17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2015 PAZAR 4 HABERLER Boşa Dönmüş Koca Dünya Sevgili, Zeki Sözer’i Milliyet’te çalıştığım yıllarda tanıdım. Şakacı, güler yüzlü, alçakgönüllü, bilge kişiliği konusunda hemen herkesin hemfikir olduğunu sandığım Zeki Sözer’i tüm mesai arkadaşları gibi ben de çok sevdim. Uzun yıllar görüşemememize karşın hep hasretle anarım. “Halkın Sesinden İktidarın Borazanına” adlı 1927’den günümüze radyotelevizyonun öyküsünü anlatan kitabını eve gelince fark etmeden bir yana koymuşum, iki gün önce bir şeyler ararken gördüm ve hemen okumaya başladım. Sana da bütün okurlarıma da salık veririm. Kitabın TRT öncesi radyo yıllarının DP dönemi bölümünü okurken, bir kısırdöngünün içine sıkışıp kalmış toplumun bireyi olma duygusunu yaşadım. Şöyle kısaca göz atalım: 1950 yılında iktidara gelmiş olan Demokrat Parti, “altın yılları”nın (195054 ) sonunda 30 Haziran 1954’te 6428 sayılı kanun ile siyasi partilere tanınan radyodan propaganda hakkını yasaklıyor, ama hükümet üyelerine devlet hükümet görevlilerine serbest bırakıyordu. Hemen bir hatırlatma yapmakta yarar var. O zamanlar televizyon yok, cep telefonu yok, günlük gazeteler yurdun belirli bölgelerine bir, iki hatta üç gün sonra ulaşıyor. Kalıyor geriye en önemli iletişim aracı olarak radyo. HHH Adnan Menderes iktidara serbest olan radyoda propagandanın muhalefete yasaklanmış olmasını Meclis kürsüsünden şu gerekçelerle açıklıyordu: “Şimdi bu radyodan kaldırdığımız konuşma hakkı nasıl bir haktır? Dört senede bir çıkacak, iki laf söyleyecek, bilhassa burada olduğu gibi, tahrifat yaparak konuşacak, kaleminden kan damlayan arkadaşlarımız bu şekilde 10 dakika konuşacak, Demokrat Parti’nin dört senelik idaresinin, bütün köşelere kadar nüfuz eden çalışmalarını ortadan silecek ve devlet çapında da uzak şubelere kadar yayılmış o işler millet tarafından görülmeyecek, takdir olunmayacak. Sadece radyoda 10 dakika konuşmakla bütün işler olup bitecek, buna imkân yoktur. İşte muhalefetin elinden alınan silah böyle bir silahtır...” Menderes’e göre, “radyo orta malı değildir”... Kimin malı veya vasıtası olduğunu da Antalya’da yaptığı konuşmada halka şöyle anlatıyordu: “Radyo bir devlet vasıtasıdır. Bunu kullanan da hükümettir. Hükümet beyanatını mesul adamlarının demeçlerini vermek, radyonun vazifesidir. Radyo orta malı değildir. Radyoyu onlarla paylaşacak değiliz. Bunu son defa bilmeleri lazımdır. Radyodan particiliği kaldırmak, tam tarafsız yapmak devletin kamu yayın kurumu mevkiine getirmek için elimizden geleni yapmalıyız...” HHH Görüyorsun radyoyu orta malı değil, diye muhalefete kapatan ama devlet vasıtasıdır diyerek hükümete açan Menderes’in zihniyetini... Bunlar insana, yıllar içinde olanakların değişmesine karşın zihniyetin nasıl değişmediğini anlatıyor. Bu konuda çok çarpıcı bir örnek de 1957 seçimlerinde, daha oylama bitmeden, devlet radyosunun Demokrat Parti’nin ileride olduğu yerleri öne çıkararak, seçim sonuçlarını açıklamasını eleştiren muhalefete, Fatin Rüştü Zorlu’nun verdiği şu cevaptır: Bu iddiayı öne sürenler haklı olsaydı, Türk halkı onları seçerdi. Bizi seçtiğine göre, icraatımız doğrudur. Bugünkü düşünce tarzımızın tıpatıp aynısı değil mi? İnönü, bir gün “Siz hiç hata yapmadınız mı?” diye soran gazeteciye şu yanıtı vermişti: Çook! Ama aynı hatayı iki kez yapmamaya hep özen gösterdim. Toplumların başarılarında da bu ölçüt çok önemli yer tutar. Yanlışlarından ders alan toplumlar, geçmiş hatalarını tekrarlamayacak önlemleri alırlar. Demokrasi ve seçim mekanizması bunun için vardır ve toplumların hatalarından ders alma yeteneği olduğu varsayımına dayanır. Yarım yüzyıldan eski olaylara bakınca, toplumumuzda bu hasletin olmadığı kuşkusu doğuyor. Demek, zaman bize bir şey öğretmiyor. Demek, bizim için bunca zaman boşa dönmüş koca dünya... Yazık! Başkan’ın adamı EMİNE KAPLAN ANKARA Milletvekili adaylığı için “7 Şubat MİT krizi”nin yıldönümünde MİT Müsteşarlığı’ndan istifa eden Hakan Fidan’ın seçimden sonra hükümette etkin bir göreve gelmesine kesin gözüyle bakılırken AKP’nin anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması ve başkanlık sistemine geçilmesi durumunda da başkanın sağ kolu olarak nitelendirilen “başkan yardımcılığı” için adı geçiyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arasında bazı konularda yaşanan görüş ayrılığına da dikkat çekilirken, AKP’nin haziranda yapılacak genel seçimde istediği sonuca ulaşamaması durumunda Davutoğlu’nun yerine Fidan’ın başbakan olma olasılığı şimdiden konuşuluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletvekili adaylığı için, “Birinci derecede karar merci bu konuda Sayın Başbakandır. Başbakan bu konudaki kanaatimi bana sorduğunda zaten verdiğim cevap kendisinde mekruzdur, gizlidir. Onda kalacaktır. Bu konuyla ilgili aramızda görüştüğümüzü şu anda burada deşifre etmem kendime de saygısızlık olur başbakana da saygısızlık olur” dediği Hakan Fidan, MİT krizinin yıldönümü ulan 7 Şubat’ın ilk saatlerinde MİT Müsteşarlığı’ndan istifa etti. Fidan’ın, ifadeye çağrıldığı 7 Şubat’ın yıldönümünde istifa etmesi cemaate “meydan okuma” olarak değerlendirildi. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olmasının ardından oluşturulan yeni hükümet kabinesine adı dışarıdan “Dışişleri Bakanı” olarak gündeme gelen Fidan’ın çözüm süreci nedeniyle MİT Müsteşarlığı’na devam etmesi kararlaştırılmıştı. 7 Haziran’da vekil seçilmesiyle Fidan, yeni dönemde AKP açısından siyasette ve hükümette önemli bir role sahip olacak. Kulislerde, Fidan’ın üstleneceği olası görevlere ilişkin şu değerlendirmeler dile getiriliyor: Seçimden sonra bakanlığı kesin: Fidan, düz milletvekili olarak kalmaz. Mutlaka hükümette önemli bir bakanlık görevine getirilecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bile adı dışarıdan Dışişleri Bakanı olarak konuşuluyordu. Yeni dönemde Dışişleri Bakanlığı ya da İçişleri Bakanlığı, hatta Başbakan Yardımcılığı görevlerinden birini üstlenebilir. Başbakan olabilir mi: Başbakan Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bazı konularda görüş ayrılıkları yaşanıyor. Erdoğan, bu durumdan oldukça rahatsız. Partinin olağan kongresi seçimden sonra sonbahar aylarında yapılacak. Erdoğan, Davutoğlu ile sürdüremeyeceğini düşünürse Hakan Fidan’ın adı başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı için de gündeme gelebilir. Ancak burada Davutoğlu’nun genel başkanlığındaki AKP’nin seçimden nasıl bir sonuçla çıkacağı çok önemli. Eğer oy oranı ya da milletvekili sayısı düşerse bu olasılık güçlenir. Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşılırsa Davutoğlu, konumunu güçlendirir. Davutoğlu’nun genel başkanlık ve başbakanlığı sürdürüp sürdürmeyeceği seçimdeki performansına bağlı. Başbakan Davutoğlu’nun, yeni anayasa hedefini vurgularken başkanlık sistemine öncelik vermemesi ve bunun tartışılması gerektiğini belirtmesine karşın seçimde anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşılması durumunda başkanlık sistemiyle ilgili düzenleme Erdoğan’ın da istemiyle ön plana çıkacaktır. Fiili olarak başkan gibi davranan Erdoğan’ın, başkanlığı ne kadar çok istediği açıklamalarına da yansıyor. Böyle bir sisteme geçilmesi durumunda Fidan da mutlaka bu model içinde yer alır. Fidan, Erdoğan’ın sağ kolu olacaktır. Bu modelde “başkan yardımcısı” gibi bir konum gündeme gelebilir. MİT tarihinde ilk: MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın aday adayı olarak istifası, MİT’te müsteşar düzeyinde ilk istifa olarak da önem taşıyor. MİT’in tarihinde daha önce de iki MİT müsteşarının, görevlerini bitirdikten çok sonra aday adaylığı için başvuruda bulunduğu öğrenilirken, tarihte MİT Müsteşarı’yken aday adaylığı için istifa eden isim yok. Öte yandan Fidan’ın Ankara’dan AKP’nin adayı olacağı öğrenildi. l Erdoğan’ın başkan olması durumunda Fidan’ın da ‘başkan yardımcısı’ olacağı konuşuluyor FİDAN’IN ADAYLIK İSTİFASINA ARINÇ’IN YORUMU Fidan’ın başkanlık sistemindeki yeri: 7 Şubat istifasına ‘tevafuk’ yorumu Mitingin ardından Sakarya Valiliği’ni ziyaretinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmasının yıldönümünde AKP’den aday olmak için istifa etmesini “anlamlı bir tevafuk (denk gelme)” olarak nitelendirdi. Davutoğlu, “Kendisi istifasını, dilekçesini sundu. 10 Şubat’tan geçerli olmak üzere. Biz de bunu işleme koyduk. 7 Şubat olması tevafuktur (denk gelme). Tabii anlamlı bir tevafuk olarak değerlendirilebilir. 7 Şubat’a denk gelmesi planlanmış bir husus değil ama millete ve devlete hizmet edenlerin önünde ufkun hiç bitmeyeceğini gösteren anlamlı bir tevafuktur” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Fidan’ın milletvekili adaylığı için istifa etmesini, “Böyle bir süpermen görevi verilmiş bir insanın bir milletvekili olarak parlamentoya gireceğini ben israf olarak görürüm. Ben yaptığı görevin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğer milletvekili olacaksa her milletvekili onun yaptığı işi yapamaz. Yani MİT Müsteşarı, Türkiye için çok önemli bir iş yapıyor şu anda. Belki 50 milletvekilinin yaptığı işi yapıyor. Sıradan bir milletvekili, yasama organındaki faaliyetlerine katılan bir milletvekili olacaksa bence bu görev çok daha önemliydi. Burada kalması gerekirdi” diye değerlendirdi. Seçimden sonra Fidan’ın başbakan olmasının mümkün olmadığını kaydeden Arınç, “Bu seçimden sonrasının başbakanı bellidir. Doğru mudur MİT Müsteşarı’nın ileride başbakan olması, bana göre o da yanlıştır. Bakan olabilir mi? Belki bazı bakanlıklar olabilir, ama her bakanlık da MİT Müs ‘Vekil olması birikim israfı’ teşarlığı yapmış bir insan için bence doğru bir görev değil. Şimdi Dışişleri Bakanı yapsanız, karşınızdaki Dışişleri Bakanı ile konuşuyorsunuz, adam diyecek ki bu MİT’i idare eden adamdı, benim hakkımda her şeyi biliyor. Söylenen sözler kuşku ile karşılanacak. İçişleri Bakanlığı yapar mı derseniz fazlasıyla yapar. Dışişleri Bakanı olacağı söyleniyor. Ben şahsen uygun görmem. Bakanlık düşünülüyorsa bu bakanlığın yaptığı görevle biraz bağlantılı bir bakanlık olması gerekir” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise, “Devleti bilen, tanıyan, uluslararası ilişkilerde son derece başarılı bir arkadaşımız. MİT Müsteşarlığı’na geldi, badireli, sıkıntılı dönemlerde görev yaptı. Şimdi de siyasete giriyorsa bu birikimin siyasete katkı sağlayacağı inancındayım” değerlendirmesinde bulundu. Çelik: Katkı sağlar CHP VE MHP’DEN HAKAN FİDAN TEPKİLERİ: Erdoğan’ın Başbakan adayı Haber Merkezi CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın düzenlediği “Sosyal Demokrat Belediyecilik ve Kentsel Dönüşüm Konferansı”nda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın seçimlerde AKP’den aday olmak amacıyla istifa etmesini “AKP övünüyor, diyor ki ‘dün Genelkurmay başkanlarının isimleri ezbere bilinirdi, şimdi bilinmiyor’ diyor. Ancak şimdi bakanlardan daha fazla bilinen hatta Başbakan’dan daha fazla bilinen bir isim var. MİT müsteşarı” diye değerlendirdi. Polis devletinden istihbarat devletine doğru yol alındığını söyleyen Ağbaba, “Herhalde Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, ‘Başbakan adayı’ da Hakan Fidan olacak gibi gözüküyor” diye konuştu. Trabzon’da konuşan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın seçimlerde AKP’den aday olmak amacıyla istifa etmesini, “MİT’in bir siyasi partinin aracı olarak kullanılmasının itirafı” sözleriyle değenlendirdi. Vural, Fidan döneminde fişleme, dinleme, izleme PKK ile Oslo’da görüşme gibi toplumda tartışma yaratan çok sayıda gelişme olduğunu söyleyerek, “Fidan döneminde MİT, bir partinin teşkilatı gibi çalışmıştır. MİT, çok büyük bir yara almıştır onun döneminde. İlk kez bir MİT mensubunun siyasete girişte bir tercih kullanması... Bu siyasi tercihin aslında bugüne kadar bu kurumu bir siyasi partinin aracı olarak kullandığının bir itirafıdır” dedi. Erdoğan’ın posterlerinin de asılı olduğu salonda Davutoğlu, AKP’lileri selamlarken ilginç görüntüler oluştu. (AA) ‘Kim ne derse desin yapacağız’ l Başbakan Davutoğlu, iç güvenlik paketini savundu SAKARYA (AA) Başbakan Ahmet Davutoğlu, özgürlükleri kısıtlayan ve polis devletine geçiş olarak yorumlanan iç güvenlik paketiyle ilgili “Kim ne derse desin yapacağız. Kimse kusura bakmasın” dedi. Sakarya Spor Salonu’nda düzenlenen partisinin il kongresinde konuşan Davutoğlu, Türkiye’nin “küresel güç” ve “cihan devleti” olacağını savunarak, “Kim ne yaparsa yapsın, kim ne engel çıkarırsa çıkarsın, bir daha bu millet hiçbir zaman parya muamelesi görmeyecek. Biz o ekonomik depremden ülkeyi aldık, çıkardık ve yeni bir Türkiye inşa ettik. 2023’te yeni bir cihan devletine yürümeye hazır mısınız? Küresel bir güç olmaya hazır mısınız?” dedi. 7 Haziran genel seçimleri için “Bir kez daha şah da diyeceğiz mat da diyeceğiz inşallah” ifadesini kullandı. Polisin silah kullanma yetkisini artıran, vali ve kaymakamlara olağanüstü hal yetkileri veren, hak ve özgürlükleri tırpanlayan iç güvenlik paketini savunan Davutoğlu, “Eğer gösteri esnasında, gösterici kılığına girmiş provokatörler olursa, bunlar yüzlerine maske takarsa, ellerine molotofkokteyli alırsa engellenecekler. Kimse özgürlükleri kısıtlayamaz. Kim ne derse desin yapacağız. Türkiye Cumhuriyeti böyle adamlara pabuç bırakmaz. Kimse kusura bakmasın” dedi. CHP, MHP ve HDP’nin pakete yönelik eleştirilerine sert çıkan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Ben o gençlerin önünde yürüyeceğim” sözlerine sert tepki göstererek, “Kılıçdaroğlu, CHP grup toplantısında, halkı isyana teşvik ederken, ‘direnin’ derken, milleti sokağa dökülmeye davet ederken, Pensilvanya’daki zatın New York Times’taki makalesi yayınlanıyor. O da aynı şeyi söylüyor. Kılıçdaroğlu’na buradan sesleniyorum: Sen kendi genel başkanına kurulan kumpas üzerinden, bu çetenin kurduğu kumpas üzerinden genel başkanlığa geldin. Anlaşılan şimdi bunun diyetini ödüyorsun. Biraz bağımsız davran, kendin ol, milleti kışkırtma” dedi. AKP İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik silahlı saldırıyla ilgili gerekli çalışmanın yapıldığını söyleyen Davutoğlu, “Çıktığımız yoldan bizi kimse caydıramaz. Seçimler yaklaştıkça bu tür provokasyonlar artabilir. Hükümet olarak hem bizim partimizin hem diğer bütün partilerin bulundukları mekânları güven altına alabilmek için olağanüstü çaba içindeyiz” dedi.. Öte yandan AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na karşı çıkanları suçladı. Elitaş, “HDP buna karşı çıkıyor olabilir ama demokratik bir partiyseniz buna karşı çıkamazsınız. Bu yasaya kim karşı çıkar? Kötü niyetliler karşı çıkar. Bu yasaya ülkeyi karıştırmak isteyenler karşı çıkar. Bu yasaya insan hayatına kast edenler karşı çıkar. Bu yasaya körü körüne karşı çıkmak 7 Haziran tarihinde yapılacak seçimlerde seçimin güvenliğinin sağlanmasını, huzurlu bir ortamın olmasını engellemeye çalışanların ekmeğine yağ sürer. Bu vatana ihanet etmeye gayret edenlerin değirmenine su taşımış olur” diye konuştu. Koruma dayağına l ‘Hırsız Var’ pankartı takipsizlik üzerine dövülmüştü OSMANİYE (DHA) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı dönemindeki mitinginde “Hırsız var” pankartı açtığı için Başbakanlık korumalarının kendisine işkence yaptığını belirten 36 yaşındaki İbrahim Alıcı’nın şikâyeti üzerine açılan soruşturmada, cumhuriyet savcısı korumalar ve polisler hakkında takipsizlik kararı verdi. Kararda, “Yeterli şüphe oluşturur net ve inandırıcı delil elde edilmediği”, “Düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleme suçunun unsurları oluşmadığı” ve “Başbakanlık koruma polislerinin eylemleri hukuka uygunluk sınırında kaldığı” savunuldu. Erdoğan’ın 3 Mart 2014’teki Osmaniye mitingine “Dikkat. İtinayla yürütme yapılır” yazan ve ampul bulunan tişörtle giden eski Uzman Çavuş İbrahim Alıcı, bir süre sonra yanında getirdiği “Hırsız var” yazılı pankartı açtı. İlk olarak partililer tarafından tartaklanan Alıcı, daha sonra polis tarafından gözaltına alındı. Alıcı, emniyete götürülmeden önce Başbakanlık korumaları tarafından 1 saat boyunca dövüldüğünü ve işkence gördüğünü belirterek suç duyurusunda bulundu. Soruşturma sonunda cumhuriyet savcısı takipsizlik kararı verdi. Savcı, kararında her ne kadar İbrahim Alıcı’nın “hayati tehlike geçirmeyecek ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığına dair” adli muayene raporu olsa da pankart açması nedeniyle miting alanında bulunan vatandaşlar tarafından darp edildiğini, koruma polisleri tarafından miting alanından çıkartılarak araca bindirilen Alıcı’nın zorluk çıkardığını, bu nedenle polislerin şahsa kademeli zor kullandıkları ve kelepçe taktıklarını belirtti. Sosyalist Enternasyonel: Derin endişe duyuyoruz nANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sosyalist Enternasyonal (SE), CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba hakkında fezleke hazırlanması üzerine bildiri yayımladı. CHP Basın Birimi’nden yapılan yazılı açıklamada, SE’nin, Ağbaba hakkında “makul şüphe” fezlekesinin hazırlanması ve Tunceli Baro Başkanı Uğur Yeşiltepe’nin 6 yıl hapis cezasının Yargıtay tarafından onanması üzerine bildiri yayınladığı belirtildi. Açıklamaya göre, SE’nin yayınladığı bildiride, “SE bir kez daha, Türk yetkililer tarafından alınan ve temel özgürlükleri, insan haklarını kısıtlayan ve gerçek bir demokraside yeri olmayan tedbirler konusunda derin endişe duyduğunu belirtmektedir” ifadesi yer aldı. Kılıçdaroğlu’na: Milleti kışkırtma vukat: Dayağı meşrulaştıran bir karar Alıcı’nın avukatı Tugay Bek kararın dayağı meşrulaştıran bir karar olduğunu ve itiraz edeceklerini belirterek, “Alıcı’nın dayak yediği raporlarla belli. Savcılık, ‘Osmaniye Emniyet Müdürlüğü görevlileri dokunmamış, Başbakanlık korumaları da dövmüş ama orantılı, aşamalı bir şekilde güç uygulayarak dövmüş. Bu arada alanlarda bulunanların yapmadığı ne malum onlarda yapmış olabilir’ demiş ve takipsizlik kararı vermiş. Oysa 1 saatlik süre zarfında özellikle işkence yapmak için düzenlenmiş kapalı minibüste bir saat dövülüyor vatandaş. Vücudunun her tarafı mor, raporlar var. Zaten savcılığın bu dosyayı bir yıl elinde bekletmesi hukuki açıdan bir hak ihlali” dedi. A CHP’li Koç: Kaseti yayınlayın talimatını veren ağabeyindi nANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Deniz Baykal’a düzenlenen kaset operasyonuyla Genel Başkanlığa geldiğine ilişkin Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlerine, “Anayasa değişiklik teklifi Meclis’te oylanırken gözlükleri burnunun ucuna kadar indirilmiş bir foto var Ahmet Bey, kimdi, biliyor musunuz? Yayınlayın talimatını veren senin ağabeyindi. Siyaset dünyasının en büyük kaset koleksiyoncusu. Peki, 5 yıldır bu konuyu soruşturmayıp üzerine gitmeyip engelleyen kimin iradesiydi?” dedi. Arınç: Parlamenter sistemi tercih ederiz Yurt Haberleri Servisi AKP’nin kurucuları arasında olan ve 3 dönem kuralı nedeniyle önümüzdeki seçimlerde aday olamayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili olarak, “Benim gibi bütün Meclis Başkanlığı yapanlar, parlamenter demokratik sistemi tercih ederler. Biz gözümüzü Meclis’te açtık. Meclis’in güçlü olmasını, bu sistemin devam etmesini arzu ederiz” dedi. Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın genel seçimlerde AKP’nin 400 milletvekili çıkarması talebiyle ilgili ise “400 iddialı bir rakamdır. Ama bu seçimlerden bizim bütün beklentimiz, anayasayı tek başına yapabileceğimiz bir sayısal veriye kavuşabilmek” değerlendirmesinde bulundu. CNN Türk’teki “Baştan Sona” programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arınç, çarpıcı açıklamalar yaptı. Anaya sa Komisyonu Başkanı Başkanı Burhan Kuzu’nun “başkanlık sistemine karşı çıkanları gırtlaklayasım geliyor” sözlerini eleştiren Arınç, “Aşırı taraftar olanlar var, hatta bunlardan çok iyi bildiğimiz birisi, ‘Gırtlaklayasım geliyor’ filan diye de geçen günlerde karşıt düşünceleri beğenmediğini ifade etti. Allah saklasın, yakın olmamaya bakıyorum, ters bir tarafına gelir de başımıza iş açacak diye” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle