19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Mart 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 3 İstanbul 70 /1 2 0 Ankara 10 /1 3 0 İzmir 120 /2 2 0 Bursa 50 /1 4 0 Antalya 110 /1 7 0 Adana 50 /1 8 0 Trabzon 20 /1 2 0 Artvin 20 /9 0 Çanakkale 60 /1 3 0 Balıkesir Sivas Diyarbakır Mersin Erzurum Eskişehir Aydın Gaziantep Konya 40 /1 2 0 60 /6 0 10 /1 3 0 110 /1 8 0 50 /4 0 20 /1 3 0 90 /1 5 0 00 /1 3 0 10 /1 1 0 Atina 100 /1 6 0 Berlin 20 /8 0 Girne 110 /1 7 0 Londra 00 /1 0 0 Moskova 130 /5 0 Paris 10 /1 3 0 Madrid 50 /1 4 0 Amsterdam 20 /9 0 Roma 70 /1 5 0 Çok bulutlu TARİHTE BUGÜN 1842: Ünlü Fransız yazarı Henri Beyle Stendhal 59 yaşında Paris’te öldü. 1781: Güneş sisteminin dokuzuncu gezegeni Uranüs keşfedildi. 1874: Milliyetçi hareketin önemli aydın ve sözcülerinden Ziya Gökalp Diyarbakır’da doğdu. SİSE DİKKAT Sabah saatlerinde Marmara ve İç Ege başta olmak üzere iç ve batı bölgeler için parçalı ve yer yer yoğun sis var. Hava ve deniz ulaşımına dikkat. 20 17 14 10 8 4 0 2 5 6 Güneşli Parçalı bulutlu Yağmurlu Gök gürültülü yağmur Karla karışık yağmur Gemiler Körfez’de hapis kaldı GebzeOrhangaziİzmir Otoyolu Projesi’nin İzmit Körfezi’nde yapılan Körfez Geçiş Köprüsü’nde, iki yakayı bir araya getiren ve ana kabloları taşıyacak ‘kedi yolu’ olarak adlandırılan kılavuz kablolardan birinin kopmasının ardından İzmit Körfezi halen gemi giriş ve çıkış trafiğine kapalı tutuluyor. İzmit Körfezi’ne giren, yükünü boşaltan ya da yeni yük alarak çıkış yapmak isteyen birçok gemi ise demirleme alanlarında bekliyor. İzmit Körfezi’ne yük getirmekte olan gemiler de Körfez’in diğer giriş noktalarında Liman Başkanlıkları tarafından belirlenmiş bölgelerde demir atmak zorunda kaldı. l KOCAELİ / DHA Uyuşturucu 648 can aldı mniyet Genel Müdürlüğü ‘2014 Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre, 2014 yılında 232 kişi doğrudan, 416 kişi dolaylı olmak üzere toplam 648 kişi uyuşturucudan hayatını kaybetti. Ölenlerden 1’i 13 yaşında, 26’sı 1519, 54’ü 2529, 25’i 3034, 27’si 3539, 26’sı 4044, 8’i 4549, 6’sı 5054, 5’i 5559, 3’ü 6064 yaş aralığında. 2’si 65 yaşından büyük, 5’nin ise yaşının bilinmediği belirtiliyor. Uyuşturucu madde kullanıcılarının yüzde 69,74’ü ilköğretim mezunu, yüzde 66,49’u hiç evlenmemiş ve yalnız yaşayan kişiler. 2013 yılı uyuşturucu raporunda ise toplam ölüm sayısı 162 kişi olarak verilmişti. zete.com.tr’de yer alan habere göre, CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven uyuşturucu kullanımında artışın şiddet olaylarına etkisini Meclis gündemine taşıdı. 2014 yılı Emniyet’in uyuşturucu raporundan sayısal verileri de paylaşan Güven, “Türkiye dünyada en fazla eroin ele geçirilen ülkedir” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi 2013’te uyuşturucuya kurban gidenlerin sayısı 162 iken bu rakam 2014’te katlandı eçim yaklaştıkça siyaset ateşi harlanıyor. Ve Cumhuriyet, “Sokak”tan sonra meydanlara da çıkıyor. Dün gördünüz; Nevruz’u Diyarbakır’da Orhan Bursalı, Ahmet Şık, Pınar Öğünç, Ankara Temsilcimiz Erdem Gül ve Diyarbakır muhabirimiz Mahmut Oral’dan oluşan bir ekiple izledik. Aynı saatlerde futbol tabiriyle “ters köşeye yatırdığımız” yazarımız Aydın Engin, Ankara’da MHP kurultayındaydı. Bu tempo, seçim yaklaştıkça artacak; Cumhuriyet, muhabiriyle, foto muhabiriyle, köşe yazarıyla, konuk kalemleriyle seçimin nabzını tutmak üzere yollarda, meydanlarda, mitinglerde olacak. Seçmenin nabzını tutmaya, ters köşelerden farklı pencereler açmaya, çok yönlü bir Türkiye manzarası yansıtmaya devam edecek. Ters Köşe S E Cumhuriyet’e omuz verdiler Bu sütunda geçen ay yazdığım ilk yazıda, “Cumhuriyet, Gezi Direnişi’nde etrafını sarmaladığımız Taksim Cumhuriyet Anıtı gibi, bütün farklılıklarıyla aynı idealde buluşan insanları çevresinde toplayacak” demiştim. Sadece son iki haftanın konuk yazarlarına bakmak bile, bu yönde aldığımız mesafeyi göstermeye yeter: Barış Atay, Sezgin Tanrıkulu, Harun Tekin, Sırrı Süreyya Önder, küçük İskender, Sunay Akın, Semih İdiz, Murat Meriç, Beren Saat, Nedim Gürsel… Yazılarıyla Cumhuriyet’e omuz verdiler. Bu zenginlik, önümüzdeki günlerde sürpriz yeni isimlerle perçinlenecek. Hem ana gazetede, hem pazar ekimiz Sokak’ta yeni imzalar görülecek. Bir Cumhuriyet klasiği olan Pazar yazıları da, dünyanın değişik kentlerinden bize katılacak yeni kalemlere açık olacak. Ve önümüzdeki haftadan itibaren başlayacak bir yazı dizisi, sanırım çoğu okurumuzu heyecanlandıracak. Çanakkale eki 18 Mart’ta Cumhuriyet, Çanakkale Zaferi’ni işleyen sayfalarıyla fark yarattı. Yazarımız Özlem Yüzak’ın Gelibolu arşivinin zenginliğiyle tanınan araştırmacı Prof. Dr. Haluk Oral’ın katkılarıyla hazırladığı sayfalar, sevgili Sunay Akın’ın harika yazısı ve Prof. Zafer Toprak’ın değerli makalesiyle zenginleşti. Okurlarımızın tarihe saygısını ve sevgisini bildiğimiz için, özel günler sayfalarıyla yetinmeyip size sürekli bir tarih sayfası Savaşın 100. Yıldönümünde Çanakkale sunabilmenin arkasındaki “insanı” 100. hazırlığı görmek... S içindeyiz. Bunun müjdesini de çok yakında vereceğiz. İyi haftalar! Çanakkale Savaşı’ndan fotoğraflarla Anzak ve Türk şehitler için ortak ağıt “Gelibolu.” ursa’da, vitesinde sıkıntı yaşadığı kamyonetinin yenisi ile değiştirilmesi için otomotiv devine karşı 2 yıldır sürdürdüğü hukuk savaşını kazanan Ahmet Koç (41), yılın bilinçli tüketicisi seçildi. Koç, ödülünü Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli’nin elinden aldı. Akkoç’un otomotiv devine açtığı karar emsal oldu. Koç, kazandığı hukuk zaferine rağmen firmanın mağduriyetini hâlâ gidermediğini söyledi. l Haber Merkezi Otomotiv deviyle savaştı ve kazandı Uludağ’da sezon kapanıyor B Kış turizminin önemli merkezlerinden 21 otel ve 4 misafirhanenin bulunduğu Uludağ’da, kayak sezonu yavaş yavaş kapanıyor. Oteller dünden itibaren müşteri kabul etmemeye başladı. Kayak yapmak isteyenler için teleski ve telesiyejlerin açık tutulacağını söyleyen Güney Marmara Turistik Otelciler Birliği Başkanı Haluk Beceren, “Geçen sezon yeterince kar yağmadığı için kötü bir sezon geçirdik. Bu yıl ise iyi bir sezon geçirdik. Sadece bu ay, beklediğimiz müşteri potansiyeline ulaşamadık” dedi. l BURSA / DHA “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandalar kaim olabilir.” Yarbay Mustafa Kemal 25 Nisan 1915 Conkbayırı ZAFER TOPRAK avaşlarda topyekun düşünülür genelde; kitlelerden bahsedilir, kazanankaybeden diye tanımlanır. Oysa savaşın gerçek yüzünü anlamak için tek tek insanlara bakmak, o mahşerin içindeki tek insanı görmek de gereklidir.. İşte Çanakkale böyle bir savaştı. Siperler arasındaki mesafenin kimi zaman 8 metreye kadar indiği... Korkuyla cesaretin, dostla düşmanın iç içe geçtiği... Hem işgal kuvvetleri cephesinden bakıldığında hem de Osmanlı açısından.. Şüphesiz Kurtuluş Savası sırasında doğan ve sonrasında yerleşen ulus bilincinin temelini Çanakkale’de atıldı, Mustafa Kemal gibi bir komutan orada doğdu. Bu ne kadar gerçekse, Osmanlı’nın Çanakkale Savaşı’na sadece nefer değil, ülkenin en iyi kadrolarını gömdüğü de bir gerçek. Bu çocuklar okul sıralarını doldurmak yerine, önce Çanakkale’de ardından Kurtuluş Savaşında ölmeye hazırlanıyorlardı... Cumhuriyet gazetesi olarak Çanakkale Savaşı’nın 100. yılında bu kez savaşın gerisindeki “insana” odaklanmak istedik. Örneğin İbradılı İbrahim, unutulan kahraman Cemal Çavuş, kadınların seferberliği... Ertuğrul uçağının pilotu Cemal Bey’in ve yanındaki ismini Mehmet yaptıkları Ermeni makinist Vahran’ın öyküsünü usta sanatçı Sunay Akın kaleme aldı. Savaşın 100. yılında İngiltere ve İtilaf devletlerinin ne düşündüğünü ise Çanakkale uzmanı ve yazar Stephen Chambers Cumhuriyet için yazdı... Prof.Zafer Toprak “beşeri sermaye”yi ayrıntıları ile değerlendirken, Prof. Haluk Oral kendi yazdığı “Arıburnu 1915” kitabından ilginç öyküleri seçti... Bundan 100 yıl önce kendi canları pahasına barışı bize armağan eden o insanların, o kahramanların anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. yılını idrak ettiğimiz Çanakkale Gelibolu Savaşı Cihan Harbi’nin en önemli cephelerinden biriydi; stratejik yönden dört yıl süren savaşın belki de en önemli evresiydi. Savaş tarihinde denizle karanın bu denli bütünleştiği bir başka cephe bulmak güçtü. Ve üstelik boğazlar doğuya, Asya’ya açılan kapıyı oluşturuyordu. Orayı ele geçiren, tüm Karadeniz’i, Rusya’yı, Kafkasları, Orta Asya’yı, hatta TrabzonTebriz yolu üzerinden İran’ı denetleyebilirdi. Çanakkale’nin en az Süveyş Kanalı kadar önemi vardı. Savaşın Çanakkale’de bu denli yoğun yaşanmasının temel nedeni de işte burada yatıyordu. Hiçbir saldırgan güç savaşmak için bu denli engebeli bir coğrafyayı stratejik önemi dışında başka bir gerekçeyle seçmiş olamazdı. Aradaki mesafenin yedi, sekiz metreye kadar indiği “siper savaşı” dünyanın başka herhangi bir yerinde görülmemişti. Ayağı kayan askerin düşman siperine düştüğü tek cephe Çanakkale’ydi. Çanakkale’de siperlerde düşman bekleyen askerlerimiz. Siper savaşları tam anlamıyla ölüm kalım savaşıydı Siper savaşı Çanakkale’de bir kıyımdı; ölümün bir yazgıya dönüştüğü bir ortamdı. Siper savaşları tam anlamıyla bir ölüm kalım savaşıydı; ölüme meydan okumaktı. Çanakkale’de her iki taraf için de siperin gerisi yoktu. Bir tarafta deniz, öbür tarafta yalçın sırt, siper tam bir kapandı. Bir başka deyişle çekilecek bir kara parçası, sığınılacak bir derinlik yoktu. Bu nedenle asker yerinde mıhlanmıştı. 1 Mayıs 1915 ve onu izleyen günlerde 16.000 Osmanlı, 14.000 İngiliz siperlerde yaşamlarını yitirmişti. İşte bu ortam düşman safları kader birliğine sevk etmişti. Çanakkale’de savaşmış güçler arasında bugün oluşmuş dostane ilişkilerin zeminini, orada paylaşılan ortak kader hazırlamıştı. Dünyanın iki ucundan karşı karşıya gelen insanlar o güne kadar bu denli yakın hissetmemişlerdi kendilerini. Atatürk’ün Çanakkale’de düşen İtilaf askerleri ile ilgili sözleri, ya da Çanakkale’de yaralı Anzak askerini taşıyan Mehmetçik anıtı bunun somut kanıtlarıdır. Savaş bir ölüm kalım savaşı olmanın ötesinde bilinmeden yazılan destanların öyküsüne dönüştü. Çanakkale Harbi tarihe Osmanlı beşeri sermayesinin hızla tüketildiği bir savaş alanı olarak geçti. Bu tükeniş on yıllarca etkisini göstermiş, Cumhuriyet Türkiyesi yeni bir ulus dev “Henüz 13 yaşında bir küçük delikanlı...”Fotoğrafın üzerinde bir not: “Gönüllü bombacı”. Başka bilgi düşülmemiş. Ne yapmıştı da ona bu sıfatı layık görmüşlerdi... let inşa sürecinde bu cephede yitirilen sermayenin yokluğunu her an yaşamıştı. Harbiyeli’sinden Mülkiyeli’sine, Tıbbiyelisi’nden, Sultanî öğrencisine, silah altına alınmış aydın bir zümre bu cephede şehit düşmüştü. Cihan Harbi Anadolu’yu da tüketmiş, on yıl içinde 18 milyon dolayında tahmin edilen bir coğrafyanın nüfusu 13 milyona inmişti. Bu tükenişte nitelik ve nicelik açısından en yoğun cepheyi Çanakkale oluşturmuştu. Çanakkale Harbi’nde kabaca 400 bini İngiliz (kısaca Anzak olarak bilinen Avustralya ve Yeni Zelanda kuvvetleri de bu sayıya dahildir), 79 bini Fransız olmak üzere 500 bin dolayında İtilaf devletleri gücü yer almıştı. Cephede devamlı surette bulunan Osmanlı askerinin sayısı 310 bin kadardı. İngilizler 115 bini ölü, yaralı, esir ve 90 bini memleketlerine gönderilen hasta, toplam 205 bin; Fransızlar ise 47 bin kayıp vermişti. Osmanlı cephesinde ise ölü, yaralı ve hasta sayısı 200 bini aşıyordu. Bunlardan 60 bin dolayı şehit düşmüştü. İngilizlerde ölü sayısı 43.000, Fransızlarda ise 3.700’dü. Cihan Harbi yıllarında bundan daha yüksek kayıpların yer aldığı cepheler vardı. Ancak, Osmanlı’nın verdiği kaybın niteliği farklıydı. Gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki didişmede cepheye sevk ettikleri o ülkelerin işçisi, köylüsü bir başka değişle alt katmanlarıydı. Bu nedenle komuta ile cepheye sürülen askerin “sınıfsal” nitelikleri ileriki yıllarda edebiyatta işlenen ana konulardan biri olmuştu. Kimilerine göre “aristokrasi” askerini bozuk para gibi harcamış; gözü kara cepheye sevk etmişti. “The Path of Glory” filmi işte bu nedenli uzun yıllar Fransa’da gösterime girememişti. Oysa Çanakkale’de Osmanlı cephesinde beşerî unsur son derece “demokrat”tı. Toplumun her katmanı, okumuşu, aydını, çiftçisi, köylüsü silaha sarılmıştı. Bu denli nitelikli insanın kırıldığı bir başka cepheden söz etmek olanaksızdı. Osmanlı gibi okur yazarlık oranı düşük bir ülke için bu husus ayrı bir önem arz ediyordu. Cumhuriyet kurulurken ülkede okur yazar oranı yüzde beşe düşmüştü. Kiracıya iyi haber Erken tahliye halinde kalan kirayı ödemek zorunda değiller ediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Petek, Yeni Türk Borçlar Kanunu’ndaki pek bilinmeyen bir düzenlemeye dikkat çekerek, kiracıların oturdukları konutu sözleşme bitmeden boşaltabileceklerini söyledi. Petek’in verdiği bilgiye göre, erken tahliye durumunda, süre sonuna kadar tüm kiranın ödenmesini şart koşan sözleşme maddeleri geçerli olmayacak. Kiracıyı koruyan düzenlemenin kamuoyunda pek bilinmediğine dikkat çeken Doç. Dr. Petek, yasanın 325’inci maddesiyle kiracılara kira süresinin sonunu beklemeden oturdukla G rı konutu erken tahliye etme imkanı tanındığını belirtti. Doç. Dr. Petek, “Kiracının erken tahliyesi durumunda kiraya verene cezai şart ödemesini veya kalan süreye ilişkin kira bedelinin tümünü ödemesini öngören sözleşme şartları artık hükümsüz” dedi. Makul süre Doç. Dr. Petek şu bilgileri verdi: “Örneğin kiraya veren ile kiracı 3 yıl süreli sözleşme yapmışlarsa ve sözleşmenin başlamasından 6 ay sonra evin tahliye edilmesi durumunda, geriye kalan 2.5 yıllık kira ödenmek zorunda de ğil. Kanunda, taşınmazın niteliğine, büyüklüğüne, bulunduğu yere göre bilirkişi tarafından belirlenecek ve kiralananın benzer koşullara göre kiraya verilebileceği makul süre kadar kiracının kira ödeme borcu öngörülmüş. Erken tahliye edilen taşınmazın yeniden kiraya verilebileceği makul süre 2 ay ise kiracı sadece 2 aylık kira bedeli ödeyerek sözleşmedeki borçlarından kurtulabilecek. Hatta makul süre 2 ay olmasına rağmen, kiraya veren taşınmazı 1 ay sonra kiraya vermişse, eski kiracının sorumluluğu sadece taşınmazın boş kaldığı 1 ayla sınırlı.” l İZMİR / DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle