23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 3 Mayıs 2015 haber TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Hollanda basınından çok ağır suçlama Amsterdam’dan İstanbul’a uzanan cinayetlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresiyle ilişkili olduğu iddia edildi ollanda’nın önde gelen gazetelerinden De Telegraaf, Aralık 2014’te Hollanda’da başlayıp İstanbul’a sıçrayan ve ‘mafya hesaplaşması‘ olarak nitelenen cinayetleri araştıran savcının hazırladığı dosyayı haberleştirdi. BBC Türkçe Servisi’nden Yusuf Özkan’ın haberine göre, gazete başsayfasının tamamını ayırdığı habere “Mafya hesaplaşması Erdoğan’a uzandı” manşeti attı ve Erdoğan’ın fotoğrafını kullandı. Son olarak geçen haftasonu Amsterdam’da ismi yeraltı dünyasıyla anılan Barış Önder otomatik silahla taranarak öldürüldü. Telegraaf, Barış Önder’in, aralarındaki anlaşmaz 6 H lık nedeniyle Sedat Şahin grubu tarafından öldürüldüğünün düşünüldüğünü belirtti. Soruşturmayı yürüten savcının hazırladığı dosyaya dayandırılan haberde, yeraltı dünyasının tanınan isimlerinden Sedat Şahin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresiyle ilişkisi bulunduğu öne sürüldü. Şahin grubunun Hollanda’daki isimlerinden Zekeriya K.’nın cinayetlerle iligili ‘azmettirici şüphesiyle’ tutuklu bulunduğu kaydedildi. Zekeriya K.’nın Belçika numarası kullanan bir kişiyle yaptığı telefon konuşmasının kayıtları da savcılık dosyasında yer alıyor. Dosyada bulunan bir görüşmede, Zekeriya K. Hollanda’da olduğunu ve serbestçe konuşabileceğini söylüyor. Zekeriya K. ile telefonda görüşen kişi, ‘Başbakan’ dediği Erdoğan’ın bir danışmanı ile irtibat kurabileceğini belirtiyor. Güç nereye kadar? De Telegraaf habere tam sayfa yer ayırdı. Erdoğan’ın danışmanına Zekeriya K’yı, “işadamı” diye tanıtabileceğini söyleyen aynı kişi, Erdoğan’ın Sedat Şahin’den çok etkilendiğini anlatıyor. Savcılık dosyasında bu bölüm, “Yeraltı / yerüstü. Güç nereye kadar uzanıyor?” başlığıyla yer alıyor. Sedat Şahin’in kardeşi Vedat Şahin, Hollanda bağlantılı olduğu belirtilen bir saldırı sonucu aralık ayında İstanbul’da öldürülmüştü. Amsterdam’da haftasonu öldürülen 26 yaşındaki Barış Önder’in zanlı ya da zanlıları da yakalanamadı. Önder’in İstanbul’da tutuklu bulunan babası Atilla Önder de yeraltı dünyasıyla bağlantılı. Avrupa genelinde uyuşturucu ticareti yapan bu iki grup arasında husumet var. Barış Önder, Sedat Şahin’in akrabası olan Zuhuri Şahin cinayetinin zanlılarından biriydi. Aralık ayından bu yana Amsterdam ve İstanbul’da toplam 7 Türk, silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 2 darbeye tanık oldu Antalya’da ölen Özbek asıllı CIA ajanı Nazar, 1959’da geldiği Türkiye’de 1960 darbesi ve 1971 muhtırasına tanık oldu. Nazar’ın öyküsünü Enver Altaylı yazmıştı Birkaç kez yaralandığı savaştaki tedavi günlerinden birinde (üstte). Ruzi Nazar, eşi Ermelinda ile evlendikleri gün (sağda). ürkiye’de 1959 yılından itibaren 11 yıl görev yapan Özbek asıllı CIA ajanı Ruzi Nazar birkaç gün önce Antalya Side’de yaşamını yitirdi. 98 yaşındaki Nazar, “Soğuk Savaş” döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye üzerinden yürütülen faaliyetlerin planlayıcısı ve uygulayıcısı olarak tanınmış, Sovyetler’e karşı Nazilerin saflarında savaşmıştı. Nazar’a Theodore Roosevelt’in CIA’da çalışan oğlu Archibald Roosevelt ajanlık teklifi yapmıştı. T zi işgal kuvvetleriyle işbirliğine girmişti. Ukrayna milliyetçileriyle tanışan Nazar, Nazi Almanyası’nın silahlı kuvvetlerine katıldı. ABD safında CIA’nın kuruluşu 1917’de Fergana Vadisi’nde Margilan şehrinde doğan Özbek asıllı olan Nazar, Taşkent Üniversitesi’nde ekonomi ve kimya eğitiminin ardından 1941’de Almanya Sovyetler’e saldırınca askere alındı ve Ukrayna Cephesi’ne gönderildi. O sıralarda Ukrayna’da Rus nefreti had safhada olduğu için Ukrayna milliyetçileri, Moskova’ya karşı Na Savaşta Almanya yenilince Adolf Hitler’in Askeri İstihbarat Başkanı Reinhard Gehlen Orta ve Doğu Avrupa, Rusya, Orta doğu, Orta Asya ve Kaf Türkiye görevi Nazar’ın hayatınkaslar’daki büdaki karanlık kalan tün casusluk teşzaman aralığından kilatıyla birlikbiri de 11 yıl süren te Amerikan safTürkiye görevi ollarına geçti, CIA du. Nazar, 1959’da, böyle kuruldu. 1960 darbesinden Nazar’ın da CIA önce Türkiye’ye ajanlığı böyle başgelmiş, 1971 darlamış oldu. Nazar, besinden sonra gitWashington’da bumişti. Türkiye’de lunduğu yıllarda sivil toplum, medTürkiye Büyükelçiya, üniversite ve liğinin Basın Ataşeidarede komüsi Altemur Kılıç’la Kitabı, MİT’te “Sovyeto nizmle mücadeletanıştı. Bu tanışlog” olarak çalışan En yi ve siyasette İsma onu NATO irver Altaylı kaleme aldı. lamcı ve milliyettibat subayı olarak Pentagon’da görevli Türk subayı Alparslan Türkeş’e götürdü. Türkeş’le yıllar süren dostluğu da böyle başladı. MİT “Sovyetolog” olarak çalışan Enver Altaylı’nın kaleme aldığı “CIA’nın Türk Casusu: Ruzi Nazar” kitabında, Nazar’ın Türkeş’i öldürülmekten kurtardığı ayrıntısına yer verilmişti. çi akımların yükselmesini sağlamak için yüksek bütçeli fonlar Nazar’ın kontrolünde bulunuyordu. Altaylı’nın kitabında 1960 darbesi ile ilgili, “ABD bu darbede rol oynamadı. DP ile ilişkileri iyiydi. ABD, DP’den değil; CHP içindeki solculardan rahatsızdı. Menderes’in Moskova ziyaretiyle ilgili planlar ABD ile müzakere edilerek yapılıyordu. ABD’ye yakın olduğu iddia edilen 14 subay darbenin üzerinden 6 ay geçmeden 13 Kasım 1960’ta diğer üyeler tarafından yurtdışına sürgüne gönderildi. ABD’nin bu teşebbüste bulunması eşyanın tabiatına aykırı. 27 Mayısçılar bu darbeyi hiçbir dış güçle irtibat kurmaksızın kendi inisiyatifleriyle yaptı” denmişti. Nazar’ın kızı ise başrolünü Russel Crowe’un oynadığı Akıl Oyunları filminin romanını yazan Sylvia Nasar’dır. l İSTANBUL/Cumhuriyet or bir konu, hiç üzerinde yazmak istemezdim, çünkü acıları deşiyor. Ama “soykırım işbirlikçileri” burada herkesin başına bu kabulü kaktıkça ve gündemi soykırım doldurdukça, eh yabani kalamıyorsun, mecbursun... Papa’nın soykırımı şaraba banmış kutsal ekmeğe dönüştürmesinden girmiştim konuya, şimdi bizim işbirlikçiler kuyruğa girip bir kilisede, ağızlarını açmalılar ve bu dolmayı da yutmalılar... Kutsal dogmalar bunu gerektirir. Şimdi bir kitapla sürdüreceğim. “Tarihi okumak”ta iki yöntem var: “Tek olay”a odaklanırsın. İkincisi ise olaya süreçleri içinden bakarsın. Benim tarih okumam genellikle ikinci türdür. Ermeni meselesine “soykırım” gözlüğüyle bakanlar, tarihe “tekil olaylar”la bakar ve “Hah işte! Evreka!” diye sıçrar. Tehcir’i bile “soykırım” görenler var. Bu “kendi kafalarında” bulup çıkardıkları mıdır, yoksa başkalarının yaptıkları mamayı mı yemekteler, kendileri bilir. Neyse yazı bitecek ve Dr. Mehmet Perinçek’in “Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni” kitabı da güme gidecek. M. Perinçek, Rus arşivlerini tarayan bir bilimci. Bu arşivlere girmeden Ermeni Meselesi’ni anlamak zor. Ama bizim “soykırımcı işbirlikçiler” diyebilirler ki: “Olay Anadolu’da geçiyor, Rusya’da değil!” Onları kaleme doladığıma bakmayın, eğlencesi işin, yazı sizlere! Perinçek, Ermeni milliyetçi hareketine odaklanıyor bu kitabında. Durup dururken bu tehcir de nereden çıktı, dememek için. 1850’lerden itibaren Ermeni milliyetçiliği gelişiyor. Ayrı devlet istiyorlar. Ermeni milliyetçiliğinin “teorisyeni” G. Artsruni üstelik ırkçı temellerini atıyor. “Doğu Sorunu” olarak, Türklerin (hatta Kürtlerin) Anadolu’dan kovulması ve medeni, uygar, ari ırk, Ermenistan’ın kurulmasını istiyor. Neler diyor neler! Kime diyor bunları? Salt Ermenilere değil, Batılılara: Gelin buraları temizleyin, Avrupa’nın uzantısı bizleri egemen kılın! Taşnak Partisi, Osmanlılarda en hızlı çete, cinayet, baskın, her şey var. Doğu Sorunu Türklerin defedilmesi sorunu! Bağımsızlık sırası Ermenilere gelmiştir, özgürlük için ayaklanın, der... Adına pul bile bastırır Ermenistan. Birinci Dünya Savaşı en uygun ortam. Osmanlı’yı bölüşme sorunu. Ermeniler bu bölüşüm için kendilerini ortaya koyuyorlar; her bir emperyalist gücün Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni Z portföyünde Ermenilerle ittifak, onları kendi amaçları için kullanmak var. Çok net ve açık. Rus ordularıyla birlikte Doğu’nun, VanDiyarbakır’a kadar Ermenilerle işgali... İstanbul’da, Anadolu’da Ermeni çetelerinin saldırıları... Osmanlı, böyle koşullarda tehcir kararı alıyor. Perinçek, süreci çok yönlü ve yeni belge ve bilgilerle anlatıyor. Bilmediğimiz tonla olay. Mesele, “Medeni ol ve soykırımı tanı” ile açıklanabilecek gibi değil... Veya medeni olsaydın da “Her milliyete bağımsızlık verirken Ermenilere de verseydin” lafı güzafla da geçiştirilecek gibi değil. Osmanlı vermedi, parçalayarak ve sökerek aldılar. Balkanlar’dan da Türkleri öldüre öldüre attılar. Birinci Dünya Savaşı ve öncesinin vahşi doğasında, etnisitelerin birbirini yediği zamanlar. Bizim soykırımcı yazarların tek kulağı duyar, tek gözleri görür. İşbirlikçiliğin dayatmalarını kabul etmenin “medenilik” olduğunu vaaz ederler. Arkalarındaki adamları da Türkiye’nin Ermeni meselesinde yalnız kaldığını manşetlerden alayıvala ile ilan eder ve Türkiye’nin artık soykırımı kabul etmesinden başka çaresi kalmadığını sevinçle duyurur. “Soykırımı kabul etmenin” ilericilik, aydıncılık, üstelik sosyalistlik olduğu mavrasını mı zokasını yutturacaklar, kendileri de böylece parlayacak, vitrine konacaklar! Bazıları sonraki adımı attı bile: Evet milyarlarca doları ödeyeceksin, noktasındalar. İşbirlikçilerimizden “evet topraksa topraklarını da vereceksin” diyen oldu mu bilmiyorum, ama o noktadalar. Diyarbakır, Van gibi “Ermeni eyaletlerini” versek, Kürtler ne der? Artık aralarında anlaşsınlar... HDP de “soykırımı” tanıdığına göre! Ermeni diyasporasının 65 yıl boyunca adım adım inşa ettikleri, en son Papa Hazretleri’nin de destekleyerek Hıristiyan dini dolması/dogması haline gelmesine yol açtığı “soykırım”, bir dayatmadır. 1915 acısına yol açan olaylara destek veren emperyalistler, bugün soykırımcısın diyor. Diyaspora, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı bile soykırımın parçası sayıyor. Kurtuluş Savaşı zaferine duyulan intikamcılığın da dışavurumu, sadece hadi len denecek durum. Medeni ol, soykırımı tanı Tutuklu Gazete piyasaya çıkıyor Tutuklu Gazete 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde dördüncü kez okurla buluşuyor. Gazete, bugün 13.00’te Tünel meydanından Galatasaray meydanına yapılacak yürüyüşle dağıtılacak. Tutuklu Gazete için şu isimler kaleme aldı; Uğur Güç, Sibel Güneş, Ahmet Abakay, Aysun Yazıcı, Barış İnce, Erol Önderoğlu, Hafize Kazcı, Vural Nasuhbeyoğlu, Nazlı Ilıcak, Mogens Blicher Bjerregaard, Özer Sürmeli, Hikmet Çetinkaya, Hasan Gülseven, Gökhan Durmuş, Hanife Şahan, Hidayet Karaca. l İstanbul Y E Nİ AM P RO GR TSK’ye davalarda rekor artış MHP’li başkana kadrolaşma Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) aleyhine açılan tazminat davalarının sayısı son yıllarda rekor oranda arttı. Son iki yılda dava sayısı yaklaşık yüzde 50 artarken 2013’te 1278, 2014’te 1334 dava açıldı. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a 2002’den bu yana TSK’ye açılan tazminat davalarını sordu. Milli Savunma Bakanlığı, 20022014 dönemiyle ilgili verileri açıkladı. Buna göre TSK aleyhine açılan tazminat davalarında son yıllarda rekor oranda artış yaşandı. Verilere göre son iki yılda açılan dava sayısı yüzde 50 oranında arttı. evre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği Genel Başkanı Mustafa Göktaş, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı MHP’li Burhanettin Kocamaz’ın çok sayıda partiliyi işe aldığını, MHP İl Başkanı’nın koruması E.Ö.’nün belediyeye bağlı şirketten ayda 3 bin lira ücret aldığını belirtti. Suçlama Ç ları reddeden Başkan Kocamaz ise “Yasalara uygun olmayan hiç bir işimiz yoktur” dedi. Mustafa Göktaş, Kocamaz’ın belediye binasına “Rüşvet alan da veren de cehennemdedir. Hz. Muhammed”, “Rüşvet bu kapıdan içeri girmez. Burhanettin Kocamaz” gibi dini mesajlar veren yazılar astırdığını hatırlattı. l DHA Wilco Van Herpen ile PAZAR 19:30’DA tv.cnnturk.com/wilcoyollarda twitter.com/CNNTURKProgram WILCO YOLLARDA Görülecek çok yer, dinlenecek pek çok hikaye var. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle