28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 Eski Hamam Eski Tas! Başlıktaki deyimin anlamını bilmeyenimiz azdır sanırım. “Hiçbir şeyin değişmemiş, eski halinde kalmış” olduğu durumlar için kullanılır. Tıpkı milyonlarca vergi mükellefini ilgilendiren, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda olduğu gibi! Nasıl mı? İlgililer bilir. KDV Kanunu’nun hemen hemen bütün maddelerinde, ya Maliye Bakanlığı’na ya da Bakanlar Kurulu’na yetki verildiği görülür. Bu nedenle kanun ile ilgili pek çok genel tebliğ ya da Bakanlar Kurulu kararı bulunur. Genel tebliğlerin sayısının hızla artması ve bir o kadar da karmaşık hale gelmesi ise Gelir İdaresi’nde zamanla bunları basitleştirmek ve sadeleştirmek ihtiyacını doğurmuştur. Kolları sıvayan İdare’nin bu konudaki çalışmasının adı ise “KDV’de Tek Tebliğ”dir. Buna göre, mevcut 123 adet genel tebliğ yürürlükten kaldırılacak, yeni bir tebliğ ile de uygulama basitleştirilecektir. İşte bu çalışma yaklaşık iki yıl sürdü ve 26 Nisan 2014 tarihinde Resmi Gazete’de Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği yayımlandı. Evet, tüm olumlu ya da olumsuz yanlarına rağmen artık ortada KDV ile ilgili tek bir tebliğ vardı. Beğenilse de beğenilmese de aranılan her şey bu genel tebliğde bulunulabilecekti. Çünkü uygulamanın az da olsa, kolaylaşacağı düşünülüyordu. Ama gelin görün ki işin aslı öyle olmadı. Çıkan tebliğ, yürürlüğe girme tarihi sorunu ile negatif bir başlangıç yaptı. Bu sorunun çözülebilmesi için yayımlanan sirkülerle sonuç alınmaya çalışıldı. Ardından tebliğin tam anlamıyla uygulanmadığı görüldü. Daha önce de bu satırlarda ifade ettiğimiz üzere, tebliğin mükellefler lehine yaptığı düzenlemeler uygulanmadı. Tebliğ aslında özel esaslardan çıkmayı kolaylaştırmıştı. Ancak bu kolaylaşma sadece kâğıt üzerinde kaldı. Tebliğde belirtilen şartları yerine getirmesine rağmen hiçbir mükellef özel esaslardan çıkarılmadı. Bu uygulanma sorunu vergi dairelerine yansıtıldığı zaman Maliye Bakanlığı’ndan gelen yanıt ise; “konuya ilişkin yeni bir tebliğ ya da Ya sonuç! sirküler beklendiği” oldu. Yani tek tebliğ aslında hiçbir işe yaramamış. Daha da kötüsü ise 25 Temmuz günü Gelir İdaresi’nin internet sitesinde görülen tebliğ taslağı oldu. Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nin Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından tam olarak üç ay geçmişken yeni bir tebliğ taslağı ortaya çıktı. Tebliğ taslağı ile Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nin 20 yerinde değişiklik yapılıyor. Oysa ki, üç aylık süre içerisinde değişen hiçbir şey olmadı. Ne ülkemiz ticaretinde beklenmedik bir gelişme yaşandı ne de KDV sistematiğinde bir değişiklik meydana geldi. Buna rağmen üç aylık bu süre 20 adet değişikliği gerektirdi. Taslak yayımlanınca artık KDV mevzuatımızda tek tebliğden bahsetmek yine mümkün olmayacak. Vergi mevzuatımız kolaylaşamayacak, basitleşemeyecek. Olan yine uygulayıcılara, mükelleflere ve meslek mensuplarına olacak. Durum dramatik Kırıkkale F Tipinde Hak İhlalleri Merhaba Umutla, dirençle, coşkuyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarı ve en iyi dileklerimizi iletiyoruz. Bu mektubumuzda sizlerle temmuz ayı boyunca yaşadığımız hak ihlallerini paylaşmak istiyoruz. 1) Yargıtay kararında hapishanelerde hizmet sunumu 7/24 olarak gösterilmesine rağmen haftalık 10 saat sohbet hakkımız uygulanmıyor. Atölyeler, boş hücreler, hatta kaldığımız hücreler olmak üzere birçok uygun mekân olmasına rağmen “yer yok” denilerek talebimiz karşılanmıyor. Yasal süre haftada 10 saat olsa da, bu sürenin artırılacağına dair sözler verilse de haftada yalnızca 6 saat sohbete çıkılabiliyor. Bu hak ise arama, açık görüş, bayram vb. bahanelerle her fırsatta gasp ediliyor, telafisi de yapılmıyor. 2) Mesut Çeki’nin sohbet hakkı istediği sohbet grubuna yazılmayarak bir yıla yakındır gasp ediliyor. 3) YusufKenan Dinçer’in böbreklerinde kist, varikosel, boyun fıtığı gibi rahatsızlıkları teşhis edilmesine rağmen tedavisi yapılmamaktadır. 4) 02.07.2014’te Kırıkkale Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde, muayeneye giden Cihat Özdemir’in kelepçesi açılmayarak tedavi hakkı engellenmiştir. Yine Cihat Özdemir’in kulak rahatsızlığından dolayı Ankara Numune Hastanesi’ne sevki zamanında yapılmamıştır. İlgili doktorun talebi de dikkate alınmayarak sevki doktorun izinde olduğu 10 Temmuz’da yapılarak tedavi sürecinde aksama yaratılmıştır. Sevk sırasında ihtiyaçlarını karşılamak için para çıkarılmasına rağmen asker ihtiyaçlarının karşılanmasına izin vermemiştir. Yol için idarenin verdiği kumanya uygun nitelik ve yeterlilikte olmadığından kabul edilmemiştir. 5) 09.07.2014’te Düzgün Karal’ın randevusu olduğu halde hastane sevki yapılmamıştır. 6) Disiplin cezaları üst üste uygulanarak iletişim ve ziyaret hakkımız gasp edilmektedir. Yasalarda bile cezaların üst sınırı üç ay olarak belirtiliyor. Fakat hapishane idaresi cezaları uygularken ara vermeyerek yasada tarif edilmeyen bir yıl, iki yıl.. gibi cezalar uydurmakta ve uygulamaktadır. 7) Keyfilik, hukuk tanımazlık öyle bir boyuta varmıştır ki Ercan Yıldız’ın 08.07.2014’te 3 aylık iletişim cezası saat 17.00’de bitecekti. Fakat gardiyan saat 15.00’te gelip “İletişim cezan bitti, bunlar mektupların, saat 17.00’de de yeni cezanı başlatıyorum” demiştir. 8) Erkin Kocaman’ın 2 aylık iletişim cezasının bitiminin hemen arkasından 09.07.2014’te 3 aylık iletişim cezasını başlatmışlardır. Aylardır olduğu gibi telefon hakkı yine kullandırılmamıştır. 9) Erkin Kocaman’ın 08.05.2014’te Mustafa Kızıl’a yazdığı faksı adresinden iade dönmüştür. Faksın iade tarihi 09.05.2014 olmasına rağmen “iletişim cezası var” denilerek iade faksı kendisine 08.07.2014 tarihinde, yani tam 2 ay sonra verilmiştir. Yazanı ve mektup okuma komisyonu dışında kimsenin göremediği, bir ek yapmadığı faks, derhal teslim edilmesi gerekirken aylarca bekletilmiştir. 10) Talat Şanlı’nın 25.07.2014’te göndermek istediği bayram kartları ve mektupları engellenmiştir. Pul giderinin hesabından karşılanması isteği kabul edilmedi. Bir aydır kantinde pul satılmamasına rağmen “Kantinden pul al” denildi. En basit işlem bile eziyete dönüştürüldü. Bir mektubun sınırlılığı içinde aktaracaklarımız şimdilik bunlar. Hoşça kalın. Ercan Güllü Kırıkkale F Tipi Hapishane SOSYAL GÜVENLİK Tazminatsız Fesih’te ‘6 Gün Kuralı’ yapıldığında kıdem tazminatı alma hakkı doğar ancak ihbar tazminatı hakkı doğmaz. İşçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri nedeniyle işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesi kapsamında yapılan fesihlerde ise ihbar tazminatı veya kıdem tazminatı hakkı doğmaz. Tabii ki, bunun da bir süresi var. İşçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz. Bu haller sebebiyle işçi, yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları ise saklıdır. SORU CEVAP Yürürlükteki İş Kanunu taraflara, bazı şartlar gerçekleştiğinde ihbar süresi vermeden de iş sözleşmesinin feshi hakkını verir. Örneğin işçi açısından bakıldığında; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesine göre sağlık sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri veya zorlayıcı sebeplerle fesih yapıldığından kıdem tazminatı alma hakkı doğar, ancak ihbar tazminatı hakkı doğmaz. İşveren tarafından ise sağlık sebepleri, zorlayıcı sebepler ya da işçinin gözaltına alınması veya tutuklanması nedenleriyle fesih Eski yıllar için prim ödeme İlk SSK sigortalılığım 1983’te başladı. Üç yıl çalıştıktan sonra evlenerek işten ayrıldım ve bir daha da çalışmadım. Torba yasayla eski yıllardaki günlerin ödenebileceğini duydum. Bu mümkün mü? Emine Avcı Torba yasada, sigortalıların eski yıllardaki gün boşluklarını ödemelerine yönelik bir düzenleme yok. Ancak sigortalı olduğunuz tarihten sonra yaptığınız doğumlarla en çok üç çocuğunuz için borçlanabilirsiniz. Sorularınız için [email protected] adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. İhbar ve kıdem engeli Gülsen Tuncer’e Saygı ve Sevgiyle PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Cumhuriyet gazetesinin 13 Temmuz 2014 günlü ‘Pazar Eki’nde Sevgili Gülsen Tuncer’in o huzur verici tebessümlü fotoğrafını görüp röportajını okuduğumda şahsen kişisel ve toplumsal vefasızlığımızın utandırıcı duygularını elimde olmaksızın tekrar yaşadım. Toplumumuzda asker, sivil, tarihi, sosyal, kültürel, sanatsal ve daha birçok konuda yıldızlaşan insanlarımıza borçlu olduğumuzu, onlara yaşarlarken sunmayı bir türlü dile getirememişizdir. Ancak o değerler Hakk’a yürüdüklerinde, o da ancak cenaze törenlerinde dualarla methiyelerimizi utanarak sunmaya çalışırız. Yaratan’ın armağanlarından biri olduğuna inandığım Gülsen Tuncer’in çalışmalarının bir kısmını bilsem de kendisiyle hiç karşılaşmamıştım. Onu ilk görüşüm zemin ve zamanı uygun olmasa da 12 Eylül askeri darbe ateşinin dumanları içinde tutuklanmış olan bir yakınımın Metris Cezaevi’nin mahkemesindeki duruşmasını izlemeye gittiğim gün olmuştu. O da aynı gündeki Barış Derneği üyeliğinden suçlanarak açılan davanın duruşmasında bulunmak için oradaydı... Üzerinde lacivert, beyaz dantel yakalı sade bir giysiyle incecik, zarif, o ortamda bile çevresindekilere tebessümünü esirgemeyen görüntüsüyle bende hayranlık ve takdir uyandırmıştı. O günden bu yana da özellikle Atatürk Cumhuriyetinin laik, sosyal, demokratik ilkeleriyle geliştirilmiş olan vatandaşlık duygularıyla beraberliğimiz hep devam edegelmiştir. HHH Özetlemeye çalıştığım nedenlerle bir ara kitaplığıma koymak için kendisinden sinema ve tiyatro çalışmalarıyla ilgili bir özgeçmiş istemiştim. İşte o ‘Pazar Eki’ndeki söyleşiyi okuduktan sonra kendisinden ricayla almış olduğum kısa biyografisini tekrar elime aldım. Memleketimizdeki, özellikle de şu siyasi iç karartan, beyin uyuşturan ortam içinde sıkıcı bir yazı yazmaktansa Sevgili Gülsenimi elimden geldiğince kısaltarak anlatma gereğini duydum. Adana doğumlu Gülsen, ortaöğrenimini İstanbul Kız Lisesi’nde, devamı olan liseyi de Tarhan Koleji’nde tamamlamış. Orada çok değerli aydınlarımız olan Melih Cevdet Anday, Ahmet Kutsi Tecer, Sabahattin Kudret Aksal, Samih Nafiz Tansu ve Yıldız Kenter’den feyz almış. Yükseköğrenimini İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde tamamlamış. Sonra da İstanbul Tepebaşı Belediye Tiyatrosu’nda ve Ankara Çağdaş Sahne’de yöneticilik, 37 filmde yönetmen yardımcılığıyla sinema eğitimini de geliştirmiş. Giderek,1968’de de tiyatro oyunculuğuna profesyonel olarak başlamış. İlk uzman tiyatro oyunculuğu Gülriz Suriri – Engin Cezzar tiyatrosunda “Zilli Zarife,”oyunuyla başlar. O tarihten sonra Kenter, Ulvi Uraz, Levent Kırca, İstanbul Birlik Sahnesi, Nisa SerezliTolga Aşkıner, Ankara Çağdaş Sahne, Erkal Yücel Sahnesi, Ali PoyrazoğluKorhan Yurtsever Tiyatrosu, Sadri Alışık Çevre Tiyatrosu, Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları, Tiyatro Zeytin Dalı ve Nâzım Oyuncuları. Görüldüğü ve anlaşılacağı gibi bunca usta tiyatro grupları içinde yetişen Gülsen Tuncer’in seçkin ve özenilen tiyatro becerisinin kökeni bunlardır ve o nedenle de bulunmazlarındandır. HHH Sinema ve tiyatro çalışmalarının yanı sıra yurtiçi ve yurtdışında (Alm, Frn, İng, Yun, Avst, Hold, İsviçre) da tek kişilik, metnini kendi hazırladığı okuma oyunları, şiir resitalleri, müzikli gösteriler sunumunu da alkışlar içinde yapmıştır. Bunların dışında 70’li yıllardan bu yana 300’ün üstünde politik, sanatsal, kitlesel, gösterimlerin yönetmenliğini ve sunuculuğunu yapmıştır. Örneğin; Ada Dostları Derneği’nin başkanlığını yaptığım yıllarda 30 yıla yakın süreyle her yıl Burgaza’da sevdalısı, övüncümüz, öykücümüz Sait Faik Abasıyanık’ın ölüm günü olan, 1954 Mayısı’nın ikinci haftasındaki pazar günlerinde kitlelerin katılımıyla oluşturduğumuz anma günlerinde Sevgili Gülsen Tuncer, eğer İstanbul dışında değilse, kesinlikle toplantımıza katılarak eşsiz sunumuyla katılımcıları aydınlatır, aldığı alkışlarla Uluslararası Mark Twain Derneği’nin onur üyeliğine seçilmiş olan Sait Faik’i gömütünde çiçekler içinde nurlandırırdı. Sayısız izlenimlerimi yer darlığı nedeniyle yazamadığım için üzgünüm. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hız 1 la dönen 2 rüzgârların oluşturduğu 3 şiddetli sik 4 lon fırtınası. 5 2/ En küçük 6 izci kuruluşu... Karstik 7 yörelerde 8 kapalı hav 9 zaların sularını toplayan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 oyuk. 3/ Tanele 1 A L E G O R İ K rin içini kurum ka 2 R A K O R T E R rası bir tozla dol 3 P İ V A duran ekin hasta 4 İ B İ S V AMP İ R R N lığı... Kuzu sesi. 5 İ D O T A M A K 4/ Eski Türklerde 6 S A N D A L E T toplumsal ve örA A İ N U gütsel içerikli bü 7 T K A R A N F İ L yük ziyafet... Bir 8 kas ya da kas gru 9 S İ T Y A T U bunda ortaya çıkan ani, hızlı ve yinelenen kasılma. 5/ Bir ilimiz. 6/ Kimi Batı toplumlarında kullanılan bir soyluluk sanı... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. 7/ Ateş... Çarpışmaların etkisini azaltmak için otomobillerin ön ve arkasında bulunan karoseri öğesi. 8/ Osmanlılarda kimi devlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen unvan... Evin bölümü. 9/ Yanağın alt kısmı... Yararlı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yelkenli bir yarış teknesi. 2/ Göçebelerin konak yeri... Antalya’nın Lara bölgesinde denize dökülen bir şelale. 3/ Kadınların kaşlarını boyamakta kullandıkları siyah boya... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 4/ Kızıl tüylü bir kuş... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. 5/ Halk dilinde şeftaliye verilen ad. 6/ Üstü açık, dört tekerlekli ve iki kişilik lüks at arabası... Arap abecesinde bir harf. 7/ Bir kişinin ya da toplumun yaşamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılan lirik şiir türü... Bir kanamayı durdurmak için kullanılan bez ya da pamuk yumağı. 8/ İnanılır, güvenilir... Yeniçeri kışlası. 9/ Sermaye... Dürüst, iyi ahlaklı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle