07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2014 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK MÜŞTEKİLERİ GİZLİ TANIK YAPTI İDDİASI Öz’ü HSYK’ye şikâyet ettiler İstanbul Haber Servisi Halkın Hukuk Bürosu avukatları, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması savcısıyken Bolu’ya düz savcı olarak atanan Zekeriya Öz’ü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet etti. Avukatlar, müvekkilleri Mehmet Akdemir, Yeliz Türkmen ve Sadık Çelik adına yaptıkları şikâyette, gizli tanığın soruşturma aşamasında ilk olarak kullanıldığı davalardan biri olduğunu ifade ettikleri dava kapsamında DHKPC üyesi oldukları gerekçesiyle 21 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığını belirtti. Soruşturma dosyasında yer alan müştekilerin aynı zamanda gizli tanık olarak yer aldığını belirten avukatlar, soruşturmanın o dönemki savcısı Öz hakkında soruşturma başlatılmasını istedi. Gizli tanığın kullanıldığı ilk dosyalardan Dilekçede, savcı Öz’ün; Çelik, Akdemir ve Türkmen’in ceza aldığı dosyanın soruşturma savcısı olduğu belirtilerek dosyada müştekilerin gizli tanık yapıldığı ve delil olarak kullanıldığı kaydedildi ve “Bu durum yargılama aşamasında ortaya çıkmıştır. Müvekkillerin yargılandığı dosyada tek delil müşteki ve gizli tanık ifadeleridir. Soruşturma makamları tarafından suç işlenerek T.Y.ve R.Y. adlı kişilerin ifadesi hem müşteki hem de gizli tanık olarak alınmıştır. Bu durum Cumhuriyet savcısının bilgisi olmadan yapılamaz” denildi. Önemli bir yazı değil. Güncel siyasetten filan söz etmiyor. İsterseniz okumadan geçin… Birkaç anı dilimciği paylaşacağım. Yüreğime bir acı topağı gibi oturmuş ve yıllardır silikleşmeyen birkaç acı dilimciği… 1999 kışıydı. Şubattı. Siz Türkiye’de TV ekranlarının başına çöreklenmiş, “Abdullah Öcalan Kenya’da yakalandı; Türkiye’ye getirildi” haberlerini izliyordunuz. Bense her an NATO uçaklarının bombalaması beklenen Belgrad’dan her tarafı dökülen bir otobüste, Cumhuriyet’in cebime tıkıştırdığı üç beş yüz dolarlık servetimin neredeyse beşti birini verip zor bela yer bulmuş güneye, Kosova’ya iniyordum. Karlar altında kanayan Kosova’ya… Daha sınır sayılan Mitroviçe’yi geçer geçmez başladı. Yaşlı genç, kadın erkek, çocuk Arnavutlar köylerinden daha güneye, Priştine ya da Prizren yönüne göç ediyorlardı. Çoğu yaya, pek azı bir traktör kasasında, motosiklette. Kiminin elinde bir yük balyası, kiminin bir valiz, kiminde ufacık bir çıkın. Yüzlerce yıldır yaşadıkları köylerinden, anıların Kosova Düzlüğünden, Şengal Tepelerinden… dan kopmuş, canlarını kurtarmak, Sırp ırkçıların zulmünden (yani ölümden) kaçıyorlardı. Otobüste yanımda oturan yaşlı Arnavut şaşılacak kadar akıcı bir Türkçeyle fısıldadı: Yol boyunda Sırp keskin nişancılar bütün geçitleri, bütün kavşakları tuttu. Çok telefat olacak çooook… Priştine’ye varıp, kentin kalınabilecek tek otelinde, Grand Hotel’de bir oda ayarlamaya çabalarken haberi geldi. Maxhunaj Geçidi’nde, göç eden Arnavutlar çok telefat vermişlerdi. Daha sonra iyi arkadaş olacağım bir İtalyan foto muhabiri “telefat yerinde” çektiği fotoğrafları otel lobisinde önümüze serdi. Kafasının arkası bir Sırp mermisi ile parçalanmış, ağızcığının kenarından incecik kan sızan birkaç aylık bir bebek belleğime kazındı. O gün, bugün… (Şengal Dağı’nın taş çölüne benzer bir düzlüğünde babasının gömmeye hazırlandığı Ezidi bebeği hatırladınız mı? Iraklı bir Ezidi bebeği ile Kosovalı bir Arnavut bebeğini kim, nasıl ayırabilir?) HHH Priştine, kaldıramayacağı kadar göçüp, kaçıp gelmiş Arnavut köylülerle dolu. Kente giden bütün yollarda, yola hâkim tepelerde konuşlanmış bir Sırp nişancı var. Karlar altında, bembeyaz tulumlar kuşanıp iyice görünmez olmuş ölüm saçan canavarlar. Yüzlerce metreden attığını alnından vuran “usta” katiller… Arnavutların gözleri hep göklerde. NATO uçakları belirecek; Sırp keskin nişancıları havadan avlayacak; Üsküp’e giden mayınlanmış yol açılacak; korku sona erecek… Ve o sırada… Paris yakınlarındaki Rambouillet Şatosu’nda ABD ve Avrupa’nın efendileri, dışişleri bakanları toplanmışlar, Kosova sorununa çözüm bulmak üzere konuşuyor, konuşuyor, konuşuyorlardı. Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) savaşçıları dağın bir yamacında, Sırp özel birlikleri öteki yamacında ve aşağıda, düzlükte gökyüzünde belirecek NATO uçaklarını arayan kadın ve erkek, yaşlı ve genç, çocuk ve bebek Arnavutlar… Priştine marketlerinde yiyecek hiçbir şey kalmadı. Sadece paket paket bisküvi var. Çaresiz, beş altı paket bisküvi alıp otele dönüyorum. Otele yakın parkta, karlar altında titreşen küçük çocuklar, bana değil elimdekilere bakıyorlar; dilenmiyor, sadece bakıyorlar. Otele yarım paket bisküvi ile döndüm. Ve o sırada Rambouillet Şatosu’nda çıkmaza giren görüşmelere ara vermiş dışişleri bakanları, yüksek, çok yüksek diplomatlar şatonun bahçesinde beyaz eldivenli garsonların sunduğu minik sandviçleri atıştırıyor, kristal bardaklarda Fransız konyakları yudumluyor ve yine uzlaşmayacakları pazarlıklara devam etmeye hazırlanıyorlardı. Doluya koyuyorlar olmuyor; boşa koyuyor dolmuyordu. Prof. Dr. Divitçioğlu ... AD hükümetine verilmiş olmalı ki, başkentte apar topar yüksek düzeyli bir toplantı düzenlendi. Toplantıda alınan kararlar... ... Şu birkaç gündür o kadar beni ilgilendirmiyor, fazla ırgalamıyor. Hele ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, koalisyona katılım koşulları henüz ortaya çıkmamış, kısacası fol yok yumurta yokken... .... NATO, IŞİD’e karşı ne karar alırsa, ittifak gereği, örneğin Türk askerinin yurtdışı topraklarda savaşmasını da destekleyebileceklerini de söyledikten, AKP iktidarının elini rahatlattıktan sonra... ... Uluslararası bu konuyla neden fazla ilgilenmediğimin nedenini söyleyeyim: HHH NATO zirvesinde Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası çekirdek koalisyona katılacağını bildiren... ... Dikkat ediyorum. O günden bugüne Türkiye’yi yakından ilgilendiren hele böyle uluslararası bir konuda susuyor... Cumhurbaşbakanı RTE, Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırmıyor. IŞİD koalisyonuna yapılacak yardımlara katılmaktan mı çekiniyor? Yoksa, AD hükümeti gerekli kararları saptasın, ben bunları ya onaylarım ya da beğenmeyip yenilerini söylerim, diyerek sanki bugüne kadar her uygulaması hayırlara vesile olmuş gibi kendi önerilerini kabul ettirmek için ola ki zaman kolluyor. RTE gibi bu ülkeyi her açından selamete götürdüğüne inanan bir kişinin şu kadar gündür susması, adeta pusuya yatmış gibi bir tavır sergilemesi merakları kışkırtıyor. Ama RTE’nin önderliği ve katkısı olmaksızın AD hükümeti, ABD’nin sorunu çözümlemek için girişimlerine vereceği desteği, katılımları açıklayacak olursa… Yahu hangi dağda kurt öldü de yukarıya bağımlı hükümet, RTE’siz, üstelik böylesi bir konuda kararlar alabildi, açıkladı diye haklı yorumlara neden olacak! Galiba RTE de nihayet anayasal sınırlar içinde kalmayı sindirdi; parlamenter sisteme yaraşır bir devlet işleyişine doğru yürüyoruz galiba diyen kimi saftirikler fazla umutlanmasınlar. Birkaç hafta daha beklesinler. Zira RTE bu. Kafasındaki bin bir oyunun hangisini sahneye koyacağı henüz belli değil. Her açıdan önemli bir konuda daha fazla susması da hayırlara vesile olacak bir gelişme değil. HHH Oysa, şu ara yurt düzeyinde bir anket yapılsa, halk ve özellikle gençler arasında kahvelerde, lokantalarda, özel sohbetlerde en çok konuşulan konunun, IŞİD’e müdahale önlemleri değil, baskette ve futbolda alınan yenilgiler olduğuna bahse girerim. Sanki milli takım çok etkili oynamış, şansızlık eseri Konya kadar bile toprağı ve nüfusu olamayan İzlanda’ya gol atamamış, ama kaleci Onur Kıvrak’ın yediği hatalı 3 golle yenilmişmişiz içerikli yorumlar yapılıyor. İmparator sıfatını benimsemiş, bu ülkenin yetiştirdiği tek teknik adam diye medyanın yere göğe koyamadığı, Mussoluni tavırlarla takımları, oyuncuları yöneten, ne çare kazandığı dokunulmaz kimlikle her gittiği yerde çok yüksek ücretler alan Fatih Terim’e uzaktan dokunduran yorumlar izleniyor. Terbiyesiz ve küstah olarak nitelenen ve ünlü bir yabancı futbolcuya hakaret ettiği iddia edilen Volkan, İmparator tarafından savaş alanına sokulmadı. Sonra günah keçisi olarak, Terim değil de kaleci sorumlu gösteriliyor. İnsaf be! Ya Beşiktaş çArşı grubundan 35 kişiyi savcıların darbe yapacaklardı diye suçlaması? Uluslararasında sürekli eleştiri konusu olan yargı camiasının bir dalı savcılar, ya darbe nasıl yapılır bilmiyorlar. Ya da çArşı grubunun hangi silahlarla darbe yapacaklarını kanıtlamak zorundalar. Türkiye, yüz karası, böyle saçma sapan iddialardan artık arındırılmalı!.. Yargıda HSYK hareketliliği ALİCAN ULUDAĞ HSYK’nin 4 yıllık geleceğini belirleyecek seçim için 22 aday çıktı, başvurular için bugün son gün ANKARA Yargının 4 yıllık geleceğini belirleyecek olan HSYK seçimlerinde adli ve idari yargıdan sonra yüksek yargı adayları da netleşti. 22 üyeli HSYK’ye Yargıtay’dan 3, Danıştay’dan 2 asıl üye seçilecek. Şu ana kadar HSYK üyeliği için Yargıtay’dan 16, Danıştay’dan 6 kişi adaylık başvurusu yaptı. Hükümet, cemaat ve YARSAV’ın yarışacağı seçimlerde bu 16 adayın hangi tarafta olduğuna ilişkin yargı kulislerinde “seçim toto” oynanıyor. HSYK üyeliği seçimleri kapsamında Yargıtay’da; 3 asıl 3 yedek, Danıştay’da ise 2 asıl, 2 yedek üye belirlemek için sandık kurulacak. Yüksek yargıda adaylık başvuruları bugün so Y argının 4 yıllık geleceğini belirleyecek HSYK seçimlerinde yüksek yargıda adaylık başvuruları bugün sona eriyor. HSYK üyeliği için Yargıtay’dan 16, Danıştay’dan 6 kişi adaylık başvurusu yaptı. Hükümet, cemaat ve YARSAV’ın yarışacağı seçimlerde bu 16 adayın hangi tarafta olduğuna ilişkin yargı kulislerinde “seçim toto” oynanıyor. na erecek. Yargıtay ve Danıştay ise; HSYK üye seçimine ilişkin genel kurul oturumlarının ne zaman yapılacağını henüz kararlaştırmadı. Hükümet, Yargıtay Yasası’nda yaptığı değişiklikle daireleri ve iş bölümünü yeniden dizayn etmek istemiş, ancak cemaatsosyal demokratlar ittifakına yenilmişti. Bu açıdan yüksek yargı seçimleri de hükümet açısından zor olacak. Dün itibarıyla Yargıtay’dan 16 kişi adaylık için başvuruda bulundu. Muharrem Akkaya, Alp Arslan, Yakup Ata, Mustafa Ateş, Bahri Aydoğan, Halit Baysoy, Hüseyin Boyrazoğlu, Ali Eryılmaz, Ali Orhan, Mustafa Kemal Özçelik, Salih Sönmez, Rıza Şahin, Kerim Tosun, Nesrin Yılmazcan’ın yanı sıra HSYK üyeleri Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu ile Ahmet Karayiğit de seçimde aday oldu. Danıştay’dan ise 6 isim HSYK üyesi olmak için müracaatta bulundu. Bu isimler HSYK üyesi Ziya Özcan ile Taci Bayhan, Emin Sınmaz, Mustafa Gökçek, Şaban Işık, Gürsel Mekik şeklinde kayıtlara geçti. Aday isimleri ortaya çıktıkça yargı kulislerinde “kim kimin listesinde” tartışması yaşanıyor. KARAKUŞ NATO’DA GÖREVLİ Birbirlerini suçluyorlar Adaylar, birbirlerini saf dışı bırakmak için rakiplerini karşı grupta yer almakla suçluyor. Böylece oyların kendilerine yönelmesini amaçlıyorlar. Adli ve idari yargı seçimlerinde listelerini belirleyen hükümet destekli Yargıtay Birlik Platformu, YARSAVYargıçlar Sendikası ile cemaat henüz burada destekleyecekleri isimleri açıklamadı. Yüksek yargıda sosyal demokrat üyeler ile cemaate yakın üyelerin sayısının fazla olduğu biliniyor. cadde ortasında Kuveytlilerden pilota dayak TORBA YASA Erdoğan’dan ‘torba’ya jet onay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendi başbakanlığı döneminde hazırladığı ve kamuoyunda “torba yasa” olarak bilinen “İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun”u jet hızıyla onayladı. “Torba yasa” 28 Ağustos’ta Abdullah Gül’den görevi devralan Erdoğan’ın onayladığı ilk yasa oldu. Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, yasa onaylanıp anayasa uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderildi. Yasa, önceki gün sabaha karşı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. Söz konusu yasanın en dikkat çeken maddelerinden biri de (TİB) mahkeme kararı olmaksızın tüm internet trafik bilgilerine erişim yetkisi veren maddesi. TİB’in erişim engelleme kararı verdiği durumlar için de “milli güvenlik ve kamu düzeninin bozulması” gibi tartışmalı ve ucu açık yeni bir tanımlama yapılırken kullanıcıların internette ne yaptıklarını kayıt altına alan trafik bilgilerine de mahkeme kararı olmadan erişebilecek. Yasa; madencilik, taşeron işçilik, kamu alacaklarının yapılandırılması ve öğretmen atamaları başta olmak üzere 45 farklı yasada köklü değişiklikler içeriyor. Yeraltı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmayacak. Çalışma süresi haftada en çok 36 saat olacak, günlük 6 saati geçemeyecek ve emeklilik yaşı 55’ten 50’ye düşürülecek. Ayrıca Soma’daki maden kazasında ölenlerin SGK’ye olan borçları silinecek, ailesinden bir kişiye istihdam sağlanacak. Yine tasarıya göre 35 bin öğretmen atanacak. İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi, sıra dışı bilim adamı Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu dün son yolculuğuna uğurlandı. Dostları, Divitçioğlu’nun yeri doldurulamayacak bir bilim insanı olduğunu dile getirerek tüm baskılara karşın Türkiye’de yaptığı çığır açıcı çalışmalara vurgu yaptı. 9 Eylül günü 87 yaşında hayata veda eden Prof. Divitçioğlu için ilk tören İÜ Merkez Kampusu’nun bahçesinde düzenlendi. Törende Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun eşi Sevgi Divitçioğlu gözyaşları içinde taziyeleri kabul etti. Çok üzgün olduğunu söyleyen Sevgi Divitçioğlu, “1950 yılında evlendik. Çok uzun bir evlilik ve arkadaşlığı paylaştık” dedi. Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun 19721983 yılları arası asistanlığını yapan Dr. Sungur Savran da Divitçioğlu’nun Türk toplumu için önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Savran, “Belirli bir kuşak Marksist sol iktisatçılar için ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkentte Kuveyt Büyükelçiliği diplomat ve elçilik görevlileri, trafikte tartıştıkları NATO’da görevli F16 pilotu Hava Kurmay Pilot Binbaşı Hakan Karakuş’u araçtan indirerek eşinin gözleri önünde öldüresiye dövdü. Yurttaşların tepkisi üzerine bankaya sığınan diplomat ise polis ekipleri tarafından yoğun güvenlik önlemleri altında bankadan çıkarıldı. Karakuş’un Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün damadı olduğu iddia edildi. Çankaya’daki Turan Güneş Bulvarı üzerinde içinde 4 kişinin bulunduğu Kuveyt Büyükelçiliği’ne ait 06 CD 3596 plakalı resmi araç, içerisinde NATO’da görevli F16 pilotu Hava Kurmay Pilot Binbaşı Hakan Karakuş, eşi ve 6 günlük çocuğunun bulunduğu aracı sıkıştırdı. Karakuş ise aracının sıkıştırılması üzerine korna çaldı. Buna sinirlenen Kuveyt Büyükelçiliği’ne ait araçtan inen ve aralarında diplomat ve askeri ataşenin de olduğu öne sürülen 4 kişi, Karakuş’u aracından indirerek dövmeye başladı. Çevredeki vatandaşlar koşarak olaya müdahale etti. Bankaya sığındı İktisat Fakültesi öğretim üyesi, sıra dışı bilim adamı Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu dün son yolculuğuna uğurlandı. Karakuş’u öldüresiye döven 4 kişiden 3’ü vatandaşların tepkisi üzerine olay yerinden uzaklaşırken, diplomat olduğu öğrenilen Emad Ali Almohaid bir bankaya sığındı. Polis ekipleri bankaya sığınan diplomatı toplanan kalabalık nedeniyle bir süre dışarı çıkaramadı. Yurttaşlar ise polis ekiplerine şahsı korudukları gerekçesiyle tepki gösterdi. Diplomat Emniyet’e götürüldü. Aldığı darbeler sonucu yaralanan Karakuş olay yerine çağrılan ambulansla İbni Sina Hastanesi’ne Hakan Karakuş kaldırıldı, oradan da Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne sevk edildi. Yaşanan o anlar ise bir işyerinin güvenlik kameraları tarafından saniye saniye kaydedildi. Karakolda olayla ilgili iki kişi ifade verdi. Olaya karışan bir kişinin ise elçilik aracında bulunan Kuveyt Askeri Ataşesi Adel Ahmad H. Almunawer olduğu öne sürüldü. Görevli diplomatların kimliği ile ilgili Dışişleri Bakanlığı, büyükelçilik nezdinde girişim yaparak bilgi aldı. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü olayla ilgili soruşturma yürüttüğü öğrenildi. Karakuş’u dövenlerin diplomat olduğu ortaya çıkarsa, bu kişilerin “persona non grata” (istenmeyen adam) ilan edilerek Türkiye’yi terk etmeleri istenecek. Divitçioğlu’na son görev İdris Küçükömer ile birlikte Sencer Hoca önemli bir kapı açmıştır. Engin hoşgörüsü, derin bilgi dağarcığıyla birlikte, çok baskıcı bir ortamda bile insanlara kol kanat gererek onların geleceğe hazırlanması için en uygun ortamı yaratan insanlardan bir tanesi olmuştur” dedi. Bilim tarihine geçer Savran, Divitçioğlu’nun görülmemiş derecede araştırıcı, soruşturucu, hiçbir zaman olduğu yerde duramayan bir insan olduğunu ifade etti. Savran, “1983 yılında Sencer Hoca ve bazı diğer hocalar sarı saman kâğıda yazılmış ‘Görülen lüzum üzerine görevinize son verilmiştir’ yazısı ile görevinden alındı. Bu ülke böyle bir ülkedir; sıkıyönetim kararıyla gün gelir en hak eden insanlar bile görevinden alınırlar. Onların hepsi unutulur ama İdris Hoca ve Sencer Hoca gibi insanlar bilim tarihine geçer” dedi. İstenmeyen adam ‘YERLERİNİ DOLDURABİLECEK MİYİZ?’ İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti Genel Başkanı Vahap Adıyaman, Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun hayatı boyunca hem İktisat Fakültesi hem de toplum için elinden gelen her çalışmayı yaptığını belirtti. Adıyaman, “İdris Hoca’dan başlayarak son zamanlarda Erdoğan Alkin ve Memduh Yaşar hocamla birlikte bir nesli kaybediyoruz. Bu nesil gerçekten ülkemize ve toplumumuza, başta iktisat fakültesi olmak üzere bütün camiamıza yaşamları boyunca katkı sunup, destek oldular. Onlar giderken hep şu geliyor aklıma; acaba yerlerini doldurabilecek miyiz? Ama şunu biliyorum hocam yolun açık olsun, rahat uyu. Sen üzerine düşen görevi fazlasıyla yaptın” dedi. Törene Prof. Dr. İzzettin Önder, Prof. Dr. Kaya Ardıç, Prof. Dr. Zafer Toprak, Prof. Dr. Metin Özek’in de aralarında bulunduğu akademisyen dostları, öğrencileri ve yakınları katıldı. Konuşmaların ardından Divitçioğlu, arkadaşlarının ve öğrencilerinin omzunda cenaze arabasına taşındı. Divitçioğlu, öğle vakti Sarıyer Demirciköy Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Demirciköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Kuveytliler kendini savundu Kuveyt’in Ankara Büyükelçisi Abdullah Abdulaziz el Duveyk de Karakuş’un büyükelçilik aracına korna çalarak yol vermesini istediğini, büyükelçilik aracının da yol verdiğini ancak Karakuş’un arabasından inerek büyükelçilik görevlilerine kötü sözler sarf ettiğini öne sürdü. Bunun üzerine diplomatın “sessiz kaldığını” söyleyen El Duveyk, “Daha sonra diplomatımız ve şoförü bankaya girmişler. Bankanın kamerası, güvenlik görevlisi ve çalışanlar şahit. Diplomatımız hiçbir şey yapmamış. Diğer araçtaki kişi diplomatımızın arabasını tekmelemiş ve bunun fotoğrafı var. Diplomatımız ona asla dokunmamış” dedi. Ve o sırada… Kosovalı Arnavutlar gözlerini gökyüzüne dikmiş, ölüme çare olacak NATO uçaklarını bekliyorlardı… HHH Obama ile bizimki görüştü. Yetmedi, ABD Savunma Bakanı geldi, hepsiyle görüştü. Şimdi de galiba Dışişleri Bakanı gelecek. Yine konuşulacak; pazarlık edilecek; doluya konacak olmayacak, boşa konacak dolmayacak. Silah var, uçak da var ama kara harekâtını kim yapacak? Bunun talibi yok. Öyleyse Irak ordusu eğitilecek. Ayrıca silahlandırılacak. Ama silahların başkalarının (Mesela PKK’nin) eline geçmemesi için yine uzun uzun konuşulacak, doluya konacak, boşa konacak… Ve o sırada Kosovalı Arnavutlar gökyüzünde boş yere NATO uçakları arayacaklar. Şengal tepelerinde Ezidiler, Türkiye sınırı açılır mı umuduyla bekleşecekler… Çenesi düşük, geveze gazeteciler de işte böyle sade suya tirit yazılar yazıp okurlarının önüne sürecekler…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle