19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 2015 CUMARTESİ 6 HABERLER ‘Ortadoğu sultanlarına özeniyor’ l CHP, MHP ve HDP Erdoğan’ın istediği başkanlık sisteminin tek adamlık ve diktatörlük anlamına geleceği görüşünde birleşti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İngiltere ve ABD’yi örnek göstererek başkanlık sistemini gündeme getirmesine muhalefet, gündemi değiştirme çalışması olarak nitelendirdi. İngiltere’nin en eski parlamenter düzene sahip yönetim olduğunu anımsatan muhalefet temsilcileri, Erdoğan’ın istediği başkanlık sisteminin tek adamlık ve diktatörlük anlamına geleceği görüşünde birleşti. Erdoğan’ın önceki gün üç farklı televizyon kanalı tarafından yapılan ortak canlı yayında başkanlık sistemiyle ilgili yaptığı açıklamalar muhalefetin tepkisini çekti. CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, Erdoğan’ın başkanlık sistemiyle ilgili açıklamalarının Türkiye’nin gerçek gündemini saptırmaya yönelik algı operasyonu olduğunu ifade etti. Türkiye’de işsizlik, kıdem tazminatı konusundaki gelişmeler, Cizre olayları ve yolsuzluklar tartışıldığı bir dönemde Erdoğan’ın başkanlık açıklamasıyla Türkiye’nin gündemini değiştirmeye çalıştığına işaret eden Gök, Erdoğan’ın örnek verdiği ülkelerde yolsuzluklara karşı tutumlara bakılması gerektiğini ifade etti. Erdoğan’ın örnek verdiği başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerde yolsuzlukla suçlanan kişilerin görevini bıraktığı, başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerde çok ciddi denetim mekanizmalarının oluşturulduğunu kaydeden Gök, şunları dile getirdi: “Bu denetim sistemlerinin hepsi Türkiye’de tahrip edilmiştir. Erdoğan denetimsiz bir başkanlık istiyor. Bu tutum, keyfekeder tam bir diktatör yaklaşımıdır. Şu an TBMM’deki iç güvenlik yasası tam bir atom bombasıdır. Özgürlüklerin önünü açmak gerekirken özgürlüklerin önünün kapatıldığı bir Türkiye’de yargı, emniyet ve Silahlı Kuvvetlerin bir kısmının iktidara bağlanacağı bir sistem diktatoryal bir sistemdir.” ken Cumhurbaşkanı’nın başkanlık sistemini ortaya attığını belirterek, “Yani hızlı götürmek ve yürütmek istiyorlar” dedi. Güler Yüzlü Sosyalizm Daha önce bir başka yerde kullanılmış mıdır bilmiyorum, Türkiye’de ilk kez Mehmet Ali Aybar’dan işitmiştik. “Güler yüzlü sosyalizm” sözü ve kavramı o yılların Türkiye İşçi Partisi’ne yakışıyordu. Türkiye devleti, egemen çevreler ve Türkiye solunun da bir bölümü olarak bu güler yüzlü sosyalizmi daha yaşama şansı bulamadan toprağa gömmeyi başardık. Nedense toplum olarak gülmeyi pek sevmeyiz, zaten başaramayız da... HHH Türkiye İşçi Partisi’nin yok edilmesi kuşkusuz sadece bu özelliğimizin sonucu değil. Daha doğrusu, asıl neden elbette bu değil. Verilen her oyun değerlendiği seçim sistemi sayesinde Meclis’e girmeyi başaran 15 TİP milletvekili ülkenin çehresini, halkın sosyalizm algısını değiştirmeye başlamıştı ve bu elbette egemen güçleri korkutacaktı. Nitekim önce TİP parçalara ayrıldı, ardından 12 Mart darbesiyle de ülke 12 Eylül 1980’e açılan yolda ilerlemeye başladı... Böylece de güler yüzlü sosyalizm umudu ve iyimserliğinden, yüzünde artık hiçbir gülümseyiş ışıltısı kalmayan günümüzün Türkiye’sine gelmiş olduk... HHH Güler yüzlü sosyalizm sözünü bana Yunanistan seçimlerinde solun kazandığı başarı ve şimdilik güler yüzlü genç başbakanı anımsattı... Şimdilik diyorum, çünkü nice güçlüklerin üstesinden gelmeleri gerektiğini bilmek ya da tahmin etmek güç değil. Emperyalizmin baskı ve oyunları olmasa, Yunanistan’ın kendi iç dinamikleriyle sosyalist bir sisteme geçebileceğini hep düşünmüş ve yeri geldikçe dile getirmişimdir. Çünkü bu toplum, 19. yüzyıldaki bağımsızlık savaşımı süreçlerinde kazandığı deneyimlerle, sonrasındaki yüzyılda da Nazi işgal ve zulmüne karşı Yunan komünistlerinin öncülüğündeki direnişiyle, çağdaş bir toplum olabilme özelliklerini bilek hakkıyla kazandı... Başka bir deyişle de yukarıdan aşağıya verilen haklarla değil, aşağıdan yukarıya verilen örgütlü savaşımlarla bugün bulunduğu noktaya ulaştı. Yunanistan’da bugün güler yüzlü sosyalizmin kazandığı başarı, başka bir deyişle de sosyalizmin parlamenter seçimler yoluyla iktidar olabilmesi, her şeyden önce, bedel ödenmeden, örgütlü toplumsal savaşımlar içinde güçlenip çelik leşmeden, ne demokrasiye, ne de sosyalizme ulaşılabileceğinin örneğidir... Bu nedenle Türkiye ve Yunanistan arasında birtakım benzerlikler arayıp bulma çabaları, bu türden yakıştırmalar, işin kolayına kaçmak ve komiklik oluyor... HHH Yunanistan’la başka ülkeler arasında toplumsal savaşımlar bakımından birtakım benzerlikler aranacaksa, bu benzerlikleri bu ülkeyle en yakınındaki Bulgaristan’dan başlayarak İtalya, İspanya, Fransa gibi, Nazi işgaline ve faşizme karşı birleşik cephe savaşımları vermiş, sonrasındaki iç savaşlarda da çok büyük ve acı bedeller ödemiş ülkeler arasında aramak gerekir... Bu ülkelerde, başta işçiler, emekçiler olmak üzere; bütün toplumsal sınıf ve kesimler örgütlüdür... Bu anlamda da devlet kurumu, giderek ulusal bir hizmet kurumuna dönüşmüş gibidir. Bunları kuşkusuz genel doğrular olarak yazıyorum... Bizde ise devlet, egemen sınıfların baskı aracı olarak varlığını sürdürmekte olduğu gibi, günümüzde en baskıcı, en gerici, ülkenin bugünü ve geleceği bakımından en ürkütücü bir evresinde bulunmaktadır... HHH Sonuç olarak söylemek istediğim, Türkiye’nin bugün, güler yüzlü bir sosyalizmden, olunabilecek en uzak noktada bulunduğudur... Toplumumuzun yüzünün birazcık gülebilmesi için yapılması gereken, tıpkı II. Dünya Savaşı da denilen faşist ve ırkçı canavarlık döneminde Yunanistan’da ve sözünü ettiğim öteki ülkelerde yapıldığı gibi, karanlığın iktidarına karşı bir teki bile dışarıda kalmaksızın bütün ulusal güçlerin birlikte hareketi ve bu iktidarın ülkeyi bugünkünden çok daha büyük felaketlere sürüklemesine olanak verilmemesidir. 50. Sanat yılım bugün 19.0023.00 arasında Beşiktaş Belediyesi ev sahipliğinde BeşiktaşFulya Sanat Merkezi’nde kutlanıyor. Bütün dost, arkadaş ve okurlarım davetlidir... 20’de hangi başkan kampanya başlatıyor’ Erdoğan’ın başkanlık sisteminde örnek verdiği ülkelerden İngiltere’nin en eski parlamenter sisteme sahip olan ülke olduğunu belirten Kaplan, İngiltere’de güçler ayrılığı ve sisteminin kurulduğunu ifade etti. Erdoğan’ın gönlünde yatan ABD’deki başkanlık sistemi ile AKP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na önerdiği sistem arasında çok büyük farklar olduğunu kaydeden Kaplan, şunları dile getirdi: “ABD’de 50 tane eyalet parlamentosu var. Parlamento ve kongre var. Keskin güçler ayrılığı var. ABD’de de bu sistem o kadar oturmuş ki fren ve denge sistemi var. Sayın Cumhurbaşkanımızda, kusura bakmasın ne fren var ne de denge var. Eyalet parlamentoları olmayacak, fedaral bir yapı, özerk bölgeler olmayacak diyor. Yargıtay başsavcısını, valisini, hâkimini halk seçmeyecek diyor. Hepsini ben seçeceğim diyor. Bu zaman diktatörlük istiyorsun, tek adamlık istiyorsun. Sultanlık, padişahlıktan ötesini istiyorsun. Bunun adı diktatörlüktür” Başkanlık sistemi isteyen Cumhurbaş ‘G Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haddine olmayan açıklamalarla gündemi değiştirmeye çalıştığını söyleyen Gök, başkanlık sistemi tartışmasının siyasetin gündemi olduğunu, Cumhurbaşkanı’nın gündem olamayacağını belirterek, “Cumhurbaşkanı otursun anayasal görevlerini yapsın” dedi. Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi Başkanı konuştuğunda “Cüppeni çıkar da siyasete gir” dediğini anımsatan Gök, “Çok meraklıysan siyasete, bırak o Kaçak Saray’da oturmayı çık siyasete gir. Otur oturduğun yerde, anayasal yetkilerini kullan. Böyle otoriter, totaliter, diktatör anlayış dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Başkanlık sistemi bu değildir” diye konuştu. HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da Türkiye’de pek çok önemli gündem bulunur ‘Otur anayasal görevlerini yap’ kanı Erdoğan’ın seçim startı veremeyeceğine kaydeden Kaplan, “G20 ülkelerinin devlet başkanlarının parlamento seçimleri için kampanya başlattığını gördünüz mü?” dedi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Erdoğan’ın başkanlık sistemiyle ilgili açıklamalarını “Tilkinin 40 hikâyesi varmış, hepsi de tavuk üzerineymiş” diye değerlendirdi. Vural, “Damdan düşmüş, ayağına prangalar vurulmuş... Parlamenter sistem çok başlılık yaratıyormuş... Bunun için de ülkenin başkanlığa ihtiyacı varmış... Bunları konuşan birinin Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor olması gerçekten üzücü” diye konuştu. asama, yürütme, yargı ayağına dolanmasın istiyor’ Erdoğan’ın aslında Kenan Evren gibi olmak istediğini dile getiren Vural, ülkenin başkanlık sistemine değil, huzura, özgürlüklere, bağımsız ve tarafsız yargıya ihtiyacı olduğunu kaydetti. Başkanlık sistemine “Ortadoğu sultanlarına özenen biri”nin ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Vural, Erdoğan’ın yasama, yürütme, yargı gibi kuvvet mekanizmalarının ayağına dolanmasını istemediğine işaret etti. Vural, “Erdoğan sorgusuz sualsiz sultan olmak istiyor” dedi. ‘Y l İnsan Hakları İzleme Örgütü: ‘Erdoğan kazanımların altını oyuyor’ Haber Merkezi New York merkezli sivil toplum kuruluşu İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2015 raporunu yayımladı. Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği kazanımların Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yönetiminde zayıflatıldığını belirten rapora göre 2014 yılında Türkiye’de yaşanan en olumlu gelişme “çözüm süreci” oldu. İnternet sitesi diken.com.tr’nin haberine göre “AKP ve Ağustos 2014’te cumhurbaşkanlığına seçilen Tayyip Erdoğan, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını zayıflatan adımlarıyla Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği kazanımların altını oyuyor” denilen raporda, AKP hükümetinin Gezi Parkı eylemlerinin ardından basını ve interneti kontrol altına aldığı ve muhalif isimleri baskı altına alma çabasının sürdüğü belirtildi. Aralık 2013’te başlatılan ve dört eski bakanın merkezinde olduğu yolsuzluk soruşturmasının hatırlatıldığı raporda, “Buna karşılık olarak hükümet, ceza hukuku sistemine müdahalelerini yoğunlaştırdı; hâkim, savcı ve polisler görevinden alındı, Türkiye’nin zaten politikleşen hukukunun üstündeki kontrolünü genişletme girişiminde bulundu ve internet özgürlüğüne kısıtlamalar getirildi” ifadeleri kullanıldı. Gösterilere katılan insanların maruz kaldığı polis şiddeti görmezden gelinirken bir yandan da mağdurlar hakkında hukuki soruşturma başlatıldığı kaydedilen İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporunda, bu durumun Türkiye’nin demokratik sicilini ve uluslararası itibarını zedelediği vurgulandı. Maltepe Belediyesi’nin Türkan Saylan Kültür Merkezi’ndeki toplantısına CHP’nin genel başkan yardımcıları Tekin Bingöl, Sezgin Tanrıkulu, Genel Sekreter Gürsel Tekin, İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, Avusturya’dan Filiz Kaynak, Hollanda’dan Arzu Özalp, Belçika’dan Zuhal Kayhan, İsviçre’den Salman Coşkun ve Fransa’dan Hüseyin Çiçek katıldı. lAğbaba, CHP’nin kararını açıkladı Belediyeler cemevi ibadethane diyecek Haber Merkezi CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP’li belediyelerin şubat ayında yapılacak ilk meclis toplantılarında cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi için gerekli çalışmaları başlatacaklarını söyledi. Ağbaba, cemevlerinin ihtiyaçlarının da belediyeler tarafından karşılanacağını dile getirdi. Veli Ağbaba, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Sekreteri Cemal Özdamar ile birlikte parlamentoda basın toplantısı düzenledi. Toplantıda “Herkes İçin İnanç Özgürlüğü” paketini hatırlatan Ağbaba, bu eylem planının en somut önerilerinden birisinin cemevlerinin ibadethane olarak hizmet vermesi yönünde bir karar aldıklarını açıkladı. Laik bir devletin tüm yurttaşlarının dinine ve inançlarına saygı duyması, bir inanca mensup yurttaşlara, hiçbir dini inancı olmayan yurttaşlarına da eşit mesafede durması gerektiğini belirten Ağbaba, devletin hiçbir inancı veya mezhebi diğerine tercih etmemesi gerektiğinin altını çizdi. Devletin Alevi vatandaşları hükümetin siyasal duruşuna göre tanımlamaktan vazgeçmek zorunda olduğunu ifade eden Ağbaba, önkoşulsuz olarak Alevilerin inanç ve ibadetlerini gerçekleştirdikleri cemevlerinin statüsünün tanınması gerektiğini kaydetti. Devletin atması gereken bir adımı yerel yönetimlerle atmaya karar verdiklerini açıklayan Ağbaba, “Belediyelerimiz, önümüzdeki şubat ayında yapılacak ilk meclis toplantılarında cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi için gerekli çalışmaları başlatacaklar. Çünkü CHP’li belediyeler, her türlü dini inanca saygılı ve eşit yurttaşlığa inanan laik ve demokratik yapılardır. Çünkü CHP’li belediyeler cami, kilise, havra, cemevi gibi inanç merkezlerinin kent halkının yüzlerini ağartacak ve gurur duyacağı mekânlar olması için çalışır” şeklinde konuştu. Cemevlerinin ibadethane sayılması için ilk kararı CHP’li Maltepe ve Didim Belediyelerinin aldığını söyleyen Ağbaba, “İktidarda ve muhalefette olduğumuz Türkiye’deki tüm belediye meclis üyelerimiz ilk belediye meclis toplantısında gerekli başvurularda bulunacaklardır. Bugünden sonra CHP’li belediyeler cemevlerini ibadethane olarak değerlendirecek ve diğer inanç merkezlerine sunulan tüm hizmetler cemevlerine de sunulacak” diye konuştu. Ağbaba, tüm CHP’li belediyelere bu konuda tavsiye mektubu yazılacağını açıkladı. ‘Yurtdışındaki Türkler temsil edilmeli’ ALİ AÇAR CHP’nin yurtdışı birlik başkanları ile birlikte bir araya gelen Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa’da yaşayan yurttaşlar için yurtdışı seçim çevresi oluşturulmasına yönelik verilen kanun teklifinin iktidar tarafından Meclis’te bekletildiğini söyledi. Yurtdışında sosyal demokrat partilere oy verip Türkiye’de başka partilere oy veren anlayışı kabul etmediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de de sosyal demokratlara oy verme çağrısı yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de yaşanan baskı yönetimi tüm dünyadan görülüyor. Hak arayanların üzerine baskı ile giden yönetim anlayışını kabul etmiyoruz”dedi. Kılıçdaroğlu dün Maltepe Belediyesi’nin ev sahipliğinde “2015 seçimlerine hazırlık ve genel değerlendirme” başlıklı toplantıya katıldı. Toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, yurtdışındaki yurttaşların sorunlarını Türkiye’den giden milletvekillerine anlattığını onların da gelip Meclis’te olayları ikinci ağızdan aktardığını söyledi. Yurtdışında çalışan Türklerin seçme ve seçilme hakkının verilmesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yurtdışı seçim çevresi oluş ‘İtibar zedelendi’ turulmasıyla ilgili kanun teklifimizi verdik. Dedik ki ‘oradaki nüfus belli’, kaç milletvekili için oy kullanılması gerektiği de belli. O zaman yurtdışı seçim çevresinde seçim yapılmalı. Onlar kendi temsilcilerini seçim TBMM’ye göndermeli”diye konuştu. Türkiye’de baskının giderek arttığını, 16 yaşında çocukların gözaltına alınarak tutuklandığını belirterek “Bizde çağdaş dünya kavramlarını içselleştirmek zorundayız. Bizim halkımız bu tür baskıları hak etmiyor”dedi. Yurtdışındaki işçilerin Türkiye’deki gelişmeleri yakından izlediklerini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Aynı kaygıları taşıyorlar... Bulunduğunuz ülkede nasıl birinci sınıf bir demokrasi varsa, Türkiye’de de birinci sınıf demokrasi olmalı. Nasıl bir insan hakları varsa Türkiye’de de olmalı. Basın özgürlüğüne nasıl önem veriliyorsa; Türkiye’de de basın özgürlüğüne değer verilmeli. Bulunduğunuz ülkede politikacılar hesap vermede nasıl duyarlıysa, halk ne kadar duyarlıysa, Türkiye’de de yurttaşlar aynı duyarlılığı göstermeli. Bunun için çaba göstermeliyiz. Türkiye’nin sorunları hepimizin ortak sorunudur.” İlk adım Maltepe ve Didim’de Siyasi partilere ‘kayıt dışı’ şoku AYŞE SAYIN ANKARA Anayasa Mahkemesi (AYM) Siyasi Partileri denetlemesi kapsamında aralarında Saadet Partisi ve BBP’nin de bulunduğu 7 siyasi partinin 2012 hesaplarını incelerken il ve ilçe örgütlerinin “kâğıt üzerinde” olduğunu saptadı. Yüksek Mahkeme, söz konusu partilerin herhangi bir şekilde “gelirgider” belgesi sunmayan siyasi partiler hakkında “kayıt dışı gelirgider” oluşturduğu gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Anayasa Mahkemesi’nin dün Resmi Gazete’de yayımlanan bazı siyasi partilerin 2012 kesin hesap denetimlerinden çarpıcı sonuçlar çıktı. Yüksek Mahkeme siyasi partilerin faaliyetlerini yürüttükleri genel merkez, il, ilçe ve belde başkanlıklarına ait yerlerin kendilerine ait olabileceği gibi, kiralık olarak da kullanılabileceğine dikkat çekerek bunun için de ortada bir “kira sözleşmesi” olması gerektiğine vurgu yaptı. AYM denetim raporunda, ayrıca partilerin “hayatın olağan akışı gereği”, kira, su, elektrik, posta, telefon, kırtasiye, tutulacak defterlerin satın alınması gibi birtakım “genel yönetim giderlerini” de yapması gerektiğine işaret ederek Siyasi Partiler Yasası gereği, bu harcamaları siyasi parti yetkililerinin “bireysel” olarak yapmaları halinde bile gider bedellerinin partiye “bağış” olarak gösterilmesi zorunluluğu bulunduğunu anımsattı. Denetim raporunda, “Yönetim giderlerinin hesaplarda görülmemesi, kayıt dışı gelir ve gider oluşturulmuş olduğunu göstermektedir” denilerek söz konusu siyasi partiler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması gerektiği ifade edildi. AYM’nin hesaplarında “kayıt dışı gelir gider” saptamasına yer verdiği siyasi partiler ve gerekçeleri şöyle: Saadet Partisi: 81 il ve ilçede örgütlendiğini bildirdi. Ancak 12 il ve bağlı ilçe örgütüne ilişkin 2012 yılı içerisinde herhangi bir gelir ve giderin gerçekleşmediği saptandı. Büyük Birlik Partisi: 81 ilde örgütlendiğini bildirdi. Ancak 46 il ve ilçe örgütüyle ilgili faaliyet saptanamadı. 25 ilde örgütlenme bildirdi. Ancak bildirdiği örgütlerin hiçbirinin faaliyetine rastlanmadı tek bir örgüt faaliyetine rastlanmadı. Halkın Kurtuluşu Partisi: 46 il ve 2 ilçede örgütlenme bildirdi, 37 il ve 2 ilçede faaliyet yok. il ve bağlı ilçede faaliyeti yok. Halkın Sesi Partisi: 81 il ve ilçede örgütlenme bildirdi, 32 il ve ilçede faaliyet yok. AYM, SP ve BBP’nin de bulunduğu 7 siyasi partinin 2012 hesaplarında, il ve ilçe örgütlerinin ‘kâğıt üzerinde’ olduğunu saptadı Konya CHP Gençlik Kolları Başkanı’na M.E.A sorgusu BARIŞ YAMAN KONYA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği suçlamasıyla tutuklanan ve 2 gün sonra serbest bırakılan CHP Gençlik Kolları üyesi 16 yaşındaki lise öğrencisi M.E.A.’ya hakaret davası açılırken M.E.A’yı azmettirdiği iddisasıyla CHP Gençlik Kolları Başkanı Gençosman Killik’in ifadesi alındı. Kilik, AKP Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun “o çocuğun arkasındakiler de unutulmamalı” sözlerinin ardından ifadeye çağrıldığına dikkat çekerek, “Kamuoyu önünde zor durumu düştüler. Çocuğu zor duruma düşürecek veya başka bir siyasi yapılanmayla ilişkilendirecek bir kanıt bulmaya çalışıyorlar” dedi. 28 Ocak’ta ifade vermeye çağrıldığını belirten Kilik, “Dosyada bir yerel gazetede M.E.A.’nın Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla ilgili yayımlanan haberde anma etkinliğine ait fotoğraf vardı. Savcının ilk sorusu ‘M.E.A.’yı sen mi azmettirdin? oldu. Oysa ben şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı anma töreni gibi pek çok eyleme katıldım” diye konuştu. CHP Konya İl Başkanlığı avukatlarından Ulaş Çalıkuşu da, savcılığın başka CHP’lileri de çağırmasını beklediklerini söyledi. Müdafaai Hukuk Hareketi Partisi: 10 il ve ilçede örgütlenme bildirdi, 9 Türkiye Sosyalist İşçi Partisi: Türkiye Müdaafai Hukuk Partisi: 35 il ve ilçede örgütlendiğini bildirdi, AYM’nin hesaplarını denetlediği 2012 yılında BDP’nin “yedek parti”si olarak kurulan HDP ise sadece “genel merkez” örgütlenmesi olduğunu ve herhangi gelir ve giderlerinin olmadığını bildirdi. Ancak Yüksek Mahkeme, “gelirgiderlerin incelenmesinin engellenmesine” dönük bir eylem olduğu gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını istedi. HDP daha sonra BDP’den ayrılan partilerin katılımıyla TBMM’de grup kurdu. HDP sadece ‘merkez’ bildirdi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle