19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2015 ÇARŞAMBA 12 DIŞ HABERLER [email protected] Tahran’da Yahudi anıtı Dış Haberler Servisi İran ile İsrail arasındaki bitmeyen kavga bir yana, İran kendi Yahudi halkı için “Yahudi Şehitleri Anıtı” açtı. Tahran’da pazartesi açılan anıt, 198088 arası Irak’la yaşanan ve iki taraftan 1 milyon can alan savaşta ölen İranlı Yahudilere adandı. Bir Yahudi mezarlığına yerleştirilen ve etrafı İran bayraklarıyla donatılan büyük taş blokun bir yüzüne Yahudilerin en eski sembollerinden Yedi Kollu Şamdan çizildi, ölen Yahudilerin isimleri yazıldı ve Farsça ve İbranice “şehit” ibaresi konuldu. İsrail’i “Siyonist rejim” olarak niteleyip tanımayan İran’da her vesileyle “İsrail’e ölüm” sloganları atılırken azınlıktaki Yahudi cemaati hem kıskaca alınıyor hem el üstünde tutuluyor. Ortadoğu’da İsrail’den sonra en kalabalık Yahudi nüfusa sahip ülke İran. 1979’da 100 bini bulan Yahudi nüfusundan 2030 binin kaldığı İran’dan ABD ve İsrail’e büyük göç yaşandı. Pek çoğu İsrail’de üst mevkilere yükseldi, ilk akla gelen İran doğumlu İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katzav. TahTahran’daki Yahudi lideri Ebadi, Ruhani dönemindeki değişiklikleri olumlu buluyor. İran yönetimi Irak’la savaşta ölen İran Yahudilerinin anısına önceki gün bir anıt açtı. Yahudi cemaati memnun ran, diğer yandan Yahudi nüfusunu çeşitliliğin ve zengin tarihe saygının işareti görüyor. Holocaust inkârcısı Mahmud Ahmedinecad’dan sonra Holocaust’u kınayan Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığında Yahudiler daha rahat nefes alıyor. Ruhani geçen yıl ABD’ye İran’ın tek Yahudi milletvekiliyle gitmiş, Twitter’dan Yahudilerin yeni yılını kutlamıştı. Anıt, Irak’a karşı savaşırken ölen 5, Saddam’ın Tahran’ı bombalaması sırasında ölen 3 ve 1979 devriminin ilk kınamayı ihmal etmedi. Tahran’daki Yahudi Yahudi cemaati anıtı açılım olarak mezarlığında açılan görüyor. Tahran’daki 8500 kişilik ceanıt İran bayraklarıyla maatin lideri Hümayun Samiyah Necef Ebadi, yasalar karşısında tam maçevrelendi. Anıtta nasıyla eşit olmadıklarından, hükümetbüyük taş blokun te kilit görev alma imkânlarının bulunüzerinde Yahudilerin madığından yakınırken Müslümanla evlenen Yahudi kadın öldüğünde kadim sembolü tüm mirasının kocasının ailesine gitYedi Kollu Şamdan mesi, Yahudileri öldürenlerin ağır hapçizildi, ölenlerin se çarptırılsa da 3 yıl sonra bırakılmaisimleri ‘şehit’ sı örneklerini veriyor. “Ruhani seçildiğinden beri olumlu değişiklikler vurgusuyla yazıldı. var. Bunun örneği olan anıta bakgünlerinde öldürülen 2 Yahudiye adantıklarında bizim fedakârlıklarımızı dı. Açılış töreninde Meclis Başkan Yar görecekler” diye ekliyor. Yahudi vekil dımcısı Muhammad Hasan Abuturabi Ciamak Morsadegh’in “Biz bu ülkeFard imalı bir konuşma yaptı. “Yahudi de kiracı değiliz. Biz İranlıyız ve 30 toplumunun İslam Cumhuriyeti’nin asırdır buradayız” sözleri cemaatin kurumsallığını desteklemeye ve dev hislerine tercüman. İran’daki İsrail düşrimin yüce liderine itaat etmeye yö manlığını Yahudi cemaati üstüne alınnelik net duruşu semavi dinlerin öğ mıyor. Ebadi, “İran halkı bizi Siyoretilerinden kaynaklanan bağları gös nist değil Yahudi görüyor” diyor. İsteriyor” diyen AbuturabiFard, İsrail fahan’daki bir esnaf “Biz İranlı YahuBaşbakanı Benyamin Netanyahu’nun diyiz, İsrail’le ilgimiz yok. Bizim sev“vahşi ve insanlık dışı” davranışlarını diğimiz ülke burası” tablosu çiziyor. Yol Ayrımı Der misiniz ki, evrende dünyadan başka pek çok gezegenin bulunduğunu söylediği için 1600 yılında Katolik Kilisesi’nin engizisyon mahkemesinde yargılanıp “sapkın” ilan edilerek diri diri yakılan İtalyan filozof, rahip ve gökbilimci Giordano Bruno hakkında “Ama o da papazları incitmiş, tabii yakılması doğru değildi”… Der misiniz, “Enel Hak” sözleri yüzünden derisi yüzülerek öldürülmüş Hallacı Mansur için, “Aman, ne kadar da lüzumsuz iş yapmış”… Der misiniz, dine eleştirileri yüzünden 1990’da evinin önünde suikastla öldürülen eski bir müftü, yazar ve düşünür olan Turan Dursun için, “Keşke ‘Din Bu’ serisinin 10’uncu kitabını yazmasaydı, zaten ‘yumruğu’ da hak etti”… Eğer dünyanın 21. yüzyılda gündemini belirleyecek olan Charlie Hebdo katliamı ve peşi sıra yaşanan tartışmaların Türkiye’ye taşınmasına itiraz ediyorsanız, yukarıdaki sorulara da “Derim…” yanıtını vermeniz gerekir. Aksi halde tutarlı olmazsınız. Sorun şu ki, onlar olmasaydı, siz de böyle olamazdınız. Onlar “dokunmasalardı” dünyanın güneşin etrafında döndüğünü bilemezdik, tıp bilimi binlerce mikroba çare bulamazdı. Onlar yakılma korkusuyla sussalardı muskalarımızla apandisitten ölürdük. Onlar olmasaydı bilim, düşünce, din, vicdan ve ifade özgürlüğü olamazdı. Onlar olmasaydı, sekülarizm olmazdı. Ve sekülarizm olmasaydı, dünyanın her yeri dogmatik ve totaliter şiddete teslim olurdu. Dünyada bir yol ayrımı beliriyor. Batı sömürgeciliğinin beslediği toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin yabana atılmayacak katkılarını bahane ederek, “İslam dini” adına bir “medeniyet isyanı” tetiklenmeye çalışılıyor. Bugün bu bayrağı tuttuğunu iddia eden cihatçı selefi IŞİD aklı ise kendisi gibi olmayan herkesi yok etmeye dayalı totaliter ve şiddet ideolojisiyle sadece Ortadoğu’yu değil, Batı’nın göçlerle kendi içine taşıdığı Müslümanları da etkileme potansiyeli barındırıyor. Evrensel değerleri savunduğu iddiasındaki Batılılar için önemli bir sınav vakti. Ya bu şiddet ideolojisiyle salt askeri bir kavgaya tutaşacaklar ve sonu belirsiz bir kâbusla yaşayacağız yahut da asıl bu ideolojiyi besleyen zihniyetin bileğinin bükülmesi fikri ağır basacak. İslam âlemi de bunlardan azade değil. Sorun şu ki şimdilik bir terör saldırısını “ama”larla, “ifade özgürlüğünü kontrol dışı bırakırsanız işte bunlar olur” diyerek son tahlilde meşrulaştıran bir akılla ve yaşananların “Müslümanları itibarsızlaştırmak isteyen komplocuların işi olduğu” savlarıyla karşılamaya kalkışıyorlar. Böylece içinde şiddet barındırmayacak şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünü kullananlara karşı sıradan insanları tahrik etmek hakkını kendilerinde görebiliyorlar. (İroniktir ki, Katolik Papa’nın kendi peygamberinin “Bana tokat atana öteki yanağımı dönerim” sözünü unutup din adına yapılan bir katliam karşısında “Anama sövene yumruk atarım” diyerek alenen şiddete teşvik etmesi gibi…) İşte rövanşist ve intikamcı bu zihniyetle en başta gerçek Müslümanlar mücadele etmeli. Dolayısıyla Cumhuriyet gazetesinin isabetli bir biçimde dünyaya daha da damgasını vuracağı aşikâr bu tartışmaları Türkiye’ye taşıması için sebebi çok. Selefi cihadizmin sarstığı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sekülarizm ağır saldırı altında. Zira bu kör şiddetten bir yandan ürkerken, diğer yandan içten içe Batı’ya karşı intikamcı bir hissiyatla buna olabildiğince alan açan bir siyasal İslam zihniyeti aksi görüşleri tenzih ederimhüküm sürmekte. Bu zihniyet Türkiye halkına geçmişteki “laiklik” uygulamasının tartışmalı yanlarını bahane ederek mütemadiyen sekülarizmin “dinsizlik” olduğu yalanını belletmeye çalışıyor, sekülarizmin bireylerin hem din hem vicdan hem de ifade özgürlüğünün tek garantisi olduğu gerçeğini değil. Sekülarizmin az yahut çok inançlıların, farklı inançlıların yahut hiç inanmayanların birarada yaşayabilmesinin tek garantisi olduğu gerçeğini de... Herhangi bir dinin peygamberinin tasvir edilip edilmeyeceği dini bir meseledir. Kutsallıklar bağlamında tartışılır. Farklı görüşler ortaya konulur. İnananlar bundan sakınır, ama kendileri gibi olmayanlara bunu dayatamaz. İçinde saldırı, hakaret, cinayet ve şiddete teşvik barındırmayan herhangi bir yazı yahut çizimin yayımlanması meselesi, bal gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün alanına girer. Hukuk sistemi seküler esaslara dayalı bir ülkede aksi düşünülemez. Her toplumsal ve siyasal vakayı kutsal olanın alanına “çekmekle”, dinin yahut kutsalın alanında “karşılamakla” mükellef değiliz. Şeriat yasalarına göre değil demokratik hukuk devleti içinde yaşıyorsak eğer, içinde saldırı, hakaret, cinayet veya şiddete teşvik barındırmayan içerikte herhangi bir yazı yahut çizim de bir ceza davasının konusu olamaz. Söz konusu derginin çok daha önceden yayımlamış olduğu ve hakaret olarak algılanabilecek çizimleri yahut yazıları onları basmış olanları bağlar, basmayanları bağlamaz. Konu Cumhuriyet’in yayımladıklarının TÜMÜNÜN içeriklerinin saldırı, hakaret, cinayet ve şiddete teşvik barındırıp barındırmadığıdır. Her türlü eleştiri, kınama yapılabilir, ayıplanabilir. Hiç kimse aynı görüşte olmak zorunda değil. Ama Türkiye’de sokakta yürüyen sıradan bir insan değil, bu memleketi yöneten, farklı inanç ve toplumsal kesimler karşısında tarafsız konumda olması gereken, insanları etkileme gücüne sahip olan siyasi heyet meseleyi manipüle edip geniş kitleleri şiddete, cinayete, lince teşvik ediyorsa, o zaman herkes tehlike altındadır. Bugün değilse, yarın. Bu kadar basit. Valls’ten apartheid itirafı geldi n Fransa Başbakanı Manuel Valls’ten, “ırkçılık ve ayrımcılık” itirafı geldi. Valls, yeni yıl değerlendirmesinde Fransız vatandaşı cihatçıların Paris katliamlarına “bölgesel, sosyal ve etnik apartheid”ın yarattığı sorunlara derinlemesine ışık tutmak için de bakılması gerektiğini söyledi. “Bugün yaşadıklarımız 2005’teki isyanları hatırlatıyor. Gettolaşma ve kişilerin damgalanması devam ediyor” diyen Valls, eşitsizliklerle ödün vermeden savaşmak gerektiğini belirtti. Fransa saldırılarının işbirlikçisi olmaktan 4 kişi mahkemeye çıkartılırken dün Montpellier kentinde yanlarında patlayıcı da bulunan 5 Çeçen saldırı hazırlığından gözaltına alındı. ABD istifa çağrısını bıraktı, Esad’la uzun yıllar geçirmeye razı Dış Haberler Servisi Obama yönetiminin Suriye politikasındaki değişikliğe dikkat çeken New York Times, ABD’nin memnuniyetle karşıladığı BM Temsilcisi Staffan de Mistura ve Rusya’nın girişimlerinin Cenevre çerçevesini (iktidarın tümüyle geçici hükümete devrini) ertelediğini belirtti. NYT, BM’nin önceliğinin Halep’te çatışmaların “dondurulması” olduğunu, Rus girişiminin de Esad’la bazı muhaliflerin iktidar paylaşımını öngördüğünü hatırlattı. Geçen hafta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry gelenekselleşen istifa çağrısı yerine Esad’dan “politikalarını değiştirmesi gereken bir lider” olarak söz etti: “Başkan Esad’ın, Esad rejiminin, önceliği halka verip, eylemlerinin sonuçlarını düşünmesinin zamanıdır. Eylemleri Suriye’ye gitgide daha fazla terörist çekiyor, bunun temelinde Esad’ı devirmeye çabalamaları yatıyor.” De Mistura da IŞİD’in büyümesi gibi yeni etkenlerin hesaba katılması gerektiğini, siyasi sürece hem hükümet hem muhalif desteği sağlamadan 3. Cenevre’nin anlamı olmadığını belirtip şunları söyledi: “Acil siyasi çözüm arayışında önkoşul öne sürmeden talepleri uyarlama gereği akılda tutulmalı.” Bu rota değişikliği, BM’de uzun süredir hakim “Batı, Suriyeli isyancıların Esad’ı yenmeyi başaramadığı gerçeğine kendini uyarlamalı” görüşünü yansıtıyor. Nitekim Batılı diplomatlar aşamalı geçişin değerlendirmeye değer olduğundan, Batılı liderler Suriye’nin parçalanmaması için bazı yöneticilerin görevde kalmasından bahsediyor. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius “Siyasi çözüm elbette rejimin bazı unsurlarını içerecek, çünkü Irak’taki gibi devletin temelinden çökmesini istemeyiz” dedi. Türkiye’deki Suriyeli muhaliflerden Tarık Fares, Amerikan politikasını “Kırmızı çizgilerimiz var, sizi silahlandıracağız, destekleyeceğiz derler, hiçbir şey yapmazlar, 4 yıl sonra size en iyi seçeneğin Esad olduğunu anlatırlar” diye özetledi. REUTERS/AFP Merkel: Gösteri hakkını korurum nAlmanya’da Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGIDA) hareketinin Dresden’de 25 binlik katılıma ulaşan pazartesi gösterileri bu kez terör tehdidi gerekçesiyle iptal edilirken Başbakan Angela Merkel gösteri hakkına sahip çıktı: “İçeriğini doğru bulsam da bulmasam da Almanya’nın herhangi bir noktasında insanlar gösteri için sokaklara dökülebilir çünkü bu temel bir haktır.” Hareketin kurucularından Lutz Bachmann da yasağın geçici olduğunu, gelecek hafta sokaklara döneceklerini söyledi. Önceki gün Almanya çapında birkaç bin PEGIDA’cı ve 17 bin PEGIDA karşıtı gösteri düzenledi. Dış Haberler Servisi IŞİD kaçırdığı 2 Japon rehine için Japonya Başbakanı’na seslenerek, 72 saat içinde 200 milyon dolar fidye istedi, aksi halde infaz tehdidi savurdu. İlk defa video eşliğinde yapılan fidye talebi, Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin geçen hafta IŞİD’le mücadele için askeri nitelikli olmayacak şekilde 200 milyon dolarlık yardım Şinzo Abe taahhüdünün ardından geldi. Videoda, Batılı rehinelerin kafasını kesen İngiliz aksanlı “Cihatçı John” bıçağını kameraya doğrultarak “Japonya Başbakanı: 8500 km. uzakta olmana rağmen bu Haçlı seferinde yer almaya gönüllü oldun....” derken görülüyor. Haberi Abe, Ortadoğu turunun Kudüs durağında aldı. İki vatandaşının kaçırılmasını “affedilemez” diye niteleyen Abe, rehinelerin derhal bırakılmalarını istedi. Abe, fidyenin ödenip ödenmeyeceği so Bu kez Japonlar rehin rulunca, “Vatandaşlarımızın hayatta kalması için elimizden geleni yapacağız” dedi. Abe, kriz çerçevesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da telefonla arayıp rehinelerin bırakılması için arabuluculuk ve istihbarat paylaşımı istedi. Rehinelerin kimlikleri Kenji Goto ve Haruna Yukawa. 47 yaşındaki serbest gazeteci Goto, geçen yıldan beri bölgede. Şahsi internet hesabından Gaziantep’e gelişi, Türkiye’deki sığınmacı kampları ve Öncüpınar’dan geçişlerini yayımlamış. Suriye’de habercilik yapmak için “İslami Cephe’den izin aldığı” söyleniyor. Ekimde Halep yakınlarında IŞİD’in eline düştüğü sanılıyor. 42 yaşındaki Yukawa ise muhtemelen koruması. Kimi kaynağa göre özel askeri bir şirkette çalışan Yukawa, militanları eğitmek üzere gitmişti, geçen ağustosta kaçırıldı. Facebook hesabına “Halep’te Suriye savaşı 2014” notuyla elinde Kalaşnikofla görülen bir videosunu yüklediği savunuluyor. Abe Erdoğan’ı da aradı Bedevi için Riyad’a baskı kampanyası nSuudi Arabistan’da “ulemayı eleştirdiği ve İslama hakaret ettiği” gerekçesiyle 10 yıl hapis ile haftalık olarak taksitli 50 kırbaç olmak üzere 1000 kırbaç cezası verilen Suudi blogcu Raif Bedevi’nin özgürlüğü için uluslararası kampanya başlatıldı. İngiliz biyolog Sir John Sulston, Güney Afrikalı yazar J.M Coetzee’nin de yer aldığı Nobel ödüllü 18 ismin ortak imzasının bulunduğu metinde, Suudi yönetimine, akadamisyenlere ifade özgürlüğüne sahip çıkma çağrısı yapıldı. Muhaliflerin sesinin kısılmasına yönelik eleştirilerin dile getirildiği mektupta Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Enstitüsü Başkanı Prof. JeanLou Chameau’dan da Bedevi’ye verilen cezaya tepki göstermesi istendi. Yemen’de Şiiler Sünni yönetimi devirmek üzere Dış Haberler Servisi Yemen’de toplumsal muhalefeti arkasına alarak Sünni yönetimi zorlayan Şii Husi isyancıları (Ensarullah Hareketi), başkent Sana’nın güneyinde şiddetli çatışmalara girdikleri başkanlık sarayını dün ele geçirdi. Husilerin devrik lider Ali Abdullah Salih’e sadık askerlerin de desteğini alıp içeri girdiği ve depolardaki silahlara el koyduğu söyleniyor. Husiler, ABDSuudi destekli Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi‘nin başkentin batısındaki konutunu da kuşatıp askerlerle çatışmaya girdi ve top ateşi açtı. Hadi güvenlik toplantısındayken düzenlenen saldırıyla ilgili Enformasyon Bakanı Nadia Sakkaf “Cumhurbaşkanı, rejimi devirmek isteyen milislerin saldırısı altında” tweet’ini geçti. Sünni direnişine Kaidecilerin de dahil olmasıyla can kayıpları veren Husiler, Hadi’yi “Kaide’yi silahlandırıp finanse etmekle” suçluyor. ABD ise Hadi’yi “Kaide ile savaşAbdül Malik Husi ta müttefiki” görüyor. Dün BM Güvenlik Konseyi Husi saldırısını kınayıp Hadi’ye destek açıkladı. Husilerin lideri Abdül Malik Husi ise TV’de “Tüm seçenekler açık. Her kim ülkeye karşı komploya kalkarsa, Hadi de olsa, alacağımız önlemlerden azade değil” diye konuştu. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo için de “İslam’a saldırısını şiddetle kınıyoruz” dedi. Cumartesi Hadi’nin Genel Sekreteri Ahmed Avad bin Mübarek’i kaçıran Husiler, Mübarek’in elindeki “6 bölgeli federasyon” öngören anayasa taslağını “ülkeyi zengin ve yoksul bölgelere böldüğü” gerekçesiyle reddediyor. enya’nın başkenK ti Nairobi’de bir ilkokulda öğrencile rin oyun alanlarının bir bölümünün ellerinden alınacağı haberleri üzerine düzenlendikleri protestoya polisin yanıtı göz yaşartıcı gaz oldu. Onlarca çocuğun dumana boğulmasıyla ilgili görüntülerin yayılmasıyla tepkiler çığ gibi büyürken dün özür ve geri adım geldi. Olay, iki haftadır süren öğretmen grevinin ardından Langata Road İlkokulu’nda yaşandı. Öğrenci, öğretmen ve veliler okula ait bahçenin bir bölümüne tel örgü, duvar çekildiğini gördü. Buranın nüfuzlu bir siyasiye satıldığı ve otopark yapılacağı haberleri üzerine tepkiler arttı. 6 ile 14 yaşlarındaki öğrencilerin de yer aldığı 100 kişilik grup, “oyun alanımız işgal edildi” pankartlarıyla eyleme başlarken okula gelen 40 polis ise hedef gözetmeksinin alanı gaza boğdu. En az 5 çocuk biber gazından etkilenerek hastaneye kaldırılırken “anne” diyerek ağlayan, baygınlık geçiren çocukların görün(REUTERS) tüleri kameralara yan Kenya’da çoluk çocuğu gazladılar sıdı. Polise tepki veren insan hakları eylemcileri de bölgeye giderek protestoya destek verdi. Ülkede büyük tepki yaratan olay için Twitter’da “okul bahçesi işgali” anlamına gelen “OccupyPlayGround” hashtagi ile kampanya başlatıldı. İç Güvenlik Bakanı Joseph Nkaissery öğrencilerle buluşurken, özür diledi ve bahçenin tümünün okula ait olduğu güvencesi verdi. Sorumlu polis de açığa alındı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle