25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAyLAR ve GORUSLER 24 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: ZARİFE SELÇUK KÜLTÜR SANAT Pazar 22 Mart 2015 Dersim Önyargıları... SERDAR KARSU Elektrik Müh./İTÜ ersim konusunda çeşitli yayınlar yapılmış olsa da insanlarımız genellikle o dönemde neler olduğunu bilmemektedir. Bu nedenle, ilgili dönemin çok boyutlu olarak tartışılmasında yarar vardır. Yoğun cankıyımlarının uygulanmış olduğu Dersim Olayları, “Cumhuriyete karşı isyan.. Günün koşulları gereği.. Devletin bekası.. Bunlar zaten Osmanlı zamanında da rahat durmuyorlardı” vb. yaklaşımlarla geçiştirilebilecek olgular değildir. Konu, Osmanlı döneminden 1938’lere ve sonrasında günümüze olan bir süreç içinde, tüm boyutlarıyla ve belgeleriyle tartışılıp gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Osmanlı döneminde Anadolu halkına uygulanan kırımlar ve sonrasında Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi ve Gezi olaylarındaki cankıyımları.. Bütün bunlar tarihsel geçmişte kök salıp günümüze uzanan önyargıların, acımasızlığın ve de kışkırtmacı/kıyımcı söylemli egemenlerin neden olduğu sonuçlardır. Dersim olayları ve cankırımı, tekil ve bağımsız bir konu olmayıp geçmişten günümüze akan tarihsel süreç içerisindeki kıyımcı bir damar zincirinin en önemli halkalarından biridir.. Toplumumuz Dersim’le, Maraş’la, Çorum’la, Madımak’la yüzleşemezse, dersler alınamazsa, bu zincirin kırılma olasılığı da zordur ve bu durumda da eşitlikçi, özgürlükçü ve insan haklarının temel alın D Dersim Olayları, tekil bir kOnu Olmayıp tarihsel süreç içerisinDeki kıyımcı bir Damar zincirinin en önemli halkalarınDan biriDir... Kıyımcı söylemler gerici kadrolarca, “katli vacip” gördükleri bir topluma karşı girişilen acımasız uygulamalardır.. Diğer taraftan da kimileri “Dersim isyanı gerektiği gibi bastırılmıştır. İsyancıların başları ezilmiştir” gibi söylemlerle derin yarayı tekrar kanatmaktadırlar.. Uğradıkları büyük yıkım karşısında bağırlarına taş basma erdemliliğini göstermiş olan bir halkın acısına acı katmaktadırlar.. Kimileri ise bölge halkının Atatürk’e ve Cumhuriyet ilkelerine olan saygısını, sığ bir yaklaşımla “Stockholm Sendromu” olarak yorumlamaktadır. Eğer Dersim Ale193738 yıllarında merkezi hükümetle vi toplumu celladına âşık olDersim aşiretleri arasındaki anlaşmaz saydı, Atatürk’ün yerine önlıklar sonucu çıkan olaylarda binlerce ce Yavuz’un fotoğraflarını sivil yaşamını yitirdi. evlerine asmazlar mıydı?.. “Zamanın koşulları, feodalitenin tasfiyesi” gibi gerekdığı aydınlık bir gelecek de hayal çeleri öne çıkaranlara ise şunları olacaktır.. demek gerek: “Zamanın koşulları” kavramı cankıyımlarını aklamaz.. Dersim’le yüzleşmek Dün Dersim’de bölgenin koşulları, devlet otoritesinin uygulanma Zamanın koşulları Eğer kıyımlar için bu kavram biçimi ve önyargılar sonucunda gerekçe olacaksa, Nazilerin soykıortaya çıkan ve çeşitli tekil olaylar rımları, 70’lerde, 80’lerde fidanlada gerekçe gösterilerek uygulanrın asılması, aydın insanlarımızın mış olan kırıma yol açan çarpık öldürülmesi nasıl açıklanacaktır?.. anlayışların, sonraki dönemlerde Her dönemin devlet yöneticilede devam ettiğine yakın tarihimiz rinin (iradeleriyle!) aldıkları kave yaşadığımız dönem tanıktır.. rarlar vardır. Adaletten ve insan Konu, Dersim ve etrafının hanhaklarından yana kararlar yerigi etnik kökenden geldiği tartışne, baskıdan ve kıyımdan yana masının da ötesinde, işbaşındaki alınan kararlar “dönemin koşulları” kavramı ile gerekçelendirilemez.. Herhangi bir tarih kesitinde koşullar ne olursa olsun, acımasızlık “acımasızlık”tır, kıyım “kıyım”dır... Tarihimizle yüzleşmek, “o günün koşulları gereği” gerekçesinin de ötesinde, insan hak ve özgürlüklerinden yana bir bakış açısıyla gerçek bir yüzleşme olmalıdır, ki geçmişte yaşanan acıların tekrarını önleme çabası geçerli olabilsin... Cankıyımına “Dersimde feodalitenin tasfiyesi”ni temel gerekçe gösterenler, toplumun ancak yüzde 20’sinin okuma yazma bildiği bir dönemde, feodal yapının yalnızca bir bölgede değil tüm ülkede geçerli olduğu gerçeğini göz ardı etmektedirler. Kaldı ki Dersim olaylarından önce, Cumhuriyete karşı gerçek bir “isyan” niteliğinde olan kalkışmalar bastırılırken, yalnızca kalkışmayı örgütleyen kadrolar cezalandırılmıştır. Dersim’de ise halka karşı uygulanan kırım ve bunları yapanların kafa yapısı, derinden sorgulanması gereken olgulardır.. “Bunlar zaten Osmanlı döneminde de hep sorun çıkarırlardı, çıban başıydılar...” söylemindekiler ise şunun da yanıtını vermeliler: Şeyh Bedrettin, Pir Sultan, Yunus Emre, Köroğlu, Atçalı Kel Mehmet de Osmanlıların acımasızlıklarına, kıyımlarına karşı çıkmışlardı. Onlar da mı bozguncuydu?.. Eğer öyleyse, bu kişilere Çağan Ali’nin bir dörtlüğü ile seslenmek gerek: Halkı için Pir Sultan’lar asıldı Gönül defterine bir bir yazıldı Boşuna mı Nesimi’ler yüzüldü Yanar Anadolum sana yanarım. Direnen Şiir ünya Şiir Günü’nde Uluslararası PEN, dünyanın 5 ülkesine, 5 hükümet aleyhine herkesin katılımına açık bir kampanya başlattı. Haberi alır almaz ilk tepkim, “Eyvah! Türkiye de bu beş ülke arasında mı” diye endişelenmek oldu... Düşünce ve ifade özgürlüğü alanında son on yıldır insan onurunu yok sayan bir iktidarla, utanç verici bir duruma düşen Türkiye bu kez mercek altına alınmamıştı. Bu kez kampanya kendi ülkelerinde hapsedilmiş Kazak şair Aron Atabek, Katarlı şair Muhammed elAcemi, Kamerunlu şair Enoh Meyomesse, Çin’de 6 yıldır hapis Nobel Barış Ödülü sahibi Liu Xiaobo’nun ve ev hapsindeki eşi Liu Xia içindi... Bir de Meksika’da birbiri peşi sıra öldürülen, katilleri cezalandırılmayan gazeteci, yazar ve şairler içindi... (PEN sitesinden kampanyaya katılabilirsiniz.) Bu kez utanç listesinde Türkiye yoktu ama hepimiz biliyoruz ki bizim şiirimiz de dikenli tel, taş duvar, demir parmaklıklar arasında gelişmiş, işkenceden geçmiştir. Şairlerimiz dizelerini, sözcüklerle ve zulümle düzmüştür. Nâzım Hikmet’ten Sabahattin Ali’ye, Enver Gökçe’den Ahmed Arif’e, A. Kadir’den Arif Damar’a, Rıfat Ilgaz’dan, Hasan Hüseyin’e Aziz Nesin’den Mehmet Kemal’e.... Bursa Cezaevi, Sinop, Çankırı, Sultana Ahmet, Ulucanlar cezaevinden geçip günümüze yaklaşırken Diyarbakır, Metis, Mamak cezaevleriyle örülmüş ülkemin hapishane haritasından edebiyatımızın unutulmaz dizeleri belleğimize kazıldı... Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nâzım için yazdığı “Zindanı taştan oyarlar” şiirinde, (Zülfü Livanelli’nin yorumuyla tanıdığımız “yiğidim, aslanım”) D Taş duvar dikenli tel “Zindanı taştan oyarlar / İçine bir yiğit koyarlar / Sağa döner böğrü taşa gelir/ / Sola döner çırılçıplak demir / Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir / Döşek diken diken yastık batıyor / Yiğidim aslanım burda yatıyor” der ya... İşte şiirimiz de çeliğin hası gibi zindanlarda bilendi. Şiirleri, taştan zindandan oydu şairler... Sabahattin Ali “Başın öne eğilmesin / aldırma gönül aldırma” derken boşver demeyi değil, direnmeyi öneriyordu. Çünkü daha görecek günler vardı. Ahmed Arif sevda ve isyan demekti. Hasretinden prangalar eskitse de; “Yokluğun, cehennemin öbür adıdır / Üşüyorum, kapama gözlerini” dese de... Şunu da söyler: “Nerede olursan ol, / İçerde, dışarda, derste, sırada/ Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın/ Fırsatçının, fesatçının, hayının.../ Dayan kitap ile/ Dayan iş ile./ Tırnak ile diş ile/ Umut ile sevda ile düş ile/ Dayan rüsva etme beni.” Enerji Savaşının Yeni Silahı BAYRAM SARI Yazar kaya gazı, tOrtul kayaların içerisinDeki fOsil yakıtlarDan kOnvansi Petrol fiyatı neden düşüşte? yOnel Olmayan yöntem Dünya ekonomisi 2007 yılında ortaya çıkan finansal krizin uzun dönemli olumsuz lerle elDe eDiliyOr. sonuçlarıyla mücadele ederken petrol fiyat ünya genelinde petrol fiyatlarının yüzde kırka varan düşüşünün yanında, petrol üreticisi ülkeler örgütünün (OPEC) ısrarla üretimi kısmayacağı yönünde yaptığı açıklamaların perde arkasına bakıldığında, güç dengelerinin yeniden şekillendirildiğini göreceğiz! D ları düşüşünün arkasındaki planlayıcısının ABD olması, hedefine Rusya ve Çin’i alması yeni bir buhran olasılığını korkunçgerçek olarak gündeme getirdi. OPEC’in petrol üretimini kısmamasının altında yatan ve ekonomi yazarları tarafından kabul gören bir senaryoya göre; Kuveyt ve Suudi Arabistan başta olmak üzere, temel petrol üreticisi ülkeler kaya gazının piyasalardan silinmesi için üretimi artırıp fiyatı düşük tutmaktadır; oysa bu iki ülke ABD’nin en sadık müttefikleri olmasından dolayı proje gerçekçi değildir. Dayan şiir ile 12 Eylül sonrasında, delicesine yaşamak isteyen o çocuk, Nevzat Çelik, çocukları hapiste olan tüm annelere sesleniyordu “Şafak Türküsü”nde: “Beni burada arama anne / Kapıda adımı sorma / Saçlarına yıldız düşmüş / Koparma anne / Ağlama” Ve Gülten Akın ki o sadece direnen bir şair değil, direnen bir anneydi de “Benim de kollarım bağlı senin kelepçenle/ Sağ elim tutmuyor, tutmuyor/ Yitirdim büyümü, şiirlerim uçtu/ Solum yetmiyor”la direniyordu günler, aylar, yıllar boyunca... Hepsi şiirle direndiler. Hepsi, şunun bilincindeydi: “Asıl en kötüsü / bilerek, bilmeyerek/ hapishaneyi insanın kendi içinde taşıması...” Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele.” Mesele teslim olmamakta Kaya gazı, petrol ve doğalgaz yataklarından farklı olarak tortul kayaların içerisindeki fosil yakıtlardan konvansiyonel olmayan yöntemlerle elde ediliyor. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarındaki cıva kirliliği, erozyon, sülfürlü gaz emisyonları, hava kirliliği gibi olumsuz çevre etkileri biliniyor. Kaya gazının çıkartılmasında kullanılan yüksek hacimli “hidrolik kırma” teknolojisinin çevresel etkilerinin üzerinde durulması yaşamsal bir zorunluluktur! Bu teknolojide daha fazla su ve kimyasal kullanılmasına rağmen, üretim petrol ve doğalgaza göre daha düşük olmaktadır. Jeolojik sahaların seçilmesi ve hidrolik kırmada kullanılan kimyasal akışkanların uzun süre yeraltında kalmasına bağlı belirsizliklerin soruları yanıtlanamıyor! Kaya gazı üretimi Rusya’nın durumu Avrupa doğalgazının yüzde otuzunu tek başına karşılayan Rusya, değişen / değişecek dengelerin kendini zora sokacağını hissetmekte. Doğalgaza bağımlı ülkelerin kaya gazına yönelmesi ve Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmaya başlaması, bu ülkenin ekonomik geleceğinin yıkımına yol açar. Ukrayna ve Kırım’dan dolayı Avrupa ve ABD’yi karşısına alan Rusya, düşen petrol fiyatlarından dolayı da yakın gelecekte zor günler yaşayacaktır. Ölümünün 42. yılında ozanın türkülerini seslendirdiler Âşık Veysel anıldı arıyer Belediyesi, ünlü halk ozanı Âşık Veysel’i ölümünün 42.yılında düzenlediği etkinlikle andı. TİM Maslak Show Center’da gerçekleştirilen programda Türk halk müziği sanatçıları Zara ve Cengiz Özkan sahneye çıktı. Gecede şef Zafer Gündoğdu yönetiminde, Sarıyer Oda Orkestrası eşliğinde Sarıyer Belediyesi Halk Müziği Korosu da ozanın türkülerini seslendirdi. Anma programına Âşık Veysel’in torunu Çiğdem Özer de katıldı ve dedesiyle ilgili anılarını paylaştı. Özer “Âşık Veysel, dizeleriyle 21. yüzyıl Türkiye’sine seslenmiştir. Mezheplerin, inançların birbirlerine hoşgörüsüz davrandığı günümüzde Âşık Veysel’in birlik ve beraberli S Alternatif enerji kaynağı olarak kaya gazının seçenek durumuna getirilmesi, dünyaya karşı oluşturulan yıkımın yeni bir cephesidir sadece! OPEC ülkeleri ve ABD’nin dünya üzerinde yeni bir hegemonya kurma projesi, Arap Baharı ile başlatılan ve enerji kaynaklarının ele geçirilmesi ile sonuçlanan savaşların; IŞİD’in yenilgiye uğratılmak istenmemesi; Suriye’deki rejimin yıkılması veya devamı konusundaki bilinçli kararsızlık; Çin ve Rusya’nın petrol fiyatlarındaki düşüşle durağanlığa sürüklenmesi tartışılmaz bir gerçekliktir! Yenilenebilir enerji kaynakları olarak güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, biyokütle enerjisi, jeotermal enerjilerin seçimi, bir ülkenin darbe ile sömürgeleştirilmesini, ekonomik krizlerin öznesi olmayı ve kırılgan piyasaları, insancıl felsefesinden dolayı reddetmektedir! Teslim olmadan özgür yaşamanın başka bir yolu yok çünkü! Alternatif kaynak ğimiz için 50 yıl önce söyledikleri bugün de bizim yolumuzu aydınlatmalı ve rehber olmalı” diye konuştu. ‘Anlaşılmaya ihtiyacı var’ Gecede, Nevruz dolayısıyla, şair Ahmed Arif’in “Dağlarıma Bahar Gelmiş Memleketimin” şiirinin dizeleriyle hazırlanan klip sonrasında Sarıyer Belediyesi Halk Dansları Topluluğu tarafından semah ve şaman gösterisi gerçekleştirildi.Âşık Veysel, ayrıca Sivas’ın Şarkışla İlçesi’ne bağlı Sivrialan Köyü’ndeki mezarı başında anıldı. Anma törenine katılan vali Alim Barut, “Veysel’in anılmaya değil anlaşılmaya ihtiyacı var” dedi. l kültür servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle