04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÜL 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak ile işadamı Hasan Gürsoy dinleme kayıtlarına göre, kasrın çerçevesine kadar her türlü ayrıntıyı konuşuyor Sepetçiler Kasrı için sıkı pazarlık CANAN COŞKUN zun yıllar Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılan şu anda Yeşilay’ın genel merkezi olan Sepetçiler Kasrı’na Recep Tayyip Erdoğan’ın imam hatipten arkadaşı Hasan Gürsoy ve 25 Aralık soruşturmasının şüphelisi Gürsoy Grup’un yöneticisi Abdurrahman Gürsoy’un göz diktiği ortaya çıktı. Kapatılan 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla yapılan dinleme kayıtlarına göre, Hasan ve Abdurrahman Gürsoy Sepetçiler Kasrı’nın kendilerine verileceğinden oldukça emin. Hatta öyle ki Abdurrahman Gürsoy kasrın tadilatı, iç mekân değişimi, mobilyalarıyla ilgili bilgi vermek için Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ı arıyor. Türkiye Yeşilay Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Esra Albayrak da kasrın mobilyalarından pencere çerçevesine kadar her türlü ayrıntısı ile ilgileniyor. Dinleme kaydı 26 Nisan 2013’te saat 18.39’da gerçekleşiyor. 9 dakika 26 saniye süren görüşmenin konusu Sepetçiler Kasrı. Telefon görüşmesinin yapıldığı gün, Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’ndeki Global Alkol Politikaları Sempozyomu’na katıldıktan sonra Sepetçiler Kasrı’nda sempozyuma katılan yabancı konuklar için verilen resepsiyona katılıyor. Kayıtlara göre Hasan Gürsoy, Abdurrahman Gürsoy’a Sepetçiler Kasrı’ndaki programın nasıl geçtiğini soruyor. Hasan Gürsoy, Abdurrahman Gürsoy’a “Bu Sepetçiler Kasrı için çok uğraşıyordun” diyerek resepsiyonda Ali Bayraktar isimli kişiye “Biz burayı alalım” dediğini anlatıyor. Yeşilay’a tahsis edilmiş olan kasrın kirasının 20 bin TL olduğunu belirten Hasan Gürsoy, kasrın üst katını Yeşilay’a verme teklifinde bulunuyor. Kasrın yanında bulunan 3 dönümlük arazinin üzerinde köşk olduğunu kaydeden Hasan Gürsoy, o tarafın altına da “hayırsever” bularak otopark yapma isteğinden bahsediyor. Abdurrahman Gürsoy da üst katın Yeşilay’a verilmesine katılıyor ve kasrın Bir Facianın Yıldönümünden Dersler Türkiye, 67 Eylül utancını, yeni bir linç iklimi içinde anıyor bugün… 1 milyon Suriyeli, adlarında “Gazi”, “Şanlı”, “Kahraman” sıfatları taşıyan Antep’te, Urfa’da, Maraş’ta hedef halinde… Gün geçmiyor ki, Kayseri’den, Adana’dan, Hatay’dan, İstanbul’dan Suriyeli sığınmacıların evlerine saldırı haberleri gelmesin; öfkeli kalabalıkların muhasara görüntüleri, nefret söylemi ekranlara düşmesin. Sığınmacı sayısıyla birlikte toplu linç tehlikesi de büyüyor. Ekmek küçük; “Biz açken ekmeği onlar yiyor” öfkesi, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” nostaljisini bastırıyor. “Misafirperver Türkler” efsanesi, misafirini sopalayan başıbozuk güruh tarafından alaşağı ediliyor. HHH 60 yılda zerrece yol alınmamış sanki… Hatta tersine belki… 59 yıl önce bugün İstanbul, kışkırtılmış milliyetçiliğin nelere yol açabileceğini görmüştü. Hükümet, Kıbrıs diplomasisinde elini güçlendirmek amacıyla sopa dağıttığı kalabalıkları yola döküp bir de “Atatürk’ün evini bombaladılar” yalanıyla üstüne benzin dökünce, büyük yangın önce şehri, sonra ülkeyi ateşe vermişti. İçişleri Bakanı’nın “milli bir isyan” dediği o çapulculukta, işyerleri yağmalanmış, kiliseler yakılmış, azınlıklar dövülmüş, öldürülmüş, tecavüze uğramıştı. O kadar ki, devletin zirvesindekiler bile, “Galiba dozu kaçırdık” demek zorunda kalmıştı. 1955 Eylülü’ndeki kışkırtılmış nefret, o günden beri alnımızda silinmek bilmez bir leke gibi duruyor. HHH Facianın 60. yılı yaklaşıyor. 67 Eylül’ün nasıl devlet katında tezgâhlanmış örgütlü, planlı bir saldırı olduğu, saldırıda özel harp tekniklerinin kullanıldığı, Selanik’teki evin de resmi görevliler tarafından bombalandığı, zaman içinde tanıklarla, belgelerle ortaya çıktı. Faillerin bir kısmı deşifre oldu. Devlet mi? Her zamanki refleksiyle ilkin Aziz Nesin, Asım Bezirci, Kemal Tahir gibi solcuları suçlayıp gözaltına aldırdı. Kendi görevlilerini ustaca saklayıp yıllar içinde terfi ettirdi. Tabii ki özür dilemedi, sadece üzüntü bildirdi ve bir miktar tazminat ödedi. Menderes ve bakanları Yassıada’da 67 Eylül’ün hesabını verdiyse de arkalarındaki derin devlet yapılanması, tam olarak ortaya çıkarılamadı. Faciadan ders alınmadı. HHH Dersin reddedilmesi, özür dilemenin zaaf kabul edilmesi, “Olan olmuş, aman kurcalamayalım” denmesi, habire yeni linçleri besliyor. 60 yıl sonra bakıyorsunuz, 67 Eylül zihniyetinin üçüncü kuşağı, ellerinde satırları, sopaları ile mahallesine sığınanın, farklı olanın, işini elinden alanın kapısına kırmızı çarpılar koyuyor, kelle istiyor. Devlet mi? Devlet adamları, önlem alacağına yabancılara karşı ırkçılık üreten bir söylemi ısrarla sürdürüyor. Yangına benzin döküyor. 1 milyon Suriyeli için tehlike çanları çalarken 67 Eylül derslerinin sürekli hatırlanması, hatırlatılması gerekiyor. O kepazelik devlet yetkililerine yıllar ardından haykırıyor: Önlem alın; yoksa yanarsınız. Kışkırtmayın, altında kalırsınız. Irkçı davranmayın, sorumlu olursunuz. Linci cezalandırın, ekmeği çoğaltın, bir arada yaşamayı yüceltin; yoksa kin tohumları eker, geleceğimizi zehirlersiniz. U İlginç rastlantı kirasını vererek restoran veya sosyal kulüp gibi çalıştırma fikrini ortaya atıyor. Abdurrahman Gürsoy’un, bu fikrini onaylayan Hasan Gürsoy’a “Hayırlı olsun diyelim...” demesi ise dikkat çekiyor. Hasan Gürsoy resepsiyonda, “Sayın Başbakanım bu para olur mu? Ben bunu alıyım” cümlesinin “dilinin ucunda” olduğunu, “söylese orada alacağını” belirterek Erdoğan için “Öyle gözümün içine bakıyor” diyor. Yeşilay başkanı ile kira bütçe beklentisiyle ilgili konuşulması gerektiğini kaydeden Abdurrahman Gürsoy, kasra Beltur veya Büyükşehir’in bakım, onarım ve işletmesiyle ilgili para harcama olasılığının olduğunu, oranın kendilerine verilmesi durumunda bunu kendilerinin yapacağını söylüyor. Abdurrahman Gürsoy, daha da ileri giderek “Bizim derdimiz yok. Sen yeter ki al orayı abi. Bitti o kadar. Sonunda bize orda güzel, şık bir ofis çıkar. Yeni kullanacağımız mekân çıkar. Tamam abi ‘üye olmayan giremez.’ Ben İstanbul’un en güzel kulübü olarak yapıyım mesela, hep hayalimdi...” diyor. Bunun üzerine Hasan Gürsoy da “sıcağı sıcağına” patron dediği ‘Gözümün içine bakıyor’ Üst kat Yeşilay’ın kişiyle görüşeceğini vurgulayarak kasrın yanındaki 3 dönümlük araziyi de “yapişletdevret” modeliyle alma teklifinde bulunuyor. Kayıtlara göre Abdurahman Gürsoy, Yeşilay Cemiyeti’nin Beltur ile yaptıkları mukavelenin aynısını Yeşilay’ın kendilerine yapması konusunda Yeşilay Cemiyeti Başkanı ile görüşmek istiyor. Hasan Gürsoy da Yeşilay Başkanı’nın 4050 bin TL kira beklentisi olduğunu kaydediyor. Abdurrahman Gürsoy’un cevabı ise “Abi o plan orda müthiş derecede işler abi. İstanbul’un en güzel yeri olur... yaparız abi düğün dernek her şey, 10 numara bir yer olur, lokal olur burası abi her şeyiyle” oluyor. Konuşmanın sonunda ise Hasan Gürsoy, konuyu “sıcağı sıcağına” anlatmak için Bilal Erdoğan’ı aradığını söylüyor. Bu konuşmadan 3 gün sonra Hasan Gürsoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı ve Yeşilay Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Esra Albayrak ile görüşüyor. 5 dakika 48 saniye süren görüşmede Abdurrahman Gürsoy, Esra Albayrak’a kasrın tadilatı, iç mekân değişimi, mobilyalarıyla ilgili bilgi veriyor. Albayrak, kamu arazisi olduğunu belirterek Beltur aracılığıyla bir şeyler yapılabileceğine dair ifadeler kullanıyor. bilmecesi l Telefonla görüştüğümüz Yeşilay yetkilisi, kasırda düğün, nişan gibi etkinliklerin yapıldığını, köşk kısmının ise Beltur’a ait olduğunu söyledi. Beltur’un şimdiye dek köşkü hizmete açmadığını ifade eden yetkililer, kasırdaki düğün, nişan organizasyonlarını ise Beltur’un değil, başka bir organizasyon şirketinin yaptığını kaydettiler. Yeşilay yetkililerinin bizi organizasyonla ilgili yönlendirdiği kişi ise kasrın Camlı Köşk ve bahçesini organizasyonlar için kullandırdıklarını, şimdiye dek 10 düğün ve bir konser gerçekleştirdiklerini söyledi. Firmanın isminin Luce Organizasyon olduğunu belirten sorumlu kişi, firmanın bu yıl lansmanının yapılacağını, ancak birtakım sebeplerden dolayı yapamadıklarını ifade etti. Sepetçiler Kasrı, Beltur’un web sitesindeki “mekânlarımız” bölümünde de yok. Beltur Erdoğan’ın ailesi ‘Bitti o kadar’ ‘Mobilyalarımızı sevdik’ 29 Nisan 2013 günü 5 dakika 8 saniye süren görüşmenin öne çıkan bölümleri Esra Albayrak: Hım nasıl yapıyorsunuz? Hasan Gürsoy: Şimdi o yukarıdaki odalar var ya. E.A.: Evet. H.G.: O yukarıdaki odaların ısıtma soğutma tadilat kapı... şeyle ilgili tesisatını verdim. E.A.: Tamam yani bu altyapı şeylerini önce bir başlayalım diyorsunuz dimi. H.G.: Yok odaları yani kullanıma ben bir aya kadar heralde muhtemelen yarın bana rapor verecekler, yarın veya en geç çarşamba günü. E.A.: Hı hım. H.G.: Yukarıdaki odaların maksimum bir ay içinde kullanılacak şekilde ısıtması, soğutması, aşağısı da dahil kapısı çerçevesi parkesi cam kenarları çerçeveliler bozuk olanları hepsi yani o görev içinde. Siz beyefendinin bana söylediği nerde... E.A.: Hasan Abi orayı şey yapsak bu hafta bilmiyorum müsait misiniz, cuma günü falan bir buluşsak. İhsan başkan falan da olsa, böyle bir neler yapılacak, detaylı bir oturup konuşsak, hani ilk düğmeyi doğru ilikleyelim ondan sonra daha az. H.G.: Doğrudur dedim ben onun için bilgi vereyim dedim ya sadece bir hazırlık yapacaklar ben orayı kullanırsınız acele ihtiyaç var diye düşündüm, öyle söylemişti beyefendi de... E.A.: Evet evet yani biz de hesap öyle doğrusu fakat hani icabında hani gerekiyorsa bir ay daha uzar ama doğru yürüsün iş yani. Yani bizim açımızdan bir daha biz buraya girip de birilerini sokmak zorunda kalmayalım yani hani bir şey olursa. H.G.: Tamam olur olur olur cuma değil de cumadan önce mesela çarşamba günü bana bu çalışmanın neticesinde çarşamba günü gelip. E.A.: .... Çarşamba bana çok ters ee ekipten arkadaşlar orda olur, hani ben de bulunsam diyordum ama. (Buluşma günü kararlaştırılmaya çalışılıyor) H.G.: Cuma günü namazdan sonra saat 3.00 gibi ben uyarım. E.A.: Tamam ben şimdi onunla ilgili gibi şeylere bizim arkadaşlara mesaj atayım. H.G.: Çalış çalışmanın neticesinde bize yani normal prim çok... çalışma şeyi de gelir. E.A.: Aynen öyle yani orda neler yapılacak, daha önce ben mesela pencere çerçeveleriydi falandı filandı onlarla ilgili Nigün Hanım biraz konuşmuştuk. O gün daha rahat anlatabilirim size E.A.: Onlar, bilmek için söylüyorum size de yani bilginiz olsun, o konuda öyle bir durum vardır. O yüzden Beltur falan diye konuşulmuştu o zaman yani özel... H.G.: Yok oo farklı bir iş Esra. Ben şey söylüyorum, oo yeni demir yollarından. E.A.: Yalı köşkü diyorsunuz değil mi? H.G.: He yalı köşkü. E.A.: Yandaki tamam tamam. H.G.: O Mehmet Bey kimse ben o Mehmet Bey’e söylerim, beyefendiye kim o diye soramadık. E.A.: Tamam ben onu öğrenirim, şey yaparım, bulurum yani cumaya onunla gelirim inşallah. H.G.: Çok daha hızlı hızlı yol almış oluruz Esra be. E.A.: Bi de bi de Hasan Abi şeyle ilgili o mobilyalar bugün alınacakmış herhalde Akif Bey öyle bir bilgi şey yaptı. H.G.: Tamam ben söyledim sabah işte Akif sordum seni bulamayınca. E.A.: Başkan da diyor biz başkan da diyor ki “Biz mobilyaları sevdik. Mobilyalarımız kalsın” diyor. H.G.: Yok yok oraya daha güzellerini çalışıyoruz ya o şey onu yetişmediği için onu masası falan var, onun öyle olmaz orası yani orayı nasıl kullanacaksak. E.A.: Anladım tamam. H.G.: Yani ona göre. E.A.: Ya oranın genel şeyi öyle bir şey olur onları da konuşuruz. Cuma günü o zaman. H.G.: Tamam Cuma günü olur oranın yeni tasarımı yani nesi nasıl kullacaksa orası bir kabul salonuysa bizim getirdiklerimiz doğru E.A.: Yani bu formatta kullanılacak, aynen öyle. H.G.: Ama bir makam gibi kullanacaksak. E.A.: Yani bu format. H.G.: Ufak bir çalışmamız lazım. E.A.: Yok orayı makam gibi düşünmüyoruz. Orası kabul salonu olarak kullanılacak, o yüzden. H.G.: Tamam E.A.: Gelen mobilya bize uyacak bir mobilya yani. H.G.: Yo yok onlarda problem olmaz. Hemen alırız geri tekrar fark etmez onlar zaten şey yani aciliyetten alıp getirmiştik oraya. E.A.: Tamam. H.G.: Problem yok Cuma günü tekrar şey yaparız gündeme alırız Esra be. Urla villalarını çepeçevre saran tel örgü, demir kapı görünmez oluverdi EMRE DÖKER göremedi müdürlüğü ekibi, 9 Haziran 2014’te yaptığı incelemede kıyıya ulaşımın herhangi bir engelle karşılaşmadan sağlandığını raporlaştırdı. Bilirkişi raporu üzerine İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü de, İzmir Barosu’na gönderdiği yazıyla, “Yapılan inceleme sonucunda bölgeden kıyıya ulaşımın olduğu fotoğraflarla da tespit edilmiştir” yanıtını verdi. İzmir Barosu Çevre Komisyonu Sorumlu Yönetim Kurulu Ayşegül Altınbaş, verilen yanıtın kanuna karşı hile olduğunu, hukuka aykırı işlem olduğunu söyledi. Çevre il müdürlüğünü hukukun arkasından dolanmakla suçlayan Altınbaş, “Bakanlık yetkililerinin orada kesilen yolu görmeme imkanı var mı? Köyden denize doğru giden kadarstral yol demir çitlerle çevriliyor. Onu görmüyorlar, dağın yanında patika yol var oradan denize ulaşılıyor deniyor. Yasal olarak o yol zaten kapanamaz. Verilen yanıta göre de orası halka açık” dedi. Bilirkişi de Esra Albayrak Hasan Gürsoy de biraz daha kafamız rahat şimdi. H.G.: Bi de Mehmet Bey kim? Mehmet Bey o yanındaki şey ile ilgili eee beyefendi şey söyledi. Bir proje var Mehmet’e dedi Mehmet’e ki nasıl Esra Hanım? E.A.: Mehmet kim? Ben de şimdi onu projeyi ben sorayım Mehmet Bey kimdir ben. H.G.: O şeyi bi eee yani aldığı yerde bir köşk varmış. Köşkün projesi de ondan. E.A.: Evet. H.G.: Mehmet nerde Mehmet... dedi onu da çalışalım. E.A.: Eee onu bir sorim ben onu bir sorim eee. H.G.: Orda bulabilirsek cumaya kadar. E.A.: Tamam. H.G.: O da bize geçerse biz ona göre bizim ekip çalışır. E.A.: Tamam. H.G.: Nasıl yapılır, ne yapılır, ne edilir tamam da bir formül buluruz inşallah. E.A.: He onunla ilgili şöyle bir şeyden bahsettiler yanlız. Eee onun şeyi vardır. Eğer şimdi burası devlet kamu arazisi olduğu için sizin tecrübeniz vardır ama eee ya bir kamu iştiraki ile herhalde şey yapılması gerekiyormuş ya da H.G.: Yok o tarafı ile ilgili değil o ayrı bir iş yani. Projeyi görüp oo projenin. İZMİR İzmir Barosu Çevre Komisyonu, deniz kenarındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a armağan edildiği öne sürülen Urla villaları arazisinin demir çitlerle çevrilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvurdu. Müdürlük, oluşturduğu bilirkişi ekibiyle bölgede yaptırdığı incelemede, tüm araziyi saran demir kapı, çit ve güvenlik kameralarını göremedi. Ekip, jandarma ve sivil ekiplerce gün boyu korunan, üzerinde belirli aralıklarla helikopter uçan kaçak villaların olduğu arazinin “kamuya açık” olduğu yönünde rapor hazırlandı. “Kıyı kenar çizgisinde herhangi bir kilitli kapıya rastlanılmamıştır” denilen raporda, bir patika yolun denize ulaştığı da belirtilerek, bu patikanın fotoğrafı baroya iletildi. Mimar Bilgehan Oral ve Uzman Mehmet Deliçay’dan oluşan çevre l Tapelerdeki anlatım bozuklukları ve imla hataları düzeltilmemiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle