28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Herkesin övünç kaynağı kendine. Bendeniz de Egemen Bağış’ı çok erken tanımış olmakla övünürüm! Kendisi de bununla övünür mü bilemem; Ama bu övüncün bir paydaşı da Bülent Arınç’tır! Egemen’i aynı vesile ile ve eşzamanlı olarak birlikte Amerika’da tanımıştık. Yaşını hiç göstermiyordu. Tığ gibi sayılmasa da inceden bir delikanlıydı. Siyasete davet edildikten sonra, göz doldurmak için olacak, göbek ve saç bıraktı. Tanıştığımızda Amerikan Dışışleri Bakanlığı’nın resmi “tercümanrehber”i idi. 1998 yılı idi. Şimdi bazıları fiziken, bazıları da siyaseten rahmetli olmuş altı kişilik bir milletvekili grubu idik. Amerikan Kongresi’nde “yasaların nasıl çıkarıldığını, komisyonların nasıl çalıştığını yerinde görmek üzere” davet edilmiştik. Aramızda dil bilmeyenler vardı. Ve dönemin Refah Partisi Grup Başkanvekili Arınç’ın ısrarına rağmen, TBMM dış göreve gidenlere yaptığı iyiliği, bize yapmadı. Tercüman görevlendirmedi. Nedenini Washingtan’a inince bizim büyükelçilik yetkilileri açıkladı: “Davet Amerikalıların. Burada kural, tercümanı Amerikalıların vermesidir!” Egemen, henüz 28 yaşında idi. Yeteneklerine “iş üzerinde iken” tanık olmuştuk. Becerikli, iş bitirir ve çok girişkendi. Örneğin, bozulan fotoğraf makinemi tamir etirmek için, benim için New York caddelerinde dükkân dükkân gösterdiği cansiperane gayreti unutmam mümkün değil. Daha sonra da kamerayı yaptırıp Türkiye’ye postalamıştı. Onarım için biraz da tereddüt ederek kendisine 100 dolar bırakmıştım. Niye tereddüt? Egemen’in nedense bakışları bende, biraz da nostaljik bir güvensizlik hissi uyandırmıştı. Gözlerinin akı mı biraz fazlaydı, yoksa o günlerde saçsız olan başı mıydı bu hissi uyandıran, bilemiyorum. Ama biraz nostaljikti, onu biliyorum. İlkokula giderken tatil günleri babamın Sirkeci’deki lokantasında kasada otururdum. Adliye ve emniyet müdürlüğü komşumuzdu. Jandarma veya polis eşliğinde gelen bazı bir türlü bu parayı ödeyemedim. 1725 olayı patlak verdikten sonra ise karşısına elimde, 3 dolar 15 cent ile dikilsem, ima yollu hakaret ettiğimi sanarak muhtemelen beni korumalarına dövdürürdü. HHH Uçak biletimizi değiştirmek için havayolu şirketi ile giriştiği zorlu pazarlık ve sergilediği cerbeze ile de gerçekten tüm heyetin takdirini kazanmıştı. Ama bir husus hepimizin zihnimize çengelli iğne gibi takılıdır. Bazen aramızda “Bu Amerikalılar 550 kişi arasında bizi niye seçtiler. Yoksa...” diye yarı şaka dikenli zehirli ihtimaller üzerinde konuşurduk. Bir ara bizim büyükelçilik yetkilileri bizi nezaketle uyarmıştı: “Efendim takdir sizin. Ama yine de tercümanlar yanınızdayken daha dikkatli konuşmak da yarar olabilir... Malum ya...” HHH Egemen’le iki yıl sonra bu kez Ankara’da beraber olduk. Bu kez Amerika’dan gelen bir heyetin başındaydı. İki yıl sonra da AKP milletvekili olarak Meclis sıralarında karşılaştık! Çok geçmeden, Tayyip Bey’in tek eksiği olarak gösterilen “lisan sorunu”nu halletmekle görevlendirildi. “Özel BaşdanışmanBaştercüman” olunca Arınç’ı bilemem ama bendeniz pek şaşırmadım. Daha sonra attığı “hakaralımakaralı” tweetlere de, ortaya saçılan hediye paketleriyle ilgili ile iddialara da... Sirkeci Destekli Bir New York Anlatısı yardımsever bir “vatandaşım?” vardı. Kendimi frenlemek gereğini hissettim. Onca yıl öncesinin adliyelik “tipleri” ile Manhattan’da yanımda yürüyen yardımsever “tercümanım” arasında paralellik kurmak biraz ayıp kaçıyordu. Yine de 100 doları biraz tereddütle verdim. En kötü ihtimal kameram geri gelmezse bana “ABD’li Tercüman ve 100 Dolar” diye bir yazı çıkar diye düşündüm! Kim tahmin edebilirdi, 100 doları tereddütle emanet ettiğim “tercümanrehberim” birkaç yıl sonra Türkiye’nin kaderine hükmedecek bir bakan ve başmüzakereci olacak? Hayat işte!.. Ve aynı başmüzakerecinin, İranlı bir işadamı ile enseye tokat ilişki yüzünden Yüce Divan’lık olacağını? Dedik ya yine hayat! Egemen’e gıyaben haksızlık yapmıştım. Kamerayı onartıp gönderdi. Üstelik yazdığı nazik mektuba göre de kendisine 3 dolar 15 cent borçluydum. Birlikte aynı çatı altında görev yaptık. Ama İztuzu’nda Pes Etmek Yok! Bu nasıl bir gözü karalıktır, nasıl bir hırstır?.. Anladık, öğrendik, belledik, bu uğurda ölçüsüzlüğünüzü... Yine de... Bu kadarı da olmaz ki! En hassas, en dokunulmaz alanları, yandaşa kıyak olsun diye, rant için feda etmeniz... İnsaf hani. Dünya biliyor birader; korumaya alınmış bu yüzden, okyanusları aşıp yumurtalamak için bölgeye gelen carettalar için. Sen tut halkın sahiplendiği, yerel yönetimin gözettiği, eşsiz İztuzu plajını yandaşa ver, sermayenin insafına bırak. Bu dünyanın en doğal, korumaya alınan plajını nasıl yağmalarsınız, gözden çıkarırsınız?.. Rantçılığın böylesi, pes yani! Yoo pes etmek yok... İztuzu’nda halk, doğa için direniyor. Bir haftayı aştı, işgale karşı çadır nöbeti. Şimdiden söyleyeyim, çok kararlılar. Dünyayı ayağa kaldıracaklar, emin olun... HHH Kurulan tezgâhı bir daha anımsatmakta yarar var. İztuzu, ranta şöyle kurban edildi... İlk adım, Muğla’nın büyükşehir ilan edilip, özel idarenin kaldırılması, varlıklarına el konulmasıyla atıldı. Plaj, bu yolla halkın, yerel yönetimin elinden alınıp, yandaş şirkete kiralandı. Halk ayağa kalktı, dava açtı. Yargı yürütmeyi durdurdu. Şirketin ve valiliğin itirazı üzerine aynı mahkeme, kendi kararını iptal etti. Carettaların yumurtaları zarar görmesin diye havlu sererken bile özen gösterilen plaja, şirket bir gece yarısı iş makineleriyle daldı. Direniş başladı... HHH Kim bu çevreye gözü kara “dalan” şirket, tanıyalım. Gerçek, adında yatıyor: DALÇEV. Ya sahibi? Bir yandaş, Ramazan Oruç... Yerel seçimlerde AKP’nin meclis üyesi adayı. Daha bitmedi, gerisi de var. Perde arkasındaki şirket ortağı, İngiliz. İngiliz gazetesi The Times’in Avrupa’nın 1 numaralı açık alanı seçtiği plaj, bu yolla peşkeş çekildi... HHH Bilmeyenler, duymayanlar için İztuzu’nun özelliklerini madde madde sıralayalım da belki birileri utanır, kızarır: 1. İztuzu 4.5 km uzunluğunda, Akdeniz’in deniz suyuyla tatlı su arasında bulunan ender plajlarından. 2. Caretta Caretta’ların yumurtalarını bırakmasından dolayı “Kaplumbağa Plajı” adıyla (Turtle Beach) biliniyor. 3. 2008’de Avrupa’nın En İyi Açık Alanı (The Times), 2011’de Avrupa’nın En İyi Plajı (Zoover ve Meteovista) ve 2013’te Avrupa’nın En İyi 7. Plajı (Trip Advisor) ödüllerini aldı. 4. Yaralı kaplumbağaların tedavilerinin yapıldığı bir Caretta Caretta tedavi merkezi bulunuyor. 5. Dalyanağzı denilen bu bölgede, medcezire bağlı olarak bazen deniz suyu deltaya, bazen de tatlı su Akdeniz’e akıyor. Suyun akma hızına ve yönüne bağlı olarak Dalyanağzı bölgesinde kumlar sürekli şekil değiştiriyor. 6. Gölle denizin birbirine karıştığı İztuzu Boğazı, çok özel bir ekosistemi barındırıyor, canlılar için yaşamsal önemde. Yeterli mi acaba? Daha ne olsun, işgal son bulsun... Haydi dayanışmaya! müşterilerin yüz ifadeleri zihnime kazınmıştı. Sülün Osman, devamlı müşterilerimizdendi örneğin... O dönemin ünlülerinden Berbat Süleyman da biriki kez jandarma eşliğinde yemeğe getirilmişti. Oturduğum yerden onları izlerdim. Söz konusu güven olunca, muhatabımın yüz çizgileri ile çocukken kafama yazılan, ünlülerin o yüz ifadeleri arasında bir paralellik aramak bende bir tür alışkanlık olmuştu. Ama Allah’ın New York’undaydık. Yanımda esprili ve candan olmaya da çalışan Mülkiye’de ve Dışişleri koridorlarında eskiden beri anlatılan bir şehir efsanesi vardır: 1950’lerin ortaları, Kore Savaşı sonrası... Washington’a Büyükelçi olarak Melih Esenbel atanır. Amerikan Başkanı General Eisenhower’dir. Büyekelçi Esenbel güven mektubunu Başkan’a sunarken, Başkan da ona bir dolmakalem armağan eder. Üzerinde Eisenhower’in isminin baş harfleri: IKE. Bu bir yabancı büyükelçi için önemli, onurlu bir Paralel Tevatür... amağandır. Eskiden dolmakalem, beyaz mendil gibi yaka cebine takılırdı. Esenbel de görev yaptığı 4 yıl boyunca kalemi yakasından çıkarmadı. Tevatür şu: O dolmakalemin tepesinde bir mikrofon vardır... 2002 sonrası tedavül eden paralel bir tevatür de şudur: Teknoloji gelişse de en iyi dinleme, cebe kunalacak kalemle değil, içeriye yerleştirilecek “insan”la olur! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Tunus, Dinci Siyaseti Nasıl Alt Etti? Dost ülke Tunus’ta, halkı, içini daraltan siyasi ortamdan 90 yaşına iki basamak kalmış bir dedenin, yalnız iki yıl önce kurduğu partisi sayesinde kurtardığının ne kadar farkındasınız? Size geçen hafta yerinde gözlemlediğim Tunus vakasını aktarmak istiyorum. “Arap Baharı”nın şişede durduğu gibi duramayacağını o sıcak günlerde ilk anlatanlardandım. O ülkelerde bizimkine benzer bir demokrasi birikimi ve özgür tartışma kültürü olmadığını hatırlatarak, gençlerin onlarca can pahasına gerçekleştirdikleri devrimlerin kolayca demokrasi getiremeyeceğini aktarmıştım. Ardından bu coğrafyalarda yaşananlar, ne yazık ki görüşlerimin haklılığını ortaya çıkardı. Tunus’un son dört yılı, demokrasi yolunun mayınlı olduğunu tekrar dünyaya gösterdi. Bunun ardından son aylarda gördüklerimiz de, şaşırtıcı ama umut verici gelişmeler olarak bu sempatik ülkenin tarihine eklendi. Şu günlerde 88 yaşının tüm tecrübe dolu, bilge ve uzlaşmacı kimliğiyle Tunusluların hayranlığını kazanan, seçimlerin taze galibi Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi, evvelsi gün partisinin kongresinde Başbakanlığa tarafsız siyasi bir ismi, Habib Essid’i atayarak yeni dönemin adını koydu. Parlamento seçimlerinde partisi Nida Tunsi’nin aldığı yüzde 35 oyun ardından hükümeti kurma görevini üstlenmesi ve AFEK, UPL ve Halk Cephesi oluşumlarıyla bir araya gelerek iktidarını kurmayı başarmasının ardından, Essebsi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden de yüzde 55’le muzaffer çıkarak Tunus halkının çoğunluğunu ihya etti. Tunuslular artık oldukça ağır faturalarla yüklü bir dönemin ardından şubatta görevi devralacak yeni hükümetin ışığıyla ısınıyorlar. Tunus bildiğiniz gibi demokrat bir geçmişten gelmiyor. 18811956 yılları arasında Fransız “himayesinde” kalan bu ülkede Habib Burgiba, 1957’den 1987’ye kadar döneme damgasını vurdu. Halkı tarafından sevilen otoriter Cumhuriyetçi lider, Tunus’un seçimsiz süren siyasi hayatını ve 1934’te kurulan Düstur Partisi’ni, bağımsızlığın ilan edildiği 1957’den itibaren sarsılmaz bir güce eriştirdi. 1987 yılında bir “tıbbihukuki” kansız darbeyle görevden alınan Burgiba, Zeynel Abidin Bin Ali’ye koltuğunu bu şekilde bırakmak zorunda kaldı. Bin Ali’nin 1989’da “Anayasal Demokratik İttifak” adını alan partisi, genelde dinci politikalara ve bunları Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasına taşıyan oluşumlara set çekmeyi görev bildi. Sert bir tek parti rejimi sayılabilecek yol izleyen Bin Ali, 2010 sonu bir seyyar satıcı olan Bouazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan gösterilerin ardından 14 Ocak 2011 tarihinde gerçekleşen devrimde ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Parlamento Başkanı Mbazaa, 2011’de Başbakan Mohamed Gnanouchi’nin de etkisiz kalmasının ardından 20 yıldır siyaset bırakmış eski “Burgibacı” Essebsi’yi 8 ay kadar sonra gerçekleşecek seçimlere kadar göreve getirdi. Dinci bir siyaset izleyen Nahda Partisi’nin yüzde 37 alarak iktidara geldiği bu yeni sözde bir yıllık sürecin hedefi, anayasa hazırlanana kadar ülkeyi yönetmekti. Essebsi, seçimden sonra siyaseti bıraktığını açıkladı. Üç partili bir Troyka’nın başbakanlığını Nahda’dan Hamadi Jeballi yaptıktan sonra solcu militan Chokri Belaid’in öldürülmesinin ardından bu isim 2013 Şubatı’nda istifa etti. Yeni başbakan yine Nahda’dan Ali Laraydh oldu. Bu arada 6 ay sonra tüm muhalefete birlik çağrısı yapan Essebsi, siyasete döndü ve Haziran 2012’de Nida Tunis’i kurdu. Troyka’nın bir türlü iktidarı bırakmamasına karşı, solcu Arap Cumhuriyetçisi Brahmi’nin Temmuz 2013’te öldürülmesini takip eden aylarda, Bardo’da, Parlamento’nun önünde 400.000 kişinin katıldığı bir oturma eylemi düzenlenmesinin ardından, Essebsi ortama ağırlığını koydu. Nahda lideri Rached Gnanouchi’yle Paris’te tarihi bir görüşme yaptı ve iktidardan çekilmeye ikna etti. Sendikalar, İşadamları Birliği UTİCA, barolar ve insan hakları derneklerinin ortak eylemiyle teknokrat hükümeti başladı ve yeni Başbakan Mehdi Jamaa hükümeti son seçimlere kadar sürdü. İslamcı Nahda Partisi’ni Türkiye’de AKP ve Katar’dan başka destekleyen kalmamıştı. Essebsi’nin seçimi kazanan partisi “Tunus’a Çağrı” ise bugün hem bu coğrafyanın hem de dünyanın ilgi odağı. Önümüzdeki hafta bu deneyimin öğretilerini mercek altına almak istiyorum. HARBİ SEMİH POROY Doktora 301’den soruşturma SİBEL BAHÇETEPE Facebook hesabından Haziran 2014’te dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve özel hastanelerle ilgili eleştirel bir yazı yazan psikiyatri uzmanı Dr. Ahmet Koyuncu hakkında soruşturma açıldı. Özel Hastaneler Derneği Başkanı Dr. Reşat Bahat ve Ünal Kesik tarafından yapılan suç duyurusunda, “Başbakan’a ve müvekkillere internet ortamında hakarette bulunan şüpheli hakkında dava açılması” talep edildi. Koyuncu, “Bir meslektaşım, hem kendisine hem Erdoğan’a hakaret ettiğimi belirterek suç duyurusunda bulundu, ifademi verdim. Şikâyet konusu olan yazı bilimsel bir yazı, hakaret yok. Yazıyı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri sınırları içinde yazdım” dedi. Yurtdışında birçok makalesi yayımlanan, 6 bilimsel kitap ve bir roman kitabı kaleme alan, sosyal fobi alanındaki çalışmaları ile bilinen psikiyatri uzmanı Ahmet Koyuncu, kendisine ait olan “Dr. Valentino Odesa Sadakatsiz Kadınlar Kitabı” rumuzu ile kullandığı Facebook adresi üzerinden 19 Haziran 2014 günü bir yazı kaleme aldı. Yazıda “Dine gelince mangalda kül bırakmayan, ama küfüre ve ayrımcılığa gelince hiç geri kalmayan. Bu nedenle Erdoğan’ın dindarlığı, Türkiye’nin ortalama dindarlığıdır. Recep Tayyip Bey’in kini, Türkiye’nin ortalama kinidir” ifadelerini kullandı. Özel Hastaneler Derneği ile ilgili de Koyuncu “Uzun bir süre Özel Hastaneler Derneği Başkanı’nın hastanesinde çalıştım. Bugün doktorlarla özel hastane patronları arasındaki ilişki, kadın pazarlayıcı ile seks işçisi kadın arasındaki ilişkiye dönmüştür. Doktor ne kadar çalışırsa çalışsın, patron ve muhasebecileri her yerden kesiyor ve doktorun eline yine aynı para geçiyordu” yorumlarında bulundu. Meslektaşının şikâyetçi olmasına çok şaşırdığını belirterek, ifade özgürlüğe ile ilgili 301’inci maddeden hakkında yargılama istendiğini öğrendiğini söyledi. Meslektaşları Facebook’taki yazıya suç duyurusunda bulundu BULMACA SEDAT YAŞAYAN Silahımızı çeker gerekirse vururuz Kocaeli’de Halkevleri üyeleri son 3 ayda suya yapılan yüzde 20 zammı, Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSU) önünde ellerinde boş plastik su şişelerine vurarak protesto etti. İSU binasına giren protestocular “Su haktır satılamaz”, “Su zamları geri alınsın” diye slogan attı. Bu sırada protestocular, güvenlik güçleri ve İSU çalışanları arasında arbede çıktı. Güvenlik görevlileri ve İSU çalışanları protestocuları yumruklayarak yaka paça dışarı attı. Kocaeli Halkevleri Başkanı Yaşar Seymen, “Eylül ayında yüzde 10 zam yapmışlardı. 1 Ocak itibarıyla yeni bir zam daha yapıldı. Su zammının çekilmesi için buraya geldik ve bu mücadeleyi devam ettireceğiz. İçerde özel güvenlikçiler bize saldırdı, ‘silahımızı çeker, gerekirse vururuz’ dediler. Kocaeli halkına zamlı faturalarını ödemeyin, yakalım diyoruz” diye konuştu. (Fotoğraf: DHA) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Halk di 1 linde havu 2 ca verilen ad. 2/ Hava ba 3 sınçları eşit 4 olan yeryü 5 zü noktala 6 rı... Bir nota. 3/ Dar ve 7 kalınca tah 8 ta... “Kim 9 ki korkmaz Hak’tan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ondan kor 1 B E L C E Ğ İ Z kar erbabı ” 2 A K A İ T ME Ç (Ziya Paşa). 4/ 3 B O Z C A A D A Nijerya’nın baş 4 A L İ L H AM İ kenti. 5/ Köpek... 5 İ O M O T E K İnceden inceye 6 L İ M N E T A alay eden, cinaslı. R 6/ Kusurlu sayıl 7 E L E M B U mayacak kadar ha 8 R İ G O L E T T O fif şaşı göz... Tele 9 K A R A R E S fon sözü. 7/ Oyunda cezalı çocuk... İnleme, inilti. 8/ Kitap getirmemiş peygamber... Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi. 9/ Kendisine aziz süsü vererek yerleştiği sarayda türlü entrikalar çevirmesiyle ünlü Rus papaz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ege yöresinde körpe sürgünleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki 2/ Sıkıntı verme, üzme... Meşin kesmek için kullanılan araç. 3/ İçinde maden ergitilen kap... Boşa gitme. 4/ “Çok uzaklardan kuşları geçiyor / Tüyleri diken diken” (B. R. Eyüboğlu)... Duman lekesi. 5/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Sanayi. 6/ Liköre benzer bir içki... Rize ilinde bir yayla. 7/ Küçük kanal. 8/ “Siz toprak altında köklerimizsiniz / Yatarsınız al kanlar içinde” (Nâzım Hikmet)... Mesaj. 9/ Rahmaninov’un tek perdelik operası... Küçük mağara. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle