17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ŞUBAT 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 13 D teşvik paketine değer KIŞANAK: MECLİS’TEKİ Bu kavgaları gördükçe BURADA OLDUĞUMA SEVİNİYORUM “Meclis’te mi belediyede mi olmak daha iyi” diye sorduğumuz Kışanak, iki pozisyonun da fena olmadığını belirterek, “Ama Meclis’te ancak bazı şeylere itiraz edebiliyorduk, değiştirme şansımız çok olmuyordu, oysa burada değiştirme olanaklarımız var” diyerek belediyede daha hayata geçirilebilir projeler olduğunu anlattı. Zaman zaman tartışma konusu olan elektrik borcu ile ilgili sorularımızı, “Benim olmayan borcu niye ödeyeyim?” şeklinde yanıtlayan Kışanak, özelleştirme sonrası tüm borçları ödediklerini, usulüne uygun borçları da ödeyeceklerini dile getirdi. Kışanak, iddia edilen elektrik ve su faturası borçlarının resmi evraklarla desteklenemediğini belirterek, “Fatura bize şöyle geliyor: İlk okuma tarihi 2004, son okuma tarihi 2014. Borcu 8 milyar TL. Ben niye kabul edeyim böyle bir faturayı. Sizden kaçak takibini yapamadıklarının parasını alıyorlar” dedi. Resmi evrakla desteklenen faturaları ödeyeceklerini, şimdiye kadar 67 faturada uzlaştıklarını, çıkarılan faturanan ancak yüzde 10’u kadar belgelendirme yapıldığı için o kadar ödeme yaptıklarını anlatan Kışanak’ın verdiği diğer bilgiler özetle şöyle: l Toplumsal olaylar yalnız Diyarbakır’ın sorunu değil. Türkiye’deki demokratik muhalefetle iktidar arasındaki yönetişim sorunu aslında. Böyle bakmak ve buradan çözümler üretmek lazım. l Büyükşehir yasasıyla birlikte çok orantısız bir tutum ortaya çıktı. Yerel yönetimlerin gelirleri zaten sınırlıydı. l Yeni büyükşehir yasasıyla hizmet alanı 22 kat büyüdü. Nüfus 4 kat büyüdü. Ama buna denk ekonomik kaynaklarda bir geliştirme olmadı. l Mekrezi yönetim bütçesi dengesiz. İstanbul, Kocaeli sanırım büyükşehir belediyelerine gönderilenlerin nerdeyse yüzde 85’ini falan alıyor. Geri kalanı çok az. Diğerlerinden 45 kat küçük. Bu dengesizliğin giderilmesi lazım. Barış ve istikrar 50 dikkat çekerek, bölgede bir sanayi ve finans altyapısı olmadığını, 1994’te yapılmış Organize Sanayi Bölgesi’nin yollarının ve altyapısının henüz tamamlanmadığını anlattı. Geçen yılın ilk çeyreğinde 220225 milyon dolarlık ihracat yapılabildiğini, Kürdistan Bölgesel Yönetim bölgesinde ciddi olanaklar olduğunu, ancak bu yıl bu miktara yaklaşmanın mümkün olmadığını anlattı. Ancak Baysal’ın en dikkat çekici sözleri bana göre “Nasıl ki idamı geri getirerek kadına yönelik şiddeti çözmek mümkün değilse, faizi düşürerek de buralarda ekonomik katkı yaratmak mümkün değil. Zira buralar için asıl gereksinim duyulan unsur barış ve istikrar.” Benzer söylemler Şahismali Bedirhanoğlu’ndan geldi. Ona göre de barış süreci ilk gündeme geldiği dönemde ekonominin de ciddi bir ivme gösterdiğini, ancak sürece dair umutların kırılmasıyla ekonomik gerileme yaşandı. Bedirhanoğlu, “Buraya batıdan büyük gruplar gelip neler yapabileceklerinin fizibiltesini yaptı, ancak güvenlik sağlanmadığı için gelen giden olmadı. Çözüm istikrar, kalıcı b a rış.” Siyaset Cambazlığında Yenilgi Zafer Olabilir mi? Haklısınız, medya çağında, medya gücü ile gerçekler tersyüz edilerek siyahı beyaz yapma kolaycılığında, “algı yönetimi” paketleriyle, kitlelerin güdülebilmesinde, zaman zaman silahlı güçten daha etkin sonuçlar alabilme olanağı var... Milyarlarla dünyalının kazanılmış örgütlü haklarından çok fazla şey yitirmiş olmalarında, insan haklarının bu kadar ağır katledilebilmesinde, insanlık ve dünyanın geleceği adına böylesine geriye sürüklenişte, hele de bedeli ödeyenlerin çoğunlukla yoksul Güney dünyası halkları, İslam dünyasının olmasında payı daha da büyük... Yine de ele geçirilmiş medya gücü ile siyaset cambazlığında, yenilginin zafer olarak pazarlanabilmesi ne o kadar kolay, ne de sonsuza kadar sürdürülebilecek bir iş değil... Siyaset cambazlığında kitleleri güdüleyebilme gücünde medya gücünü, silahlı güçten çok daha başarılı kullanabilen süper güç ABD’de bile söz konusu güç kullanımı çok etkin ancak çok kısa ömürlü olabiliyor... Irak işgalinin ABD halkına pazarlanabilmesinde kullanılan yalanlar, işgal operasyonundan hemen sonra açığa çıkmadı mı? İnsan hakları, savaş suçları yine ABD medyası ekseninde açığa çıkmadı mı? Bush iktidarı ile birlikte, ABD’nin o dönem izlenmiş terörle savaş yalanı gerekçeli işgal stratejilerden geri dönüşlerini zorunlu kılmadı mı? Diktatörlüklerde medya gücü ile halkı güdüleyebilme, siyaset cambazlığında halkın insan haklarının gasp edilebilmesinde sandıktan onay, oy alabilme çarkları, kuşkusuz daha uzun süreli kılınabiliyor. Hele de kitlelerin bilinçle çıkarlarını kollayabilmenin, bilgi donanım, eğitim, gerçekleri öğrenme.. araçlarına el konularak... Bireysel, toplumsal kimlikleri, örgütlülüklerinin ezilebildiği ölçeklerde, alt kimlikler, kör inançlar kullanılarak toplumların teslim alınmasının kolaylaştığı çağın yadsınamayacak bir başka acı gerçeği... Hem diktatörlük, hem de alt kimlikler üzerinden kör inançların baskın kılındığı ülkelerde durumlar daha bir vahim. Kuzey Kore kara mizah konusu olabilir... İslam dünyasındaki bataklıklarda, hem diktatörlükler hem de ırkinanç ayrımcılıkları kullanılarak, hepsi de İslam adına işlenen ağır insanlık suçları, katliamların vahşeti karşısında gülemiyoruz bile... HHH Ülkemiz, eksikli de olsa demokrasiyle yönetilmenin parlamenter, hukuk devleti düzeninin ilkeleri ayaklar altına çok boyutlu alınıyor olsa da, İslam dünyası içinde tek ayrıcalıklı örnek. Anadolu aydınlanması, uygarlığının yadsınamayacak katkıları ile laik Cumhuriyet, Atatürk devrimlerinin, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni içinde uygarlığa yürüyüş yolundaki toplumsal kazanımlarını tersyüz, yok ederek, yolundan çıkarmak öyle kolay bir iş değil... Siyaset cambazlığında yenilgiyi zafer olarak kalıcı pazarlayabilmek sanıldığı kadar kolay bir iş değil... Dünya gerçeklerinden çok çıplak görüldüğü üzere; genel olarak insanlığın, bilimsel teknolojik devrim çağında hak edilmiş uygarlığa, insanca yaşam koşullarına, barışa, dünyanın kaynaklarının yok edilmesine dönük olumsuz yaşadıklarında; İnsan hakları kayıplarında... Günümüzde silahlı güçler, savaşlar kadar, kirli siyaset, medya gücü aracılığı ile kitlelerin güdülebilmelerinin olumsuz katkıları çok fazla... Ülkeler, halkların ödedikleri bedellere bakıldığında da, medya gücünün bu olumsuz kullanılabilmesi olgusuna karşın demokrasiler, hukuk devleti düzenlerinin geçerli olduğu ülkeler ile, diktatörlükler kör alt kimlik ayrımcılıkları, inançların geçerli olduğu düzenler arasında çok çarpıcı farklılıklar ortada... Sözün özüyle ülkemizde yaşadıklarımıza ilişkin taşları yerli yerine koyarak olup bitenleri okumaya çalıştığımızda, yakın tarihlerde söz konusu çağın araçları kullanılarak paramparça edilmiş ülkeler gerçeği ile yüz yüze değerlendirmeye kalkıştığımızda, bataklığa çekilmeme toplumsal direniş gücümüz, dinamiklerimizle, hâlâ güçlü, şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz... İslam dünyasının iç savaşlar bataklığına çekilmiş ülkelerinin kaderlerini paylaşmak tehdidi olsa da, direnme bilincini ayakta tutan ortak değerler çimentomuzla övünebiliyoruz... Kuşkusuz emperyal çıkarların işleyişinde, sistemin krizleri bağlantılı, bugün geçerli siyaset stratejileri çok esnek ve bir o kadar kaypak. Çok yakın tarihlere kadar sistemi ayakta tutacak sihirli anahtarlarda, yoksul güney dünyası, İslam dünyası ağırlıklı ırklar, dinler, mezhepler, her türden ayrımcılıklarla ülkelerin parçalanmaları, bataklıklara sürüklenmeleri vardı. Yetmedi, kuralsız düzenin kuralsız savaşlarında sorunlar aynı çapta olmasa bile, tüm araçları, çatışmacı boyutları ile zengin Kuzey dünyasına da sıçradılar. İşgallerle, terörle aslında sadece zengin Kuzey dünyası ağırlıklı hesaplaşmada, çatışmaların yoksul Güney ülkelerine, işgallerle de beslenerek kaydırılması projelerinin de iflasının ardından, çatışmalar, bataklıkların ekonomiksosyalsiyasal bedelleri tüm dünyayı olumsuz etkiler oldu... İslam dünyası bataklığı zengin Kuzey dünyasını da fena halde aşağı çekmekte... Yeni Osmanlıcılık, ılımlı İslam liderliği stratejileri çoktan gündemden düştü... Dış destekli yenilgiyi, başarı pazarlamalarını geçersiz kıldı... iyarbakır iş dünyasına göre nasıl ki idamın geri gelmesi kadına yönelik şiddeti önlemekte çare olmayacaksa faizin inmesi ya da teşviklerin artması da Diyarbakır’da yatırım sorununu çözmeyecek. Tüm büyük grupların vaktinde gidip de inceleme yaptığı bölgede iş yaratmanın önündeki en büyük engel güvenlik sorunu. OLCAY BÜYÜKTAŞ “Teşvik yasası çok iyi, gerek bölgedeki işadamları gerek ülke genelindeki işadamları buralarda ne gibi fırsatlar olduğunu, hangi teşviklerin hangi olanakları getirdiğini çok iyi biliyor. Tarımda, turizmde, madende gayet iyi olanaklar var ama yine de yatırım yok...” Kısa bir süre önce ‘Yerin Altında Ne Var’ konulu, madenciliğin tartışıldığı panel için gittiğimiz Diyarbakır’da, işadamlarından ve siyasetçilerinden duyduğumuz sözler... Diyarbakır Büyükşehir BelediBurç Baysal yesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Doğu ve Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu ve Diyarbakır İşinsanları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal tarafından, gerek panel sırasında gerek panel sonrasında konuştuğumuzda dile getirilen ortak nokta: Buralarda aslolan kalıcı barış ve istikrar. Diyarbakır’da işsizlik resmi olarak yüzde 20’ler civarında ama gerçek işsizliğin çok daha yüksek olduğu anlatılıyor. Gerçi resmi işsizlik de Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde. Yatırım olanakları olmasına karşın son bölgede faaliyet gösteren sanayici ve yatırımcıların yüzde 80’i yerel işadamları. İsmini ve logosunu değiştirerek işadamları yerine işinsanlarını tercih eden, logoda barışa ve sanayiye vurgu yapan DİSİAD Başkanı Burç Baysal, büyümenin kalkınmaya tek başına yetmediğine Gültan Kışanak (solda) Diyarbakır’da sorularımızı yanıtladı. 67 Ekim’de tahribat çok oldu Çözüm süreciyle birlikte yatırımcının ilgisinin büyük olduğunu, ancak gelişmelerin bu ilgiyi yatırıma döndürmediğini kaydeden Bedirhanoğlu’na göre, 67 Ekim olayları bölge üzerinde uzun süre etkilerini hissedebileceğimiz bir süreç oldu. Çözüm sürecine çok ciddi bir inanç vardı. Beklenti yine yüksek ama inanç bakımından endişe yükseldi. Kobani hassasiyeti oluştu, süreç istenen düzeyde devam etmedi ve Kürt toplumunun taleplerinin gerçekleşmemesi şiddet hareketlerini artırdı. Üç önemli İlk kez toplumsal olaylarda kamu binalarına değil serolaya hazırlık var: Sırlar ve mayeye karşı ciddi tahribat oldu. Surlar kenti Diyarbakır’ın üç önemli olaya Yüzde 10 barajının HDP açısından aşılması zor. hazırlandığını anlatan Kışanak, 5.5 kilometrelik Türk seçmenden çok oy almak pek mümkün değil. Diyarbakır surları ile Hevsel bahçelerinin bu yıl UNESCO’da değerlendirilmeye alınacağını hatırAKP ve CHP çevrelerinin söylediği ortak rakama göre latarak, önce kentte Tarihi Kentler Buluşması’nın HDP’nin oyu yüzde 8. Demokratik siyaset alanında yaşanacağını söyledi. HDP’nin olması önemli, olmamasının ağır sonuçla8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nün bölgede hafta oları olur. Kürt toplumunun taleplerini Meclis’te dirak kutlandığını, bu yıl kadın cinayetlerinin artmale getirmek açısından temsil önemli. Çözüm süresıs nedeniyle 67 ve 8 Mart’ta üç gün uluslararası cinde yine muhataptırlar ama HDP’nin parti olabir organizasyon ve yürüyüşler planlandığı bilgisini veren Kışanak, Nevruz’da da rak temsili önemli. Barajı aşamazsa siyasi açıyine kitlesel bir kutlama yapılacadan daha fazla kriz bekliyorum. ğını söyledi. Stuart Gulliver Asli kusurluya soruşturma engeli MUSTAFA ÇAKIR Müdürün de hesabı varmış Ekonomi Servi si HSBC Üst Yö netisi (CEO) Stuart Gulliver’in İsviçre hesaplarında milyon dolarlar bulundurduğu ortaya çıktı. Dünyayı sarsan Swissleaks skandalının yankıları sürüyor. Türkiye’den yüzlerce ismin 3.4 milyar dolarının olduğu HSBC’nin İsviçre şubesinde bankanın müşterilerine vergi kaçırmakta yardımcı olduğu iddia ediliyor. İngiliz Guardian Gazetesi dün bankanın Üst Yöneticisi Stuart Gulliver’in de bankanın İsviçre şubesinde hesabı olduğunu yazdı. Gulliver’in 2007’de 7.6 milyon doları HSBC’nin İsviçre hesaplarına yatırdığı ifade edildi. Gulliver söz konusu dönemde bankada hesabı olduğunu doğruladı. Öte yandan bankanın yaptığı açıklamaya göre 2014 için vergi öncesi kar, yüzde 17 düşüş göstererek 18.7 milyar dolara geriledi. HSBC’de Kârı düştü ANKARA 18 işçinin göz göre göre yaşamını yitirdiği Ermenek’teki faciada da bilirkişi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nü (MİGEM) asli kusurlu buldu. Aynı tespit 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma’da da yapıldı. Ancak hükümet Soma’da ne MİGEM ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratlarının soruşturulmasına izin vermedi. TMMOB Yönetim Kurulu üyesi, eski Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, “Ermenek’te de aynısı olacak. Biz bunu Soma’da yaşadık. Ermenek’te de soruşturma izni vermeyecekler. Bürokratlara soruşturma izni verilmesi halinde ucunun kendilerine de dokunacağından korkuyorlar” dedi. Ermenek faciasına ilişkin bilirkişi raporunu değerlendiren Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel, “Bilirkişi odamızın görüşlerini doğErmenek’te ruladı” dedi. TMMOB Yöde Soma’da netim Kurulu üyesi, eski Maden Mühendisleri Odası Başolduğu gibi bilirkişi devlet de kanı Mehmet Torun da, Ermenek’teki facianın ardından sorumludur dedi. “Asıl sorumlu planlara eski ancak hükümet ocakların yerlerinin işlenip işlenmediğini denetlemeyen, bürokratlara ocakların takibini yapsoruşturma izni eski mayan MİGEM’dir” dedivermiyor. ğine dikkat çekti. Şimdi de bilirkişinin aynı tespitte bulunduğuna işaret eden Torun, şunları söyledi: “Ancak ne yazık ki bakanlık bu davalarda MİGEM bürokratlarının soruşturulmasına izin vermiyor. Daha önce Afşin Elbistan’da vermedi. Soma’da yaşadık. Bürokratların soruşturulmasına orada da izin verilmedi. Şimdi Ermenek’te de yaşayacağız. Soruşturma izni verilmeyecek. Böyle olunca da yargılamanın bir ayağı eksik kalıyor. İşletmenin sahibi, işletme müdürü ceza alacak ancak bürokratlara dokunulmayacak. Bürokratlara soruşturma izni verilmesi halinde ucunun kendilerine de dokunacağından korkuyorlar...” EMO’nun yaptığı hesaplamalara göre Türkiye tüketiminin yaklaşık 5’te 1’ini gerçekleştiren hane kullanıcılarından, 3 yılda toplam 5.2 milyar TL’lik kayıp ve kaçak bedeli tahsil edilmiş olacak. Yurttaşın elektrik yükü 1.6 milyar lira arttı 2011 yılından itibaren ikinci 5 yıllık dönem için hedef kayıp ve kaçak oranlarının çok daha yükseltildiği dile getirilen açıklamada, kayıp kaçak oranlarının ortalama yüzde 2013 yılı için Türkiye kayıp ve kaçak ortalamasında yüzde 35’lik artış yapılması anlamına geldiği dile getirildi. Her yıl kayıp kaçak bedeli olarak yurttaştan biraz daha fazla para tahsil ediliği belirtilen açıklamada, EMO’nun 2013 tüketiminin 2015’te gerçekleşeceğini öngörerek yaptığı hesaplamalara göre, Ocak 2015’ten itibaren yürürlüğe konulan tarifeye göre mesken kullanıcılarından 4.05 kuruş olarak tahsil edilen kayıp ve kaçak bedeli üzerinden, hane kullanıcılarından 1 milyar 812 milyon lira kayıp ve kaçak bedeli tahsil edilecek. Böylece, hedefler yükseltildiği için 2015 için hanelerden 563.7 milyon lira fazladan tahsil edileceğnin altı çizildi. Ekonomi Servisi Kayıp kaçakta hedefleri tutturamayan EPDK’ın, yeni hedefler açıklayarak kayıp kaçak oranını artırması yurttaşın elektrik faturasını 1 milyar 600 milyon lira kadar artırdı. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Enerji Pİyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) 2012’de 5 bölge için 3 yıllık kayıp ve kaçak hedeflerini yükseltmesinin hanelere 1.6 milyar liralık yük getirdiğine dikkat çekti. EMO’dan yapılan açıklamada, “Elektrik dağıtım özelleştirmelerine yönelik olarak ilk 5 yıllık geçiş döneminde kayıp ve kaçak hedefleri bölgeler bazında ayrı ayrı belirlenirken, TEDAŞ geneli için de ortalama 2006’da yüzde 17.20, 2007’de yüzde 15.28, 2008’de yüzde 13.69, 2009’da yüzde 12.38 ve 2010 yılında yüzde 11.27 olması öngörülmüştü” diye anımsatıldı. Ancak bu hedefler tutturulamadığı gibi KISA... KISA... * Ekonomi Bakanlığı’a göre Türkiye’ye geçen yılın aralık ayında 1 milyar 244 milyon dolar, ocakaralık döneminde ise 12 milyar 143 milyon dolar uluslararası net doğrudan yatırım girişi oldu. Net doğrudan uluslararası yatırım girişi, 2014’te bir önceki yıla göre yüzde 1.7 azaldı. * Abraaj Grubu, 1 milyar liralık cirosu ile Türkiye’nin önde gelen elektronik ticaret şirketi hepsiburada.com’un yüzde 25’lik azınlık hisselerini satın aldı. nayi genelinde kapasite kullanımı, şubat ayında bir önceki aya göre 0.9 puan azalarak yüzde 72.8 seviyesine geriledi. Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı şubat ayında bir önceki aya göre 0.5 puan azalarak yüzde 74.1 seviyesine indi. * Merkez Bankası verilerine göre imalat sa C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle