15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 25 Kasım 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ECE KURTULUŞ haber 3 Kars 10/7 220 /1 1 0 Bursa 240 /8 0 Adana 160 /5 0 Artvin Çanakkale 210 /1 5 0 Balıkesir 220 /7 0 Sivas 160 /20 Erzurum 120 /4 0 Eskişehir 150 /7 0 Aydın 24 0 /1 3 0 Gaziantep 160 /4 0 Konya 170 /6 0 İstanbul 18/13 Ankara 18/4 İzmir 19/13 Antalya 21/15 Mersin 23/14 Trabzon 21/13 Diyarbakır 18/0 Atina Berlin Girne Londra Moskova Paris Madrid Amsterdam Roma New York Tokyo 210 /1 5 0 50 /1 0 0 23 /14 0 90 /7 0 20 /50 90 /5 0 160 /2 0 9 0 /8 0 170 /6 0 80 /6 0 100 /7 0 Aynı aileden 5 kişi kazada öldü Aydın’da uçuruma yuvarlanan araçtaki Kayhan Süngül (25), babası Talip (60), kardeşi Gülay (19), babaannesi Hedem (75), Hedem Süngül’ün torunu Gülcan Menemenli (13) ile Durmuş Ali Madran (65) ve Mehmet Ali Ülgen (62) yaşamını yitirdi. l DHA ‘Ya bensem’ dedi polise kapı açmadı İstanbul Bağcılar’da organize suç örgütüne yönelik düzenlenen operasyonda, bir apartman sakini, kapıyı açmasını isteyen polislere,“ Benim için geldiyse ne açayım” diye yanıt verdi. Bunun üzerine polisler kapıyı koçbaşı ile kırarak içeri girdi. İDDETLE KADINA Ş E GÜNÜ MÜCADEL DAMLA YUR geçti. Geçen yıllar arasında ataerkil dünya düzeni içinde kadınominik Cumhuriyeti’nde lar hâlâ “25 Kasım Kadına YöMaribal kardeşlerin sisnelik Şiddete Karşı Uluslararatem tarafından katledilmelerisı Mücadele Günü”ne (Internanin üzerinden 55, dünya çapın tional Day for the Elimination of da kadına yönelik şiddetin sesi Violence against Women) ihtiolmalarının üzerinden ise 16 yıl yaç duyuyor. Çünkü kadınlar er Beş yılda 1134 kadın öldürüldü H kek devlet şiddetine maruz kalmaya devam ediyor. İşte rakamlarla Türkiye’deki tablo: 608 kadını öldüren kocası kadincinayetleri.org sitesi verilerine göre 5 yılda en az 1134 kadını erkekler öldürdü. 608 kadının faili kocası veya eski kocası, 161 kadının faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı, 213 kadının faili ise ailedeki erkekler veya akrabası oldu. 141 kadın şiddet, taciz veya tehdit karşısında güvenlik amacıyla resmi bir kuruma başvurmasına rağmen öldürüldü. 234 kadının cinayeti ise devam eden bir ayrılık veya boşanma sürecinde işlendi. Cinayetlerin 676’sı çiftlerden birine ait, ortak ya da kadın veya erkeğin ailesinin evinde gerçekleşti. 225 cinayet ise kamuya açık yerde yaşandı. Zor günler er şey ani ve hızla gelişirken yorum yapmak zor ve riskli. Aslında Rus uçağının düşürülmesinin önemli sonuçları olacağı haricinde her yorum için erken. Çok dar bir alanda, çok fazla aktörün dahil olduğu bir silahlı çatışmada çok da şaşırtıcı olmayan bir vakayla karşı karşıyayız. Taşeron güçler, taşeronların işverenleri, milis güçler, devletleşmiş terör örgütleri, etnik temelli gruplar, İslamcı örgütler, birbirine girmiş sınırlar, petrol kaynakları vs. derken Suriye ve Irak’ta yaşananlar ufak bir laboratuvarda yapılan bir cehennem deneyine döndü. Birçok devletin hava kuvvetlerinin bir yerleri bombaladığı, ittifak halinde olanların bile müttefiklerinin diğer müttefiklerini bombalayabildiği bir karmaşa manzarası. Daha üç beş gün önce dünya liderleri Antalya’da toplandıktan sonra kritik bir hadisenin meydana gelmesi de bölgede nüfuz savaşı yapan kuvvetlerin nüfuz alanlarını belirlemede büyük sorunlar yaşadığını gösteriyor. Türkiye, desteklediği unsurlarla temasının kesilmesi tehlikesini bertaraf etmeye çalışıyor. Geçen günlerde, PYD’ye Fırat’ın batısına sokmama konusunda, ABD ile 98 km’lik IŞİD’den arınmış bölge konusunda mutabık kalmasıyla başarılı olacakmış gibi göründü. Son gelişmelerden sonra o hikâye nereye nasıl evrilecek şimdiden kestirmek zor. Rusya destekli Esad rejiminin Bayırbucak bölgesinde hâkimiyet kazanması ise Türkiye açısından yine bir bölgede nüfuz kaybı demek. Sınıra çok yakın bu bölgedeki Rus jetlerinin faaliyetleri hakkında Türkiye daha önce de uyarılarda bulunmuştu. Ancak Rus jetinin hava sahasını ihlal edip etmediği ve ettiyse ne kadar süreyle ettiğini anlamak için henüz erken. Türkiye’nin yayımladığı radar kayıtları kısa süreli bir ihlal olduğunu gösterirken Rusya ihlalin söz konusu olmadığını iddia ediyor ve bunu “objektif” kayıtlara dayandırıyor. O kayıtların da çıkması daha net bir tabloyu ortaya koyacaktır. Gelgelelim, sınır ihlali Türkiye’nin yayımladığı haritadaki gibiyse saniyelerle ölçülecek kadar kısa bir sürede gerçekleşmişe benziyor. Bu durumda Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal ettiğine şüphe yok. Ancak, Türkiye’nin Rus jetini vurmasının kuvvet kullanma hukukunda iki önemli kriter olan “gereklilik” ve “orantılılık” kıstaslarına uyup uymadığı tartışma yaratacaktır. Yani, Türkiye kendi hava sahasını korumak için “gerekli” ve “orantılı” bir müdahalede mi bulundu yoksa Suriye’de desteklediği güçleri rahatlatmak için bir gözdağı mı verdi sorusu Rusya tarafından ortaya atılacaktır. Putin’in “terörizme destek verenler, arkamızdan bıçakladı” açıklamasını buna bağlamak akıldışı değil. Putin’in G20 zirvesinde ipucunu verdiği “IŞİD’e destek olan ülkeler” suçlamasına dün vites arttırması da Rusya’nın meseleyi en azından uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi zora düşürecek şekilde işleyeceğinin işareti. Şayet uçağın pilotları iddia edildiği üzere Türkmen milisleri tarafından öldürüldüyse, Rusya’nın tavrının çok daha sertleşeceğini öngörmek mümkün. Bu cehennem deneyi yapılan laboratuvarda gerginliğin hızla tırmanmasını kolaylaştıracak her şart mevcut. Maharet bu tırmanışı önleyecek siyasi ve diplomatik mekanizmaları hızla kullanabilmekte. Maalesef ilk tepkiler ne Rusya’nın ne de mevcut iktidarın bunu kolaylıkla halledebileceğine dair çok umut vermiyor. Umalım ki sağduyu ve diplomatik çözüm galebe çalsın. Medyaya da spekülasyon, çarpıtma ya da hamaset tuzaklarına düşmeme görevi düşüyor. D OECD RAPORU Öğretmenlerin maaşı devede kulak gibi kaldı ECD tarafından hazırlanan “Bir Bakışta Eğitim 2015” raporu açıklandı. Türkiye’nin okulöncesi eğitime çok önem vermesi gerektiği vurgulanan raporda, bunun, öğrencilerin gelecekteki başarısı için gerekli olduğu belirtildi. HAZAL OCAK Rezidans bitti mahkeme dur dedi mahkeme e d yeşil nere u diye sord O tatürk’ün emriyle 1930 yılında kurulan Şişli Likör Fabrikası arazi üzerinde yükselen Quasar gökdelenlerine, yargıdan darbe gibi karar geldi. İstanbul 5. İdare Mahkemesi tarihi fabrika arazisinde inşaat oranının yüzde 65 arttırıldığına ve yeşil alanın kaldırıldığına dikkat çekerek oybirliğiyle imar planlarını iptal etti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Tarihi Likör Fabrikası arazisinde yeşil alan azaltılarak ayrıcalıklı imar planlarıyla 157 metre yüksekliğinde 2 gökdelenin yapılmasına A Proje İnşaat Bilirkişi raporunda yapı yoğunluğunun arttığına dikkat çekildi. izin verildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) CHP’li Meclis üyeleri imar planlarına dava açtı. İstanbul 5. İdare Mahkemesi kararında bilirkişi raporuna yer verdi. Bilirkişi raporunda “2003’ten beri plan değişiklikleri yapılıyor. Plan değişiklikle rinde yeşil alan fonksiyonunun kaldırıldığı anlaşılıyor” denildi. Raporda yeni planlarda yer alan konut fonksiyonuyla nüfus yoğunluğunun arttığına vurgu yapılarak bu nüfus için başta yeşil alan olmak üzere donatı alanlarının nerede sağlanacağının belirsiz olduğu kaydedildi. İnşaat yoğunluğunun yüzde 65 artırıldığına dikkat çekilen raporda yaklaşık 30 bin metrekare civarında ihtiyaç duyulacak yeşil alanın karşılanmadığının altı çizildi. Raporda son olarak yeni planların kamu yararına uygun bulunmadığı belirtildi. Mahkeme de bakanlığın itirazını kabul etmeyerek bilirkişi raporunu objektif ve bilimsel buldu. Raporu gerekçe gösteren mahkeme yeni planların iptaline 7 Ekim’de oybirliğiyle karar verdi. Karar taraflara önceki gün ulaştı. Bakanlığın bir ay içerisinde Danıştay’a başvurarak temyiz yoluna gitmesi bekleniyor. l İSTANBUL Rapora göre, Türkiye başka birçok alanda da OECD ortalamalarının altında. Türkiye, OECD ülkeleri içinde 2529 yaş arası kadınlarda yüzde 60’a varan eğitimsizlik veya işsizlik oranıyla üst sıralarda yer aldı. Türkiye’de öğretmen maaşları da OECD ortalamasının gerisinde. Listenin üç seviyede en üst sırasına ise yıllık 100 bin dolardan fazla gelirle Lüksemburg yerleşti. Türkiye’de bir ilkokul öğretmeni yıllık 25 bin 295, ortaokul öğretmeni ise 26 bin 266 dolar kazanıyor. Maaşlar geride emel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi merkezi ortak sınavlarının 2015 2016 öğretim yılı ilk oturumları bugün yapılacak. 1 milyon 174 bin 427 öğrenci, bugün Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi; yarın yapılacak oturumda ise Fen ve Teknoloji, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ile Yabancı Dil derslerinden sınava girecek. TEOG’da ilk sınavlar bugün umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Öğretmenler Günü nedeniyle 81 ilden gelen öğretmenleri Saray’da ağırladı. Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da dinlediği konuşmasında eğitimde nitelik olarak arzu edilen ilerlemenin kaydedilmediğini dile getirdi. Erdoğan, “Öğretmenlik memuriyet hakları, ücret için yapılacak iş değildir. Öğretmenliğin atanamayan öğretmenler ve maaş parantezine mahkum edilmesini kabul edemiyorum. Değerler eğitimine daha fazla eğilmeliyiz” dedi. Bakan Avcı da başka bir etkinlikte kapalı köy okullarının muhtarlıklara devredildiğini söyleyerek “Hemen her gün boşalmış bir köy okulunun muhtarlığa tahsisini onaylıyorum” dedi. Erdoğan, öğretmenlere kızdı C Ş CUMHURBAŞKANI’NA göre atanamamak ve düşük ücretler TEFERRUAT! Gaspa direndi yerde sürüklendi işli’de Mahmut Şevket Paşa Ortaokulu’ndan çıkan öğretmen Pınar Polat’a (29) yaklaşan motosikletli 2 kişi, o sırada konuştuğu cep telefonunu almaya çalıştı. Zanlılar direnen öğretmeni yerde sürükledi. Yaralanan öğretmen, hastaneye kaldırıldı. Manisa’da terörle mücadele ekipleri, Özel Şehzade Eğitim Kurumları ile bazı adreslere eşzamanlı baskın düzenledi. Aralarında 7 öğretmenin de bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. 7 öğretmene gözaltı Kars merkeze 20 km. uzaklıktaki 350 nüfuslu Hacıhalil Köyü İlkokulu’nda görevli Esin Kılıç, sabah erken uyanıp odun kırıyor, sobayı yakıyor. T Şengör’ün kapısıNA DIŞKI BIRAKTILAR enan Evren’in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil. Ben bal gibi yerim” diyen Prof. Dr. Celal Şengör, ders verdiği İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) protesto edildi. “K İTÜ Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) yaptığı eylemde Şengör’ün dolabına ve kapısının önüne kap içinde dışkı bıraktı. Kulüp paylaştığı fotoğraflara “Celal Şengör’e hediyemizdir. Belirtti ği gibi içindekini bal gibi yemesini rica ediyoruz” notunu düştü. Aynı röportajda Deniz Gezmiş’e “eşkıya” diyen Şengör’ün ders verdiği binaya da “Denizler iktidara Celaller lağıma” yazılı pankart asıldı ve Jeoloji profesörünün okuldan uzaklaştırılması için imza kampanyası başlatıldı. l İSTANBUL Celal Şengör peydir, evdeki ekmekle yetinmeyip başkalarının pastasına göz dikenlerin iktidarlarında yaşıyoruz. Pasta vaadiyle ekmeğimize sürülen her türlü pis şeyi de kokusuna aldırmadan sadece rengi çikolatalı pastaya benziyor diye sesimizi çıkarmadan yiyoruz. Sonra bir gün bir profesör çıldırıyor, saçma sapan şeyler söylüyor. Daha önce hiçbir şeye sinirlenmediğimiz kadar çok sinirleniyoruz. O köylülere bok yedirildiğini öğrendiğimiz zamanki sindirilmiş halimizin yerinde artık yeller esiyor. Birikmiş tüm küfürlerimizi, bir profesörün ahmaklığı üzerinden ortalığa püskürtüyoruz. Oysa kişisel tarihlerimiz askeri, polisi, orduyu, sınırları ve savaşları “iyikötü” diye ayırarak ve iyi olduğunu varsaydıklarımızın yanında yer alarak onayladığımız sistemin tıkadığı suskunluklarla yazılı. Bu ülkede bir başbakanı ve iki kurmayını apar topar yargılayıp idam ettiler. İsyan çıkmadı. Sonra “Üç sizden, üç bizden” diye haykırarak genç insanları darağacına E Ekmek, pasta ve bok yolladılar. İsyan çıkmadı. 17 yaşındaki bir çocuğu, rejimi değiştirecekti diye yaşını büyütüp astılar. İsyan çıkmadı. “Asmayalım da besleyelim mi” diyen bir adamı ülkenin kurtarıcısı saydılar. İsyan çıkmadı. “Bu kadar az maaşla memur nasıl geçinecek” sorusuna “İslam dini fakirliği değil, zenginliği öne çıkartır, Allah zengini sever. Benim memurum işini bilir” diye cevap veren politikacıyı baş tacı ettiler. İsyan çıkmadı. Madımak Katliamı’ndan sonra “Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır” diyebilen bir başbakanın tüm gaflarını sırf kadın ve sarışın diye hoş gördüler. İsyan çıkmadı. “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” diye diye iktidara gelen bir adamı demokrasinin savunucusu ilan ettiler. İsyan çıkmadı. Yıllarca karakollarda, hapishanelerde göz göre göre kadın, erkek, çocuk, yaşlı herkese işkence yapıldı. İsyan çıkmadı. İnsanların anadilinde konuşması yasaklandı. İsyan çıkmadı. Asit kuyularından cesetler toplandı. İsyan çıkmadı. Şimdi bir profesör ürkütücü şeyler söylüyor diye herkes ayakta. Onun faşist düşüncelerine ve ölçüsüz değerlendirmelerine öfkelenip kapısına bok bırakmak, “Sen ye onu” de mek mesele değil de; ne zamandır hep birlikte boka battığımız gerçeğiyle yüzleşmek büyük mesele. Şu anda üç tarafımız, dış politika kurnazlığını yüzüne gözüne bulaştıran bir iktidar yüzünden, içinden her gün bebek cesetleri toplanan denizlerle çevrili. Yönetim şeklimiz, laiklikten tiksinen ve dini referanslarla her şeyi yeni baştan düzenlemeyi hayal eden birilerinin pençesinde can çekişen bir cumhuriyet. Nüfusumuz, yüzde 51’i yüzde 49’una düşman bir tehlikeli oran. Irkımız, tıpkı kafamız gibi karman çorman. Yeryüzünün en bereketli ve müşfik topraklarını kanla suluyoruz. Oradan alacağımız ürünün hâlâ bir işe yarayacağını umuyoruz. Küçük hesaplarla yönetiliyoruz ve laiklik nedir, demokrasi nedir, din nedir, hukuk nedir, millet nedir, işin içinden çıkamıyoruz. Bunca korkunç şeyin ve daha bir sürü korkunç şeyin olup bittiği ve bu yüz den değil dünyanın sonunun hiçbir şeyin sonunun bir türlü gelmediği bir ülkede, kaç nesildir suskunluğumuz, itaatkârlığımız ve korkularımızla suçlara ve günahlara ortağız. O yüzden çıldırmış bir profesör, bizim ekmek bulamazsak pasta yemeye, pasta bulamazsak da bok yemeğe müstahak olduğumuzu düşünüyor. Peki biz... Aklı başında olanlar, faşizmden tiksinenler idamların, işkencelerin acısını yüreğinde hissedenler... Ekmek, pasta ve bok üçgeninde bunca yıldır nasıl oluyor da nefes alabiliyoruz? Artık yüzleşelim. Cepleri bir gün bize yedirilmek üzere çeşitli boklarla dolu bir iktidar dilini kökünden koparıp atmaya ne mecalimiz vart ne de cesaretimiz. Biz ekmeğini kaptırmış, pastaya kanmış ve boğazına kadar boka batmış bir dünyanın itaatkâr halklarıyız. Profesörler çıldırıyor, iktidar azgınlaşıyor, şehirler yakılıyor, idealler yıkılıyor, özgürlükler ayaklar altına alınıyor, sansür şahlanıyor... Ve hâlâ... Ve hâlâ isyan çıkmıyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle