28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 KÜLTÜR Anadolu’nun işgali sırasında ‘Savaşa hayır’ dedikleri için kurşuna dizilen Yunan askerleri anılacak CUMHURİYET 4 OCAK 2015 PAZAR ‘Kardeşime kurşun sıkmam’ Kültür Servisi İzmir’in işgali yıllarında “Anadolu’nun işgali İngiliz emperyalizminin bir oyunudur” ve “Kardeşime kurşun sıkmam” dedikleri için İnciraltı’nda Yunan Krallığı’nca kurşuna dizilen 200 Yunan sosyalist askeri, ölümlerinin 94. yıldönümünde katledildikleri yerde barış şiirleri okunarak ve Ege Denizi’ne karanfiller bırakılarak anılacak. Anadolu’nun işgali sırasında “Savaşa hayır” dedikleri için kurşuna dizilen ve 2004 Yunus Nadi Şiir Ödülü sahibi, şair Tuğrul Keskin’in yeni şiir kitabı “Zito i Epanastasis”te (Yaşasın İsyan) yeniden gündeme gelen Yunan askerleri, katledildikleri yer olan Balçova İnciraltı sahilinde şiirlerle anılacak. Dünya tarihinde benzerine pek rastlanılmayan olayda, silah altına alınan Yunan gençleri savaşmak için Pire Limanı’ndan kalkan gemilerle İzmir’e getirilmiş, Anadolu’nun işgaline ve emperyalist paylaşıma karşı çıkarak, savaşmak istemeyen 200 asker, Yunan askeri makamlarınca İnciraltı sahilinde kurşuna dizilmişti. Olay, Yunan Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde “vatana ihanet” olarak arşivlenmişti. Anadolu’nun işgali ile sonuçlanan emperyalist savaşa hayır dedikleri için katledilen sosyalist Yunan askerlerini yazan şair Tuğrul Keskin, son kitabı “Zito i Epanastasis”i (Yaşasın İsyan) öldürülen askerlere ithaf etmişti. 1921 yılının Ocak ayının birinci günü öldürülen askerler, bugün bir şiir etkinliği ile ilk kez anılacak. u Şair Tuğrul Keskin, İzmirli şairleri bugün İzmir İnciraltı sahilindeki Barış Manço Köprüsü’nde barış şiirleri okumaya ve Ege Denizi’ne karanfiller bırakmaya çağırdı. Bugün, barış şiirini yanına alan İzmirli şairleri ve yürekli insanları beklediklerini ifade eden Tuğrul Keskin, “Kardeşime kurşun sıkmam dedikleri için öldürülen askerler, iki ülke arasındaki kardeşliğin defne dalıdır. Tarihimizde yer alan bu trajik olayı yeniden hatırlatarak Ege’nin iki kıyısı arasındaki dostluğu daha da güçlendireceğimize ve günümüzdeki pek çok kavram kargaşasına da ışık tutacağımıza inanıyorum” dedi. 2008’de Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne değer görülen Keskin, bugün saat 13.00’da İnciraltı Sahili’ndeki Barış Manço Köprüsü’nde buluşarak şiirler okumak istediklerini, bütün İzmirlileri o gün Barış Manço Köprüsü’ne beklediklerini belirtti. Sözcükler Özgürdür! Beyler, sözcükler özgürdür! Onları tutuklayamaz, demir parmaklıklar ardına sokamazsınız! Sözcükler, engellenemez, yok edilemez... Sözcükler, sizin sandığınız gibi, zembille gökten inmez! Sözcükler, insanın beyninin kıvrımları arasında, yüreğinin göze görünmez derinliklerinde oluşur. Dilimizle, bilgimizle, eğitimimizle, kanımızla canımızla, ama aynı zamanda okuduğumuz kitaplarla, izlediklerimizle, dinlediğimiz müzikle gelişir. Sözcükler, birikimlerle demlenir, çevremizi, yeryüzünü kucaklayışımızla, değer ölçülerimizle biçimlenir, vicdanla sesini bulur... Sözcükler özgürdür. Sözcükler kanat çırparken, suyu ışık yapar ya da tüketir karanlığa boğar... Genel Sanat Yönetmenliği sansür tartışmalarıyla ilgili olarak Cumhuriyet’e açıklama yaptı ‘Hiçbir sansür uygulanmadı’ u Açıklamada, şu an oynanmakta olan hiçbir oyuna sansür uygulanmadığı, sansürün meşru olmadığı ve kabul edilemeyeceği belirtildi. ‘Eğer böyle bir baskı ile karşılaşılırsa Muhsin Ertuğrul’un yolundan gitmeyi seçmiş bu yönetimin şapkasını alıp gideceğini bildiriyoruz’ denildi. Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Genel Sanat Yönetmenliği, bir süredir kamuoyunda yer alan sansür tartışmalarıyla ilgili olarak Cumhuriyet’e bir açıklama yaptı. Anımsanacağı üzere, tiyatro sanatçısı Nedim Saban, ilk önce “Cibali Karakolu”nda sansür yapıldığını, ardından da “Fareli Köyün Kavalcısı”nda rol icabı ayakkabı kutusuna değinen oyuncunun tiyatrodan atıldığını sosyal medyada duyurmuştu. Daha sonra da ŞT’nin 25 yıllık oyuncusu Hülya Karakaş, bir yazı kaleme alarak bu yıl repertuvardan herhangi bir gerekçe gösterilmeden oyunun çıkarıldığını belirtmişti. İBBŞT, bundan sonra gerekli görmedikçe hiçbir açıklama yapmayacaklarını ve oluşturulmaya çalışılan fotoğrafın içinde yer almayacaklarını vurgulayarak şu aşağıdaki açıklamayı yaptı. kişilerin mesleki kariyerleri, bireysel duruşları, geçmişte ve bugün toplumsal meselelere ve sanatsal işleyişe dair var oluşları ortadadır. Ve ilk günden itibaren defaatle dillendirmekten çekinilmediği üzere, birlikte yönetimde bulunmaya “evet” demelerinin sebebi de açıktır. cezalandırma yoluna gidilmemiştir. Bir önceki yönetim tarafından projelendirilmiş, prova sürecinde bulunan bir oyunu; mevcut yönetim kaldırma tercihinde bulunmamış, gerekli kararı verebilmek için o ana kadar çalışılan kısımların seyredilmesini talep etmiştir fakat talep reddedilmiştir. yönetimi tehdit, yönetimdeki bazı kişileri mesnetsiz bir şekilde karalama, sanatsal yeterlilik konusunda kendini yüceltme ve meslektaşını aşağılama üzerinden şekillendiğine dair ipucu vermek yeterli olacaktır. Bu ve benzeri örnekler, mobbingin bir türü olan dikey psikolojik tacize girmektedir. İlgilenenler ve tecrübeliler için araştırılmasını önerir ve hukuksal bir süreç talebi doğurabileceğini de hatırlatmak isteriz. 6 Tüm sanatsal sorumluluğun Genel Sanat Yönetmeni ve kurduğu ekipte olduğunu, hatta böyle kalması için neredeyse 3 senedir zaman zaman verilen mücadeleleri de hatırlatırız. Repertuvara seçilmiş oyunlar bellidir. Kurumdaki birçok yönetmen geçen sezon yönettiği halde bu sezon yönetmemiş, yönetmeyenler de yönetmiştir. Bu bir bayrak devridir. Bunda art niyet aramak en basit ifadeyle çocukluk, bu konuyla ilgili baskı oluşturmaya kalkmak da en ağır ifadeyle şantaj olur. Sevgili seyircilerimiz ve meslektaşlarımızdan, bu ve benzeri konular nedeniyle oluşmuş bilgi kirliliği, algı yönetimi ve durum nedeniyle kendi adımıza özür diliyoruz. Yeni yılımız kutlu olsun. (Açıklamanın tamamı yarın cumhuriyet.com.tr’den okunabilir) Korkmuyoruz Beyler, siz sözcükleri yasaklıyor, gözaltına alıyor, tutukluyoruz, eleştiren sözcükleri cezalandırıyoruz sanabilirsiniz... Nah yapabilirsiniz! Olsa olsa o sözcükleri kullananları korkutmaya çalışabilirsiniz. Ama gördünüz işte, işe yaramıyor! Ne Erdoğan’a hakaret etti gerekçesiyle tutuklu yargılamaya çalıştığınız 16 yaşındaki lise öğrencisi; ne attığı bir tweet yüzünden evine baskın yaptığınız, gözaltına aldığınız yılların gazetecisi Sedef Kabaş, ne de daha yüzlercesi sizden korkmuyor! Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıkladı: 1725 Aralık süreciyle ilgili haber yapan 70 kadar gazeteci 120 davayla yargılanıyor. Girin internete, arama sitelerine “Erdoğan’a hakaret” ya da “Başbakan’a hakaret” yazın, binlerce olay, milyonlarca “tweet” çıkıyor karşınıza; işini kaybedenler, dava edilenler, gözaltına alınanlar, korkutulanlar... Ama korkmuyorlar işte... Mutlak korkanlar da vardır. Bu da insani... Ancak sözcükler bir kez ağızdan çıktı mı, kâğıda geçti mi artık özgürdür, bağımsızdır... Bunları bildiğinizde korku azalır! Bayrak devri Alışmayacağız 2015’in ilk gözaltısını, yine “Erdoğan’a hakaret” gerekçesiyle Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi yaşadı. 24 yaşındaydı. 2015’in ilk cinsiyetçi sözü Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na aitti. Malum, annelikten başka mesleği kadınlara reva görmeyen bir bakan! Kadınların, kadın kuruluşlarının tepkisi gecikmedi... Erkek şiddetiyle her gün kadınların niye öldürüldüklerine şaşmamak gerek. Bunların hepsi bir bütün... “Çalışan kadın fuhuşa ortam yaratır” sözüyle belleğimizde yer eden Nurettin Yıldız ise bu kez kadın spiker izlemenin caiz olmadığını açıkladı... Şimdi bunlarınki de söz... Bunlar da “bilgi”, birikim, deneyim, dünya görüşü sonucu dışa vuruluyor. Ama bunlar ne denli tekrarlansa da, bize doğalmış gibi kabul ettirilmeye çalışılsa da, alışmamız istense de öyle olmayacak. Alışmayacağız. Sözcüklerin özgür olduğunu bildiğimizden, hangi sözcüklerin düşlerimizi ve umutlarımızı gerçekleştireceğini, hangi sözcüklerin bizi daha çok çamura balçığa gömeceğini biliyoruz. Yazık ki bir süredir; maksatlı ifadeler, yanıtı verilmiş sorular üzerinden yapılan ısrarlı gerçek dışı saptamalar, kişiselleştirilmiş meseleler üzerinden kamuoyunu yanıltıcı yalan verilerle kurum ve şu an kurumun sanatsal idaresini yürütmekte olan kişiler yıpratılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle, hem kamuoyuna hem meslektaşlarımıza şu hatırlatmaları yapmayı bir borç biliyoruz. 1 Şu an oynanmakta olan hiçbir oyuna sansür uygulanmamıştır. Sansür meşru değildir, kabul edilemez. Eğer böyle bir baskı ile karşılaşılırsa Muhsin Ertuğrul’un yolundan gitmeyi seçmiş bu yönetimin şapkasını alıp gideceğini bildiriyoruz. 2 Sanatsal yönetimde bulunan Kamuoyuna açık hatırlatma sikolojik taciz’ 3 Geçmiş dönemlere dair 5 İkili konuşmaları neredeyse bir eleştirisini, mesleği zedelemeyecek “dedikodu” mantığı ve kişisel çıkar ölçüde yapabilen yönetim, kendi uğruna, üstelik de saptırarak açığa eylemleriyle ilgili özeleştirisini de hiç koymayı tercih etmek şeffaflık değil, çekinmeden yapabilecek olgunluğa kasıtlı bir algı yönetimidir. Bunu sahiptir. Art niyet ya da kişisel çıkarla tercih eden kişilerin unutmaması hareket etmelerine imkân olmadığını, gerekir ki, açığa çıkarılabilecek başka azıcık duyarlılıkla düşünebilecek birçok ikili konuşma da mevcuttur. Bu her kişinin görebileceğine emin ikili konuşmaların içeriğinin mevcut olduğumuz mevcut yönetim, ilk günden itibaren attığı her adımı tek bir maksatla atmıştır. Bu Tiyatro Eleştirmenleri Birliği adımları atarken de ne Başkanı Üstün Akmen’den mesleğe, ne kuruma ne de sanatçılarımıza en ‘AKM’nin onarımına başlanmalı’ ufak bir zeval gelmesine diyen Ercan Karakaş’a tepki: müsaade edilmemiştir, edilemez... min ya da kimlerin hesap vereceğini bulup Kültür Servisi Tiyatro Eleştirmenleri Birli4 Hiçbir kurum buluşturun, kamuya açıklayın” dedi. ği Başkanı Üstün Akmen, CHP’nin kültür ve sasanatçısı ile kişisel AKM için ayrılan 75 milyonluk bütçenin banattan sorumlu genel başkan yardımcısı Ercan yakınlık ya da kanlığa hangi gerekçeyle aktarmadığını soruştuKarakaş’ın yaptığı “yeni yılda AKM’nin onauzaklık nedeniyle rulması gerektiğini belirten Akmen, koruma kurımı hızla başlamalı” açıklamasına tepgi gösayrım yapılmamıştır. rulunun 31 Aralık 2009’da AKM’nin mevcut haterdi. Hiçbir kurum liyle onarımı yolunda aldığı karara İstanbul 2010 Karakaş’a İngilizcede “bir olaya geç uyanAvrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından neden mak” anlamında kullanılan “Good morning afsanatçısının “ekmeği uyulmadığının araştırılması gerektiğini ifade etti. ter supper” sözleriyle seslenen Akmen, “Aziz ile oynanmamış”, Akmen, Kültür ve Tabiat Varlıklarını KoruDostum, yahu yeni mi uyandın ya da uyandıücretsiz izin almaya ma Kanunu’nda kültür ve tabiat varlıklarını tahnız” diye konuştu. AKM içerisindeki Devlet Opezorlanmamıştır. Hiçbir rip edenlere hapis cezası öngörüldüğünü hatırlarası ve Balesi, Devlet Tiyatrosu, Devlet Senfoni kurum sanatçısı dolaylı tırken, “AKM’nin bu halde bırakılması ise bal Orkestrası, koro ve topluluklarının taşındıkları biya da dolaysız tehdit gibi kültür varlığının tahrip olması anlamına nalardaki yüksek kiraların araştırılmasını isteyen edilmemiş, yönetimde gelir. Bir zahmet bunu anlayıverin, CHP olaAkmen, “Bırakın İstanbul gibi bir metropolün olma durumu kötüye rak savcılık makamına suç duyurusunda busanat damarlarından en önemlisinin kesilmekullanılıp haksız lunun” dedi. sini, bu zararziyanı kimin üstleneceğini, ki Ayrım ve tehdit yok ‘P ‘Yeni mi uyandınız’ ‘Söz bir, Allah bir’ Benim çocukluğumda, gençliğimde çok sık kullanılan, benim de kullandığım bir deyim vardı: “Söz bir, Allah bir” derdik... Yani Tanrı’nın birliğine nasıl inanıyorsan, benim sözüme de öyle inan... Artık bu deyimi hiç duymuyorum. Kendim de kullanmaz oldum. Son yıllarda “Allah” sözünü en çok kullananların sözüne inancımız kalmadığından mı yoksa? Ama işte şimdi çocukluğumun bu deyimini kullanacağım: “Söz bir, Allah bir, korkmuyorum ve alışmayacağım!” Çünkü sözcükler özgürdür! Sözcükler yürekten, akıldan ve vicdandan geçip özgürlüğe kanat çırparken, kardeşi düşmana, düşlerimizi kâbusa çevirmelerine izin vermeyeceğim. Yavuz Akyazıcı ‘Turkish Standarts Vol. 2’ (Esen Müzik) İtiraf etmek gerekirse; hazzetmediğim birkaç şarkıyı bu albümle sevdim. Bunda Evrim Özşuca’nın (bazen Nico’yu andıran) tutkulu söyleyişi, Yavuz’un kusursuz düzenlemeleri ve temiz gitar soundu, özgün doğaçlamalarıyla saksofoncu Yahya Dai, kontrbasçı Volkan Hürsever ve davulcu Turgut Alp Bekoğlu’nun büyük suçu var. Kadro, güncel ve popüler Türkçe poprock şarkıları caz müziğine uyarlayan ilk albümden farklı; tek ortak müzisyen Yahya, diğer tercihler de tam isabet. Kuru kuruya vazife amacıyla çalınmamış bir albüm bu. Birbirini seven ve çalmaktan büyük haz alan insanların ortaklığı olduğu her halinden belli ki, o yüzden albümde yüksek bir ensemble duygusu var. Neyin değil, nasıl çaldığının altını çizen bir proje olarak, bu konudaki ucuz ve ticari işlerden biri değil “Turkish Standards Vol. 2”; 17 yıl Amerikalarda büyük ustaların öğrenciliğine nail olan, güzide barlarında sahne alan, dönüşünde memleket havalarının da kıymetini bildiğini gösteren Yavuz’un solo kariyerindeki en önemli dönemeçlerden biri. Zaten asıl amaç bu şarkıları yorumlamak da değil, caz müziğini sevdirmek ve caz dinlemeyen kulakları ısındırmak. Ben tersine birkaç şarkıyı bu albümle kazandım. Belki sizin de başınıza gelir. LuXus ‘Hunim Başımda’ (Anadolu) Kapitalizme veryansın etmekten usanmış, döne dolana yana yakıla aynı şarkıları söylemenin işe yaramadığını görmüş olmalı ki işi iyiden iyiye “deli”ye bağlamış LuXus. Gerçi eskiden de derdini makaraya sarıyor, zoru gördü mü kaçıyordu, ama 10 yılı devirmiş bu “keyif çetesi”nin üç yıl aradan sonra çıkan üçüncü albümleri “Hunim Başımda”ya bakılacak olursa, giderek daha trafikli bir yola giriyorlar. Akıllı Deliler topluluğunun Mazhar Osman’ı Alper Bakıner eliyle yazılan reçeteler, kapitalizmin sıkıştırdığı ücretli emeğin giderek zıvanadan çıktığına, zincirlerini kişisel yoldan koparmaya çalıştığına işaret ediyor. Ses örgüleri sokak müziği etkili. İçindeki itiş kakışa da aldırmayın, çok sade bir albüm “Hunim Başımda”. Her üyesinin aktif katkı verdikleri albümde (dinleyicilerine daha önce sahneden defalarca tanıttıkları şarkıları) her telden çalıyorlar; reggae, ska, tango, şanson... Acıdan neşe üretmeye devam ediyor LuXus. Tablo gerçekçi değil, biraz fantastik; ne de sıradan olmaya direnenlerin şarkıları bunlar. Enerjik, sarkastik, alkolik, melankolik ve neşeli; Yeşilçam’daki karşılığı Sadri Alışık. Deli zekâsı var bu toplulukta, şarkılarda da deli kuvveti. Onlar içerde altı kişi, biz dışarda… muratbeser@muratbeser.com Yeni yıla kitap okuyarak başladılar MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’da bir grup vatandaş Vilayet Park’ta kitap okuma etkinliği gerçekleştirdi. 73 yaşındaki Zülfünaz Altınkaşık isimli bir kadın da kitap okuma etkinliğine katılarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Nur Baba” adlı romanını okudu. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi olan Sonay Yiğit tarafından, özellikle teknolojiye esir olan gençlerde kitap okumaya yönelik farkındalık bilincinin yaratılmasına yönelik başlatılan “Bize Her Yer Kütüphane” etkinliği kapsamında bir araya gelen ve ağırlıklı gençlerin oluşturduğu bir grup vatandaş, yeni yılın ilk gününde Malatya merkezdeki parklarda kitap okudu. Etkinliği başlatan Yiğit, genç neslin özellikle son yıllarda vakitlerinin çoğunu cep telefonu, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin başında geçirdiğini belirtti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle