18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 10 Mayıs 2015 EDİTÖR: MİNE ESEN TASARIM: BETÜL BERİŞE İoanna ve Maria ATİNA AYŞE FERLİEL BAROUNOS oanna’nın içi kıpır kıpır, heyecanını gizleyemiyor. “Doktorlar mucize olur demişlerdi, 48 yaşındayım ve hamileyim, ikiz bekliyorum. Anne olmaktan umudunu kesenler hikâyemi duysunlar,” diyor yaz sıcağının şimdiden hissedilmeye başlandığı Atina’da. Tüp bebek sahibi olmak için Boston’dan kalkıp gelmiş. “Biri kız, biri oğlan. Geçirdiği zatürre sonucu geçen yıl kaybettiğim nişanlımın hediyesi onlar” diyerek sürdürüyor sözlerini. Yunan kökenli ABD vatandaşı Ioanna Matthews gibi, yine kırklı yaşlarının sonunda hamile kalan Yunan kökenli Avustralyalı komedyen Mary Coustas da Yunanistan’ı seçmiş tüp bebek yöntemiyle anne olmak için. Kendisiyle geçen sene yapılan bir söyleşide, ikinci kuşak Yunan göçmenleriyle inceden alay eden “Effie” karakterinin aslında ikinci kişiliği gibi olduğunu belirten Mary de, sonu üzüntüyle biten sayısız denemelerden sonra 2013’te anne olmuş. G Modern öncesine yolculuk CAKARTA GÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN pazar yazıları 25 I eçen hafta sonu özel bir tur ekibi ile çok özel bir yaşam alanını görmeye gittim. Cava Adası’nda Cakarta’ya 180 km. mesafede ancak yalıtılmış yaşam tarzlarıyla günümüzden çok uzak bir diyara. Endonezyalı olduğunu kabul etmeyen nevi şahsına münhasır insanlarla tanıştım. Cakarta’da yaşayan yabancıların gönüllü çalıştığı Heritage Society’nin düzenlediği inceleme gezisine katılacak 6 kişiden biriydim. Baduy bölgesini epeydir biliyor, gitmek için fırsat kolluyordum. Birlikte gidelim diyen Endonezyalı arkadaştan iş çıkmamıştı. Geziye istekli çoktu, listeye girmek için hızlı davrandım ama neden 6 kişide ısrar ettiklerini sonradan anlayacaktım. İki Amerikalı, İngiliz, Tayland, Endonezyalı ve benimle 6 kadın, rehberimiz Pak Don ve şoförle renkli bir grup olduk. “Yol 5 saat sürecek” dedi Pak Don Hasman. Pak baba anlamında, büyük erkeklere hitap şekli dayı, amca gibi. 35 yıldır bölgeye aynı turu defalarca yapan Pak Don’un eski bir gazeteci olduğunu, Time’da da yazdığını ve bu turlara ücretsiz eşlik ettiğini çok geçmeden öğrendim. Büyük kısmını ormanda inişli, çıkışlı ve pirinç tarlaları arasındaki uzun yürüyüşlerin oluşturduğu gezi süresince bölge ve insanına ait engin bilgisini paylaşmayı esirgemedi 69 yaşındaki genç delikanlı Pak Don. Orman içindeki Baduy bölgesinin özelliği orada yaşayan insanların uygarlığa karşı direnmesi, inanç, gelenek ve kültürlerini hiçbir etki altında kalmadan yıllardır sürdürmesi. Günümüz insanı için vazgeçilmez olan hiçbir teknolojiyi kabul edip kullanmıyorlar. Elektrik yok, TV, buzdolabı gibi ürünler, cep telefonu, internet hepsi yasak. Sabun, şampuan, diş macunu, ilaç kullanmak yasak, yaşam süreleri kısa, annebebek ölümleri fazla! Erkek ve kadın için ayrı olan kendi dokuma Cakarta’ya 180 km. mesafede ancak yalıtılmış yaşam tarzlarıyla günümüzden çok uzak bir diyar. Bölgeye ulaşım ise ormanda inişli çıkışlı, pirinç tarlaları arasındaki uzun yürüyüşlerin ardından... ni tutuyorum yavaşca yürüyerek ulaşıyoruz karşıya. Okul yok, çocuklar okulsuz! Köylerden geçerken çocukların kendi yaptığı oyuncaklarla oynadığına tanık oluyoruz. Okulun insanı zeki yaptığına, zeki insanların ise fakirleri ezdiğine inanmaktalar. Doğal olarak okuryazar değiller. Kendilerine ait özel bir takvimleri var, yılda 2 kez sayım yapıp bunu bir ağaca centik atarak işliyorlar. Çok çeşitli törenleri, yıldızlara bakarak karar verdikleri şanslı günleri pirinç ekimini, düğün tarihini belirliyor. Baduy insanın 1600 yıldır var olduğu ve 600 yıldır bu bölgede yaşadığı sanılıyor. Bir görüşe göre 16. yy.’da Endonezya’ya İslamın gelmesiyle birlikte kendi inaçları şamanlıktan vazgeçmeyip ormana saklanıp yalıtmışlar kendi Baduy, Cava Adası’nda Teknolojiden uzakta... Sayıları giderek artan ve aralarında Türklerin de bulunduğu binlerce kadından ikisi Ioanna ve Mary. Atina’daki tüp bebek merkezlerinden Genesis’te doktor olan Kostas Pantos’a göre, yılda yaklaşık 12 bin ile 14 bin arasında tüp bebek tedavisi yapıldığı tahmin edilen Yunanistan’a her sene bu amaçla yurtdışından gelen çift ya da anne olmak isteyen kadınların sayısı yaklaşık 3000’i buluyor. “Bazen bunların arasında, kendi çocukları için taşıyıcı annelik yapan büyükanneler de oluyor” diyor Dr. Pantos. Bu alandaki yasal çerçevenin genel olarak liberal olmasının yanı sıra (örneğin Türkiye’nin aksine yumurta naklinin serbest olması), tarihi ve doğal güzelliklerinin çekiciliği de turizm cenneti Yunanistan’ı tüp bebek sahibi olmak isteyenler için cazip kılıyor. Tüp bebek için yumurta bağışında bulunanlara maddi yardım yapılmasının yasal olarak serbest olmasının etkisiyle de “tüp bebek turizmi”nin Avrupa’daki lideri konumuna gelen İspanya ile rekabet etmesi en azından kısa dönemde zor görünse de Yunanistan, bu sektörün yanı sıra, kozmetik cerrahi, ortopedi, göz tedavisi gibi alanlarda da sağlık turizmi pastasındaki payını büyütmeye çalışıyor. Tıp biliminin babası olarak anılan İstanköy’lü Hipokrat’ın bir zamanlar yaşadığı topraklarda bugün sağlık turizminin canlandırılmaya çalışılması pek şaşırtıcı değil aslında. Atina Kalkınma ve Turizm Ajansı’nın martta yayımladığı bir araştırmaya göre 2011 yılında 2 milyon Avrupa vatandaşı sadece tedavi amacıyla kendi ülkesi dışında bir yere yolculuk yapmış. Yine aynı raporda, 2014’te tıbbi nedenlerle yurtdışına giden ABD vatandaşlarının sayısının ise 1.2 milyon olduğu belirtiliyor. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC) verilerine göre seyahat ve turizmin Yunanistan’ın gayri safi yurt içi hasılasına doğrudan katkısının 2014 yılında 11.8 milyar Avro ile yüzde 7 düzeyinde olduğu ve bu sektörün yine aynı sene toplam istihdamın yüzde 9.4’ünü oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, kemer sıkma politikalarından bunalmış olan ve likidite sıkıntısı içindeki ülkenin turizm sektörüne de giderek daha fazla ağırlık vermesi bekleniyor. [email protected] Yurtdışından her yıl 3 bin kişi geliyor ları tek tip kıyafet ile onları kolayca ayırt etmek mümkün. Ayakkabı giymiyor, araca binmiyor, her yere yürüyorlar. Köylere aracın girebileceği en yakın mesafe 2 saat uzaklıkta. Nehirlerin üzerindeki köprüler bambu ağacından tamamen kendi el emekleri, adeta birer şaheser, her yıl yenileniyor. İlk asma köprüden geçerken İngiliz arkadaş ilerleyemiyor arkasındayım eli Okul yok 600 yıldır buradalar ‘İhanet sevilir, hain aşağılanır’ VİYANA lerini, Hollandalılar tarafından 1840’ta bulunana kadar... Baduylular topraklarının kutsal olduğuna ve doğadaki herşeyin bir ruhu olduğuna inanıyor. Atalarının sade hayat tarzını sürdürerek bu kutsallığı korumak yaşam amaçları. Bölgede İç ve Dış Baduy olmak üzere iki tip köy var. İç Baduy’daki 3 köyün toplam nüfusu bin kadar ve kendilerini üst sınıf görmekte tam anlamıyla ilkel yaşamaktalar. 67 köyü olan Dış Baduy ise biraz daha dışa açık, modern bazı şeylere izin var sabun, cep telefonu, para, güneş enerjili lambalar gibi. İç Baduy’da kurallara karşı gelen dışarıya atıldığı gibi kendi rızasıyla çıkanlar da olabiliyor, Dış Baduy’da hayat kuruyor, asla geri dönemiyorlar. İç Baduy’a yabancı giremez o yüzden Dış Baduy’da kaldık. Konakladığımız köylere araç giremediğinden yürüyecektik. Eşyalarımızı taşımak için Pak Don Baduylu taşıyıcılar ayarlamıştı ekip birden 12 oldu. Yanımızda uyku tulumları hariç 2 günlük yiyecek ve su da vardı, yükümüz ağır sayılırdı. Görmek istediğimiz insanlar işte öylece karşımızdaydı; lacivert çizgili kumaş peştemal gibi bele dolanmış, üstte eskiden beyaz olan gömlek, baş beyaz bezle sarılmış, yalınayak bize bakıyorlardı, iki günlüğün işverenleriydik. İzin almadan fotoğraf çekmek de yasak. Onlarla bol bol çektirdik. Görmesem yalınayak o dağlar taşlardan nasıl yürüdüklerine inanamazdım. Ona rağmen ayaklarının altı yara bere içinde değil, sanki daha kalınlaşmış. Azıcık konuştuğum dilleri ile Cakarta’ya gelip gelmediklerini sordum. Üç hafta sonra görücü usulü evlenecek olan Karmin 6 kez gittiğini söyledi, arkadaşını görmek için. Üç gün sürmüş Cakarta yalınayak yürüyerek! Kişiye göre değişiyor bu süre, 1.5 gün duyduğum en kısası. Don yola çıkmadan önce atalardan yardım istediklerini ve ruhların gelip onlara yardım ettiğini söyledi. Sevip sevmedikleri ve orda yaşamak istemelerine dair soruma ise kesinlikle hayır cevabı geldi. Pansiyon filan yok, Pak Don’un özel ilişkileri sayesinde ayarladığı evlerde kalıyoruz. İlk gün salonda altı kadın uyku tulumları ile yan yana dizildik. İkinci gece kaldığımız yerde evin önündeki terasa açtık yataklarımızı, dışarda uyuduk bu sefer. Kahvaltı ve öğlen yemeğimiz haşlanmış yumurta, patates, akşamları ton balık ve meyve. Halbuki onlar hiç bıkıp usanmadan her gün, her öğün pirinç ve azıcık kızartılmış kurutuzlu balık yiyor. Verdiğimiz meyvelere hayır demediler. İç Baduylular doğadan topladığı meyveleri pazara götürüp tek protein kaynağı kuru balık ile değiştiriyor. Kaldığımız iki gün içinde mahrum olduğumuz konfor gözümüzde tütse de Cakarta’ya girer girmez özledik Baduy’u, ormanı, doğayı ve daha iyi anladık yeni arkadaşlarımızın niye orda saklı kalmak istediklerini. Evde önce duş ve kesintisiz bir uykunun ardından uyandığımda çocuklara kalkın, şükredelim sahip olduklarımıza, evde tuvalet, musluktan akan su var ve birazdan okula gideceksiniz cümleleri döküldü ağzımdan. Baduy daha ne kadar direnecek uygarlığa bilinmez. [email protected] İç Baduy’a giriş yasak K KADİM ÜLKER Sağlık turizmi ronen, Avusturya’nın en etkili gazetelerinden biri olarak bilinir. Hakkında güzel bir haber, yazı yayınlanan sevinirken, Kronen’en de aleyhinde olumsuz haber, yoruma yer verilen kişi, kurum veya işletmelerin kesinlikle paçaları tutuşur. Reklamın iyisi, kötüsü olmaz diye düşünenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildir. Buna rağmen üç milyon okuyucuya sahip olduğu iddia edilen, A4 kağıdı ebatlarındaki gazete hakkında “düzeysiz” yorumları da eksik olmaz. Gazetenin köşe yazarlarından Michael Jeannee siyasetten sanata, yüksek sosyeteye kadar kişilere mektup biçiminde yazılar kaleme alır. Yazısının başlığında mektubun klasik girişi olan ismin önüne konulan “sevgili veya değerli” sözcükleri bulunur. Jeannee, geçen haftalarda yazısına göçmen kökenli Viyana eyalet milletvekilini konu etmiştir. Seçtiği kelimeler oldukça ilginçtir. “Dün yeşil (grün), bugün kırmızı (rot), yarın ise ölü (tod)” diye başlar mektup. “Ölü derken kastım, siyasi ölümdür” demeyi de bir sonraki cümlede ihmal etmez. Avusturya’da siyasi partilerin sembol olarak renkleri vardır: Yeşil, kırmızı, siyah ve mavi gibi renklerdir bunlar. Viyana parlementosu seçim sisteminde bir değişikliği oylayacaktır. Bu değişikliği Viyana Yeşiller Partisi istemektedir. Yeşiller’in lideri, Hırıstiyan Demokrat ve Özgürlükçü Parti’nin de bu konuda desteğini almıştır. Eyalet parlamentosunda çoğunluğu elinde bulunduran Avusturya Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ise istenen bu değişiklikten yana değildir. Üç partinin oyları ile seçim sistemi kıl payı değiştirilmeyle karşı karşıyadır. İşte burada bir milletvekili transferi devreye sokulur. Yeşiller Partisi’nin Viyana eyalet meclisi Türkiye kökenli milletvekili partisinden istifa edip, SPÖ saflarına katılır. Parti değiştirme olayı Viyana’da tartışmalara sebep oldu. Yeşiller cephesinde partilerinin Viyana yönetimi ve Sosyal Demokratlarla koalisyon ortaklıkları tartışma konusu edildi. SPÖ adına Viyana Belediye Başkanı Michael Häupl ise parti değiştiren milletvekili ile ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı. Häupl, milletvekilini satın almadıklarını, onun kendilerine geldiğini söyledi. Satın mı alındı, gönüllü mü geldi soruları daha uzun süre tartışılacağa ben Yalınayak 6 günde Cakarta Parti değiştirme... zerken eyalet milletvekilinin uzun yıllar saflarında çalıştığı partiden ayrılıp, SPÖ’ye geçmesi Viyana’da kimi çevrelerce ihanet olarak yorumlandı. Eyalet milletvekili için “İpleri Viyana Belediye Başkanı Häupl’in elinde olan kukla” ve “kullanılan budala” sözcüklerinin dışında “hain ve ihanet” kavramlarını da Jeannee mektubunda kullandı. Jeannee, vekilin Häupl’in kendisine gelecek seçimde seçilebilecek garantili bir yer karşılığında ihanet ettiğini de yazdı. Bu tutumunun bedelinin de beş yıllık dolgun maaşla yeniden eyalet meclisinde oturmak olduğunu savunurken, Julius Sezar’ın ihanet ile ilgili sözlerini mektubuna aktardı: “İhaneti sever, haini aşağılarım”. Yazar eyalet milletvekiline yazmış olduğu mektubunu şu cümlelerle bitirdi: “Sayın milletve Savcılığa başvuru kili, Häupl’i siyasi planlarını hayata geçirmek için ‘ihaneti’ kullanmayı seven, ama buna rağmen haini aşağılayan bir insan olarak tanırım. Şefi Häupl tarafından aşağılanan bir milletvekili olmayı hiç istemezdim”. Parti değiştirmeyi köşesine taşıyan Jeannee’nin dışında başka tepkiler de gündeme yansırken ülkenin en genç siyasi hareketi liberal Yeniler (NEOS), milletvekili hakkında savcılığa başvurdu. Ekonomi ve rüşvet konularından sorumlu savcılıkta yerel siyasetçinin rüşvet almaktan ve siyasi makamından çıkar sağlamaktan dolayı dava açtıkları haberi Heute (Bugün) gazetesinde yer aldı. Ayrıca siyasinin, geçmiş olduğu partinin belediye adayları arasında yer almadığı da açıklandı. Şimdilik yeniden seçilebilme umudu eyalet listelerine kaldı. [email protected] C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle