19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 13 Ekim 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 18 skiden “cumhurreisi” denilirdi. Sonra “cumhurbaşkanı” denildi. Kimdir “cumhurbaşkanı?” “Cumhur = halk” olduğuna göre “halkın başkanı” değil mi? Görevi, “başkanı” olduğu “halkının” güvenliğini sağlamaktır. Ama halkından şimdilik 97 kişi, bir anda öldürülüyorsa, o “halkını” korumaktan “aciz” bir “başkan” değil midir? “Devletin başı”, halkının kadar, ülkenin güvenliği ve çıkarlarını da korumakla sorumludur. O “hükümetin başı” değil, “halkın” ve “devletin” başıdır. Bırakın “halkını” korumasını, “ödü patladığı” için sokaklarda, koruma ordusu ile dolaşmıyor mu? Bir yere giderken, yollarda trafik kesilip polis ek önlemler almıyor mu? Özel zırhlı araçlarına ek olarak, “jammer” denilen araçlarla geçtiği yörelerde tüm haberleşmeler engellenmiyor mu? Ankara hava trafiği, eskiden Atatürk Orman Çiftliği üzerinden geçerken, bu trafiğin yönü de değiştirilmedi mi? Eşi, bir koruma mangası ile Belçika’da bile mağaza kapatmıyor mu? Ödü patlayan bir “halkın başı”, halkının güvenliğini koruyabilir mi? Halkın “atası” olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir motosikletin sepetinde, hiçbir koruma olmadan Ulus’ta dolaştığını anımsayalım! HHH 17. yüzyılda yaşayan, “kanun benim” diyen Fransa Kralı XIV. Louis’den ne farkı var? “Ülkemizin huzuruna kasteden bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum!” demiş… Kınama yerine, kına yaksaydı daha anlamlı olurdu… Alanlarda, TV’lerde nutuk atma sevdalısı, yalnızca yazılı “kınamada” bulunmuş! Herhalde “halkının” huzuruna çıkacak yüzü kalmamış olmalı ki yazılı açıklamayla yetiniyor. Acaba her gün aynaya bakıp yüzünün var olup olmadığını kontrol ediyor mudur? Herhalde “ayıp” sözcüğünün önüne bir “k” harfi koyarak güne başlıyor olmalı! HHH 17 Ocak 2014’te bu köşede şu sözlerine yer vermiştik: “Haşhaşiler denilen gözü dönmüş bir gizli örgütün devlet bünyesini nasıl esir almaya çalıştığını, gerektiğinde düşmanlarla nasıl işbirliğine gittiğini, asırlar önce millet olarak yaşadık ve gördük. Devlet, bu sinsi virüslere, sızıntılara asla geçit vermez…” E Özgen Acar Kavşak Tayyipkeşlik hoşe? arkotikler” gündelik dozlarını alamayınca elleri titrer, dudakları morarır, ayakları üşürmüş. İki elim de tuşların üzerinde. Ama harfleri tutturamıyorum. Parmaklarım titriyor. Masanın altında buz kesen ayaklarımı kıvırıp sandalyede bağdaş kuruyorum.Bendeniz de milyonlarca TC vatandaşı gibi farkında olmadan “Tayyipkeş” olmuşum... Beş vakit yüzünü görmenin, sesini duymanın, öfkesine, fırçasına maruz kalmanın bağımlısı olmuşuz, farkında olmadan!.. Nedense katliam gününden beri ortalıkta yok. Elbette ve haşa, “insan yüzüne çıkacak hali yok!” diyecek halimiz yok. Belli ki Saray’ın kadrolu toplumsal psikiyatri uzmanlarının tavsiyesine uyuyor: Tarihin en kanlı meydan katliamı olmuş.Meydanlar ondan soruluyordu. Ama şimdi meydanlar sahipsiz cesetlerle, yaralılarla dolu. Saray’ın uzmanları da dün Nokta dergisinde tutanakları yayımlanan AKP ileri gelenleri gibi düşünüyor: “Sesiniz yüzünüz kitleleri tahrik edebilir. Provokasyon etkisi yaratabilir. Bir süre ortalıkta görünmeyin!” HHH Evet bu defa da dinledi. 7 Haziran sonuçlarındaki gibi sütre gerisine çekildi. “Kınama” açıklaması ile yetindi. Twitter’dan bile uzak durdu. Çünkü “Twitter bir baş belası!..” “Kınama sözünün içinde ‘kına’ geçiyor” diye ortalığa pislik yayabileceklere malzeme olmak istemiyor. Ve “Açıklamaları siz değil, adamlarınız yapsın!” tavsiyesine uyuyor! HHH Adamlar? Başkentin her saksıya maydanoz diye bilinen Melih Gökçek’i de... 100 Ankaralıdan 1’inin ancak adını bilebildiği Ankara Valisi de zaten ortalıkta hiç yok. Geriye Başbakan ve bakanları kalıyor. Onlar ise daha da provokatif! Sayın Cumhurbaşkanımız hiç değilse pişmiş kelle gibi sırıtmıyor. Bıyığının altına sentetik bir gülüş teğellemiş falan da değil Başbakan gibi... HHH Aslında hepimiz “Tayyipkeş” olmuşuz. Bir de Davutoğlu ile bakanlarının başımıza tebelleş olmasına gerek yok. Asıl onlar ortada gözükmemeli. İnsan yüzüne çıkmamalı. Başbakan dün yine NTV’de yineledi: “Biz AKP değil, seçim hükümetiyiz!” Belli ki seçime dek bunu hep söyleyecek. Nasıl olsa, anayasamız “halkı eşek yerine koymayı” suç saymıyor! HHH Tayyip Bey ortada olmayınca boşluğu Davutoğlu doldurmaya çalışıyor. Ama onu bu saatten sonra hiçbir bünye kabul etmeyecek. Gaz yapacak, baş ağrıtacak. Baktıkça siyasetin ve felsefenin sefaletini değil, diplomasinin derinlikli trajedisini görüyor insan. 2.5 milyona yaklaşan evsiz barksız Suriyeliler. HHH En iyisi vatandaşlar gibi gazeteciler de Tayyip Bey’in yakın tarihli demeçleri ile idare etmeli. 400 vekil istemekle yetindiği için kendisine müteşekkir olmalıyız. 550 isteseydi, fazladan 7080 yurttaşımız daha ölecekti. “Herkes ölü yıkamayı bilmeli!” emrine de şükran duymalıyız. Ne Kanuni, ne de Sultan 2. Abdülhamit, onun kadar uzak görüşlü olmamıştır. “Cenazesini bulabilenin sevindiği bir ülke” olacağımızı on gün önceden bilmiştir. 1150 odalı Saray da, türbeli ve altı minareli cami de ona helal olsun. Tüm Tayyipkeşlerin papuçları dolarla dolsun! NAÇİZ BİR NOT: Anketler, yıllardır oyları AKP’den çok Tayyip Bey’in topladığını gösteriyor. Nedeni Erdoğan bağımlısı “Tayyipkeş” seçmendir. “Keş”, olumsuz bir niteleme olmayıp müptelalık ve mensubiyet ekidir. Örneğin, “Simkeş” de “sim yani gümüş tel çeken” anlamına kullanılır. Sarayın sayın avukatlarına arz olunur. “N Devlet Yok! Pohpohlanıp “Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP)” de başı yapıldıktan sonra Libya, Mısır, Suriye, Irak’ta kan gövdeyi götürmedi mi? Bırakın İsrail’i, BOP’un başı olarak bu ülkelere küsmedi mi? Kardeşi Suriye “cumhurbaşkanını” bir iç savaşa itip yasal yönetime karşı MİT TIR’ları ile silah göndermedi mi? Yaratılan IŞİD ne yaptı? 12. yüzyılda İran’da Hasan Sabbah’ın “Haşhaşilerin” intihar saldırıları gibi, Irak ve Suriye’den sonra şimdi de Türkiye’de canlı bom Halkın başı... balarla intihar saldırıları yapmıyor mu? 5 Haziran’da Diyarbakır’da 5 ölü, 20 Temmuz’da Suruç’ta 34 ölü ve 10 Ekim’de Ankara’da şimdilik97 ölü yaratılmadı mı? Diyarbakır ve Suruç’ta hedef, yerel Kürt halkı idi. Ankara’da da “Emek, barış, demokrasi” buluşmasında HDP’liler bu tarafa diye bağırılıp bombalara hedef yapılmadılar mı? IŞİD’in amacı ne? Türkiye’de bir kardeş kavgası yaratıp iç savaş çıkarmak, doğacak siyasal boşluktan yararlanıp at oynatmak değil mi? HHH Ahmet Tan’ın pazar günkü yazısının başlığı “Darbe teşebbüsü – 10.10.10” idi… Benim kuşağım “555K” parolasını bilir! Dönemin diktatör Başbakanı Adnan Menderes’e karşı gösteri kararlaştırılmıştı. “555K”nin açılışı, “5 Mayıs’ta saat 5’te Kızılay’da buluşalım” demekti. Paroladan habersiz olan Menderes, Kızılay’dan geçerken tartaklandı. O olay, Menderes’in sonunun başlangıcı olmuştu! Şimdi gündemde bunun iki katı olan “10.10.10G” var. Açılmışı: “10 Ekim’de saat 10’da Gar’da” Bombalar masum insanları öldürdü… Bu olaydan sonra “halkın başı” değil kınamak, istifa etmelidir. Hemen yeni bir “cumhurun başı” seçilerek, ülkeye huzur, güvenlik getirilmelidir… Bir Açıklama! “Aspendos ve Ötekiler!” dizisini bilinen nedenlerle erteledim… Halkın Ata’sı.... YEni BULUŞLAR DÜŞEKABİN: Hem yıkan hem düşün!... Off THE RECORD ‘GÖREVİMİZ TEHLİKE Çek abime bi DELETE!.. ACABA DiYORUm Elektrik kesintisi demokrasi kesintisine yol açar mı’dır? ARGODAn AL HABERi ŞİNANAY: Bitmiş YUSUFÇUK ATMAK: Korkmak DÜTTÜRÜK: Dengesiz davranan kimse TOPUs Ceza Sahası Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın. fiks mönü Zırhlı Su Böreği Passo Kavurma ni GiBi fiLÂn İlkel atalarımız bizden daha iyi duyuyormuş! Uyurlar tabii... erör örgütlerinin genelde bir mikro bir de makro yönü vardır. Eski yıllarda mikro boyutu öne çıkardı. Doğrudan doğruya tetikçiler, fedailer ağırlıklı olarak, daha çok görünürlerdi. Son yarım yüzyılda mikro ve makro ayakları yavaş yavaş bütünleştiler. Hele 1990’lı yıllardan başlayarak daha da organize hale geldiler. Legal ve illegal boyutları birbirlerinin parçası oldular. PKK, PYD ve Batı desteği gibi. Teknoloji gelişti, örgütler daha da küreselleşti. Teknolojinin ve paranın akışkanlığı adeta sonsuz hale geldi. Kullanılan tetikçilerin genellikle ortaya çıkmasına karşın, “onları kurgulayan güç odaklarının gizli kalması”, ortaya çıkarılamaması bu kenetlenmenin sonucudur. Çıkar çatışmaları iç içe geçmiştir; kutu kutu içindedir. Büyük güçler birbirlerini bile ele vermekten kaçınırlar. Oyunun kuralları böyle kurulmuştur. Kanlı terör örgütleri teknik olarak, “kurgulayanları gizleyecek bir biçimde düzenlenir”. Maşalar ele verilir ama “patronlar saklı kalır”. Güçlü odakların, “sürdürülebilir üstünlükler kuramı” bunu zorunlu kılar. 1970’li yıllardan başlayarak Türkiye’de İç çıkar çatışmalarını Türkiye üzerindeki küresel güç kavgalarını İç dinamikler ile dış dinamikler arasında 70’li yıllardan beri giderek artan kenetlenmeyi ele aldığımızda “terör ve cinayet eylemlerinin esrarı ve içinden çıkılmazlığı” daha iyi anlaşılır. Uğur Mumcu olayı için kimi yönetimdekiler ne demişlerdi: “Bir tuğlayı çekersek bütün duvar yıkılır”. Organizasyonu yapanlar, duvarların yıkılmasını istemezler. Ankara’daki, Cumhuriyet döneminin en büyük kanlı terör olayını kim kurguladı ve icra etti? Mikro bir küçük birim mi? Türkiye’nin son yıllarda, özellikle iyice keskinleştirilen kutuplaşmalarından siyasi ve iktisadi çıkar sağlayanlar mı? Küresel kimi güçlerin, bölgedeki çıkar kavgalarının bir sonucu mu? Bunların hepsini iç içe aralarında bağlantı kurarak düşünmek gerekir. Bu tip “organize” terör olaylarında, “hiçbiri diğerinden bağımsız değildir”. Somut gerçekler ve sağlam kanıtlar ortaya çıkıncaya kadar IŞİD diyenler, PKK’den söz edenler, derin devlete yıkmaya çalışanlar, birkaç meczubun işi deyip örtmeye çalışanlar çıkacaktır. Ama yadsınamayacak bazı gerçekler vardır; Türkiye’de demokratik bir düzen sağlanamamakta, işler TBMM’de tartışılamamakta, medya savaşları ve kaba güçler öne çıkmaktadır. Devlet düzeninde taşlar yerinden “oynatılmıştır”. Anayasal devlet kurumları, adli sistem, bürokrasi demokratik bir düzenin çok uzağındadır. Türkiye 90’lı yıllardan beri, “uluslararası alanda ve bölgede, ulusal çıkarlarını gözetecek politikalardan giderek uzaklaştırılmıştır”. Küresel BOP uygulamalarına Türkiye’nin fiilen dahil edilmesi; Kürdistan hesapları, Türkiye’de kanlı terör eylemlerinin, “kimileri için, amaca yönelik bir araç” durumuna gelmesine yol açmıştır. Büyük resmi anlamayan ya da görmek istemeyenler, kanlı terör olaylarının önüne geçemezler. Terörle ve kanla beslenenler kim? T Neden mi? Ağlıyorum... Kimsiniz siz? Katliam, Atatürk ve İnönü’nün defalarca Ankara’ya gidip geldiği, vagonlarından halkı selamladığı o tarihi garın önünde yapılıyor. Aynı alçaklar mühendis veya askeri stratejist gibi keşifler yaparak o melun planlar üstünde çalışıyorlar. Hedefleri, yeri, bombanın teknik özelliklerini ve zamanlamayı en çok insan öldürmek üzere optimum noktaya taşımak... Bu alçaklara sesleniyorum: Ankara katliamında bulgular şimdilik IŞİD’i işaret ediyor. Zaten haftalardır da PKK ile uğraşıyoruz. Ben “alçaklara sesleniyorum” derken, hepsine birden hitap ediyorum, örgüt adı benim için ikincil... Kimsiniz siz? Kim yetiştirdi sizi? Hiç mi anne sevgisi almadınız? Hiç mi âşık olmadınız? Beyninizi kimler yıkadı? Kim sizi huriler masalına inandırdı? Kim size tanımadığınız insanlara pusu kurmayı öğretti? Kim size kimya dersi verir gibi en garantili ölüm saçmanın yollarını sundu? Kim sizi emperyalist planların maşası olmaya ikna etti? Hiç mi ölüm acısı yaşayan ve teselli ettiğiniz bir dostunuz olmadı? Yok etmeye hazırlandığınız insanların da bir kardeşi, bir çocuğu, annesi babası olduğunu hiç mi umursamadınız? Hiç mi hasta ziyaretine gitmediniz? Doktorların, hemşirelerin bir insanı ayağa kaldırmak için harcadıkları çabayı hiç mi görmediniz? Kim size bu ırk, din, mezhep ayrılıklarının ölümcül şifrelerini damardan verdi? Nasıl bir iştahla ezberlediniz bu soysuz dersleri? Bu kadar mı kişiliksizsiniz? Yoksa ailenizde bile kin ortamında mı büyüdünüz? Sizi de mi birileri falakaya yatırarak ciğerlerinizi şiddet, husumet ve pislikle doldurdu? Yoksa cennet vaatlerine iki somun ekmek ek 13 Ekim 2015 sAYı: 32878 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERinç Akın ATALAY İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir özyurtseven Haber Koordinatörleri murat sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: mustafa çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: serdar kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali sirmen, Hikmet çetinkaya, Emre kongar, Şükran soner, mustafa Balbay, Hakan kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. lendi diye mi sattınız ruhunuzu? Sizi öbür ırk veya mezhebin şeytani olduğuna mı inandırdılar? Ya da bir ortaçağ lideri sizin ayrı bir ırk olarak ayrı topraklar da yaşamanız gerektiğine mi sizi ikna etti? Terör hammaddesi olarak nasıl kullandınız? Bu alçaklar kurdukları çetelerin kaymağını yerken sizin ölüme itildiğinizi hiç mi fark etmediniz? Sizi bir tabanca kadar bile değerli görmeyen alçakların oyuncağı ve kurbanı olmak bu kadar ucuz mu? Allah’ın size verdiği beyni azıcık kullanmak, “Kim beni enayi yerine koyuyor” demek bu kadar zor mu? Henüz sizi o sahte söylemlerle kurbanlık koyun gibi öne sürme vakitleri gelmediyse, son 3 günde o dehşet tablolarını izlerken neler düşündünüz? “İnşallah yakında sıra bana gelir de, bir bu kadar felaketi de ben dağıtırım ortalığa, tam cennetlik olurum” mu dediniz? yorsunuz? Adamlar Türkiye’de örgütlerinin konfeksiyonunu satıyor, bayrak dağıtıyor, dergi çıkarıyor ve gözünüzün önünde haber vere vere başkentinizi bombalıyor ve siz hâlâ istihbarattan söz ediyorsunuz, öyle mi? Hangi gün gerçek anlamda “din kardeşlerinizi” terörist olarak görmeyi başardınız, ister Türkiye’de ister Ortadoğu’da? Hizbullahçıları hapislerden çıkarıp ortalığa salan sizler değil miydiniz? MGK’de, gündeme alınan tehlikeler arasından “irtica”yı çıkaran sizler değil misiniz? Umarım şu olaydan sonra Kılıçdaroğlu ve Demirtaş’ın gösterdiği yapıcı tavırdan biraz ders alırsınız! Türkiye örneği ve son olay Aziz Sancar da ağlattı Hep kahrolmaktan, içimizin parçalanmasından ağlayacak değiliz ya! Kimya Nobeli’ni kazanan Aziz Sancar da bizi ağlatmayı başardı. Önce o güzel haberle duygulandık. Arkasından Atatürk’lü Türk bayrağı ve ailesi ile fotoğrafını gördük, gözümüz yaşardı. Sonra o inanılmaz hikâyesini okuyup ağladık. Sancar’ın başarısı, Cumhuriyet aydınlanmasının, Köy Enstitülerinin, doğrudan Kemalizmin başarısı. Hâlâ atama bekleyen sevgili öğretmenlerimizin başarısı! Nasıl diken diken olmuştur malum liboşların tüyleri bu cümleyi okuyunca, değil mi? Ülkesini, bayrağını seven, bu kadar mütevazı insan dünyada zor bulursunuz! Hâlâ eline geçen her parayla, yaşadığı Chapel Hill’de Türk doktora öğrencilerine orman içinde nefis bir yurt imkânı sunuyor. Hafta sonu Hürriyet’te yayımlanan röportajını muhakkak okuyun. İşte şimdi tam o cümleyi kullanma zamanı: Türkiye seninle gurur duyuyor aziz Aziz! Polis şiddetihükümet zaafları İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.40 05.25 05.48 nAmAZ VAkiTLERi Güneş Öğle İkindi 07.0 6 12.58 16.02 06.49 12.42 15.48 07.11 13.05 16.13 Akşam 18.37 18.23 18.47 Yatsı 19.56 19.40 20.03 Sizler, patlamanın ardından yaralı ve mağdurların ortasına gaz ve şiddetle dalıp bir de üstüne o düşman gördüğünüz kitleye dayak atmaya çalışan polisler... Kim bu emri verdi size? O anda insanlara yardıma koşmak yerine, yüreğiniz, beyniniz nasıl elverdi, saçmalığı uygulamaya? Ve siz, bu ülkeyi hâlâ yönettiklerine bizi inandırmaya çalışan büyük lider kadromuz, IŞİD militanlarını onca zamandır nasıl koruduğunuzun, nasıl beslediğinizin, nasıl müsamaha gösterdiğinizin farkında değil miyiz sanı ON NUMARA 05, 07, 19, 26, 27, 30, 32, 33, 35, 36, 37, 42, 48, 55, 59, 60, 70, 72, 74, 76, 79 ve 80 10 BİLEN:14 bin 12’şer TL (2 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 786’şar TL 8 BİLEN: 135.20’şer TL 7 BİLEN: 25.25’şer TL 6 BİLEN: 4.20’şer TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.20’şer TL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle