve finans çıkarlarıyla) birlikte ele alınıp tartışıldığı ve değerlendirildiği gün çözüm yoluna girecektir.” HHH Ama böyle bir tartışmanın ışıkları yavaş yavaş yanıyor olsa da tehlikenin neredeyse iş işten geçtikten sonra farkına varmış olanların kullandıkları kavramları gözden geçirmeleri gerekmez mi? Bir de kuşkusuz laf ebeliğini bırakmalı; bilmekte yarar var, sosyalistler laikliğin militan savunucularıdır... Ve akademiden olmakla maruf şahsiyetlerden biri çıkıp şu “laikçiliğin” ne olduğunu anlatabilir mi? “Patatesçi geldi hanııım!” gibi bir şey mi? Laiklik ve Liberaller S Fotoğraflar: VEDAT ARIK Enerji Bakanı Yıldız, “Hiç şüphesiz ki en başarısız olduğumuz yerler Soma ve Ermenek’tir. O olaylar bakanlığımın mahcubiyetidir” dedi nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kayseri’de ekonomi muhabirleri ile bir araya geldi. Soma ve Ermenek’te geçen yıl 319 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazalarına değinen Yıldız “Soma ve tabii ki o olaylar açıkçası benim ve bakanlığımın mahcubiyetidir. Zihnimden de bakanlık sonrasında bunlar çıkmaz.” dedi. Yıldız şöyle devam etti: “Ben oradaki vatandaşlarımızla sürekli konuşuyorum. Ben hep dürüst olmaya çalıştım. O acılar hiç kolay değil. Bir bakan göreve geldiği zaman o görevde sürekli bulunmayacağını birinci gün bilmelidir. Eğer kolayının bu olduğuna inansak, buna ka Yıldız’dan Soma itirafı E rar verecek olan üçlü kararnamedir. Ben bunu her zaman söyledim. Ben karar neyse onun uygulanmasından yana olduğumu söyledim, Hiç şüphesiz ki en başarısız olduğumuz yerler Soma ve Ermenek’tir. Bunu en eksi hallerimiz olarak söylüyorum. Madencilerimizi yine rahmetle anıyorum. Bunlar tabii afet değil bir sebeple oldu.” Nükleer santralların AKP iktidarında yapılan en iyi işlerden biri olduğunu savunan Yıldız, elektrik kesintileri konusunda da gerekli önlemlerin alındığını savundu. Yıldız, “Hangi gerekçeyle ŞırnakSilopi arasındaki ana direklerden bir tane ‘Maliyeti yansıtmıyoruz’ C M Y B Taner Yıldız si bombalandı. Elektrik kesintisi olmaz diyemem” ifadelerini kullandı. Petrol fiyatlarına değinen Yıldız, yılbaşına göre ham petrol fiyatlarındaki yüzde 78’lik artışı, tüketici fiyatlarına yansıtmadıklarını söyledi. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 48’ler bandını rahatlıkla geçeceğini belirten Yıldız, HDP’nin ise barajı aşamayacağını savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle