27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Cuma 15 Mayıs 2015 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde adil bir seçim ortamı yaratılır, çeşitli iktidar provokasyonları olmazsa seçim ve ötesinde bizi birkaç ihtimal bekliyor olacak. Prof. Dr. SAMİM AKGÖNÜL Strasbourg Üniversitesi Seçim sonrası ihtimaller a) HDP söylemini toplumsal sisteme muhalif bir dile oturttu, iktidar ortaklığını isteyeceğini, talep edeceğini, kabul edeceğini hiç sanmıyorum. Hele hele, bazılarının telaffuz ettiği CHPMHPHDP koalisyonu imkânsızdır kanımca. b) Diğer taraftan atardamarlarında hâlâ etnik öğe akan AKP, CHP ve MHP’nin HDP’yi iktidar ortağı yapıp, devlet nezdinde meşrulaşmasına, bürokrat atamasına izin vermeye henüz hazır olmadıklarını düşünüyorum. c) Ama gene de bir ihtimal, ihtimallerin en küçüğü, sayı tutarsa (ki çok zor) CHP ve HDP’nin bir koalisyonu mümkün olabilir. Hareketin yakın tarihinde HEP milletvekillerinin Meclis’e girmelerine aracı olmak gibi bir deneyim var. d) Herkesin dilinden düşürmediği AKPHDP koalisyonuna hiç ihtimal vermiyorum. Böyle bir durumda HDP’yi desteklemiş sosyalist, liberal sol, feminist, yeşiller vs. gibi hareketler derhal tepki verecekler, seçilen milletvekilleri istifa edeceklerdir. Bence HDP’nin içinde çözüm sürecini sonuçlandırmak adına AKP ile koalisyon kurmak isteyenler vardır ancak hem çoğunlukta olmadıklarını düşünüyorum hem de böyle bir fiyaskoyu göze alamayacaklarını. ‘Peşimdeki Şeytan’ tekinsiz dehşetgerilim atmosferine sahip. S ekiz Haziran’da ne olabilir? Küçük bir beyin jimnastiği yapalım beraber. Muhafazakâr bir korkugerilim SUNGU çAPAN 1. HDP baraj altında kalır, AKP 276 milletvekilini aşar ve tek başına iktidar olur. Bunun için yüzde 4144 bandında kalması yetecektir. Zira HDP baraj altında kalırsa ve MHP’nin yüzde 1718 oy oranı olduğu düşünülürse dağılım aşağı yukarı söyle olur: AKP 280320 milletvekili (yüzde 4144) CHP 140160 milletvekili (yüzde 2730) ve MHP 90100 milletvekili (yüzde 1720). Bu durumda toplumsal muhalefet Meclis dışı kalır. Elbette bu HDP’nin sonu demek değildir. Bütün seçmenler bu durumun “normal” olmadığını anlamış durumda. Kimsenin fazla sevineceğini düşünmüyorum. Meclis’te 3 oluşum kalır: a) İslamcı ve İslamTürk sentezcilerinin (ve sıfır ideoloji oportünistlerin) öbeklendiği, liberalleri, Hizmet’i ve kurucu kadrosunu tasfiye etmiş, varını yoğunu Erdoğan’a adamış paranoyak ve mikro otoriter bir AKP. b) İçindeki sivri ulusalcıları tasfiye edebilmiş ancak hâlâ kemikleşmiş devletçi ve merkeziyetçi altyapıyı dönüştürememiş bir CHP. Ancak CHP’nin önseçim, hümanist söylem, Kürt politikasındaki yumuşama gibi konularda bir mutasyona uğradığını da göz ardı etmemek gerek. Avrupa Yerel Yönetimler ve Özerklik Şartı’na çekincelerin kaldırılıp uygulanacağı vaadi çok mühim. c) MHP’nin iki yönü var. Birincisi şimdiye kadar ülkücüleri sokaktan uzak tutmakla övünen ekip bir reddi miras sürecine girdi. İkincisi özellikle BBP’nin Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra erimesi ve İslamileşmesi MHP’yi ilginç bir biçimde merkeze çekti. HDP baraj altında ise HDP barajı geçerse 2. HDP barajı geçer ve Meclis’e 5565 civarı milletvekili ile girer. Bu durumda eğer CHP ve MHP kendilerine yakıştırılan milletvekili sayısını çıkarabilirlerse AKP 276’yı bulamaz ve bir koalisyon hükümeti ihtimali doğar. (İhtimal diyorum zira salt çoğunluğa bir iki milletvekili gerekiyorsa bu başka partiden transferlerle yapılabilir). a) Hükümetlerin en doğal olanı İslamTürk sentezcilerle Türkİslam sentezcilerini birleştiren AKPMHP koalisyonu olur. Özellikle her zaman olduğu gibi AKP seçim öncesi milliyetçi propagandaya hız verirse böyle bir koalisyon gayet anlaşılır olur. Bu durumda CHP ve HDP muhalefette kalacağı gibi “çözüm süreci” de bir müddet rafa kaldırılır. Ancak şunu da eklemek gerek. Bu süreç artık dönüşü olmayan bir noktaya geldi ve Türkiye’deki rejim dönüşümü (merkezden çepere, tersi değil) artık kaçınılmaz. Yani çözüm sürecinin MHP yüzünden yavaşlaması HDP’yi bitirmez, tam aksine ana muhalefete taşır. b) Fakat başka bir parametre var, o da hem yerel seçimlerde hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP’nin işbirliği yapmış olması. Eğer MHP, AKP ile koalisyona yanaşmazsa ve sayı tutarsa (ki çok zor görünüyor) bir CHPMHP koalisyonu olanaksız değil. Böyle bir senaryo kanımca AKP’yi içeriden patlatır. Zira hem yolsuzluk dosyaları hem de siyaseten dolan hınç AKP’lileri iktidarın ve biraz rahatlayacak olacak bürokrasi ve yargının hedefi haline getirir. Bu durumda da AKP kendi iç temizliği ile meşgul olacağından ana muhalefet partisi görevi gene HDP’ye kalır. İktidar ortaklığı 3. HDP bir iktidar ortağı olur mu? Açıkçası bir ihtimal görmüyorum. Dolayısıyla karşımızda ilginç bir siyasi yelpaze var: Seçimden sonra iktidardaki “sağcı” İslamcı parti, milliyetçi parti ile koalisyon kurabilir ve hiç kimse şaşırmaz. (Birçok konuda iki parti ortak davranıyor). Seçimden sonra muhalefetteki “solcu” Kemalist parti, milliyetçi parti ile koalisyon kurabilir ve hiç kimse şaşırmaz. (Birçok konuda iki parti ortak davranıyor). Bu durumdan iki sonuç çıkarabiliriz: 1. Türkiye’de sağın da solun da mayasında sağ ve soldan çok milliyetçilik var 2. Türkiye’de 1 (bir) adet sisteme muhalefet hareketi var. Bu düşünceleri iki varsayıma dayanarak yazdım. Birincisi seçimlerin 7 Haziran’da olacağı yani iktidarın ortamı gerip provokasyonlarla seçimin yapılmasını engellemeyeceği varsayımı. İkincisi de seçimlerin adil yapılacağı varsayımı. Elektrikler kesilmeden, oy torbaları delinmeden, damgalanmış pusulalar bulunmadan yapılacak bir seçim. Sonuç aftanın bir başka nispeten ilgiye ve seyredeğer filmi de, “Halloween”, “Sis” gibi John Carpenter yapımlarının ağır bastığı 197080’lerin fantastik korku filmleriyle kıyaslanan ve yönetmen David Robert Mitchell’in yazıp yönettiği “It FollowsPeşimdeki Şeytan”. Sevişmeyle bulaşan, sadece bulaşarak ölümüne yol açtığı kişiye görünen, hayaletimsi bir şeytanın musallat olduğu bir grup orta sınıftan Amerikalı gencin banliyö ortamında verdikleri bu doğaüstü beladan kurtulma mücadelesine odaklanan, birinci sınıf görselliği, tanınmamış ama oldukça gayretli, genç oyuncuları, H yarattığı tekinsiz dehşetgerilim atmosferi, hiç boş geçmeyen retro müzikleri ve ses efektleriyle yer yer etkileyici olabilen “Peşimdeki Şeytan”ın kusuru bizce öncelikle gençler arasındaki her türlü evlilik dışı cinsel birleşmeye karşı çıkan, hatta böylelerini mutlaka ölümle cezalandırmaya yönelik, tutucu bir tavrı içermesi. Tarzı, temaları, bildik heyecangerilim klişeleri ve pek de şaşırtmayan, alışılmış sürprizleriyle bizce ancak korkuheyecan türünün iflah olmaz meraklılarına öğütlenebilecek “Peşimdeki Şeytan”, özetle biçemi, sinematografisi bakımından sınıfı geçse de özü ve içeriği bakımından resmen muhafazakâr bir korkugerilim denemesi. ‘Boston Eşcinsel Korosu’ iptal edildi Zorlu PSM, koronun İstanbul konseri için homofobik medyanın baskısına direnemedi MEHMET KESKİN Kaynak adil dağılımda mı? Ö. İSKENDER ÖZTURANLI Toplumcu Düşünce Enstitüsü, Y.K. Üyesi ktidar bir yaşam alanı, siyaset İ üretme yeri değil bir sahip olma, üstüne kapanma yeri olarak işliyor. Kısaca iktidara gelinmiyor, iktidar ele geçiriliyor. Hal böyle olunca, programlar geçeriz, talepler ve temsil beklentisiz kalıyor. Başlangıçta, AKP iktidarı tam da bu beklentisiz inançsızlık üzerinde kendi vaatlerini oluşturdu. Ancak sosyal adaleti asla merkeze almadığı gibi neoliberal politikaların yarattığı tahribatı, kültüreldinsel dışlanmışlık üzerinden gizledi, taktik manevra imkânı buldu. bir anda, “kaynak nerede” sorusuna sarıldı. Nedense, emekliye yılda çift maaş ikramiye, yoksula doğrudan yardımlar, asgari ücretten vergi alınmaması gibi vaatleri bir anda klasik kıtlık söylemi kıskacına çekiverdiler. Kıtlık söylemi, zamanında reel ekonomideki eşitsizliği rasyonalize etmeye yaramıştır. Global krize giden yolun taşları buradan döşenmiştir. Üstelik bu neoliberal ideologlar, krizin nedenleri olarak; Avrupa’nın refahını, yaşlanan işgücünü, ücretlerin fazlalığını gerekçe gösterecek kadar ikiyüzlüdür de. Yunanistan’da kriz; sosyal yardımlar ile değil, tersine dev letlerin şirketler gibi, her türlü riskli ve kaldıraçlı ürünler ile borçlanmasından başlamış, bunların ödenememesi sonucunda da kemer sıkma politikasıyla derinleşmiştir. Dolayısıyla Babacan’ın, CHP’nin vaatleri için, bizi “Yunanistan gibi yapar” tezi de yanlıştır. Sistemin mükemmel çalıştığı, sosyal payların kriz sebebi olduğuna dair neoliberal inanç bugün eskimiştir. Aşırı serbestleşme, şişen gayrimenkul fiyatları, varlık değerlerindeki köpük, kaynak adaletini iyice bozduğu için krizler çıkmış, ancak faturası krizi ya ratanlara değil ondan zararlı çıkanlara kalmıştır. Mesele, kaynağın karşılığına odaklanıp onun mantığını sorgulamak değildir: Çünkü, devlet yatırım kuruluşları gibi salt sermaye birikimine amade bir yapı olamaz. Dolayısıyla kaynak yaratmak tahsisat önceliğinin değişmesine bağlıdır. Son zamanlarda, şişen varlık fiyatlarından ölçüsüz kazanımların minimal ayarlamalarla sisteme girmesi mümkündür. Siyaset için öncelik rakamlar değil, ezilenler aleyhine açılan mesafeyi kapatmak adına, paranın tahsisat denkleminin değişimidir. Kalıcı kaynak yaratma ise daha çok, güvencesiz ve yarı zamanlı çalışanların sisteme katılması gibi konularda öncelikli olmalıdır. Asıl hedef, sosyal dengenin bütçesel promosyonlarla değil bir kalkınma modeli ile sağlanmasıdır çünkü. İşte o zaman halk vaatlerin gerçekleşmesi adına alınan riski ve tercihi görür, temsilin bir siyasal fayda getireceğine ikna olur, rıza gösterir ve katılır. En büyük kaynak, kaynakların adil kullanılmasıdır çünkü. Haziran’da İstanbul’da Zorlu PSM’de sahnede olacağı duyurulan Boston Eşcinsel Erkekler Korosu’nun konseri homofobik medya baskısıyla iptal edildi. Önceki gün koro temsilciliğini üstlenen ACFEA Tur ve konseri düzenleyen Vokaliz Organizasyon’un temsilcileriyle görüşen Zorlu PSM yetkililerinin koronun Zorlu PSM’deki konserini iptal ettikleri, planlanan tarihte başka bir yerde sahneye çıkması için yardımcı olacaklarını belirttikleri ifade edildi. Koro müdürü Craig Coogan tarafından koronun internet sitesinden yapılan açıklamada “Konserimizin Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşmeyecek olması bizleri hem üzdü, hem de hayal kırıklığına uğrattı. 13 Mayıs’ta ACFEA Tur Danışmanları ve 27 Vokaliz’den temsilciler ile Zorlu Performans Sanatları Merkezi ile sözleşmemizin ayrıntılarını doğrulamaya çalıştık. Ne yazık ki, ayrıntıların doğrulanamaması üzerine ACFEA Tur Danışmanları ile Zorlu PSM’nin de tüm desteğini alarak 27 Haziran’daki gösterimiz için farklı bir yer arayışına girdik” denildi. Konserin yeni mekânının bu hafta sonu belirleneceği öğrenildi. LGBTİ Onur Yürüyüşü’nden bir gün önce düzenlenmesi planlanan konserin duyurusunun yapılmasından sonra Habervaktim, Vahdet gibi siteler tarafından “eşcinselliği yaymak için geliyorlar”, “Yalnızca sapkın eşcinsel erkeklerden oluşan koro, ilk kez Müslüman bir ülkede konser verecek” gibi ifadelerle koro hedef gösterilmişti. Konuyla ilgili bilgi almak istediğimiz Zorlu PSM yetkilerine ise ulaşılamadı. Kaynağı sorgulamak Kıtlık söylemi Yanlış tez Büyürken sistemde oluşan fazla değeri, serveti dağıtıp yaymadığından üreticilerçalışanlar için derinlikli bir ekonomi yaratılamadı. Yıllık yüzde 23 büyüme gelgitinde, orta gelir tuzağına mahkum bırakıldı. Altyapı yatırımlarında ve ticarette bolluk ve genleşme yanlısı olan iktidar, CHP’nin dar gelirliye, emekliye, emekçiye yönelik somut vaatleri ile karşılaşınca AKP taktiği Türkiye’de demokrasi, siyasal grupların iktidara gelirken vaat ettiği ama sonradan işletilmeyen bir süreçle yürüyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle