18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 9 Nisan 2015 EDITÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 13 Sosyal medya ve PYD Kırmızı Kitap’a giriyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarı için tehlike olarak gördüğü her şeyin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne girmesini sağlıyor umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 1725 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından gündeme getirdiği “paralel yapı tehdidi”ni kapsayacak şekilde yeniden düzenlenen ve kamuoyunda “Kırmızı Kitap” olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) üzerindeki çalışmalar tamamlandı. Başbakanlığı döneminde “irticai tehdit” bölümünü kaldıran ve MGSB kapsamını daraltan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı döneminde iktidarını hedef alan her “tehlike”nin belgeye girmesini sağlıyor. Paralel yapı ile birlikte “dini cemaatler” yeniden MGSB’deki iç ve dış tehditler bölümünde yer alacak. PKK’nin Suriye kolu olan PYD ve Gezi Direnişinin ardından iktidarın hedefi olan sosyal medya da tehdit algısı kapsamına alınıyor. Erdoğan’ın 1725 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının ardından dile getirmeye başladığı “paralel tehdit” daha sonra MGK toplantılarında da ele alınmış Demokrasinin Krizi ve Yeni Medeniyet Mücadelesi erlin Duvarı yıkılıp 70 yıldır ayakta olan Sovyet sistemi hızla çökünce, 21. yüzyılın evrensel demokrasi çağı olacağı iddiası liberal düşün tarafından hemen dile getirilmişti. “Tarihin sonu”, piyasa toplumuyla bütünleşmiş liberal demokrasinin bütün dünyaya hâkim olacağı müjdesinin sloganıydı. Yeni yüzyılda biraz yol aldık. Bu zaman zarfında dünyada yaşanan gelişmeler, demokrasinin hızla yayılması ve güçlenmesi yerine, birçok yerde demokrasinin gerilemesine yol açtı. Otoriter rejimlerin çoğu varlıklarını korumaya devam etti ve yenileri bunlara katıldı. Sovyet rejiminin çöküşünün üzerinden 25 yıl geçti. Putinizm, diktatörlükle otoritarizm arasında salınan yönetim biçimlerinin neredeyse alameti farikası oldu. Günümüz Türkiyesi de demokrasi umudunun taşkın bir otoriter yönetimle sonuçlandığı ülkeler için başka bir örnek teşkil ediyor. Şimdilik Erdoğanizm olarak nitelendirilmeyen ama Tayyip Erdoğan’ın arzuladığı rejim değişikliği gerçekleşirse bu şekilde adlandırılması kuvvetle muhtemel bir ara rejimin çalkantılarını yaşıyoruz. İkisi arasında nitelik değil, sadece nicelik farkı var. O fark da ileride kapanabilir. Yaşanan demokrasi çöküşünün yegâne iki anlamlı örneği bunlar değil. Güneydoğu Asya’da da filizlenen demokrasi umutları da yerlerini hızla, Tayland’da olduğu gibi askeri darbeye, Birmanya’da olduğu gibi körüklenen etnik ve dinsel pogromların beslediği olağanüstü hal rejimlerine bıraktı. Malezya’da ise “Malezya’ya özgü demokrasi”nin otoriter niteliklerinin pekiştirilmesi devam ediyor. Dünyanın en büyük nüfusa sahip demokrasisi olma sıfatını taşıyan Hindistan’da seçimlerden çıkan yeni başbakan da bir otoriter kapitalizm modelinin bu ülkeye yerleştirilmesinin mimarı olmaya aday. Narendra Modi’nin Hindu asetizmiyle pekiştirilmiş antidemokratik refleksleri, aynı zamanda ülkeyi bir şirket gibi yönetmek arzusuyla birleşince ortaya çıkacak sonucun demokrasi açısından iç karartıcı olma ihtimali güçlü. Yoksulların, alttakilerin haklarını, taleplerini savunan radikal demokrasi hareketlerinin bu otoriter kapitalizmi Hindistan’da engellemeye güçlerinin ne kadar yeteceğini önümüzdeki aylarda göreceğiz. Güney Amerika’da C IŞİD ‘dış tehdit’ olacak mı? Habertürk gazetesinin haberine göre, Suriye ve Irak’ta son dönemde gerçekleştirdiği eylemlerle uluslararası kamuoyunun gündemine gelen IŞİD de dış tehdit kapsamında MGSB’de yer alacak. MGSB’nin, bu ay sonunda toplanacak olan MGK’de ele alınarak kabul edilmesi, gereğini yapıp, “tehditlere yönelik mücadele stratejisi oluşturması için” Başbakanlığa gönderilmesi gerekiyor. landıkları Twitter ile diğer sosyal medya ortamları da “kışkırtıcı faaliyet alanları” tanımlamasıyla MGSB’ye girecek. Gezi eylemlerini “Hükümete karşı ayaklanma” olarak değerlendiren AKP, MGSB aracılığıyla bu eylemlere karşı önlem alınması tavsiyesini tüm kamu kurumlarına bildirecek. Tehdit unsurlarına, PKK’nin Suriye’deki kolu olarak gösterilen ve özellikle IŞİD’in Kobani’ye saldırısı sırasında ABD’nin hava bombardımanıyla destek verdiği PYD’nin eklenmesi bekleniyor. Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun Eşme’ye taşınması sırasında Kobani’deki PYD güçlerinin destek verdiği yönündeki iddiaları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sözcüsü İbrahim Kalın yalanlamıştı. Erdoğan ve Kalın, sorular üzerine PYD’yi “terör örgütü” olarak gördüklerini dile getirmişlerdi. l ANKARA / Cumhuriyet B tı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanıyken başkanlık ettiği MGK toplantısında gündeme gelen ve Erdoğan dönemine sarkan MGSB değişikliği son aşamaya geldi. Bu kapsamda Erdoğan ve AKP iktidarını eleştiren, hedef alanlar ile kullandıkları araçlar için tehdit algısı geliştirildi. İktidara göre tehdit AKP iktidarına göre şekillenen tehdit algılarının, yaklaşık bir yıldır değişiklik çalışmaları süren MGSB’ye girmesi bekleniyor. Bu ay Erdoğan başkanlığında toplanacak olan MGK’nin MGSB’yi onaylayarak hükümete “tavsiye etmesi” gündemde. Normalde her 5 yılda bir güncellenen MGSB’ye, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın önerileriyle süre ölçüsü aranmaksızın ekleme ya da çıkarmalar yapılabiliyor. Ancak Erdoğan’ın güncellenmesini istediği MGSB’ye, yapılan çalışmalar kapsamında yeni tehdit unsurları ekleniyor. Bunların başında da sosyal medya geliyor. Gezi eylemleri sırasında eylemcilerin çokça kul PYD terör örgütü Gezi önlemi YSK’den trafo kedisine önlem Olası elektrik kesintilerine karşı jenaratör takviyesi yapıyor. YSK Başkanı Sadi Güven, 7 Haziran Milletvekili seçimi günü yaşanabilecek olası “elektrik kesintileri”ne karşı jenaratör takviyesi yapmak için çalışma başlattıklarını bildirdi. 30 Mart yerel seçimlerinde elektrik kesilmiş ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız trafoya kedi girdiğini, bu nedenle de kesinti yaşandığını söylemişti. Güven, düzenlediği toplantıda YSK’ye iletilen listelere göre 14 siyasi partinin 85 seçim çevresinde, 1 partinin 79, 1 partinin 77, 1 partinin 59, 2 partinin 58, 1 partinin de 45 seçim çevresinde aday bildirdiğini kaydetti. Güven, siyasi partilere bugün saat 17.00’ye kadar eksiklerini gidermeleri için süre verildiğini ifade etti. Yurtdışında 54 ülke 112 temsilcilik ve 33 gümrükte seçim yapılacağını söyleyen Güven, oy kullanmanın 8 Mayıs’ta başlayıp 31 Mayıs’ta sona ereceğini kaydetti. l ANKARA / Cumhuriyet Yayla Ailesi mezarı betonla kapattı Çağlayan Adliyesi’nde savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan DHKPC militanı Şafak Yayla’nın Giresun Çanakçı’ya bağlı Karabörk köyünde yaşayan ailesi oğullarının mezarını korumak için üzerine beton döktürdü. Anne Aysel Yayla, cenaze sırasında ve sonrasında sürekli rahatsız edildiklerini belirterek, “Jandarmalar olmasa bize saldıracaklardı. ‘Akşama gelip, onu çıkarıp dereye atacağım’ diyor. Benim cenazemi, benim acımı bana yaşatmadılar” dedi. Baba Şinasi Yayla da savcı Kiraz’a Allah’tan rahmet dileyerek “İnanın, savcı kardeşime de üzüldüm. Onu da yetiştiren bir anne ve baba var. O da o fakültelerde dereceler alana kadar anne ve babası neler yaptı kim bilir? O savcı kardeşimin en çok annesine, babasına üzülüyorum... Çok üzülüyorum. Onlara da başsağlığı diliyorum” dedi. (Fotoğraf: AA) Öğretmen öldü, yine kurtulamadı Azarlayarak sınıftan kovduğu öğretmen Öz’ün kılık kıyafetini eleştirmeyi sürdüren Yalova Valisi Cebiroğlu, sendikaların Öz’ü eyleme katılmaya zorladığını iddia etti FARUK KIRTAY Venezüella’da “yoksul dostu” niteliği giderek zayıflayan Chavez sonrası otoritarizm, “iç ve dış düşmanların kuşatması” bahanesiyle giderek daha fazla olağanüstü hal rejimi ipine sarılarak ayakta kalmaya çalışıyor. Bunun farklı bir versiyonu, “varlığı yaşam tehdidi altında olan kuşatılmış millet” sendromuna dayalı İsrail’deki ırkçı niteliği giderek artan, demokratik otoritarizm. İsrail’in önde gelen muhalif seslerinden biri olan Gideon Levy, Netanyahu’nun beklenmedik biçimde yeniden seçilmesinden sonra, “İsrail’de yöneticileri değil, önce halkı değiştirmek gerektiğini” acı bir dille ifade etti. “Altı yıl zarfında, korku ve endişe, kin ve umutsuzluk ekmekten başka hiçbir şey yapılmamışken sonunda halkın tercihi buysa, o zaman bu halkın hali gerçekten vahim demektir” diyor. Gideon Levy’nin önerisi, üsttenci bir elit tavrın ifadesi olarak da ele alınabilir ama bununla ifade etmek istediği, Netanyahu’nun partisinin seçmenlerinin gerçeklikle bağının bütünüyle koptuğu iddiası. Böyle bir ruh halindeki seçmen topluluğu karşısında demokrasiyi demokratik yollardan savunmanın yöntemi nedir? İşte demokrasi mücadelesini verenlerin çözmek zorunda oldukları bilmece. Arap isyanları sonrasında, Tunus haricinde yaşanan büyük kaos da on yıllardır süregelmiş diktatörlüklerin beslediği eşitsizliklerin, haksızlıkların, aşağılanmaların biriktirdiği kin boşalmasının nasıl medeniyet düşkünü zihinlerce kanalize edilebileceğini gösteriyor. Diğer yandan teröre karşı savaş borusu ötünce demokratik ilkelerini askıya almakta tereddüt etmeyen Batı demokrasilerinde, Fransa’da, Birleşik Krallık’ta, İspanya’da, ABD’de de medeniyet dışına çıkma eğiliminde olan bir kitlenin giderek ve hızla büyüdüğünü görüyoruz. Görünen o ki 21. yüzyıl, piyasa toplumu kurum ve ilkelerinin kurucu öncülüğünde, liberal demokrasinin yüzyılı olmayacak. Olmasın da çünkü yaşanan bu büyük karmaşada piyasa toplumuyla liberal demokrasinin izdivacından doğan ucubenin tahakkümünün payı büyüktü. Tam bu nedenle, önümüzdeki dönemde, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin yönlendiriciliği altında bir demokratik medeniyet mücadelesine çok daha fazla önem kazanacak. Türkiye’de de bir anlamda gündemimizde bu yok mu? alova Valisi Selim Cebiroğlu, okul ziyaretinde öğrencilerinin önünde azarlayarak sınıftan kovduğu TÜBİTAK ödüllü Matematik öğretmeni Halil Serkan Öz’ün ölümüyle ilgili açıklama yaparak Öz’ü ve eğitim sendikalarını suçladı. Vali Cebiroğlu, Termal Fen Lisesi’ni ziyareti sırasında koridorda yürürken gürültü üzerine bir sınıfa doğru yöneldiğini iddia ederek, “Pencere kenarında bulunan öğretmen masasına kadar yaklaştık, öğretmenimiz masasında oturmuş, telefonu ile meşguldü. Yanına yaklaşınca dahi bizi fark etmedi. Öğrenciler ise sınıf içinde hareketli ve kendi hallerinde idiler. ‘Hocam’ diye hitap ettiğimde bizi fark etti ve ayağa kalktı. Ders matematik olmasına rağmen, ders işlenmiyordu. ‘Hocam bu sınıfın hali nedir? Sen nasıl öğretmenlik yapıyorsun?’ dedim. Sakalı 45 günlük traş olmamış ve giyimi özensizdi. ‘Öğrencilerine böyle mi örnek olacaksın?’dedim. Gidip sakal traşı olmasını söyledim” dedi. Y Cebiroğlu, derhal istifa etmeli ğitimŞen Şube başkanı Cevat Güneş ise Cebiroğlu’na sert tepki gösterdi. “Yalova’da acil anjiyo biriminin bulunmamasını kendisine dert etmeyip eğitim emekçilerine nasıl baskı yaparım diye düşünen Validen isteğimiz derhal istifa etmesidir” dedi. Eğitim İş Sendikası Yalova Şube Başkanı Mustafa Aşina da “Sendika olarak İçişleri Bakanlığı’na Okulda tüm öğretmenlerle yaptığı toplantıya Öz’ün tıraş olarak katıldığını belirten Cebiroğlu, kendisinin de Öz’e gülümseyerek bu halini onayladığını gösterdiğini savundu. Bir öğretmenin kendisine “İtaatsizliği özellikle yapıyoruz ve devam edeceğiz” dediğini öne süren Cebiroğlu, “Ben de, kurallara aykırı davranışların anarşizm olduğunu söyledim. Öğretmenlerin öğrenciler tarafından örnek alındığını ifade ettim” dedi. Yaşanan olayla ilgili sendikaları suçlayan Cebiroğlu, “Olayın E sendika yönetimi olarak valinin görevden alınması için faks çektik. Serkan öğretmenin önceden kalp rahatsızlığı varmış gibi algı yaratılıyor. Bu gerçek dışı” dedi. Türk Eğitim Sen Yalova Şube Başkanı Mustafa Deviren ise Öz’ün valinin iddia ettiği gibi derslerini aksatmadığını söyledi. Derginin kapağını köşelerinde paylaşan Çetinkaya ve Karan için ayrı ayrı 4.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Paris’te tüm dünyanın lanetlediği saldırıda 10 çizerini yitiren Charlie Hebdo dergisiyle dayanışma için derginin kapağını köşelerinde paylaşan gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan ayrı ayrı 4.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı. Paris’te 7 Ocak’ta Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırıda 10’u çizer 12 kişi yaşamını yitirmişti. Gazetemiz Charlie Hebdo ile dayanışmak için derginin son sayısından 4 sayfalık bir seçki paylaşmıştı. Derginin kapağını 14 Ocak tarihli köşelerinde yayımlayan yazarla Yazarlarımıza Charlie davası rımız Çetinkaya ve Karan hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Vedat Yiğit, soruşturma başlatmıştı. Soruşturmayı tamamlayan Yiğit, Çetinkaya ve Karan’ın “şüpheli”, 1280 kişinin de “müşteki” sıfatıyla yer aldığı 38 sayfalık iddianameyi, asliye ceza mahkemesine sundu. İddianamede, Çetinkaya ve Karan’ın, Charlie Hebdo dergisinde yayımlanan Hz. Muhammet’e ait olduğu iddia edilen karikatürü yayımlamasında kamu yararı bulunmadığı gibi düşünce özgürlüğü kapsamında da değerlendirilemeyeceği ve kamu barışının bozulması için elverişli bir ortamın yaratıldığı öne sürülerek ceza verilmesi talep edildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Sendikaları suçladı üzerinden bir haftadan fazla zaman geçtikten sonra, merhum öğretmenimizin sendikaların zorlamasıyla katıldığı protesto yürüyüşünde rahatsızlanarak hayatını kaybetmesi hepimizi derinden etkiledi. Merhum öğretmenimizin protesto yürüyüşüne gönüllü olarak katılmak istemediğini, bu eylem öncesinde çok zorlandığını ve yıpratıldığını biliyoruz. Bu ölümün, okulda geçen amirmemur arasındaki 3 cümlelik diyalogla ilişkilendirilmesinin, hangi tıbbi terim ile izah edilebilirliğini, kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bu diyaloğun hiç yaşanmamış olmasını dilerdim” dedi. Öz’ün öğrencileriyle çektirdiği fotoğrafı ortaya çıktı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle