Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çarşamba 25 Kasım 2015 TASARIM: ZARİFE SELÇUK yorum 14 uluhan Tekelioğlu’nu, 2000’li yılların başında tanıdım. Donanımlı, ilkeli bir gazeteci, zeki ve iyi yürekli bir insandı. Yine öyle. Hürriyet gazetesinde birbirinden ilginç ve bilgilendirici röportajlara imza atıyordu. Pespayelikte sınır tanımayan Türk medyasında, yüksek nitelikli genç bir gazeteci keşfettiğim zaman deli gibi sevindiğim yıllardı. Şimdi olsa, “Gel vazgeç kızım, ya kirlenir ya da harcanırsın...” derdim. Ama o sıralar umudumu yitirmemiştim henüz. Tuttum, 2001 yılında Radikal gazetesindeki köşemde onun gazeteciliğini öven bir yazı yazdım. Mürekkebi kurumadan, Tuluhan Tekelioğlu’nun işine son verildiğini öğrendim. İki olasılık vardı: Ya Tuluhan’ı öteki sarışın güzeller gibi magazine razı edememişlerdi; ya da birilerinin fena halde sinirine dokunan ben onu övdüğüm için atmışlardı! O gün bugündür abla kardeş gibi olduğumuz Tuluhan’la bu iki olasılıktan hangisinin onu işinden ettiğini bilemedik. Genç meslektaşım, “Ya Bizdensin Ya Da...” başlıklı yeni kitabında bu olayı şu sözlerle anlatıyor: “Şaka değil. İlk kez övgü dolu bir yazının konusuydum, bir hafta sonra Hürriyet gazetesinden kovuldum. Bir tesadüf müydü, yoksa birileri kızmış mıydı, bilmiyorum.” HHH Tuluhan Tekelioğlu, Hürriyet’ten sonra altı yıl süreyle pazar röportajları yaptığı Sabah gazetesinden de AFP’nin bir haberini Twitter’da paylaştığı için atıldı. Haber tabii ki Erdoğan’a ilişkindi ve Gezi psikozuna denk gelmişti. Fas’a resmi ziyarette bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı, programda öngörülmesine T rın “Gazetecilik, bize büyük adamla rın mla ada ük küçüklüğünü ve küç nün büyüklüğünü gösterir. İnsan türü r.” udu vuz kullanma kıla JEAN MARIE POIRIER Kapitalizm kâğıttan kaplan değildir! apitalizm kâğıttan bir kaplandır!” Gençlik yıllarımda Mao’nun bu sözünü pek bir severdim. Yıllar içinde, kapitalizmin kâğıttan bir kaplan değil, gerçek bir yok edici olduğunu anladım. Dünyayı yok etmek için kurgulanmıştı. Şimdi bizim kapitalistlerin bir bölümü, Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Zeynep Bodur, birdenbire kapitalizmden yakınmaya başladılar. Geçmiş olsun, kirlileri sokağa döküldüğünde pek bir utanacaklarına eminim. Onları bir yana bırakalım, küresel kapitalizm her sıkıştığında (sıkışmak sistemin doğasında vardır), yepyeni yollar dener. Şimdi bu sistemin nasıl işlediğine bir göz atalım. Çok basit, sistem gerçekten insanoğlunun ihtiyaçları için değil, kendini semirtmek için vardır. Bu sistem insanoğluna dört bir yandan saldırır. Uluslararası gıda, ilaç, kozmetik ve silah sanayii itici güçtür. Reklamlar, filmler ve medya olmazsa olmaz enstrümanlarıdır. Şimdi en basitinden başlayalım. Yıllar önce New York’ta uluslararası kozmetik üreten dev bir şirketin araştırma bölümünde dolaşıyordum. Birden yüz kadar her yaştan, her ırktan insanın hiç durmadan önlerindeki saçları taradığını gördüm. Tuhaf bir görüntüydü, yanlarından geçtim, yakalarındaki adlara baktım, hepsi prof. düzeyindeydi. Yaptıkları iş ise dünyanın her yerinden gelmiş saçları değişik formüllü şampuanlarla yıkamak ve taramaktı. Kısaca dünya kadınlarına “al bunu kullan!” diyecek yeni bir şampuan ve boyalar için yarışıyorlardı. Sonra öğrendim, dergilerin, filmlerin etkisiyle “erkekler sarışınlardan hoşlanır” bilgisi öyle sinsi bir biçimde yayılmış ki, örneğin Uzakdoğu’da 4 milyon kadın sürekli saçlarını sarıya boyuyorlarmış. Ansızın bize geldim, esmer insanlar olmamıza rağmen ne kadar çok kadın saçlarını sarıya boyatıyor. Saç boyamak bir ihtiyaç mıdır? Hayır ama kapitalizm bizim bunu bir ihtiyaç olarak algılamamızı Kapitalizm öldürür. sağlar. Araştırmalara da Afrika’da her altı dakikada bir açlıktan ölen çocukları bir yıl yaşatacak parayı harcar. Kapitalizmin el attığı en önemli alan gıdadır. Çokuluslu gıda şirketleri, insanın yaşamak için ihtiyacı olmayan gıdalar üretirler. Buna sigara şirketlerini de katalım. Çok acımasızdırlar. İnsan sağlığına zararlı olduğu artık ayan beyan gıdaları piyasaya sürerken, iktidarları satın alıp, ülkelerdeki sağlıklı gıdayı öldürürler. Çünkü ilaç şirketlerinin de hastalara ihtiyacı vardır. Örneğin Türkiye, tütününe, şeker pancarına ve haşhaşına kota getirilmiş bir ülkedir. Adıyaman, Söke, Tokat bunun için yoksullaşmıştır. Kapitalizmin en vazgeçilmez sektörü ise silah artı maden sektörüdür. Silah ve maden şirketleri mallarını satmak için her şeyi yapar. Başkanları öldürtür, toplumları böler, suni savaşlar çıkarır; insanlar ölmüş umurunda değildir o sadece kâr hanesine bakar! Evet kapitalizm anlatmakla bitmez. Her yerde her zaman tetiktedir. Sendikaları, sivil toplum örgütlerini sevmez. Ya onları yok eder ya da kendi ajanlarıyla istediği yönde kullanır. Ülkemiz de bu korkunç ağın içinde, en çok etkilenen ülkelerden biridir. Ama hepimizin birey olarak (hiç küçümsemeyin) bu doymak bilmeyen sistemi zayıflatacak işler yapmamız mümkündür. Örneğin, ihtiyaçlarınız nedir? Bir liste yapın ve bu listeye sadık kalın. Pastanelerden, marketlerden mısır şekeriyle tatlandırılmış gıdaları almayın. Çok canınız çekiyorsa kendiniz evde yapın. Adıyaman tütününü sarıp içmeyi deneyin. En önemlisi, yeni çıkan akıllı telefonların ne gibi artıları olduğuna bakmadan satın almayın! Hadi başlayın! Persona Non Grata rağmen Fas Kralı tarafından kabul edilmemişti. Bu kadar. Kapanan gazete kapıları, Tuluhan’a televizyon kapılarını açtı. Artık serbest gazeteci. Düzeyli, ilginç ve bilgilendirici belgeseller çekiyor. Sonuncu belgeseli, AKP iktidar sürecinde özgür medyanın nasıl bitirildiğine tarihsel bir tanıklık oluşturan “Persona Non Grata”, işten atılan yüzlerce gazeteci arasından bazılarına ve bir medya patronuna mikrofon tutuyor. HHH Kiminin gazetecileri kovmakla görevli “kapo” gazeteci, kiminin kovulan gerçek gazeteci olarak medyada yaşanan tehcir ve tecrit operasyonunu yorumladığı çok başarılı belgeselde, beni de konuşturmak istemişti, Tuluhan. Yurtdışındaydım, katılamadım, hayıflandım. Neyse ki Tekelioğlu, belgeseldeki röportajları “Ya Bizdensin Ya Da...” başlığıyla çok güzel bir kitapta topladı. İşte orada, ben de araya girdim ve kitabın tarihe çaktığı unutulmaz nota, kendi öykümü, öfkemi mıhladım! Çünkü Türkiye’de giderek düşen insan kalitesi ve behicak@yahoo.com.tr “K yaygınlaşan cehalet, hatta barbarlıktan, medyanın sorumsuzluğunu sorumlu tutuyorum. Özgür, dürüst ve düzeyli gazeteciliğin acıklı sonunu; korkak patronların, ürkek yöneticilerin ve kendi meslektaşını hedef almayı, iktidarı ve İslamcı faşizmi hedef almaktan daha güvenli bulan tetikçi kalemlerin hazırladığını düşünüyorum. HHH Türkiye’de kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü haber ve kültür gazeteciliğini yani hoptirinam magazin medyasıyla arasında gerçeklik farkı olan basını; medya patronları ile o patronlara çok büyük maddi çıkarlarla bağlanan yönetmen gazeteci “kapolar” bitirdi. Çünkü ne o patronlar, ne de emirlere itaat etsin diye yemledikleri kapolar yaptıkları mesleğe inanıyorlar! Gazeteciliğin bir ahlak, bir ideal mesleği olduğuna dair iradeleri yok! Türkiye medyası, bu iktidar döneminde hayati önemde bir sınavdan geçti ve çaktı! Çünkü etik yoksunuydu, çünkü gocunacak yarası vardı, ahlak topuğu zayıftı ve o topuktan vuruldu. Söz uçar, görüntü kaçar, yazı kalır. Bu kitapta, AKP iktidarının, aslında gazetecilik ilkesiz ve ahlaksız gazeteciler tarafından vurulduğu için özgür medyayı öldürebildiği yazılı. *Kırmızı Kedi Yayınevi, 2015 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Köşemen ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBİ SEMİH POROY 25 KASIM 2015 SAYI: 32921 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni T.C. GERZE (SULH HUKUK MAH.) SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2015/3 SATIŞ Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Sinop ili, Gerze ilçesi, Abdaloğlu köyü, Sarıcaoğlu mevkii, 0 ada 106 parsel sayılı 1.300,00 m2 yüzölçümlü tarla vasfında taşınmaz. Adresi: Abdaloğlu köyü GERZE/SİNOP İmar Durumu: Sinop ili, Gerze ilçesi, Abdaloğlu köyü, Sarıcaoğlu mevkii, 0 ada, 106 parsel nolu taşınmaz 30L1a imar paftasında yer almakta bir kısmı park alanına, bir kısmı ayrık nizam 2 kat konut alanına tahsislidir. Diğer Özellikleri: Sinop ili, Gerze ilçesi, Abdaloğlu köyü, Sarıcaoğlu mevkii, 106 parsel nolu taşınmaz bilirkişi raporuna göre arsa niteliğinde olup, yol, çöp, su, kanalizasyon vs. belediye hizmetlerinden yararlanmaktadır. Şehir merkezi dışında yeni açılan karayolu üzerindeki devlet hastanesine 1 km civarındadır. Taşınmaz üzerinde zeytin, ceviz, incir ve dut ağacı bulunmaktadır. Kıymeti: 157.750,00 TL KDV Oranı: % 18 1. Satış Günü: 19/01/2016 günü 10:0010:10 arası 2. Satış Günü: 16/02/2016 günü 10:0010:10 arası Satış Yeri: GERZE ADLİYESİ ARKA BAHÇESİ Satış Şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2015/3 Satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 06/11/2015 (İİK m. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:187113) Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.23 05.06 05.28 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.54 11.58 14.25 06.36 11.42 14.12 06.55 12.05 14.38 Akşam 16.49 16.36 17.02 Yatsı 18.13 17.59 18.23 n çok eleştirilen kurumlardan biri, belki de ilki edebiyat ödülleri. Ödüller, kimin adına, kimler tarafından, kime verildiğine bakılarak değerlendirilir, önemsenir ya da ciddiye alınmaz ama her şartta hakkında konuşulur. Hele sosyal medya çağında bol bol spekülasyonu yapılır. Hemen her zaman da ödülü kazanan eleştirilerin asıl hedefi olur. Hak etmediği düşünülür, jürinin haksızlık yaptığına inanılır, ödül kararının ardında kötü niyet aranır. Bu Nobel Edebiyat Ödülü için geçerli olduğu kadar ülkemizin güzide bir kasabasında hiçbir eseri yayımlanmamış kişilere verilen anma amaçlı bir ödül için de geçerlidir. İnternette “Türkiye’de edebiyat ödülleri” diye arama yaptığınızda Taylan Kara’nın “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” yazısı çıkıyor. Taylan Kara genel hissiyatı iyi özetlemiş. “1. Türkiye’de edebiyat ödülleri birkaç kişinin kişisel kontrolü altındadır. 2. Ödül jürilerinin büyük çoğunluğu hep aynı insanlardan oluşmaktadır. 3. Ödül jürilerinin çoğu yarışmacıların eserlerini okumamaktadır. 4. Ödül vermede, edebiyat dışı ölçütler kullanılmaktadır. 5. Verilen bazı ödüllerden, ödül jürisi dahi haberdar değildir.” (bkz. gunzileli. com/2014/06/30/taylankaraturkiyedeedebiyatodullerinasilverilir/#ixzz3sEaXWCZd) Sonuç olarak da bir “ödül oligarşi”sinin var olduğu, bu oligarşinin Türk edebiyatını vasatlaştırdığını söylüyor. Kara’nın yazısına koltukname.com’da iki yıldır yayımlanan araştırmalar kaynaklık ediyor. Türkiye’de 2325 ödül verildiği ve bu ödüllerde 115 jüri üyesi bulunduğunu, jürilerde birden fazla kez üyelik yapanların oranının yüzde 31 olduğu belirtiliyor. Hem ödüllerin hem de jüri üyelerinin tek tek isimleri de veriliyor. Yararlı bir çalışma ama ödül sayısının 25’ten fazla olduğunu biliyorsanız, eksik. Etkili ve üzerinde konuşulabilecek ödüller söz konusu ise de bu sayı çok fazla. Edebiyat ödülleri ile ilgili eleştirilerde kanıt ve veri olmadan iddiada bulunmak, söylentilere dayanarak yargıya varmak gibi önemli sorunlar var. Temel soru; edebiyat ödülleri yeni yazarlar mı yaratıyor yoksa var olan durumu mu yansıtıyor? Eğer ödül yıl içinde yayımlanmış bir esere veriliyorsa var olan durumu yansıtır, yani yeni bir şey yaratamaz. Üstelik Türkiye’deki neredeyse tüm edebiyat ödülleri adaylar arasından seçilen bir esere verildiği için jürinin edebiyat dünyasını belirlediği tezi de çok abartılıdır. Bu ödüllerin “haksız” bir şekilde verildiğini düşünüyorsanız katılmazsınız. Katılım olmayan edebiyat ödülü de zamanla işlevini kaybeder ve biter. Edebiyat tarihimizde böyle yok olmuş çok edebiyat ödülü vardır. Yayımlanmış esere verilen ödüllerin en önemlilerinden biri Sait Faik Hikâye Armağanı. “İnsanlar İçinde Bir İnsan (Sait Faik Hikâye Armağan Antolojisi (19552007)” adlı Nursel Duruel’in hazırladığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan yayımlanmış bir antolojisi var. 1955’te ödülü paylaşan Haldun Taner ve Sabahattin Kudret Aksal’la başlıyor, 2007’de ödülü alan Selma Fındıklı ile son buluyor. Eleştirilen jüri sistemi ve kazananların nitelikleri açısından ödül tartışmaları için önemli bir belge. Yayımlanmamış eseri değerlendirenler kastediliyorsa, bu tür çok az edebiyat ödülü var. Bunların ilk akla geleni de “Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri”. 25 yıldır şiir ve öyküde yayımlanmamış dosyaya veriliyor. 25. yıl dolayısıyla Varlık Yayınları bir antoloji yayımlamış. Enver Ercan’ın önsözüne göre Cevdet Kudret, Melih Cevdet Anday, Nezihe Meriç, Leyla Erbil gibi isimler jüride yer almış. Jüri üyeleri sık sık değişmiş. Jürilerde çok yer aldığı için eleştirilen Doğan Hızlan da diğer adlar da mevcut jürisinde yer almıyor. Mehmet Erte’nin hazırladığı antolojiye baktığınızda ödül genellemelerin aksine ve amacına uygun olarak yeni şair ve öykücüleri edebiyata kazandırmış. Ödülü kazananların büyük bir bölümü önemsediğimiz, yazdıklarını merakla okuduğumuz isimler. Antoloji de bunun somut kanıtı olarak duruyor. Edebiyat ödülleri ne işe yarar? E C M Y B