28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Mart 2015 yorum TASARIM: BARIŞ AKTAŞ 16 Bir MGK Anısı lu, Temmuz 1995’te Süleyman Demirel başkanlığında yapılan ve konusu terörle mücadele olan Milli Güvenlik Kurulu’nda yaptığı konuşmayı aktarıyor: “Silahlı Kuvvetlerimiz olaylara doğrudan müdahale etmeye başlamaları sonucu, terörle mücadele daha somut ve olumlu sonuçlar alınmaya başlanıldı. Ancak belli ki, silahlı kuvvetlerimiz, operasyonları için geniş harekât alanlarına ihtiyaç duyuyor; bu kapsamda güvenliğin sağlanmasına dönük olarak belirli köy ve mezraların zorunlu olarak boşaltılması öngörülüyor. Halen zorunlu olarak boşaltılan köy sayısı 800’e, boşaltılan mezra sayısı 2 bin 500’e, evlerini boşaltmaya, göçe zorlanan insan sayısı 400 bine yaklaşıyor. Köylerindeki doğal yaşam koşullarından kopartılan bu yurttaşlarımız, Diyarbakır, Elazığ, Van, Şanlıurfa, Hakkâri gibi en yakın çevre illerinde yaşama tutunmaya çalışmakta. Kent merkezlerinde barınmaya, korunmaya, çoluk çocukları ile varlıklarını sürdürmeye çalışan bu insanlarımızın sorunlarına hızla el uzatılmaz, devlet kendilerini kucaklamaz, ‘barınma, iş, geçim, sağlık, eğitim’ sorunlarına acil çözümler üretilmezse, önümüzdeki yakın dönemde bu konunun, en önemli ‘güvenlik, huzur ve toplumsal’ sorun olarak ülkemizin karşısına çıkması kaçınılmaz olacaktır.” Bu sözlere kimse yanıt vermemiş, itiraz etmemiş. Hacaloğlu, bu suskunluğun günün DYPCHP koalisyon iktidarının “kararsızlığı, yetersizliği ve çaresizliğinin” yansıması olduğunu itiraf edip bugüne geliyor: “Aradan yıllar geçti. Soönemin insan haklaD rından sorumlu Devlet Bakanı Algan HacaloğKP iktidarıyla birlikte madencilik sektörü bir sıçrama yaşadı. Dağlar, taşlar, ormanlar, koylar, öyle ki SİT alanları, özel çevre koruma bölgeleri, hassas alanlar bile madencilere açıldı. Altıncılar, nikelciler zehir saçtı, mermerciler ve taşocakları işletmecileri, en ilkel Zehir Laboratuvarı!.. A yöntemlerle doğaya saldırdı. Ağır bir yıkıma, vahşi bir yağmaya, talana tanık olduk. Ne insan sağlığı, ne de doğal yaşam gözetildi. HES’lerle birlikte madencilik sektörünün yarattığı yıkım, geri döndürülemez zararlara yol açtı. Faturanın parasal karşılığını ölçmek mümkün değil. Sermayenin, iktidarın kârdan başka düşündüğü yok... Geçen hafta İzmir’de dünyanın 3. büyük doğal taş fuarının açılışında konuşan Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, mermercilere “doğa katliamcısı” gözüyle bakıldığından yakındı. “Ben sırtıma konulacak ‘hadi aslanım’ diyen bir el behicak@yahoo.com.tr KIM KIME DUM DUMA BEHIÇ AK runlara bugüne değin çözüm üretilmedi, üretilemedi. Güvenlik, gönüllülük ve devlet doğrudan desteği altında Köye Dönüş Projesi’nde ciddi bir adım atılmadı. Mağduriyetler, insan hakkı ihlalleri (barınma, yaşam, sağlık, çalışma, eğitim, konut hakları) tırmandı; bu sorunlar dönerek önümüze, tırmanan terör eylemleri olarak geldi. Devletin elini uzatmadığı, sokağa terk ettiği, o günlerin 510 yaşındaki çocuklar, bizim çocuklarımız, takip eden on beş yirmi yıl içinde terör örgütünün ‘militan’ kaynağını oluşturdu.” Ne o dönemde ne de AKP döneminde, yöre insanı ve çocuklarına sosyal devlet ilkeleri çerçevesinde sahip çıkılabildi. Hacaloğlu, bu yanlışların üstüne AKP’nin, Cumhuriyetin kuruluş değer ve yapılarına duyarsız, ABD’nin Ortadoğu stratejisine bağımlı, Kürt sorunu ile terörle mücadeleyi birbirinden ayırmayan siyasetinin eklendiğini anımsatıyor ve diyor ki: “Bedeli, ülkemizin farklı etnik kökenden yurttaşları olarak ağır ödedik.” Ödüyoruz da... ÇİZGİLİK KAMİL MASArACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBI SEMIH POROY asitle yetinen bir yığın B düşünün. Neyin güzel, neyin çirkin, neyin anlamlı, ne Azalarak Çoğalmak “Algılama tembelliğini sarsmak kolay değil. Dünyanın en zor şeyi belki budur. Öyle olmasaydı kitlelerin en gerici sendikalarda, partilerde, derneklerde birikmemesi gerekirdi.” Bir şey daha söylemiş Ahmet Telli: “Azalarak çoğalmak daha anlamdır.” Telli’nin söylediği hiççilik, yokçuluk gibi algılanmasın, sakın. Bugün yaşanan gerçekliği çok yalın anlatıyor sadece. yin saçma olduğunu ancak içgüdü düzeyinde farkına varabilen bir yığın. Pompalananı en üstün, şişirileni en ünlü, pofpoflananı en değerli, böbürleneni en seçkinden sayan bir yığın. Şair Ahmet Telli, kendisiyle yapılan söyleşileri “SöyleSen” adlı kitapta toplamış. Tanımladığımız yığın karşısında bir şairin, aydının çaresizliğini yansıttığı bir yanıtı var o kitapta: dokunmasını beklerken, doğayı katleden olarak görülüyoruz” dedi. “Biz yeni yasalarla rehabilitasyonumuzu da yapacağız” sözleriyle de yaşanan gerçeği itiraf etti. HHH Vahşi madenciliğin en ilkel örneği bugün Gediz havzasında, Çaldağı’nda yaşanıyor. Halkın, bilim insanlarının uyarı ve tepkilerine karşın nikel işletmesi için başkanlıktan onay alındı. Projeye imza atmayan AKP’nin eski Çevre Bakanı Osman Pepe’yi koltuğundan eden felaket kapıda. Şimdiden 300 bin ağaç kesildi. Yaklaşık 1.5 milyon ağaç da sırada. Sorun, salt ağaç kesimiyle sınırlı değil. Daha büyük bir bela var. Açık maden işletmesinde Afrika’da bile kullanılmayan “sülfürik asit liç yöntemiyle” üretim gerçekleştirilecek. 15 yıl boyunca bu bereketli topraklarda 18 milyon ton sülfürik asit kullanılacak. Günde 8 bin ton civarında nikel cevheri, açık ocak işletmesinde delerek, patlatarak, kazarak çıkarılacak. Yaklaşık her gün, 24 saat boyunca ve her 3 dakikada bir 15 tonluk kamyon dolusu cevher, madenden tesise gönderilecek. Gediz Havzası’nda çevre felaketi yaşanacak. İnsanlarımızı bekleyen kanser tehdidi için de davetiye çıkarılacak. Toprak kirlenecek, yeraltı suları, Gediz zehirlenecek. HHH Vahşi madenciliğin en uç örneği... Dünyanın hiçbir yerinde Çaldağı’nda uygulanacak yöntem kullanılmıyor. Bilim adamları, uzmanlar ve halk uyarıyor. İşletme devreye girerse, bu güzelim coğrafyayı bekleyen tablo şöyle oluşacak: Gediz vadisi, açık bir kimya laboratuvarına dönüşecek. Asit buharlaşmaları ve ardından da asit yağmurları nedeniyle Eşme’den Çeşme’ye kadar çok büyük bir alan, ciddi çevre felaketiyle tanışmış olacak. Dünyanın en büyük asit fabrikalarından birisi, dünyanın en bereketli topraklarından Gediz vadisinin göbeğine kurulacak. Geriye ise sadece çölleşmiş bir arazi kalacak. Tarım bitecek, içme suyu bile sorun olacak. Felaketimiz kapıda... rını izlediğini söylemiş. Atatürk; eğitimi, kişiliği, birikimi, önderliği, ufku, üstün zekâsı, iyi ve örnek insanlı hmet Altan, Recep A Tayyip Erdoğan’ın, Mustafa Kemal’in siyasi tav Kurucu ğı, düşün gücü, örgütçülüğü, kahramanlığı, cesareti, ilkesel tutumu ile kurtarıcı ve kurucudur. Yıkıcı olmak ise kolaydır. Hiçbir özel yetenek istemez. Yıkar, geçer. Dert Laforizma İbrahim Eroğlu’ndan: Burası Türkiye: Kimi aş, kimi de a.ş. derdinde. sun diye... İki yardımın da yaşamda yeri olmadığını CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar şöyle anlatıyor: “Torba kanunla getirilene göre, 5 bin lira çeyiz yardımı alabilmek için üç yılda 25 bin liranın, yani aylık ortalama 700 liranın birikmesi gerekiyor. Ford fabrikasında çalışan n son torbaya çeyiz yarE dımı ile konut yardımını tıktılar. Laf olsun, torba dol Çeyiz Yardımı 6 bin 500 sanat okulu mezunu ve iki yıllık meslek yüksekokulu mezunu genç, 1200 lira ücret alıyor. Şimdi, bu arkadaşımızın ayda 700 lira yatırıp üç yıl sonra çeyiz yardımı alma şansı var mı? 15 bin lira konut yardımı alabilmek için de 75 bin lira birikmesi gerekiyor. Bunun için de ayda 2 bin lira yatırmak gerekiyor.” Aklı yok sayanlar, herkesin de aklı olmadığını sanıyorlar. receğine ilişkin vaadine “Kimin cebinden veriyorsun?” diye karşı çıkıyor. Alışkın değiller çünkü. Şimdiye değin milyonların cebinden alıp üçbeş kişiye dağıtmışlar hep. rdoğan, Arınç, Davutoğlu, Öcalan, Demirtaş, Kandil, HDP tartışmalarında kazan fokur fokur kaynıyor gözüküyor ama kazın ayağı biraz farklı. Fokurdatılan kazan içinde “tarafların her birinin” ayrı amaçları var; 1) Erdoğan ve yakın çevresi “Erdoğan’ın tek adam rejimini elde etmeye çalışıyorlar”. 2) Erdoğan’ın bugün (ve yarın) tek güç olmasından rahatsızlık duyan kimi AKP çevreleri (Arınç, Davutoğlu ve diğerleri) hem Erdoğan’ın talebine itiraz ederek Hem de Kürt açılımının arkasında durarak birkaç amacı birden gerçekleştiriyorlar; a) AKP iktidarının hem iktidar hem muhalefet işlevini sağlayarak CHP ve MHP’yi saf dışı bırakmak istiyorlar, b) Kürt açılımını sıcak tutuyorlar, dış çevrelerden de destek alıyorlar. Aynı zamanda HDP ile de “stratejik zeminde”, seçimler öncesinde köprüleri atmıyorlar. Demirtaş, Arınç, Davutoğlu ve Öcalan bir anlamda yakınlaşmış oluyorlar. Burada, “örtülü Kürt milliyetçiliği ve ileriye dönük Kürdistan hedefi” zemin kazanmış durumda. Herkesin Derdi Farklı E ye kadar at değiştirmeme eğiliminde. Haziran seçimi son istasyon durumunda. Acaba tramvaydan kim indirilecek! İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına OrHAn ErİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIN ATALAY Genel Yayın Yönetmeni diğer cephe de aslında Kürt açılımını özünde, birlikte destekliyorlar. Ancak seçim öncesi konjonktür ve Erdoğan’ı dizginleme güdüsü bu oyunun oynanmasını iki taraf için de zorunlu kılıyor. Öcalan, başta Erdoğan olmak üzere diğer AKP cephesine de ihtiyaç duyuyor. Amacı, bir an evvel dışarı çıkarak, fiilen “Kürdistan açılımının başına geçmek”. Dış konjonktür buna hazırlanmış durumda. Erdoğan’ın ve AKP’nin bugün taktik gereği, “kendisiyle işbirliğine girdiğini çok iyi biliyor”. Öcalan’ın (ve PKK) değil, Erdoğan’ın da kendisine gereksinimi olduğunu biliyor. “Batı sayesinde” ayaktalar. Erdoğan için “şimdilik” demek doğru olur. Kürdistan ve İslamcı yapılanma Yemen’deki “Aden Körfezi kavgası” yine Şiiler ve Sünniler üzerinden yapılıyor. ABD’nin güdümündeki S.Arabistan ve kimi Körfez ülkeleri Batı ile birlikte İran’ın (ve Şiilerin) Yemen’deki (Aden’deki) ilerlemesini durdurma kararı aldılar. Erdoğan da İran’ı kınayarak Sünni cephesine katıldı. Kendisi açısından bir taşla iki kuş vurdu. Rusya, Bağdat ve Hafız Esad karşı tarafta duruyor. S.Arabistan ve Katar’la “derin” ilişkilere zaten girmiş olan iktidarın (Erdoğan’ın) bu tutumu Irak, Suriye, Mısır ve Libya’da yaşadığımız gibi yeni felaketlerin kapısını aralayacak. Türkiye’yi “Ortadoğululaştırma” girişimlerini 2002’den beri uygulayan iktidar, Arap dünyasındaki diktatörlerle yan yana düşmüş oluyor. Yemen’deki kutuplaşma ve Ortadoğululaşma CAN DÜNDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş Kültür: Celâl Üster l Spor: Arif Kızılyalın Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Alışkanlık hmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun emeklilere iki ikramiye ve Biraz netleştirelim A Erdoğan tek adam kalmak ve kendini güvence altına almak istiyor. Arınç, Davutoğlu cephesi AKP’yi “ayakta tutmayı” öne çıkarıyor. Sonunda “Erdoğan’la aynı kaderi paylaşmaktan korkmuyorlar”. Erdoğan da, AKP içi Kürdistan, İslamcı yapılanma ve Batı üçgeni 2002’den beri güçlü olarak işlerlik kazandı. Batı, Kürdistan için İslamcı yapılanmaya önceleri büyük destek verdi; Erdoğan’ı (ve AKP’yi) destekledi. Kürt açılımı bugün belirli bir aşamaya ulaştığı için artık “İslamcılığın taşıdığı çok tehlikeli riskleri” de değerlendirmeye başladı. Ancak Batı da dereyi geçince Ya Derviş meselesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kemal Derviş ile başlattığı ileriye dönük flört CHP’nin aynı zamanda Batı’ya verdiği bir “mesaj” niteliğindedir! Son seçimlerde Erdoğan’a karşı İhsanoğlu’na “ehveni şer” diye bakanlar, Kemal Derviş’i bugün, Türkiye’yi Ortadoğululuktan kurtaracak kahraman gibi acaba görebilecekler mi? nAMAZ VAKİTLErI İmsak İstanbul 05.16 Ankara 04.03 İzmir 05.14 Güneş Ögle 06.45 13.16 06.30 13.00 06.52 13.26 İkindi 16.46 16.30 16.59 Akşam 19.34 19.18 19.43 Yatsı 20.56 20.38 21.08 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle