08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 23 EYLÜL 2014 SALI www.cumhuriyet.com.tr 5 Ekim’e dek her yer böyle l Almanya’nın Münih kentinde dünyanın en büyük bira festivallerinden Oktoberfest’te (Ekim Festivali) 1.5 günde 1 milyon litre bira tüketildi. 200 litrelik bira fıçısının açılışıyla cumartesi günü başlayan 181. Oktoberfest’te 10 bin sosis ve tavuk tüketildi. İlkyardım ekipleri 700 kişiye ilk sağlık müdahalesinde bulunurken bu rakamın geçen yılın ilk 2 gününe oranla yüzde 30 daha fazla olduğu belirtildi. 5 Ekim’e dek sürecek festivale yaklaşık 6 milyon kişinin gelmesi ve yine 7 milyon litre bira içilmesi bekleniyor. Oktoberfest ilk kez 12 Ekim 1810 yılında Kral Lüdwig ile Teresa’nın evlilikleri anısına düzenlendi. Bunun ardından festival neredeyse her yıl yapıldı. Festival 22 kez savaş, kolera salgını ve 20’li yıllarda Almanya’daki enflasyon nedeniyle iptal edildi. (REUTERS) ‘havasını koklayacak’ CAPE CANAVERAL (AA) Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’ne (NASA) ait Maven uzay aracı, yaklaşık on ay süren 711 milyon kilometrelik yolculuğun ardından Mars’a ulaştı. NASA Bilim Araştırmaları Başkanı John Grunsfeld, “İnanılmaz bir ana tanıklık ettik” diyerek duyduğu heyecanı dile getirdi. NASA’nın Mars’a gönderdiği 10. uzay aracı olan Mavel, daha sonra Mars’ın üst atmosferini araştırmaya başlayacak. 671 milyon dolarlık uzay aracı, araş Kızıl Gezegen’in tırmalarını Kızıl Gezegen’e inmeden yörüngeden yapacak ve bir yıl boyunca veri toplayacak. ABD’nin Cape Canaveral Üssü’nden 18 Kasım 2013’te fırlatılan Maven, Dünya’nın komşusu Mars’ın milyarlarca yıl önce sıcak bir gezegenden nasıl soğuk bir gezegene dönüştüğüne ışık tutacak. Mars’ın yörüngesinde halihazırda NASA’ya ait Mars Yörünge Kâşifi ve Mars Odyssey ile Avrupa Uzay Ajansı’na (ESA) ait Mars Express uyduları da bulunuyor. Adana Cumhuriyeti Günleri (2) İstanbul’a döndüm ama Adana Cumhuriyeti’ndeki günlerim devam ediyor. Pazar günü, festival yorgunluğunu atmak için, Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Kısa Film Programları Koordinatörleri Hilmi Etikan, Yıldız Etikan, sergiler Küratörü Mehmet Emin Arıcı ve Aslı Selçuk hep birlikte Adana’nın Yumurtalık ilçesine gittik. Yumurtalık, sırtımızı ısıtan eylül güneşine ve mavi parıltılarıyla göz alan denize rağmen hepimizin Yılmaz Güney’in başına gelen o korkunç olayı anımsamamıza neden oldu. Yılmaz Güney, yıllar önce burada bir savcıyı öldürmüştü. Bu talihsiz olay, Yılmaz Güney’in tüm hayatı etkilemiş ve onun yurtdışında yurt hasretiyle ölümünü hızlandırmıştı. Tıpkı Ahmet Kaya gibi… Salaş bir kahvede çaylarımızı yudumlarken, kahveyi işleten Sıdıka Hanım yanımıza geldi. Sıdıka Hanım doğma büyüme buralı. Kocası ve oğullarıyla birlikte balıkçılık yapıyor, bu salaş kahveyi de büyük oğullarına açmışlar. Sıdıka Hanım, elli yaşlarında ve Türk sinemasına “Yumurtalık Olayı” olarak geçen o vahim günleri çok iyi anımsıyor. Ve çok dobra bir kadın, “Kim ki, bir adama ‘karını bana gönder’ derse o vurulmayı hak eder” diyerek meseleyi özetliyor. Güneş ısıtıyor ve deniz çok güzel, Hilmi Etikan ve Yıldız Etikan’a bakıyorum, festival bitmesine rağmen Hilmi Etikan sürekli telefonla konuşuyor, “Ne oluyor” diye soruyorum, “Otellerde on tane yabancı film yönetmeni kaldı, yarın gidecekler, işler aksamasın istiyorum” diye beni yanıtlıyor. Öyledir, Türkiye’de kısa filmin Hilmi babası olarak bilinen Hilmi Etikan her zaman mükemmeliyetçidir. Onun bu özelliği ve inatçılığı bir zamanlar ülkemizde hiç bilinmeyen bir alanın, kısa filmin, ülkemizde de var olmasına ve giderek gelişmesine neden olmuştur. Yıllardır canla başla kotardığı “İstanbul Kısa Film Festivali” artık dünyanın sayılı kısa film festivalleri arasındadır. Gene yıllardır Altın Koza’da Yıldız Etikan’la birlikte Öğrenci Filmleri Festivali bölümünü gerçekleştiriyorlar. Bu bölüme Türkiye’deki tüm sinema okulları öğrencileri katılıyor. Her yıl en az 500 filmin içinden derecelendirmeye kalan filmlerin genç yönetmenleri heyecanla Adana’ya koşuyorlar. Onların varlığı bile Altın Koza’yı diğer festivallerden farklı ve heyecanlı kılıyor. Bu yıl kendilerine ait bir salonları oldu ve dolup taştı. Aynı ekip festivalin, Akdeniz Kısa Filmleri bölümünü de altı yıldır başarıyla yönetiyor. Bu yıl Akdeniz Filmleri bölümüne tam altı yüz film başvurmuş. Altmış film gösterime ve yarışmaya alınmış. Evet, ülkemizde kısa film yapmak artık bir uzun film yapmak kadar önemli hale gelmişse, bunu Etikanlar’a borçluyuz. Evet biraz festivalden uzaklaşıp Adana’da neler olup bitiyor ona geçelim. Bütün kentlerimiz gibi Adana’da Suriyeli mülteci işgaline uğramış durumda. Bir zamanların sanayi ve tarım kenti zengin Adana, yanlış politikalar sonucu Abidin Dino Sanat Parkı’nda sanayinin teşvik Abidin Dino, Orhan Kemal, Yaalan kentlere şar Kemal ve ben. Memleketin kaymasını ve tahalini konuşuyoruz. rımın yok edilme sürecini yaşamış. Kimseler artık pamuk ekmiyor ve kent portakal çiçeği kokmuyor; çünkü nedendir bilinmez bir önceki belediye başkanı kentin sokaklarındaki portakal ağaçlarını kestirip yerine hastalıklı olduğu bir süre sonra ortaya çıkan palmiyeler ektirmiş. Biliyorsunuz ben bu palmiyelere fena takmış durumdayım. Pek çok ilde bu palmiyeler, Allah aşkına bunları kim getiriyor, bilmek istiyorum. Yazık, o portakal ağaçlarına nasıl kıydınız? Adana giderek yoksullaşıyor ne yazık ki, işsizliğin en yüksek olduğu illerden biri. İki okul bitirmiş ama iş bulamayan gençler, Suriyelileri rakip görüyor ve onlar için Suriyeliler “grev kırıcı”. Çünkü hem sigortasız hem de üç kuruş paraya çalışıyorlar. Öte yandan, ilk başlarda daha iyi para aldıkları için evlerini Suriyelilere kiralayanlar bin pişman. Herkes şu hikâyeyi anlatıyor: Yaşlı bir kadın, çoluk çocuk sokaklarda yatan Suriyelilere evini açmış. Beş kuruş almadan. Bir süre sonra eve elektrik parası, su parası gelmiş; kadın kiracılarına gitmiş, en azından su ve elektriği ödemelerini istemiş, kiracılar kadını dövüp hastanelik etmişler. Kadının öldüğü söyleniyor. Böyle hikâyeler tek değil, herkesin Suriyelilerle ilgili bir hikâyesi var. Film Atölyesi’nin çekimi için evini bize açan Emine Hanım, bir yandan sigara sarıp bir yandan dert yanıyor: “Bak şimdi, benim oğlumun bir kızı var. Üç yıldır dershaneye gidiyor ve oğlum memur olduğu halde kredi çekip onu dershaneye göndermeye çalışıyor. Ne için, bir üniversite kazansın diye. Ama Suriyeliler hiç imtihana girmeden istedikleri bölüme girebilecekler. Bu ne şimdi, biz kendi ülkemizde yabancı olduk. Bu bir misal, daha neler var. Hastaneler mesela, şimdilerde bizden alınan parayı artırdılar; ama Suriyeliler bedava bakılıyor. Yok, bitti Adana.” Hani festival, konserler, filmler bir yana ülkenin tüm dertleri Adana’da da kol geziyor. İnternette giremediğim için bana yardıma gelen bir otel teknisyeni gazeteci olduğumu öğrenince, beni bırakmıyor. 16 yıl Adana Mensucat’ta çalışmış bir işçi o. DİSK üyesiymiş o zamanlar. Adana Mensucat, Adana’nın en eski fabrikalarından, altı yıldır ölü bir halde. Ama onun söylediğine göre, Abdullah Gül’ün bir akrabası ve DİSK el ele vermişler, burayı kalkındıracağız diye çok büyük bir teşvik almışlar. Alınan teşvik doğru Amerikan finans sektörüne gitmiş ve fabrika hâlâ ölü; ve o bir taşeron işçi. Ve bir zamanlar DİSK üyesiydi. Akımın ucuna sadece bir tek söz geliyor: “Hiç birimiz masum değiliz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle