19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2015 PAZAR 6 Türkiye “laik cumhuriyet” olma özelliğini hızla yitiriyor, bir din devletine doğru geriliyor. Bu yalnızca devleti yönetenlerin, iktidar partisinin planı, programı nedeniyle değil, onlara güç veren farklı cemaatlerin aşağıdan hareketleri; hegemonya, mahalle baskısı kurma yolunda attıkları adımlar nedeniyle de böyledir. İktidar partisinin siyasi düzlemde, yasalarda attığı adımların geri alınması mümkün olsa bile, cemaatlerin geniş kesimlerdeki etkileri, dayattıkları ya da “rıza” ile benimsettikleri yaşam tarzlarının, eğitimin ve kültür alanının özgürleşmesi kolay olmayacaktır. HHH Bu ikili çabanın sonunda Osmanlı’nın son dönemindeki tartışmalara geri dönülmüş, aydınlanmanın, Kurtuluş ve Kuruluş’un en önemli kazanımı laiklik kısa bir süre ve süreç içinde neredeyse ortadan kalkmıştır. “Laiklik”, yalnızca farklı dinlerden olanlara tanınan bir hak olarak; Osmanlı’nın ilk anayasasındaki “Devleti Osmaniye tabiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise bila istisna Osmanlı tabir olunur” hükmüne benzer bir hükümle sınırlandırılmak üzeredir. Bu da Türkiye’nin bir İslam ülkesi, devletin bir din devleti olmasını hasretle bekleyenleri ve nihayet bu amaçlarına ulaşmış olanları rahatsız etmeyecektir. HABERLER Bilinç Kaymasına Karşı HHH Türkiye’yi her ne koşulda olursa olsun yönetmeyi bırakmayacaklarının işaretlerini verenlerin, laikliğin ortadan kaldırılmasına öncelik ve ağırlık verdikleri, iktidarın devamını sağlayabilmek için de yeni önlemleri, baskı yasalarını hızla yasalaştırmaya çalıştıkları ortada. Laikliğin ortadan kaldırılması işinde Milli Eğitim Bakanlığı bir üs gibi çalışıyor; medya ve özellikle TV kanalları hem devlet hem özel sektör hem de cemaatler tarafından kullanılmaktadır. Muhalefet partileri durumu tespit etmekle, kayda geçirmekle yetiniyorlar. Sokağın çabaları ise henüz sonuç alacak nicelik ve nitelikte değildir. HHH Laikliği savunanlara, direnenlere karşı her türden yöntemin kullanıldığını da görüyor, biliyoruz. Kendi “anlayış ve kültürlerine” aykırı gördükleri her ifadeyi “din düşmanlığı” olarak yaftalamakta gecikmiyor, linç yöntemlerine başvurmakta bir an olsun tereddüt etmiyorlar. Sığlıkta sınır tanımayan “din âlimleri”, her gün yeni bir “fetva” ile kendi yoksul, çağ dışı “kültürlerini” yaygınlaştırmayı militanca, yani planlı ve radikal bir biçimde her türden hurafeye açık, uygun toplumsal zeminde sürdürüyorlar. Radikalleşmede sınır tanımayacaklarını IŞİD ya da El Kaide gibi örgütlere sempatilerinden, söylemlerinden anlayabilirsiniz. HHH Laiklikle savaşan militanlarının kadınları çarşafa sokmadan, iş hayatından çekmeden ve nihayet eve kapatmadan kendilerini başarı kazanmış saymayacakları da anlaşılıyor. Şimdi toplumsal bilinç kaymasını ciddiye almayan bazı arkadaşların “TV’de kadın sunucuyu izlemek günahtır” diyen “fıkıhçı”nın sözlerini fantezi olarak algılamaları, gülüp geçmeleri doğrusu yalnızca aymazlık olacaktır. Gerçekte bu ve benzeri sözler hiç küçümsenmemesi gereken, toplumsal bilinç kaymasını gerçekleştirme görevini hevesle yerine getiren militanın etkili, işlevli sözleridir. HHH Laiklikle hesaplaşmada hızlı adımlar atan iktidarın bu konuyu Kürt meselesini kendince çözmek için de kullanmaya hazırlandığını, hatta başladığını gösteren işaretler de var. Hizbullah’ın yasal siyasi hareketi olarak ortaya çıktığını herkesin bildiği siyasi parti, bölgede hızla örgütlenmektedir. Laik, seküler bir hareket olduğu iddiasını hâlâ sürdüren Kürt siyasal hareketini bu açıdan köşeye sıkıştırmaya başlamıştır ve bu planı iktidarla eşgüdüm içinde yürütmektedir. HHH Laik cumhuriyetin yeniden kurulması için önce nelerin yitirildiğinin iyice anlaşılması, yalnızca siyasal iktidarın planları ve eylemlerine karşı savaşmakla yetinilmemesi gerekiyor; nerede laiklik karşıtı bir hareket, söz, eylem, saldırı varsa orada karşılık verilmesi, toplumsal bilinç kaymasına karşı sıkı bir kültürel savaşın göze alınması yaşamsal önem taşımaktadır. Derinleşen baskı rejimine karşı mücadelenin ideolojik altyapısında laiklik önemli bir yer tutuyor. Türkiye’de burjuvazi kendi düzenini koruma yeteneğine sahip ve istekli değildir. Bu nedenle laik cumhuriyet için mücadele burjuvaziye rağmen, toplumsal bir halk hareketi olarak, aşkın bir aydınlanma anlayışı ile yürütülebilir ve öyle de yürütülmelidir. Siyasi Ahlaksızlığın Çukuru Hürriyet bir süredir 2010 öncesi ve sonrasında emniyetin telefon dinleme skandallarını yayımlıyor. Nesi yeni bunun diyeceksiniz. Hepsini bilmiyor muyuz?.. Hak veririm. Ama cumartesi günkü sayısında yayımladığı telefon dinleme haberinin ayrı ve çok önemli bir yönü vardı. Bu dinlemeleri, 2011 seçimlerini tasarlamaya yönelikti. Seks kasetleri ile devrilen politikacılar için, sahte isimlerle “dinleme izni” alınmış, izlenmiş, tezgâh kurulmuş ve görüntüler çekilmişti... Sonra da tabii, ver elini internet... 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi Türkiye siyasi seks kasetleri olayı ile çalkalandı. Türkiye’de siyasal ahlaksızlığın ve siyasal iktidarlığın hangi b.k çukurlarında örüldüğünün en gözde kanıtlarından biridir bu. CHP ve MHP’de önemli isimler istifa ettiler... Peki bu şantajın altında AKP iktidarının mı, Cemaatin mi yoksa ikisinin birden mi imzası vardı?.. İlk seks kaseti skandalı 2011 seçimlerinden 1.5 yıl kadar önce, Baykal hakkındaydı... Ana muhalefet partisi ve liderine karşı! CHP lideri olaydan kısa bir süre sonra istifa ederken şunları vurguladı, anımsayalım: Bu hukuk ve ahlak dışı bir tertiptir... İktidarın bilgisi, onayı dışında gerçekleştirilemez; ileri teknoloji, meskene tecavüz edilerek kamera yerleştirilmesiyle yapıldı, hileye ve şerre dayalı bir kalleşlik politikasıdır… Hepsi doğru! Baykal Pensilvanya’dan mesaj aldığını, Gülen Cemaati’nin bu tezgâhta rolü olmadığına inandığını söyledi. Ben de o zamanki bir makalemde, Baykal’a, bu açıklamaya fazla inanma, demiştim. İkinci kaset şantajı veya tertibi seçimlerden hemen bir ay önce, 2011 Nisanı’nda MHP’li politikacılara düzenlendi. Sonuçta MHP’nin Bölükbaşı gibi gözde milletvekili adayları istifa etmek zorunda kaldılar. Kasette, sözde MHP’li kılığında veya AKP’ye geçmiş MHP’liler olarak, “tepeden tırnağı” tüm yönetim istifaya çağrılıyordu... Sayıştay’ın TKİ ve TTK raporları, hükümetin iki kurumu da batırdığını gösteriyor Yeni facialar kapıda lira tutarında alacağı bulunuyor. Rapora göre Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirdiği facianın ardından TKİ muhatap gösterilerek 176 maddi ve manevi tazminat davası açıldı. 91 milyon lira tazminat talep ediliyor. Dava sayısının daha da artacağına işaret edilen raporda, idari ve adli faaliyetlerin yakından izlenmesi, alınacak hukuki, idari ve teknik önlemler konusunda hazırlık yapılması istendi. Raporda Şırnak’taki sahalarla ilgili uyarılar da yer aldı. Meydana gelebilecek iş kazalarının önüne geçilmesi talep edildi. TK batıyor Sayıştay’ın TTK raporunda, demirçelik sektörünün kömür talebinin yüzde 60’ının yerli üretimle karşılandığı, Zonguldak havzasının ise bu talebin yüzde 10’unu bile karşılayamayan, stratejik önemini yitirmiş, sıradan bir kömür havzasına dönüştüğü ifade edildi. Rapora göre TTK’nin 2013 yılı faaliyet dönemi 558.6 milyon lira zararla sonuçlandı. Zorunlu olan hazırlık yatırımları için kuruma yeterli kaynak aktarılmadı. Emekli olan üretim işçilerinin yerine yeni işçi alımına da izin verilmedi. 1970’li yıllarda 5 milyon tona yaklaşan yıllık satılabilir taşkömürü üretimi yıldan yıla azaldı. Rapora göre TTK’nin rödovansçı şirketlerden de alacağı bulunuyor. Raporda, birikmiş borçlarını ödemeyen firmalar için sözleşmenin feshi de dahil her türlü önlemin alınması istendi. Amasra İşletmesi’ne ilişkin raporda ise TTK satış fiyatlarının ticari maliyete göre düşük düzeyde kaldığı, satışların zararla sonuçlandığı vurgulandı. Armutçuk İşletmesi raporunda ise ocaklarda üretim yapılan panoların kendiliğinden yanmaya müsait olduğu, bu yangınlarla sık karşılaşıldığı, alınan tedbirlerin ise yeterli olmaması nedeniyle kendiliğinden yanma ile mücadelede başarılı olunamadığı vurgulandı. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Soma’da 301, Ermenek’te 18 madenci “iş cinayetlerine” kurban giderken Sayıştay’ın Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) ile Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) raporları yeni faciaların kapıda olduğunu gözler önüne serdi. Sayıştay’ın TKİ raporunda, 6 bin 773 personelle çalışılacağı öngörülmesine karşın ortalama 6 bin 131 personelle çalışıldığı, yıl sonu personel sayısının ise bir önceki yıla göre 1200 kişi azalarak 5 bin 159 kişiye gerilediğine dikkat çekildi. İşçi sayısının her yıl azalması üretimin aksamasına neden oluyor. İşçi eksiği giderilemediği için üretimde “darboğaz” oluşuyor. Kurumca 22.2 milyon ton tuvönan (işlenmemiş) kömür, 29.2 milyon ton satılabilir kömür üretim programına karşılık, programın ancak yüzde 58’i gerçekleştirilerek 16.9 milyon ton satılabilir kömür üretiliyor. Yeterli dekapaj (açık işletmelerde kömürün üzerini açmak için yapılan işlem) yapılamaması nedeniyle işletmeye hazır cevher rezervleri çok yetersiz düzeyde. Makine parkları konusunda uyarı da yapılan raporda, “ağır iş makinelerinin büyük bir kısmı oldukça yaşlı ve ekonomik ve fiziki ömürlerinin sonuna gelmiş durumdadır” denildi. Bir önceki faaliyet döneminde 33.6 milyon ton kömür satılarak 3.2 milyar lira tutarında net satış hasılatı sağlanmışken 2013 yılında 21.1 milyon ton kömür satılarak 2.5 milyar lira tutarında net satış hasılatı sağlanabildi. alacağı var TKİ fakir ailelere kömür dağıtımı işi de yapıyor. Ancak karşılığını Hazine’den alamıyor. Kurumun, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakıflarına sevk ettiği kömür nedeniyle Hazine’den 1.9 milyar İ stanbul’dan Sarıkamış’a gitmek amacıyla bisikletleriyle yola çıkan sporcular, Kars’taki Ayyıldız Şehitliği’ne ulaştı. Sporcular, buzdan heykelin önünde hatıra fotoğrafı çektirdi. (Fotoğraf: AA) Bir AKP projesi: Tek başına Meclis’te anayasa Seçim öncesi AKP ve liderinin hedefi, Meclis’te tek başına Başkanlık Anayasası’nı yapabilecek bir çoğunluğu (367 milletvekili) ele geçirmekti. Anayasası hazır, masa üzerinde bekliyordu. Bunun gerçekleşmesi ancak MHP’nin seçim barajına takılarak Meclis’e girememesiydi. O zaman AKP’nin, MHP’nin çıkartamadığı milletvekillerinden önemli bir kısmını alma ve 367’yi yakalama şansı bulunuyordu. Oyun, MHP’yi saf dışı bırakma üzerine kurulmuştu. Üç taktikle ilerliyordu Muktedir. Bir yandan bir sürü MHP’liyi partisine devşirerek, MHP’li seçmene de gel gel yapıyordu... Seks kasetleri şantajı ile MHP yönetimini hemen seçim öncesi tümden çökerterek büyük bir seçmen kitlesini kaybetmesi hedefleniyordu (ahlaksız parti imajı)... Üçüncüsü ise RTE’nin seçim alanlarında, Kürt düşmanlığı yapmasıydı. Apo, DSPMHPANAVATAN iktidarı döneminde Türkiye’ye teslim edilmişti. RTE meydanlarda bağırıyordu: Devlet Bahçeli yapamadı ama ben olsam o sırada Apo’yu asardım! Böylece MHP’li seçmene “partiniz biziz” diyordu. İktidarın o stratejisini, seks kasetlerinin amacını o sırada seçimden önce de sonra da çok sık yazdım (Mesela 22 Mayıs 2011 tarihli yazım)... HHH Şimdi güncele, Hürriyet’in haberine dönelim. Tezgâh 2009’da başlıyor. Seçim öncesi istifa eden Deniz Bölükbaşı, Bülent Didinmez ve Cihan Paçacı hakkında, Emniyet Müdürlüğü, Ankara Ağır Ceza’dan dinleme kararı aldırıyor. Ama tezgâha bakın: Bu isimleri adları sanlarıyla yazmıyorlar, telefonlarını yazıyorlar, gerçek adları yerine de mesela “Haydar Baran” gibi isimler yazıyorlar... Peki neden dinlemek istiyorsun sorusuna da “İBDAC üyeleri” olduklarını yazıyorlar. Yani terör örgütü üyeleri... İki MHP’liye de başka terör örgütü üzerinden dinleme kararı aldırıyorlar. Tamam mı! Telefonlarından tüm ilişkilerini izlemeye alıyorlar... İzliyorlar, birtakım ilişkilerini kayda kuyda alıyorlar ve uydurdukları “farklı ülkücülük” isimli, iktidarın tezgâhı olduğu açık bir internet sitesinden yayına koyuyorlar. Ne zaman? Seçime bir ay kala... T Sarıkamış şehitleri anıldı Yurt Haberleri Servisi Sarıkamış harekâtında donarak şehit düşen 90 bin asker harekâtın 100. yılında düzenlenen etkinliklerle anılıyor. Sarıkamış ilçesindeki Gaziler Meydanı’nda önceki akşam toplanan çok sayıda kişi, ellerinde meşalelerle yaklaşık 3 kilometrelik yürüyüşün ardından Yukarı Sarıkamış Şehitliği’ne ulaştı. Aralarında engellilerin de bulunduğu yurttaşlar anıta karanfil bırakarak bir süre dua etti. Bu arada yürüyüşe katılanlardan bazıları üşüdükleri için ateş yakarak ısınmaya çalıştı. Şehitlerini Anma Bisiklet Turu’na katılan ve İstanbul’dan bisikletleriyle yola çıkan sporcular da önceki akşam Sarıkamış’a ulaştı. Bisikletçileri, Sarıkamış’ın girişindeki şehitlik anıtı önünde Sarıkamış Belediye Başkanı Göksal Toksoy ile yetkililer karşıladı. Gece ise Sarıkamış şehitleri için Kazım Karabekir Paşa Camisi’nde Kuranıkerim okundu. Tekirdağ Doğa Sporları ve Havacılık Kulübü üyeleri de dün sabah Hançerlidüzü’nden motorlu paraşüte binerek Cıbıltepe Kayak Merkezi, Soğanlı Dağları ve ilçe merkezinde gösteri uçuşu yaptı. Sarıkamış şehitleri için 100 metrekarelik alana, 150 kamyon kar taşınarak Kars Gülahmet Aytemiz Güzel Sanatlar Lisesi’nden 23 öğrenci tarafından yapılan heykeller dün Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Kars Valisi Günay Özdemir ve yetkililerin katıldığı törenle açıldı. Kardan şehit heykellerinin üzerindeki Türk bayrağını kaldırarak açılışı yapan Bakan Kılıç, kardan heykellerin üzerine karanfil bıraktı. Bakan Kılıç, “Sarıkamış, Çanakkale, Dumlupınar, Zafertepe, Milli Mücadele bunların hepsi iyi hatırlanması gereken, iyi özümsenmesi gereken ve gelecek nesillere bunların anlamını iyi taşınması gereken hatıralarımızdır. Bizi millet yapan, milletimizi millet yapan hatıralarımızdır” dedi. emirkazık’a yürüyüş Niğde’de de “Asımın nesli asrın yürüyüşünde” etkinliği kapsamında Demirkazık Dağları’na yürüyüş düzenlendi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından şehitler için Kuranıkerim okundu. Ardından katılımcılar, Demirkazık köyüne doğru yürüyüşe geçti. Ayyıldızlı bere ile “Sarıkamış şehitleri” yazılı kırmızıbeyaz atkı ve eldivenler takan katılımcılar Türk bayraklarıyla yürüdü. Hazine’den 1.9 milyar D Siyasi analizlerle eylem tam örtüşüyor Çanakkale’nin Yenice ilçesinde maden araması için ağaçlar kesilecek, verimli tarım toprakları kazınacak Yine maden yine orman talanı ÖZLEM GÜVEMLİ Türkiye’de 20 yıldır faaliyet gösteren Kanadalı TECK Madencilik firması, Çanakkale’nin Yenice ilçesi Çakıroba köyü mevkiindeki orman ve ağaçlandırma alanında cam, seramik ve boya sanayisinde kullanılan feldispat arayacak. Gönen Barajı’nın uzun mesafeli koruma alanında kalan maden arama sahasında yapılacak açık ocak işletmeciliği için yine ağaçlar kesilecek, verimli tarım toprakları kazınacak. Çanakkale Valiliği’nin uygun bulduğu feldispat ocağı projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatıldı. Maden ocağı için hazırlanan proje dosyasındaki bilgilere göre ÇED incelemesi yapılacak alan orman ve şahıslara ait tarım arazileri içerisinde kalıyor. Çanakkale’nin 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı’na göre ise maden sahası hem orman hem de ağaçlandırılacak alanlar üzerinde. Aynı zamanda Gönen Barajı uzun mesafeli koruma bandında kalan maden ocağı civarında 22 kuş türü de tespit edildi. 22 kuş arasındaki “Coracias garrulus” (Göz kuzgun), Nesli Tükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesi’nde (IUCN) “tehdite yakın” kategorisinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvuru yapmıştı. Ancak firma, kurşun ocağı yatırımından vazgeçince başvuru dosyasının iadesini istedi. Bu nedenle yeniden ÇED Yönetmeliği kapsamında tekrar proje hazırlayarak eski kurum görüşleri ile birlikte başvuruda bulundu. Çıkartılması planlanan feldispat cevheri yüzeye yakın olduğu için açık madencilik yöntemi kullanılacak. Proje kapsamında 663 hektarlık ruhsat alanı içinde 2 hektarlık ÇED alanı belirlendi. bulunuyor. 12 BİN TON KAZI, 7 BİN TON CEVHER Sahada yapılan rezerv tespit çalışmaları sonucunda; alanda 50 bin tonluk bir feldispat rezervinin mevcut olduğu düşünülüyor. Feldispat üretim faaliyetleri kapsamında; yılda toplam 5 bin ton cevher üretimi yapılacak. 7 bin 500 ton cevher açık ocak madenciliği yöntemiyle çıkartılacak. Yıllık toplam kazı miktarı ise 12 bin 500 ton. Şirket bölgede kurşun ve feldispat olmak üzere iki adet ocak planlamış ve Proje kapsamında orman alanları için gerekli izinlerin alınmasının ardından ağaçlar kesilerek arazideki hazırlık işlemlerine geçilecek. Üretime başlamadan önce 0.25 metre kalınlıktaki toprak kaldırılacak. İşlemin sonunda 2 bin 100 metreküp toprak kazınmış olacak. Arazinin hazırlanması ve sonrasında üretim aşamasında bölgede yoğun toz emisyonları da oluşacak. Maden sahasına en yakın koruma alanı, 130 metre batısında bulunan “kaynak koruma alanı”. Maden sahası aynı zamanda 1. derece deprem bölgesi içinde yer alıyor. ÇED alanına en yakın dirifay, 800 m uzaklıkta yer alan Çakıroba Fayı. Ağaçlar izinle kesilecek AKP’nin seçim stratejisi ile şantaj tam örtüşüyor. Peki bu tezgâhı iktidarın kurduğu konusunda bir şüphe var mı? Benim sıfır şüphem var. Peki bu tezgâhın devlet kurumlarına yaptırıldığı konusunda bir şüphesi olan? İki kurum var: Ya MİT işin içine girdi, ya da Emniyet, veya ikisinin işbirliği ile tezgâhlandı. Emniyet işin içinde: Çünkü mahkemeden dinleme izni alan onlar. Telefonları dinlediler, ilişkileri saptadılar... Sıra ses ve görüntü alımına gelince, devreye MİT girmiş olabilir mi? HHH Bir soru daha: Emniyet kimlerin kontrolünde o tarihte? Tabii ki Cemaatçilerin... Cemaat örgütlenmesinin bu şantajdan doğrudan yararı var mı? Sanmıyorum. Cemaat’in Meclis’e girmemesinden doğrudan bir çıkarını göremiyorum. Cemaat’in, AKP’nin Meclis’te büyük çoğunluğundan bir yararı var mı? Sanmıyorum. Çünkü Cemaat ile AKP arasında nanemolla olayları başlamıştı, İsrail konusunda tam bir kopuş gerçekleşmişti... Diğerleri (Şike2 belki de MİT) hazırlıklar sürüyordu. Ama Emniyet Müdürlüğü’nü İstihbaratı kontrol edebilirler, burada kendi amaçlarına yönelik tezgâhlar kurabilirler, fakat devletten gelen emirleri ve talimatları da yerine getirmek gibi bir görevleri de var.. Çıkan sonuç: Seks kasetleri tezgâhı için proje iktidardan, hizmet desteği ise Emniyet’teki Cemaat yapılanmasından... Konu kapanmadı, ben yeni açıklamalar bekliyorum... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle