19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 AKP’lilere Özal’ı örnek gösteren Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na sert çıktı: ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Charlie Hebdo dergisi üzerinden CHP’ye ve gazetemize suçlamalar yönelten Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sert yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Meydanlara çıkıyor söylediği şu; ‘CHP, hazreti peygambere hakaret eden karikatürleri savundu.’ Hayatımda böylesine alçakça bir suçlamayla hiçbir zaman karşı karşıya kalmadım. Yahu insanda vicdan olur, ahlak olur. Alçak diyeceğim de alçağın da bir sırası var, çukur… Devlet adamlığı bu mudur” dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında DSP’den CHP’ye katılan Sivas Çepni Belediye Başkanı Murat Uçar’a rozet taktı. CHP lideri ardından, “Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Ayrılık zamanı değildir, birleşme zamanıdır. Geçmişte merkez sağda, solda yer alabilirler. Nerede yer alırlarsa alsınlar kucağımızı açıyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu, konuşmasında şu mesajları verdi: Türkiye faili meçhuller ülkesi olmamalı: Sekiz yıl önce Hrant Dink öldürüldü. Sekiz yıldır asıl faillerin ve arkasındaki örgütün ortaya çıkmasını bekliyoruz. Türkiye faili meçhuller ülkesi olmamalı. Gözünü sevdiğimin Davutoğlu’su: Gözünü sevdiği Alçakça bir suçlama DOKUZ örnekle yanıt Kılıçdaroğlu, konuşmasında en çok alkışı Charlie Hebdo üzerinden CHP’ye yüklenen Davutoğlu’na yanıt verirken aldı. AKP’li milletvekilleri ve bakanların dinle ilgili kamuoyunda tepki çeken konuşmalarından 9 farklı örnek verdi. Kılıçdaroğlu, ardından yumruğunu masaya vurarak “Mütedeyyin kardeşim hâlâ uyanmayacak mısın, hâlâ konuşmayacak mısın” dedi. kur… Devlet adamlığı bu mudur? Böyle bir şey olabilir mi? İnsanların yüreklerine kin ekmek, kin tohumları ekmek bir Başbakan’a yakışır mı? Cumhuriyete Reklam Arası mı?.. Burnundan kıl aldırmayan kibirli iktidarlar... Demokrasiyi sandık sayan siyasal iktidarlar... Temel hak ve özgürlükleri yok sayıp, “ileri demokrasi” diye boy gösterenler... Ezenler! Egemenler! İnsanlık onurunu çiğneyenler! Medyayı diledikleri gibi kullanıp muhalif kalemleri susturmak isteyenler, onları işten attıranlar. Yürütme gücünü baskı gücü sanıp “asarım keserim, yontarım, biçerim” diye efelenenler... Kendi inançlarını, dinsel anlayışlarını topluma dayatanlar... Acaba tüm bunları yapanların, yatağa yattıklarında şu soru akıllarına geliyor mu: “Bunun adı demokrasi mi?” Yürütme gücünü her şeyin tepesine, dağların zirvesine koyduklarında, umutların nasıl altüst olduğunu gördüğünüzde iş işten geçmiştir artık. Cümlelerin içine “ama” kelimesini yerleştirerek tarihin anlarını değiştiremezsiniz. Umut ölür, acılar çoğalır! Demokrasi umudu “ama”ların içinde yitip gider derin sulara... O an, tarihtir, tıpkı geçmişte yaşanan “an” gibi. Ağacı, doğayı, insanlığı da katletmişsinizdir... Verilecek yanıtınız yoktur! “Arap Baharı”nda Mursi’yi iktidara taşıyanlar, biliyorsunuz, fırsatını bulduğunda devirip onu zindana atmayı başarmışlardır. Çünkü “derin devlet”, salt yeraltında örgüt hücrelerinden kurulu değildir. Tarih baba, bunları yazar, anlatır... Kimileri masal sanıp sadece dinler, ardından uykuya dalar, geç uyanır! HHH Demokrasi umudunu katletmenin, nasıl bir ihanet olduğunu fark edemeyenler, tarihten ders almıyor demektir! Bu umudu katledenlerin sonunu Ortadoğu coğrafyasında gördük, hep min Ahmet Davutoğlu’su, memur Teoman’ı nasıl hatırlamazsın? Ne diyordu Rıza Sarraf, “Para veriyorum almıyor, ne yapacağımı ben de şaşırdım” diyor. Ne yaptınız? Memur Teoman’ı sürdünüz... Siz eğer memurları koruyacaksanız, kendinize bir bakın, şeffaflık nedir öğrenin. Kesin hesap komisyonu kuracağız: Çok önemli bir projemiz var. TBMM’de iç tüzüğü değiştireceğiz ve kesin hesap komisyonu kuracağız. Yani bütçe harcandıktan sonra paraların nerelere harcandığını gösteren kanun. İktidar muhalefete hesap verecek. Böyle alçak bir suçlamayla karşı karşıya kalmadım: Davutoğlu mizah dergisine yapılan saldırıdan sonra Paris’e gitti. Devlet adamlarıyla birlikte yürüdü. Biz hiçbir zaman şu eleştiriyi yapmadık. “Arkadaş sen sevgili peygamberimizin karikatürünü çizen insanlara destek vermek için oraya gittin” demedik, diyemezdik. Gittin geldin. Arkadan CHP’yi suçlamaya başladın. Meydanlara çıkıyor söylediği şu: “CHP hazreti peygamberlere hakaret eden karikatürleri savundu.” Hayatımda böylesine alçakça bir suçlamayla hiçbir zaman karşı karşıya kalmadım. Nasıl yapıyorsunuz siz bunu? Yahu insanda vicdan olur, ahlak olur. Alçak diyeceğim de alçağın da bir sırası var, çu Kılıçdaroğlu, konuşmasının son bölümünde Genel Kurul’da 4 eski bakanla ilgili oylamayla ilgili son mesajlarını verdi. Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dan bir örnek veren Kılıçdaroğlu, Özal’ın bir işadamının kendisine gelerek bir bakanın kendisinden rüşvet istediği yönündeki iddiası üzerine Adnan Kahveci’yi görevlendirdiğini, Kahveci’nin ceketinin cebine koyduğu teyple aldığı ses kaydı sonrasında iddiaya konu bakanın Yüce Divan’a gönderildiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, “Bu olayda ses kaydı var mı var, mahkeme kararıyla, görüntüler var mı? Var. Para kasaları, onlar da var. ‘Senin önüne yatarım’ diyen, evet o da var. ‘Oğlum kaç lira var’, ‘Bir trilyon lira babacığım’ diyen ses kayıtları var. Ayakkabı kutuları var. Daha da önemlisi MİT’in, dönemin Başbakanı’na verdiği üç sayfalık rapor var. Şimdi görüşülecek. Ak mı kara mı çıkacak ortaya. Bu parlamento kirliliği kabul etmez.” Oylama öncesi Özal örneği Davutoğlu’ndan Saray’da Bakanlar Kurulu’nu yorumu: Yumuşak geçiş için test Demirtaş’tan fişekli Haber Merkezi Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bakanlar Kurulu’nun önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanmasını “Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki görev dağılımındaki yumuşak geçiş Türkiye için önemli bir testti” sözleriyle değerlendirdi. Davutoğlu Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin 8. yıl için bir gün gecikmeli olarak mesaj yayımladı. Anma mesajında Ermenilere seslenen Davutoğlu, “Zamanı 1915’te donduran büyük travmayı geride bırakmanın yolu tabuların yıkılmasıyla başlar. Ermeni dostlarımızı Türkiye’yi daha fazla ziyaret ederek karşılıklı önyargıları kaldırmaya davet ediyoruz” dedi. Davutoğlu, Londra’da düzenlenen “İstanbul: Bölgesel Merkez, Küresel Aktör Forumu”na katıldı. Erdoğan’ın başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna değinen Davutoğlu “Etkili bir hükümete siyasi bir vizyona sahibiz” dedi. Bu arada Başbakanlık’tan bir gün gecikmeli olarak Dink mesajı yayımlandı. Yazılı açıklamada, “Ermeni kökeninden de, Türkiye’ye bağlılığından da ödün vermeden Türkler ile Ermenilerin ortak geleceklerini inşa edebilmelerinin yol ve yöntemini arayan değerli bir Anadolu aydınıydı” diye tanımlanan Dink’in dostluk yoluna tutuğu meşalenin ışığında, zihinlerde ve gönüllerde kapılar açmak istendiği belirtildi. TürkErmeni dostuğuna inananların yeni bir başlangıç için katkıda bulunmaya çağırılan mesajda “Zamanı 1915’te donduran büyük travmayı geride bırakmanın yolu tabuların yıkılmasıyla başlar. Türkiye, kendi adına bu noktayı aşmış, genellemeleri geride bırakmıştır.” Ermenileri Türkiye’yi daha çok ziyaret ederek önyargıların kaldırılmasına çağrı yapıldı. Erdoğan geçen yıl ilk kez Başbakan düzeyinde taziye mesajı yayımlanmış ve 1915’i “tehcir” olarak tanımlamıştı. 12 YAŞINDAKİ NİHAT’I ÖLDÜREN KURŞUNU GÖSTERDİ eşkıya tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Cizre’deki olaylarda hayatını kaybeden 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın başından çıkan kurşunu kürsüden göstererek “Sizin eşkıyalarınızdan birinin, 12 yaşındaki çocuğu öldüren fişeği bu. Bu, 12 yaşındaki çocuğun ensesinden girmiş beynini parçalamış bir fişek. Bu eşkıyalık değil de nedir?” dedi. Partisinin gruptoplantısında konuşan Demirtaş, Hrant Dink’in katledilişinin 8. yıldönümünde, aradan geçen yıllara karşın soruşturmanını yürütülmüyor olmasının AKP’nin utancı olduğunu ifade etti. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, “Bu cinayeti çözmek bizim için namustur” dediğini anımsatan Demirtaş, “Bugün bunu paralele bağlayıp kapatma konusunda karar aldılar” dedi. Alevi örgütlerle bir görüşme yaptığını anımsatan Demirtaş, cemevlerine ibadethane olarak görülmediği için icra geldiğini belirterek “Diyanet İşleri Başkanı, aldığın son model arabanın camından bunu görüyor musun?” dedi. Tunceli Baro Başkanı Uğur Yeşiltepe’ye basın açıklama Cameron’la IŞİD görüşmesi Başbakan Ahmet Davutoğlu, Londra’daki temasları çerçevesinde İngiliz mevkidaşı David Cameron ile bir araya geldi. Davutoğlu, Türkiye ile İngiltere arasında birçok alandaki stratejik ortaklığın önemine vurgu yaparken “İster Ortadoğu’da, ister Suriye’de, ister Irak’ta, ister Ukrayna’da ya da başka bir yerde olsun, yoğun bir çabaya ihtiyaç vardır” diye konuştu. Cameron da, “Ukrayna konusunda Rusya’ya karşı durmanın önemini konuşmalıyız. IŞİD’le birlikte gördüğümüz korkunç durum ve Suriye’deki geçiş sürecinin gerekliliği gibi konuları görüşeceğiz” dedi. Cameron’un ofisinden yapılan açıklamada da “Gündemin öncelikle maddeleri aşırılıkçı teröre karşı savaş, IŞİD yüzünden karşı karşıya geldiğimiz feci durum ve Suriye’de geçiş sürecine duyulan ihtiyaç” denildi. Yolcu bilgilerinin paylaşılması ve zanlıların Britanya’ya dönüşünün durdurulması için geçici girişçıkış yasağı emirleri gibi konularda iki ülkenin birlikte çalışacağı belirtildi. Görüşmeye Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik de katıldı. sı yaptığı için 6 buçuk yıl hapis cezası verildiğini söyleyen Demirtaş, “Sizin mahkemeleriniz, yargılamıyor; yargısız infaz ediyor” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Cizre’yi eşkıyalardan temizleyeceğiz” açıklamasını anımsatan Demirtaş, “Cümlenin bu kısmına katılıyorum; Cizre’yi eşkıyalardan temizlemek lazım. Özellikle sizin dışarıdan gönderdiğiniz, yerelde desteklediğiniz AKP’nin örgütlediği eşkıyalardan Cizre halkı elbette kurtulacak” diye konuştu. Eski dört bakan hakkındaki oylama öncesi grup toplantısında değerlendirme yapan Demirtaş, Soruşturma Komisyonu’nun rezil bir karar vereceğini öngördüklerini ve komisyondan çekildiklerini kaydetti. Demirtaş, “Biz onları aklamak için değil, aklama faaliyetini teşhir etmek için çekildik” dedi. Erdoğan’ın 2002 öncesi ataması yapılmayan öğretmenlerin atanmasıyla ilgili yaptığı açıklamaları isim vermeden okuyan Demirtaş, “Duşakabinoğullarının yanından inen kravatlı var ya 2002 yılında başbakan olmadan söylemiş bunları” diye konuştu. birlikte yaşadık! Sandıktan darbe gibi despotik iktidarlar çıktığı gibi o ülkelerde mezhepsel savaşlara da tanık olduk. Tarihin sayfalarına bakın göreceksiniz. Sokaktaki kıyıcı baskı... Paramiliter güçlerle temeli atılmış faşizm... Unutmayın, akıl defterinize yazın: Darbenin vurucu gücü olan silahtan, tanktan, savaş uçağından demokrasi, temel hak ve özgürlükler hiçbir zaman çıkmaz... Darbeler devrim değildir; karşıdevrimdir! Bunca kan, bunca kıyım ne getirdi Irak, Mısır, Suriye, Mısır, Afganistan, Libya ve Pakistan’a? Ölüm, acı, gözyaşı! “Bu halktan bir şey olmaz, bu halk otoriter liderleri seviyor” gibi söylemleri bırakın... Demokrasi kırılgandır, onu korumak için ırk, din, dil, mezhep, inanç ayrımcılığı, din sarmalında siyaset yapılmaz! Demokrasiye sarılıp, temel hak ve özgürlükleri savunacaksınız... Halkı küçümsemeyeceksiniz! Darbeler, hayatı yakıp yıkar... Bunu asla ve asla unutmayacaksınız... HHH Devrimle darbeyi karıştıranlar büyük bir aymazlık içinde dünyanın geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerinde... Türkiye 1923’te “Aydınlanma Devrimi”ni yaptı Mustafa Kemal’in önderliğinde... 1934 yılında Kadınlarımıza Seçme ve Seçilme Hakkı tanınırken Avrupa’nın pek çok ülkesinde bu hak yoktu... Laiklik temelinde demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi, Köy Enstitüleri, Eğitim Birliği... Devrim; bir hükümetin devrilmesi değil, bir toplumsal düzenin yerine yenisinin kurulmasıdır... Biz bunu 1923’ün koşulları içinde yaptık. Önce işgalci, emperyalist güçlerden kurtulduk savaşarak, ardından Cumhuriyeti kurduk... Bu sürece reklam arası diyenler getirecekleri rejimin adını da söylesinler. O sözü söyleyecek babayiğit arıyorum ben. O babayiğit AKP’dense onu görelim. Haydi bekliyoruz toplum olarak. baş yardı, göz çıkardı’ ANKARA (Cumhuriyet Bü anlattı. Bahçeli, “Handa bulduğu rosu) MHP Genel Başkanı Dev 50 lira için kaygıya kapılan Dalet Bahçeli, 4 eski bakanla ilgili vutoğlu, aynı hassasiyeti acaba TBMM Genel Kurulu’ndaki Yü rüşvet kirine bulaşan, yolsuzce Divan oylamasına katılmayan luk karanlığına gömülen dört Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, eski bakan hakkında niçin gös“Handa bulduğu 50 lira için kay terememiştir? Yoksa büyüdükgıya kapılan Davutoğlu, aynı çe doğru ve namuslu olmanın hassasiyeti acaba rüşvet kiri çizgisinden çıkmış, haksızlığın, ne bulaşan, yolsuzluk karanlı hukuksuzluğun ve kanunsuzluğına gömülen dört eski bakan ğun pençesine mi düşmüştür? hakkında niçin gösDavutoğlu kol keseyim derken baş yarterememiştir?” somış, göz çıkarmışrusunu yöneltti. Estır” dedi. 4 eski bakaki bakanlardan Zafer nın “havuz medyaÇağlayan’ı “İranlı sının ahlaksız saldıkaçakçının 700 bin rısı ve saptırmasıyliralık saatle aklını la” Meclis Soruşturaldığı bakan”, Muma Komisyonu’ndan ammer Güler’i de yakayı kurtardıkları“İranlı karanlık sinı kaydeden Bahçemanın önüne yatarak bakanlığını rüş Efe Demirhan Cansız li, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arvet ve hırsızlık şanBahçeli ile anı kasına saklanan gütiyesine çeviren bafotoğrafı çektirdi. kan” olarak nitelen Fotoğraf: NECati SAVAŞ ruhun demokrasiyi karaladığını ve kara diren Bahçeli, AKP’li çaldığını” söyledi. vekillere de “Siyasi mücadelenizin bir kaçakçının karacı makaracı eliyle haram biberonuyla besedepsizler...’ lenen eski bakanlar tarafından hiç edilmesine gönlünüz razı mıHaklarında rüşvet ve yolsuzdır?” sözleriyle seslendi. luk iddiaları bulunan bakanlaBahçeli, partisinin grup top rı “akaracı makaracı edepsizlantısında yaptığı konuşmada, ler” olarak nitelendiren Bahçeli, Davutoğlu’nun 4 eski bakan için eski Bakan Zafer Çağlayan’a 700 Meclis Genel Kurul’daki Yüce bin TL’lik saat hediye eden İranDivan oylamasına katılmamasını, lı işadamı Rıza Sarraf’ı “İranlı Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi kaçakçı” olarak tanımladı. Eski ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Bakan Zafer Çağlayan’da “İranMerkez Birliği tarafından düzenle lı kaçakçının 700 bin TL’lik sanen “Yeni Türkiye Buluşması” atle aklını aldığı, piyanoyu biprogramında yaptığı konuşmayla le rüşvet olarak almaktan goeleştirdi. Davutoğlu’nun ortao cunmayan eski bakan” olarak kul 1. sınıfta, okuldan babasının nitelendirdi. Bahçeli, Başbakan dükkânına giderken bir hana gir Davutoğlu’na da “her şeyi yadiğini ve yerde 50 lira bulduğu pan” anlamındaki “sani” unvanu söylediğini anımsatan Bahçeli, nıyla “Ahmet Sani Bey” olarak Başbakan’ın bu parayı merhum da seslenerek, “hodri meydan” babasına götürüp teslim ettiğini çağrısında bulundu. ‘Kol keseyim derken Hrant Dink’in ölümünün sekizinci yılında anılması ile Charlie Hebdo’nun son sayısından bir seçki yayımlayan Cumhuriyet’e yönelik saldırılar bağlamında düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarının pek yoğun bir tartışma konusuna dönüşmesi aynı günlere denk geldi. İyi de oldu. (Yanılmıyorsam) 2006 Ekimi’nde Fransız parlamentosu “1915’te Ermenilere soykırım yapılmadı demek suçtur” diye özetlenebilecek bir yasa kabul etti. Aynı gün (aynı günlerde değil aynı gün) Hrant Dink bir televizyon kanalında (ATV?) ekrana çıktı. Kekelemeden, duraksamadan, lafı eğip bükmeden konuştu: Şimdi Paris’e gideceğim. Orada Concorde Meydanı’nda bir taşın üstüne çıkacağım ve 1915’te Ermenilere soykırım yapılmamıştır, diye haykıracağım. Döneceğim Türkiye’ye; Ankara’da Güven Parkı’nda bir taşın üstüne çıkacağım ve 1915’te Ermenilere soykırım yapılmıştır diye haykıracağım. Bir kolumdan Fransa devleti çekecek, öteki kolumdan Türkiye. Belki beni parçalayacaklar. Ama ben düşüncenin, fikrin sınırlarını siyasetçilerin çizmesine, düşünceye, düşünceyi açıklama özgürlüğüne yasa Bir Düşünce Özgürlüğü Dersi zoruyla yasak getirilmesine karşı sessiz duramam. Bu benim, bu ülkenin yurttaşı ve bir aydın olarak sorumluluğumdur. Sorumluluklarımızdan kaçamayız. Ben kaçmam… Aynı Hrant Dink, ABD ve suç ortağı Batılı ülkeler koalisyonunun Irak’a saldırmasından kısa süre önce kurulan Barış Girişimi’nin kuruluş toplantısında “Girişim’in anayasası”nı tek cümleyle yazdı: “Gücün terörüne ve terörün gücüne güvenenlere teslim olmayı reddediyoruz…” Güç (iktidar, egemenler, devletin dizginlerini elinde tutanlar diye de okuyabilirsiniz) onun üstüne terörle saldırdı. Hedef gösterdi, susturulması gereken aykırı ses olarak üstünü çizdi ve terörün gücü de kalleş bir pusuda onu ensesinden vurarak yok etti. Bu dersten ders çıkardık. Düşünce ve ifade özgürlüğüne Kalaşnikoflarla saldıran zorba güce teslim olunmaması gerektiğine inandık ve Charlie Hebdo’nun, o korkunç cankırımından sonraki ilk sayısından bir seçki yayımladık. Bize, Cumhuriyet’e yakışan buydu. Biz de bize yakışanı yaptık. O kadar… Ama hemen ardından güç (iktidar, egemenler, devletin dizginlerini elinde tutanlar diye de okuyabilirsiniz), hem de en tepesindekilerden birini Paris’e yollayıp milyonluk bir kitle ve çok sayıda siyasal lider ile birlikte protesto yürüyüşüne katılan güç, üstümüze çullandı. “Kutsalımıza saldırı… Müslümanları tahrik… Dine saygısızlık” gibi demagojik nitelemeler art arda geldi. Eh bu kadar “yeşil ışık” yakılınca olacak olan oldu ve Facebook’ta “Cumhuriyet’i basmaya gidiyoruz” sayfaları açıldı. Basmaya gelenler Cumhuriyet’in sokağının ağzından bizlere “Ölmeye hazır mısınız” yazan pankartlar gösterdiler. Savcı görmediği bir “kapak”ta suç unsuru olduğuna hükmetti, polislere gazete dağıtım kamyonlarını durdurtarak “kapak” arattı. Polis memurlarından “Kapak yok efendim” bilgisini aldı ve gazetenin dağıtımına izin verdi. Zaten iktidarın tepesindekiler de, Cumhuriyet’i protesto için gelenler de görmedikleri bir kapakta “İslamın peygamberine hakaret edildiği”ne inanıyor, iddia ediyorlardı. Hebdo’nun kapağındaki çizimin Hazreti Muhammet olduğunu ileri sürenlerin tek kanıtı “Kendileri, çizeri ve derginin yöneticileri böyle diyor” iddiasından ibaretti. Şimdi soralım: Eğer o karikatürün çizeri, yayın yönetmeni, “Hayır, o çizim Muhammet değildir. Anonim bir Müslüman figürüdür” deselerdi “Haaa tamam, o zaman mesele yok” mu denecekti? Yoksa yemeye kararlı olduğu kuzuya “suyumu bulandırıyorsun” diyen kurt hikâyesini bir kez daha mı dinleyecektik? Yazıyı ben değil, Charlie Hebdo’nun yayın yönetmeni Gerard Biard noktalasın. Biard, 18 Ocak günü derginin son sayısının kapağını basmaktan kaçınan Amerikan medyasına, NBC News editörü Elisha Fieldstadt ile yaptığı söyleşide şöyle seslendi: “Bu karikatür öyle basitçe çizilmiş küçük bir figür, bir küçük Muhammet değil.  O bir sembol. Fikir özgürlüğü, din ve inanç özgürlüğü, demokrasi ve sekülarizm için bir sembol. Sizler işte böyle bir sembolü basmaktan kaçındınız...” ‘A C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle