28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 2014 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER HSYK Seçimleri ve Yargı Bağımsızlığı Hükümet, 2010 yılında gerçekleştirdiği anayasa değişikliği ile yapısını, üye seçimini ve görevlerini kendine göre belirlediği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) seçimlerine müdahale girişiminde bulunuyor. Ulusal/uluslararası tüm eleştirilerine karşın; seçimlerin tarafsızlığını etkilemeye yönelik, hâkim ve savcılara maaş zammı ve kapsamlı bir sicil affı getiren düzenlemeler hazırlıyor. A NEVAL OĞAN BALKIZ Dr. Hukukçu/Akademisyen KP toplumda var olan dinsel, ekonomik ve etnik farklılıkları, politik bir karşıtlığa dönüştürdü. Bu karşıtlığı, insanları dost/ düşman olmak üzere, etkili bir şekilde ayırmayı sağlayacak kadar güçlendirdi. Siyasal husumeti, “iyiye karşı kötü” şeklinde kurguladı. Kendisine muhalif olan tüm kesimleri siyasal hasım olarak değil kötü olanlar olarak tanımladı, “düşman” muamelesi yaptı. Demokrasi için, adaleti sağlamaktan uzak kanunlar silsilesinden oluşan bir hukuku, seçmenin belirli dönemlerde sandığa gideceği seçimleri, ekonomik ilişkilerin oluşturacağı bir düzeni yeterli gördü. Toplumu sürekli bir “siyasetsizlik krizine” mahkum etti, yurttaşların siyasal alana katılımını sağlayacak yeni alanlar açmadı. Sosyal devletin var olan “toplumsal koruma sistemlerini” sürekli törpüledi, zayıflattı. Sosyal güvenlik sisteminin parçalara ayrılması ve özelleştirilmesi, emeklilik sistemine müdahale, kamu hizmetlerinin azaltılması; sağlık, kültür, eğitim gibi temel alanların; su ve diğer doğal kaynakların piyasa kurallarına terk edilmesi, emek pazarının güvencesizleştirilmesi, taşeronlaştırılması yoluyla neoliberalizmi “yerelleştirdi”. Hükümet dönemi boyunca, şiddet, baskı ve keyfiyet ile sürdürdüğü bu politikalarını uygulamak için, hukuksal alanda sürekli boşluklar açtı. Bu amaçla öncelikle ve özellikle yargı alanına sürekli müdahale ediyor. Şimdi, 2010 yılında gerçekleştirdiği anayasa değişikliği ile yapısını, üye seçimini ve görevlerini kendine göre belirlediği Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) seçimlerine müdahale girişiminde bulunuyor. Ulusal/ uluslararası tüm eleştirilerine karşın; seçimlerin tarafsızlığını etkilemeye yönelik, hâkim ve savcılara maaş zammı ve kapsamlı bir sicil affı getiren düzenlemeler hazırlıyor. Seçimlere katılacak bir grubu açıkça destekliyor; aday tanıtım toplantılarına katılıyor, basında bu adaylara yer verilmesini sağlıyor. Oysa bir erk olarak yargının; hangi temelde ve nasıl örgütlenmiş olduğu (örgütleneceği), bu örgütlenmenin hukuk tarafından nasıl düzenlendiği (düzenleneceği) sorusu, demokratik anayasal devletin kurucu temel bir unsurunu oluşturur ve “hukukun üstünlüğü” ilkesine karşılık gelir. Milletlerarası Hukukçular Komisyonu’nun 1953’te Yeni Delhi toplantısında tanımladığı üzere; “hukukun üstünlüğü; ferdi, keyfi hükümete karşı korumak ve insanlık haysiyetinden faydalanma Seçimlere müdahale sını sağlamak için gerekli oldukları tartışılmayan prensipler, müesseseler ve usuller demektir”. Bu ilkelerin başında “yargının bağımsızlığı” gelmektedir. “Demokratik hukuk devletinin en önemli güvencesi olan yargı bağımsızlığı; bir bütün olarak yargı sisteminin, yasama ve yürütme organından ve hatta yargının kendi içinden gelmesi muhtemel her türlü ideolojik, siyasal ve kültürel etkiye karşı korunmasını gerekli” kılmaktadır. Bu anlamda komisyon, 1962 tarihinde Lagos’ta düzenlemiş olduğu konferansta; “Hâkimlerin atama, terfi ve azillerinin yürütme ve yasama organı tarafından farklı usullerle gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu organların görevini iyi bir şekilde yaptıkları evrensel bir kabul görmediğinden, bu işlemler yürütme ve yasama organına bırakılmamalı... Bağımsız bir organa tevdi edilmelidir” demiştir. Günümüzde de hâkimlerin atama, terfi ve azillerini yapacak organın bağımsız olması konusunda önemli vurguları, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi (Venedik) Komisyonu yapmaktadır. Komisyon 2007 tarihli “Yargısal Atamalar” başlıklı raporunda; demokratik ülkelerin (HSYK) /Yüksek Yargı Konseyi kurarlarken takip etmek zorunda oldukları standart bir model olmadığını belirtiyor ve; “Yeter ki böyle bir organın fonksiyonu, demokratik bir devlette, bağımsız bir yargı organının uygun şekilde işlemesini sağlamak amacının sınırları içinde kalsın” diyor. Avrupa Konseyi Yargıçlar Danışma Kurulu da, 10 numaralı görüşünde, “Yüksek Yargı Konseyi” (HSYK), hem bağımsız bir yargı sisteminin hem de yargıçların bireysel bağımsızlıklarının güvencesidir” saptamasında bulunuyor. Bu güvencenin de konseyin özerkliğini korumasına bağlı olduğunu vurguluyor. “Konsey/kurul; yargı karşısında kendi idari rolünün ve yönetiminin ötesinde, bireysel olarak yargıçların yasama ve yürütmenin kontrolü dışında ve yargının kendi içinden gelen baskılar olmaksızın, özerk biçimde teşekkül etmelidir. Yargıçların, davaları kendi vicdanlarına ve geçerli hukuk kurallarıyla uyum halinde karara bağlamak konusundaki sınırsız hürriyetlerini siyasal, ideolojik, kültürel nitelikte önyargılardan ve dış baskılardan da korumalıdır” diyor. Anayasamızda (madde 159) düzenlenmiş bulunan HSYK’nin yapısı, üye seçimi ve işleyişi bu ilke ve saptamalara uymakta mıdır? Anayasaya göre kurul, adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapmak; Adalet Bakanlığı’nın, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak ile görevli bulunuyor. Yirmi iki asıl ve on iki yedek üyeden oluşuyor. Kurulun başkanlığını Adalet Bakanı yürütüyor. Adalet Bakanlığı müsteşarı kurulun doğal üyesi oluyor. Kurulun dört asıl üyesini, hukukçu öğretim üyeleri ile avukatlar arasından cumhurbaşkanı seçiyor. Üç asıl ve üç yedek üyeyi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulu; iki asıl ve iki yedek üyeyi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulu; bir asıl ve bir yedek üyeyi de üyelerinden Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu seçiyor. Adli yargı hâkim ve savcıları da; adli yargı hâkim ve savcıları arasından yedi asıl ve dört yedek üyeyi; idari yargı hâkim ve savcıları da, idari yargı hâkim ve savcıları arasından üç asıl ve iki yedek üyeyi seçiyor. Kurulun, meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamıyor. Dolayısıyla, Adalet bakanının kurulun başkanı olması ve müsteşarın kurulda yer alması, üye seçiminde yürütmenin belirleyici konumda bulunması zaten yargı bağımsızlığını zayıflatıyor, hatta ortadan kaldırıyor. Kurulun, meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olması, hukuk devleti (devletin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluk bakımından yargı denetimine tabi olması) ilkesine aykırı bir durum oluşturuyor. Bunların yanında siyasal, ideolojik dış baskılarla seçimlere müdahale ediliyor olması, kurulun demokratik meşruiyetini bütünüyle ortadan kaldıracaktır. Hoebel, “İnsanların uygarlık düzeyi yükseldikçe, hukuka olan gereksinmesi artar, bu nedenle hukukunu daha çok geliştirir” der. AKP, hukuku değil ama hukuka müdahaleyi ısrarla geliştiriyor. Özerkliğin korunması Dünyanın Gururu, Türkiye’nin Ayıbı! Bir adam... Tek bir adam... Milyonlarca insanın hayatına dokunuyor... Umutsuz hastalara umut, şifasız hastalara şifa veriyor! Sadece yaptığı ameliyatlarla, yetiştirdiği öğrencilerle, kurduğu üniversite, hastane ve vakıflarla değil... Tüm bir kültürü etkileyerek... Prof. Mehmet Haberal, organ nakilleriyle doğrudan hayat kurtarmakla kalmıyor... Yasal ve örgütsel yapıyı, toplumsal kültürü değiştirerek Türkiye’de organ naklini kurumlaştırıyor! HHH Ve Türkiye’yi yönetenler ne yapıyor? Bırakın takdiri, teşekkürü... Onu hapse atıyor! Sonradan uydurma olduğu, bir komplo niteliği taşıdığı anlaşılan suçlama: İktidara karşı darbe yapmak. Oysa bütün yaptığı, herkese açık toplantılarla ve çeşitli temaslarla, makro bir görüşle teşhis ettiği Türkiye’nin sorunlarına siyasal çözümler aramak! HHH Ama o gerçek bir dinamo... Bir lokomotif... Gücünü, insan sevgisinden, bilim aşkından alıyor... Yılmıyor... Hapiste bile projelerini sürdürüyor... Ve geçen gün, iki yıl önce, demir parmaklıklar arkasında hazırlıklarına başladığı, Ortadoğu Organ Nakli Derneği’nin 14. Kongresi, 50 ülkeden 700’e yakın bilim insanı ve yüzlerce misafirin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştiriliyor Ünlü, uluslararası bilim insanları, Haberal’a sadece Türkiye’ye değil, Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya yaptığı hizmetler için teşekkür ediyor. Örneğin, Dünya Organ Nakli Derneği Başkanı Prof. Philip O’Connel “Organ ticareti ve organ nakli turizmi ile mücadele yolunda önemli bir belge olan İstanbul Deklarasyonu’nun oluşmasına öncülük eden Prof. Haberal’a teşekkür ediyorum” diyor. Birleşik Kraliyet Sağlık Derneği İkinci Başkanı Prof. Nadey Hakim, Haberal’ı ölümsüzleştirmek için, hapiste geçen dört yılını simgeleyen büstünü kendi elleriyle yapıyor ve kongrede takdim ediyor... Ve “İşte Haberal budur!” dedirten bir etkinlik daha: Organ nakli yaptırmış olan bireylerin yarıştığı 5. Transplant Olimpiyatları, 9 ülkeden 110 sporcunun katılımıyla yüzme, masatenisi, bowling ve atletizm alanlarında gerçekleştiriliyor. HHH Dünya onunla övünüyor... Ya Türkiye’yi yönetenler??? ‘Yargısal atamalar’ raporu HSYK’nin yapısı Neoliberalizmi yerelleştirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle