17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 4 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA www.cumhuriyet.com.tr Google’dan kanser bilekliği Üç Bahis tahtaları kızıştı Boyhood ve Büyük Budapeşte Oteli önde l Genetik hastalıkların önlenmesi amaçlanıyor l İnternet devi Google, kanser teşhisi koyabilecek akıllı hapın ardından bu kez de kanser, kalp krizi gibi rahatsızlıklara teşhis koyabilen bileklik üretiyor. Kaliforniya’da Google X laboratuvarlarında yürütülen çalışmanın henüz erken aşamada olduğu ve araştırma esnasında yapay insan derisinin kullanıldığı açıklandı. İnsan koluna en yakın bir yapay deri ve kol üretilmesinin nedeni ise, şirketin deneylerde doğruluk payını artırmak istemesi olarak açıklandı. Erken teşhisin hayati derecede önemli olduğu kanser ve kalp krizi gibi rahatsızlıkların, Google’ın ürettiği bileklik ile erken teşhis edilecebileceği umuluyor. Çalışmayı yürüten bilim insanı Andrew Conrad, bilekliğin nanopartiküller yardımıyla vücutta hastalık taraması yapacağını ve erken teşhis imkânı sağlayabileceğini öne sürdü. bebek ebeveynli Haber Merkezi İngiltere parlamentosu, üç kişiden alınan DNA ile anneden bebeğe geçen ölümcül genetik hastalıkları önleyebilecek şekilde tüp bebek imkânı sağlanmasını kabul etti. İngiltere 3 DNA’lı bebekleri onaylayan ilk ülke oldu ve bu bebekler önümüzdeki yıl doğabilecek. BBC Türkçe’de yer alan habere göre, kiliseden tepki çeken ve etik tartışması başlatan bu teknolojiyle ölümcül sonuçları olan mitokondriya hastalıklarına çare bulunabileceği söyleniyor. Mitokondriya bozukluklarında, beyin hasarı, kas atrofisi, kalp yetmezliği ve körlük oluşabiliyor ve bu bozukluklar sadece anneden bebeğe geçiyor. Mitokondriya neredeyse her hücrede bulunan ve gıdayı enerjiye çeviren küçük bir yapı. Mitokondria içindeki DNA, dış görünüş gibi özellikleri belirlemiyor. l Etik tartışma başlattı Newcastle’da geliştirilen teknoloji, tüp bebek yöntemi ile anne ve babadan alınan DNA’yı başka bir kadından alınan sağlıklı mitokondriya ile birleştiriyor. Bu şekilde doğan bebeklerin yüzde 0.1’lik DNA’sı donörden geliyor ve bu değişiklik diğer nesillere aktarılan kalıcı bir değişiklik oluyor. Uygulamaya karşı çıkanlardan bir kısmı, bu tekniğin ileride çocuklardaki başka genetik modifikasyonların önünü açacağını öne sürüyor. Uygulamanın yeterince güvenli olmadığını düşünen bilim insanları da var. Kürkünü çıkar vicdanını giy İstanbul Haber Servisi Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği (BGKO), kürkleri uğruna katledilen milyonlarca hayvanın sesi olmak için bir kampanya başlattı. “Kürkünü Çıkar, Vicdanını Giy” sloganı ile düzenlenen kampanyaya Alican Yücesoy, Ayça Varlıer, Bennu Yıldırımlar, Kenan Ece, Levent Üzümcü, Mert Fırat, Özge Özder, Özgün, Özgür Çevik, Serkan Altunorak ve Şebnem Bozoklu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı destek veriyor. “Kürk endüstrisinin ardındaki gerçekleri kamuoyuna duyurmak” amacıyla hazırlanan kampanya dün yayımlanan bir farkındalık filmi ile başladı. Kampanya kapsamında gönüllü birçok sanatçıyı bünyesine katan fotoğraf sergileri, kürk ile ilgili röportajlar ve etkinlikler gerçekleştirilecek. Kampanya, derneğin ve sanatçıların sosyal medya hesaplarından takip edilebilecek. Türkiye’den Yunuslara Özgürlük Platformu ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği ile yurtdışından da hayvan hakları eylemleriyle tanınan Humane Society International, International AntiFur Coalition, AntiFur Society, Network for Animal Freedom ve PETA’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda kuruluş kampanyaya destek veriyor. Bir kedi mi sekizinc sedyede hem de SİBEL BAHÇETEPE İstanbul’un en büyük tıp fakülteleri arasında olan ve her gün binlerce hastanın başvurup tedavi gördüğü Çapa’daki İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi koridorlarında ve hasta odalarında kediler cirit atıyor. Hastanenin 8. katına kadar çıkan kediler hasta ve hasta yakınlarını da endişelendiriyor. “Enfeksiyon kapmaktan korkuyoruz” diyen hastalar, “Burası sağlık kuruluşu. Elbette ki hayvan düşmanı değiliz ama başıboş gezen kedilerden hastalık kapabiliriz, bit, pire servislere yayılabilir” diyorlar. Hastane personeli ise çevrede beslenen kedilerin hastane koridorlarına kadar girdiğini, bunun önüne geçilemediğini söylüyorlar. Benzer durum geçen yaz İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde de meydana gelmiş, bazı servislerde bit ve pireye rastlanınca önlem alınmıştı. a d ’ a p Ça i katta Kültür Servisi 22 Şubat´ta dağıtılacak Oscar ödülleri öncesi İngiliz bahis şirketlerinin tahtalarında “Boyhood” (Çocukluk) önde gidiyor. 12 yılda çekilen “Boyhood”, Amerikan Sinema Editörleri tarafından verilen ACE Eddie ödüllerinin drama dalında en iyi film ödülünü de aldı. Diğer taraftan bahis şirketleri “Büyük Budapeşte Oteli”ne ikinci sırada şans verirken bu film ACE Eddie ödüllerinde komedi dalında en iyi film seçildi. Bahis şirketleri, Oscar’da En İyi Film adayları arasında yer alan “Boyhood”a 1’e 1.6 şans verirken ikinci sıradaki “Büyük Budapeşte Oteli” 1’e 13 şans ile geriden geliyor. Bu dalda “Birdman”e 1’e 17, “Selma”ya ise 1’e 23, “Her Şeyin Teorisi”ne 1’e 26, “American Sniper”a (Amerikan Keskin Nişancısı) 1’e 41 ve “Whiplash”e 1’e 51 şans tanınıyor. Bahis şirketlerinin tahtalarında, Oscar’da En İyi Yönetmen dalında “Boyhood” filminin yönetmeni Richard Linklater, En İyi Kadın Oyuncu dalında “Unutma Beni”deki rolüyle Julianne Moore, En İyi Erkek Oyuncu dalında ise “Birdman”deki oyunculuğuyla Michael Keaton önde gözüküyor. gördüm? SİBEL BAHÇETEPE Türkiye’de en sık görülen kanser türlerinin başında erkeklerde akciğer; kadınlarda ise meme kanseri geliyor. Hem erkek hem de kadınlarda ise kalın bağırsak ve mide kanseri ilk sıralarda yer alıyor. Kanser teşhis ve tedavisindeki gelişmeler, hastalığın 30 yıl öncesine göre çok daha iyi sonuçlar veriyor. Uzmanlar, fiziksel aktivite, dengeli ve sağlıklı beslenme ile kanserin büyük oranda önlenebileceğini belirterek “Bunlar yapıldığı zaman kanserin en az 3’te 1’inden korunabiliyoruz. Erken tanı deyince meme kanseri, rahim ağzı kanseri, kalın bağırsak kanserinde taramalar işe yarıyor, hayat kurtarıyor. Kanser taramalarında erken tanıyla yaşam şansları çok artıyor” dediler. Bugün “4 Şubat Dünya Kanser Günü”. Kanserin görülme sıklığı ve kansere bağlı ölümler günden güne artış gösteriyor. Son verilere göre, dünyada yılda 15 milyon kanser tanısı konuluyor ve 8.2 milyon kişi de kanser nedeni ile yaşamını yitiriyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise Türkiye’de geçen yıl 97 bini erkek, 62 bini de kadın olmak üzere toplam 159 bin kişiye kanser teşhisi konuldu. Kanserin en önemli nedenleri arasında ise yanlış beslenme ve sigara geliyor. Ancak günlük yaşantıda alınacak birkaç basit önlem ile kanser riskini azaltmak mümkün. Basit önlemler Dünya Kanser Kontrol Örgütü (UICC) Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk da Dünya Kanser Günü’nün bu yılki sloganının “İmkânsız değil” olduğunu belirterek imkânsız olmayanın sağlıklı yaşamayı seçmek, erken tanı sağlamak, herkes için tedavi, yaşam kalitesi olduğunu söylüyor. Kutluk, dünyanın kanser tedavisine 458 milyar dolar civarında bir para harcadığını ifade ederek “Ama 18 milyar dolar kaynak ayırabildiği takdirde korunma, erken tanı, tedavideki temel bazı değerlere ayrıldığı takdirde erken ölümleri önleyerek dünyada fark yaratmak içten bile değil” diye konuşuyor. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Gaziosmanpaşa Hastanesi Onkoloji Bölümünden Doç. Dr. N. Taflan Salepçi, özellikle asbest, benzen gibi kanserojen maddelerle temas eden, sigara ve alkol kullananlarda kanserin daha erken ortaya çıkabileceğini söylüyor. “Ailesinde kanser hastalığı olan ve genetik olarak yatkınlığı bulunanlarda hastalık 50 yaşından önce çıkabiliyor” diyen Salepçi, kanser tedavisinin 30 yıl öncesine göre daha iyi sonuç verdiğini kaydediyor. l Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Meral Aksoy ise kanser riskini düşürmek için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: l Yağlı et ve kızartma tüketimine dikkat edilmeli. l Günlük taze sebze ve meyve tüketimi en az beş ve üzerinde porsiyon olmalı. l Sebze meyveye göre 12 porsiyon daha fazla tüketilmeli. l Sarımsak, soğan, nane, maydanoz gibi yeşillikler yemek listesinde bulunmalı. l Alkol, sigara ve katkı maddelerini fazlaca içeren, rafine edilmiş yiyeceklerden kaçınmalı. l Kömür ızgarası, tütsülenmiş yiyecekler ve turşusalamura gibi fazla tuzlulardan kaçınmalı. l Yiyecekleri düşük ısıda pişirmeye dikkat edilmeli. l Yiyecekler küf ve mantar oluşumundan uzak tutulmalı, çabuk bozulabileceklerin de soğukta veya dondurularak saklanılmasına dikkat etmeli. l Her yiyecek grubundan her gün her öğün tüketilmeli. l Yaşam boyu düzenli fiziksel aktivite yapılmalı.” kanserden koruyor 10’lu savaşçı İsmini vermek istemeyen bir hasta yakını, kanser hastası ablasının ameliyat olduktan sonra alındığı odaya kedi girdiğini, şikâyet etmelerine rağmen hastane yönetiminin konuyla hiç ilgilenmediğini söylüyor. Hasta yakını “Hastanede genel anlamda temizlik ve hijyen konusunda sorunlar var. Hastamızın enfeksiyon kapmaması gerekiyor, ama sedyeler üzerinde, hatta odalarda kedileri görünce enfeksiyon endişesi yaşıyoruz. Özel güvenlikli olan, şifre ile girilmesi gereken bu bölümlere kediler nasıl rahatlıkla giriyor? Güvenlik kapısındaki şifreyi bilmeyen hasta yakını neredeyse yok. Bu nedenle kapılar sürekli açık” diyor. Herkeste şifre var hem de hasta yakını için riskli l Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, sokak kedilerinin hastane koridorlarında gezinmesinin iki riski olacağını belirterek “Biri bit, pire, uyuz gibi, hayvanlardan bulaşabilen parazit hastalıklar, diğeri ise kuduz, kedi tırmığı gibi hastalıkların insana bulaşmasıdır. Bu hayvanların aşılı olup olmadığını da bilmiyoruz. Olsa bile barındığı ortamda hangi tür parazitlerin olduğunu ve bunu taşıyıp taşımadığını da bilmediğimiz için hem hasta, hem hasta yakınları hem de hastane personeli için risk taşır” diyor. Hastane idarecilerinin bir an önce önlem alması gerektiğini vurgulayan Demirdizen, “Temizlik ve hijyenik ortam sağlanmalıdır. Hayvanlarla birlikte elbette yaşanabilir ama bu ortam hastane ortamı değildir” diyor. Hem hasta Taşeron çalışma sistemi nedeniyle hastanede hijyen sorunlarının arttığını iddia eden hasta yakını “Daha az insan, daha az para, daha çok iş mantığı olduğu için burada denetim sorunu da haliyle ortaya çıkıyor. Bir kedi sedyede yatıyor, uyuyor. Ameliyattan çıkan hasta röntgene yine aynı sedye ile götürülüyor. Yetkililere soruyorum: Bu hastalar enfeksiyon kapmaz mı? Hayvanı severiz ama hastanede ne işi var? Bu kadar vurdumduymazlık olmaz” diye yakınıyor. Kediler sedyede uyuyor Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şube Başkanı Aydın Erol ise benzer sorunun daha önce İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde de yaşandığını anımsatarak şunları söylüyor: “Yaz döneminde hastane içinde bazı birimlerde kedilerden kaynaklı ciddi anlamda bit ve pire salgını oluştu. Kediler yoğunlaşmıştı. Bu olaydan sonra hematoloji gibi enfeksiyon riskinin yüksek olduğu birimlerde de görüntülenince kediler toplatıldı. Çalışan sayısı 50 olması gereken yerde 25 kişi çalıştırıyorsanız orada her türlü olumsuzluk da olur. Birçok bakteri kediler tarafından taşınıyor?” Konu ile ilgili görüşmek istediğimiz İstanbul Üniversitesi’nden ise “prosedür” gereği gün içerisinde bir açıklama yapılamadı. Bit salgını çıkmıştı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle