28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 9 Nisan 2015 haber TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 12 Dava dilekçesi verildi ‘Davutoğlu’nun tavrı insan haklarına aykırı’ CANAN COŞKUN azetemiz, şehit savcı Mehmet Selim Kiraz’ın cenaze törenine Cumhuriyet’in de aralarında olduğu gazeteleri ve televizyonları aldırmayarak haber verme hakkımızı çiğneyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’na dava açtı. Şehit savcı Mehmet Selim Kiraz’ın 1 Nisan’da gerçekleştirilen cenaze törenine, aralarında Cumhuriyet’in de bulunduğu bazı gazete ve televizyon kanalları alınmamış, bu talimatı da Başbakan Davutoğlu bizzat kendinin verdiğini açıklamıştı. Gazetemiz, İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun hakkında 10 bin TL manevi tazminat istemli dava açtı. Dava dilekçesinde, 31 Mart günü makamında öldürülen savcı Kiraz’ın rehin alınmasının medyada geniş şekilde yer aldığı anımsatılarak, yüzü maskeli bir saldırganın savcı Kiraz’ın kafasına silah dayadığı bir fotoğrafın, olayın ilk anlarından itibaren yaygın biçimde kullanıldığı, internetten ve TV kanallarından hızla yayıldığının altı çizildi. G mesi işleminin” yasalara, Anayasa’ya ve Türkiye’nin taraf olduğu temel insan haklarına ilişkin sözleşmelere açıkça aykırı olduğunun altı çizildi. Davutoğlu’nun bu işleminin keyfi olduğu, kendisinin yürüttüğü kamusal görevin kapsamına da girmeyen bir haksız eylem niteliğinde olduğu kaydedildi. Cumhuriyet Gazetesi’nin bu haksız eylemin doğrudan mağduru olduğu ve kişilik haklarının zarara uğradığı belirtildi. ‘Polis, bekçi katili eline basın kartı uydurmuş dolaşıyor’ Erdoğan’ın üslubu iyice sertleşti. Muhtarlarla buluşan Erdoğan’ın hedefinde yine gazeteciler vardı. Erdoğan, cezaevindeki gazetecileri ‘terörist’ diye niteledi. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Amasya, Bayburt, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Rize, Samsun, Tokat, Trabzon ve Artvin’den gelen muhtarlara seslendi. Anayasa güvencesi Söz konusu fotoğrafın savcının şehit edilmesinden sonra olayın vahametini tüm çıplaklığıyla gösteren simge bir fotoğraf haline geldiği aktarılarak, bakan kişide bu silahlı saldırıya ve şiddete karşı nefret uyandırma, savcı ile de duygudaşlık kurma gücü yaratan bir “an” söz konusu olduğu vurgulandı. Fotoğrafın da bu nedenle de gazetemiz de dahil olmak üzere birçok gazetede bu karenin kullanıldığı belirtildi. Duygudaşlık kurma gücü Davutoğlu’nun emniyet güçleri üzerindeki yetkisini kullanarak, istemediği basın kuruluşlarının haber almasını engelletmesinin, ifade ve basın özgürlüğüne bir müdahale oluşturduğunun tartışmasız olduğu belirtildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının temel hak ve özgürlüklere müdahalenin sınırlarını çizdiği ifade edilerek, Anayasada da ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı, Anayasa Mahkemesi’nin de kararlarıyla bu güvenceyi hayata geçirdiği anımsatıldı. Tümüyle keyfi umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gelenekselleştirdiği muhtar programında, avukatlara, gezi eylemcilerine ve başkanlık istemeyenlere yüklendi. Erdoğan, savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesinin ardından adliyelere girişte avukatların aranmasına karşı çıkan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ı kastederek, “Ey Baro Başkanı hani senin sözün dinleniyordu” diye seslendi. Gezi eylemlerini 1725 Aralık yolsuzluk olayıyla bağlantılandıran Erdoğan, “Gezi’nin baş aktörleri teröristlerdir” dedi. Cezaevindeki gazetecileri “terörist” olarak niteleyen Erdoğan, başkanlık sistemine karşı çıkanların milli iradeden korktuklarını savundu. C öldürmüşler, bomba atmışlar. Gazeteci diye bunları sıfatlandırıyorsunuz. Hiçbir şey söyleyemediler. Tabi döndüler, aynı şeyleri yazdılar çizdiler” değerlendirmesini yaptı. ‘Herkes aranacak’ Savcı Kiraz’ın şehit edilmesinin ardından gündeme gelen “Adliyeye girişte avukatların aranması” konusuna da değinen Erdoğan, baroyu suçladı. Erdoğan, şöyle konuştu: “ Baro ve barolar, onlar da asla biz ‘buna müsaade etmeyeceğiz’ dediler, ‘bu yargının susturulmasıdır’ dediler. Çok açık net olarak söylüyorum. Evet, herkes aranacak, aranmalıdır. Ey baro başkanı, sen de telefonla görüştün teröristlerle? Hangi neticeyi aldın? Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün çok dinleniyordu ya, alsaydın ya bir netice.” l ANKARA Cumhuriyet Peki Bu Fotoğraflar Ne? rdoğan dünkü konuşmasında Adliye baskınında basının tavrını eleştirdi. Savcının başına silah dayanmış fotoğrafını kastederek bizleri teröre ortak olmakla suçladı. “Demokrasinin beşiği kabul edilen Batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Kapılarına anında hukuk eliyle kilit vurulur” dedi. Yandaki gazeteler, Cumhurbaşkanı’nı tekzip ediyor. Adliye’deki savcı fotoğrafının IŞİD versiyonunu, daha geçenlerde İngiliz gazeteleri, diğer Batı medyasıyla birlikte, birinci sayfadan verdi. Oralarda yargı, hükümetin emrinde olmadığı için de “anında kapılarına kilit” vuran olmadı. “Teröriste terörist diyemeyen, teröristin ortağıdır” diyor Cumhurbaşkanı. Çifte standarttan yakınıyor. E Dilekçede, Davutoğlu’nun “gazetecilerin haber almalarının engellen Yasalara aykırı Davutoğlu’nun eyleminin uyulması zorunlu bir ölçütü karşılamaktan yoksun, hukuka aykırı bir müdahale olduğu anlatılarak, Davutoğlu’nun “bir hafifletme gayreti içerisinde ‘akreditasyon’ adını verdiği, gerçekte gazetecilerin haber almasını fiilen engelletme” eyleminin bir yasal dayanağının olmadığı, tümüyle keyfi olduğu vurgulandı. Davutoğlu’nun iç hukukta yeri olmayan bir müdahalede bulunduğu, Cumhuriyet Gazetesi’nin ifade ve basın özgürlüğüne hukuka aykırı bir müdahalede bulunulduğu belirtildi. l İSTANBUL ‘Çiçek çocuk’ İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde savcı Kiraz’ın şehit edilmesi olayına da değinen Erdoğan, saldırıdan dersler çıkarılması, üzerinde durulması gerektiğini söyledi. “Bir kısım basın yayın kuruluşları”nı “teröristlerin yanında yer almakla” suçlayan Erdoğan, “Sayfalarını ve ekranlarını teröristlerin propagandalarına açan kuruluşlar, savcımızın şehit edilmesine ortak olmuşlardır. Teröristlerin bu eylemdeki amacının asla intikam olmadığı ortadadır. Bu hadisenin amacı hadisenin karanlıkta kalarak, terör örgütlerinin meseleyi propaganda olarak kullanılmasını temin etmektir” diye konuştu. Medyaya yönelik suçlamasını “bilinçli olarak aynı amaca hizmet ediyorlar” diye sürdüren Erdoğan, uluslararası basın kuruluşlarını da hedef aldı. “Teröriste çiçek çocuk muamelesi yaparak asıl niyetlerini amaçlarını ifşa ediyorlar” diyen Erdoğan, Batılı basın ve insan hakları kuruluşlarının “hapisteki gazeteciler diyerek teröristleri savunduğunu” iddia etti. Erdoğan, “Geçen geldiler ve içerdeki basın mensuplarının serbest bırakılması konusunu görüştüler. Dedim ‘sizin basın mensubu dediklerinizin kim olduğunu biliyor musunuz? Bunlar polis bekçi katilidir, bunlar bankamatik soyguncusudur. Eline bir tane basın kartı uydurmuş dolaşanlar bunlar. Asker Bunu söylerken, yukarıdaki fotoğrafta bıçağı masumların boynuna dayayanlara “terörist” diyemediği için aldığı eleştirileri unutuyor. Türkiye’nin yüzü kapalı canilere silah, mühimmat, militan desteği verdiği için Batı’dan dışlandığını unutturuyor. Soykırım suçundan bütün dünyada aranan Ömer el Beşir gibi liderlerle işbirliği yaptığını unuttuğumuzu sanıyor. “Demokrasinin beşiği kabul edilen Batı ülkelerinde böyle bir duru ma asla şahit olamazsınız.” Çünkü oralarda teröriste silah yollamak, resmini basmaktan daha büyük suçtur. Adliye baskınına gelince. Silahların o binaya girişine engel olamadıysanız, o beceriksiz kurtarma operasyonunda savcının öldürülmesine mâni olamadıysanız, otopsi raporunu günler sonra bile açıklayamadıysanız ve bu vahim hataları örtbas etmek için basına yüklenmeye, sosyal medyayı sansürlemeye kalkıştıysanız, özgür basın elbette buna kanmayacak, cesaretle sorulması gerekeni sormaya devam edecektir. Zaten Batı ülkelerinde böyle bir karartmaya asla şahit olamazsınız. Hükümetler bunu yapmaya kalktığında da hukuk, anında kapısına dayanır. Gazetecilikte dünya standartları... umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya standartlarından’ ne denli bihaber olduğu dün yaptığı konuşmayla bir kez daha tescillendi. Erdoğan, tıpkı dünyanın saygın medya kuruluşları gibi ‘terör’ ve ‘terörizm’ kavramlarını kullanmaktan ‘kaçınma’ ilkesini benimsemiş gazetemizi hedef seçerken, “Batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız” iddiasında bulundu. 20 yılı aşkın süredir dünya medyasını izleyen bir dış haberci olarak söyleyebileceğim, dünyaya mal olmuş medya kuruluşları ve çalışanlarının bu sözlere sadece gülebilecekleri. Zira tam aksi söz konusu... Terörizmin onlarca tanımı var ama en geneli “dini, siyasi yahut ideolojik hedeflere ulaşmak için korku yaratmayı amaçlayan ve kasti olarak savaşçı olmayanları hedef alan yahut onların güvenliklerini dikkate almayan şiddet eylemleri”. Bu tanım uluslararası planda kabul görse de bağlayıcılığı yok. BM, ABD ve AB’nin ve pek çok devletin kendi ‘teröristleri’ ve ‘terör grupları’ var. Konjonktürel olduklarından durum değişir durur. Güney Afrika’nın efsane lideri Nelson Mandela’ya ırkçı Apartheid rejimi yıkılıncaya dek ‘terörist’ diyenler çıkmıştır. Britanya’nın ‘terörist’ dediği IRA, ABD’nin listesine hiç girmemiştir. AB’nin listesinde bugün IRA’da FKÖ de yer almaz. Lakin saygın medya kuruluşları, resmi yapıların emrinde olmadı C ğı gibi onların bagajlarını taşımamaya özen gösterir. Bu tanımları sadece birilerine ‘atfen’ vermek geCEYDA nel kuraldır. “TeKARAN rör” ve “terörizm” kavramları, 11 Eylül’de bile tartışma konusu oldu. Saygın medya kuruluşlarının ezici bir kısmı, terimin barındırdığı konjonktürellik, yerellik ve duygusallıktan ötürü çalışanlarına tek bir şeyi salık verdi: “Başka birinin ‘terörist’ sözünü aktarmak dışında bu terimi kullanmaktan kaçınınız.” BBC’nin çalışanları için ‘rehberinin’ ‘Savaş, Terör ve Olağanüstü Hal’ başlıklı bölümünde ‘Dilin Kullanımı’ yer alır. Şöyle denilir: “Terörizm önemli siyasi arka anlamları olan çok zorlu ve duygusal bir meseledir ve değer yargıları taşıyan bir dil kullanımına karşı özen göstermek gerekir. Başka birinin ‘terörist’ sözünü aktarmak dışında bu terimi kullanmaktan kaçınmaya çalışınız.” BBC ‘terörist’ kelimesinin bir durumu anlamaya yardımcı olmaktan ziyade engel teşkil edeceğine işaret edip ekler: “Dinleyicilerimize bu eylemin tüm sonuçlarını, nelerin yaşandığını tam manasıyla aktarmalıyız. Spesifik olarak faili yaptığıyla, yani ‘bombacı’, ‘sadırgan’, ‘silahlı adam’, ‘suikastçı’, ‘rehin alan’, ‘isyancı’ gibi kelimelerle tanımlamalıyız. Başka insanların dilini kendi dilimiz olarak yansıtmamalıyız. Sorumluluğumuz izleyicilerimizin kimin ne yaptığına dair kendi hükümlerine varabilmesini sağlayacak şekilde objektif kalmaktır.” BBC 7 Temmuz 2005 Londra saldırılarında bile ‘bagajı daha az yüklü’ kelimeleri salık verirken “Faillerini ‘terörist’ diye nitelendirmeksizin terör eylemlerini tümüyle dehşetengiz ve insani sonuçlarıyla aktarmanın yolları vardır” demiştir. Bu duruş genel çerçeveyi sergiler. Uluslararası Gazetecilik Örgütü (IPI) örneğin İsrailFilistin ihtilafını izleyen gazeteciler için ‘dikkatli kullanın’ ikazıyla ‘genel tanımlamadan’ kaçınarak spesifik ifadeleri salık verir: ‘İntihar saldırganı’, ‘bombacı’ gibi.. New York Times, Associated Press, CBS gibi kuruluşlar aynı şekilde. Evet El Kaide İkiz Kuleler’i vurduğunda AP ‘terörist’ kelimesini tercih etmiştir. Lakin aynı saldırıda 6 çalışanını yitirmiş Reuters bir iç duyuru ile “Başka birinden atıfla değilse ‘terörizm’ ve ‘özgürlük savaşçısı’ gibi kelimeleri kullanmıyoruz” demiştir. En son Al Jazeera International geçen ocakta çalışanlara ‘terörist’, ‘militan’, ‘İslamcı’ ve ‘cihat’ kelimelerini yasakladı. Çağlayan saldırısına gelince... Olayı dünyadaki abonelerine duyuran haber ajanslarından Reuters, ‘aşırı solcu grup’, ‘sadırganlar’, ‘rehin alma’; AP ‘yasadışı solcu grup’, ‘saldrı’ ve ‘rehin alma’; AFP ‘radikal solcu militanlar’, ‘rehin alma’ kelimelerini kullandı. Dünya standartları dediğiniz işte böyle... IPI’den bir örnek ‘Askere Gitmeyin Çünkü’ demek suç “Askere Gitmeyin Çünkü” isimli kitaba yazılar ve çizimler yoluyla katkı sunan ve aralarında Akın Birdal, Aydın Engin, Cafer Solgun, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Sadık Yalsızuçanlar, Tan Oral, Ohannes Kılıçdağı, İsmail Beşikçi ve Roni Margulies gibi isimler hakkında Genelkurmay Başkanlığı’nın şikâyeti üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk Ceza Kanununun 318. maddesi gereği soruşturma başlattı. “Askere Gitmeyin Çünkü…” cümlesini kendi iradeleriyle tamamlayarak, olgu üzerinden bir araya gelerek yazdıkları ve bazı plastik sanatlar insanlarının çizgileriyle cümlelerini kurdukları kitapta 381 kişi sözleri ile savaşa karşı barış çağrısı yapmıştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Kartallar yüksek uçar ama’ İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, muhtarlarla buluşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle ilgili açıklamalarına sert bir dille yanıt verdi. Kocasakal, “Bu tür hedef Ümit Kocasakal göstermeler, üstü kapalı tehditler beni ve İstanbul Barosu’nu doğru bildiğini yapmaktan alıkoyamaz. Kartallar yüksek uçar ama çakılmaları da şiddetli olur” dedi. Kocasakal, dün Galata’daki baro binasında düzenlediği basın açıklamasında, özellikle genel seçimlere girildiği bir süçte, Cumhurbaşkanı’nın, gündeme ilişkin taraflı değerlendirme ve siyasi propaganda yapma, görev ve yetkisinin olmadığını söyledi. Kocasakal bu durumun açıkça Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi. BBC’nin el kitabı Mandela, IRA, FKÖ... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle