17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Doğan Hızlan... Ataol, “Melankoli” şiirini 17 yaşında yazmış... Bu ilk şiiri... “Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir Umutsuz akşamlarımda sesini duyduğum lir Sihrinde ilk acıyı tattığım!” Şairi, yıldızlarla dost eden o küçük pencere, en içli yanık türküler, masmavi bulutlar, trenler, sokaklar, aşklar... Hapishaneler, yıllarca süren sürgün hayatı! Direnç, aşk, barış, kardeşlik! Ne ezen ne ezilen, insanca bir yaşam... Ne güzel dünyanın öbür ucunda yaşayan dostları düşünmek... Ve şöyle çığlık atmak şafak sökerken: “Bir kız sessizce ölüyor, sessizce Vietnam’da Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya Uyanıyorum ağlayarak mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey şeyhülislam! Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz!” HHH Uçsuz bucaksız bir denizi, akarsuları, dağların yamaçlarını düşündüm... Rojavalı çocuklar geçti resim resim önümden. Onların anılarında, ölümün sayrısında, bir kuru dal koparıldı... Resimler hiç değişmiyor sen de biliyorsun Ataol! Cizre’de, Şırnak’ta, Şemdinli’de öldürülen çocuklar, 90’lı yıllarda işlenen faili meçhuller, Gaffar Okkan’ın korumalarıyla birlikte öldürülmesi... Bir polis müdürü, üstelik Kürtlerin çok sevdiği, saydığı... Niçin öldürülmüştü? Oralarda çocuklar çok küçük yaşta gördüler ölümün yüzünü... Aradan bunca yıl geçti? Ve hâlâ bir mermi... Bir şarapnel parçası... Çocuk ölümleri. 12 yaşındaki Nihat, onlardan biriydi? O çocuk! Taş atsa ne olur... 19882013 yılları arasındaki çatışma sürecinde 569 çocuk öldürülmüş... Gel eski dostlarla, arkadaşlarla sırtüstü toprağa uzanalım... O senin güzelim dizelerini mırıldanalım: “Uzaktan Bütün Kürtçe türküler gibi Yanık bir türkü gelirken Sıcaktan bunalırken...” Haydi gel, çocuklar sinemaya gitsin, biz yüzlerimizi çiçeklere dönelim, Birleşik Metalİş emekçileri için! Ve sen de şiirlerinle, yazılarınla yaşa, hayatın türkülü çiçekli dalları gibi... Umut topla! Kılıç vites düşürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Twitter gibi kararları nedeniyle uzun süredir hükümetin hedefinde olan ve geçen yılki kuruluş yıldönümü töreninde iktidarı sert dille eleştiren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Kadir Özkaya’nın yemin töreninde yaptığı konuşmada “yürütmeyle” tartışmaya girecek sözlerden kaçındı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da dinlediği konuşmada özellikle bireysel başvuruya ilişkin AYM’nin başarılarını anlatan Kılıç, “Yasama, yürütme ve yargı organlarının, üstün hukuka bağlı, özverili gayret ve çalışmaları demokratik hukuk devleti olma idealinin yolunu açacaktır. Türkiye’de artık ülkeyi kurtarma çağrısı yapılan kurum ve kişiler dönemi kapanmış, sorunların demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi gereken bir süreç başlamıştır” mesajını verdi. Kılıç, tören sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile makamında görüştü. Yüce Divan Salonu’nda yapılan yemin töreninde konuşan Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin yasaların anayasaya uygunluğunu denetleyen bir kurum olmaktan daha çok, bugün itibarıyla hak ve özgürlükler mahkemesi olmanın onurlu sürecini yaşadığına işaret etti. Erdoğan’a “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitap eden Kılıç, konuşmasında uzun süre bireysel başvuru konusunu anlattı: “Bireysel başvuru yolu çok kısa denilebilecek bir sürede, halkımızın umut kapısı olmuş, mahkememizi de hak ve özgürlükler mahkemesine dönüştürmüştür. Esasen anayasa mahke AYM Başkanı, yeni üye Özkaya’nın yemin töreninde konuştu, iktidarı doğrudan eleştirmedi Umutsuz Akşamlarda Bir Şair... Gecenin atlası içinde gözlerimi yumdum... Lodos salt ağaçları, evlerin çatılarını değil, beni de vurmuştu... Yorgundum, başım ağrıyordu! Geleceğin yıldızlarını, çocukların düşlerini karıştırdım, anılar denizinde dolaştım bir süre... Kara gözlü çocukları düşündüm.... Saçları alev alev yanan, umutsuzluğun içinde yaşayıp giden çocukları... Şairyazar dostum, arkadaşım Ataol Behramoğlu’nun “Yarım Yüzyıldan Şiirler Gecesi”ne katılamamıştım “lodos vurgunu” yediğim için. Tekin Yayınevi’nden çıkan seçkisini vermişti bana... Sayfalarını karıştırırken gençlik yıllarıma yolculuğa çıktım. Nice ölümleri, acıları, hüzünleri, aşkları içimizde yaşamıştık. Demokrasi ve özgürlüklerin, laiklik temelinde gelişeceğine inanan devrimci, sosyalist, demokrat, komünist, yurtseverlerdik... Bunların hepsi bir arada olur mu? Neden olmasın! HDP, salt Kürt partisi değil, Türkiye’nin partisi olsaydı, yüzde 10 barajının üzerine çıkar, baskıcı AKP iktidarı düşerdi. HDP, sakın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İzmir’de aldığı oylara güvenmesin... O zaman aldığı oylar CHP liderine tepki oylarıydı, ikinci tur olsaydı Kılıçdaroğlu’nun partisine gidecekti... Kürt kardeşlerimiz bunu görmediler bugüne dek! Haziran seçimlerinde meydan AKP ve HDP’ye kaldı Türkiye’de! Olayı ben çözdüm kendimce... İmralı’da yatan Abdullah Öcalan, AKP’yle ittifak yapmak istiyor... HDP, kimi solsosyalist partilerle ittifak yapıp bağımsız adaylarla seçimlere girecek, ama yine de yüzde 10’u aşması çok zor! Onun için, HDP’nin CHP ve sosyalistlerle ittifak yapması, demokrasimizin gelişmesi için önem taşıyor. HHH Bunları Ataol da siyaseti sevdiği için yazıyorum... Kitabın sayfalarını karıştırıyorum... Önsözü Doğan Hızlan yazmış... Ataol’u en iyi tanıyanlardan birisidir Hızlan... Ataol’un Maltepe Askeri Cezaevi’ndeyken yazdığı şiirler, “Her şeye karşın, yaşamanın, direnmenin şiirleridir” diyor 33 binden fazla başvuru Bireysel başvurunun başladığı 23 Eylül 2012’den 29 Ocak 2015’e kadar mahkemeye toplam 33 bin 569 başvuru yapıldığını bildiren Kılıç, 2012’de 1342, 2013’te 9 bin 897, 2014’te 20 bin 578 ve 2015 yılında ise şu ana kadar 1752 bireysel başvuru yapıldığını kaydetti. Kılıç, 16 bin 606 dava dosyasının karara bağlandığını, mahkeme önünde halen derdest dosya sayısının 16 bin 952 olduğunu ifade etti. davalarında verilen ihlal kararlarının yüzde 82 oranında adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin olduğu açıkça görülmektedir. Bu sonucun AİHM’nin verdiği ihlal kararlarının niteliği ile aynı olduğunu söyleyebiliriz. Adil yargılanma hakkı kapsamında verilen iptal davalarının, en çok davaların makul sürede bitirilememesi konusunda olduğu ortaya çıkmıştır. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde yürüdüğümüz sürece sorunlardan korkmanın, yılmanın anlamsızlığı açıktır. Her şeye rağmen geleceğe umutla baktığımız ifade etmek istiyorum. Yasama, yürütme ve yargı organlarının, üstün hukuka bağlı, özverili gayret ve çalışmaları demokratik hukuk devleti olma idealinin yolunu açacaktır. Türkiye’de artık ülkeyi kurtarma çağrısı yapılan kurum ve kişiler dönemi kapanmış, sorunların demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi gereken bir süreç başlamıştır” Kılıç’ın konuşmasının ardından yeni üye Özkaya yemin etti, Kılıç, Özkaya’ya kisvesini giydirdi. melerinin asli görevi de bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu hak ve özgürlüklerini korumaktır. Demokratik hukuk devletinin kaderi de hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılarak etkin bir korumanın varlığına bağlıdır. Hak ve özgürlükler konusunda oluşmuş evrensel standartlar, artık bir dünya mirası haline gelmiş, din, mezhep ve ırk farkı gözetilmeden tüm insanlığın hizmetine sunulmuştur. Yargıdan beklenen özgürlük ekseninde yükselen uluslararası insan hakları uygulamalarını ulusal referansa dönüştürerek ülkemizin çağdaş dünyanın kenar mahallesi olmasına engel olmaktadır. Farklılıkları ve çeşitliliği devlete yönelmiş potansiyel bir tehlike olarak nitelediğimiz takdirde özgürlük alanlarını genişletme imkânının ortadan kalkacağı kuşkusuzdur.” Yapılan başvuruların önemli çoğunluğunun adil yargılanma hakkı, uzun yargılama şikâyetleri ve mülkiyet hakkına ilişkin davalardan oluştuğuna işaret eden Kılıç, şöyle devam etti: “Bireysel başvuru Yine baş başa görüştüler AYM’deki törenin ardından Kılıç, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ile bazı konukları makamında konuk etti. Daha sonra Davutoğlu ve yanındakiler ayrılırken Erdoğan ve Kılıç bir süre baş başa görüştü. Görüşmede Başkanvekili Serruh Kaleli’nin de yer aldığı öğrenildi. En son Saray’daki yemekte bir araya gelen Erdoğan ve Kılıç’ın bu görüşmede buzları erittiği belirtiliyor. Kılıç, Erdoğan’ı uğurladıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan ile görüşmesine ilişkin sorular üzerine Kılıç, yemin törenlerinde ya da kuruluş yıldönümlerinde, cumhurbaşkanlarının odalarına gelerek, mevcut protokol yetkilileriyle sohbet imkânı bulduklarını söyledi. Kılıç, “Bu şekilde cereyan etmiş bir şeydir. Mahkememizin genel sorunlarıyla ilgili bir sohbet oldu, o kadar. Onun dışında fazla bir anlam yüklemeyin” dedi. Siyasete gireceği yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine Kılıç, görüşmede bunun konuşulmadığını söyledi. Başkan Kılıç, “Güçler ayrılığı ilkesine vurgu yaptınız. Türkiye’de de başkanlık sistemi tartışılıyor. Konuşmanızın altında bir anlam aramalı mıyız” sorusuna da “Güçler ayrılığı ilkesi parlamenter sistemde de başkanlık sisteminde de var. Onun için ayrı bir özel anlam yüklemeye gerek yok. İkisinde de bu mümkün. Dolayısıyla o konuda herhangi bir görüşmemiz, konuşmamız da olmadı yukarıda” yanıtını verdi. SEÇİM NE ZAMAN? Kılıç’ın emekliye ayrılacak olması nedeniyle, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı için seçimin bu ay içinde yapılması bekleniyor. Ancak seçim tarihi konusunda net bilgi verilmiyor. Başkan Kılıç, seçimin ne zaman yapılacağı sorusuna, “Yeni düzenlemelere göre iki ay önceden başkanın seçilmesi gerekiyor. Bu süreci biraz aştık. Önümüzdeki günlerde yeni başkanımızı da seçeceğiz inşallah” yanıtını verdi. Bazı kaynaklar, ErdoğanKılıç görüşmesinde tarih kararlaştırıldığını, seçimin 4 ya da 5 Şubat’ta yapılacağını iddia etti. AYM kaynakları ise bu tarihi teyit etmedi. Bu arada ErdoğanKılıç görüşmesinde başkan vekili Serruh Kaleli’nin adının öne çıktığı dile getirildi. Daha önce Zühtü Arslan’ı desteklediği iddia edilen iktidarın Saray’daki görüşme sonrası Kaleli için ikna edildiği öne sürüldü. usma hakkımı kullanayım’ Bir gazetecinin, “Muhalefet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim gezilerine çıkmasının anayasaya aykırı olduğunu ileri sürüyor. Sizin görüşünüz nedir” sorusu üzerine Kılıç, “İzin verirseniz, Anayasa Mahkemesi olarak bu tür siyasi konuların içerisine girmenin çok doğru olmayacağı kanaatindeyim. Bu konuda susma hakkımı kullanayım” dedi. Bir başka soru üzerine Başkan Kılıç, dershanelerin dönüştürülmesine ilişkin kanunun iptali istemiyle yapılan başvuruda, raportörün raporunun tamamlandığını, üyelere dağıtıldığını bildirdi. Kılıç, “Uygun bir sürede gündeme alınacak. Önümüzde önemli davalar var, en kısa sürede bunlar sonuçlandırılacak” dedi. ‘S Kılıç, Erdoğan ve Davutoğlu’nu mahkemenin kapısında karşıladı. (AA) AYM’de artık kadın üye yok Erdoğan tarafından görev süresi dolan Ayla Zehra Perktaş’ın yerine Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan Kadir Özkaya’nın yemin töreni, dün Yüksek Mahkeme’de yapıldı. Bu yeminle birlikte AYM’nin 17 üyesinin tümü erkeklerden oluştu. Törene başta Erdoğan olmak üzere TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, başbakan yardımcıları Ali Babacan ve Bülent Arınç, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral Abdullah Arslan, yüksek yargı organları üyeleri katıldı. Muhalefetten ise hiçbir yöneticinin törene katılmaması dikkat çekti. l Arınç: Alınmış karar yok, acelesi de yok Erdoğan’dan ‘partimiz’ gafı politikası değil ‘Tarafsız’ Cumhurbaşkanı, hâkim ve savcıların eğitim gördüğü Türkiye Adalet Akademisi’nde yaptığı konuşmada AKP’li kimliğinden vazgeçmediğini yansıttı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hâkim ve savcı adaylarının eğitim gördüğü Türkiye Adalet Akademisi’nde yaptığı konuşmada, “adalet” kavramı üzerinde dururken, “Biz de bu kadim anlayışa uygun şekilde, 2001 yılında kurduğumuz partimizin isminde adalet ifadesini en başta yerleştirdik ve yola öyle çıktık” dedi. Erdoğan, Cemaati hedef alırken de “Adalet sistemi içindeki kanser hücrelerini temizlememiz gerekiyor” diye konuştu. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’ndeki yemin törenine katıldıktan sonra Türkiye Adalet Akademisi’ni ziyaret etti. Konuşmasında, “Esasen bizim tarihimizde, kültürümüzde, inancımızda adalet kavramı, hayatın merkezinde yer alıyor” diyen Erdoğan, “Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder” ilahi emrindeki vurgunun gayet açık olduğunu kaydetti. “Atalarımız adalet ile zulüm bir arada bulunmaz demişlerdir. Biz de bu kadim anlayışa uygun şekilde, 2001 yılında kurduğumuz partimizin isminde adalet ifadesini en başta yerleştirdik ve yola öyle çıktık” diyen Erdoğan, “Peki, bu kadar önemli olan adalet nedir” sorusunu yönelterek şunları söyledi: “Adaletle ilgili pek çok tanım olmakla birlikte bunların herkes tarafından benimsenmiş ortak bir çerçeveye oturtulmadığını görüyoruz. Mevlana’nın adalet tanımını ifade etmek istiyorum; diyor ki Mevlana: ‘Adalet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, su emen her kökü sulamak değil, zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır.’ İşte buyurun Mevlana’dan adalet tanımı. Gerçekten de adalet ile zulüm arasında böylesine ince bir çizgi böylesine ince bir sınır vardır.” re su vermeye başlamışlardır. Büyük Türkiye, yeni Türkiye için adalet sistemimizden başlayarak tüm kurumlarımızı, tüm toplumu, bu kanser hücrelerinden hep beraber temizlememiz gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. “Bir de buna adaleti tesis etmekle yükümlü, hukuk insanlarının vicdanları yerine başka birtakım güç odaklarının emrine girmesi eklendiğinde, ortaya çıkan manzara gerçekten çok vahim, çok endişe verici olabiliyor” diyen Erdoğan, Cemaati hedef alarak şunları kaydetti: “Bilindiği gibi ülkemiz, 1725 Aralık 2013 tarihlerinde böyle bir felaketi yaşadı. Emniyet ve adalet teşkilatları içerisinde yuvalanmış bir çete, ülkenin güvenliği ve adaletin tesisi için kendilerine emanet edilmiş imkânları kullanarak, bir darbe yapmaya teşebbüs ettiler. İnsanlık tarihi boyunca peşinde koşulan bir özlemin sembolü olan adalet teşkilatımız, bir kısım savcı ve hâkim aracılığıyla ülkesine ve milletine ihanet içindeki bir çete tarafından istismara kalkışıldı. Bu süreçte gördük ki hukukun değil, mahşeri vicdanın değil, başka birtakım güçlerin emrindeki savcıların, hâkimlerin adaleti tesis etmesi mümkün değildir” Erdoğan, bir zamanlar, “vicdancüzdan” diye bir şeyin gündeme geldiğini ifade ederek “O kahredici bir ifadeydi, aslında asla böyle bir şey olamaz. Derse ki ben hak hukuk vicdan bunun arasındayım, onu öper başımıza koyarız. Çünkü hukuk dediğimiz kavram neyle bütünleşiyor, hakla bütünleşiyor. Bakın biz aslında bir kanun devletinin temsilcileri olmaktan öte geçmeliyiz, ya ne olmalıyız? Bir hukuk devletinin temsilcileri olmalıyız. Hukuk başka şeydir, kanun başka şeydir. Hukuk mu, kanun mu derseniz, benim o zaman savunacağım şey; hukuktur. Çünkü kanun önüne gelenin istediği gibi, arzu ettiği gibi, nefsi neyi emrediyorsa ona göre hazırlamış olduğu bir yazılar silsilesidir veya yasalar manzumesidir. Ama hukuk öyle değil. Eğer benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem ki...” dedi. Başkanlık hükümet ‘Hukuk mu, kanun mu?’ anserli hücreler temizlenecek’ Erdoğan, adalet sisteminde görev yapanların, lafzi sınırlarının kanunlarca tayin edildiğini, murakabesini ise vicdanlarının yaptığını belirterek “Vicdanının kapıları hukuka, adalete değil de başka yerlere açılanların yaptıkları zulümdür. Çünkü onlar Mevlana’nın deyimiyle, dikenle ‘K ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun uzun süredir sessiz kaldığı Başkanlık sistemine ilişkin bakanlar kurulunun görüşünü ilk kez açıkladı. Arınç, “Başkanlık konusunu Sayın Cumhurbaşkanımız gündeme getiriyorlar. Bakanlar Kurulu’nda bu konu enine boyuna tartışılmış, hükümet politikası haline getirilmiş değildir. Bu konuda aciliyet de görmüyoruz” dedi. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç’ın değerlendirmeleri özetle şöyle: Cemaatin yurtdışındaki okulları: ‘Biz kapattık, bu iş bitti’ böyle bir mantığın dünyanın hiçbir ülkesinde geçerli olmadığını bilmenizi isterim. Bir şirket olarak, ticari faaliyet olarak kurulmuşsa bu okullar, onun sahibi o şirkettir ve onun ortaklarıdır. Onlara Türkiye’den hükmetmek, el koymak, mümkün değildir... Bazı gazeteciler, “kapansın”, “el koyulsun” diyor. Savaş tamtamları içerisinde ellerinden, kalemlerinden kan damlıyor. Biz bunu yapamayız. Kendileri de yapamaz ama onlar yazılarında, köşelerinde veya televizyonlarında bazen bu sözleri söyleyebiliyorlar. Biz de hayretle dinliyoruz. Biz böyle bir şey yapmayacağız. Vakfın ismi belirlendi: Okul ların gönüllülük içerisinde vakıf sistemine dahil edilmesini istiyoruz. Açık ve şeffaf olmak zorundayız. Biz bir hükümetiz. Hükümetimiz de hukuk kuralları içerisinde faaliyetlerini devam ettirecek. Kurulması planlanan vakıfın ismi de belirlendi. Şu anda duyurulmayacak. Başkanlık sistemi: Bu konuda aciliyet görmüyoruz. Bugün Bakanlar Kurulumuzda görüşmedik, önümüzdeki günlerde de olmayacaktır. Parti açısından ihtiyaç olabilir. 2015 seçimlerine giderken Başkanlık konusundaki düşüncelerimizin açıklanması bir ihtiyaç haline gelebilir ama bugün için erken görüyorum. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın KKTC’de sismik arama yapan Barbaros Hayrettin Paşa gemisinin geri çekilmesi yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Arınç, “Sayın Çipras’ın yaptığı bizden farklı değildir. Türkiye’de de hükümet kurulduğunda geleneksel olarak ilk ziyaret ettiği ülke KKTC’dir. Müzakeredeyiz. Netice almak için kararlıyız... Türkiye’nin adada belli hukuki düzenlemelerde aramalar yapması ulusal ve uluslararası haklardan kaynaklanır. Bütün bunlar iki ülke ilişkilerini bozacağı düşüncesinde değiliz. Bu ilk ziyaretlerde bu tür konuşmaların yapılmasını doğal karşılamak lazım” dedi ‘Çipras farklı değil’ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle