23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2015 PAZARTESİ 8 HABERLER GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ABD’NİN ETKİLİ GAZETESİ NEW YORK TIMES, MUSA KART’A AÇILAN DAVALARI YAZDI ‘Karikatürün içinde gibiyiz’ Dış Haberler Servisi Amerikan New York Times gazetesi, Türkiye’de karikatüristlere yönelik baskılara geniş yer ayırarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, hakkındaki karikatürleri yeni bir iç tehdit olarak gördüğünü yazdı. Cumhuriyet’te geçen şubat ayında yayımlanan, yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili karikatürü nedeniyle gazetemizin çizeri Musa Kart hakkında, Erdoğan’a hakaret, soruşturmanın gizliliğini ihlal gerekçeleriyle bir dava daha açıldığını hatırlatan gazete, hakkında bir dizi dava bulunan Kart’ın otoriteyle hesaplaşan karikatürlerine devam ettiğini vurguladı. Musa Kart da gazeteye demecinde, “Bu tekrarlayan yasal girişimler döngüsü bu ülkedeki bütün karikatüristler, entelektüeller ve yazarları etkiliyor. Ama gelecek kuşaklarımızın hayrı için çalışmaya ve düşündüklerimizi ifade etmeye devam edeceğiz” dedi. New York Times, Kart’ın karikatürlerine konu ettiği yolsuzluk soruşturmasının Erdoğan tarafından “rakip İslamcı grubun hükümeti devirme girişimi” olarak değerlendirildiğini, bakanların istifasına yol açan soruşturmanın on yılı aşan Erdoğan iktidarına en büyük tehditlerden biri olarak görüldüğünü de belirtti. Kart’a yönelik yaklaşık 10 yıl hapis tehdidinin, karikatüristlere hükümetin misilleme uyarısı olduğunu yazan gazete, Erdoğan ve hükümetine muhalefet eden onlarca kişininin işlerini kaybettiğini; karikatüristlerin, bağımsız yayınlar ve sosyal medyada seslerini duyurduklarını, ancak artan baskıcı siyasi iklimden endişeli olduklarını kaydetti. New York Times, Kart’ın mahkemedeki ifadesinde “Bir karikatürdeymişiz gibi hissediyorum. Yolsuzluk şüphelilerine yöneltilen suçlamalar düşerken, sadece benim suçlanmam, söylemek zorundayım ki oldukça komik” dediğini de aktardı. Gazeteye konuşan Leman dergisi editörü Aslan Özdemir de, “Kendimi bildim bileli, her zaman karikatüristler ve yazarlar üzerinde baskı vardı. Bugün aynı baskıyı hissediyoruz ama baskı şekil değiştirdi. 1980 askeri darbesi dönemindeki gibi hapis tehdidi olmuyor ama sivil hükümet tarafından baskı havası yaratılıyor” dedi. İngiliz Guardian gazetesinin yazar ve karikatüristi Martin Rowson’ın öncülük ettiği, Twitter’da Kart için açılan dünya çapındaki kampanyaya değinilen yazıda, geçen ay New York Times’da yayımladıkları bir karikatürü taşıyan göstericilerin sorguya çekildiği, bunun basın özgürlüğü konusundaki endişeleri artırdığı da belirtildi. Sorguya çekilenlerden 29 yaşındaki matematik öğretmeni Bayram Ali Hanedar, Türk bayrağına hakaretten üç yıl hapis tehdidiyle karşı karşıya. Patrick Chappatte’nin karikatüründe, Erdoğan üzerinde “Demokrasi” yazan Türk bayrağı şeklinde döneri keserken görülüyordu. Gazete, Erdoğan’ın 2004’te, kendisini kedi şeklinde çizdiği karikatürden dolayı Kart’ı mahkemeye verdiğini, bunun üzerine Penguen dergisinin dönemin Başbakanı’nı çeşitli hayvanlar şeklinde resmeden karikatürler yayımladığını, bu yüzden yayıncı Selçuk Erdem’in de dava edildiğini hatırlattı. Haziran 2013’teki Gezi olayları sırasında ana akım medya ve yerel haber kanallarının gösterileri görmezlikten geldiğini ancak Twitter, YouTube ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinin haber kaynağı ve protestocular için kendilerini ifade etme zemini işlevini gördüğünü yazan gazete, iki ay, iki hafta gibi sürelerle kapatma cezaları geldiğinde, karikatür dergilerinin, özel sayılar yayımlayarak boşluğu doldurmaya yardım ettiğini belirtti. l Çin ve Fransa rekabeti 4 milyarlık BARKIN ŞIK Şehitler unutulmadı Sarıkamış şehitleri tüm yurtta anıldı. Kayseri’deki anma etkinliğinde, binlerce yurttaş iki koldan Erciyes Dağı’na tırmandı. (Fotoğraf: AA) l Üye çıktılar füze toplantısı ANKARA Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilk kez başkanlık edeceği Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK) toplantısı, 7 Ocak’ta gerçekleştirilecek. Daha önce 15 Aralık’ta yapılması planlanan ancak Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir’in Fransa temasları nedeniyle ertelenen toplantının ana gündem maddesi, Çin ile sözleşme görüşmeleri süren 4 milyar dolarlık füze ihalesi olacak. Toplantıda, ihalelerin Çin’den alınarak Fransa’ya verileceği konuşuluyor. Davutoğlu’nun, ihalenin dış politik değerlendirmesini yaparak karar vereceği ifade ediliyor. ABD ve NATO ihalenin Çin’e verilmesine büyük tepki göstermişti. Toplantının bir diğer gündem maddesi ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın “acil ihtiyaç” talebi üzerine Güney Kore’den alınacak KT1 eğitim uçakları olacak. 150 milyon dolarlık bu alımın, Türkiye’nin milli uçak projesi Hürkuş’u olumsuz etkilemesi nedeniyle iptal edilmesi bekleniyor. SSİK’den milli tank projesinin seri üretimine ilişkin ihale kararının da çıkabileceği dile getiriliyor. Davutoğlu başkanlığındaki SSİK toplantısı, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in katılımıyla yapılacak. Toplantıda, 4 milyar dolarlık füze ihalesi ile ilgili sürpriz gelişmeler yaşanması bekleniyor. Çin ile sözleşme görüşmelerine devam eden Türkiye’nin, ihaleye Fransız Eurosam firması ile devam edeceği Ankara kulislerinde sıklıkla dile getirilmeye başlandı. Kulislerdeki iddialara göre bu kararın gerekçesi, “Çin’den istenen teknoloji transferinin sağlanamaması” olacak. Türkiye’nin uzun menzilde ve alçak/orta/yüksek irtifada hava savunmasını sağlamak amacıyla yürütülen proje, 26 Eylül 2013’te başlatıldı. ABD’nin Patriot sistemi, Çin’in FD2000 füzesi ve İtalyanFransız ortaklığıyla geliştirilen SampT sisteminin yarıştığı ihale kapsamında, Çin Halk Cumhuriyeti’nden CPMIEC kuruluşu ile sözleşme görüşmelerine başlanmasına karar verilmişti. Bu karar, NATO, ABD ve Avrupalı yetkililerce tartışma konusu olmuştu. SSİK talimatı gereği, CPMIEC ile görüşmelerden sonuç alınamaması halinde ikinci sıradaki Eurosam konsorsiyumu ile, onlarla yapılan görüşmelerden de sonuç alınamaması halinde üçüncü sıradaki ABD ile sözleşme görüşmelerine başlanması kararlaştırılmıştı. görünümlü MHP AKP’liler EMRE DÖKER İZMİR MHP’den 30 Mart seçimlerinde İzmir`in Kiraz Belediye Başkanı seçilen Saliha Şengül’ün, AKP üyesi olduğu ortaya çıktı. Siyasi Partiler Üyelik Sorgulama ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verilerine göre halen AKP üyesi görülen Şengül’ün yanı sıra, aynı ilçeden MHP’li meclis üyesi olarak seçilen Ahmet Dana’nın da AKP’ye kayıtlı olması ilçede tartışma yarattı. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde 2 ilçe kazanan MHP’nin Kiraz’dan belediye başkanı seçilen üyesi Saliha Şengül’ün Yargıyat Cumhuriyet Başsavcılığı ve Siyasi Partiler Üyelik Sorgulama sisteminde AKP üyesi olduğu belirlendi. Seçim Yasası’na göre aday olduğu siyasi parti üyeliği olması gereken Şengül, MHP’den aday olmasına karşın üyeliği AKP’de yer alıyor. Şengül, AKP’den belediye başkanlığı olmak için çalışmış ancak bu talebi gerçekleşmeyince Kasım 2013’te MHP’nin adayı olarak açılanmıştı. İzmir İl Genel Meclisi’nin CHP’li eski encümen üyesi Mehmet Şenel, ilçede AKP ile MHP’nin gizli koalisyon kurduğunu öne sürdü. Resmi kayıtlarda AKP’li görülen kişilerin nasıl olur da MHP’den seçildiğini soran Şenel, “Her zaman CHP’nin birinci parti çıktığı Kiraz’da gizli bir koalisyon yapılmıştır” diye konuştu. Kiraz Belediye Başkanı Saliha Şengül ise AKP’ye üye olduğunu bugüne kadar bilmediğini belirterek “Babam AK Parti Kiraz ilçe başkanı olduğu dönemde beni üye yapmış olabilir” dedi. Birinci Dünya savaşında, Rusya’ya karşı başlatılan Sarıkamış harekâtı sırasında Allahuekber Dağları’nda donarak şehit olan 90 bin asker, dün yurt genelinde düzenlenen törenlerle anıldı. Türkiye’nin dört bir tarafından gelen 7’den 70’e her yaştan 30 bin kişi, Kars’ın Sarıkamış ilçesinin Kızılçubuk Köyü’nde buluştu. “Asımın Nesli Asrın Yürüyüşünde, Gök Allahuekber, Yer Allahuekber” sloganıyla düzenlenen yürüyüşe TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Kars Valisi Günay Özdemir, Kars Belediye Başkanı MHP’li Murtaza Karaçanta, milletvekilleri, askeri ve mülki yetkililer ile öğrenciler katıldı. Sarıkamış’ın kamuoyuna mal edilmesinde önemli katkıları olan ve geçtiğimiz yaz Sarıkamış’ta silahlı saldırıya uğrayan ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez “can güvenliği” olmadağı gerekçesiyle yürüyüşe katılmadı. Yürüyüşe katılanlara kamyonlarla erzak, Türk bayrağı dağıtıldı ve şehitler için Kuran okundu. Yürüyüş öncesi TBMM Başkanı Çiçek’in isminin anons edilmesi ardından bazı kişiler programın geç başladığını belirterek tepki gösterdi. “Yuh” sesleri ve tepkiler zerine Çiçek “Burada programın 10.30’da başlayacağı davetiyede yazılı. Saatlerinize bir bakın. Hayatım boyunca hiçbir randevuma geç kalmadım” dedi. Daha sonra katılımcılar dev bayraklarla “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganlarıyla eksi 10 derece olan soğukta 8 kilometrelik Şehit Kurmay Albay Faruk Sungur yolunu izleyerek Yukarı Sarıkamış Mahallesi’ndeki tören alanına yürüdü. SoloTürk de bir gösteri uçuşu yaptı. Pek çok ilde de öğrenciler Sarıkamış şehitlerini andı. Urla’da kaçak villalar için sit davasında keşif bekleniyor deneyiminden süzülüp günümüze taşınmış bu tür sözlerin mutlaka yaşanmış karşılıkları da vardır. Tarihin belli dönemlerinde hırsızların her şeyi yapma gücüne ulaştığı, iktidarını sarsılmaz sandığı zamanlar olmuştur. Ama bunların hiçbiri kalıcı olmamıştır. Dahası kendi sonlarını kendileri hazırlamıştır. Bazen hırsızlığın, yolsuzluğun söylentisi bile gerçeğinden daha etkili olmuş, iktidar sahiplerini alaşağı etmiştir. Bunun somut örneği yakın geçmişteki merkez sağın iki partisidir. ANAP ve DYP, 1990’lı yıllara yüzde 20’lik oy dilimi ile başa baş girdi. İki parti 10 yıl boyunca adım adım eridi. Bunun bir nedeni de karşılıklı yolsuzluk suçlamasıydı. Parti liderleri bu gölgeyi yok etmek bir yana gölgenin parçası oldular ve sağ seçmeni AKP’ye mahkum ettiler. AKP de ciddi bir hedef planlaması ile merkez sağı önce kendi yelpazesinin bir parçası yaptı, devamında içinde eritti. AKP içinde eriyen merkez sağ siyasetçilerin kimi o kadar AKP’li oldu ki, kökten AKP’lileri bile geçtiler. HHH AKP bugün merkez sağdaki iki partinin 1990’lı yılların ortasındaki görünümünü yansıtıyor. Daha güçlü görünebilirler, ama siyasette güçlü olmak buzdan kulelerde otumak gibidir. Sıcaklığı ayarlayamazsanız ya da ısı ayarı elinizden çıkarsa sonucunu çok geçmeden görürsünüz. AKP cumhurbaşkanı olarak her şeye hükmetme gücünü kendinde gören Erdoğan, AKP başbakanı olarak Davutoğlu’nu özel kalem müdürü gibi kullanıyor. Bu unvanı kabul etmeyen Davutoğlu özel kalem müdürlüğü bir yana Başbakanlık koltuğu ile koruma müdürlüğü koltuğu arasında gidip geliyor. Dışişleri Bakanlığı taşıma binalarda geçen Davutoğlu, başbakanlığında da aynı kaderi yaşıyor. Adeta bir kamu kuruluşunda Başbakanlık memuriyeti yapan bürokrat görünümünde. Arada bir öfkelenmek istiyor, ama bunun da kendisine yakışmadığını fark ediyor. HHH Bugün TBMM Soruşturma Komisyonu’ndaki oylama böyle bir siyasal iklimde yapılacak. Son anda bir değişiklik ya da erteleme kararı olmazsa, 4 eski bakanın Yüce Divan’a sevki oylanacak. AKP’nin 9 üye ile tartışmasız sayısal üstünlüğü var. Ancak bu üstünlük oylamayı kolaylaştırmıyor. 1725 Aralık sürecini tamamen AKP’ye yönelik bir darbe girişimi olarak gören AKP yönetimi, bu dönem ortasına oturan 4 eski bakanın Yüce Divan’a oturmasını istemiyor. Bir bakan bile Yüce Divan’a gönderilirse, tez çökecek. Bu nedenle Ankara’daki hava eski bakanların AKP oylarıyla aklanacağı yönünde. Ancak iş burada bitmiyor. Komisyon oylaması kesin sonuç değil. Karar Meclis Genel Kurulu’na gelecek. Burada gizli oylama ile son karar verilecek. AKP grubu içinde, 4 eski bakanın suçlusuçsuz olması bir yana, gelinen noktada Yüce Divan sürecinin işlemesi, gerçek son kararın orada verilmesi yönünde. Özellikle 3 dönem kuralı gereği bu yıl vekilliği sona erecek 70 kişinin bu yönde oy kullanabileceği konuluşuyor. Ancak Erdoğan onlara karşı da havuçsopa yöntemini işletiyor. Bir yandan aba altından sopa gösteriyor bir yandan kaçak saraydan oda gösteriyor. Kendilerine ve yandaşlarına yaptıkları ayrıcalıkları meşru göstermek için Kuran’dan ayetlere sığınacak kadar ileri giden iktidar, bu kafayla Yüce Divan’a bakan göndermez. Kendisi Yüce Divan olur. Sonu da geçmişteki örnekler gibi olur... Villalar yasa bekliyor EMRE DÖKER İZMİR İstanbul’da 25 Aralık 2014 tarihinde başlatılan ancak daha sonra kapatılan yolsuzluk soruşturması fezlekesinde işadamı Mustafa Latif Topbaş tarafından dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a, armağan edildiği ileri sürülen sit alanı üzerindeki villalara ilişkin yargı sürecinin geciktirildiği iddia edildi. İzmir Barosu’ndan avukat Şehrazat Mercan, villaların olduğu koydaki sit derecesinin düşürülmesine ilişkin açtıkları davada 9 aydır mahkemenin keşif kararı vermediğini belirterek “Burada İmar Yasası’ndaki değişikliği bekliyorlar. Eğer yasa geçerse villalar yasal statüye kavuşacak. Mahkeme iptal kararı verse bile villallar yıkılamayacak” dedi. İmar Yasası değişikliğinden, kaçak yapıldığı belirtilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile İstanbul 3. Köprü ve havalimanı projelerinin de yararlanacağı belirtiliyor. CHP milletvekilleri Alaattin Yüksel, Musa Çam ve Rıza Türmen, Çevre ve Ekoloji Hareketi avukatlarından (ÇEHAV) 31 kişi ile eski İzmir İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci, villaların bulunduğu 20 hektarlık alanın sit derecesinin 1’den 3’e düşürülmesi üzerine İzmir 2. İdare Mahkemesi’ne dava açmıştı. Ayrıca bölgede yaşayan yurttaşlarla İzmir Barosu ve TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’da dava açmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı ve Torba Yasa’ya eklenmesi planlanan İmar Yasası’ndaki değişikliklerle, kaçak yapıların kurtarılacağı belirtildi. Mercan, “Fezlekede yer alan tapelerde, villa sahiplerinin bilirkişilere 130 bin lira gönderip sit derecesinin düşürülmesi için rapor hazırlattığı öne sürülüyor. Biz buna dava açmıştık. Dosya tamamlandı, keşfe hazır ancak hareket yok. Umarım mahkemeler kimseye bakmadan karar verir” dedi. Ehliyetsiz sürücü dehşeti : 1 şehit KAYSERİ (DHA) Melikgazi’de M.Y. Ö. (14) ile kardeşi O.N. Ö. (12), annesi Hülya Ö’ye ait otomobilin anahtarını alarak evden çıktı. İddiaya göre, 2 kardeş, 3 arkadaşını da alarak Erciyes Caddesi’ne çıkan M.Y.Ö, bu sırada oradan geçmekte olan piyade er Şahin Taşkın’ın kullandığı askeri ambulansa çarptı. Ambulans, kanala düştü. Kazada, 3’ü asker 8 kişi yaralandı. Durumu ağır olan er Taşkın, kaldırıldığı hastanede müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. İstanbul Haber Servisi Galatasaray Lisesi önünde dün toplanan işçi aileleri, işçi hastalıklarına ve ölümlerine dur demek için “37. Vicdan ve Adalet Nöbeti”ni tuttu. “Kaza Değil Cinayet”, “Doğal Afet Değil Cinayet” dövizleri ile iş kazalarında yaşamını yitiren yakınlarının fotoğraflarını taşıyan ailelere, 2015’in ilk nöbetinde CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve gazeteci Ahmet Hakan’da destek verdi. Tanrıkulu, İş kazası ve meslek hastalıklarının Türkiye’nin görülmeyen büyük bir dramı olduğunu belirterek, “Sadece geçen ay iş kazalarında ölenlerin sayısı 127. Geçen yıl bin 886 kişi yani 6 kez Soma cinayeti kadar toplam insan iş kazalarında ölmüş” dedi. Vicdan ve adalet için buluştular Anlaşıldı, AKP’nin tepelerinde konuşlanmış adamlar yüzünden bu ülkenin ve hatta dünyanın çok ciddi, çok yakıcı konularına eğilme fırsatı bulamayacağız. Adamların her biri, her gün bir inci savuruyor ve bencileyin gazeteci tayfasına da “Bunu tırmıklamazsam çatlarım” hesabıyla klavyeye yumulmak düşüyor. Yazılması gereken sahiden de yakıcı, sahiden de önemli konular ha bire erteleniyor. Mesela, 2015 seçimleri yaklaşıyor ve HDP seçimlere parti olarak girme kararı verdi. HDP seçime parti olarak girerse barajı aşabilir mi, aşamaz mı? Aşarsa ne olur, aşamazsa ne olur? Mesela, Ukrayna kördüğümünün ardından AB destekli ABD, Putin’i ekonomik olarak köşeye sıkıştırmak için hareketlendi. Putin bu ekonomik saldırıyı göğüsleyebilecek mi; yoksa finans dünyasında geçen bir Soğuk Savaş dönemine mi giriyoruz? Mesela 2014 sonunda ve dolayısıyla 2015 başında “tavan” yapması beklenen petrol “taban” yaptı, epey dibe çakıldı. Türkiye gibi enerjide tümüyle dışa bağımlı ülkeler için bu iyi. Ama petrol üreten ve geliri ağırlıklı olarak buna dayanan ülkeler için de kötü. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki bu çok köklü düşüşün kaçınılmaz sonuçları olacak. Acaba bu düşüş, önemi büyük ölçüde petrol okyanusları üstüne yüzmekten kaynaklanan Ortadoğu’da “hayırlara mı vesile” olur, yoksa kan dereleri kan ırmaklarına mı dönüşür? ‘Yani Abi, It Is A Pencil, Gibi’… Mesela… Anladınız… Evet, bunları yazmak gerek ve siz tam bilgisayar başına geçerken adamın biri “Kadın spiker seyredilmez, günahtır” deyiveriyor. Bir başkası “Gebe kadınlar sokağa çıkmasın” buyuruyor. Bir öteki “Çalışan kadın fuhuşu teşvik ediyor” fetvasını savuruyor. Cüppeli Hoca diye anılan tuhaf adamcağız, “Noel Baba yerine Cüppeli Ahmet Hoca’yı seyredin diyenler var. Valla iyi fikir” deyip müşteri avına çıkıyor. Gazeteci milleti de “Bugün bunu yazmazsam çatlarım” deyip öteki konuları erteliyor. Tıpkı bugün benim de yaptığım gibi… HHH Nasıl yazılmaz? Adam 1986’ya kadar “heimatlos” (vatansız) olarak yaşadığı Türkiye’de önce üç büyük hastanenin sahibi oluyor, ardından da Sağlık Bakanlığı koltuğuna oturuyor. Eh bu kadar hızlı ve baş döndürücü yükselişin ardından artık insanların nasıl düşünmesi, neyi nasıl yapması, hangi yaşam değerlerine sahip olması ve savunması gerektiği üstüne fetva verecek olgunluğa ve yeterliliğe ulaştığına inanıyor. Nitekim fetvayı da patlatıyor: “Annelik bir kadın için en büyük kariyerdir.” Duyuyorsunuz ve “Yok canım dememiştir. Adam koskoca sağlık bakanı, bu ölçüde saçmalamış olamaz” diyorsunuz. Siz bunları derken bakandan ikinci fetva geliyor: “Bir erkek için de babalığın üzerinde bir kariyer görmüyorum.” Haydaaaa, bütün önemli konular çöp sepetine… Mesela Elif Şafak roman yazmaya ara verip Bakan’a laf yetiştiriyor. Mesela TV’ler akşam bültenlerinde ana haber olarak bu ciddi (ciddi?) konuyu seçiyorlar. Mesela eş, dost, arkadaş sohbetlerinde laf dönüp dolaşıp bu konuya geliyor ve kiminde kahkahalar patlıyor, kiminde “N’olcak bu memleketin hali” sorusuna geçiliyor. Peki, koskoca bakan o tuhaf cümleyi niye kurdu ve ardından ikinci tuhaf cümle ile niye tüy dikti? Cevap vereceğim: Kötü niyet aramayın. Gündem saptırmak gibi bir cinlik de aramayın. Sağlık Bakanımız “kariyer” teriminin anlamını bilmiyor. Hepsi bundan ibaret. Meclis albümündeki biyografisinde “Orta derecede Yunanca, İngilizce, Arapça bilir” yazıyor. Deneyimine güvendiğim Ankara gazetecisi bir meslektaşıma “orta derece”den ne anlaşılması gerektiğini sordum. Telefonda omuz silktiğini bile gördüm galiba: Yani abi İngilizcesi “İt is a pencil” ya da “Mister Brown goes to the see side” düzeyinde demektir. Senin anlayacağın “Van minüt” ingilizcesinden mek parmak ötede… Tahmin etmiştim. Benim bildiğim “kariyer”, bir meslekte kıdem ve başarıyla elde edilen yükselme anlamında bir terim. Biri “Akademik kariyer yapmak istiyorum” dediğinde, onun bir üniversitede bilim insanı olarak kalacağı, araştırmalar yapıp mesleğinde yükseleceği, doçent, profesör filan olacağını anlarız. Eğer “Annelik mesleğinde ilerlemek” ya da “Babalık mesleğinde yükselmek” gibi cümleler saçma değilse, annelik ya da babalıkta kariyer yapmak da saçma değildir… Bizim sağlık bakanına gelince, o “Annelik ve babalık çok önemli, çok değerlidir. İnsan mesleğindeki başarıları ile filan değil, iyi bir anne ve iyi bir baba oluşu ile övünmelidir” gibi bir şeyler söylemek istedi. Ancak sözlerinin etkili olması için arada kariyer gibi Türkçe olmayan, Latince kökenli bir sözcüğü kullanıverdi. Olay bundan ibaret. Bakan masumdur… Bu kadar açıklamadan sonra durup dururken Aziz Nesin’in “Yarım aydını ele veren, cümlelerinin içine yerli yersiz yabancı sözcükler sokuşturmasıdır” bilge sözünü hatırlayan bencileyin kötücül gazetecilere ise ne desen boştur… ‘İngiltere’de de yargılanacaklar’ İstanbul Haber Servisi İsrailli komutan ve askerlerin Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine Akdeniz’in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin İngiltere’de de yargılanacağı bildirildi. İHH İnsani Yardım Vakfından yapılan açıklamada, Mavi Marmara’nın İngiltere vatandaşı olan yolcuları şikayeti üzerine İngiltere’de yasal sürecin başladığı hatırlatıldı. Açıklamada saldırı ve suçların mahiyetinin savaş suçu niteliğinde olması sebebiyle “SO15 War Crimes Özel Operasyonlar Bölümü”nün Savaş Suçları Birimi’nde incelemelerin sürdüğü belirtildi. HDP’li Bozlak yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uzun süredir kanser tedavisi gören HDP Adana Milletvekili ve eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak yaşamını yitirdi. Ankara’da Güven Hastanesi’nde tedavi gören Bozlak dün akşam saatlerinde yaşama veda etti. Prostat kanseri olan Bozlak’ın tedavisinin yaklaşık 3 aydır devam ettiği ve kanserin ilerleyerek boynuna sıçradığı öğrenildi. HDP, Bozlak’ın ailesine ve yakınlarına başsağlığı diledi. İZMİR (DHA) Güçbirliği Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Zorlu’nun annesi 86 yaşındaki Ayhan Seferaz Zorlu, İzmir Alsancak’ta yaşadığı evinde hayatını kaybetti. Seferaz Zorlu, fakirlere yaptığı yardımlarla bilinen bir hayırseverdi. Seferaz Zorlu’nun cenazesinin, yarın Hocazade Cami’nde kılınacak öğle namazının ardından Hacılarkırı Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Zorlu ailesinin acı günü C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle