23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 20 Mayıs 2015 EDİTÖR: PINAR YILDIZ TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 9 Türkiye artık ‘tekleyen bir büyüme hikâyesi’ inancial Times’ta, Daniel Dombey imzasıyla yer alan “Tekleyen Büyüme Hikayesi Türkiye” başlıklı haberde, “Türkiye iç ve dış şoklara hassas kalmaya devam ediyor ve büyüme son standartlara göre vasat. Ekonomik zaferlerle dolu yılların anıları hala tazeyken, daha az hoşgörülü bir dünyaya uyum sağlamak zor olacak” denildi. BBC Türkçe’ye göre, Financial Times Gazetesi, yaklaşan seçim ve ekonomideki sorunlar çerçevesinde Türkiye’nin ekonomik geleceğini değerlendirdi. “Türkiye’nin son on yıl içindeki güçlü büyümesi birçok gelişmekte olan ülkeden farklı duruyordu. Ancak Türkiye’nin büyük ölçüde iç talep ve ak Financial Times’te iç ve dış şoklara hassas olmaya devam ettiği, büyümenin standartlara göre vasat olduğu, ‘Tekleyen Büyüme Hikâyesi Türkiye’ başlığıyla aktardı ‘Enflasyon Hedeflemesi’ni Yeniden Düşünmek nflasyon hedeflemesi (EH) kavramı, 1990’larda önce Yeni Zelanda, ardından da İngiltere, Kanada ve Şili merkez bankalarının uyguladıkları yeni para politikalarının ortak adı olarak iktisat yazınına geçti. İlk önceleri söz konusu politikalar ile kastedilen, merkez bankalarının enflasyon tahminlerini ve uygulayacakları politikaları piyasa “aktörleri” ile paylaşması ilkesinden ibaretti. Finansal sermaye hareketlerinin serbestleştirildiği ve kuralsızlaştırıldığı bir ortamda, merkez bankalarının reel olarak uygulayabilecekleri herhangi bir politika aracı zaten ortadan kalkmış durumdaydı. Bu koşullar altında merkez bankalarının bundan böyle enflasyona ilişkin öngörülerini piyasa “aktörleri” ile paylaşmaktan başka yapabileceği pek bir şey de kalmamıştı. Ancak, sadece fiyat istikrarı hedefine odaklanan merkez bankalarının çok önemli bir başka politika aracını göz ardı ettikleri görüldü: döviz kuru. Bu çok önemli değişkenin piyasaların spekülatif coşkudaralma salınımlarına terk edilmesi sonucu, döviz kurlarında belirsizlik ve oynaklık giderek tüm makro ekonomik dengeleri tehdit eder duruma sürüklendi; “finansal istikrarsızlık” kavramı bu endişenin sonucu olarak doğdu. Geçen haftaki yazımızda döviz kurunun 2001 krizi sonrasında TL’nin aşırı değerli konuma sürüklenmesiyle birlikte başta sanayi sektörleri olmak üzere ulusal ekonomide yol açtığı tahribatın boyutlarına dikkat çekmiştik. Özetlemek gerekirse, 2001 sonrası yaşanan döviz kurundaki ucuzlamanın yarattığı ithalat baskısı sonucunda, Türkiye uluslararası işbölümünde bir ucuz ithalat pazarı olarak sanayisizleşmekte ve finansallaşmaya dayalı çarpık bir büyümedaralma sarmalına sürüklenmektedir. Bu sorun sadece Türkiye ekonomisine özgü olmayıp, Türkiye ile birlikte enflasyon hedeflemesinin büyüsü altında döviz kurunda makroekonomik dengesizlikleri ve söz konusu tahribatı göz ardı eden bir dizi (çoğunlukla Latin Amerika) ülkede de yaşanmaktaydı. Bu gerçekler altında sadece enflasyon hedeflemesini gözeten muhafazakâr merkez bankacılığı yerine ne gibi seçeneklerin geliştirilebileceği de yenikalkınma yazınının ana gündem maddesi haline dönüşmüştü. Bir örnek vermek gerekirse, ortodoks enflasyon hedeflemesi stratejisine almaşık bir seçenek, Arjantin, Meksika ve Brezilya ekonomilerinin 2000 sonrası deneyimlerinden yola çıkarak Roberto Frenkel, Jaime Ros ve Lance Taylor gibi yapısalcı gelenekten gelen iktisatçılar tarafından önerilmektedir. Adı geçen iktisatçılar modern merkez bankacılığının sadece enflasyon hedeflemesi ile sınırlandırılmayarak, bunun da ötesinde, döviz piyasasında sabit ve rekabetçi bir reel kur hedeflemesini de içeren, daha kapsamlı bir para politikası oluşturulmasını önermektedir. Yani, alternatif görüşe göre merkez bankaları sadece fiyat istikrarını değil, döviz fiyatının reel değerini de gözetmelidir. Reel kur hedeflemesinin, bir yandan cari işlemler açığının oluşmasına engel olurken, diğer yandan da emek yoğun ihracatı özendirerek işsizliğin azaltılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla merkez bankaları enflasyonla mücadele hedefinden vazgeçmeden, döviz piyasasında rekabetçi bir reel kuru da hedefleyerek ekonominin reel sorunlarının çözümüne daha aktif olarak katkıda bulunmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için merkez bankaları ekonominin diğer birimleri ile koordineli olarak çalışmalı ve gereğinde sermaye hareketlerini daha aktif olarak yönlendirmeli, spekülatif ve borçlanmayı özendirici unsurlarından arındırmaya çalışmalıdır. Küresel ekonomide “yeni” merkez bankacılığı tartışmaları böylesine gündemdeyken, acaba Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülkeler bu tartışma ortamını kendi ekonomilerinin özgün yapısal koşullarını gözetecek bir düzeye taşıyabilir mi? Acaba bu küresel tartışma ortamı söz konusu ülkelerde merkez bankalarının kalkınma, sanayileşme, istihdam ve yatırım stratejilerinin yürütülmesinde önemli bir aktör olarak görevlendirilmesi için bir fırsat olarak kullanılabilir mi? HHH Mustafa Kemal ve arkadaşlarının “toptan milletçe bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı” Anadolu ihtilalinin ateşini yaktıkları 1919 Mayıs’ının doksan altıncı yıldönümünü şükranla anıyoruz. Tüm Türk ulusuna kutlu olsun. F Düşüş keskin oldu tif inşaat sektörüne dayalı ekonomik modeli artan gerilim altında. Büyüme, 2010 ve 2011’deki yüzde 9’dan, 2014’te keskin biçimde yüzde 3’ün altına düştü” denilen haberde, ülke çapında, tüketici güveni beş yılın en düşük seviyesine inerken, işsizliğin yüzde 11 ile son beş yılın en yüksek düzeyine çıktığına dikkat çekildi. Haberde, gayri safi yurtiçi hasıla birkaç yıldır kişi başına 10 bin dolar civarında sıkışmış halde olduğu belirtildi. Haberde dikkat çekilen diğer noktaları şöyle özetlemek mümkün; l Türk Lirası dolar karşısında Mayıs 2013’dan bu yana yüzde 40 değer kay betti. Bu zeminde, hükümet içinde son yıllarda büyümeyi yaratan modelin geleceği hakkında bir tartışma başladı. l Birçok uluslararası bankacı, Türkiye ekonomisinin kısa vadede başarılı olması için hala yeterince küresel likidite olduğunu söylüyor. l Erdoğan’ın düşük faiz için yürüttüğü kampanya petrol fiyatlarındaki düşüşün faydalarını gölgede bıraktı. l Türk işletmeleri yeni pazarlar bulmadaki esneklikleri ile ünlü. Ancak iç ekonomi yavaşlarken, büyük ve kalıcı ihracat artışları elde etmek de zorlaştı. Faiz baskısı zarar verdi l Talebi, Avrupa’daki ekonomik sorunlar ve Orta Doğu ile Kuzey Afrika’daki bir çok piyasaları içine çeken kaos da olumsuz etkiledi. l Türkiye’nin siyasi ve büyük ölçüde ekonomik geleceği, Erdoğan’ın mahkemeler veya Meclis’ten pek muhalefet gelmeyecek bir başkanlık sistemini hayata geçirip geçirememesine bağlı. l Dış dünyadaki değişikliklere rağmen, cumhurbaşkanının kolay paranın siyaset ve ekonomik getirilerine bel bağlamasından kaygı duyuluyor. l Aynı zamanda, yabancı fonlar her zamankinden daha titiz. l Türkiye iç ve dış şoklara hassas kalmaya devam ediyor ve büyüme son standartlara göre vasat. l Ekonomi Servisi E İşsizlik de, büyüme de teknoloji ile çözülür Küçük esnaf tehlike altında üçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç, ekonomik krizin en çok küçük ve orta ölçekli işletmeleri vurduğunu belirtti. Özgenç, “Ticari faaliyetini iç piyasada sürdüren işletmeler ve küçük esnaf; son dönemlerde işlerinin durgunluğundan yakınıyor. Böyle giderse esnaf gerçekten de perişan olacak” dedi. Dev marketlerin ardarda açıldığı ve yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiği ülkede küçük esnafın birer birer kepenk indireceğini dile getiren Özgenç, Türkiye’de son yıllarda düşen enflasyonla birlikte ticarette de daralma sürecine girildiğine dikkat çekti. l Ekonomi Servisi K Google Türkiye Pazarlama Müdürü Kirazcı, Türkiye’deki internet yasaklarıyla ilgili “İnternete herkesin erişmesini istiyoruz. Ekonomiye toptan fayda sağlıyor” dedi. 384 bin borçlu yasal takipte ankalar Birliği Risk Merkezi’nin raporuna göre yasal takipteki kredi kartı borçlu sayısı arttı. Yılın ilk üç ayında bireysel kredi veya kredi kartı borcudan dolayı, 384 bin kişi yasal takibe girdi. Yılın ilk üç ayında, bireysel kredi borcu nedeniyle takibe giren kişi sayısı geçen yılın ilk üç ayına göre yüzde 1 azalarak, 2015’in üç ayında 175 bin kişi oldu. Bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe giren kişi sayısı da aynı dönemde yüzde 13 artarak 291 bin kişiye yükseldi. l Ekonomi Servisi oogle Türkiye Pazarlama Müdürü Özgür Kirazcı, teknolojinin ekonominin büyümesinde önemli etkenlerden biri olduğuna işaret ederek Türkiye’de interPELİN nete herkesin erişmesi gerek ÜNKER tiğini söyledi. Kirazcı, gazetemize yaptığı açıklamada, internet yasaklarının sektöre yapılan yatırımları etkileyip etkilemediği ile ilgili “Biz internetin büyümesini, genişlemesini, herkesin erişmesini istiyoruz. Bu alanda da çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Android One projesi buna bir örnek. Daha fazla kişinin akıllı telefona erişiyor olması demek, daha fazla kişinin bilgiye anında erişiyor olması demek” dedi. İnternetin inovasyonu tetiklediğini vurgulayan Kirazcı, “İnsanların internet sayesinde bilgiye kolayca ulaşabilmeleri yeni iş modellerini doğuruyor. Yemeksepeti’de buna iyi bir örnek” diye konuştu. G Google tüm dünyada çalışanlarına sunduğu ilginç çalışma ortamıyla meşhur bir şirket. Google Türkiye de geçen yıl Amerika’daki ofislerini aratmayacak bir ofise taşındı. Ofisin ortasında salıncakta sallanarak arkadaşlarınızla fikir alışverişinde bulunabiliyorsunuz. 20 bin KOBİ’ye destek nedenle birtakım progOBİ’lerin dijital döramlar hazırladık. Dijinüşümünün son tal ajanslar için bir Googderece önemli olduğuna le Partner System adında işaret eden Kirazcı, bubir programımız var. Bu güne dek 20 bin KOBİ’ye program çerçevesinde eğitim verdiklerini söybinlerce kişiyi eğiterek, ledi. Türkiye’de 2 milyoKOBİ’lere destek oluyonun üzerinde KOBİ olduruz. İş ortaklarımızla birğunu söyleyen Kirazcı likte KOBİ’lerin ihracat şöyle devam etti: “Artık yapabilmeleri, onların teknoloji ekonomik bü Özgür Kirazcı internette rekabetçi olayümede önemli etkenlerden biri. Verimliliği arttırıyor, ye bilmeleri, başka ülkelere açılabilni iş alanları yaratıyor ve KOBİ’le meleri için çeşitli destek programlarımız var. Amacımız Türkiye’derin teknoloji adaptasyonları onların başarılarını, büyüklüklerini ol ki KOBİ’lerin dijital dönüşümünü sağlamak.” dukça olumlu etkiliyor. Biz de bu K B Türkiye son sıralarda Türkiye’nin internet ekonomisinde OECD ülkelerinin oldukça gerisinde olduğunu belirten Kirazcı “Türkiye’de internet ekonomisi Gayri Safi Hasılanın yüzde 1.7’sine denk geliyor. Bu, OECD’nin en düşük rakamlarından biri. OECD ülkelerinde oran yüzde 5.6’larda” dedi. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, internet sektöründe yaratılan bir kişilik işin diğer sektörlerde beş kişilik istihdam yarattığını belirten Kirazcı, “İnternet gibi katma değeri yüksek sektörlerde istihdam sağlıyor olmamız ülkenin ekonomisine toptan bir fayda sağlayacaktır” dedi. ayatlarının baharındalar ancak geleceğe ilişkin beklentileri neredeyse yok... Kiminin elinde bir diploma, kiminde o bile yok. Diplomasızlar genelde vasıfsız işçi, kadrolu. Torpilli iş bulabilen bir yere kapağı atıyor, kalanı, daha doğrusu büyük çoğunluğu taşeron... Diplomalıların işi de kolay değil. Çünkü çoğu diploma sadece çerçevelik, içi boş... Başvurduğu işveren bir iki sorudan sonra anlıyor, aslında hiçbir şey öğrenmemiş olduğunu, kibarca kapıyı gösteriyor. Beriki “ben üniversite mezunuyum” deyip, karşısına çıkan diğer işleri beğenmiyor, “mühendis adam, teknisyen mi olur?” diyerek... Ya da üç kuruş ücrete tam bir kölelik ve sömürü çarkı içine kaptırıyor kendini... Türkiye’nin gençliğinden bahsediyorum... 77 milyon Türkiye nüfusunun yüzde 16.6’sını oluşturan 13 milyona yakın bir kitleden... 2014 TÜİK verilerine göre bu gençlerin yüzde 17.9’u işsiz. Tabii bunlar resmi rakamlar. Eğitimli genç işsiz oranı ise yüzde 30’lara ulaşmış durumda. Sorun sadece işsizlik değil, eğitimin kalitesinden, boş zamanlarını nasıl değerlendirdiklerine, geleceğe ilişkin beklentilerine, yaşamlarından mutlu olup olmadıklarına kadar pek çok konuda tablo hayli karanlık... 19 Mayıs’ı gençlik bayramı olarak kutluyoruz, ancak gençlerin önüne asla bir vizyon koyamıyoruz. 12 yıl önce AKP ilk iktidara geldiğinde ilkokula yeni MemurSen’in gözü siyasette M H 2015 gençliği ve ötesi... başlayan bir çocuk bugün 19 yaşında bir genç... 12 yıl boyunca tek başına iktidar olan bir partinin şekillendirdiği bir gençlik bu. Önce bunu saptayalım, ötesi yok... Bir örnek... Seçim gözlemleri için gittiğim Uşak ve Kütahya’dan... Emin olun ki diğer iller de çok farklı değil... Sokakta gençlerle, öğrencilerle konuşmaya çalıştım. Lise öğrencileri, üniversiteliler, lokanta ya da büfe gibi yerlerde çalışanlar ya da sokaklarda volta atanlar... Kızlar, erkekler... İstisnasız hepsi de ilk fırsat bulduklarında yaşadıkları kenti terk etmek arzusunda... Neden diye sorduğumda “sıkıcı, fazla yapacak şey yok, istediğim iş burada yok, büyük kentte alternatif daha fazla” yanıtını alıyorum. Her ile bir üniversite, o kente bir canlılık, hareket getirmesi açısından iyi... Gençlerin kabuklarından çıkmaları açısından önemli, kesinlikle reddetmiyorum. Ama yeterli değil. Uşak gençlerde uyuşturucu kullanımı ve intihar oranlarının yüksek olduğu bir kent. Peki neden? Kırsaldan yoğun göçün bunda etkisi ne? Varoşlara yerleşen ailelerin çocukları bunların çoğu. Düzgün bir eğitim alamamışlar... Konuştuğum bir eğitimci, sistemin korkunç şekilde tıkandığını belirterek “En iyi eğitim fen liselerinde, hadi bunlara bir iki koleji de katın, ki mevcut öğrencilerin sadece yüzde 20’sini kapsar; geri kalanı diğer liselere mecbur. Başka alternatif yok ve mezun olunca bir şey olamayacaklarının farkındalar” diyor. Bir muhtarla konuşuyorum. İyi gözlem ve tahlil yapan biri. “Evet kentlerde üniversite var ama gençlere yönelik tek yatırım bina. Herkes gelen öğrencilere ev kiralama ya da onlar için yeni konutlar inşa etme ve buradan para kazanma derdinde” diye anlatıyor. Sonuç, okulda ve iş hayatında istediğini bulamayan bir genç kitle. Kendilerini boşlukta hisseden... Hal böyle olunca kimi din ya da aşırı milliyetçilik çengeline takılıyor, kimi uyuşturucuya... emurSen Yönetimi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’i makamında ziyaret etti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda gerçekleşen görüşmede kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük haklarının geliştirilmesi konularında MemurSen’in talepleri ele alındı. Çelik’e iletilen bazı talepler şunlar: l Kamu görevlilerine yönelik bütün kılıkkıyafet dayatmalarına son verilsin. l Kamu görevlilerine siyaset hakkı ve grev hakkı verilsin. l 4/B’li ve 4/C’liler olmak üzere tüm personele kadro verilsin. l Ek ödemelerin tamamının emekli maaşına ve ikramiyesine yansıtılmasını istiyoruz. l Kamu görevlilerine fiili hizmet zammı verilsin. l Emekli kamu görevlilerine maaş promosyonu verilmeli ve aile yardımından faydalandırılmaları sağlanmalıdır. Emeklilerin maaşları ve emekli ikramiyesi yükseltilsin. l Ekonomi Servisi Alibaba’ya haramilik suçlaması Dünyanın en büyük eticaret sitesi Alibaba’ya tüketicilerin ürünlerin sahtelerini bulmalarını kolaylaştırdığı gerekçesiyle Paris merkezli Kering SA tarafından dava açıldı. Kering SA, Alibaba’yı 795 dolarlık Gucci çantaların 2 dolarlık benzerini satmakla itham ediyor. Madeni parayla tasarruf Amerika borçlanmaya devam ederken, The Dollar Coin Alliance adlı örgüt, banknot yerine bir dolarlık bozuk para basılmasının milyarlarca dolar tasarruf sağlayacağını öne sürdü. Örgüt, madeni paraların 35 yıl dayandığını, yeni malzemelerden üretilen ve çabuk yıpranan kağıt paralardan da yılda 3 milyar adet banknot imha edildiğini söylüyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle