08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 301 işçiye mezar olan madende hâlâ o eski karbonmonoksit maskeleri kullanılıyor 9 Değişen bir şey yok sit maskelerini ne yaptılar biliyor musunuz? Atabacası ve SOMA 301 kişiye mezar Işıklardaki arkadaşolan 432 çocuğu öksüz bıralarımıza dağıttılar. kan “cinayetin” işlendiği madeŞimdi bunlar kullanin sahibi Soma Holding’e bağnılıyor orada. Herlı Işıklar ocağının açılmasından kesi yeni maskeler bir gün sonra, “kömür karası” gelecek diye oyalıbeldeye giriyoruz. Yakında diğer yorlar. Üç kuruş paocağı Atabacası da açılacak. FaMadenciler hâlâ eski maskeleri kullanıyor. raya tamah ettikleri cianın yaşandığı Eynez ocağının için bunu bile yapmaktan akıbeti belli değil, bir süredir sökaçınmıyorlar.” küm yapıldığı söyleniyor. Bu iş için hiçbir emekçi zorlanmasa da işlem yasal deşıklar için kaygılıyız ğil! Çünkü hâlâ yanmakta olan bir ocakta Vahim iddiaları başka madenciler de her ne koşulda olursa olsun, değil çalışteyit ediyorlar. Anlatılanları doğrulayanmak bulunmak bile, yeni facialara davelardan biri madene girmek istemeyen tiye çıkarmak demek. Zaten 10 gün önce Hüseyin Çetinyılmaz: söküm sırasında madenciler yine gaz se“Eksiği var fazlası yok. Bizim duviyesinin yükselmesi nedeniyle facianın rumumuz belli değil. Madene inmek eşiğinden dönmüşler. Türkiye’yi sarsan faciadan sonra bugün istemiyoruz. Ama inen arkadaşlarımıza o maskeleri dağıttılar. Özellikdeğişen bir şey var mı? İddialar, konuşulanlar, anlatılanlar çok vahim. 10 gün ön le Işıklar ocağı için çok kaygılıyız. Bir ocağın iki girişi, iki çıkışı olması lace de normal seviyesi 50 ppm olması gerekirken, 500 ppm’e yükselen gaz yoğun zım… Bunu yapmıyorlar. Hayat odası kömürlü bölgeye değil ama taşlı bölluğundan, işçilerin telaşla kendilerini dışarı atarak kurtulmuşlar. Bu olayın da dı geye çok rahat yapılabilir. Bundan da kaçınıyorlar. Anlayacağınız, firma ayşarıdan fazla duyulmaması için özel bir çaba sarf edilmiş. “150 işçi yarım yevmiye ile ölümü bekliyor” demek ağır bir ifade değil. 301 madenciye mezar olan Eynez ocağında kullanılan ve tartışma konusu olan eski karbonmonoksit maskeleri de diğer ocaklara gönderilmiş. MaHer şeye rağmen bir umuda sarılmak denciler anlatıyor: istiyor insan. Sözü yine Tevrat Çün alıyor. “Yaşadıklarımızı unutamıyoruz elO konuşunca, insanın isyan edesi geliyor: bette ama esas öfkemiz, değişen hiçbir “Arkadaşlarımın eşleri çevirip, ‘Beşey olmamasına. Unutturuyorlar. Siz nimkini gördün mü, nasıl ölmüştü?’ diye o iki ocak, birkaç gün önce açıldı, işçisoruyorlar. ‘Gülümsüyorlardı’ diyorum. ler yeni girdi zannediyorsunuz. Peki, Umut yok. Bakma, onlar kurtuldular. Biz sürünmeye devam edeceğiz. Bu iki haftadır şahit olduğumuz kamyonkadar emeğin yüzü suyu hürmetine lardaki kömürleri kim onlara yükledi? tek bir isteğim oldu firmadan. Beni kıBunu görmeyen mi var? Hangi tedbir. Ölüm ocağı Eynez’deki karbonmonokERK ACARER Asıl Büyük Seçim 1 Ay Sonra Türkiye’de gazetecilik yapıyorsanız ve uzmanlık alanınız penguenler değilse, vaktinizin önemli bölümü adliyede geçer. Ben de gide gele adliyelere aşina oldum. Çağlayan Adliyesi, Ankara Adliyesi’ne göre daha yeni ve modern bir bina… Ankara, basık ve kasvetlidir; Çağlayan yüksek ve ferah… Girişteki Adalet Tanrıçası etkileyici… Başsavcılık makamı, herhangi bir bakanınkini aratmayan görkemde… Savcıların odaları sade döşenmiş; o tozlu raflardan, ucu kıvrık kâğıtlarla dolu dosyalardan, gürültüyle takırdayan daktilolardan eser yok. Dosyalar flash disklerde geliyor. İfadeler bilgisayarda alınıyor. Mübaşirinden sekreterine kadar herkes kibar, güler yüzlü… Değişmeyen tek şey, yazmanın suç olması… Yani zarf yenilenmiş, mazruf aynı… HHH 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili hazırladığım “Arkadaş’ın Babası” başlıklı yazı dizisi, şikâyet konusu oldu. Şikâyetçilerim sıradan insanlar değil… Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Bilal Erdoğan, Yasin el Kadı, Usame Kutub, Binali Yıldırım, Cengiz Aktürk, vd… Yazılanların hakaret içerdiğini, üstelik gizliliğin çiğnendiğini söylemişler. Üç ayrı soruşturma açılmış. Önceki gün gazetemizin avukatı Bülent Utku ile birlikte yine Çağlayan’a gidip savcıya ifademizi verdik. Bugüne kadar kimseye hakaret etmediğimizi, yazarken buna özellikle dikkat ettiğimizi söyledik. Yazılanların, bizim iddiamız olmadığını, kamu görevlilerince hazırlanan resmi bir fezlekede yer aldığını belirttik. Şikâyetçilerin görüş ve savunmalarına da yazı dizisinde yer verildiğini ekledik. “Dosyadaki iddialar, devlet yöneticilerini hedef aldığı için, kamunun bunları bilmeye hakkı var” dedik. Avukatımız önemli bir hususu ilave etti: “25 Aralık soruşturması için takipsizlik verildi. Dinleme kayıtlarının da imhası kararlaştırıldı. Oysa hakaret içerdiğini söylediğiniz yazıların dayanağı onlar… Dava açılırsa, savunmamız için o kayıtların dosyamıza eklenmesi lazım.” Yani imha edilecek kayıtları istedik. Bakalım ne olacak? HHH İfademi alan Savcı Bey’e maaş durumunu soracaktım; Allah muhafaza yanlış anlaşılır diye soramadım. Malum; Adalet Bakanlığı, hâkim ve savcılardan 4 yıldır esirgediği maaş zammını, birden hatırlayıverdi. “Şunlara okkalı bir zam vereyim, sicil affı da getireyim” dedi. Ama “zam”anlama manidar bulundu. Bir ay sonra yapılacak Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimi arifesinde gelen zam vaadi, “rüşvet teklifi” olarak görüldü. Zammın Torba Yasa’ya konmayıp seçim sonrasına bırakılması da “Verin oyu, alın zammı” pazarlığını akla getirdi. HHH Tam bir ay sonra, 12 Ekim Pazar günü yapılacak HSYK seçimi, gerçekten çok önemli… Sadece benim gibi yazdıklarından ötürü sıkça savcılığa davet edilenler için değil; hepimizin geleceği açısından… O gün, 15 bin hâkim ve savcı, 22 üyeli HSYK’nin 10 üyesini yenilemek üzere sandığa gidecek. HSYK’nin dengeleri değişecek ve yargıya kimin hükmedeceği belirlenecek. Bugüne dek hükümdar koltuğunda “iktidar+cemaat bloku” oturuyordu. Bu ittifak çatladı. Şimdi o rakip ikili, birbirini yemek için yarışıyor. Bürokraside, poliste, dershanede, bankacılıkta kan kaybeden Cemaat, “son kale”yi savunmaya çalışıyor, Hükümet ise Cemaati yargıdan da silmenin hesabını yapıyor. Büyük hesaplaşmanın bu son cephesindeki seçimi alan, yargının hâkimi sıfatıyla büyük davaların kaderinde söz sahibi olacak. HHH Gelen ilk haberler, Cemaati silmeye kendi kadroları yetmeyenhükümetin sosyal demokrat, ülkücü ve Alevi hukukçularla işbirliği aradığı, YARSAV gibi örgütlere ittifak için haber yolladığı, ama fazlaca yüz bulamadığı yolunda… Güç dengeleri, işbirlikleri ne çabuk değişiyor Türkiye’de değil mi? Ben, hâkim ve savcıların, rüşvet teklifine yüz vermeyeceklerini tahmin ediyorum. Gün gelecek, adliye binalarında, hırsızlığı ifşa edenler değil, icra edenler hesap verecek; buna da yürekten inanıyorum. I nı firma, devlet de görmezden geliyor!” O korku eşiğini aşmış genç madencilerden biri, 29 yaşındaki Tevrat Çün, hem facia günlerini hem de bundan sonra olabilecekleri anlatıyor: “8 kişi içeri girdik, öndeydim. Uzun süre yürüdükten sonra banda geldik, onun altından geçince bir ışık topuyla karşılaştım. Üst üste yığılmış ve kule olmuş madencilerin baretlerindeki ışıklar birbirine geçmiş, büyümüştü. 95 kişi… Hepsi ölü! Bir ölüm kulesi gibiydi. Midem bulandı. Kussam maske çıkacaktı. Zehirli gazı soluduğum ilk anda ben de ölürdüm. Geri dönmek istedim. Ancak bir ışığın oynadığını gördüm. Benden başka üç kişi kalmıştı. O arkadaşımızı çıkarmak için ilerledik! Onu kurtarmayı başardık. Girişteki 4 kapıyı da bizden başka aşan olmadı.” “Eve giremiyorum. Eşimi ve oğlumu, memlekete yolladım. Çünkü hiç yoktan öfkelenip kalplerini kırıyorum. Psikolojik tedavi görüyorum. Buradaki mezbahaneler, Kırkağaç’taki kavun depoları boşaltıldı, arkadaşlarımızın cenazeleriyle dolduruldu. Bir kilometrelik bantta arkadaşlarımızın cansız bedenleri yığıldı. Biraz dinlenmek için dışarı çıktığımda battaniyeye sarılır 510 dakika gözlerimi kapardım. Battaniyeler ölüm kokuyordu. Bu koku burnumdan gitmiyor…” Eve giremiyorum Maden emekçisi Çün, gece gündüz insan çıkarmak için uğraştıklarından söz ediyor. Peki kızgın mı Tevrat Çün? Öfke yetmiyor, içinde fırtınalar kopuyor… ‘Beni yerin altına indirmeyin’ sa bir süreliğine yerin altına indirmeyin dedim. Ben mekanikçiyim dikkatli iş yapmam şart. En ufak bir dalgınlığım, sadece kendime zarar vermez, yeni bir faciaya yol açabilir. Madende tam 98 kaza unsuru var. Şakaya gelmez! Dinlemiyorlar, ‘hesabını keseriz’ diyorlar. Devlet parayı kesti. Madenden başka şansım yok. Şirkette keserse açım, dahası yok!” Tevrat Çün Polis müdahale etti ama işçiler başkente ulaşmaya kararlı 4 kişi tutuklandı yürüyüş Ankara’ya Asansör firması ile Torunlar çalışanları suçu birbirlerine attı başladı YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011’de meydana gelen depremlerin ardından “Toplum Yararına Çalışma Projesi” (TYÇP) kapsamında Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından işe alınan 7 bin 286 işçi, 14 Haziran’da işten çıkarılmış bunun üzerine eylem başlatmıştı. Geçen günlerde Ankara’ya yürümek isteyen işçilere polisin biber gazı ve basınçlı suyla sert müdahalesinin ardından 118 işçi gözaltına alınmıştı. Önceki gece de Edremit ilçesinde toplanan işçilere polis yine sert müdahale etmiş, 20 işçi sıkılan biber gazından fenalaşırken 4 işçi gözaltına alınmıştı. Polisin tüm müdahalesine karşın 100 kadar işçi Ankara’ya yürümeye başladı. Bitlis’in Tatvan ilçesine ulaşan işçilerden telefonla görüştüğümüz Abdullah Yeşilbaş, “Aç susuz kalsak da kesin kararlıyız Ankara’ya kadar yürüyeceğiz. Gece boyunca yaklaşık 150 kilometre yol yürüdük ve çoğu arkadaşımızın ayakları şişti. Ne zaman ki bakanlarımız, milletvekillerimiz ‘Kesin söz veriyoruz hemen işe başlayacaksınız’ derse o zaman geri döneceğiz.. Seçimler bitti verdikleri sözler de unutuldu. Her şeyi göze aldık” diye konuştu. İşçilerin temsilcilerinden Ethem Altın ise işsiz kaldıkları için zor günler geçirdiklerini, evdeki çocuklarına ekmek götüremediklerini, 43 arkadaşının parasızlık yüzünden eşleri tarafından terk edildiğini söyledi. işçilerden Adan Aşkan, “Bize Çalışma Bakanı, milletvekilleri hatta dönemin başbakanı söz verdi. ‘Tekrar işe başlayacaksınız’ dediler. Biz de Ankara’ya gidip yalancılıklarını yüzlerine haykırmak istiyoruz. Sırf bu yüzden yola çıktık” dedi. Avukat Müjde Tozbey Erden, polisin işçilere uyguladığı şiddet nedeniyle suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Erden, “Polis işçilerin karayolunu trafiğe kapattıkları gerekçesiyle tutanak tutmuş. Bu tutanağa imza attırmadık. Çünkü yol kapatma söz konusu olmadı. Aslında burada polis suç işlemiştir. İnsanların seyahat hakkını engellenmiştir. Sıkılan gazdan yaklaşık 20 işçi etkilenmiş ve onlar hastaneden rapor almıştır. Bu temelde topladığımız ve gözlemlediğimiz, bazı polislerin küfürlü tavırlar sergilemesi nedeniyle polisler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. Anayasa Mahkemesi’ne, o da olmadı AİHM’ye kadar bu olayı taşıyacağız” dedi. D evlet sözünü tutsun Sırt çantası ve bir battaniye ile yola çıkan Polise suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Mecidiyeköy’de Torunlar Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı tarafından yapılan inşaatta 10 kişinin hayatını kaybettiği asansör faciası ile ilgili 4 kişi tutuklandı. Şantiye şefi Önder Türksoy, Torunlar GYO Proje Müdürü Murat Aytimur, asansör teknikerleri Adem Akyıldız ve Turgay Dalkıç “birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçlamasıyla tutuklanırken asansör firması Geda Majör Genel Müdürü Orhan Demirel ile Torunlar GYO Muhasebe Müdürü Metin Karakoç serbest bırakıldı. Demirel, asansörlerin kullanılmasından sorumlu olmadıklarını, gerekli tedbirlerin asansörleri kiralayan firma tarafından alınması gerektiğini belirtti. Aytimur da asansörlerin bakımı ve onarımının tamamen Geda Majör’e ait olduğunu kaydetti. İstanbul 3 No’lu Sulh Ceza Hâkimliği kararında,10 Eylül 2014 tarihli ön raporda da bilirkişilerin aynı kanaatte olduklarına işaret edildi. Türksoy, “O gün kaza yerinde değildim. Bir kusurum olduğunu düşünmüyorum” dedi. Akyıldız da olay anında mesaisinin bittiğini ve suçsuz olduğunu ifade etti. Dalkıç ise olay günü saat 15.30 sıralarında düşen asansörle 31’inci kata çıktıklarını, aynı asansör ile de indiklerini, diğer asansörün ise arızalı olduğunu aktardı. Dalkıç, “Bizden sonra asansör düşmüştür. Suçsuzum” dedi. Orhan Demirel, sözleşmelerine göre 6 asansörü değişik zamanlarda Almanya’dan hiç kullanılmamış şekilde getirdiklerini ve montajını yaptıklarını kaydetti. Demirel, “Sözleşmemizin gereği biz asansörün işletmesinden ve kullanılmasından sorumlu değiliz” dedi. Demirel, tutanakta yer alan en önemli noktanın, kendi şirketleri tarafından eğitim almayan bir personelin asansör kullanmasının yasak olduğu ibaresi olduğunu be Çelik: Üretim hırsı ölümleri getiriyor Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Anadolu Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Türkiye’de son dönemde yaşanan iş kazalarının nedenlerinin başında üretim ve maliyet zorlamasının geldiğini belirterek, “Siz işi daha ucuza yaptırmak için taşeronluk sistemini acımasız bir şekilde kullanarak, insanları, çalışanları adeta köleleştirerek bir uygulama içerisine girerseniz, burada maliyetin getirdiği baskılardan dolayı, çok kazanma hırsıyla bütünleşen bu anlayış ister istemez güvenliği ikinci derecede bırakmaktadır” dedi. İstanbul’daki asansör kazasına ilişkin açıklamalarda bulunan Çelik, “Üretim zorlaması, kazanma hırsı... Kazanma hırsı herkeste vardır ama eğer hukuk içerisinde kontrollü değilse bu kazanma hırsı ne gibi sorunlar açtığını hep beraber izliyoruz. Bunun yanında maliyet zorlaması var” dedi. lirtti. Aylık bakımların şirketin taahhüdü altında olduğunu kaydeden Demirel, “Sözleşmemiz gereği oluşacak arızanın Torunlar tarafından 24 saat içerisinde bildirilmesi ve bizim de 12 saat içerisinde müdahale etmemiz gerekmektedir. Ancak proje prestijli bir proje olduğu için Torunlar, 12 saatlik müdahale süresinin böyle bir projeyi ge ciktireceğini belirterek mesai saatleri içerisinde personel gönderip gönderemeyeceğimizi sordu. Biz de kabul ettik” dedi. Demirel’in avukatları ise operatör işçisi Hıdır Ali Genç’in kazadan 5 gün önce işe başladığını ve eğitimi için firmadan hiçbir talepte bulunulmadığını ifade etti. Aytimur ise genel uygulama ve kontrol yükünün sahadaki şantiye şeflerine ait olduğunu öne sürerek firma ortaklığı ile ilgili olarak tüm işlerin taşeronlara yaptırıldığını belirtti. 09.20’de Asansör bozulmuş Dosyaya sunulan ön bilirkişi raporuna değinen Aytimur’un avukatı Hasan Girit de “Kule sorumlusu Bünyamin Keskin, dosyaya sunmuş olduğumuz şirket belgesinde de görüldüğü gibi 09.20 itibari ile ilgili asansörün bozuk olduğunu, bu nedenle işin durdurulmuş olduğunu, müvekkilimizin bulunmuş olduğu büroya rapor ediyor” dedi. Müvekkilinin o sırada toplantıda olduğunu anlatan avukat Girit, “Toplantıdan çıkıyor. 11.24 itibari ile kiralayan şirkete mail atıyor ve durumun giderilmesini istiyor. Fakat bu sırada 09.30 itibari ile kamera kayıtlarında kiralayan şirketin personeli işyerine geliyor. Kendisine durum izah ediliyor. Bakım çalışmalarına başlıyor ve makineyi çalıştırıyor. O andan itibaren makine akşama kadar düzenli şekilde çalışıyor” dedi. Girit, ön raporla ilgili bir noktaya da dikkat çekti. Girit, “Nihai sınır kesici sistemin, sisteme ilişkin anahtarın olmaması, var ise çalışır halde olmaması, çalışır halde ise bilinçli olarak devre dışı bırakılmış olması gibi birtakım olasılıklardan söz edilmektedir” dedi. Tepkiler dinmiyor KAYHAN AYHAN Mecidiyeköy’de Torun Center şantiyesinde 10 emekçinin bindikleri asansörün düşmesi sonucu ölmesine tepkiler sürüyor. Torun Center şantiyesi önünde dün akşam saatlerinde bir araya gelen DİSK’e bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası üyeleri ve şantiyede çalışan işçiler, şantiye önündeki caddeyi trafiğe kapatarak açıklama yaptı. Açıklama bitiminde polis grubu yoldan kaldırıma çıkardı. Bunun üzerine grup, “İşçilere değil patronlara barikat” sloganı attı. Şişli Camii önünde bir araya gelen Devrimci İşçi Hareketi üyeleri de “Kaza değil katliam birleşelim, örgütlenelim hesap soralım” pankartı açıp, sloganlarla Torun Center’a yürüdü. Grubu TOMA ve çevik kuvvet yürüyüş boyunca takip etti. Yapılan açıklamada, Taşeron sistemi yasaklanmadan bu ölümler bitmeyecek” denildi. Gruba CHP Milletvekili Mahmut Tanal da destek verdi. Yolu Soma’dan geçen kazanıyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Soma’nın yanı başındaki, 301 kişinin öldüğü faciada 11 kişiyi yitiren Kınık’ın Elmadere köyüne Hüsnü Özyeğin tarafından kurulacak kömür santralı için 478 milyon liralık teşvik belgesi verildi. Köyde kömür çıkaracak, ilçede termik santral kuracak olan Özyeğin’in şirketine yüzde 80 vergi indirimi, yüzde 40 yatırıma katkı desteği, gümrük vergisi muafiyeti ve 7 yıl boyunca sigorta prim işveren desteği verildi. Şirket, 4 milyon ton linyit kömürü çıkarılması ve işletilmesi için 478 milyon liralık sabit yatırım için teşvik aldı. Teşvik kapsamında madenci firmaya gümrük vergisi muafiyeti de getirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle