19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 8 Mart 2015 yorum EdıtÖr: SERKAN OZAN taSarıM: ŞÜKRAN İŞCAN 28 Bütün Kadınlar BirlEşin! u satırları beni misafir eden güzeller güzeli Ayfer Hanım’ın evinden yazıyorum. Günlerden cuma ve ben Nusaybin’deyim. Ne işim var burada? Açıklayayım, Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle büyük sözler söylenen ve arkası gelmeyen panellerden bıktım. Beni heyecanlandıracak işlerin peşine düştüm. İşte Nusaybin’deyim. Bu yıl 18 Avrupa ülkesinden 60 kadının katıldığı Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Koordinasyonu toplantısında şöyle dendi: “Biz Bask ülkesi Donostia kentinde Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa Koordinasyonu’ndan 18 Avrupa ülkesinden 60 kadın, farklı dinlerden, Kürt, Süryani, Ermeni, Ezidi, Arap ve Çeçenlerin barış içinde bir arada yaşadığı ve demokratik yaşamın her alanında liderliğin B Kadınlara Eşit GazEtE berleri yazdırır ya da Kabataş yalanı diye bilinen “mitoman gelin” olayındaki gibi hem çakma, hem de yalaka siyasallık yaptırırken... Tirajı en yüksek muhalif gazetenin, hepsi çok değerli, ama hepsi erkek yazarların tespih gibi dizildiği sayfalarında başı örtülü tek bir kadına, o da dini konularda köşe yazdırılırken... Cumhuriyet, kalemi güçlü ve hiçbir haberi ya da yazı konusu “yalanlanmamış” en birikimli, en deneyimli kadın muhabir ve yazara en çok sayıda yer veren gazetedir. Cumhuriyet gazetesi her şeyden önce işte bu anlamda en laik, en Cumhuriyetçi, dolayısıyla en Atatürkçü gazetedir! HHH Türkiye’de en zor iş, zamana dayanıklı bir kurumsallaşmayı başarmaktır. Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumuna eşlik eden ve zaten ülkenin de dünya çapındaki en saygın gazetesi olmakla başardığı bu kurumsallaşmayı devam ettirmek için tazelenmek, yenilenmek zorunda. Savunduğu ilkeleri de ancak taze, dinç ve güçlü olarak savunmayı sürdürebilir. Cumhuriyet’i gazete yapan, yazan ve okuCumhuriyet’in ilk sayısı, 7 Mayıs 1924. yan insandır. Doğar, yaşar, nin ordinaryus profesörü ve ölür. Ama Cumhuriyet gazetesi her gün yeniden doğar, bizim gazetenin de estetik cerrahi dalında “yeniden do daima gelecek kuşaklara ait ve yaratıcı olmalıdır. ğum” uzmanıdır. Utu Çakırözer’in genel yaCumhuriyet gazetesinin yın yönetmenliğine son vebir 8 Mart günü kabuk derildiğinde çok üzüldüm, ğiştirmesi, raslantı değildir. ama yerine Can Dündar geÇünkü Atatürk rozeti talince de sevindim. Gerek karak, Atatürk imzasını alCan Dündar’ın yönetimine, tın kolye yaparak, kalpak gerekse gazetede ondan öngiyerek vb. Atatürkçü olunce ve sonra oluşan dinamik madığı gibi; erkeklerin saf ekibe şans verilmesi gereksaf dizilip kadınların çay, tiğini düşünüyor, umutla kahve getirdiği laiklik tarbekliyorum. tışmalarıyla da laik olunDiyorlar ki, Cumhuriyet el maz. ve yön değiştiriyor. Atatürkçülük, her şeyden Bu iddiaya yanıtım: Biz de önce Atatürk’ün ilkelerini buradayız ve Cumhuriyet, eyleme dökmek ve devrimçizgisinden sapmadığı, ilkelerine sahip çıkmaktır ki, lerinden caymadığı sürece, bu ilkelerin de devrimlerin gazetemizin arkasındayız. de en önemlisi laik CumhuSapmasına razı değiliz, riyet olup, özet açılımı şucaymasına da olmayız. dur: Kadınerkek eşitliği ve Başka bir deyişle içiniz raözgür yurttaşlık. hat ve Cumhuriyet’in yeniHHH lenmesi, hepimize uğurlu Laiklik o demektir, bu demektir, ama özünde kadının olsun! erkeğe eşitliğinden ibarettir. Bu eşitliğin kabulünden öteye din baskısı da ortadan “TIRTILIN ÖLÜM kalkar, zaten beslediği dinbellediğine, darlıktan beslenen ataerkilKELEBEK liğin batasıca töresi de! Türkiye’de gazetelerin yeniden yüzde 99’u kadın gazetecidoğuş der!” lere hava cıva, baldır bacak, sulu magazin köşeleri/haVİOLETTE LEBON Şu an okuduğunuz gazeteyi, sizler gibi ben de ilk kez bugün görüyorum, sevgili okurlarım. Cumhuriyet’in turfanda sayfa düzeni birkaç gün önce yazarlarına özel “görücüye” çıktı. Ancak ben davete icabet etmedim. Çünkü gazetemizin yeni fontları, sayfa düzeni, sizlerle birlikte bana da sürpriz olsun, birlikte şaşıralım, istiyordum. Ve bu yazıyı yazdığım dün, hem Ali Acar’ın tasarım estetiğine hem çok güvenli, hem de çok heyecanlıyım! 1986’da Cumhuriyet’e dış kapısından, yani Bilbao muhabiri olarak girdiğim günden beri tanıdığım Ali Acar, Türkiye’de basın grafizmi paylaşıldığı alternatifler geliştirdiği Türkiye ve Suriye devletlerinin sınırlarındaki Rojova’nın Kobani kantonunda savaşan Kürt kadınlarının direnişini selamlıyoruz. Bu nedenle 4. uluslararası yürüyüş eylemimizi bu yıl, bölgeye yakın bir yerden Nusaybin’den başlatıyoruz.” Nusaybinli kadınlar böyle bir fırsatı kaçırmak istememişler, düşünmüşler taşınmışlar madem dünyanın her yerinden kadınlar gelecek öyleyse biz de bölgenin yararına olacağı kesin birkaç panelle başlayıp yürüyüşümüze Mardin ve Diyarbakır’da devam ederiz. Yürüyüş orada da bitmeyecek, Hatay, Antalya, Yunanistan ve ekim ayında Portekiz’de son bulacak! Nusaybin Mardin’e bağlı seksen beş bin nüfuslu bir ilçe, dünyanın en verimli ovası Mezopotamya’nın hemen dibinde ama özellikle savaş nedeniyle kapılar kapatılıp sınır ticareti yapılamaz olunca bölgede zaten düşük olan gelir daha da düşmüş. Ve en acısı, bu verimli topraklar mayınlı alanlar nedeniyle kullanılmı[email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY [email protected] yor, ölü. Bir diğer önemli panel jineoloji. Hayır hayır siz de benim gibi şaşırmayın, jinekoloji değil, jineoloji. Bu özellikle Kürt coğrafyasında ortaya atılan bir düşüncenin adı. “Jin” Kürtçe kadın demek yani kısaca bu sözcük, kadın bilimi gibi bir şey. Bu çok yeni tartışılıyor, feminizmi baz alarak onun eksik bıraktıklarını tamamlamak üstüne yola çıkılmış. Kısaca benim anladığım her disipline kadın gözüyle bakmak. Kadın gözüyle yineden tarih yazmak, kadın gözüyle yeniden hukuk yazmak, kadın gözüyle yeniden sanat tarihini oluşturmak. Henüz tartışma aşamasında, ilk benden duyun! Paneller tıklım tıklım, çevreden gelen kadınların bir kısmı mahalli kıyafetler içinde. Bir renk cümbüşü. Benim gibi karaları ve grileri sevmeyen biri için cennet! Bu arada sosyolog Sadiye’nin mor üstüne altın yaldız işlemeli giysisine bayıldım, o da bana da bir tane diktireceğine söz verdi. Sonra biz kadınlar, biri sosyolog, biri veteriner, biri sanat tarihçisi bir masaya oturduk ve ben ilk sorumu sordum. “Yaklaşık iki bin kadın var burada, herkes harıl harıl çalışıyor ve kendilerine inanılmaz güvenliler, bu güvenin nedeni ne?” Karadenizli Remziye Hanım’a hep birlikte bir selam gönderiyoruz. Birden “HDP barajı geçecek mi?” diye soruyorum. Bir gülüşme, “Ne oldu,” diyorum, “biz bu soruların sadece televizyonda başkanlara sorulmasına alışığız, birden şaşırdık.” “Evet, ben size soruyorum ne olacak?” Hiçbiri “evet geçecek” diye atılmıyor, “Olmayabilir de” diyorlar, “ama bizim mücadelemiz bitmez.” Sessiz sakin oturan Kezban’a dönüyorum, o bir veteriner. İstanbul’da okumuş, İstanbul’dan Akdeniz Üniversitesi’ne geçmiş,o zaman arkadaşları, “İstanbul bırakılıp buralara gelinir mi” demişler, iki yol sonra kentine Nusaybin’e dönmeye karar vermiş, bu sefer de Akdeniz Üniversitesi’ndeki arkadaşları sormuşlar, “orası neresi?” Kezban bakmış anlatamayacak, “Sınırda bir yer” demiş. O Nusaybin’de olmaktan, geceyi gündüze katıp çalışmaktan çok memnun ve köpeklerin, kedilerin olmadığı bir sokak düşünemiyor. Sohbet güzel ama büyük yerden emir var, “Lütfen yazılarınızı kısa yazın,” “baş üstüne!”... Gerisi çarşambaya... Uzaylılardan nEdEn KorKUyorUz? ıllardır uzayı dinliyoruz. Fakat ses yok. Evrende yalnız mıyız yoksa? 1960’lardan bu yana uzayı dinleyip hiçbir radyo sinyali alamayınca, NASA’ya bağlı olarak “Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması”nı (SETI) sürdüren ekip yeni bir görüş ortaya attı: “Artık sadece dinlemekle kalmayalım, biz de uzaya mesaj gönderelim.” Açıklama bilim dünyasında tartışma yarattı. Bir grup bilim insanı uzaya mesaj göndermenin tehlikelerine dikkat çeken bir bildiri yayımladı. “Böyle önemli bir konu dünya çapında tartışılmalı ve ortak bir karar alınmalıdır” diyorlar. Ünlü İngiliz fizikçi Stephen Hawking’in yaşamını konu alan “Her Şeyin Teorisi” filmini daha iki gün önce izlemiştim. Baktım imzacılar arasında o da var mı diye. Hawking de bir süre önce uzaylılarla ilişkiye geçmenin insanlık açısından tehlikeli olabileceğinden söz etmişti. Fakat imzacılar arasında adı yok. Sonra internette konunun ne ölçüde tartışıldığını merak ettim. Bilim haberleri yayımlayan bir sitede, “Uzaya mesaj gönderelim mi?” ha C Sayı: 32659 Y berinin altında yüzlerce yorum yapılmış. Her biri haberin kendisinden uzun. Kimi korkuya kapılmış, uzaylıların insanlara yapabileceği kötülükleri sıralıyor: Öldürür, köleleştirir, kaynaklarımıza el koyarlar. Hollywood filmlerinin etkisi mi? Bir baskası yanıt veriyor: “Uzaylılar Amerika’nın keş G NOKTASI nE zaMan? NE ZAMAN direnme gücüm meydanlara taşarsa Var edecek yoktan umut dolu günleri Ne zaman yüreğimiz benden çıkıp bizi yaşarsa Güzellik ay gibi doğacak, kötülük sayacak geri. Yeni baştan yaşamak isteyecek herkes ömrünü Kıvrılmayacak yaprak gibi içine Zaferin harcına yarışacak katmak için terini Herkes sahip çıkacak gördüğü düşlerine. Tasasız, korkusuz sarılıp sevgilisine Yürüyecek şarkılar dolu kıyılarda Yaşamak işte böyle delicesine Bir eli sevgili elinde, öbür eli yıldızlarda. F. TUĞRUL OKAY finden sonra bizim yerlilere yaptığımız şeyi bize yaparlar mı demek istiyorsunuz?” Beyaz adamın kıtaya ayak basmasıyla kaç milyon yerli katledildi Amerika’da? Francisco Pizarro’nun binlerce İnkalıyı katletmesi bir kahramanlık destanı olarak anlatılmadı mı yıllarca. Aztekleri katleden Hernan Cortes, Avrupalılar için bir kahraman değil miydi? Yerlilere çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniyeler dağıtılmadı mı? Yerlilerin bağışıklık sistemleri eski dünyanın hastalıklarına karşı dirençli değildi. Durum bir misyoner ta rafından şöyle anlatılıyordu: “Tahtakuruları gibi yığınlar halinde öldüler.” Sonra Afrika’dan Amerika’ya köle ticaretine ne demeli? Kaç Afrikalı, Amerika’ya köle olarak götürüldü? Bazı araştırmacılar,12 milyon, bazıları 20 milyon diyor. Kendi türüne karşı böylesine acımasız olabilen bir canlı, diğer türlere nasıl davranır? Uzaylılara mesaj gönderelim mi tartışmasını okurken, dile getirilen korkuların gerçek nedeni ortaya çıkıyor: “Biz yaptık, bize de yaparlar.” Biri “Belki de keşfedilen değil, keşfeden oluruz. Bin yıl sonra biz yıldızlararası yolculuğa çıkacağız” deyince ortaya konan tepkiler de ilginç: “Dünyanın canına okuduğumuz yetmedi sıra evrene mi gelecek.” İnsanlar önümüzdeki yıllarda teknolojik açıdan büyük bir sıçrama gerçekleştirebileceğimizden neredeyse eminler. Diğer yandan bin yıl bile geçse, insanlığın, ilkelikten, şiddetten, bencillikten kurtulabileceğine ihtimal vermiyorlar. İnsanlığa ilişkin umudumuzu mu yitiriyoruz? İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Abbas Yalçın Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya Dış Haberler: Ceyda Karan Ekonomi: Olcay Büyüktaş Kültür: Celâl Üster Spor: Arif Kızılyalın Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi Erdem Gül Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Cumhuriyet Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd: Nazende Körükçü Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No:44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (0212) 343 72 74 Faks: (0212) 343 72 53 İzmir Temsilcisi Web Koordinatörü Serdar Kızık Oğuz Güven Halit Ziya Bulvarı [email protected] 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 [email protected] Okur Temsilcisi: Güray Öz Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. 8 MART 2015 PAZAR İmsak: 4.57 Güneş: 6.23 Öğle: 12.22 İkindi: 15.32 Akşam: 18.09 Yatsı: 19.28 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle