02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER VİŞNELİK TOPLANTILARI ALEVİLER YİNE YOLLARDA, BU KEZ ÇOCUKLARI İÇİN, GELECEKLERİ İÇİN, DİNİ DAYATMALARA ‘DUR’ DEMEK İÇİN ‘Bir yürüyüş eylediler...’ ‘Sol MİYASE İLKNUR Bir yürüyüş eylemek üzere düştüler yola on iki koldan. İlk kol Dersim’den koptu. Düzgün Baba’dan... Bir diğer kol Bedreddin ilinden sökün eyledi. Daha durur mu Akdeniz yakası ile Aydın illeri... Kazova’ya dikilen sancağı kapan Hubyar evlatları, Banazlı Haydar’ın yoldaşları, Hamdullah Çelebi ile ilmik boynunda meydan okuyanlar, Piri Baba huzurunda dara duranlar da duramadı yerinde... Dün de Karaağaç Dergâhı adına İstanbul’dan başladılar yürümeye. Belki farkında değiller ama Karaağaç Dergâhı’nın yetiştirdiği o güzel adam, Neyzen Tevfik de onlarla başladı yürümeye. İlk kez yürümüyorlar aslında. Yıllardan beri bitmeyen bir uzun yürüyüş onlarınki. Şahkulu ilinden Tekeli Baba’nın ardından da yürümüşlerdi. Ta Antalya’dan Erdebil’e kadar. Şaha doğru giden kervana sonradan katılan yüz binlerle de yürüdüler. Baba İlyas’ı da yalnız bırakmadılar bu yolda, Şeyh Bedreddin’i de... Kalender Çelebi de yalnız yürümedi bu yollar da Baba Zünnun da... Dün Osmanlı’nın zulmüne karşı yürümüşlerdi, bugün neoOsmanlı’nın. Çocukları için yürüdüler bu kez. Zorunlu din dersleri kalksın diye, okulları imam hatip olmasın diye, zorunlu din dersleri yetmezmiş gibi seçmeli dersleri de zorunlu din derslerine dönüşmesin diye. Kadıköy İskele Meydanı’nda buluştular. Niye yürüdüklerini anlattılar meydanda toplananlara, vapurdan inenlere ve kendilerini uğurlamaya gelenlere. Uğurlamaya gelenler arasında CHP Milletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt ile İhsan Özkes, HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ile Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu da vardı. Ve tabii Alevi dernek, vakıf ve platformları da... Beş genç insan Kadıköy’den başlattıkları yürüyüşünü diğer yürüyüş kolları gibi 17 gün boyunca kilometrelerce yol tepecekler. 12 Ekim’de diğer kollarla Ankara’da buluşup iktidardakilere “Durun! Eğitimde bu yaptığınız hak ihlalidir” diye hep birlikte haykıracaklar. cephe’ arayışı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ÖDP, bölünen TKP’nin iki kanadı, CHP’li 3 milletvekili ile bazı sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katıldığı ODTÜ Vişnelik toplantılarında birleşik muhalefet, sol cephe oluşturma girişimleri sürdürülüyor. 2. Vişnelik toplantısından sonra yayımlanan deklarasyonda, “Faşist baskı ve dinci zorbalığa karşı toplumcu bir demokrasi için; gericiliğe karşı laiklik ve özgür bir yaşam için” ortak mücadele çağrısı yapıldı. ODTÜ Vişnelik toplantılarının ilki 30 Ağustos’ta, ikincisi de 21 Eylül’de gerçekleştirildi. Toplantılara ÖDP ve bölünen TKP’nin iki kanadı KP (Komünist Parti) ve HTKP (Halkın Türkiye Komünist Partisi) ile “eski tüfekler”in partisi TKP 1920, EHP, Red dergisi ve bazı sivil toplum örgütleri temsilcilerinin yer aldığı 50’yi aşkın kişi katılıyor. Katılımcılar arasında Oğuzhan Müftüoğlu, Bülent Forta, Alper Taş, Gün Zileli, Fatih Yaşlı, Kaya Güvenç, Serpil Güvenç, Aydemir Güler, Erkan Baş, Hayri Kozanoğlu, İsmail Hakkı Tombul, Masis Kürkçügil, Melih Pekdemir, Mehmet Soğancı ve Turan Eser ile CHP milletvekilleri Gökhan Günaydın, İlhan Cihaner ve Hüseyin Aygün de yer alıyor. Halkevleri ise toplantılardan çekildi. l 8 yaşındaki çocuğu döven polis Hiçbir şey olmamış gibi görevine döndü ABİDİN YAĞMUR Birben’in biber gazından ölümüyle ilgili duruşmaya katılan polisler tepki çekti Silahlarıyla geldiler ÖMER ŞAN l Polisin öldürdüğü Emrah Barlak MERSİN Mersin’de, 8 yaşındaki D.Ö’yü karakolun önünde feci şekilde dövdüğü gerekçesiyle açığa alınan çevik kuvvet polisi O.D. hakkında “çocuğa işkence” suçlamasıyla 8 yıl ile 15 yıl arasında hapis istemiyle açılan dava sonuçlanmadan görevine döndü. Gelişmeleri değerlendiren İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, “Soruşturma aşamasında polis her türlü zorluğu yarattı. Olay günü MOBESE’lerin hepsi bozuk çıkıyor. Bizim olaya tanık olduklarını bildirdiğimiz polislerin o gün orada olmadıkları açıklanıyor. Davanın ilk duruşmasında, olayın üzerinin kapatılması için her yönteme başvurulduğu ortaya çıktı. Bu olayda delillerin işbirliği içinde yok edildiğine inanıyoruz” dedi. D.Ö’nün babası A.Ö ise “Oğlum şu anda okula gidiyor ama olayın etkisini üzerinden hâlâ atamadı. Gece uyurken korkuyor. Uykudan uyanıp ağlıyor. ‘Polis geldi, beni götürecek’ diye ağlıyor. Dışarıda polis gördüğü zaman korkuyor. Temmuz ayındaki mahkemede de o polisi görünce fenalaştı” dedi. Sultan Işıklı davasında gizli tanık bilmecesi İstanbul Haber Servisi Gaziosmanpaşa’da polis memuru Zekeriya Yurdakul’un öldürülmesi olayının faili olduğu iddiasıyla tutuklanan Sultan Işıklı’nın “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek” ve “terör örgütü üyesi olmak” suçlamalarıyla yargılandığı davada gizli tanık bilmecesi yaşandı. Duruşmada gizli tanık “Vatan 1”e poliste verdiği ifade okununca tanık, bu ifadeyi ilk defa duyduğunu belirtti. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada gizli tanıklar Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi yöntemiyle ifade verdi. Vatan 1 kod adıyla Davaya iki gün kala evine narkotik baskını Haber Merkezi İki yıl önce bir trafik kavgasında polis kurşunuyla ölen gencin evine bu sabah 50 polis uyuşturucu baskını düzenledi. Baskının, olayla ilgili yargılanan polis hakkındaki karar duruşmasından iki gün önce gerçekleşmesi dikkat çekti. İzmir’de, 2012’de çıkan bir trafik tartışmasında, polis memuru İmran Kahya silahına davranmış ve Emrah Barlak adlı genç bu silahtan çıkan üç kurşunla hayatını kaybetmişti. Aynı olayda Emrah Barlak’ın kardeşi Erhan Barlak dört kurşunla, arkadaşları Faruk Karhan da tek kurşunla yaralanmıştı. Sanık polis hakkında kasten cinayet ve silahla yaralama suçlarından müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre davanın yarın görülecek son duruşması öncesinde, Barlak ailesinin evi “uyuşturucu” bahanesiyle 50 kadar polis tarafından basıldı. Arama sırasında, iddiaya göre Ercan Barlak’ın yatağının altında 20 gram esrar bulundu. Biri Erhan Barlak olmak üzere, iki kardeş de tartaklanarak gözaltına alındı. Anne Gülpaşa Barlak, uyudukları saatte evlerinin basıldığını, kapıların kırılarak içeri girdiğini söyledi ifade veren gizli tanığa emniyette verdiği ifadesi okundu. Vatan 1’in emniyette, sanığın, polisten kaçarken kendi aracına bindiğini, kendisini ormanlık veya mezarlığa bırakmasını istediğini beyan ettiği belirtti. Gizli tanık bunun üzerine “Bu ifadeyi kabul etmiyorum. O ifadeyi de ilk defa sizden duyuyorum” dedi. Duruşma 7 Kasım’a ertelendi. Öte yandan duruşma öncesi Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde açıklama yapmak isteyen Halk Cephesi üyelerine polis biber gazıyla müdahalede bulundu. Davayı izlemek için adliye binasına girmek isteyen 18 kişi gözaltına alındı. RİZE Yalova’da bir kavgayı ayırmak isterken 27 Mayıs 2012’de, “Astım hastasıyım” demesine karşın polisin yüzüne sıktığı biber gazı nedeniyle fenalaşan ve 30 Mayıs 2012’de yaşamını yitiren Çayan Birben’in (31) ölümüyle ilgili davaya önceki gün Yalova Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma başlarken dört resmi polis, “güvenliği sağlamak” gerekçesiyle silahlı ve coplu halde duruşma salonuna girdi. Polislerin salonda bu şekilde bulunmasına tepki gösteren Birben ailesinin avukatlarının ikazı üzerine resmi giyimli, silahlı ve coplu polisler salondan çıkarıldı. Duruşmada tanık olarak dinlenen Kadir Bayraktar, Birben’in “Biber gazı sıkma, astımım var” dediğini, polisin ise “Biber gazından kim ölmüş ki sen ölesin” dediğini iddia etti. Tanık Emre Dinç ise polislerin kavgayı ayırmadan biber gazı sıkmaya başladığını ileri süre rek “Aslında kavgayı ayırabilecek kadar fazlaydılar. Biber gazı sıkmalarına gerek yoktu” diye konuştu. Mahkeme, Birben ailesinin avukatları ise Çayan’ın ölü bulunduğu internet kafenin güvenlik kamerasının hard diskinin istenmesi talebini reddetti. Polislerin avukatı Ali Çelik, Çayan Birben’in rahatsızlığını bildikleri halde hastaneye götürmedikleri gerekçesiyle, Çayan Birben’in olay yerinde bulunan üç kuzeni için, “ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet verme” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Mahkeme, dinlenen tanıklar ve yapılan savunmaların ardından davayı, 16 Aralık’a erteledi. nne Birben: Biber gazı yasaklansın Gazetemize konuşan anne Yücel Birben, biber gazının silah olduğunu ve yasaklanması gerektiğini söyledi. Birben ailesinin avukatlarından Halis Yıldırım ise mahkemenin tüm taleplerini reddettiğini belirterek kaygılı olduklarını söyledi. A METEHAN UYANMIYOR OSMANGAZİ DE KARIŞTI AHMET ŞEFİK Vişnelik toplantılarında sol muhalefet güçlerini bir araya getirmek amaçlanıyor, ancak bu süreçte bir “çatı partisi” hedefi olmadığı, “ortak cephe, hareket” oluşturma temelli yaklaşımların öne çıktığı vurgulanıyor. İki toplantı sonunda 9 kişilik bir “Kolaylaştırıcılar” ekibi oluşturuldu ve bir deklarasyon hazırlandı. Deklarasyonda “Ülkemiz AKP iktidarı eliyle hızla İslamifaşist bir diktatörlüğe doğru sürükleniyor. AKP, ülkemizde yarattığı bu yıkımın yanı sıra, bölgemizde de emperyalizmle işbirliği içinde mezhepçi ve gerici boğazlaşmaları kışkırtarak, ülkemizi bölgesel bir savaşın parçası haline getiriyor” denilirken şu çağrı yapıldı: “Gezi ve haziran günlerinde kurduğumuz eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin, bağımsızlığın ve laikliğin barikatını birlikte daha ileriye taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu amaçla bizler faşist baskı ve dinci zorbalığa karşı toplumcu bir demokrasi için; gericiliğe karşı laiklik ve özgür bir yaşam için; geleceksizlik ve güvencesiz çalışmaya karşı emeği hakları ve insanca bir yaşam için; doğanın ve kentlerimizin yağmalanmasına karşı ortak yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için; özelleştirme ve talana karşı halkçıkamucu bir ekonomiyi örgütlemek için; emperyalist saldırganlık, tahakküm ve işbirlikçiliğe karşı bağımsızlık için; Kürt sorununda kardeşlik ve birlikte yaşama iradesini güçlendirerek demokratik, adil, onurlu ve eşit yurttaşlığa dayanan bir çözüm için; birlikte mücadele etmek amacıyla ortak bir irade oluşturduğumuzu ilan ediyoruz. Bunun için; bütün eşitlikçi, özgürlükçü, ilerici halk güçlerini birlikte direnmeye ve emekten yana yeni bir toplumsal düzeni bugünden başlayarak kurmaya çağırıyoruz.” ‘Çatı partisi’ hedef değil TRABZON Trabzon’da geçen pazar gecesi ülkücü oldukları belirtilen Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğrenci Derneği üyesi 3 kişinin saldırısına uğrayan 24 yaşınaki Metehan Tuna Göre’nin tedavisi KTÜ Farabi Hastanesi’nde sürüyor. Beyin ameliyatının ardından doktorların 3 gün uyutulmasına karar verdiği Göre, dün sabah saatlerinde doktorlar tarafından uyandırılmak istendi. Ancak narkozun kesilmesine karşın Göre uyandırılamadı. Bunun üzerine doktorlar, Göre’nin bir süre daha uyutulmasına karar verdi. Prof. Dr. Ahmet Eroğlu, öğrencinin yaşamsal tehlikesinin sürdüğünü, kritik durumun uzayabileceğini söyledi. ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Osmangazi Üniversitesi’nde Meşelik Kampusu’nde dün yaklaşık 100 kişilik ülkücü grup kendi aralarında üniversite sorumlusunun seçilmesi nedeniyle topluca “Ülkücü Yemini” edip tekbir getirdi. Grubun büyük çoğunluğu dağılırken kalan yaklaşık 30 kişilik grup ile kantinin önünde ve içerisinde bekleyen Kürt öğrenci lere ve Öğrenci Kollektif Üyesi öğrencilerine saldırdı. Ülkücüler, kantine doğru taş, şişe ve sandalye atarken içeridekiler de şişe ve sandalye fırlattı. Kantinde bulunan solcu öğrenciler, “Siz kimi koruyorsunuz” diyerek özel güvenlik görevlilerine tepki gösterince, özel güvenlik görevlileri ile öğrenciler arasında arbede çıktı. 6 öğrenci yaralandı. 3 POLİS TUTUKLANDI. EMNİYET SAVCILIĞA TALİMAT GÖNDERDİ ‘Kızılay’ı gözaltı listesinden çıkarın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Emniyet’te usulsüz taltif dağıtıldığı iddiasıyla yapılan operasyonda gözaltına alınan 14 polisten 3’ü tutuklanırken savcılık, 11 polis hakkında ise adli kontrol istedi. Ancak mahkeme talebi reddetti. Emniyet Güvenlik Dairesi Başkanlığı’nda usulsüz taltif dağıtmak, nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik iddialarıyla gözaltına alınan ve aralarında eski Güvenlik Daire Başkanı Bekir Akarsu ile Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın kardeşi Halil Dumanlı’nın bulunduğu 14 polis, dün sabah Ankara Adliyesi’ne getirildi. Savcı Alper Türközmen, zanlıların sorgusunu yaptı. Emniyet mensuplarının adliyeye getirilmesinin ardından 3. katta üst düzey güvenlik önlemi alındı. Koridor çevik kuvvet ekiplerince kapatıldı. Avukatlar ile polisler tartıştı. Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy, 3. kata gelerek avukatlara karşı nezaketli olunması uyarısını yaptı. Sorgunun ardından savcı Türközmen, 14 polisin tümünü Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Savcı, 3 zanlının tutuklanmasını, 11’inin ise adli kontrol kararıyla serbest bırakılmasını istedi. Serbest bırakılanlar arasında Dumanlı ve Akarsu da yer aldı. Polis memurları İsmail Çiçekçi, Muhammet Hamarat ve Komiser Eray Kılıçarslan tutuklandı. Öte yandan gözaltı listesinde halen Güvenlik Daire Başkan Yardımcısı olan Saruhan Kızılay’ın da adının yer aldığı, Güvenlik Dairesi Başkanı Çankal’ın savcıya gönderdiği yazı ile Kızılay’ın listeden çıkarıldığı iddia edildi. Çankal’ın savcı Türközmen’e gönderdiği belgede “Araştırmaları ile olayın ortaya çıkarılmasını sağlayan, usulsüz taltif dosyalarına ulaşan ve rapor düzenleyen 3. Sınıf Emniyet Müdürü Saruhan Kızılay’ın da tevdi raporu içeriğinde soruşturmaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan hususların yapılacak soruşturmada değerlendirilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir” ifadesi yer aldı. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında konuştu. Ülkenin en iri kıyım işadamlarının hazır bulunduğu toplantının sonunda, kurulduğundan beri sindirim güçlüğü çekmemiş bu yiğitler “Ay bizi ne güzel fırçaladın” dercesine ayağa kalkıp Cumhurbaşkanı’nı alkışladılar. Biri hariç: Cem Boyner. TÜSİAD’daki o toplantıdan altı gün sonra AKP’nin İstanbul Milletvekili ve daha önce Of Belediye Başkanlığı yaptığından, engin ve zengin deneyimlerinden yararlanmak amacıyla AKP’nin yerel yönetimler başkan yardımcılığına getirilmiş Oktay Saral, Anadolu Ajansı muhabirini almış karşısına yağmış gürlemiş. Bütün konuşmayı aktarıp canınızı sıkmak, midenizi zorlamak istemem. Zaten uzun konuşmasından seçip aktaracağım şu cümleler yeter (hatta artar). Saral konuşuyor: “… Şehzadelerin staj merkezleri olan Kastamonu ve Amasya’ya yakın olabilmek için Tosya’ya yerleşen ataların, lalalar önünde şebeklik yaparken, sen evladı Osman huzurunda küstahlığa yeltenemezsin. ... Atalarını İspanya Engizisyonu’ndan kurtaran hamiyetperver Hem Fırça Ye, Hem Ayağa Kalk, Öyle mi? bir milletin tarihi, medeniyeti ve adaleti önünde ayağa kalk! ... Kaos için ayaktakımına, çapulcuya prim veren, tedrisat hayatı boyunca bir saatlik adamlık dersi görmeyen, adamlığı vicdanında değil de cüzdanında vehmeden görmemişin çocuğu, papucumun işadamı! ... İt ürür, kervan yürür. Hahamın köpeğini görse ihtiramla ayağa kalkarken bu milletin Cumhurbaşkanı önünde saygısızlığa yeltenen Jim boyun eğmelidir… TÜSİAD kimlikli maskeli anarşist, millet önünde ayağa kalk, nankör!” Eski Of Belediye Başkanı’nın bu zarif(!) cümleleriyle uğraşmaya da, mesela “Öğrendik, demek Cem sözcüğü Of ağzıyla Jim diye söylenirmiş; hani Kiresun’un K’si gibi” deyip dalga geçmeye de niyetim yok. Cem Boyner’i savunmaya da hiç niyetim yok. O bunu benden daha iyi yapar. (Gerçi epey iyi tanıdığım Cem Boyner’in bu sözlere cevap vermeye kalkışacağını da sanmıyorum.) Keza AKP’li siyasetçi Saral’ın “TÜSİAD kimlikli maskeli anarşist” nitelemesinde bize bakıp sırıtan “derin kültür”e, İspanyol engizisyonundan yola çıkıp yaptığı yıvışık antisemitizme filan işaret edip sabrınızı zorlamaya da niyetim yok. Ancak yalın bir soruya niyetim var: Koskoca, üstelik ülkenin en varsıl insanlarının, kendilerine, dudağının kenarına küçümseyici bir gülücük yerleştirip fırça atan, ne yapmaları, nasıl davranmaları, ne düşünmeleri, olup biteni nasıl değerlendirmeleri gerektiği üstüne onlara siyasal iktidarın iplerini elinde tutmanın verdiği güçle kasım kasım kasılarak akıl veren birini ayağa kalkıp alkışlamaları mı onurlu bir davranıştır, yoksa protestosunu en uygar biçimde dile getirip ayağa kalkmamak mı? Siyasal görüşlerimiz, ideolojik tercihlerimiz (= dünya görüşlerimiz) elbette örtüşmüyor. Ama benim tanıdığım, hatta epey iyi tanıdığım Cem Boyner’in onurlu biri olduğuna hiç kuşkum yok ve bunu belirtmek de boynumun borcudur. Kimse kalkıp, “Ama o cumhurbaşkanıdır, devletin başıdır” diye laf ebeliği yapmasın. Mesela Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanı salona girince ayağa kalkmayı (alkışlamak şart değil) anlarım. Ancak TÜSİAD toplantısı sivil bir toplantıdır. Orası resmi değil sivil bir alandır. Dileyen ayağa kalkar, dileyen oturur. Dileyen alkışlar, dileyen ellerini kavuşturur. Kimse de kimseye “Niye kalkmıyorsun, niye alkışlamıyorsun” diye soramaz. Sorarsa verilecek cevap pek kısadır: Sana ne!.. HHH AKP’li politikacı Oktay Saral’ın yukarıda Cumhuriyet’ten aktardığım sözlerini Radikal de yayımladı. Radikal’in o haberinin altında okur yorumları var. Birini aktarıp Tırmık’ı noktalayacağım, çünkü o okur benden daha hünerli tırmıklamış: “Öğretmen geldi kalk, komutan geldi kalk, başhekim geldi kalk, müdür geldi kalk, kayınbaban geldi en azından toplan! Hiç mi rahat yok sizden yahuuu!.. Bir gün olsun kalkmamayı aklınıza getirdiniz mi?” Görüşünü bu kadar yalın ve bu kadar kestirme dile getiren Radikal okurunun önünde ayağa kalkıyorum...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle