23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 22 Ekim 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Merkel Saray’dan kaçtı varaklı koltuğa tutuldu’ ‘Oğlumu tutuklayın’ Alman Yeşiller Partisi’nin Eşbaşkanı Cem Özdemir, Angela Merkel’in İstanbul ziyaretini ve 1 Kasım seçimlerini Cumhuriyet’e değerlendirdi 4Almanya Başbakanı’nın Türkiye’yi ziyaret etmesi gerçekten gerekli miydi? Zamanlamanın fazlasıyla yanlış seçildiği kanaatindeyim. Başkentin göbeğinde barış ve demokrasi talebiyle toplanan o güzel insanlara yapılan, Türkiye yakın tarihinin en büyük OZAN saldırısının acılaDEMİRCAN rı ve tartışmaları orta yerde duruyorken ve Türkiye’nin geleceğini belirleyecek kader seçimine sadece iki hafta kalmışken, apar topar planlanan bu ziyaret ve bu tartışmalı kader ortaklığı anlaşılır gibi değil. Üstelik bu ziyaretin ülkeyi bir tür Putin Rusya’sına dönüştürme telaşındaki otokrat bir Cumhurbaşkanı’nın seçim kampanyasına destek anlamına geleceği ve bizlerin dayanışmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyan Türkiye demokrasi güçlerini ne kadar yaralayacağı hususlarında kendisini (Angela Merkel) uyarmışken. Biz ısrarla Sayın Merkel’i Erdoğan ile görüşerek O’nun ekmeğine yağ sürmemesi gerektiği konusunda uyardık. Çünkü biliyorduk Sayın Erdoğan bunu sadece seçim malzemesi olarak değil, başkanlık hayallerini gerçekleştirmek için de kullanacaktı. Endişelerimiz haklı çıktı. Ka 8 Cem Özdemir kimdir? 1965 doğumlu siyasetçinin anne babası işçi olarak gittikleri Almanya’da tanıştı. Üniversitede sosyal pedagoji okuyan Özdemir 1981’den beri Yeşiller üyesi. 1994’te Alman meclisine seçilen ilk Türk kökenli vekil oldu. Merkel, haftasonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuğu olmuştu. Oturdukları koltuklar tartışma yaratmıştı. çak Saray’dan kaçayım derken, kendisini altın varaklı koltukların eksik olmadığı mükemmel tertiplenmiş bir gösterinin içinde bularak, tam da AKP’nin istediği resimleri servis etmiş oldu. Özdemir, Almanya’da AKP’nin yüksek oy almasını yurtdışından gösterilen adayların azlığına ve AKP’nin diğer partilere göre daha örgütlü olmasına bağlıyor. ye tabii ki desteklenmeli, yalnız bırakılmamalı. Vize konusuna gelirsek. Resmi olarak aday ülke statüsündeki ülkeler arasında vizesiz seyahat rejiminin uygulanmadığı tek ülke olan Türkiye’ye, AB normları çerçevesinde zaten kaldırılmasını çoktan hak ettiği bir vizesiz seyahat hakkının önce geri kabul anlaşmasına, şimdi ise mülteciler üzerine yürüyen pazarlıklarda talep ve koz olarak kullanılmasını haksızlık olarak addediyorum. 4 Bunların yanı sıra Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde iki başlık açılması öngörülüyor. Bunu doğru buluyor musunuz? İşin ironik tarafı da bu zaten. Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakere sürecinde, Türkiye için tam üyelik perspektifi yerine imtiyazlı ortaklık statüsü öneren ve bunun arkasında ısrarla duran bizatihi Sayın Merkel’in kendisi idi. Nitekim Türkiye ile ilgili en büyük hatasını, görevi devraldığı SchröderFischer ikilisinin tam aksine Türkiye’ye gereken dikkati göstermeyip, üyelik sürecini desteklemeyerek yaptı. Türkiye’ye haksızlık 4 Eylem planında vize kurallarının gevşetilmesi dahil dört ana husus var. Sizce bu iyi bir fikir mi? Yaklaşık 2 milyon sığınmacıya kapılarını açan Türkiye bu anlamda en büyük yükü üstlendi. Sığınmacıların kabulü ve barındırılması hususunda, Türki 4Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin çoğu son seçimde AKP’ye oy verdi. AKP’nin Almanya’daki Türkler nezdindeki başarısının nedeni ne? Buradaki bütün Türkiyelilerin sandık başına gitmesi halinde, Türkiye’de grafiğin doğrudan buraya yansıyacağını düşünüyorum. Buradaki sıkıntı, gerek katılımın sınırlı olması gerekse temsiliyet meselesi. Yurtdışından gösterilen adayların azlığı ve AKP’nin burada diğer partilere göre daha örgütlü olması da bunda rol oynamış olabilir. Tahir Elçi: Bir tabuyu yıktım Elçi, PKK’nin bir El Kaide veya IŞİD olmadığını söylüyor. MAHMUT ORAL Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi (sağda), serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’daki ofisinde Mahmut Oral’ın sorularını yanıtladı. ğerlendirildiğinde, bu meseleyi terör kavramı içinde değerlendirmenin gerçekçi olmadığını düşünüyorum” dedi. Hakkında açılan soruşturma emrinin Ankara’dan verildiğini belirten Elçi şunları söyledi: “Zaten Bakırköy savcılığı cuma günü ilk saatlerde ifademizin talimat yolu ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınmasına karar vermişti. Ama her nasılsa aradan geçen hafta sonunun ardından pazartesi günü erkenden o yazıyı çekip, yakalanmam için mahkemeye başvurmuş. Saklandığımızı söyleyerek bu kararı aldırmış. Ama biz gün boyu büromuzda gelip bizi gözaltına almalarını bekledik. Bu öne sürülen bilgiler tamamen yalan ve yüz kızartıcı bir iddia. Polis panzerleri ile geldiler kapımıza.” AKP Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nun kendisine destek veren açıklamasını anımsatmamız üzerine Elçi, “Miroğlu’nun bu konudaki tutumunu takdire şayan buluyorum. Kendisine teşekkür ediyorum. Ama Miroğlu’nun da benimle aynı sözleri söylediği için AKP’nin bu planda sobelenmesinin, tutuklanmama engel olduğunu düşünmüyorum” ifadesini kullandı. lDİYARBAKIR Panzerle geldiler Katıldığı bir televizyon programında “PKK terör örgütü değildir” dediği için hakkında başlatılan soruşturma kapsamında sabaha karşı baro binasında gözaltına alınan ve tutuklanması istemiyle sevk edildiği mahkemede yurtdışı yasağı konularak serbest bırakılan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Cumhuriyet’e konuştu. Kürt sorununun terör kavramı içinde değerlendirilmesinin çözümün önünde engel olduğunu vurgulayan Elçi, bir tabuyu yıktığını ifade ederek “Bir ülkede siyasetçiler, sivil toplum liderleri, aydınlar, gazeteciler, kendi ifade ve kavramları ile bir meseleyi tartışamıyorlarsa bir sorunun demokratik yollarla çözümü nasıl mümkün olabilir?” diye sordu. Türkiye’de bazı siyasi parti ve aktörlerin özellikle seçimler yaklaştığında “PKK terör örgütü müdür?” sorusu üzerinden rant elde etmeye çalıştığını belirten Elçi, bu kavramlar gündeme getirilerek Kürt sorunu üzerinde sağlıklı ve serinkanlı tartışmalar yapılmasının da önünün kesilmeye çalışıldığı nı, Kürt sorunu önünde bariyer oluşturulduğunu söyledi. “Ben bu bariyeri yıkmak istedim çünkü bu gerçekten bir handikaptı” diyen Elçi, “Belki siyasetçiler bunu yaptığında dikkat çekmiyordu ya da bir anlamı olmayabilirdi ama bir hukuk örgütünün başkanının bunu söylemesi, hele hele Diyarbakır Barosu gibi toplumda bir saygınlığı, tarafsızlığı kabul gören bir hukuk örgütünün başkanının dile getirmesi daha önemli oldu. Bununla bir yol açmak istedim, bir kilometre taşı geçildi, bir tabu yıkıldı” diye konuştu. Kürt sorunundan silahların devreden çıkarılması gayretine destek sunmayı amaçladığını ifade eden Elçi şu görüşleri dile getirdi: “Kürt sorununun çözümünde silahların devreden çıkıp, demokratik enstrümanların dikkate alınmasına inanan bir kişiyim. Bir ülkede siyasetçiler, sivil toplum liderleri, aydınlar, gazeteciler, realiteye uygun ve kendi ifade ve kavramları ile bir meseleyi tartışamıyorlarsa bir sorunun demokratik yollarla çözümü nasıl mümkün olabilir? Bu engeller ve bariyerler, silahın meşruiyetinin devamını sağlayan birer unsur olarak ortada durur.” Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “soykırım yoktur” sözlerini AİHM’nin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğini anımsatan Elçi, “Benim de amacımın PKK propagandası yapmak olmadığını herkes biliyor. Son birkaç aydır bölgede yaşanan olaylar karşısında silahlı çatışma süreci PKK silahlı yasadışı bir harekettir ne karşı tutum aldığımızı herkes biliyor. Ama ben bütünen bu siyasi hareketin terör örgütü olarak kabul edilemeyeceğini, terör örgütü kavramı ile ifade edilemeyeceğini düşünüyorum. Gerçekten siyasi talepleri olan, argümanları olan, Kürt toplumunda ciddi bir karşılığı olan, muazzam bir askeri, toplumsal ve siyasi örgütlenmesi olan siyasi, silahlı yasadışı harekettir” dedi. “PKK bir El Kaide, bir IŞİD değildir. Bunu da görmemiz gerekir” diyen Elçi, “Ortaya çıkış koşulları, 3040 yıllık süreç, örgütsel potansiyeli, halkla ilişkileri, Dolmabahçe Mutabakatı, terör örgütleri listesine almış olan ABD ve AB ülkelerinin son bir ay içinde mütemadiyen Türk hükümetini PKK ile diyalog zeminine yeniden davet etmesi, bütün bunlar birlikte de aşlık bir annenin feryadı. Bir anne oğlunun tutuklanmasını neden ister? Türkiye’de anneler, babalar çocukları için özgürlük isterken Adıyaman’da anneler, babalar taa başkente kadar gelip çocuklarının yakalanması için adeta yalvarır? Günlerdir fırsat buldukça, çocukları intihar bombacısı olarak hazırlanan ailelerin ifadelerini okuyorum. Bir ülkenin geldiği nokta bazen bir annenin feryadında özetlenir. 10 Ekim Ankara saldırısının ardından olayın izini süren basın gölgede kalan gerçeklerin gün ışığına çıkmasını sağladı. Daha önce CHP milletvekillerinin izini sürdüğü Adıyaman merkezli intihar bombacılarının her biri tek tek kişilerden oluşmuyor. Onların da aileleri var. İşte o aileler Ankara’ya kadar gelip çocukları için yardım istemişler. “Hiçbir şey yapamıyorsanız onları tutuklayın, insanlara zarar vermesinler” demişler. Hatta bir anne şöyle haykırmış: “Allahım çocuğumun canını al, yoksa insanlara zarar verecek.” HHH Yukarıdaki haykırışları duyan yetkililer ne yapmış dersiniz? Aileleri ciddiye almamış. Çocuklarının ikisinin de aynı yolda olduğunu söyleyen anneye şu karşılığı vermişler: “Ne güzel... Birbirleriyle dayanışma içinde olurlar!” Şimdi gelin bu mantığın kökü toplumun derinliklerine kadar işlemiş olan teröre diz çöktüreceğine inanın... Şimdi gelin, böylesine faili meşhur olarak yapılan eylemlerin bu anlayıştaki bir hükümet tarafından durdurulacağına inanın... Aslında yapacaklarını tarif ederken iç dünyalarını da ortaya koyuyorlar. Ne demek teröre diz çöktürmek? Terör bitirilir... Diz çöktürdükten sonra ne yapacaksınız? Onun size yalvarmasını sağlayıp başka bir yol mu çizeceksiniz? Daha önce sizin de bildiğiniz başka bir yoldaydılar da sizin kontrolünüzden çıktıkları için mi diz çöktürüp yola getireceksiniz? HHH Olup bitenler karşısında istifa edecek misiniz sorusuna gülen bir anlayışa dert anlatmak zor ama, konunun çok önemli bir boyutu daha var. Aramızda dolaşan intihar bombacılarından bazılarının Suriye üzerinden giriş yaptığı ortaya çıktı. Aslında bu da herkesin bildiği bir sırdı. Siz Suriye’den gelen sığınmacıların en azından listesini bile tutmazsanız, olacağı buydu. Hükümet 2011 yılından itibaren Türkiye’ye gelmeye başlayan Suriyelilerin kayıtlarını 2013 yılından sonra tutmayı akıl etti. Baktı ki Esad’ın gideceği yok, baktı ki sığınmacılar Türkiye’yi mesken eyleyecek, bari kaç kişiler sayalım dedi. O günlerde kamplarda teröristlerin de olduğu yazıldı, söylendi. Bunu dile getirenler hükümet tarafından hain ilan edildi. Sonuç? İntihar bombacılarının bir bölümü Suriye’den geldi! Hükümet yayın yasağı ile gerçeği gizleyemeyince başka çareler aramaya başladı. Her şeyi bir tarafa bırakın, bari çocukları terörist olduğu için devletten yardım isteyenleri geri çevirmeyin. Terör karşısında aciz kalan hükümet, kendini savunmak için, “Biz seçim hükümetiyiz, AKP hükümeti değiliz” diyor. İhaleleri verirken AKP hükümetisiniz de terör karşısında aciz kalırken değil misiniz? B Zizek: Öcalan’ı ziyaret etmek isterim Med Nuçe TV’ye konuşan Zizek, Kürtlerin otonomi istediğini vurgulayarak “Aslında daha fazlasını isteyebilmeliler. Öcalan’ı cezaevinde ziyaret etmek isterim ama tecrit koşullarının ağır olduğu hatta avukatlarının bile görüşemediğini duydum” diye konuştu. Öcalan’ın cezaevindeki aydın kimliğine dikkat ettiğini düşündüğünü, çünkü okuduğu kitapları gördüğünü söyleyen Zizek “Foucault’yu okuyor mesela” dedi. Kürtlerin hiçbir zaman emperyalist ve saldırgan eğilimleri olmadığına işaret eden filozof, şöyle konuştu: “Şimdi yönetmeleri için Kürtlere bir şans vermek iyi olmaz mıydı? Ütopya olduğunu biliyoruz! Bugüne kadar Kürtler, daha çok kendilerini savunmakla yetindiler. En güzel çözüm; bütün Kürtleri bir şekilde birleştirmek.” Erdoğan’ın yaptıklarını da ‘canavarlık’ olarak tanımlayan Zizek, “Erdoğan, saray inşa etmek yerine geriye dönüp, Osmanlı İmparatorluğu’nda özgürlükler ne kadardı, bugünden iyi olan ne vardı ona bakması lazım. Bu seçimlerde de Erdoğan’ın partisi çoğunluğu kazanamayacak. Yani seçimden sonra solcular, Kemalistler ve Kürtler bir blok bulabilir” dedi. l Dış Haberler Haklarında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ soruşturması başlatılan avukatlara destek için adliyeye giden Demirtaş ‘Bu savcılar da yargılanacak’ dedi DP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ankara katliamını Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde protesto eden avukatlara “Cumhurbaşkanı’na hakaret” soruşturması başlatılmasıyla ilgili avukatlara destek için İstanbul Adliyesi’ne geldi. Avukatlara soruşturma açan savcıların yargılanacağını söyleyen Demirtaş, yurtdışına kaçan Zekeriya Öz’ü anımsatarak, “Sakın ola ki bir zamanların an Avukatlara cüppeli destek H lı şanlı, güneş gözlüklü savcıları gibi yurtdışına çıkmaya da çalışmayın” dedi. Açıklamaya HDP Milletvekilleri Celal Doğan, Sezai Temelli ve Filiz Kerestecioğlu da katıldı. Kendisi de avukat olan Demirtaş açıklamayı avukatlara destek olmak için avukat cüppesi ile yaptı. Demirtaş, “Siyasetçilerin suçu ne kadar büyükse yargı mensuplarının da suç ortaklığı vardır. Cüppeleri nin neden düğmesiz yapıldığını unuttular” dedi. Öte yandan Oyumuz Umuda Platformu, Demirtaş’a yönelik saldırıları protesto etmek amacıyla “Hepimiz Demirtaş’ız” sloganıyla imza kampanyası başlattı. Toplantıya, eski milletvekili Ufuk Uras, platformdan Yıldız Önen ve Takyos Bebek katıldı. l İstanbul / Cumhuriyet ‘Hepimiz Demirtaş’ız’ Vedat ARIK Avukatlara destek ziyaretinde bulunan Demirtaş, ‘Kendimi ihbar ediyorum. İstanbul Adliyesi’ndeydim. Birlikte ‘hırsız ve katil’ diye bağırdık’ dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle