25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr 7 EYLÜL 2014 PAZAR 16 KÜLTÜR ‘Kitapsever’ bir hırsız... söylüyordu. Birkaç gün önce yolum oralara düştü, bir uğrayıp bakayım dedim. İzci’ye inanmadığımdan değil, ben de gözlerimle bir göreyim diye... Şairler Parkı’ndaki Sabahattin Kudret Aksal heykeli onarılmayı bekliyor Restorasyon nedeniyle Yıldız Şale Köşkü Kültür Servisi TBMM Milli Saraylar’a bağlı tarihi binalardan Yıldız Şale Köşkü’nde restorasyon çalışmaları başlatıldı. Bu nedenle Yıldız Şale, restorasyon çalışmaları nedeniyle 3 ay ziyaretlere kapalı olacak. Yıldız Sarayı’nın bir parçası olan ve adını Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde birbirine bitişik olarak yapılan üç yapıdan oluşmakta. Yapının en dikkat çekici mekânı, zemini duvardan duvara yaklaşık 406 m2’lik tek parça Hereke halısıyla kaplı, tavanı altın yaldızlı panolarla süslenmiş, görkemli tören salonudur. Bu salonda, Sultan II. Abdülhamit döneminde muayede törenlerinin de yapıldığı bilinmekte. u Parktaki Sabahattin Kudret Aksal heykelinin elinde tuttuğu kitap sırra kadem basmış. Heykelin sanatçısı Yunus Tonkuş onarmaya hazır. Beşiktaş Belediyesi’ne Tonkuş’u aramak düşüyor. Beşiktaş’tan Maçka’ya çıkarken, Akaretler’i, Süleyman Seba Caddesi’ni tabanvayla tırmanıyorsanız, sol koldaki Şairler Parkı’na girip biraz soluklanabilirsiniz. O gün Beşiktaş’ın maçı varsa, Çarşı tayfasının da duraklarından biri olur Şairler Parkı. Tabii bugünlerde değil. Dolmabahçe’deki stadyumun yeniden yapımının bitmesini bekliyor Beşiktaşlılar. Adı üstünde, Şairler Parkı’nda mutlaka sevdiğiniz bir şaire rastlarsınız. Uzunca bir süre önce Beşiktaş Belediyesi’nin yaptırdığı heykelleriyle oradalar: Nigâr Hanım’ın Rumelihisarı’ndaki yalısı ve Şişli’deki evi, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla evrilen yıllarda dönemin seçkin yazar ve sanatçılarının uğrak noktası olmuştu. Neyzen Tevfik, Nihavend Sazsemaisi’ni mırıldanıyor ara sıra. Ken abahattin Kudret’in elleri boştu... Hayatın küçük ayrıntılarının, avareliklerin şairinin bronz heykelini Yunus Tonkuş’un yaptığını anımsıyordum. Hemen aradım... “Çoktandır o kitabın yerinde yeller esiyor!” dedi Tonkuş. O bronz kitabı kimin kopartıp götürdüğünü bilen yok elbet. Ama büyük bir özenle alınmış Sabahattin Kudret’in elinden! Hırsız, belli ki, bir “kitapsever”!.. Heykele zarar vermeden almış götürmüş... Tonkuş, “Belediye isterse, ben heykeli onarmaya, kitabı yerine koymaya hazırım” diyor. Sanırım, Beşiktaş Belediyesi’ne Tonkuş’u aramak düşüyor... “Hırsız, belli ki bir ‘kitapsever’” dedimse, iyimserliğimden. Yoksa bizim heykel kırıcılar hangi heykelin neresini kıracaklarını iyi biliyorlar! Tophane’deki “İşçi” heykelini, ellerinden başlıyorlar kırmaya. Şairin ise elindeki kitabı kırıyorlar ilkin... S 3 ay ziyarete kapalı disiyle sohbete gelenlere bayılıyor. Yine de, siz siz olun, temkinliliği elden bırakmayın; her an kalayı basabilir. Garip’çiler de orada. Oktay Rifat, Orhan Veli, Melih Cevdet üçlüsü... Behçet Necatigil biraz yorgun görünüyor. Beşiktaş’taki evinden çıkıp, belki Çarşı içinde biraz oyalanıp, yokuşu ağır ağır tırmanmış olsa gerek... Özdemir Asaf’la da göz göze gelebilirsiniz. “Sen Sen Sen” der gibi sanki... Sabahattin Kudret Aksal’ı bu parkta ilk gördüğümde, “Bir rüzgâr esti hafiften / Sonra durdu / Yağmur çiseliyecek gibi oldu / Bir tramvaya atladım / Doğru parka gittim / Sıranın birinin üstüne / Uzandım / Gökyüzünü seyrettim” dizeleri geçmişti aklımdan. Ne ki, sıralardan birinin üstüne uzanmış değildi, gökyüzünü de seyretmiyordu. Oturmuş, bacak bacak üstüne atmıştı; elinde bir kitap... Geçenlerde şair Adil İzci’den bir eposta geldi. Sabahattin Kudret heykelinin elindeki kitabın sırra kadem bastığını Heykeltıraşlar Derneği Başkanı Metin Yergin, heykellerin kırılmasıyla ilgili sorunları anlattı ‘Kent kültüründen yoksunlar’ MEHMET KESKİN “Heykel alerjisi” Türkiye’de ve dünyanın bazı bölgelerinde hep olagelen ama son yıllarda daha görünür olan bir sorun. Kırılan, çalınan, yok edilen sanat eserleriyle ilgili haberlerle sık sık karşılaşıyoruz. Bu konulardaki sorularımızı yönelttiğimiz Heykeltıraşlar Derneği Başkanı Metin Yergin, İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelindeki heykellerle ilgili durumu, hukuki sorunları anlattı. Yergin, kamusal alanlara yerleştirilmiş eserlerin mülkiyet sahibinin ve sorumlusunun belediyeler olduğunu söylüyor. Bunun yanında sanatçıların telif haklarının ise 5846 sayılı yasayla korunduğunu belirtiyor. Yergin, belediyelere kendi sorumluluk alanlarındaki heykellerin “envanter kayıtlarını ve hali hazırdaki durumlarını” sorduklarında pek çok belediyenin sorumluluklarını bilmedikleri gibi birçok heykelden haberdar dahi olmadıklarını aktarıyor. “Bir kaldırım taşı, bir elektrik direği tamamen kontrolleri altındayken; kamuya ait, ama korumak ve kollamakla mükellef oldukları sanat eserlerine karşı sorumsuz davranmaktalar.” Heykellerin sorumluluğu belediyeye ait olduğundan onlara zarar verildiğinde de belediyelerin suç duyurusunda bulunması veya savcıların konuyla ilgili kamu davası açması zorunluluğu ortaya çıkıyor. Uygulamada ise böyle bir durum söz konusu değil. Şimdiye kadar sonuç alınan, hasar verenlere ceza uygulanan bir davanın olup olmadığını sorduğumuzda Yergin’in cevabı net: “Hayır, bizim bildiğimiz bir dava olmadı...” Belediyeler ve savcılar sessiz kaldığında ise yasal yolları başlatma görevi sa u Kamusal alanlardaki heykellerin sorumlusunun belediyeler olduğunu belirten Yergin, pek çok belediyenin sorumluluklarını bilmediği gibi birçok heykelden haberdar bile olmadığını söylüyor. Ferit Özşen ‘ Akdeniz’ heykelini onarırken Metin Yergin destek için oradaydı. KIRILAN, YOK EDİLEN HEYKELLER Hiçbir dava açılmadı natçılara kalıyor. Yergin, belediyelerin sanat eserlerine ne kadar önem verdiğini, Saraçhane Parkı’ndaki heykellerin durumuyla özetliyor. Parktaki Meriç Hızal, Hakkı Baha Çavuşgil, Handan Börüteçene, Fatma Başoğlu, Nurettin Günaydın ve Saadetin Aygün’e ait, 2. İstanbul Çağdaş Heykeller Yarışması’nda ödüle değer görülmüş eserler taşınmaları sırasında zarar görmüştü. Büyükşehir Belediyesi’nin projeyi meslek örgütüne, sivil toplum örgütüne veya eserlerin sanatçılarına danışmadan Anıtlar Kurulu’ndan geçirdiğini söyleyen Yergin, “Anıtlar Kurulu da buradaki eserlere kentsel ve kültürel ‘miras’ gözüyle bakmamış” diyor. “İnşaat şirketinin” tasarrufuna bırakılan heykellerle ilgili, itiraz üzerine, heykeller yerlerine konulurken danışmanlık için “şifahen” danışmanlık istenmiş. Yergin, heykellerin yerinin değiştirilmesiyle ilgili “5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun ilgili maddeleri, eser sa hibinin izni olmadıkça eserde hiçbir değişikliğin yapılamayacağını düzenler. Bunun dışındaki her eylem suçtur” diyor. İşleyişte ise eserin yerinin değiştirilmesinden en son sanatçısının haberdar olduğunu, sonrasında da sonuçsuz kalan dava sürecinin başladığını belirtiyor. Son zamanlardaki saldırıların, “Akdeniz” örneğindeki gibi, özel mülkiyetteki heykellere de sıçradığını söyleyen Yergin, “Bu durumun, görmezden gelinerek üstü kapalı bir onama olduğunu düşünüyoruz” diyor. Kentlilikle ilgili kültürden yoksunluk, demokratik anlamda ulusal ve kamu mekânlarıyla ilgili eğitim eksikliğine değinen Yergin, “Şaşırtıcı olan, tam tersi yönde eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılması gerekirken, bu tür şiddet olaylarının görmezden gelinerek adeta teşvik edilmesidir. İşte bu yüzden bugün gelinen noktanın ‘sistemli bir gidişat’ olduğunu düşünüyoruz” diyor. İşte zarar gören, yok edilen, çalınan heykellerden örnekler: Cumhuriyetin ilanının 50. yılı nedeniyle kentin çeşitli yerlerine yerleştirilen heykellerden Gürdal Duyar’ın “Güzel İstanbul” adlı eseri, Tamer Başoğlu’nun Bedia Muvahhit anısına Yenikapı sahil parkına yerleştirdiği soyut heykeli, Seyhan Topuz’un 4. Levent Parkı’nda bulunan soyut çalışması, Mehmet Uyanık’ın “Birlik” adlı heykeli, Kuzgun Acar’ın “Tavus” heykeli, Yavuz Görey’in Maçka Taşlık Parkı’na yerleştirilen bronz soyut heykeli, Bihrat Mavitan’ın Harbiye’deki “Yükseliş” adlı heykeli, Namık Denizhan’ın “İkimiz” adlı heykeli, Ferit Özşen’in Akıntıburnu’ndaki “Yağmur” heykeli, Füsun Onur’un Fındıklı Parkı’ndaki soyut heykeli, Kamil Sonad’ın Gülhane Parkı’na yerleştirilen heykeli, Zerrin Bölükbaşı’nın “Figür” isimli beton heykeli, Metin Haseki’nin Gümüşsuyu Parkı’ndaki “Negatif Form”, Hüseyin Anka Özkan’ın “Yankı” isimli heykeli, Zühtü Müridoğlu’nun Fındıklı Parkı’ndaki heykeli... 1973’te Tophane Parkı’na, İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun önüne dikilen Muzaffer Ertoran’ın “İşçi” heykeli defalarca kırıldı. Kars’ta, Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı” heykeli yıkıldı; Heinrich Krippel tarafından yapılmış, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim İş Bölümü’nün girişinde yer alan gençlik ve geleceği simgeleyen kadın ve erkek figürlü heykel yerinden kaldırıldı. Özel mülkiyete ait İMÇ bloklarının dış duvarında bulunan, Kuzgun Acar’ın “Kuşlar” adlı heykeli sökülüp onarılırken çok zarar gördü. Son örnek de İlhan Koman’ın “Akdeniz” heykeli... Saymakla bitmez... Uzun yıllardır Türkiye’de yaşıyor, Kelt (İskoç) asıllı Liverpoollu bir müzikolog olmasına rağmen sanırsınız ki, bu toprağın has evladı. İlk olarak ekürisi Endi ile birlikte tanımıştık onu; Endi ve Pol adıyla geziyor tozuyor, çalıyor söylüyorlardı. Sonra yıllar geçtikçe bu toprakları çok sevdi Pol ya da gerçek adıyla Paul Dwyer. Adeta içimizden biri olup çıkmıştı. Biz de onu layığı ile bağrımıza basmıştık. Doksanların başında başlayan macerası, müzik çalışmaları ve televizyon programları ile sürdü; gurbet eller memleket haline geldi onun için. Paul’un “İçimizdeki İskoçyalı” mesaisi şimdi solo bir albümle sürüyor: “Kar Var Duman Yok”. Yalnız adam Paul, tek kişilik orkestra; geleneksel Anadolu türkülerinin düzenlemelerinden oluşan bu albümdeki her şeyi (gitar, bas, perküsyon, bendir, keyboard) kendi kendine çalıyor, söylüyor. İngilizceye özenerek söyleyenlerden çok daha iyi Türkçesi var. Paul, albümün repertuvarını son dört yılda gerçekleştirdiği gezi programları esnasında oluşturmuş; onları ustalarından yerinde dinlemiş, sevmiş, kendi imbiğinden geçirerek yorumlamış, sevimli bir espri anlayışıyla isimlendirmiş. Yabancı Damat deyip geçmeyin, o bu topraklara emin olun bizden daha sevdalı. Paul Dwyer ‘Kar Var Duman Yok’ (Muzikotek) İstanbul müzik camiasının İzmir’den transferi Artı90. 2008 yılında Miller Music Factory müzik yarışması “cover” ikincisi olduktan sonra, bu yıl da Halıcı Beste Yarışması’nda finale kalmışlar. İki kişiden ibaret yeni moda bir topluluk Artı90, ancak sesleri daha kalabalık çıkıyor, belki de yaklaşık dokuz yıllık birlikteliğin yoğunlaşması bu. İlk albümleri “Discopunk”, adından ötesini içeriyor; zira içinde fazladan elektro ritimler, sert elektrik gitarlar, güncel R&B vokaller de var. Müzikleri de öyle belli bir tarzla sınırlı değil, albümün havası parçadan parçaya değişiyor. Genelde biraz sert sounda sahip. 10 şarkıyı ikili birlikte imzalamış. Çıkış parçaları “Popüler İhanet”, popülizme gündelik yaşamın ucuz hırslarına, tüketim toplumuna doğrudan meydan okuyor, adından anlaşılacağı üzere… Yapımcısı Bora Uslusoy olan albümün ticari kaygılarla yapılmadığı aşikâr. Zaten müzikten para kazanarak geçinmiyor ikili; memleketteki genç müzisyenlerin yüzde 99’u gibi. Vokalleri üstlenen Tuncay Kalelioğlu diş hekimi, gitarları çalan Murat Çapraz ise bir şirkette satış pazarlama elemanı olarak çalışıyor. Aynı gevişi getirenlerden, aynı temcit pilavını masaya koyanlardan sıkılanlar için, iyi bir seçenek. muratbeser@muratbeser.com Artı90 ‘Discopunk’ (İrem Records) ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz Üyesi, Basın Şeref Kartı Sahibi, Değerli Meslektaşımız • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • Plaj servisi, AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI T YILMAZ CANEL 6 Eylül 2014 Cumartesi günü vefat etmiştir. (7 gece 8 gün konaklamalarda geçerlidir) Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr *55 TL AM PANSİYO N PLUS Silivri Cumhuriyet Evlerinde 362 ada, 7 parsel, 565 m2 (Projeli, ruhsatlı) satılık arsa Tel: 0536 311 45 46 Kaybı basın topluluğumuzda büyük üzüntü yaratan Yılmaz Canel’in cenazesi 7 Eylül 2014 Pazar günü (bugün) Levent Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Yılmaz Canel’i sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. Ailesine ve basın topluluğumuza başsağlığı diliyoruz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ YÖNETİM KURULU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle