26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 İspanya’nın güvenlik birimleri, Yemen’deki El Kaide’nin üstlendiği Paris saldırılarından hemen sonra bir açıklama yaptı: 2 Ocak’ta Madrid’den gelip Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan ülkemize giriş yapan iki kişiden kadın olanı, Paris’teki süpermarket baskınını düzenleyen A(h) med Kulubali’nin imam nikâhlı eşi Hayat Bumedyen’di. Hayat Bumedyen ile 6 Ocak tarihinde Sultanahmet’teki polis karakoluna intihar saldırısı düzenleyen Dağıstanlı Diana Ramazanova’nın Kadıköy’de aynı otelde kaldıklarını, İngiliz Daily Mail gazetesinden öğrendik. 1 Ocak günü Bulgaristan’dan Türkiye’ye geçmek isterken yakalanan 28 yaşındaki Fransız vatandaşı Fritz Joly Joachim ile ilgili ayrıntıları, Bulgar savcı Darina Slavova Reuters haber ajansına konuştu: Otobüsle Türkiye’ye giriş yapmaya çalışan Joachim’in yanında, Türk olduğu belirtilen 3 kişi daha vardı. Bunlardan birinin adı Fehime A.’ydı. Savcı Slavova, yaptığı açıklamada hakkında uluslararası tutuklama emri olduğu için yakalanan Joachim ile Paris’te Charlie Hebdo katliamını gerçekleştiren Kouachi kardeşler arasında ilişki olduğunu iddia ediyordu… HHH İspanyol terör birimlerinden bir yetkilinin AFP haber ajansına verdiği demeçten, Paris’teki süpermarket baskınında öldürülen A(h)med Kulubali’nin ocak ayı başında eşi Hayat’la birlikte beş kişiyi Madrid’den Türkiye’ye yolcu ettiğini okuduk… Olay tarihlerini sıraya soktuğunuzda, aralarındaki bağ da tabak gibi ortada ve açık, sayın seyirciler. İstihbarat jargonunda, ilk bakışta anlamsız gelen ve nasıl bir amaca hizmet ettiği anlaşılamayan durumlara, “perdeleme” denir. Kritik bir noktada, vahim bir eylem kararı alınmıştır. Dikkatleri başka yöne çekmek, (Fotoğraf: HRANT DİNK) nahmet, ne de Paris’teki suikastlar olurdu, diye düşünüyorum. Bulgaristan sınırında yakalananlar, belki olaylar arasındaki organik bağı da kanıtlar. “Akıl, bizi insan yapan tek özelliktir.” DESCARTES Perdeleme Hrant Dink’in Yalan Arkadaşları Hrant Dink, yüreği, zekâsı, kalemi ve davasıyla adam gibi adamdı. Pis beyinlerin ürünü kirli ellerin döktüğü tertemiz kanı, tam sekiz yıldır yerde kaldı ve çok sevdiği ülkesini yönetenlerin alnında kurudu. Ama benim asıl üzüntüm, Hrant’ın hakkını arar, davasını savunur gibi görünen kimi kişilerin onun anısına ve duruşuna ihaneti. Ermenilerden özür metnine imza atmış ve bedelini ödemiş biri olarak söyleyebilirim ki, Osmanlı’nın Ermenilere yaptığı zulüm ve katliamlar 1915 tehcirinden çok önce başlamış, soykırımdan daha ağır sonuçlar vermiştir; ama soykırım değildir. Hrant Dink de Türkiye’nin cezalandırılması peşinde değildi. Türklerin ve Kürtlerin birlikte yazdıkları kanlı felaket tarihiyle yüzleşmesini, hâlâ dışladıkları Ermenileri bağrına basmasını istiyordu. Bugün “soykırım” suçlamasının peşinde koşanlar, Hrant Dink’in emperyalist bölücülüğe karşı halkların kardeşliği ülküsüne ihanet ediyorlar. Bu bir. İkincisi, Cumhuriyet gazetesinin 19 Ocak sayısında “Hrant’ı yakın arkadaşları anlatıyor” başlığıyla yer alan derleme, yersiz ve talihsizdir! Gerçekten dostu olan Aydın Engin hariç; Ümit Kıvanç, Ali Bayramoğlu ve Baskın Oran, Hrant Dink’in ne yakını, ne de yoldaşıdır. Zaten anı diye anlattıkları da periyodik karşılaşmalarının kanıtıdır. Bu kişiler, Hrant Dink cinayetinden düzmece Ergenekon örgütünü sorumlu tutup, gerçek faillerin bulunmasına engel olan “yalan arkadaşlar” arasında anılabilir ancak. Fikirlerine zaten ihanet içinde oldukları Hrant’ın bari anısına ihanet etmeseler, ama ediyorlar! hedef bölgedeki önlem gerilimini azaltmak ve teyakkuzu gevşetmek için uzak ya da yakın, başka bir noktada neye yaradığı belirsiz bir eylem yapılır. Bu perdeleme işlemine “cambaza bak” oyalaması da diyebilirsiniz. Terör eyleminin cambazı, elbette daha kanlı, daha gürültülü bir gösteri yapar; örneğin Norveçli bir IŞİD’cinin “kara dulu”dur, canlı bomba olur, Sultanahmet’te patlar. HHH Demem o ki, Paris’te Charlie Hebdo mizah dergisine yapılan terör saldırısı, İstanbul’da Sultanahmet karakoluna yapılan bombalı intihar saldırısıyla perdelenmiştir! İspanyol polisinin Madrid’den Türkiye’ye geldiğini bildiği 5 kişi ve aralarından, Türk polisi tarafından bir süre izlenen ikisi… Paris’te Fransız polisinin sıkı gözetiminde olması gereken üç sabıkalı… Bunlardan biri durdurulsaydı, ne Sulta Geçmişe sebeptir geçen zamanlar gecelere de kalmaz ayrılığın değirmenine taşı taşı bitmez yalvarmalarım bu suların çarkı hayatları da öğütür ölümleri de ta ki eski baharlardan kalma bir yeşil dal çıkmasın karşına saçlarınla uçtuğum ne kadar rüya varsa gelir sabahlarıma hatırlıyor musun diye başlarım günlerden Cumartesiydi bütün gökyüzü peşimize düşmüştü hep korkmuştum gözlerinde ışıyan yıldızlardan beni onlardan biri vurmuştu buzdan yağmurlar ellerime yağmıştı ne üşümüştüm birazdan büyük şehirlere girme saatleri başlar ekmek kavgalarının bitmiş sevdalar masalların yalanlarına da inanmaz geçmişe sebeptir geçen zamanlar gecelere de kalmaz…   A.KADRİ ERGİN Başbakan’ın Fotoğrafı Hüzün verici bir fotoğraftı Başbakan’ın verdiği... Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen ve dokuz saat süren Bakanlar Kurulu toplantısının öncesinde Cumhurbaşkanı ile baş başa görüşmüşler, sonra birlikte toplantının yapılacağı salona gelmişlerdi. Cumhurbaşkanı toplantı masasının çevresinde ayağa kalkmış durumda kendisini bekleyen bakanların ellerini sıkarken, o, masada kendisi için uygun görülen yere oturmuş, tokalaşmaların sona ermesini bekliyordu. Belki de ışığın etkisiyle kızarmış gibi görünen yüzünde mahzun bir ifade vardı. Nereye bakacağını bilemiyor gibiydi sanki… Sıkıntılıydı kısacası. HHH Cumhurbaşkanı gibi otoriter ve her şeyin, her konunun en iyisini, en doğrusunu bildiğine inanmış bir liderle çalışmak gerçekten kolay değildi. O, buna rağmen kendisine verilen Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevine layık olmak için elinden geleni yapmış, bu kadar kısa zamanda ülkenin dört bir yanında ayak basmadık yer bırakmamıştı. Liderini seviyor ve sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Başbakanlığından önce uzunca bir süre Dışişleri Bakanlığı yapmıştı. Dünya tanıktır, bu görevde bulunmuş makamdaşları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en yeteneksizi, en başarısızıydı. Bunca başarısızlığına karşın kendisini o makamda tutan Başbakanı’na, dolayısıyla şimdiki Cumhurbaşkanı’na olan sevgisinin daha da pekişmiş olması doğaldı. Fakat ortada bir gerçek daha vardı; örneğin, komşularla “sıfır sorun” parolasıyla başlatılan dışişleri atılımının ikiüç yıl içinde “sıfır komşu” noktasında sonuçlanması tek başına Dışişleri Bakanı’nın üstesinden gelebileceği bir durum değildi. Bunun o tarihsel başarısızlıkta en büyük desteği başbakandı. İkisi, elbirliğiyle Türkiye’yi “şerefli yalnız” konumuna düşürmüşlerdi. Aralarındaki bu bağın sevgi, güven ve saygıyı da beraberinde getirmesi normaldi. HHH Ne var ki o fotoğraftaki yüz, sevgiyi, mutluluğu, huzuru değil, endişeyi, tedirginliği, kırıklığı yansıtıyordu. Son zamanlarla il kongrelerinde yaptığı konuşmalarda gazetemiz Cumhuriyet’e saldırıyordu. Bağırarak, haykırarak Cumhuriyet’in Hz. Muhammed’e hakaret ettiğini dile getiriyordu. Kendisinin Cumhuriyet’in verdiği dört sayfalık Charlie Hebdo seçkisini görmediği apaçık ortadaydı. Kulaktan dolma bilgilerle insanları tahrik ediyor, Cumhuriyet’i hedef gösteriyordu. Söz konusu seçkide Müslümanları rencide edecek tek bir sözcük yoktu. Eğer hedefi, iki arkadaşımızın köşelerine taşıdıkları Charlie Hebdo’nun özel sayısındaki kapak karikatürü ise bu da bir yanılgıydı. Çünkü o dergi kapağında çizilen, üzerindeki giysisinden bir Arap olduğu anlaşılan insan figürünün Hz. Muhammed olduğuna ilişkin ne bir yazı ne de bir ima vardı. Yapılan baştan sonra bir algı operasyonuydu ve Başbakan bu operasyona alet olmuştu/oluyordu. HHH Bu algı operasyonu aklıma daha önce yaşadığımız bir başka olayı getirdi. Anımsıyoruz. Gezi olayları sırasında başındaki türbandan “mütedeyyin” olduğu anlaşılan genç bir kadın ortaya çıkmış Kabataş’ta belden yukarıları çıplak, başları siyah bandanalı 50 kadar erkek tarafından yere yıkılıp tartaklandığı, aşağılanıp hakarete uğradığı, altı aylık çocuğunun bulunduğu bebek arabasının tekmelendiğini ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de üzerine işendiğini iddia etmişti. Daha sonra ortaya çıkan Mobese görüntülerinde böyle bir olayın gerçekleşmediği, iddiaların genç kadının hayal ürünü olduğu ortaya çıkmışsa da zamanın Başbakanı bu “gözü dönmüş vandalları” diline dolamış, Don Kişot’un yel değirmenleriyle kavgaya tutuştuğu gibi bu hayal ürünleriyle savaşmıştı. Bu tür algı operasyonları seçimlerde AKP’ye ne getirir? Bilemiyorum. Fakat gerçek olan Başbakan’ın eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı’yla bir yarışa girdiğidir. HHH Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki o bir saatlik görüşmede Cumhurbaşkanı, Başbakan’a ne söylemiştir? Bilemeyiz. Ama sözünü ettiğimiz fotoğrafa baktığımızda aralarında tatsız bir şeylerin geçtiğini sezinleyebiliyoruz. Bu ülkede Başbakanlık kolay bir görev değildir. Partililerinden başka herkesi, her kesimi türlü yöntemlerle kendinden uzaklaştırmak, toplumu kutuplaştırmak, aslı astarı olmayan savlarla insanları kışkırtmak yol değildir. Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın başbakanken seçtiği yolu seçmek, izlemek, onu taklit etmek, onun gibi olmak zorunda değildir. Bizimki yalnızca bir uyarıdır. O kadar! Yargıç sürgünde öldü ALİCAN ULUDAĞ ANKARA HSYK’nin kararname açıkladığı gün trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi hâkim Hasan Şahingöz’ün ölümünün ardında dramatik bir sürgün hikâyesi ve “vefasızlık” çıktı. Yargı kulislerinde, Şahingöz için “Eski HSYK sürdü, yeni HSYK öldürdü” yorumları yapılıyor. HSYK ve yargı koridorları, 49 yaşında hayata veda eden yargıç Hasan Şahingöz’ün ölümünü konuşuyor. Yargıç Hasan Şahingöz, Aydın’da görev yaparken cemaatin ağırlıkta olduğu eski HSYK tarafından 2013 yılı yaz kararnamesiyle Gaziantep’e sürüldü. Gerekçe olarak Şahingöz hakkında verilen iki “orta hal kâğıdı” gösterildi. Alevi kökenli olan Şahingöz, süreç içinde siciline verilen bu olumsuz durumu idari yargıda dava açarak iptal ettirdi. Ancak sürgün kararı değişmedi. Yargıç Şahingöz, yeni HSYK seçimleri yapıldığında içinde sosyal demokratların da yer aldığı Yargıda Birlik Platformu’nu (YBP) destekledi. Seçimleri YBP kazanınca ümitlenen Şahingöz, HSYK’den mağduriyetinin giderilmesini, bu kapsamda İzmir veya Aydın’a atamasını istedi. YBP’nin önde gelen isimleri Şahingöz’e bu konuda “söz” verdi. Şahingöz, HSYK’nin 15 Ocak akşamında açıkladığı 888 kişilik kararnameyi görünce hayal kırıklığına uğradı. İsmi kararnamede yer almayan Şahingöz’e “boş yer yok” denildi. Bu duruma üzülen Şahingöz, o akşam arkadaşlarıyla bir restoranda yemek yedi. Alkol da alan Şahingöz, evine gitmek istedi. Arkadaşları, taksiyle gitmesini önerdi. Buna karşın aracını kendi sürmek isteyen Şahingöz, yoldayken cep telefonu ve cüzdanının üzerinde olmadığını fark etti. Geriye dönen Şahingöz, restorana giderken Celal Doğan Bulvarı’nda aracı yağan karın da etkisiyle kontrolden çıktı ve bir TIR’ın dorsesine arkadan çarptı. Şahingöz olay yerinde can verdi. Yargıç, hayata sürgünde veda etti. Alevi kökenli hâkim Şahingöz, yeni HSYK’nin ‘sürgüne devam’ kararını öğrendiği gün kazada yaşamını yitirdi BERGAMA OVACIK’TA TAZMİNATLAR Yeniden AİHM KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Çalık’a RES onayı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bergama Ovacık’taki altın madenine karşı mücadele veren köylülerden 10’u, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açtıkları dava kapsamında hükümeti, 3’er bin Avro tazminat ödemeye mahkum ettirmişti. Köylülerin avukatı Senih Özay, Hazine kasasından çıkan toplam 30 bin Avro’nun, sorumlu bürokratlara ödettirilmesi (rücu) için çalmadık kapı bırakmadı. Ancak gerek yerel mahkemeler, gerekse Danıştay’dan gelen olumsuz yanıtlar üzerine yeniden AİHM’nin yolunu tutmaya hazırlandığını bildirdi. Ovacık’ta Koza Altın firması tarafından işletmeye alınan maden, Türkiye’de örnek bir çevre mücadelesinin doğmasına neden olmuştu. Bergama köylüleri, konuyu AİHM’ye de taşıyarak, tazminat da kazanmışlardı. Özay, köylülerden 10’unun kazandığı 3’er bin Avro’nun, Hazine kasası yerine bu madene onay veren, göz yuman bürokratların cebinden çıkması gerektiği düşüncesiyle Danıştay’a başvurmuştu. G NOKTASI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ İnce belli bar 1 dakta içilen Türk 2 kahvesi. 2/ Nine... Bir şeyin, 3 bir olayın yol aç 4 tığı kötü sonuç. 5 3/ Suyun neden olduğu olumsuz 6 lukları gidermek 7 için binalara uy8 gulanan yalıtım. 4/ Hayvanla 9 ra vurulan damga... Soyundan gelinen kimse. 5/ Sevecenlik, acıma... Bir nota. 6/ Van Gölü’ndeki iki küçük adanın ortak adı. 7/ Ordu’nun bir ilçesi... Kirliliği gösteren iz. 8/ Sık gözlü ağ... Dağ sırtı, tepe, bayır. 9/ Dört tekerlekli ve üstü kapalı bir at arabası. SEDAT YAŞAYAN İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Çalık Grubu’nun Karaburun’da kuracağı rüzgâr santralına onay çıktı. 13 türbinden oluşacak santral, Sarpıncık ve Haseki köylerinde kurulacak. Rüzgâr türbinlerinin kurulacağı alanın büyüklüğü 278 bin metrekare. Yüzde 89’ı Hazine’nin, yüzde 10’u özel şahıslara ait. Arazinin 140 bin metrekaresi Sarpıncık, 137 bin metrekaresi ise Haseki köyü sınırları içinde. 10 Nisan 2014’te Sarpıncık köyü kahvehanesinde yapılan ÇED halkın bilgilendirilmesi toplantısı protesto edilmişti. Yöre halkı, tutanak tutulmasını sağlamıştı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı, kanser hastalarının ne kadar sağ kalacaklarına ilişkin internet sitesinde bir tablo yayımladı. Sitede yer alan kanser hastalarının sağ kalım süresi başlıklı tabloda akciğer pankreas ve mide gibi 13 kanser türünden birine yakalanmış hastaların yaşayacağı ömür aylarla ifade edildi. Skandal tabloya onkologlar ve hasta hakları dernekleri tepki gösterdi. Bakanlık tepkiler üzerine hasta özelinde kişisel değerlendirmeyi hekimlerin yapabileceğini, ancak bu sürelerin takip edilmesinin tedavi etkinliği açısından çok önemli olduğunu belirtti. Bakanlık ‘ölüm listesini’ savundu n İstanbul Haber Servisi İplik markası Ören Bayan’ın eski sahiplerinden Jak Karako ile eşi Georgia Karako’yu bıçaklayarak öldüren Özbek çift Fakhodjon Yusupova ile Gulbakhor Yusupova “tasalayarak iki kişiyi öldürmek ve hırsızlık” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılandığı davada hâkim karşısına çıktı. Sanıklardan Farkhodjon Yusupova, bir eşyanın tamiri için tartıştığı Georgia Karako’nun kendisine küfür ederek tokat attığını söyledi. Jak Karako’nun da kendisine vurması üzerine olayın büyüdüğünü ve kendisinin de can havliyle çekiçle, tornavidayla çifte saldırdığını anlattı. Yaralı çifti bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf eden zanlı, yangın çıkarmayı planladığını ancak başaramadığını söyledi. Karako çiftinin kızı Raika Kamhi, “En ağır ceza verilsin” dedi. Duruşma ertelendi. ‘Ören Bayan’ cinayetinde ürkütücü ifade HARBİ SEMİH POROY 1/ Borçlunun borcunu zamanında ödememesi. 2/ İpekten, sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş... Kısa yazı. 3/ Evcil bir geyik cinsi... Yüksek tutulan ya da sayılan birinden gelen iyilik. 4/ Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer. 5/ Yunan rakısı... “Saçlarıma ak düştü / Sana bulamadım” (Şarkı)... İlgi eki. 6/ Hıyar. 7/ Gelir... Otlak. 8/ Hindistan’da eğri çatılı tapınakların mahyasını süsleyen, yollu yastık biçiminde mimari öğe. 9/ Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent... Boğa güreşi yapılan alan. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B E L G E L İ K İ D A F A K İ H L E N T O E N E G D A R A B A N İ Y ON B A Y İ L A N E T N E İ L N A P A E K AM R O A Ğ K A NO T İ Y E C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle