03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2014 CUMA 6 ‘Zulüm İstanbul Haber Servisi Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren Hasan Ferit Gedik’in cenazesindeki silahlı görüntülerin ardından DHKPC’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan ve aralarında “sapanlı teyze” olarak bilinen Emine Cansever’in de yargılandığı 13 kişi hâkim karşısına çıktı. Cansever, “İnsanlara ne kadar zulmederseniz bir gün Köroğlu olur isyan ederler” dedi. Kartal’daki Anadolu Adliyesi’nde HABERLER ‘Sapanlı Teyze’ Emine Cansever ilk savunmasını yaptı Cemaat temsilcileri, ‘Arap sokağı Erdoğan’ı farklı yola soktu. Savaştaymışız gibi gerginiz’ diyor varsa isyan da var’ görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan Cansever’in de aralarında olduğu 13 kişi kırmızı fular ve üzerinde Gedik’in fotoğrafının bulunduğu “Adalet istiyoruz” yazılı tişörtle çıktı. Savunmasını yapan Cansever, “Ne zamandan beri işine, ekmeğine sahip çıkmak suç oldu. Emeği çalanların hiç mi suçu yok. Beni işçi eylemlerine katılmakla suçluyorsunuz. İş güvencesinin olmadığı, işçi katliamlarının olduğu ülkemde ben bu suçu işlemeye devam edeceğim” dedi. Museviler: Panikteyiz İsrail’in Gazze operasyonuna Türkiye’den gösterilen tepkiler sırasında, Türk Musevi cemaatinin büyük tedirginlik yaşadığı, işyerlerine yönelik tehdit ve tacizlerde artış gözlendiği belirtildi. Musevi cemaatinin kamuoyunda yakından tanınan önde gelen bir ismi “Panik ve korku içindeyiz. Antisemitik dalgaya karşı hükümetin net bir duruşunu göremiyoruz” diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı kampanya sürecine denk gelen Gazze operasyonu sırasında Musevi cemaatinin yaşadığı sıkıntıları konuştuğumuz Türk Musevilerinin önde gelen ismi şöyle aktardı: “Türk Musevi toplumu olarak panik içindeyiz. Türkiye bugün dünyanın en gergin halkını barındıran ülke oldu. Ülkemizde savaş yok ama sanki savaştaymış gibi gerginiz. Korku içindeyiz. Yabancı düşmanlığı ve onun da üzerinde bir antisemitizm dalgası yayılmakta. Böyle devamlı sıkıntı altında yaşamanın kendine göre oksijensizliği var.” “Bugünlerde cemaatimiz mensupları nereye gitse, İsrail’in öldürdüğü Gazzeli çocukların hesabı bizden soruluyor. Biz Suriye’de, Irak’ta kafa kesip top oynayan, camileri yıkan IŞİD’in katliamlarının hesabını buradaki Müslümanlara soruyor muyuz? Türkiye’de bazı önyargılar öteden beri hep var oldu. Oysa ki Filistinli çocukların öldürülmesinin yanlış olduğunu bangır bangır bağıran Museviler dünyanın her yerinde var. Biz de söylüyoruz ama dinleyen yok.” “Çok garip şeyler oluyor. Çok tanınmış bir giyim markasının sahibi olan arkadaşımızı tehdit etiler. ‘Şu parayı vermezsen mağazanın önünde nümayiş yapacağız’ dediler. Bu dönemde yapılan açıklamalardan motive olan fırsatçılar da türedi.” (Musevi toplumundan yazar Rita Ender’in ‘Bianet’ internet sitesindeki yazısında anlattığı “Sinagogların önüne gelip, tehditkâr şekilde bağırıyorlar, yaşadığımız mahallelerde gamalı haç ve Hitler portreli tişörtleriyle dolanıp çocukların gözlerinin içine bakıyorlar” iddiasının doğruluğuna ilişkin soruya) “Evet doğru bunlar. Cemaat liderlerimiz söyledi. Musevilerin bir bölümünün yaşadığı Kuledibi’nde yaşanmış.” “İki sinagogumuz var. Onun da etrafında dükkânlar. O dükkânlarımıza girip galiz şeyler söylüyorlar. Yarı tehdit gibi. Dükkânların Musevi sahipleri tabii seslerini çıkaramıyor. Bazısında Müslüman çalışanlar var. Onlar bu yapılana şiddetle itiraz ediyor. O zaman da gelenlerle aralarında ciddi kavgalar çıkıyor.” Bizi temsil edemez İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Bana çok affedersiniz Ermeni dediler” sözleri dün gazeteci Hrant Dink’in katledildiği Agos gazetesi önünde protesto edildi. Eylemde okunan “Affedersiniz” Ermeniler imzalı ortak metinde “Biz Ermeniler Türkiye halklarından biri olarak seçim öncesi oy hesaplarına alet olmayı, milliyetçi duyguları kabartmak adına hedef gösterilmeyi reddediyoruz” denildi. Nor Zartonk İnsiyatifi’nin çağrısı ile gerçekleştirilen eylemde grup adına açıklama yapan Nor Zartonk İnisiyatifi Basın Sözcüsü Sayat Tekir, “Kendinden olmayan tüm inanç ve kimlikleri dışlayan ve aşağılayan bir anlayış cumhurbaşkanı seçilse bile hiçbir zaman bizi temsil etmeyecek, kalbimizin cumhurbaşkanı olmayacaktır” dedi. Tekir, daha önce meydanlarda Alevileri yuhalatan Erdoğan’ın, bu kez de bir halka mensup olmayı hakaret ifadesi olarak kullandığını belirterek “Türkiye’deki tüm ezilen halklara yönelen bu saldırgan, ırkçı tavır, devlet erkânınca kullanılan nefret dolu dil, devletin tekçi anlayışının ve kendisi gibi olmayana karşı tahammülsüzlüğün dışavurumudur” diye konuştu. Bu dışavurumun kilise ve sinagog saldırıları, linçler ve cinayetler olarak kendilerine göre döndüğünü vurgulayan Tekir, Dink, Sevag Balıkçı, Maritsa Küçük cinayetlerini ve Zirve Yayınevi katliamını anımsattı. Tekir “Biz ‘bir bebekten katil yaratan’ bu ırkçı ve tekçi zihniyete karşı bir arada durarak, çoğulculuğu ve kardeşliği savunmaya devam edeceğiz” dedi. Fotoğraf: VEDAT ARIK Erdoğan’ın ‘saldırgan ve ırkçı tavrı’ Agos önünde protesto edildi: küstük. Ben değişmedim. Ama Erdoğan çok değişti. 2010 sonrasında ne olduysa bir anda değişti. O değişince benim de ona ait fikirlerim değişti. Düşüncelerimi açıkça çekinmeden söylerim. Ama artık ailem, ‘Bizi de düşün’ diyor.” “Erdoğan bir dünya lideri olma fırsatını kaçırdı. Arap sokağının lideri olmak ona yeterli geldi. O sokağın liderliği onu biraz başka yollara da sevk etti. O öfkeli, kavgacı, ayrımcı, ‘ya bendensin ya düşmanımsın’ felsefesi Türkiye’yi çok ama çok gerdi. Anlaşılmaz bir yolculuğa çıktı. Kimse de nereye gitmeye çalıştığını anlayabilmiş değil.” “Erdoğan daha belediye başkanıyken ABD’yi yanına almanın önemini anlamıştı. Bunun için bizlerin desteğini istedi. Museviler de ona yardımcı oldu. Henüz iktidar olmadan davet edildi. Musevi lobisi, Musevi Kongre üyeleri, senatörler. Washington’daki kalburüstü isimler... Abramowitz, Grossman, Edelman gibi isimler oradaydı. O konferans çok başarılı geçti. Çok dostane konuştu. O konferansın Washington üzerinde çok etkisi oldu.” Arap sokağı farklı yola soktu Oksijensiz kaldık ABD’yi Musevilerle ikna etti İsrail’in hesabını bize soruyorlar Savcılar görev başına Şişli’deki Agos gazetesi önünde gerçekleştirilen eyleme HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Şamil Altan, HDP MYK üyesi Hüda Kaya, sanatçı Nur Sürer, CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Sinan Karahan ve Halkevleri destek verdi. “Ermenilerden özür dile Erdoğan”, “Nefretin başı Erdoğan” pankartları taşıyan grup “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz”, “Türk Kürt Ermeni yaşasın halkların kardeşliği” sloganları attı. Eylemde Erdoğan’ın nefret söyleminin TCK 216. maddesine göre bir suç olduğuna dikkat çekilerek savcılar göreve çağrıldı. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı da yaptığı yazılı açıklamada, “Başbakan’ın sözleri düpedüz nefret söylemidir. Ermeni olmayı küfür ya da ayıp sayan bu anlayış, Ermeni vatandaşlarımızı hedef gösteren, ötekileştiren ve tehdit eden bir söylemdir. Hrant Dink’in, Sevag Şahin Balıkçı’nın katledilmesini münferit bir hadise biçiminde ortaya koyan hukuk sistemi, affedersiniz Erdoğan’ın sözlerinde gizlidir. Ermeni, Gürcü, Rum ya da Yahudi olmak ayıp mıdır?” dedi. Motive olan fırsatçılar ‘One minute’ kasten çıkarıldı “Erdoğan uzun yıllar ABD’nin ve oradaki Musevi lobisinin dostluğunun faydasını gördü. Ta ki İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Davos’ta ‘One minute’ olayını çıkarana kadar. Bence o gün Erdoğan Museviler ile yollarını ayırma yönünde stratejik kararını vermişti.” “Olay önceden kurgulandı. Gitmeden önce Türk basınına ‘Peres’den Gazze’nin hesabını soracağım’ diye demeç verdi. Peres ile de o gün randevusu vardı. Baş başa görüşeceklerdi. Erdoğan son anda görüşmeyi iptal etti. Baş başa görüşüp fırça çekse kimse duymayacaktı. Onun için bekledi ve akşamki panelde 250300 kişi önünde o meşhur çıkışını yaptı.” Gamalı Hitler tişörtleriyle taciz ‘Paralel yapı’ mensubu olduğu iddiasıyla 50 memurla ilgili soruşturma başlatıldı MİT’te cemaat tasfiyesi ‘Ergenekon dosyası Fotoğraf: UĞUR DEMİR Dükkânda ‘galiz’ konuşmalar iade edilsin’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında Teğmen Mehmet Ali Çelebi, gazeteci Tuncay Özkan ve bazı gazetecilerin avukatı Hüseyin Ersöz, davanın gerekçeli kararının usulüne uygun tebliğ edilmediği gerekçesiyle mahkemesine iade edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 5 Ağustos 2013’te karara bağlanan Ergenekon davasına bakmakla görevlendirilen İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı 23 Temmuz 2014’te Yargıtay Başsavcılığı’na gönderdi. Ersöz, dilekçesinde dosyanın Yargıtay Başsavcılığı’nda “kayıt aşamasında” görüldüğünü anlatarak kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararı, kanuna uygun olarak kendisine tebliğe edilmediğini ifade etti. Ersöz, gerekçeli kararın “imzalı” ve “mühürlü” olması gerekirken “önce CD, sonra da DVD’de de tebliğ edildiğini” belirtti. CHP’li Mahmut Tanal, adliye önünde yaptığı açıklamada “Ülkemizde yargı iktidarın ve haksızlıkların kalkanı olmuştur. HSYK önlem almalı’’ dedi. Dört polis daha tutuklandı ALİ AÇAR “Yasadışı dinleme” yaptığı iddiasıyla Gülen Cemaati’ne yakın olduğu ileri sürülen polislere yönelik gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan ve Emniyet’te ifadeleri tamamlanan 21 polis daha dün sabah adliyeye getirildi. Sivil polis minibüsleriyle getirilen polisler, adliyenin otoparkından içeri alınırken, zanlıları getiren minibüslerin yanındaki flaşörlü eskort araçları da dikkat çekti. Adliyenin önü polis bariyerleri ile kapatılırken, içerideki yakınlarından haber bekleyen kalabalık bir grup da adliye karşısındaki parkta Kuranıkerim okudu. Önceki gün adliyeye sevk edilen 10 polisten Furkan Donkar, Hacı Şerif Erikmen, Ebubekir Gül ve Serdal Kurtoğlu tutuklandı, 6 polis ise savcılıktan serbest bırakıldı. Adliye önünde bekleyen yakınları tarafından “Türkiye sizinle gurur duyuyor” şeklinde tezahüratla karşılanan polisler, burada avukatları ile birlikte açıklama yaptı. Polislerin avukatlarından Ahmet Arslan, müvekillerinin 2 gün boyunca psikoljik baskı altında tutulduğunu söyledi. Haklarında yakalama ve gözaltı kararı alınan 33 polisten Fatih Yılmaz’ın, 1.5 yaşındaki oğlu Tuğrul Selim Yılmaz’ın, operasyondan 3 gün önce lösemi nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Operasyon için Yılmaz’ın Tokat’taki evine giden polisler, gözaltı işlemi yaptı. Ancak Yılmaz, oğlunun 2 Ağustos’ta vefat ettiğini belirtti. Savcının talimatı ile Yılmaz serbest bırakıldı. Öte yandan manken Deniz Akkaya, “yasadışı dinleme” soruşturması için Emniyet’te ifade verdi. İfadesine başvurulmak üzere çağırılan Akkaya dün avukatıyla birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gelerek “mağdur” sıfatıyla ifade verdi. Acılı polise izin Akkaya ifade verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Hükümetin 17 Aralık operasyonu üzerine Emniyet ve yargı içinde başlattığı cemaate yönelik tasfiye dalgası Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ulaştı. MİT içinde paralel yapı mensubu olduğu iddiasıyla 50’ye yakın meslek memuruyla ilgili soruşturma başlatıldı. Bu isimler pasif görevlere alındı. Vatan gazetesi yazarı Hüseyin Yayman’ın haberine göre, Emniyet ve ordu içinde cemaate yönelik tahkikatlar devam ederken benzer bir soruşturmanın MİT içinde yapıldığı öne sürüldü. MİT’te soruşturma başlatıldı. Yenimahalle’deki riyasette istihbarat elemanı olarak görev yapan personelin bu statüden alınarak alt görevlere verildiği iddia ediliyor. Ana karargâhtaki tasfiyeye yönelik benzer bir durumun bölge başkanlıklarına yaygınlaştırılacağı öne sürülüyor. Ayrıca riyasette oluşturulan İstihbarat Koordinasyon Kurulu’na Emniyet’ten çok sayıda personelin geldiği ancak bunların neredeyse tamamının paralel yapıya mensup oldukları iddiasıyla kurumlarına gönderildikleri ifade ediliyor. Kurulun yeniden yapılandırılması bekleniyor. Peres’le yakın tanışırlar ‘G özden çıkarıldılar’ diye bakılıyor “Bu meselede bir incelik var. Normal bir ülkede yaşanan ‘vatandaşlık masuniyeti’ yani vatandaşın yönetim tarafından korunması olayının Türkiye’de geçerli olmadığı noktasında hareket ediliyor. ‘Yönetim bu azınlığı gözden çıkardı’ neticesine varılıyor. İşin üzücü yanı yönetimin, bunu önlemeye teşebbüs dahi etmediğini hissediyoruz.” (Başbakan Erdoğan ve danışmanı Yalçın Akdoğan’ın son dönemde Musevi cemaatine güvence veren açıklamalarını hatırlattığımızda) “Hükümet bunu önlemeye teşebbüs dahi etmiyor. Doğru bazı açıklamalar yapılıyor ama bu sadece ağızda kalıyor. Laf olsun diye yapılıyor.” “Eskiden böyle düşünmezdim ama artık Başbakan’ın antisemitist olduğunu düşünüyorum. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz hepsi onun kardeşi. Ama ağzından hiçbir zaman ‘Rum, Yahudi, Ermeni, Süryani kardeşlerim’ dediğini duymadık. Ağzına alması için ‘Affedersin’ demesi lazım.” “Daha büyükşehir belediye başkanlığı döneminden itibaren Erdoğan, ABD yönetimi ve oradaki Musevi cemaatleri ile iyi ilişki içinde olmak istedi. Bizler de buna yardımcı olduk. Ben 2010’a kadar Tayyip Bey’in yolculuğunda hep yanında oldum. Ona inandım. Bu yüzden birçok arkadaşımla “Aslında Şimon Peres, Erdoğan’a en çok destek olan İsrailli liderlerin başında gelir. Birkaç kez görüştüler. İkili ilişkilerde yaşanan bazı sorunların çözümü Erdoğan ile Peres’in ikili görüşmeleri yoluyla halloldu.” Hükümetin önlemleri lafta “ABD’nin Erdoğan’a 2000’li yıllarda pozitif bir tavrı vardı. Verdiği mesajlar Amerikan medyasında çok iyi değerlendirildi. Amerika onun yönetimindeki Türkiye ile bölgeye ‘softMuslim democracy (yumuşak İslam demokrasisini)’ model olarak vermeye çalıştı. Dinci yönüne rağmen Türkiye için iyi olabileceği temasını işlediler hep.” “Erdoğan artık o desteğe ihtiyaç duymuyor. Amerikan Kongresi’nin Türkiye Dostluk Grubu ufacık bir eleştiride bulundu. Sadece ‘Eleştiri dozunuz ABD’de yönetimi rahatsız ediyor’ dediler diye veryansın etti. Oysa o yapılan, Türkiye’nin yararına dostane bir ikaz. Maalesef artık iş çığırından çıktı.” “Aldığı ödüllerin verilmesinde bizim de katkımız var. O ilk ziyaret sonrasında çok heyet geldi Türkiye’ye. Mesela o örgütlerin başı olan Abraham Foxman iki kez geldi. Sonra da ödüller verildi.” “Musevi ödülü ile ilgili tartışmada tüm taraflar yanlış yaptı. Erdoğan da, Amerikan Musevi örgütleri de, muhalefet de. Herkes için ‘kaybet, kaybet’ durumudur. En çok da Türkiye’de yaşayan biz Museviler açısından. Başbakan’ın açıklamaları da oldukça küçümseyiciydi.” SoftMüslüman gördüler Ufacık eleştiriye veryansın ‘Musevi kardeşim’ duymadık Ödüllerde katkımız var Biz değişmedik, o değişti O tartışmada herkes kaybetti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle