19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Mart 2015 EDITÖR: HAYRİ ARSLAN haber 11 Tutukluyu tutukladılar iyarbakır’da, geçen yıl 68 Ekim’deki Kobani gösterilerinde çıkan olaylarda 4 HüdaPar üyesinin öldürülmesi ile 4 HüdaPar’lının ölümüyle ilgili tutuklanan kişi o tarihte cezaevindeymiş Nasıl Bir Barış D Avukat Kaya, gizli tanık ifadeleri ile gözaltına alındığını belirttiği müvekilinin 9 Ekim’de cezaevinden çıktığına dair ’müddetname’yi mahkeme hâkimliğine sundu. ilgili olarak 18 Mart’ta tutuklanan A.A.Y.’nin o tarihlerde Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde olduğu ve 9 Ekim’de cezaevinden tahliye edildiğini gösteren ‘müddetname’ye rağmen tutuklandığı ortaya çıktı. Diyarbakır’da, 68 Ekim tarihlerindeki Kobani protestoları toplumsal olaylara dönüşmüş, il genelinde 14 kişi yaşamını yitirmişti. Ölenler arasındaki HüdaPar üyesi Yasin Börü, Riyat Güneş, Ahmet Dakak ve Hasan Gökoğuz’ün öldürülmesinden sorumlu tutulan A.A.Y., 18 Mart’ta gözaltına alınarak Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliği’ne çıkarılmış, suçlamaları kabul etmemesine rağmen tutuklanmıştı. A.A.Y.’nin avukatı Mahsun Kaya, müvekilinin daha önce aldığı bir ceza nedeniyle 4 Haziran 2014’te cezaevine girdiğini ve 9 Ekim 2014 tarihinde, yani 4 kişinin öldürüldüğü tarihten 2 gün sonra cezaevinden çıktığını belirterek, müvekiline yönelik suçlamaları redetti. Avukat Kaya, gizli tanık ifadeleri ile gözaltına alındığını belirttiği müvekilinin 9 Ekim’de cezaevinden çıktığına dair ’müddetname’yi mahkeme hâkimliğine sundu. Mahkeme heyeti, müddetnameye rağmen Uyap sistemi üzerinden cezaevi bilgilerine ulaşılamadığı gerekçesiyle A.A.Y.’nin tutuklanmasına karar verdi. Avukat Kaya, tutuklamaya itiraz ettiklerini ve sonucu beklediklerini söyledi. l İSTANBUL/DİYARBAKIR/DHA Can Dündar okurlarıyla buluştu ÜYAP Bursa Fuar alanında 300 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleştirilen Bursa Kitap Fuarı sona ererken Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, ‘Abim Deniz’ ile okurlarıyla buluştu. Dokuz gün süresince söyleşi, panel, şiir dinletisiyle birlikte 80 kültür etkinliğinin düzenlendiği fuarda Can Dündar, Hamdi Gezmiş ile birlikte “Deniz Gezmiş” söyleşisine de katıldı. Aralarında İlber Ortaylı, Gülten Dayıoğlu, Doğan Hızlan, İnci Enginün, T Deniz Kavukçuoğlu, Hakan Bıçakçı, Doğu Yücel, Zeynep Oral, Ahmet Şık, Buket Uzuner, Yalvaç Ural, Bengi Semerci, Yekta Kopan, Hakan Akdoğan ve Üstün Dökmen gibi pek çok değerli yazar, şair ve bilim insanı fuar süresince okurlarıyla buluştu. l BURSA / Cumhuriyet ‘Türkiye büyüyor ama’... SENDİKALI 8 İŞÇİNİN ÖYKÜSÜ PINAR ÖĞÜNÇ Murat Topal [email protected] ıllar sonra bugünleri anlatan en tesirli hikâyelerden biri muhtemelen onlarınki olacak; emek, gelir adaletsizliği, sendikal haklar, büyüyen Türkiye efsanesi üzerine edilecek uzun cümlelere lüzum kalmadan özetleyecekler her şeyi. Topkapı’da buluştuk, son 140 günü kapısındaki grev çadırında geçirdikleri fabrika, yürüyerek 10 dakika sürmez. Cem Benli, 13 senedir Ülker’de çalışıyordu. Murat Topal 12 yıl boyunca birçok işçi gibi fabrikanın çikolata, gofret ve bisküvi kısımlarında, farklı departmanlarda bulundu. En eskileri 15 yıl öncesini bilen Ercan Durak. Bilal Cansu ise 6.5 yıldır Ülker işçisiydi. 140 gün önce greve çıkan sekiz işçi, geçen hafta tüm haklarını alarak işverenle anlaştı, bu direnişi kendi açılarından zaferle bitirdi. Her aşaması ayrı manidar... Önceki hayatlarını şöyle anlatıyorlar. Günde 13 saat mesai, serviste uyuklayarak geçen, ne aileye ne sosyal ilişkilere vakit bırakan bir düzen. Namaz dışında dinlenme saati yok, 10 dakikada namaz dahil tüm ihtiyaçlarını görmeleri gerekiyor, ki “Yatsı 13 rekat zaten” diyorlar. Düzenli maaş almaya başlayan anında kendini kredi borcuna bağlıyor, hareket edemez oluyor sonra. Çikolata imalatının gerektirdiği iklimlendirilmiş serin ortamda çalışmaktan ayrı, gürültüden ayrı meslek hastalıkları mevcut. Üretim bantlarına yetişebilmek için çok hızlı olmak zorundalar. “Robotlar haftada bir dinleniyor, insanlar hiç’ dedikleri sistemde dertlerini duyuracak mecra da yok. Sendika mı? Aslında sendikaları var. Girer girmez üyesi yapıldıkları Hakİş’e bağlı Öz Gıda İş Sendikası’nın aralarındaki adı “patronun sendikası”. “Aile şirketine, aile sendikası” diyorlar hatta gülerek. Oradan bir deva gelmeyeceklerini anladıkları an ilginç. Google’a “DİSK” yazıp buldukları numarayı arıyorlar. “Biz bir grup Ülker işçisi DİSK’e geçmek istiyoruz” demelerini şaka zannediyor DİSK yöneticileri. Bu şaşkınlığı daha iyi anlamak için Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi’ne (Hulusi Turgut, Doğan Kitap) bakılabilir. 1974’te o dönem fabrikada yetkili olan DİSK’in örgütlediği grevin etkisi aile fertlerinin ağzından öğrenilebilir. İstanbul’da polis panzerinin ilk kez kullandığı grevmiş bu. Y İbrahim Kızılyel Cem Benli (DİSK Marmara Bölge Temsilcisi) Ercan Durak Pınar Öğünç Bilal Cansu ncelikle Nevruz’un silah seslerinin gölgesinde kan ve ateşle anıldığı bir iklimde geçmemiş olmasından duyduğumuz sevinci paylaşalım. Yurdun dört bir yanından gelen Nevruz haberleri tıpkı bahar gibi çok farklı renkleri içeriyordu. Diyarbakır’da yöneticiler kalabalıktan protokol sırasına ulaşamıyordu. Mikrofondan okunan mektup herkesin farklı gördüğü renkleri saçıyordu. Ankara’da MHP, tüm Türk dünyasında ve Ön Asya toplumlarında resmi bayram ilan edilecek kadar kabul gören bugünde kurultayını topluyordu. Ben de İzmir’deki Nevruz kutlamalarının bir bölümüne katıldım. Iğdırlıların Çamdibi’nde Atatürk Parkı’ndaki kutlaması bizleri neredeyse Azerbaycan’a götürdü. Birbirinden güzel Azeri türküleri ve oyunları bizi de halaya taşıdı. HHH Bu kutlamaların arkasındaki çözüm sürecine ilişkin tartışmalar ise uzlaşma kültüründe almamız gereken daha çok yol olduğunu gösteriyordu. Anayasanın 104. maddesine göre, devlet kurumları arasındaki uyumdan sorumlu olan Cumhurbaşkanı, Nevruz’a demeç ateşiyle katıldı. Erdoğan’a göre Dolmabahçe Sarayı’nda AKP yöneticileriyle HDP’liler arasında yapılan görüşme dolma sözlerden ibaretti. Erdoğan “Balıkesir görüşü” olarak bildirdiği “Kürt sorunu yoktur” değerlendirmesinin arkasını şöyle getirdi: “İzleme heyeti oluşturulmasına karşıyım, Dolmabahçe buluşmasına karşıyım, Dolmabahçe’de fotoğraf verilmesine karşıyım. Orada açıklanan 10 maddeye karşıyım.” Erdoğan’ın bu çıkışına Hükümet adına Arınç çapraz ateşle karşılık verince, Cumhurbaşkanı “Konu mankeni değilim” dedi. Aklımıza ister istemez Gül’ün Cumhurbaşkanlığı süreci geldi! Erdoğan’ın başbakanlıktaki görüşü şöyleydi: “İcraatın başında biz varsak sorumluluk da bizimdir, Cumhurbaşkanı karışamaz.” HHH Çözüm süreci bağlamında gelinen nokta şu: Erdoğan’la AKP arasında ayrı bir çözüm süreci gerekiyor. MHP çözüm sürecini ihanet ilan ederek hiç arzu etmediğimiz farklı bir 7 Haziran iklimine hazırlanıyor. Öcalan AKP ile vardığı anlaşmaya dayalı olarak örgütüne “Cumhuriyeti aştık, silahları bırakın” çağrısı yapıyor. Yazının girişinde Nevruz’un silahların gölgesinde kutlanmamasından duyduğumuz sevinci paylaşmıştık. Bitişinde ise bu atmosferden barışın çıkmayacağına ilişkin kaygımızı vurgulamadan geçemeyeceğiz. Başlıca çıkış yolu, CHP’nin bütün bu dağınıklığın üzerine çıkacak tüm Türkiye’yi kucaklayacak bir “Önce insanız” haykırışını herkese duyurabilmesidir. Gelinen noktadaki arayış, taraflardan birinin “en doğruyu” dillendirmesi değil, toplumun en geniş kesimlerinde ortak kabul görecek bir söylemi geliştirebilmektir. Ö Eşi: Damlarda çürüttüler Sekiz Ülker işçisi işten atıldı, 140 gün direndiler ve işe iade dışında tüm haklarını kazandılar. Bu grev de, yaşadıkları fikri dönüşüm de tam bir Yeni Türkiye hikâyesi. Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Biz bir delik açtık’ arşımda kendi tariflerince “kimi az kimi daha çok muhafazakâr” dört işçi var. Yaşadıkları dönüşümü anlatıyorlar. Mesela 240 gün önce buluşsak asla kuramayacakları cümlelermiş bunlar. Cem Benli, “Biz daha önce direnişi televizyonda görüyorduk. Hatta işe gelirken Şişecam işçilerini görüp kafamızı çeviriyorduk. Başımıza gelince anladık nasıl hak arandığını” diyor. Murat Topal, liseli genç de ol K sa desteğe gelenlerden çok şey öğrendiklerini anlatıyor. “Eskiden şöyle düşünürdük: AK Parti bize vermese de olur. Yeter ki bayrağımız dalgalansın, dinimiz için hizmetler yapılsın, vatanımız korunsun. Gelenler genelde sosyalizm üzerine çalışma kurmuş arkadaşlardı. Sınıf dayanışmasını onlardan öğrendik.” Grev çadırının en muhabbetçi üyelerinden Ercan Durak’a daha evvel hiç bir “solcuyla” sohbet edip etmediğini sordum. “Ettim de, tilt olarak ettim” dedi gülüp. Birçok konuda anlaşamasalar da misal Gezi’den de konuşmuşlar o solcu gençlerle uzun uzun. Ercan Bey, “Eskiden Taksim’e çıkana deli mi bu derdim, şimdi anlıyorum, meydana çıkmadan bir iş halledilmiyor bu ülkede” noktasına gelmiş. Sanırım en son Cumhuriyet gazetesi, dindarlar, Charlie Hebdo başlıkları üzerinden sakin bir sohbet yürütebilmemizde de bu 140 günün etkisi var. 80 kişiden 8 kişi kaldılar Sonrası, mesainin ardından Aksaray’da yapılan gizli buluşmalarla 80 kadar işçinin buluşması... Nihayetinde grev çadırında sekiz kişi kaldılar ama olsun. Bu duyulur duyulmaz amire itaatsizlik, verilen görevi yapmama, ahlaksızlık gibi gerekçelerin bulunduğu 25/2’ye dayanarak işten çıkarıldılar. Grev çadırında 140 gün böyle başladı. Geçen hafta fabrikada çalışanlara “greve katılmadıkları için” teşekkür edilip bu sekiz işçinin başta verilenin dışında hiçbir şey kazanmadığı söylense de durum farklı. Bir kere işten çıkarılma gerekçeleri değiştirilerek kıdem ve ihbar tazminatları ödendi. Üstelik grevdeki dört ayın sigorta pirimleriyle bir likte. Sadece işe iadeden vazgeçtiler. Bu arada başka neler oldu? DİSK’e bağlı Gıdaİş üyesi oldukları için “din düşmanı”, “solcu” diyenler, mahallede selamı kesenler çıktı. Kimi hatta doğrudan AKP ilçe meclis üyesi akrabalarından “Ülker’le baş edemezsiniz” cümlesini defalarca duydular. İki ayrı tarikat üyesi işçi, ikisi de kendilerini o camialar içinde de savunmak durumunda kaldı. Meramlarını Meclis’e, çadıra da defalarca gelen HDP milletvekili Levent Tüzel’in taşımasından, aslında HDP isminden rahatsız olanlarla konuştular. Şu anda Ercan Durak “100 kişi olsaydık, bak nasıl güzel olurdu” diyor, Murat Topal ise “Biz bir delik açtık, bu büyüyecektir”. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin bir şirket gibi yönetilmesi gerektiğini söylerken aklından mesela hangi şirket geçiyordu diye anket yapsanız, Ülker’in ismi kesin ilk üçe girer. Mütedeyyin bir aile şirketi, büyüme konusunda muadili az, sahibi Türkiye’nin en zengini. Bu arada söyleyelim işçilerden bu seçimde AK Parti’ye kesinlikle oy vermeyeceğini söyleyen de var, yaşadıklarına rağmen diğer alternatiflere inanmadığı için yine de verebileceğini düşünen de. Peki, şimdi ne yapacaklar? Benli’nin eskiye dönük ödenmemiş izin paralarıyla ilgili bir davası sürdüğünden, o diğerleri gibi tüm tazminatını alamadı, 12 Nisan’daki duruşmayı bekliyor. Ercan Bey, borçlarını ödedikten sonra bir araba almış, artık pazarda meyvesebze satacakmış. Murat Topal, ticaret mi yapsam diye düşünmekte. Grev süresince çadırda 40 kitap okuyan Bilal Cansu ise “Patron olacak halimiz yok. İşçi geldik, işçi gideriz” diyor, iş arıyor. Başka grevlere, eylemlere destek vermek gibi planları da var her birinin. l İSTANBUL ki gün hayatını kaybeden Ergenekon Davası sanıklarından Hüseyin Görüm, son yolErgenekon sonrası culuğuna dün yaşamını yitirenler uğurlandı. Eşi Filiz Görüm, Enver Arpalı “Damlarda çüKuddusi Okkır rüttüler, hiçAli Tatar bir suçu yokAbdülkerim Kırca tu” dedi. Fatih Türkan Saylan Sultan Mehmet Berk Erden Hastanesi’nde, İlhan Selçuk pankreas kanUçkun Geray seri teşhisiyle 2 Mehmet Haşimoğlu aydır tedavi göHalil Yıldız ren Görüm (53), Ali Tarık Akça önceki gün haErhan Göksel yatını kaybetEngin Aydın ti. Ergenekon Kaşif Kozinoğlu Davası sanıklaMurat Özenalp rından olan HüMehmet Koral seyin Görüm Hüseyin Görüm. için dün Maltepe Merkez Camii’nde, öğle namazını takiben cenaze töreni düzenlendi. Kuvayi Milliye Derneği yöneticilerinden olan Görüm’ün cenazesine eşi Filiz Görüm, 4 çocuğu ve yakınları katıldı. Eşi Filiz Görüm, eşinin hiç bir suçu olmadığını savunarak “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğim. Benim çocuğumu üzdüler, damlarda çürüttüler. Hiçbir suçu yoktu. Tüm gücümü kullanacağım” dedi. Görüm’ün cenazesi dün öğle namazını takiben kılınan cenaze namazının ardından Başıbüyük’teki aile kabristanına defnedildi. l İSTANBUL/DHA C M Y B Hüseyin Görüm ‘Eskiden şöyle düşünürdük: AK Parti bize vermese de olur’ Yine bir Ergenekon sanığı daha öldü edavi görT düğü hastanede, önce
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle