23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2015 PAZARTESİ 4 HABERLER çifte soruşturma ALİCAN ULUDAĞ Ergenekon heyetine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetiyle ilgili iki ayrı soruşturma daha açtı ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3. Dairesi, Ergenekon davasında yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında özel yetkili mahkemelerin kapatılmasına karşın görevine devam edip Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlaline de direnerek 67 kişinin tahliye talebini reddetmesi olayını soruşturma kararı aldı. Daire ayrıca, Ergenekon heyeti hakkında Silivri Cezaevi’ndeki duruşma aralarında tavandan sarkıtılan mikrofonlarla salonu dinleyip sonrasında bunların kayıtlarını imha etmesiyle ilgili de soruşturma açtı. 12 Ekim’de yapılan seçim sonrası üyeleri yeniden belirlenen HSYK, bir dönemin yargılamalarını mercek altına alındı. Bu kapsamda HSYK 3. Dairesi, Ergenekon davasındaki usulsüzlüklere ilişkin şikâyetleri değerlendirdi. Bu şikâyetlerden biri de Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yasayla kapatılması Hayat Bana Ne Verdi? “Bakalım, 2015 yılı bize ne getirecek!” Bu iki sorunun yanıtı piyango biletlerinde, burçlarda, fallarda aranıyor. Olumlu bir yanıt alınmayınca da “şanssızlık”, “talihsizlik”, “kısmetsizlik” sorumlu tutuluyor. Elbette bir de “kaderim böyle” tesellisi var. Gerçekten böyle mi? Hayatta “şanslılarşanssızlar’’, “kısmetlilerkısmetsizler” mi var? Yoksa bunlar avunma mı, teselli arayışı mı? Kadere inanmak insanın bir sığınak arayışı mı? “Türkiye buna layık değil” klişesi de var. Gerçek mi? Türkiye bugün içinde bulunduğu duruma layık mı, değil mi? İnsan hayatında elbette rastlantılar var. Toplum hayatında da elbette kesişmeler var. Aslında, rastlantı dediğimiz de çeşitli vektörler arasındaki kesişmelerdir. Koşullar, olaylar, kişiler birbiriyle çeşitli zamanlarda ve mekânlarda kesişir. Bu kesişmelerin sonuçları da hangi etkenlerle belirlenir. Birinci etken, insanın farkındalığıdır. Farkındalık, karşılaşılan şeyin ne olduğunu, nasıl olduğunu, neden olduğunu anlamak demektir. Farkındalık, kişinin bakış açısına, perspektif genişliğine, vizyon derinliğine göre değişir. İkinci etken, kişinin neye hazır olduğudur. Bunu belirleyen de kişinin birikimidir, donanımıdır. Üçüncü etken de kişinin neyi hak ettiğidir. İnsan ancak hak ettiği şeyle rahat eder, ona güven duyabilir. Bu üçlü, her rastlantı için geçerlidir. Bir piyango bileti ile büyük ikramiye kazanan kişi, o büyük miktarda paranın farkındaysa, onu kullanmaya hazırsa, onu hak edecek durumda ise o para işine yarar; değilse o para onun felaketi olur. Bir orkestra şefi ile tanışan birisi, iyi bir kemancı değilse bu tanışma görüşmüş olmaktan öteye geçmez; ama iyi bir kemancının hayatı değişebilir. Hayat size ne mi verecek? Hiç merak etmeyin, siz neyin farkında iseniz, neye hazırsanız, neyi hak ediyorsanız onu verecek. Hayat hiç kimseye bir şey vermez. Hayatın verdiği sanılan şey, sizin ona verdiğinizin size geri dönüşüdür. “Kaderiniz sizin elinizdedir” sözünün anlamı da budur. Önemli olan “yaşadığınız yıllar” değil, “yıllarda yaşadığınız”dır. Ama insanoğlu, yaşadığı her şeyi kendi dışından beklediği için, yaşadıklarını kendi dışındaki etkenlere bağladığı için, elbette kaderi de kendi dışından belirlenecektir. “2015 yılından neler bekliyorsunuz” sorusu yanlış sorudur. Onun için de yanıtlar basmakalıptır, klişedir. Huzur mu bekliyorsunuz? Barış mı bekliyorsunuz? Refah mı bekliyorsunuz? Peki, “Siz, kendinizden ne bekliyorsunuz?” Beklediğiniz şeyler için ne yapmayı düşünüyorsunuz? 2015 yılındaki hayatınız için ne gibi sorumluluklar almaya hazırsınız? Elde etmek istediğiniz şeyleri hak edip etmediğinizi kendinize soruyor musunuz? Hak etmeden elde eden insanlardan hesap sormak gibi bir göreviniz olduğunu düşünüyor musunuz? “Türkiye bu olanlara layık değil” derken ne demek istiyorsunuz? “Türkiye’yi ne olarak düşünüyorsunuz?” Türkiye siz değil misiniz? Türkiye, sizler değil mi? Eğer bu durumu beğenmiyorsanız, bunu değiştirmek için siz ne yaptınız? Bu konuda sizin de sorumluluğunuz olduğunu düşündünüz mü? Yoksa, sizin dışınızdaki herkesi sorumlu sayıp onları eleştirmekle mi yetindiniz? Ben, 2015 yılından ne mi bekliyorum? İnsanların bu soruları kendilerine sormalarını bekliyorum. Her insanın yaşamın her parçasından sorumluluk duymasını istiyorum. Her insanın insanlardan, ülkesinden, doğadan sorumluluk duymasını bekliyorum. Her insanın yapılan her haksızlıktan, adaletsizlikten, eşitsizlikten kendisini sorumlu tutmasını bekliyorum. 2015 yılında, yüzyıllar öncesinden gelen bir sese, Sokrates’in sesine kulak vermelerini, “Sorgulanmayan hayat, hayat değildir’” sözünü dinlemelerini bekliyorum. Bütün beklentim budur… HSYK 3. Dairesi, bir dönemin usulsüz yargılamalarına imza atan ve yasayla kapatılan DİNLEYİP DİNLEYİP SİLMİŞLER Geçen hafta HSYK 3. Dairesi’nin mahkemenin 40 bilgisayarının hard disklerini sildirmek suçundan Hüsnü Çalmuk hakkında soruşturma başlattığı basına yansımıştı. Bu soruşturmanın ayrıntıları da ortaya çıkmaya başladı. Alınan bilgiye göre, kurul sadece Hüsnü Çalmuk’a değil Ergenekon heyetinin diğer üyeleri hakkında da soruşturma yürüttüğü kaydedildi. 40 bilgisayar hard diskinde özellikle Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda tavandan sarkıtılan mikrofon ve kameralar ile duruşma aralarında yapılan dinlemelerin kayıtlarının silindiği öğrenildi. HSYK duruşma aralarında salonun dinlenmesine ilişkin ayrı bir inceleme sürdürüyordu. Müfettişler, özellikle heyetin hangi konuşmaları dinlediğini bulmaya çalışıyordu. Bu kayıtların silinmesinin, yasadışı dinleme suçunda delil karartma olduğu belirtildi. ve Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen 67 kişinin tutukluluk halinin devamına karar vermesi olmuştu. Anayasa Mahkemesi, 6 Mart’ta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un başvurusu üzerine “özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından do layı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında anayasanın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine” hükmetmişti. Yüksek Mahkeme, bunun gereğinin yapılması için kararı mahkemeye göndermişti. Aynı gün de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını düzenleyen yasayı onaylamıştı. Yasanın yine aynı gün Resmi Gazete’de ya yımlanarak yürürlüğe girmesiyle özel yetkili mahkemeler tarih olmuştu. Bu nedenle Ergenekon davasına genel yetkili ağır ceza mahkemesinin bakması gerekiyordu. Ancak bu sırada ilginç bir şekilde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bir açıklama yaparak TBMM’nin kendilerini kapatamayacağını belirterek meydan okudu. Mahkeme, Ergenekon davasında 67 tutuklunun da tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme, kendisinin yetkili olduğunu belirten İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ise dosyayı göndermeyi reddetmişti. HSYK 3. Dairesi, bu olay üzerine kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı Hasan Hüseyin Özese, üyeler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk inceleme başlatmıştı. Yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporu görüşen HSYK 3. Dairesi, bu hâkimler hakkında soruşturma izni verdi. Soruşturma kapsamında Ergenekon davasında gerekçeli kararın 7 ay boyunca yazılmaması da ele alınacak. ERDOĞAN 4 BAKAN İÇİN AKLAMA İSTİYOR, YÜCE DİVAN DARBE İLE İLİŞKİLENDİRİLİYOR Yüce Divan oylaması bugün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis Soruşturma Komisyonu’nda rüşvet almak, nüfuz ticareti yapmak ve görevi kötüye kullanmakla suçlanan 4 eski bakan ile ilgili Yüce Divan oylaması bugün yapılacak. Komisyonda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın isteği doğrultusunda Yüce Divan kararının çıkmayacağı belirtiliyor. Komisyonun CHP’li üyelerinden Erdal Aksünger, iktidara yakın gazetelerin “Yüce Divan darbeye destek olur” yönündeki manşetlerini ise “algı yönetimi” olarak değerlendiriyor. Aksünger, “Zaten her şeyi darbeye sokuyorlar, ama yolsuzluklar o torbaya sığmaz. Erdoğan’dan talimatlar gelmiş herkese. Havuz medyasına, milletvekillerine, Başbakan’a talimatlar gelmiş. Algı yaratıp tüm kamuyounu bir yere yönlendirmeye çalışıyorlar” diyor. Bütçe görüşmelerinin ardından başlatılan iki haftalık tatilin ardından Meclis haftaya Yüce Divan oylaması ile başlayacak. 22 Aralık’ta düzenlenen toplantıda ertelenen komisyonda yapılacak oylamada eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ile eski Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmemesi oylanacak. Oylama bugün saat 14.00’te başlayacak. Bakanlar hakkındaki oylama ayrı ayrı yapılacak. Bakanların işledikleri iddia edilen fiillerin ayrı ayrı oylamaya sunulup sunulmayacağına ilişkin yöntem belirlemesi de bugünkü toplantıda görüşülecek. 8 ay boyunca gündemden düşmeyen komisyon çalışmaları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 bakanın Yüce Divan’a sevk edilmesini istemediği, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bu görüşünü ilettiği, 4 bakan ve bazı komisyon üyeleriyle de görüşerek bizzat devreye girdiği, parti yönetimine de aklama yönünde karar çıkması yönünde baskı yaptığı biliniyor. Oylamanın sonucuna göre eski 4 bakan hakkında aklama kararı çıkarsa, TBMM Genel Kurulu’nda muhalefet partileri “Yüce Divan’a sevk” yönünde önerge verebilecek. Önergenin oylaması gizli yapılacak. Oylamanın ardından oluşturulacak Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu, TBMM Başkanlığı’na sunulacak. Daha sonra rapor, milletvekillerine dağıtılacak. Dağıtım tarihinden itibaren 10 gün içinde de Genel Kurul’da görüşülecek. Görüşmelerin tamamlanması ile birlikte komisyon raporu Genel Kurul’da gizli oylamaya sunulacak. Bu da AKP’nin “fire” korkusu yaşamasına neden oluyor. Fire olasılığının iki kaynağından birini 3 dönemini dolduracak milletvekilleri, ikincisini ise “Yüce Divan’da aklanma” tezi oluşturuyor. Fire korkusu, “ikna kulisleri”ni de beraberinde getiriyor. Eski 4 bakanın Yüce Divan’a sevki için Meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu yani 276 oy yeterli olacak. Normal takvime göre tüm bu sürecin 29 Ocak’a kadar tamamlanması gerekiyor. Yüce Divan’a sevk kararı alınırsa TBMM Başkanlığı dosyayı Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderecek. Öte yandan, Meclis Soruşturma Komisyonu’nun toplantı tarihine kısa bir süre kala hükümete yakın gazetelerde, Yüce Divan yargılamasının AKP’ye dönük bir darbe girişimi olduğuna ilişkin haberler yapıldı. “Yüce Divan darbeye destek olur” ifadeleri ile manşetten verilen söz konusu haberlerin algı yönetimi amacını taşıdığını dile getiren komisyonun CHP’li üyesi Aksünger, “Darbe diye yutturmaya çalışıyorlar. Zaten her şeyi darbeye sokuyorlar, ama yolsuzluklar o torbaya sığmaz” diye konuştu. Erdoğan Bayraktar Muammer Güler Egemen Bağış Zafer Çağlayan ağış’tan son dakika tweet’leri Oylama gününün öncesinde Egemen Bağış’ın tweet’leri dikkat çekti. Hükümete yakın gazetelerdeki yazarların Yüce Divan ile ilgili yazılarını paylaşan Bağış, yazıların başlıkları üzerinden “Yüce millet karar vermişken Yüce Divan’ın lafı mı olur”, “Yüce Divan: Darbe girişiminin son perdesi”, “Darbeciler kazanmasın”, “Yolsuzluk davası olduğuna inanan ya gaflet içindedir, ya dalalet ya da hıyanet”, “Siyasilerin darbecilerin tuzağına düşmemesi gerekiyor” mesajları verdi. B İstanbul Haber Servisi “Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır” sözleriyle gündemde olan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, oylama öncesi Habertürk’e yaptığı değerlendirmede Yüce Divan’ı tuzak olarak nitelendirdi. Müezzinoğlu oylama ile ilgili yöneltilen “Yüce Divan’ı size tuzak kuran sistemin bir parçası olarak mı görüyorsunuz?” sorusuna, “Ana unsuru olarak görüyorum. Yüzde 47 oy almış bir parti olarak Anayasa Mahkemesi’nden 2008’de bir oyla kurtulduk. Kurtulan AK Parti değildi, milletin sorumluluk verdiği bir siyasi partiydi. Ve bir oyla kurtuldu... Tam da kurtulmadı, maddi ceza yedi. Kamu vicdanı bunu Yüce Divan olarak görebilir mi? Öyle algılasaydı yüzde 50 oy verir miydi? Millet iradesine tuzakların farklı adresleridir bunlar” yanıtını verdi. Müezzinoğlu’na göre Yüce Divan tuzak Yolsuzluğun olmadığı kurum, parti yokmuş Yurt Haberleri Servisi AKP Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün, yolsuzluğun olmadığı hiçbir kurum ve partinin olmadığını savunarak, Halkbank Genel Müdürü’nün evinden çıkan ayakkabı kutularındaki paraların ise emanet para olduğunu ileri sürdü. Gumushane. gen.tr’de yer alan habere göre Üstün, Aslan’ın evinde ayakkabı kutususundan çıkan paralarla ilgili olarak şunları söyledi: “Tesadüfen olduğum bir ortamda bir milletvekili arkadaşımız telefonda biriyle konuşuyordu. Halk Bankasının genel müdürüymüş. O para Makedonya üniversitesinin parasıydı...” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle