23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2014 CUMARTESİ 14 Kurultay Kurgusu Türkİş’in Savunması Yatağan işçilerinin özelleştirme Çabalarımızı en iyi bilen Yatağan karşıtı mücadelelerine, sendikaişçileri ve halkıdır.” cıların büyük bölümünün destek Ergün’ün yaptıklarını söylediği vermediğini dile getirmiştik. işlerin bir bölümü, Başbakan ya Türkİş Başkanı Ergün Atalay, da bakanlar ile görüşmeler... gönderdiği bir açıklaYatağan özelleşma ile birlikte Yatatirildiğine göre, o göğan mücadelesi için rüşmelerin hiçbir işe yaptıklarını sıralamış. yaramadığı ortada. Diyor ki: Yatağan işçileri ve Genelkurmay “Çalışmalarım halkı bu gerçeği de Başkanı, PKK ile arasında Yatağan ve biliyor olmalılar ki, pazarlıklardan Yatağan işçileri özel bir eylemlerini sürdürühabersizmiş. yer tuttu ve tutmaya yorlar. Başkomutanına devam edecektir. sorsun, öğrenir... CHP kurultayından bugün ne çıkar? CHP kurultayından “yeni Türkiye”nin, “yeni muhalefeti” çıkar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Acımam” dediği, yıllardır CHP ilkelerine bağlı, örgütten gelenler bir yana itilir. Sağdan, ille de sağdan ve oradan buradan toplanan “yeni CHP”lilerden oluşan bir kadronun çoğunlukta olduğu bir üst yönetim ve dolayısıyla 2015 seçimlerinde, başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi garanti illerin liste başlarına geçecek olan milletvekili adayları aşağı yukarı şimdiden belirlenmiş olur. Kılıçdaroğlu’nun bugüne değin yürüttüğü kimlikçiliğe ve cemaatçiliğe göz kırpan, suya sabuna dokunmayan, Cumhuriyetçi özden özenle kaçınan, küresel istemlere uygun, iktidara laf yetiştirmeye çalışan, ideoloji yerine gündelik popülist söylemlerle idare eden, “ortaya yanar döner” bir parti yönetimi kurgulanır. Ulusal birliği sağlamış partide “ulusalcılık” artık suç sayıldığından, yeni CHP yönetimi, PKK ve Öcalan ile yürütülmekte olan açılım ve saçılım süreciyle “yeni Türkiye”nin Güneydoğusu’na düşen bölgede küresel güçlerin uygun gördüğü kurguya göz yumar... Sonrası da aşağı yukarı belli: Medyada “Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan ile karşılaştı ama selamlaşmadı; tokalaşmadı ama öpüştü” gibisinden tartışmalarla CHP seçime girer. Ve Erdoğan’ın öngördüğü mutlu sona ulaşılır: AKP, anayasayı tek başına değiştirecek milletvekili sayısı ile Meclis’e girer. Hükümet Programı Başbakan Davutoğlu’nu, başbakan olmadan önce dışişleri bakanı olarak tanıdık; onun öncesinde de kendisi bize değerli bir “akademisyen” olarak tanıtıldı. İnsan, doktoralı moktoralı, kitaplı mitaplı birinden söz edildiğinde ondan haklı olarak iyi şeyler bekliyor. Ne var ki beklentiler boşa çıktı, 91 yıllık Cumhuriyet tarihimizde Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturmuş en beceriksiz, en kifayetsiz bir kişilik olarak “temayüz” etti. İşe komşularımızla “sıfır sorun” diyerek başladı, fakat ne yaptı etti komşularımızla olan dostluklarımızı sıfırlamayı başardı! Şimdi Başbakanlık koltuğunda oturuyor. Hazırladığı hükümet programını dikkatle dinledik, satır altlarını renkli kalemle çizerek okuduk. Gördük ki hükümet programı hayattan kopuk bir akademisyenin ürettiği 189 sayfalık bir laf salatasından başka bir şey değil. HHH Önemsiz mi? Hayır! Önemli çünkü uçları açık tehlikeli görüşler içeriyor. İkisi üzerinde mutlaka durmak gerekiyor. İlki “devletmillet kucaklaşması.” Bu ne anlama geliyor? Eğer millet, “millet gibi” bir milletse kendisinin hizmetkârı olması gereken devletle niçin kucaklaşsın? Devletmillet kucaklaşması, devletin “kutsal”, milletin ise “kul” olduğu çağdışı ülkelerde görülen bir durumdur. “Yeni demokrasi” denilen düzen eğer bu ise vay bizim halimize! İkincisi ise “özgürlükgüvenlik dengesi” görüşüdür. Toplumun, bireylerin özgürlüklerinin güvenlik kaygıları/önlemleri ile egemen erk tarafından dengelenmesi, başka bir deyişle sınırlandırılması ancak otokratik, despotik rejimlerde rastlanan bir uygulamadır. Görüleceği gibi ilk ve ikinci görüş birbiriyle bağlantılıdır. Her iki görüşte de “devlet” kutsallaştırılmaktadır. HHH Davutoğlu’nun kaleme aldığı “Stratejik Derinlik”e göz atıldığında devletin kutsallaştırılması görüşünün kaynağının bu kitap olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Kitaptaki ana görüşü anımsayalım: “Sağlıklı bir anlayış, bir ülkenin üzerinde yükseldiği temelleri kavrayışla mümkün olur. Osmanlı İmparatorluğu mirasıyla ilişkileri yeniden canlandırılmalı, medeniyet havzasının yattığı Balkanlar Anadolu Ortadoğu Kuzey Afrika Batı Asya bölgesiyle tarihi ve organik bağlarının yüklediği sorumluluklar dairesinde bir gelecek tasavvuru geliştirilmelidir.” Davutoğlu’nun dilinden düşürmediği “restorasyon” kavramı da bir gericilik projesinden başka bir şey olmayan eskiyi yeniden kurma/diriltme ülküsünün Fransızca kökenli söylemidir. Bugün Türkiye Büyük Meclisi’nde güvenoylamasına sunulacak hükümet programı ülkemizin başını büyük belalara sokacak tehlikeli hedefler içermektedir. Sorsun Tepetaklak Yargı Yeni yargı yılına, demokrasiye sırtını dönmüşlerin çıkardığı kavgayla girildi. YargıSen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na göre, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve yargı bağımsızlığına karşılık 12 Eylül esintisi tüm rüzgârıyla sürüyor: “Yüksek yargı organları da dahil olmak üzere yargı organlarının uygulamalarında da bu böyle. Ara sıra birkaç karar çıkıyor ortaya. Bu da 12 Eylülcülerin, idamlar konu olduğunda, üç o taraftan üç bu taraftan demesi gibi. Bu yargı organları, hukuku her nedense yeni hatırlayınca üç karar veriyor, ama öte tarafta verilen üç kararla her şey allak bullak ediliyor.” Örnek isterseniz, bir yanda Balyoz, öbür yanda türbanlı avukat kararı. Eminağaoğlu’na göre, türbanlı avukata onay veren kararın anlamı çok açık: “Dinsel içerikli yemin istekleri hatta istediği dinsel kurallara tabi olma istekleri aşama aşama gündeme taşınacaktır. Öte yandan Avrupa kurallarına göre, duruşmada avukat ile yargıç aynı davranış kuralına tabi olduklarından, duruşmada yargıçlar böyle hareket edebilecekler, bu ise yargıda tarafsızlık olayını sona erdirecek, her dinin yargıçları gibi bir tabloyu ortaya çıkaracaktır.” Karamsarlığa Yer Yok Kendinizi ezik, yenilmiş, yorgun, umarsız, çıkışsız mı görüyorsunuz? O zaman, geçmişten geleceğe umutla bakmış olanlara başvurmakta yarar var. Örneğin, devrimci Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Reşat Nuri Güntekin’in çevirisiyle 1943’te yayımlanan Carlyle’ın “Kahramanlar” adlı yapıtına yazdığı önsözde “yüzü geriye dönük” olanları şöyle betimlemiş: “Hayvanına ters binmiş bir yolcu gibi bunların başı döner; geriden uzaklaştıkça eşyayı küçülmeye başlar görürler. Sıkıntıdadırlar, ıstıraptadırlar ve bazen bunda samimidirler de...” Yücel, “yüzü geleceğe dönük” olanları da şöyle tanımlamış: “Uzakta küçücük gördükleri ideallerini ona yaklaşmak için sarfettikleri emekle her zaman büyümekte görürler; onu daima daha aydın, daha canlı bulurlar. Onun için iyimserdirler, bahtiyardırlar, hayatları daima verimli olur. Yürürler ve beraberlerinde başkalarını da yürütürler.” Ziya Gökalp de “Çınaraltı Konuşmaları”nda “Bir memleket umranca (uygarlık açısından) tahrip edilmiş, fakat ümidi sağlam kalmış olursa mütemadî (sürekli) imarlar sayesinde, yeniden bir güzel mamure alabilir” der ve ekler: “Bazen, benim ruhum da hüsrana uğramış bir bahçe gibi, bütün yapraklarını, bütün çiçeklerini, bütün yemişlerini döker. Yalnız ümittir ki, bu bahçenin kuytu bir köşesinde duran her dem taze bir ağaç gibi daima yeşilliğini muhafaza eder.” Ümit ve umut... Çocuklarına verdiği adlarda bile silkinişi içselleştirmiş bir ulus, karamsarlığı ve karanlığı aşacaktır. CHP Olağan(üstü) Kurultayı SADIK ÇELİK Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sol, sosyal demokrat partilerin kanında vardır; kaybedilen her seçimin ardından parti içi muhalif grupların ilk aklına gelecek şeylerden biri kurultay istemektir ve bu da partinin kendisini gözden geçirmesi açısından doğrudur. Batı’nın bu anlamda ülkemizden ayrıldığı nokta ise orada başarısızlıkla sonuçlanan seçimleri genellikle gönüllü istifaların takip etmesidir... Gerçek sol geleneğin özünde barındırdığı sözde olmaktan uzak demokratik, tek adamcılıktan kaçan çoğulcu, eşitlikçi, örgütlü ve birilerine biat etmeyen özgürlükçü ruh ve yapılanma bu hakkı o partiye ve üyelerine verir, vermelidir de. Ancak öte yandan ülkemizde sol partilerin başarılı olamamasının da temel sebeplerinden biridir bu. Parti içi şikâyet, muhalefet, iktidar ve senben kavgalarıyla, itiraz ve çağrılarla ve bitmek bilmeyen olağanüstü kurultaylarıyla enerjisi toprağa akıtılır. Böylece temsil ettiği kitlenin ve tüm toplumun sorun ve ihtiyaçlarına yeterince odaklanma, yeni ve heyecan verici programlar oluşturma, bunu pratiğe, hayata aktarma, somut çözüm önerileri ve eylem planları yaratma, yeterince varlık gösteremediği bölgelere, örneğin Doğu’ya, Karadeniz’e, Güneydoğu’ya, Orta Anadolu’ya gitme, buralarda yaşayan halk gruplarını seçmen kitlesine katma fırsatı bulamaz. Tüm bu yetersizlikler de kaçınılmaz olarak başarısızlıklarla sonuçlanır. Neticede bu kurultayın da, yıllardır yüzde 30’ların üzerine çıkamayan CHP’nin, insanları ikna etmek için ne tür bir yol haritası izleyeceğine, hangi yeni ve somut vizyonla toplumun hangi temel sorunlarını çözebileceğine dair herhangi bir gelişme sağlamasına katkı sunacağını düşünemiyoruz. Bugün Türkiye’de sol ideoloji ve sol, sosyal demokrat partilerin ihtiyaç duyduğu şey, seçimli kurultay karmaşasına kapılmadan hep birlikte oturup, ortaya çıkan ve aslında yenilir yutulur bir tarafı olmayan tüm yolsuzluk iddialarına, Gezi’ye, 17, 25 Aralık’lara rağmen başarılı algı yönetimleriyle ve yarattığı sözde istikrar yanılgısıyla ve muhalefetin bir türlü kendi nitelikli, yeterli, etkili adaylarını, temsilcilerini çıkaramamasının da katkısıyla, her seferinde seçmenin oyunu almayı başaran iktidara karşı ne yapılması gerektiğinin konuşulabileceği kurultaylar, çalıştaylar, arama konferansları, seminerler gerçekleştirilmelidir. 56 Eylül olağanüstü kurultayında bir yanda girdiği seçimleri birer birer kaybeden Kılıçdaroğlu, diğer yanda kendi çıkışını “köprüden önceki son çıkış” olarak gören fakat bunun nasıl bir çıkış olacağıyla ilgili önümüze somut veriler koyamayan Muharrem İnce vardı. Kazanan Kılıçdaroğlu oldu. Bugün Parti Meclisi’nin seçileceği heyecanlı süreç yaşanacak. Kurultayın galibi Kılıçdaroğlu olduğuna göre bundan sonrasıyla ilgili partinin sağa diye kabul edilen, bana göre aslında Türkiye’ye açılma politikasının devam edeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Olmamalıdır da. Kılıçdaroğlu bu yolda epey adımlar atmıştır; partiyi yeni ufuklara açma iddiasıyla heyecan ve umut getirmiştir ve zaten tam da bu nedenlerle kendisine ve yine aynı nedenlerle Sarıgül’ün İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığına da destek vermiştik. Ancak diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun örgüt ve kadroların tabandan tavana doğru yenilenmesi, parti içi temsilde adaletin sağlanması, önseçimin hayata geçirilmesi konusunda ciddi eksiklikleri olduğundan söz edebiliriz... Batı sol, sosyal demokrasinin evrensel kuram, kural ve ilkeleriyle birlikte, bunları hangi coğrafyada yaşadığımızı bilerek, bu toprakların insanına, inanç ve düşünce eğilimlerine göre sentezleyerek dokuya uygun hale getirmek gerekir. Muhafazakâr İslam coğrafyasında, bir Doğu toplumu olarak yaşadığımızı unutmadan, bir başka deyişle Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışmadan, içinde yaşadığımız zaman diliminin ve değişen dünyanın farkında olarak buna uygun, sol, sosyal demokrat düşüncenin yanında, demokratik, laik, özgürlükçü, liberal, şeffaf, dürüst, adil, erdemli, hukukun üstünlüğüne inanan, herkese açık bir parti çatısı kurmanın, gerektiğinde altı okun yanına çağın ihtiyaçlarını karşılayacak yeni ilkeler de ekleyerek ilerlemenin, sağlam bir örgütlenme ve kadrolar oluşturmanın peşinden gidilmelidir. Kökeni Kuvayı Milliye’ye dayanan, Cumhuriyeti kuran, demokrasiyi getiren CHP, tarihi boyunca çok farklı kültürlerden, farklı etnisiteden, inançtan, eğilimden, düşünceden isimleri bünyesinde bir arada barındırarak harmanlamış ulu bir çınardır. sadik.celik.gorus@gmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr BULMACA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tibet’te 1 yaşayan 2 dağkeçisi nin tüylerin 3 den dokunan 4 ve “Keşmir 5 şalı” da de6 nilen çok yumuşak bir do 7 kuma. 2/ De 8 riyle kaplı bir 9 çeşit Eskimo kayığı... Yan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kı. 3/ Büyük bi 1 M E R L A N O S ra bardağı... Yel, 2 A D A K Ü L Ü K şimşek ve gök gü 3 N A M L I A V A rültüsüyle ortaya 4 D P A A Y A R çıkan sağanak yaR A ğışlı hava olayı. 4/ 5 A B A Z A N 6 G O E N E N İ K Tümör... YurduL A L A muzda da yetişti 7 Ö Ğ Ü R B E Z İ R rilen bir yağ bitki 8 Z A R si. 5/ Birbirine ek 9 Z E B U İ K A li parçalardan oluşan ve kendi kendine salınan soyut heykel... Eskiden Avusturya’ya verilen ad. 6/ Satrançta bir taş... Osmanlı Devleti’nde iki alaydan oluşan askeri birlik. 7/ “Şellak” da denilen ve cilacılıkta kullanılan bir tür reçine. 8/ Dağkırlangıcı... Bir nota. 9/ Sazın en ince ses veren teli... Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan saplı kap. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Himalayalar’da yaşayan birçok memeli hayvanın bedenini kışın kaplayan çok ince kıla ve bu kıldan dokunan değerli bir kumaşa verilen ad... Yapı işlerinde kullanılan çekül. 2/ Âşık olmaktan duyulan korku. 3/ Bir çeşit telli bürümcük... Hasta. 4/ Fas’ın plaka imi... “ ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahralar / Uyan ey yâreli şiri jiyan bu habı gafletten” (Namık Kemal). 5/ Baht açıklığı, talih... Doku teli. 6/ Bir sayı... Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı. 7/ Müzik eşliğinde yapılan bir tür jimnastik. 8/ Fin ulusunun ünlü destanı. 9/ Sakin ve durgun deniz... Yemek. Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi: 00158007287986476
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle