19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2015 PERŞEMBE CUMHURİYET [email protected] SAYFA MEHMET KESKİN Mimar Sinan’a cam kafes KÜLTÜR 13 Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne devredilen Atik Valide Külliyesi’nin şifahanesi projeye aykırı olarak restore edildi efendim, ne buyrulur efendim, patlıcanın değil efendim, efendinin dalkavuğu, yiğitliğin harman olduğu yerden çıkanlar, kahpeliğin yasa olduğu yerlerde bitenler, merhaba! Ey kutsal zamazingo, günlük işimiz fasafiso, ey alavere dalavere, ey klasik politikamız idarei maslahat, son baskı fiskos gazetesi, kuyruğa kul köle olan, buyruğa yatıp yuvarlanan düşüncesi sahibinin sesi, düşüp takkesi keli görünen, halk deyip halk cebinde eli görünen, merhaba!... Ali’nin başından Veli’nin başına, Veli’nin başından Ali’nin başına geçirilen külah, tek sigortamız maşallah, tek umudumuz “iyi olur inşallah”, merhaba! Alicengiz oyunu, politikamız köşe kapmaca oyunu, ilkeniz körebe oyunu, toplumsal adalet uzun eşek oyunu, hayatımız birdirbir oyunu, “alttan verir samanı üstten çıkar dumanı, çattı pattı kaç çattı” hesabımız işte bu, odun iskelesi müdürü, gusülhane mandalı, apteshane ibriği, merhaba! Armudun sapı var, üzümün çöpü var, estekti köstekti, yan yattı çamura battı, çeri var çöpü var, korkaklığımıza, hayınlığımıza, uydurduğumuz pis bahaneler, merhaba! Atı alıp Üsküdar’ı geçen, parayı verip düdüğü çalan, arabasını dağdan aşıran, düz ovada yolunu şaşıran, merhaba! Dişini sıkan, kemeri kısan dar gelirli, merhaba! Ey enseler, ey gerdanlar, ey ölçüyü kaçıran göbekler, ey hesabı şaşıran bol gelirliler, merhaba! Sırça köşkte oturup komşusuna taş atanlar, on parmağında on karalar, fildişi kulelerinde tüneyen papağanlar, ey kafeste çitleyen dut yemiş bülbüller, teker kırıldıktan sonra yol gösterenler, vakitsiz öttü diye başı kesilen horozlar, suyunu kirletti diye kurdun yediği kuzu uyan artık heeey Üsküdar’da sabah oldu, merhaba! Gözümün üstünde kaşın var dedirtmeyenler, güneşe karşı işetmeyenler, üstü bıyık altı sakal diye tükürtmeyenler, iki ucuyla ortası pis değnekler, Mersin’e diye tersine gidenler, el dokunmayan zülfiyar, merhaba! Kokup bulaşmayan tavşan tersi, etliyle sütlüye karışmayan biçimsel demokrasi teresi, suya sabuna dokunmayan elin pisi, uyuntular, mıymıntılar, sünepeler, süprüntüler, iyiler, kötüler, hem iyi hem kötüler, kısaca bizler, harman olduğumuz kişiler, merhaba! Merhaba yoksulum, merhaba mahalle mantarı milyonerler, nerdesin ey sağduyu, sesimi duyar mısın ey özgürlük, merhaba! Merhaba verilip de tutulmayan sözler, merhaba doymayan gözler, merhaba dolmayan göbekler, iskemleler, işkembeler, ey özgürlük, merhaba! Merhaba bize gülen balıklar, akıl veren alıklar, merhaba. Merhaba özgürlük savaşında yaralanıp yitenler, merhaba bu yolda dökülüp bitenler, merhaba. Merhaba söylenememiş en güzel söz, merhaba güzel yarınlar, merhaba gelecek aydınlar, merhaba. İşte girdik alana, selam verdik dört yana, sözümüz anlayana: Merhabalar, merhaba... 1 Ocak 2015 “Tanrım, bana, değiştirmek istediklerimi değiştirebilmem için GÜÇ ver. Değiştiremeyeceklerim için SABIR ver. İkisi arasındaki farkı anlayabilmem için BİLİNÇ ver.” Bu sabah gözlerimi açtığım anda yukarıdaki “Yeni yıl duamı” tekrarlayacağım... Sonra, sonra ... Sonra bu yıl 100 yaşında olan Aziz Nesin’in “Merhaba”sıyla (köşeye sığdırmak için, bir damla kısaltarak) yeni yılı karşılayacağım: Merhaba Merhaba sayın okurlarım, merhaba sevgili okumazlarım, sevenlerim, sevmeyenlerim, can yoldaşlarım, can düşmanlarım, merhaba! Sayın bayanlar baylar, merhaba! Sayın olmayan bayanlar baylar, sizlere de merhaba!... Bindiği dalı kesenler, öksürüğe göre esenler, çabuk kırılıp küsenler, merhaba! Nerdesin, bir şu dağın ardında kalan umudum, merhaba! Baş tacı edilen hazreti kuyruk, merhaba! Yaban iti bay buyruk, merhaba! Atı alıp Üsküdar’ı geçen, kan tükürüp kızılcık şurubu içtim diyen, kendi yağıyla kavrulanlar, el kapılarında savrulanlar, merhaba! Merhaba bal börek, merhaba zehir zemberek!... Babıâli salhanesinde birbirlerini boğazlayıp yiyen kurt kalemli uğraşdaşlarım, merhaba! Gözünü budaktan, sözünü efendiden uşaktan esirgemeyenler, aldatan kaltabanlar, aldanan daltabanlar, merhaba! batı kafalıdoğu gövdeli, doğu kafalıbatı gövdeli, 1961 modeli yerli pan’lar, aralarındaki sandalye dalaşmalarını halka yurtseverlik, özgürlük savaşı diye gösteren politika cambazları, ey tükürdüğünü yalayan, ey her kapıyı açan yalan dolan, merhaba! Konuşurken mangalda kül bırakmayanlar, halka talkın verip kendileri salkım yutanlar, dönme dolaplar, çarkıfelekler, rüzgârgülü, sayın dönek, bay fırıldak, yüksek sosyete, alçak sosyete, orta yerde iki arada bir derede kalanlar, ilericiler, gericiler, övüngenler, sürüngenler, ben demiştimciler, neme gerekirciler, hepinize merhaba! Ağızdan dolma, kulaktan kapma, yarım yamalak, üstünkörü, kara aydın, çeyrek aydın, saray soytarısı, merhaba! Düşükler, kalkıklar, düşecekler, düşecekleri yere tırmananlar, merhaba! Aslanın ağzındaki ekmek, kendinden başkalarına yarayan emek, zemzem’den çok daha kutsal alın teri, göz nuru, gözümün nuru, caanım efendim, merhaba! Yiğitlikte gemi aslanı, ödleklikte tarla sıçanı, kahpelikte eşi olmayan, düşmüşe tekme vuran, kalkmışa el pençe duran, gidene ağam diyen, gelene paşam diyen, bugün dünden âlâsın, evet efendim sepet Aralık ayı başında Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne devredilen Mimar Sinan’ın bilinen son yapıtı Atik Valide Külliyesi’nin şifahanesi restorasyonla tanınamaz hale geldi. 1. derece tescilli bir yapı olan külliye hazırlanan restorasyon projesine aykırı olarak düzenlendi. 2004 yılından sonra külliyeyle ilgili bütün çalışmaları yürüten ve restorasyon projesini hazırlayan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi eski öğretim üyesi Z. Ayşe Kantarcıoğlu (Aykıl) yapılan işlemlerin yapının ruhunu öldürdüğünü söyledi. gorselgurultuler.com internet sitesinin haberine ve paylaştığı fotoğraflara göre, şifahanenin iç bahçesine bakan revakların önü tamamen camla kapatılırken iç bahçeye çıkış için otomatik kapılar yerleştirildi. İç bahçenin de kafeterya olarak hazırlandığı görülüyor. Restorasyodaki değişiklik Ayşe Kantarcıoğlu’nun (Aykıl) hazırladığı restorasyon planının tamamen dışında yapıldı. Kantarcıoğlu ise restorasyon projesinde değişiklik yapılabilmesi için “mesleki, etik ve hukuki olarak” kendisinden izin alınması gerektiğini belirtiyor. 2010 yılında Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne devredilen yapı, daha öncesinde Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne verilmişti. Res erinin nan’ın bilinen son es Si ar im M u, ğl cıo ar Kant ul u İlk projenin sahibi i söyledi. TMMOB Mimarlar Odası İstanb n in iğ aztürk de Osmanlı’nı ruhunun yok edild lm Yı ı an şk Ba lu ru i netim Ku Büyükkent Şubesi Yö en siyasi iktidarın Osmanlı mirasını siyas . torunu olmakla övün tan öteye gitmediğini gösterdiğini belirtti nmak malzeme olarak kulla torasyon projelerinin hazırlanıp onaylanması için koruma kuruluna sunulduğunu fakat yıllarca bir türlü onaylanmadığını söyleyen Kantarcıoğlu, kendilerinin hazırladıkları projelerin külliyenin Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ne devrinden sonra iki ay içerisinde onaylandığını belirtti. Bu arada, yapının üniversitenin güzel sanatlar fakültesine bağlı geleneksel Türk sanatları bölümü ile güzel sanatlar meslek yüksekokulu olarak kullanılması planlanıyor. Yapılan restorasyonla ilgili “Avlu algısını ortadan kaldırıyor. Bu bir Mimar Sinan eseri; Mimar Sinan’ın bilinen son yapıtı ve çok değerli bir yapı grubu. Burası orta avlulu, revaklı, yürüme yollarıyla algılanan bir mekân. Yapılan işlem bu algıyı tamamen yok ediyor” diyen Kantarcıoğlu “Bu haliyle baktığınızda buranın revaklı, avlulu bir yapı olduğunu hissetmiyorsunuz. Yapılan işlem yapının mimari yapısını ve ruhunu yok etmiş. Verilen en büyük zarar bence bu” diye konuştu. Cam bölmenin çatı ucunda ve yerde monte edildiği yerlerin de incelenmesi gerektiğini söyleyen Kantarcıoğlu, yapıya fiziki olarak da kalıcı hasar verilmiş olabileceğini söyledi. Kantarcıoğlu “Bir Mimar Sinan yapısına bu yapılamaz” dedi. Konuştuğumuz TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı C. Sami Yılmaztürk ise Osmanlı’nın torunu olmakla övünen siyasi iktidarın Osmanlı mirasını siyasi malzeme olarak kullanmaktan öteye gitmediğini gösterdiğini söyledi. Mirasa rant gözüyle bakıldığını söyleyen Yılmaztürk, “Bugün yaptığımız tespitlerde bu komplekse uygun olmayan üniversite eğitim fonksiyonu verildiğini görmekteyiz. Eski esere yoğun müdahale getiren, dolayısı ile yapıya zarar veren bir fonksiyon kabul edilemez” derken uygulamanın üniversitenin ihtiyacına yönelik yapıldığını, bununla yapının özgünlüğünü yitirdiğini belirtti. Yılmaztürk, müdahalenin 2863 sayılı Koruma Mevzuatı’na aykırı olduğunu belirtirken eğer koruma kurulu onaylamışsa da kurulun suça ortak olduğunu vurguladı. ‘Duydum ki suçlu avına çıkmışsınız’ Kültür Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sansür tartışmalarında bu kez içeriden bir isim, 25 yıldır İBBŞT’de oyunculuk ve yönetmenlik yapan Hülya Karakaş, yazdığı açık mektupla yaşananları aktardı. “Abi’ye Mektup” başlığı altında İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’na bir sosyal medya hesabı üzerinden açık mektup yazan Karakaş, “Duydum ki ‘suçlu’ avına çıkmışsınız. Avdan eli boş dönmeyin istedim” dediği mektubunda, daha önce de pek çok sorun yaşandığını ancak bu sorunların “aile” içinde çözülemediği için “aile sırlarını” ifşa etmek zorunda kaldığını dile getirdi ve İBBŞT’de yaşanan sorunları maddeleyerek aktardı. Kendisi için ve yüzüne dahi, defalarca “CHP torpilli” dendiğini söyleyen Karakaş, “Nasıl bir torpilse artık 25 yıldır bir sanatçıyı ayakta tutabiliyor” dedi. Mektubunda ilk olarak “Göreve gelir gelmez, bir önceki yönetim döneminde gönül bağı kurarak provasına başladığım, emek harcadığım Memet Baydur’un ‘Kadın İstasyonu’ adlı oyununu neden kaldırdınız” diye sordu. “İstanbul Efendisi”, “Cibali Karakolu”, “Şark Dişçisi” ve daha birçok oyunda, eklemeçıkarma yapılıp yapılmadığıyla ilgili de bilgi istedi. Cibali Karakolu’nda yaşananın da bir sansür olduğunu söyleyen Karakaş, “Neyi kimden saklıyorsunuz, neden ille bir ‘suçlu’ arıyorsunuz” dedi. “Sansür sizinle başlamadı, sizinle de bitmeyecek” diyen Karakaş, “Türkiye sanatı derin bir McCarthy dönemi zaten yaşıT.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İBBŞT OYUNCUSU VE YÖNETMENİ HÜLYA KARAKAŞ’TAN GENEL SANAT YÖNETMENİ YAZICIOĞLU’NA AÇIK MEKTUP u Karakaş, ‘Türkiye sanatı derin bir McCarthy dönemi yaşıyor’ dediği mektubunda, “Emek harcadığım Memet Baydur’un Kadın İstasyonu adlı oyununu neden kaldırdınız” diye sordu. yor, bari siz ateşe bir odun daha atmayın lütfen” diye ekledi. Sam Bobrick’in “Şansa Bak” adlı oyununu yönetmek üzere teslim ettiğini, ancak 4 ay geçmesine rağmen Yazıcıoğlu’yla görüşemediğini söyledi. Göstermelik kadın yönetmenlerin getirildiğini, kurum içindeki kadınların çalıştırılmadığını belirten Karakaş, “Yine belediye mi izin vermiyor” diye sordu. “Eleştirilere yanıt vermek yerine neredeyse sansürü onaylayan açıklamalar yap maya başladınız” diye devam eden Karakaş, ayrıca “Sevgi sarmalı mesajlarınızın, mutlu kahvaltı toplantılarınızın arkasından gelen ayar mesajlarınız beni serseme çevirdi” dedi. Oyunda “ayakkabı kutusu” dediği için işten çıkarılan Özgür Efe Yeşilpınar’ın tiyatroya dönmesi için verilen çaba gibi, oyun yazan ve yöneten Murat İpek’in işten çıkarılmasının, Eftal Gülbudak’ın ücretsiz izne çıkarılmasının telafi edilip edilmeyeceğini sordu. Karakaş, mektubunu, “Öyle hışımla ‘suçlu’ avına çıktınız ki, konuyla alakam olmadığı halde ‘suçlu’ benim demek istedim. Şimdi benim gibi düşünen diğer sanatçıların da ‘biz de suçluyuz’ diyerek ayağa kalkmaları güzel olurdu ama boşuna hayal kuruyorum; bu ancak bir film sahnesi olabilir...” diyerek bitirdi. ‘AKM’siz İstanbul olmaz’ Kültür Servisi CHP’nin kültür ve sanattan sorumlu genel başkan yardımcısı Ercan Karakaş, yaptığı basın açıklamasında 2008 yılında onarım için boşaltılan AKM’nin çürümeye terk edildiğini hatırlattı. Açıklamada, onarım projesinin hazırlandığını, finansmanı bulunmuş olmasına rağmen onarımının durdurulmuş olmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Bunun kente ve kentlilere karşı işlenen bir suç olduğunu vurgulayan Karakaş, “Gezi Direnişi sırasında ve sonrasında uzunca bir süre polis merkezine dönüştürülen AKM, İstanbul’un en önemli kültür mekânıdır. Bu durumda bırakılamaz, çürümeye terk edilemez” dedi. İstanbul’da AKM’nin sahne ve akustik koşullarına, sergi salonlarına ve kapasitesine sahip başka kültür merke zi bulunmadığını hatırlatan Karakaş, “Kapatılmadan önceki son sezonda AKM’de; tiyatro, opera, bale, müzik alanlarında 855 etkinlik sunulmuş ve bu etkinlikleri bir milyon İstanbullu izlemişti” diyerek ekledi: “Bu duyarsızlığa son verilmeli, yeni yılda AKM’nin onarımı hızla başlamalı ve tamamlanmalıdır. Sanatçıların ve İstanbulluların AKM hasreti son bulmalıdır.” DOB DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ T . C . K Ü L T Ü R V E T U R İ Z M B A K A N L I Ğ I İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle