28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 15 Nisan 2015 KULTUR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Flamenkonun ‘süper starı’ İş Sanat’ta İş Sanat sezonun son ayı Mayıs’ta ünlü şef Vladimir Jurowski yönetimindeki Rusya Devlet Akademi Senfoni Orkestrası ve piyanist Behzod Abduraimov, Berlin Oda Orkestrası ve keman virtüözü Renaud Capuçon, Asa, Dhafer Youssef ve Parlayan Yıldız Elfida Su Turan’ı konuk edecek. İş Sanat flamenkonun ‘süper starı’ Eva Yerbabuena ve Flamenko Topluluğu’yla kapanış gösterisi yapacak. Gösteri 22 Mayıs saat 20.00’de gerçekleştirilecek. 21 Ankara’da gençlik coşkusu 32. Ankara Müzik Festivali’nde pek çok konser gençliğin enerjisine teslim edilmiş. 30 Nisan’daki kapanış konserini yönetecek olan isim ise Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nın mimarı ve şefi Fazlı Orhun Orhon. eçen hafta Ankara’daydım. 32. Ankara Müzik Festivali’nde ortak payda “gençlik” diyebiliriz. Pek çok konser gençliğin enerjisine teslim edilmiş. 30 Nisan’daki kapanış konserini yönetecek olan Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası’nın mimarı ve şefi Fazlı Orhun Orhon ile konuştum. 2011’den beri genç ve nitelikli Türk müzikçilerin yalnız yurtiçinde değil, yurtdışındaki yükselişlerini de izleyip aileye Şef Orhun katıyor. Orhun Orhon Orhon üyelerin neredeyse her festivalde birini “zehir gibi”, “Mokapanış zart gibi” diye niteliyor. konserini “İlle de yurtdışından geyönetecek. tirtince daha iyi olacak, zihniyetiyle nice vasat yorumcu çağrılıyor. Oysa bizim gençlerimiz arasında yurtdışında efsane hocalarla çalışanlar, yarışmalarda derece alanlar, şimdiden gençlik orkestralarında ünlü şeflerle çalanlar, henüz öğrenci olduğu halde absolüt kulağı ile dikkat çekenler var. Gençliğin potansiyeli inanılmaz derecede güçlü.” Sevda Cenap And Müzik Vakfı, Müzikle Yaşayan Gençlik Derneği ve Başkent Üniversitesi Orhon’un ve orkestranın başlıca destekçileri. Topluluk, Ankara Müzik Festivali’nin de iki yıldır açılış ve/veya kapanış konserlerini yapmakta. Bu yılki kapanış konserinin solisti genç kemancımız Elvin Hoxha olacak. Ankara Festivali kapsamında Bilkent Senfoni’nin oda müziği grubuyla seslendirdiği bir barok konser dinledim. Neden o konseri seçip gittim derseniz, Pergolesi’nin Stabat Mater’ini dinlemek için, diyebilirim. Bu yapıt nerede çalınsa beni mıknatıs gibi kendine çekmiştir. İsviçreli şef Maurice Steger’in yönetimindeki konserde iki Macar soprano solistti: Soprano Tunde Szaboki ve mezzo soprano Judit Rajk. Her iki sanatçı programın ilkyarısında çeşitli Barok aryalarla bizi ikinci yarı G Sinemacılar sansüre karşı tek yürek oldu Yapılan ortak açıklamayla sansüre imkân veren yasaların değişmesi istendi İstanbul Film Festivali’nde “sansür” tartışmaları ve yarışmaların iptal edilmesinin ardından dün ortak basın toplantısı düzenleyen Türkiye’nin çeşitli yerlerinden sinema festivalleri, sinema meslek birlikleri ve sinemacılar Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan taleplerini sıraladı. Festival tarihinde ilk kez yarışmaların iptal edildiği hatırlatılan açıklamayı sinemacılar adına Oyuncular Sendikası Başkanı Meltem Cumbul okudu. Sinemacılar, bakanlıktan sinema filmlerinin kayıt ve tesciliyle ilgili yönetmeliklerin uluslararası ölçütlerin yeniden düzenlenmesini, kültürel ve sanatsal etkinliklerde gösterilecek yerli filmlerin yabancı filmlerde olduğu gibi resmi bir belge olmaksızın gösterilebilmesini, bakanlık değerlendirme kurullarının filmlerin gösterimi ve ticari dolaşımı için “yasaklama kararı verme yetkisinin kaldırılması”nı, taslak halindeki Sinema Yasası’nın sinemacılarla ortak bir çalışmayla revize edilmesini ve Türkiye Sinema Kurumu’nun kurulmasıyla ilgili çalışmaların yapılmasını istedi. Bakanlığı, sansüre imkan tanıyan yasa ve yönetmelikleri değiştirmesi için meslek birlikleriyle acil bir toplantı düzenlemeye çağıran sinemacılar sansüre karşı her türlü uygulamanın karşısında olduklarını yineledi. l Kültür Servisi Festival tarihinde ilk kez yarışmaların iptal edildiği hatırlatılan açıklamayı sinemacılar adına Meltem Cumbul okudu. daki Stabat Mater’e hazırladılar. Çalgı topluluğunun Barok söylemi ve şefin coşkulu blok flüt soloları kayda değerdi. Bu iki ayrı ses rengindeki sopranolar Stabat Mater’de Meryem’in çarmıha gerilmekte olan oğlunu izleyişini dile getirirler. Onun acılar içindeki iki ayrı duygusunu yansıtırlar. Sanki bir ses acılarını simgelerken diğer ses İsa’nın ruhunun Tanrı’yla birleşmesini kutlamak 34. Tartışma Ankara yolcusu MEHMET KESKİN İ stanbul Film Festivali programında yer alan “Bakur” belgeselinin 23 Nisan’da başlayacak olan 26. Ankara Film Festivali programında da yer alması “sansür” tartışmalarını Ankara’ya taşıyacak. Ankara Film Festivali Başkanı İnci Demirkol, festivalde gösterilecek filmlerden film festivali boyunca “kayıttescil belgesi” istemediklerini belirtirken bu yıl filmlerin “gösterilmeme olasılığının yüksek” olduğunu söyledi. Kendilerine söz konu su uyarı yazısının en son 19 Ocak 2014’te geldiğini belirtti. Demirkol, yönetmeliğin 1 dakikalık kısa filmi bile “film” olarak kabul ettiğini, yönetmeliğin değişmesi gerekliliğini ifade ederken Nuri Bilge Ceylan gibi birçok yönetmenin kısa film veya belgesel filmler çekerek sektöre girdiğinin altını çizdi. 26. Ankara Film Festivali 23 Nisan3 Mayıs tarihleri arasında yapılacak ve ulusal uzun film, ulusal belgesel film, ulusal kısa canlandırma film, ulusal kısa deneysel film, ulusal kısa kurmaca film dallarında ödül verecek. Yorum ve ‘Bakur’layız luslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği (AİCA TR) bir açıklama yayımlayarak Grup Yorum konserinin yasaklanmasını ve “Bakur” belgeselinin İstanbul Film Festivali programından çıkarılmasının sanatın ve sanatçının özgün ve özgür ifade olanaklarını sınırlayıcı bir uygulama olduğu U Ertuğrul Mavioğlu belirtildi. Açıklamada “Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Birliği Türkiye (AICATR) olarak çağdışı bir uygulama olan sansürün her türlüsüne karşı olduğumuzu ilan ediyoruz. Hem konser organizasyonunun hem de belgesel gösteriminin yasaklanması, sanatın ve sanatçının özgün ve özgür ifade olanaklarını sınırlayıcı bir uygulamadır” denildi. Açıklamada AİCA TR’nin Grup Yorum’la, Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’in yönettiği BAKUR (Kuzey) filmiyle dayanışma içinde oldukları da açıklandı. l Kültür Servisi Bilkent’te Pergolesi tadır. Pergolesi bu iki ses rengini iç içe kullanırken acıyla coşkuyu da iç içe işlemiştir. Ancak iki solist arasında yorum farkı vardı: Tunde Szaboki bir opera aryası söylercesine güçlüydü. Oysa burada kantat özelliği içinde, dramatik bir etki yaratmalıydı. Judith Rajk’ın üslubu gerek salona gerekse yapıta çok uygundu. Sevda Cenap And Vakfı Ankara Festivali çevresinde eşzamanlı olarak kentte başka müzik etkinliklerini de destekliyor. Örneğin Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Sıdıka ve İnci Özdil’in öncülüğünü yaptığı Orkestra@ Modern tekrar hayata dönmüş. Konserlerin yanısıra bir de kompozisyon yarışması düzenlenmiş. 1.Uluslararası Kompozitörler ve Yorumcular Haftası da küçük bir festival gibi sürüyor. Ankara Festivali ise çellist Daniel Müller Schott gibi ünlülerle gençlerin enerjisini birleştirerek devam ediyor. (www. ankarafestival.com) İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDE BUGÜN Kıyıma kırıma teneke çalalım eneke Trampet”i ilkin İngilizce çevirisinden, hemen ardından da Kâmuran Şipal’in Türkçesinden okuduğumda, Marquez’in “Yüz Yıllık Yalnızlık”ıyla aynı soydan bir romanla karşı karşıya olduğumun farkına varmıştım. Benzer bir duyguya, daha sonra, Salman Rushdie’nin “Geceyarısı Çocukları”nı okurken de kapılacaktım. Kurdukları düşsel dünyalarla gerçek dünyayı çok daha derinliğine resmedebilen, evrensel ölçekte insan yaşantısı üstüne, düşten gerçeğe evrilen bir dünya yaratabilen farklı dillerden üç yazar arasındaki “kan bağı” karşısındaki büyülü şaşkınlık. Günter Grass, yalnızca II. Dünya Savaşı’nın yol açtığı toplumsal çöküntüleri değil, Nazi ideolojisinin sıradan aileleri etkisi altına alışını da olağanüstü bir düş gücüyle harmanlayarak dile getirdiği “Teneke Trampet”i yazdığında, akıllara durgunluk veren bir soykırımın yaşandığı, insan ruhunda onulmaz yaralar açan savaşın üstünden henüz on yıl geçmişti. Sonradan, Alman sinemasının büyük ustası Volker Schlöndorff’un beyazperdeye aktaracağı “Teneke Trampet”te, Oskar Matzerath’a üç yaşına bastığında bir teneke trampet armağan edilir. Oskar, o günden başlayarak, çevre ‘Küçük Bir Aşk Hikâyesi’ “T İ ‘Küçük Bir Aşk Hikâyesi’ ‘Teneke Trampet’te, Oskar’a üç yaşına bastığında bir teneke trampet armağan edilir. Oskar, erişkinlerin mutsuz, acınası dünyaları karşısında hiç büyümemeye karar verir! KSV’nin düzenlediği İstanbul Film Festivali’nde bugün “Bomba Gibi”, “Florence Anlatıyor”, “Kanunsuzlar”, “Baba Beni Yakalasana”, “Küçük Bir Aşk Hikâyesi” filmleri film ekiplerinin katılımıyla gösterilecek. Diğer taraftan gösterimi iptal edilen filmlerin yönetmen ve film ekipleri gösterim saatlerinde sinema salonlarına gelerek kendilerine ait olan bu süreyi bir tartışma alanına çevirecek. l Kültür Servisi sinde gözlemlediği erişkinlerin mutsuz, acınası dünyalarına katılmamaya, hiç büyümemeye karar verir! Ruhsal ve zihinsel gelişmesini tamamlayacak, ama fiziksel olarak hiç büyümeyecektir. Teneke trampetin tiz çığlığı Oskar’ın, çevresinde yaşananlara karşı tek protestosu büyümeyi reddetmek de değildir. Teneke trampetine var gücüyle vururken çıkardığı, camları bile paramparça eden tiz çığlığı, dünyanın en acımasız savaşlarından biri yaklaşırken olup bitene duyarsız kalan orta sınıf insanına, gittikçe zıvanadan çıkan dünyaya bir meydan okuma, bir protesto haykırışıdır. Önceki gün 87 yaşında yitirdiğimiz Günter Grass’ın ilk romanı “Teneke Trampet”, 1959’da yayımlandığında tepkiyle karşılanmış, soruşturmaya uğratılmıştı. Ama giderek II. Dünya Savaşı sonrası edebiyatının bir başya Filozoflar Bakırköy’de... Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nun öncülüğünde Bakırköy Belediyesi ve MonoKL Yayınları tarafından 1819 Nisan tarihlerinde “Filozoflarla Bakırköy’de: Modernizm” konferansı düzenlenecek. Bakırköy Belediyesi Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde yapılacak konferansa Giorgio Agamben, Peter Sloterdijk, Bernard Steigler ve Gianni Vattimo katılacak. l Kültür Servisi pıtı olarak benimsenecekti. Grass, “Teneke Trampet”le, Nazi döneminde yetişmiş ve savaşı yaşamış Alman kuşağının edebiyattaki sözcüsü oldu. Bu romanın kural tanımaz düş dünyasının ardındaki ahlaksal ciddiyet nedeniyle “kuşağının vicdanı” olarak görülmeye başladı. Hemen tüm yapıtlarında, Alman halkının yaşadığı ürkünç ikilemi toplumsal ve bireysel ruh halleriyle yansıttı. İleri yaşlarda kaleme aldığı “Soğanı Soyarken” adlı özyaşamöyküsünde, toplumun geçmişiyle yüzleşmekle kalmadı, ilkgençlik çağında Nazilerin etkisinde kaldığı kendi geçmişiyle hesaplaşmayı da göze aldı. “Soğanı soyarken” insanın gözleri yaşarır. Geçmişle yüzleşmek de insanın gözlerini yaşartabilir. Toplumun kendini soymasını, gerçeklerin önünde kendini çırılçıplak bırakmasını gerektirir. Türkiye bugüne dek kendisiyle yüzleşmeyi göze almadı. Bir an için, “Teneke Trampet”in Oskar’ı gibi büyümeyi reddedelim, çevremizde gerçekleşen baskılara “trampet çalıp”, bağnazlıkları, hoşgörüsüzlükleri, haksızlık ve adaletsizlikleri paramparça eden tiz bir çığlık atalım! Uzak ve yakın geçmişimizdeki kıyımlara, kırımlara teneke çalalım! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle