07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2014 CUMA [email protected] 18 KÜLTÜR Yeni haftaya 8 yeni film Kültür Servisi Bu hafta 2’si yerli 8 film gösterime girecek. İsrailli yönetmen Adi Adwan’ın yazıp yönettiği “Arabani” izleyiciyle buluşacak. Gösterildiği birçok festivalde ödül alan film dram türünde. Gösterime girecek diğer filmler arasında Roger Donaldson’un yönettiği “Hedefteki Adam”, John Erick Dowdle’nin yönettiği “Derin Kâbus”, yönetmenliğini Nacho Vigalondo’nun üstlendiği “Açık Pencereler” ve Trish Sie’nin yönettiği “Sokak Dansı 5: Rüya Takımı” film serisinin 5. yapımı olarak izleyici karşısına çıkıyor. Ayrıca, Raphael Frydman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Kim Takar”, Hasan Karacadağ’ın yönettiği “Dabbe 5: Zehri Cin”, Eray Koçak’ın yönetmenliğini üstlendiği ‘Sokak Dansı “Stajyer Mafya” filmi de beyazperdede. YILMAZ GÜNEY ÖLÜMÜNÜN 30. YILINDA BUGÜN HÂL TÜM GENÇLİĞİYLE ARAMIZDA 5: Rüya Takımı’ ‘Ağlamaya değil, anlamaya geldik’ SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Yılmaz Güney, 30 ölüm yıldönümünde memleketi Adana’da, adına düzenlenen yürüyüş ve etkinlikle anıldı. Yılmaz Güney’in kızkardeşi Güzide Sayıl Pütün’ün yanı sıra çok sayıda sinema sanatçısı ve sinemaseverin katıldığı etkinlikte konuşan Güney’in kız kardeşi Pütün, “Ağlamaya değil, anlamaya geldik. Yolu yolumuzdur. Bu yolu açan ve aydınlatanlara da teşekkürler” dedi. Yürüyüşte, Türk sineması ve Yılmaz Güney ile ilgili yazıların bulunduğu pankartlar taşındı, “Yılmaz Güney ölümsüzdür” sloganı atıldı. Yılmaz Güney’in yaşamından kesitlerin sunulduğu gecede sinemacı Arif Keskiner, etkinlik için teşekkür ederken, Yılmaz Güney için festival yapılmasını da önerdi. “Yılmaz Güney gerçek bir sinema dâhisiydi, Türk sinemasını dünyaya tanıttı. O bunu hak ediyor” dedi. Bir roman karakteri gibi ATİLLA DORSAY Yılmaz Güney Kürt Kısa Film Festivali Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazısını yayımlayamıyoruz. BATMAN (Cumhuriyet) Batman Belediyesi ve Ortadoğu Sinema Akademisi’nin ortaklaşa gerçekleştireceği 5. Yılmaz Güney Kürt Kısa Film Festivali duyurusu Belediye Eşbaşkanı Gülistan Akel tarafından düzenlenen bir basın açıklamasıyla yapıldı. Batman’da bu yıl 10 Eylül10 Kasım tarihleri arasında beşincisi düzenlenecek olan Yılmaz Güney Kürt Kısa Film Festivali için başvurular ise başladı. Ey sevgili dost... Rahmetli Mahmut Tali Öngören’in senin ölümünde yazdığı yazıya attığı başlığa benzer biçimde seslendim sana... Öyle ani, öyle beklenmeyen bir ölüm... Sadece 47 yaşında, belki en verimli olabilecek, en olgun çağında çıkıp gelen... Üstelik üç yıldır yaşadığın gurbet ellerinde... Öylesine ki, ben dahil birçok dostunu yıllar boyu sana hasret bırakan, son bir kucaklaşmayı bile engelleyen bir hain ölüm... Ve de tam 30 yıl olmuş. Kim derdi? Oysa görüntün hep taptaze, bıraktığın görsel anı tüm gençliğinle sürüyor. Hâlâ ülkenin kaderi üzerinde düşündüğü kadar Beyoğlu gecelerinin de hâkimi Çirkin Kral. Hâlâ Adanalı emekçi, sinema hastası delikanlı. “Umut”un yoksul faytoncusu, “Ağıt”ın zoraki eşkıyası, “Umutsuzlar”ın şehir gangsteri, “Arkadaş”ın kibar, ama kesin sosyalist aydını. Ve ne yazık ki hâlâ süren bir eşitsizlik ve sömürü toplumunda, tek kurtuluşu solda ve sosyalizmde bulmuş tüm bir kuşağın en has, en inanmış temsilcilerinden bi Dramatik öykü ri. Bunun bedelini de çok ağır ödeleşisi... Nadir Nadi’nin de katılmiş: Daha 22 yaşında bir yazısındığı “Umut”un Mis Sokak’taki daki “komünizm propagandası” özel gösterimi... İkinci hapisliğinin suçlamasıyla tanıdığı ve iki yılısonlarına doğru, Selimiye Cezaenı verdiği hapishaneye (o yazı buvi’ndeki bir diğer söyleşimiz... gün kim bilir nasıl masum gözüSonra, özgürlük... İç Levent’tekürdü!), 12 Mart’ın en baskıcı gün ki büroevinde geleceğe umutlerinde yine dönüş yapan, coşku ve lu bakışın... Fatoş’la tanışmamız... umutla çıkıp artık iyice olgunlaş“Arkadaş”ın Kıyıkent’teki çekimmış sanatçı kişililerine gelip yaptığım ğiyle yeniden başu Tam 30 yıl olmuş. Kim röportaj... O filmin ilk ladıktan sonra, bu gösterimini yapacağıderdi? Oysa görüntün kez katil suçlamamız gün gelen o korhep taptaze, bıraktığın sıyla ve çok uzun kunç “Yumurtalık hagörsel anı tüm gençliğinle beri” üzerine, filmbir süre için dönen kader kurbanı taden önce ve gözyaşları sürüyor. Hâlâ ülkenin lihsiz adam. Belki yapmak zorunda kaderi üzerinde düşündüğü içinde tüm dünya sinema kaldığım kırıkdökük kadar Beyoğlu gecelerinin açıklama... Ve yeniden ve (yazarlığın da düşünüldüğünde) de hâkimi Çirkin Kral. Hâlâ bir hapishanede, bu kez edebiyat tarihinİmralı açık tutukevinAdanalı emekçi, sinema de görülegelmiş en deki söyleşimiz... Seni hastası delikanlı. acılı, en acıklı, en son görüşüm. dramatik öykü... ltın Palmiye Daha çok filme ve O yıllardaki yoğunluğum içinromana konu olabilecek... de bir pundunu bulup Fransa’ya Tüm bu adeta nefese nefese yagidememek, hele Şerif Gören’in şanmış tarih içinde ben de seninle “Yol” filminin önceden açıklanmaaz karşılaşmadım. Anılarla, yitmiş yan bir sürpriz olarak katılıp Aldostlarla, kaçamak buluşmalarla tın Palmiye aldığı Cannes 1982’de dolu bir ilişki. Sevgili Onat’ın Sibulunamamak benim talihsizliğimnematek’inde başlayan bir yakındi. Ama benim açımdan dostluğulık... Votkayı habire içirip bana femuz hep sürdü. Sen bu çok acı maleğimi şaşırttığın King Otel söy A ceranın temel tesellisi olarak, dünyada “filmlerini hapishaneden yöneten tek sanatçı” unvanını kazandın. O enfes senaryoların ve de çekimleri izleyerek yönetmenlerine verdiğin ayrıntılı talimatlar sayesinde... Böylece “Endişe”, “Bir Gün Mutlaka”, “Sürü”, “Düşman” ve “Yol”, hep ve hâlâ senin adınla anılıyor. Yönetmenlerini üzmek pahasına... Biliyorum, bunu istemezdin. Ama olay böyle gelişti. Yapıp ettiklerin hâlâ izleniyor, tartışılıyor. Yalnızca filmlerin ya da romanların değil. Ama “cinayetin” de... Çok da uzak olmayan bir zamanda, seni savunanlara karşı bir grup ünlü gazeteci “ama o bir katil” diye koro halinde bağrışmadılar mı? O olaydaki korkunç kışkırtmayı, adeta bir komployu sezdiren meydan okuma tavrını dikkate almadan? Bence Yumurtalık olayı, ardında karanlık bir entrika olan bir komplo, yönetimin istemediği bir sanatçıya kurulmuş korkunç bir tuzaktı. Ne yazık ki değerli bir insanın hayatına, önemli bir sanatçının ise yıllar boyu hapislerde çürümesine yol açtı. Ve ülkemizdeki sayısız cinayet gibi, bunun da izi sürülemedi, ardındaki esrar perdesi aralanamadı. Ne yazık!.. 39. Toronto Film Festivali’ne ‘Dondurma’yla katılan Serhat Karaaslan yaşam ve sinema öyküsünü anlattı ‘Sinemayı Yılmaz Güney’le sevdim’ de bir ayakkabı hikâyesi olduğunu anımsayarak bu simgenin önemini sorguluyorum. “Evet, ayakkabı bir noktada yoksulluğun simgesi oluyor galiba. Üzerinizde yırtık bir gömlek de olsa, en azından çıplak değilsinizdir. Yalınayak dolaşmak zorunda kalmak daha zordur, onur Serhat Karaaslan kırıcıdır… Bazı İran filmlerinde de bu simgeye rastladım. u Tam 30 yıl önce Oradan da etkilenmiş olabiliVarto’da başlayan yaşam rim. “Dondurma’da annenin, çizgisi Toronto’ya uzanan önceki filmlerimden ‘Bisiklet’te de babanın ayakkabısı önemKaraaslan, sloganlar li bir figür oluşturuyor. Buraiçeren filmler yerine, da çocuk annenin terliğini çalıyor, öbüründeyse, camiden bir günlük yaşam içinde yürütüyor…” gelişen insan hikâyeleri ayakkabı İstanbul Festivali sırasında yaanlatmayı daha doğru pılan Köprüde Buluşmalar etkinliğinde ilgi gören, destek alan buluyor. ilk uzun film projesi “Görülmüştür” üzerine çalışan Serhat Karaaslan, Toronto pazarında yeni ortak yapım olanakları getirebilecek görüşmeler yapma olayakkabı simgesi nağı da yakalamış oluyor. Dondurma yiyebilmek için kümesten araklaYunanistan’da yapılan senaryo yazım atöldığı yumurtaları yere düşüp kırınca, evden ne yelerine katıldıktan sonra noktalayacağı öykügötürebilirim diye kıvranan küçük çocuk, yaranün kahramanı, cezaevinde mektup okumakla mazlıklarıyla deli ettiği annesinin o kızgınlıkgörevli bir gardiyan… “Görülmüştür”ün çekila kendisine fırlattığı plastik terliği kaptığı gibi mine İstanbul’da, gelecek yıl sonunda başlamadondurmacıya doğru koşmaya başlar… İki yıl yı planlıyorlar… Bu arada, sonuna dek kalacağı önce Cannes’da, kısa film dalında Altın Palmifestivalde bol bol film izleyemeyi de unutmuye kazanan Rezan Yeşilbaş’ın filmi “Sessiz”de yor Serhat Karaaslan. “Filmdeki dondurma satıcısı da bir Kürt ama Kore Savaşı’yla ilgili uyduruk anılarını Kürtçe dile getirirken, kendini orada savaşan bir Türk askeri yerine koyuveriyor! Bu ironik durumu özellikle vurgulamak istedim. Ancak, doğrudan Kürt sorunu üzerine, politik konuları ele alan filmler yapmak da istemiyorum. Biraz zorlama olacağı için bana ters geliyor. Bu konu bazen sömürülüyor ve kendi klişelerini yaratıyor. Sloganlar içeren filmler yerine, günlük yaşam içinde gelişen insan hikâyeleri anlatmak daha doğru sanıyorum. Zaten beni sinemaya yakınlaştıran da Yılmaz Güney filmleri oldu. Varto’da lisede okurken kasetlerden izlerdik. Yasak filmler denirdi. O zamanlar, hâlâ yasaklı olduğunu sanmıyorum ama herhalde ilgi çekmek için, yasaklı derlerdi…” Festivalin Türkiye’den gelen tek konuğu Serhat Karaaslan, duygularını dışa vurmamayı başarıyor ama yoğun heyecan içinde bilinçli bir mutluluk yaşıyor. Nasıl heyecanlı olmasın ki? Tam 30 yıl önce Varto’da başlayan yaşam çizgisini yönlendiren sinema tutkusu, kısa süre içinde, Locarno ve Montpellier gibi önemli festivallerden sonra, kendisini Kuzey Amerika’nın en büyük sinema etkinliği TIFF’ye taşıyıvermiş… İstanbul Eczacılık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Kadir Has Üniversitesi’nde başladığı sinema eğitiminden önce çektiği kısa denemeleri saymazsak, “Bisiklet” ve “Musa”dan sonra 3. kısa filmi olan “Dondurma” ilk kez Toronto’da seyirci önüne geliyor. Yarışmalı bir bölüm olan Uluslararası Kısa Filmler seçkisindeki 36 film arasında yer alan, gerçeğin sineması türündeki 16 dakikalık bu çalışma, yoksul bir köy çocuğunun dondurma alabilmek için verdiği kararlı mücadelenin hikâyesi. Köyleri motosikletiyle dolaşan dondurma satıcısı, aynı zamanda çocukları büyüleyen bir hikâye anlatıcısıdır. Dondurmalarını iştahla yalayan çocuklar, dondurmacının Kore Savaşı’yla ilgili uydurma anılarını hayretler içinde dinlerler. O da köyde yaşayanlar gibi Kürt kökenlidir ve filmin tek dili de Kürtçedir zaten. “Biz Türkçeyi okula gittiğimizde öğrenmeye başladık. O zamanlar, köylerdeki çocukların Türkçe konuşmaya pek ihtiyaçları yoktu. Bugün, televizyonun etkisiyle, Türkçe bilen ve konuşan çocuk oranı eskisine oranla daha fazla” diyor Serhat Karaaslan: Filmin tek dili Kürtçe A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle