28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 17 Mart 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BARIŞ AKTAŞ İşsizlik 4 yılın zirvesinde İşsizlik oranı aralıkta yüzde 10.9, tarım dışı işsizlik yüzde 12.9 olurken veriler ekonomide 2014’ün son çeyreğinde belirginleşen düşük büyümenin 2015’e de sarktığını teyit etti. İşsiz ordusu gitgide büyüyor. TÜİK verilerine göre issiz sayısı 3 milyon 145 bin kişi oldu. DİSKAR’ın belirlemelerine göre ise umutsuzlar da eklenince işsiz sayısı 6 milyon 665 bin kişi oldu. Çalışmak isteyen her 5 kişiden biri işsiz. ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, gelişmiş ülkelerde temel işsizlik verisi olarak kabul edilen tarım dışı işsizlik de yüzde 12.9’a çıktı. Aralık 2014 sonu itibariyle yüzde 10.9’yükseldi. İşsizlik Ocak 2011’de yüzde 11.1 olmuştu. TÜİK’in Kasım, Aralık 2014 ve Ocak 2015 aylarını kapsayan Aralık döneminde mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik bir önceki döneme göre 0.2 puanlık azalışla yüzde 10.4 oldu. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2014 Aralık döneminde 3 milyon 145 bin kişi oldu. 1524 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı yüzde 20.2 iken, 1564 yaş grubunda bu oran yüzde 11.2 olarak gerçekleşti. Şubattan bu yana tarım dışı sektörlerde genç işsizlik oranı 3.1 puan arttı. Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam sayısı bir önceki döneme göre 100 bin kişi artarak 26.21 milyon kişi olarak gerçekleşti. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlerin sayısında 2014 Aralık döneminde, bir önceki döneme göre 58 bin kişilik azalış gerçekleşti. Bu dönemde, tarım sektörün ekonomi 9 Patron Kafasıyla Ülke Yönetmek Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçildiği anayasal, yasal düzenlemeleri, yeminini yok sayarak, İktidarlarının, AKP’nin tek karar vericisi, lideri, kimliğiyle, hafta sonu seçmene yaptığı son çağrıda, başkanlık sistemine tek başına geçebilecekleri 400 milletvekilini çıkaracak oyu isterken, ülkeyi yönetme anlayışına ilişkin çarpıcı yeni bir açıklık getirdi.. “Anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye öyle yönetilmeli..” dedi. Sermayesi belirli paylara bölünmüş, borçlarından yalnız mal varlığı ile sorumlu bir anonim şirket patronunun şirket yönetme kafasıyla ülkeyi yönettiklerinin, İktidarları icraatları ile alınmış sonuçları; devletin tüm kurumları, kaynaklarının sivil diktatoryal içerikte operasyonlarla ele geçirilmeleri yetmemiş.. Bu ülkede yaşayan tüm vatandaşların insan hakları, hukuk devleti düzeni işleyişi, demokrasinin olmazları güçler ayrılığı ilkelerini yok sayan, zaten iyi işlemeyen demokratik düzenimizi katleden sivil diktatoryal icraatlarının gücüyle “beraber yürüdükleri yollarda..” yapılanlar, hakhukuk gaspları az gelmiş.. 13 yıllık iktidar icraatlarıyla, sandıktaki oy çoğunluğunu sivil diktatoryal güç aracı olarak kullanmadaki ataklarının uzun soluklu dünya demokrasi tarihinde olumsuz örnekler oluşturmada başı çekeceklerine kuşku yok.. Çıplak gerçeklilikle, “dünya ölçeğinde piyasalar eksenli, insan haklarına, demokrasilerin olmazsa olmaz kriterlerine duyarsız, milyarlarla dünyalının yoksullaşma, yoksunlaşmaya mahkum edildikleri, kuralsız düzenin kuralsız savaşlarında, ağır savaş suçlarının işlendiği, küreselleşme, yeni dünya düzeninin acımasız çarklarında ezildikleri bir süreçte, emperyal çıkarlarla çatışmadıkça ülkemizde de yaşanan hak ihlallerine göz yumuldu, dahası evrensel kirli çıkar ittifakları içinde, İktidarlarına destek bile verildi..” diyebiliriz.. HHH Cumhurbaşkanı Erdoğan için var olan anayasal, hukuk devleti, parlamenter düzen içinde, İktidarlarının yakaladıkları otoriter yapı içinde, yollarında yürüyebilme olanakları tıkanıp, kapılar bir bir kapanmakta olunca, Cumhurbaşkanlığı’na geçiş acil çıkış, başkanlık sistemine geçiş olmazsa olmaz yol gibi göründü. Hafta sonu son açıklamalarında, Cumhurbaşkanı’na hesap sorulabilmesi yolunda hukuksal boşluk olmasından yararlanılarak bir kez daha, “Anayasa değişikliği, başkanlık sistemine geçiş, dünyanın gelişmiş ülkelerinin hepsinde var..” sloganı altında, dünyada var olan tüm örneklerin insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni ilkelerini, olmazlarını görmezlikten gelerek, “Türk tipi başkanlık” kavramına, “Anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye öyle yönetilecek..” kavramlarını açık kampanyaya dönüştürmekte bir sakınca görmediler.. Emperyal çıkarlar raconunda, gelişmekte olan ükelerle yapılan ittifaklarda, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasiden sapmalardaki çifte standartlı uygulamalarda, partilerinin kuruluşundan, gökten zembille iner gibi İktidara gelişlerine, 13 yılın icraatlarında gördükleri desteklere çok güvenli olmalılar.. Bu süreç içindeki dünya dengelerinde yaşanan yeni dehşet dengelerinin, çıkar ittifakları üzerindeki sonuçlarını, görmezlikten gelerek.. Daha doğrusu kirli çıkar savaşlarının ganimetlerinden pay kapma adına, dış politikamızda sorumlu oldukları yanlış adımların bedellerinin çıkmazı, kaosunda pot üzerine potlar kırarak, zikzaklar, patinajlar yapmayı sürdürerek.. ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik güncel politikalarındaki açıklamalarda, İktidarlarının arkası sıvazlanarak iteklendikleri, düş gördükleri ataklarında nasıl açıkta bırakıldıklarının ya da tuzağa düşürüldüklerinin sayısız örneği ortada.. En son en çarpıcı olanları içinde, Esad ile yeniden masaya oturulabileceği, İktidardan düşürülmesinin hedef alınmasından vazgeçildiğinin ilanı var. İran ile dolaylı gündemlerle ortak strateji arayışlarının örnekleri çoğaltılırken, Irak ve Suriye’de IŞİD ile savaşın öncelik almasıyla, müttefikliğin(!) gereklerini yapmakta sıkıştırılan İktidarları zorlanmakta.. T de çalışan sayısı 5 milyon 10 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 20 milyon 632 bin kişi oldu. İstihdam edilenlerin yüzde 19.5’i tarım, yüzde 20.5’i sanayi, yüzde 7.1’i inşaat, yüzde 52.8’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı yüzde 33.2 olarak gerçekleşti. Bu oran tarım sektöründe yüzde 81.2 iken, tarım dışı sektörlerde yüzde 21.6 oldu. İş Yatırım Ekonomisti Muammer Kömürcüoğlu, “İş gücü katılım oranının yüksek kalması ve iktisadi aktivedeki zayıflık işsizlik oranının hız kesmeden artmasına neden oluyor. Bu yılın ilk çeyreğinde öncü göstergelerin işaret ettiği zayıf büyümeyi dikkate alarak kısa vadede istihdam cephesinde önemli bir iyileşme beklemiyoruz” dedi. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’nün (DİSKAR) hesaplamalarına göre, gizli işsizler ve çaresizlerin toplamı ile Aralık döneminde işsiz sayısı 6 milyon 665 bin kişiye ulaştı. l Ekonomi Servisi Yeni istihdam hayal Bütçe alarm veriyor Şubat 2014’te 1.7 milyar TL fazla veren bütçe, 2015 Şubatı’nda 2.4 milyar TL açık verdi. Bakan Şimşek “Harcamalar yüksek geldiği için bütçe açık verdi” dedi. ç talebin yavaş seyretmesi, altyapı yatırımlarına aktarılan kaynak ve faiz harcamalarının şubat ayında yoğunlaşmasının etkisiyle merkezi yönetim bütçesi 2.36 milyar lira açık verirken, faiz dışı fazla (FDF) ise 4.53 milyar lira oldu. Geçen yıl Şubat ayında bütçe 1.7 milyar lira fazla vermiş, FDF 5 milyar lira olmuştu. Maliye Bakanlığı verilerine göre şubatta giderler yüzde 29.8 artarak 42.5 milyar lira, gelirler ise yüzde 16.6 artarak 40.15 milyar lira oldu. Faiz hariç giderler yüzde 21 artarak 35.6 milyar lira, faiz giderleri yüzde 107 artarak 6.9 milyar li Kısa vadeli dış borçlar yükseldi ısa vadeli dış borç stoku, ocak ayında geçen yıl sonuna göre 83 milyon dolar artışla 133 milyar dolara yükseldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2015 ocak ayına ilişkin ‘Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri’ni açıkladı. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 1.4 artarak 97.3 milyar dolar çıkarken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 3.5 azalarak 35.4 milyar dolara geriledi. Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2014 sonuna göre yüzde 4.3 azalarak 17.1 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 0.8 artarak 115.6 milyar dolar oldu. İ İşsiz kalan ödeneğe koştu ürkiye İş Kurumu’na (İŞKUR) ocak ayında 111 bin 384 kişi işsizlik sigortası hizmetlerinden faydalanmak üzere başvurdu. Başvurular geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28, bir önceki aya göre ise yüzde 16 artış gösterdi. İŞKUR verilerinden derlenen bilgilere göre, Ocak 2015’te, 57 bin 47 kişi işsizlik sigortası hizmetlerinden yararlanmaya hak kazandı. Söz konusu dönemde, 321 bin 547 kişiye işsizlik yardımı yapılırken, öde T me yapılan kişi sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 23.26, geçen aya göre ise yüzde 11.27 oranında arttı. Ocak ayından 321 bin 547 kişiye işsizlik fonu kapsamında toplam 181 milyon 896 bin lira ödeme yapıldı. Geçen yıl, 439 bin 10 kişinin gerekli primleri yatırarak hak ettiği işsizlik ödeneğine 899 bin 795 kişi başvurmuş, başvurusu uygun görülenlere toplam 1 milyar 657 milyon 723 bin lira ödeme yapılmıştı. l Ekonomi Servisi ra, vergi gelirleri de yüzde 17.2 artarak 34.6 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Şubatta bütçenin açık vermesi dönemsel bazı etkenlerden dolayı harcamaların yüksek gerçekleşmesinden kaynaklanmıştır. Altyapı yatırımlarına aktarılan kaynaklar ile faiz harcamalarının şubat ayına yığılması bunda etkili olmuştur” dedi. l Ekonomi Servisi K luslararası piyasalarda, Türkiye’de, önemli tartışmalardan birini de Yükselen Piyasalar olarak tanımlanan ekonomilerin (YPE), özellikle Rusya, Brezilya, Türkiye ve geçen hafta bunlara katılan Güney Afrika paralarının dolar karşısındaki gerileme eğilimi oluşturuyor. Bu eğilim üzerinde düşünürken, kendine yeni “değerlenme alanları” arayan finans kapitalin uluslararası hareketlerini de göz önüne almak yararlı olabilir. Sermaye YPE piyasaların yöneldiğinde bu ülkelerin paralarına talep artıyor, bu paralar değerleniyor. Çıkmaya başlayınca da bu paralar değer kaybediyor. Bu gelgitin içinde, merkez bankalarının, hükümetlerin ekonomi politikaları, paraların değer kaybetme eğilimini yavaşlatabiliyor ya da hızlandırarak çöküntülere, döviz krizlerine yol açıyor ama tersine çeviremiyor. U Döviz Fiyatları Sermaye Hareketleri nemde, 19701981 arasında artıyor: Sermaye yeni avlanma alanları ararken merkezden çevreye kaçıyor. Bu dönem 1981/82’de bir borç kriziyle sonuçlanınca, 19821986 arasında YPE’ye yönelik sermaye akışında belirgin bir gerileme yaşanıyor; sermaye merkeze dönüyor. Bu geri dönüş döneminin 1987 yılında bir borsa kriziyle noktalandığını, mali sermayenin, 198797 arasında yeniden YPE’ye yöneldiğini görüyoruz. Aslında bu dönem YPE kavramının üretildiği dönemdir. Bu dönemin sonunda, “çevreyle” “merkez” arasında gidip gelen, spekülatif sermayenin yarattığı ilk büyük köpüğün “Asya Krizi” olarak patlaması Kriz ve sermaye hareketleri 2013 Kasımı’nda yayımlanan bir çalışmaya (IMF: WP/13/224) baktığımızda 1970 2009 arasında YPE’ye yönelik sermaye hareketlerinin seyrini açıkça görebiliyoruz (sf. 1213). Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışı, yapısal krizin ilk önce merkez ülkelerde patlak verdiği dö var. Grafikler 19982002 arasında iyice ilginçleşiyor. YPE’den bir kaçış, merkeze dönme çabası var, ama bu çaba 19992001 borsa krizleriyle kesiliyor. Bu kesilmeden, hem çevrede hem de merkezde neoliberal kriz yönetim modelinin tükendiği sonucuna ulaşabiliriz. Gerçekten de 20032007 döneminde, YPE’ye yönelik sermaye akımlarında bir genişleme başladığında bu, genişlemenin FED önderliğinde, merkez ülkelerin merkez bankaları kanalıyla küresel çapta başlatılan muazzam parasal genişlemeye dayandığını, büyük kredi köpüğünün şişmekte olduğuna ilişkin tartışmaları, en azından bu köşeye yansımış haliyle anımsayabiliriz. Mali krizin ilk iki yılında, kredi piyasaları çökünce, finans kapital merkeze dönmeye, riskten kaçmaya çalışıyor. Bu eğilim, 20072009 arasında YPE’ye yönelik sermaye akımlarındaki gerilemelerde, bunları betimleyen son grafikte kendini gösteriyor. IMF’de yapılmış çalışmanın verileri burada bitiyor. Bundan sonra devam edebilmek için, Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine, oradaki YPE’ye özel sektör sermaye girişlerine baktım. Bu verilere göre, YPE’ye yönelik sermaye akışı, FED’in parasal genişleme politikasına, ABD ve Avrupa’daki “Büyük durgunluğa” paralel, 2009’da toplam 695 milyar dolardan 2013 yılında 1 trilyon 377 milyara ulaşıyor. Bu eğilim, o yıl durmuş ve 2014 yılında yaklaşık yüzde 19 gerileyerek 1 trilyon 88 milyar dolara düşmüş. Bir süredir, ABD’de bir ekonomik toparlanmaya, doların değerlenme eğilimine, FED’in gelecek üç ay içinde faiz artırımına gideceğine ilişkin beklentiler güçleniyor. IIF’nin verileri, YPE’ye giden sermayenin ocakta 23 milyar dolardan şubatta 12 milyar dolara gerilemiş olduğunu gösteriyor. Bunlardan, sermaye hareketlerinin 2014 yılında yön değiştirmiş, çevreden merkeze dönmeye başlamış olabileceği soncunu çıkarıyorum. Sermaye birikim süreçleri, dış kaynağa özellikle kısa dönemli finansmana dayalı ekonomilerde, uluslararası finans kapital bir kez yön değiştirdikten sonra paranın değerini korumak olanaksız, ama uluslararası piyasaları ürkütecek siyasi ya da ekonomik bir adımın, yavaşlamayı çöküşe çevirmesi işten bile değil. Erdoğan’ı geri adım atmaya zorlayan da bu tehlike oldu sanırım. Rus sermayesi İngiltere’ye kaçıyor Deutsche Bank’ın Londra’daki merkezinden Piyasa Araştırmaları Stratejisti Robin Winkler, son dönemde İngiltere’ye ayda yaklaşık 1 milyar sterlin kayıt dışı sermayenin giriş yaptığını, bunun büyük kısmının Rusya’dan geldiğini söyledi. Winkler, “Rus sermayesinin büyük kısmı Londra’daki emlak pazarına akıyor” dedi. Rusların, İngiltere’deki lüks konut sektörüne büyük ilgi gösterdiklerini belirten Winkler, Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımları hatırlatarak, “Yaptırımların ardından Rusların Londra’daki konut sektörüne olan talebinin daha da arttığını düşünüyorum” diye konuştu. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle