02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2014 PERŞEMBE 4 HABERLER Bebelere Türban! Bakanlar Kurulu’nun, kılık kıyafet yönetmeliğindeki “başı açık olarak” ibaresinin kaldırmasıyla ilk ve ortaöğretimdeki türban yasağı bitti. Toplantıdan sonra, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı bir açıklama yaparak, başı açık ibaresini kaldırılmasının sadece ortaokul ve liseleri kapsadığını belirtti. Oysa yönetmelik, anaokulundan lise sona kadar bütün aşamaları kapsıyor. Yani bu karardan sonra bütün bu eğitim kurumlarında türban yasağı kalkmıştır, anaokulunda bile uygulanmasında herhangi bir engel yoktur. Burada bir noktayı özenle vurgulamak gerek. Sorun, vatandaşın başını örtmesi veya açması ile ilgili değildir. Ancak, olayın bir başörtüsü sorunu olmadığı, bilinerek onun siyasal amaçlarla bir simge olarak kullanıldığı türban ile karıştırılmaması gerekir. Bu ayrımı ıskalamazsak, gerçeği de bütün yönleriyle görür ve olayın AKP’lilerin iddia ettikleri gibi, başını örtme özgürlüğü olmayıp, eğitim alanında siyasi simge teşhiri gösterisinin önünün açılması olduğunu fark ederiz. Sorunu ortaokul ve liselerde mescit açılması, imam hatip sınıflarının kurulması ve imam hatip liseleri ile buraya cebren ve hile ile öğrenci sevki ve nihayet zorunlu din dersleriyle birlikte ele alıp incelediğimiz zaman gerçeği kavrayabiliriz. HHH Olaya nasıl yaklaşılması gerektiğini en iyi ortaya koyan, 17 Aralık soruşturmasının “günah işleme özgürlüğüne” müdahale olduğu için İslama aykırı olduğu vecizesini 5 Mart 2014 günü tebliğ eden AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk oldu. Metin Külünk 23 Eylül 2014 günü CNN’deki “5 N bir K” programında, “başörtüsüyle ilgili yasağın kaldırılması Türkiye’nin geldiği ve geleceği yerin en iyi göstergesidir” diyordu. Gerçekten de laik Cumhuriyeti baskıcı, despot İslamcı yönetime tebdil etmek isteyen AKP’nin amaçları içinde ele alındığında, son girişimin anlamı açıkça ortaya çıkıyor. AKP’nin laik Cumhuriyeti, mezhep ayrımı yapan İslamcı despot bir rejime dönüştürmek amacı bilindikten sonra, kalkıp da laik sistemde eğitim kurumlarında dinsel simgelerin alenen teşhirinin mümkün olmadığını söylemenin bir anlamı yok. “Ben laik sisteme karşıyım ve onu ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağım” diyene “Bu yaptığın laikliğe aykırıdır” diye karşı çıkarsanız, ağzınızın payını şöyle alırsınız: Laikliğe karşıyız, o düzeni yıkacağız dedik ya kaç kez! Ne kaz kafalısın! Hâlâ anlamıyor musun? HHH Yalnız burada, bu kararı içtenlikle, başını örtme özgürlüğü olarak gören ve alkışlayanlara bir çift sözümüz var. Bütün içinde ele alıp yerli yerine oturtulduğunda, bu bebelere türban kararının ne olduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdi okullarımızda türban konusundaki bu başıboşluğun, yeni gerilimlere, yeni ayrımlara yol açması kaçınılmaz olacaktır. Mahalle baskısıyla birleştiğinde, bu kararın pek yakında başını örtme özgürlüğünden çıkıp, başını örtememe yasağına dönüşeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın! Öyle şey olur mu demeyin. Unutmayalım ki Türkiye’de uzun yıllar kadınların başı açık sokağa çıkma yasağı vardı ve çok değil, topu topu 99 yıl önce, 1915’te kaldırılmıştı. Şunu da belirteyim: AKP’nin akıldaneleri bu son kararla çok kurnaz bir oyun tezgâhlamışlar; bir yandan laiklik karşıtı adımlarına yenisini eklerken, öte yandan da laikleri, sözde kılık kıyafet tartışmasına çekerek, algı erozyonundan yararlanıp puan kazanmayı kurmuşlardır. Bu oyuna da gelmeyelim. Ama açıkça da söyleyelim: Başörtüsü özgürlüğü olarak sunduğunuz tezgâhı yemiyoruz! Düzeltme: Pazar günkü yazımda İskoçya referandumunun sonucu sehven yüzde 45’e karşı yüzde 35 olarak çıkmış. Doğrusu yüzde 45’e karşı yüzde 55 olacaktı. Özürlerimle. ‘B’ planı: Referandum Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a önceki gün yaptığımız ziyaret, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelikleri için Yargıtay’da yapılan seçimle aynı güne denk düştü. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı ve büyük illerin başsavcılarının tüm desteğini arkasına alan, AKP hükümetinin listesi olarak bilinen Yargıda Birlik Platformu’nun adayları Yargıtay seçimini kazanamadı. Yargıtay’ın üç kontenjanını da kaybettiler. Şimdi gözler 12 Ekim’de Türkiye çapında yaklaşık 12 bin hâkim ve savcının yapacağı seçimlerde. HSYK’nin 10 üyesi, adli ve idari yargıda görev alan hâkim ve savcıların oylarıyla belirlenecek. Akdoğan ile sohbetimiz sırasında Yargıtay’daki HSYK seçim sonucunu hatırlatarak bunun 12 Ekim’deki oylamaya tesiri olup olmayacağını sorduk. Kendinden emin bir yanıt verdi: “Ben 12 Ekim’de böyle bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Bu vesayet odaklarına karşı mücadele sadece AK Parti’nin meselesi değil. Ben tüm yargı mensuplarının bu hassasiyetle hareket edeceklerini düşünüyorum.” Peki ya Akdoğan’ın beklentisinin tersi çıkar ve hükümet arzu ettiği gibi HSYK’de kontrolü sağlayamazsa ne olacak? Akdoğan kafalarındaki B planının işaretini şu sözlerle veriyor: “Hiçbir organ devlete meydan okuma yeri değildir. Ülkenin kaderini de 12 bin kişinin (HSYK seçimlerinde oy kullanacak hâkim ve savcı sayısını kastederek) yapacağı seçim değil, 55 milyonun yapacağı seçim belirler. Bu yüzden HSYK seçimleri her şeyin başıdır ya da sonudur gibi abartılması doğru değil. Önemlidir bu doğru. Çünkü yargının belli vesayet odaklarının denetimine geçmemesi açısından önemlidir ama ülkenin kaderini, geleceğini etkileyecek diye bakmak da bence doğru değildir.” HSYK seçimlerini kaybetmesi halinde hükümetin yol haritası Akdoğan’ın, “Kaderimizi 12 bin kişinin seçimi değil, 55 milyonun seçimi belirler” sözlerinde gizli. Akdoğan bu sözleriyle sadece hâkim ve savcıların değil tüm seçmenlerin sandığa gideceği bir süreci işaret ediyor. Bunun anlamı bir anayasa değişikliği referandumu. Akdoğan açıkça söylemiyor ama anlaşılıyor ki Yargıtay’daki seçim sonuçlarını gören AKP, 12 Ekim’de benzer bir sonuçla karşılanma olasılığına karşı bir ‘B planı’ hazırlamaya başlamış gözüküyor. Yargıda Birlik Platformu HSYK’de çoğunluğu sağlayamazsa hükümet HSYK üye seçimini kendi kontrolü altına alacak bir anayasa değişikliği için kolları sıvayacak. Akdoğan, HSYK seçimi için ‘Kaderimizi 12 bin kişi değil, 55 milyonun seçimi belirler’ dedi Muhalefet desteklerse çözüm süreci hızlanır Akdoğan ile sohbetimiz sırasında muhalefetle ilişkiler de gündeme geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümü konusunda yaptığı açıklamalar konusunda PKK ile yürütülen ‘çözüm sürecinin’ mimarlarından olan Akdoğan şöyle düşünüyor: “Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) geçmişte zaman zaman bu konularda pozitif açıklama yapar gibi oldu, ama parti içinde direnç ortaya konunca geri adım attı. Şimdi kongrelerinden sonraki parti içindeki pozisyon nedir bilmiyorum. Yani daha mı rahat eder? Bu konularda gerçekten samimi katkı ve duruş sergileyebilir mi? Bunu zaman içinde göreceğiz” Yalçın Akdoğan, yürütülen görüşmeler sırasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile de zaman zaman gerilim yaşayan bir isim. O konuda da diyalog yanlısı mesajlar verdi: “Siyasi zeminde biz rakibiz ve birbirimizle bir mücadele içindeyiz. Yani çözüm sürecinin olması bu mücadeleyi ortadan kaldırmıyor. Elbette siyasi rekabet var usulüne uygunca, ahlaki zeminde biz birbirimizi eleştirmeye devam edeceğiz. Ama neticede memleket için hayırlı olan önemli olan birtakım konular var. Çözüm süreci bunun bir parçası, burada kim ne katkı verebilir, buna bakmak lazım. Burada sadece HDP’nin katkısı pozisyonu değil, CHP’nin katkısı ve pozisyonu da önemli. Yani muhalefet bu tür ulusal konularda ne kadar sürecin içinde yapıcı katkı veren pozisyonda olursa süreç o kadar ivme kazanır, toplumsal destek o kadar fazla olur ve hükümetin işi de kolaylaşır.” Anayasa değişikliği Yol haritasının şifresi l Tüm personel taşraya görevlendirildi HSYK seçimlerini değerlendiren yargıçlar Nuh Hüseyin Köse (sağda) ve Mustafa Bağarkası “Herkes için hukuk, herkes için adalet istediklerini” söyledi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) HSYK için bakanlıktan seferberlik emri ALİCAN ULUDAĞ YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın desteklediği adaylardan Köse Devlet, ‘Yargıda Birlik’e her olanağı sağlıyor SİBEL BAHÇETEPE THY’nin ücretsiz dağıtmasına tepki İHD, Yeni Akit için bakanlığa başvurdu İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, THY uçuşlarında Yeni Akit gazetesinin ücretsiz dağıtımının durdurulması için Ulaştırma Bakanlığı’na başvuruda bulundu. İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, “Yeni Akit gazetesinin Yahudilere karşı kışkırtmaları, nefret ve düşmanlık saçan yayınları şimdiye kadar görülmemiş boyutlara ulaşmış durumda” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, gazetenin Yahudilere yönelik hakaretler ve tehditlerle Türkiye’nin iç hukukunu, evrensel insan hakları hukukunu, Türkiye’nin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve belgeleri alenen ihlal ettiğini anımsatıldı. İHD Komisyonu, savcıların bu hukuksuzluğa seyirci kaldığını kaydetti. Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 12 Ekim’de yapılacak seçimlerinde, YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın desteklediği adaylardan olan hâkim Nuh Hüseyin Köse, seçim kampanyasının adil olmayan ortamda sürdürüldüğünü, hakim ve savcıların baskı altında olduğunu, AKP hükümetinin desteklediği Yargıda Birlik Platformu’na her türlü devlet desteğinin verildiğini vurguladı. Köse, “Araçlar, salonlar bu kişilere tahsis edildi, devlet kasasından harcırahlar verildi, yıllık izinleri bitenlere geçici görevlendirme yapıldı” dedi. Adli ve idari yargıdaki 15 binin üzerindeki hâkim ve savcı, HSYK’de görev süreleri sona eren 10 asıl, 6 yedek üyesini seçmek için 12 Ekim’de sandık başına gidecek. Seçimlerde, AKP hükümetine yakınlığı ile bilinen “Yargıda Birlik Platformu” ile Yargıçlar ve Savcılar Birliği ve Yargıçlar Sendikası’nın oluşturduğu “Yargı Bloku” denilen liste ile aralarında cemaate yakın olanların da bulunduğu 20’yi aşkın bağımsız adayın yarışması bekleniyor. Seçimlerle ilgili gazetemize konuşan Nuh Hüseyin Köse, Yargıda Birlik Platformu’nun bir hükümet projesi olduğunu vurgulayarak “Bu adayların izni bitenlerini Adalet Akademisi’ne geçici görevle görevlendirdiler. Bu kişiler yurt gezileri yaparak seçim kampanyası yürütüyor, kamu olanakları kullanılarak Yargıda Birlik için propaganda yapıyorlar” dedi. Seçimlerin bağımsız ortamda yapılması gerektiğinin altını çizen Köse “Bizim katılımcı olduğumuz konferanslar için adliye konferans salonlarını vermiyorlar. En son Bakırköy Adliyesi’nde bunu yaşadık. Doğubeyazıt Adliyesi’nde bizzat başsavcı yemekhanenin toplantı için kullanılmaması için kapatılması talimatını verdi” diye konuştu. Trol hesaplarla hedef alıyorlar Hükümetin sosyal medyada trol hesapları aracılığıyla kendi istediği çizgide olmayan hâkim ve savcıları hedef aldığını iddia eden Köse,YARSAV’ın hiçbir tarikat ya da cemaatle bağlantısı olmadığını da kaydetti. Köse, özetle şunları söyledi: “Hükümet HSYK’yı tamamen ele geçirmek için ağır bir savaş veriyor. Zaten 7 tane üye hükümet tarafından atanıyor, hedefledikleri kişi üye sayısı 12. hükümetin HSYK’yi istediği gibi ele geçirmesi durumunda iktidara yakın olanların yargıda muaf olma ihtimali ortaya çıkacak. Seçimlerde, büyükşehirlerde her 150 hâkim ve savcının olduğu yerde, adliyelere 1 sandık konulacak. Sandıkların bölgelere toplanması için YSK’ye başvurduk. Çünkü bu şöyle bir riski beraberinde getiriyor. Örneğin 2010 seçimlerinde Bayburt’ta 9 hâkim ve savcı oy kullandı. Bunlardan 3 tanesi YARSAV üyesi olmasına karşın YARSAV’a hiç oy çıkmadı, hep hükümete oy çıktı. Çünkü oradaki hâkim ve savcılar, oyum tespit edilir diye rengini belli etmek istemedi. YARSAV olarak dün düşman ceza hukuku uygulamasına karşıydık, bugün de karşıyız, yarın da karşı olacağız. Tek amacımız toplumda adaletin sağlanması” ANKARA Hükümet, HSYK seçimlerinin Yargıtay ayağını kaybederken Adalet Bakanlığı’nın, 12 Ekim’de adli ve idari yargıdan yapılacak HSYK seçim takviminin başladığı 26 Ağustos’ta resmen seferberlik ilan ettiği ortaya çıktı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın onayıyla bakanlıktaki tüm personelin, seçim süreci olan eylülekim aylarında yargı teşkilatının bütününü kapsayacak şekilde çalışma ziyaretleri yapması kararlaştırıldı. Resmi yazıda, ziyaretlerin Avrupa Birliği’ne üyelik müzakereleri kapsamında yeni yargı reformu stratejisi hazırlamak için yapıldığı belirtildi. Ancak ziyaretlerin eylülekimi kapsaması seçimlere yönelik kılıf olarak yorumlandı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), adli ve idari yargıdan seçilecek 10 asil, 6 yedek üyelik için seçim takvimini 26 Ağustos’ta açıklamış ve adaylık başvurularının bu tarih itibarıyla başladığını bildirmişti. Ancak aynı tarihte çalışma ziyaretli konulu bir yazıya imza atan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bakanlıkta seferberlik ilan etmiş. Söz konusu yazıda özetle, “2014 yılının sonuna kadar Adalet Bakanlığı’nın yeni stratejik planı (20152019) ile Avrupa Birliği’ne üyelik müzakereleri kapsamında yargı alanında yapılacakların rotasını belirleyen yargı reformu stratejisinin hazırlık çalışmalarının tamamlanması hedeflenmektedir. Belirlenen politika belgelerine ilişkin durum analizi yapılması, yürütülen yargı reformu çalışmalarının uygulamadaki etkilerinin yargı teşkilatı ile birlikte değerlendirilmesi ve daha etkin bir yargı sistemine ulaşılması için yeni politikalar üretilmesi amacıyla eylül ve ekim ayları içerisinde bakanlığımızca yargı teşkilatının bütününü kapsayan çalışma ziyaretleri planlanmaktadır” denildi. dliye adliye geziyorlar Adalet Bakanı Müsteşarı Kenan İpek tarafından Bakan Bozdağ’a sunulan yazıda, çalışma ziyaretlerine bakanlığın tüm birimlerinden katılım sağlanacağı belirtildi. Ancak çalışmaların HSYK seçim takvimi olan eylül ve ekim aylarını kapsaması şüphe uyandırdı. Yargı kulislerinde bu durum “bakanlık, tüm personelini taşraya göndererek hâkim ve savcıları yakın markaja aldı” şeklinde yorumlandı. Alınan bilgiye göre de şu an bakanlık bürokratları adliye adliye gezerek “çalışma ziyareti” adı altında “seçim çalışması” yürütüyor. A Bir hükümet projesi Yargıç ve savcıları üç gruba ayırmışlar YARSAV adayı İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Bağarkası ise ülkenin temel meselesinin ayrımcılık olduğunu vurgulayarak “Bizler herkes için hukuk, herkes için adalet diyoruz. Bir kesime düşman ceza hukuku diye tabir ettiğimiz hukuku, diğer kesime de kayırmacılık içeren birtakım kuralları uygulamanın doğru olmayacağını, bunun ileri seviyede adaletsizlik içeren neticeler doğuracağını düşünüyoruz” dedi. İleri adaletsizlik Adliyede fişleme skandalı İktidarın HSYK seçimlerinde işi zora girerken fişleme iddiaları da gündeme geldi. Bursa Adliyesi’nde hâkim ve savcılar, “YBP”, “karşıt” ve “ortada” olmak üzere üç gruba ayrıldı. Liste haline getirilen bu fişleme belgesi, yanlışlıkla hükümetin HSYK seçimlerinde desteklediği Yargıda Birlik Platformu’nun Facebook sayfasına fotoğraf olarak yüklenince deşifre oldu. Durum anlaşılınca bu fotoğraf yayından kaldırıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle