29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2014 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 30 Ağustos Zafer Bayramı A tatürk isminin unutturulmaya ve o büyük insanın yaptıklarının küçümsenmeye çalışıldığı günümüzde, 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle, o günlerde yaşananları birçoğumuzun belki çok iyi bilmesine karşın, bir kez daha anımsatmanın yararlı olacağı görüşüyle bu yazı kaleme alınmıştır. 20 Ağustos 1922 akşamı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz’un nasıl yapılacağını subaylara harita üzerinden anlatmaktaydı. Mustafa Kemal’in emri şöyleydi: “26 Ağustos Cumartesi sabahı düşmana taarruz edeceğiz!” Ülkemizi yönetenlere ve ileride yöneteceklere, Atatürk’ten korkmamalarını, onu kendilerine rakip olarak görmemelerini ve onun ilkelerini yok etme yolunda çaba harcamamalarını salık veriyorum, çünkü Atatürkçülük, Türk insanının kalbine ve zihnine bir daha silinmemek üzere kazılmıştır. Bu izi, bu düşünce biçimini, bizlerin kalplerinden silip atmaya hiçbir hükümetin gücü yetmeyecektir!.. Doç. Dr. HÜNER TUNCER Reşat Bey’i telefonla aramış ve neden hedeflerine ulaşılamadığını sormuştu. Reşat Bey, Mustafa Kemal’e, yarım saat içinde Çiğiltepe’nin alınacağını bildirdi. Yarım saat içinde hedefe ulaşamayınca Mustafa Kemal’e verdiği sözü yerine getirememiş olan Reşat Bey intihar etti. İşte, onurlu Türk askerinin bir örneği!.. Saat 14.00’te Yunan güçleri Sincanlı Ovası’nı terk ediyordu. Yunan cephesi yarılmıştı. Türkler Afyon’a girdi. 28 Ağustos sabahı Türkler düşmanın peşine düştüler. Mustafa Kemal, bizzat ateş hattındaydı ve bu da askeri daha çok coşturuyordu. İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, Fevzi Paşa’ya şunları söylemişti: “Ben deneyimsiz, kararsız, korkak bir asker değilim; ancak ne iddia ettimse tersi çıktı. Bu mucizenin sırrı ne?” Fevzi Paşa’nın bu soruya yanıtı ise şöyle olmuştu: “Mustafa Kemal Paşa!” Ünlü yazar Falih Rıfkı Atay, şöyle demekteydi: “Eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, özgür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi de Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi, 30 Ağustos zaferine borçluyuz!” Peki, 30 Ağustos zaferini kim gerçekleştirmişti? Mustafa Kemal Atatürk! Mustafa Kemal’in savaşta uygulamayı amaçladığı taktiklere önceleri inatla birkaç kez karşı gelmiş olan Yakup Şevki Paşa, 30 Ağustos zaferinin ertesinde Mustafa Kemal’e şunları söylemişti: “Paşam! Sen haklı çıktın! Ver elini öpeyim!” Mustafa Kemal: “Estağfurullah! Ben sizin ellerinizden öperim.” Yakup Şevki: “Bu zafer, senin azmin sayesinde kazanıldı!” Mustafa Kemal’in buna yanıtı şu oldu: “Hayır Paşam! Bu zafer, milletin gayreti, sizin emeklerinizle kazanıldı. Bu zafer, hepimizin!” Yakup Şevki: “Sana son bir kez daha itiraz edeceğim. Benim gibilere kalsa, daha yerimizde sayıyorduk. Sen, bu millete Allah’ın bir lütfusun!” Dünya devletlerinin bir “mucize” olarak nitelendirdikleri Atatürk’ümüze bizler bugün bizlere bahşedilmiş olan “Allah’ın bir lütfu” gözüyle bakıyor muyuz?.. Bu soruya “evet” yanıtını verebilmeyi ne kadar isterdim! 1950’li yıllardan bu yana ülkemizde iktidara geçmiş olan farklı partilerin oluşturdukları 24 Ağustos’ta, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Akşehir’den ayrılmıştı. 25 Ağustos gecesi, Kocatepe’nin eteğindeki çadırlı ordugâha geçilecekti. Bu arada Yunanlılar, Afyon’daki orduevinde balo düzenliyordu. Düşman uyuyordu; Türklerin, büyük bir taarruz arifesinde olduğunu algılayamamıştı. Başkomutan, Fevzi ve İsmet paşalar, 26 Ağustos’ta saat 03.30’da atlarına bindiler ve Kocatepe’ye çıktılar. Mustafa Kemal, ordusunun başındaydı. 05.30’da bataryalara “ateş” emri verildi. Kalecik Sivrisi ile Tınaz Tepe’yi, Türkler, Yunanlılardan geri aldı. Afyon mevzilerinin en kritik yerleri tek tek ele geçirildi. Mustafa Kemal’in önderliğinde, “Kemal’in askerleri” zaferi gerçekleştirmişti. Mustafa Kemal, Çiğiltepe’yi bir türlü ele geçirememiş olan 57. Tümen’in komutanı Albay Taarruzun arifesinde hükümetler ne yazık ki, Atatürk’ü yeterince benimseyememişler, o büyük insanın düşüncelerini ve ilkelerini tam anlamıyla algılayamamışlar ve onu ulusumuza yanlış biçimde tanıtma yolunda çaba harcamışlardır! Bu nedenledir ki, özellikle gençlerimiz, bugün Atatürk’ümüzü gerektiği gibi, gerçek nitelikleriyle tanıyamamakta; onu gerçek kimliğiyle tanıyamadığı için de ona yeterince sahip çıkamamaktadır. Gönülden isterdim ki, ülkemizi yönetenler Atatürk’ü kendilerine bir rakip olarak görmek yerine, onun yaşamını ve düşüncelerini iyice irdeleyip onun ilkelerini savunabilselerdi! O zaman eminim, Türkiye çağdaş uygarlığı yakalayabilecek ve hatta onun özlemini duyduğu gibi, bu uygarlığın ötesine de geçebilecekti. Yabancı devletlerin yönergeleri doğrultusunda iç ve dış politikamızı saptamak yerine, Türkiye’de iktidara gelen hükümetler, Atatürk’ün bizlere göstermiş olduğu yoldan ilerlemeyi benimserlerse eğer, o zaman devletimiz aynen Atatürk döneminde olduğu gibi, uluslararası toplulukta layık olduğu itibarlı konumuna yeniden sahip olabilecektir. Ülkemizi yönetenlere ve ileride yöneteceklere, Atatürk’ten korkmamalarını, onu kendilerine rakip olarak görmemelerini ve onun ilkelerini yok etme yolunda çaba harcamamalarını salık veriyorum, çünkü Atatürkçülük, Türk insanının kalbine ve zihnine bir daha silinmemek üzere kazılmıştır. Bu izi, bu düşünce biçimini, bizlerin kalplerinden silip atmaya hiçbir hükümetin gücü yetmeyecektir!.. 30 Ağustos’u Nâzım Hikmet’le Anmak! Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”ndan iki alıntı... Ne zaman, nerede yazıldığına dikkat! HHH Birinci Bap, “Başlangıç”tan: Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, önce ve Seferberlik’ten evvel Selimşahlar Çiftliği’nde ırgatlık ederken Manisa’da geçerdi Gediz’in sularını başı dönerek. Dağlarda tek tek cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır. HHH Sekizinci Bap, “26 Ağustos gecesinde Saatlar İki Otuzdan Beş Otuza Kadar ve İzmir Rıhtımından Akdeniz’e Bakan Nefer”den: Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri. Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular? Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan’dan Atatürk’ten korkmayın 30 Ağustos’a borç ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar: “Üç,” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlıyacaktı. Nâzım HİKMET 939 İstanbul Tevkifanesi, 940 Çankırı Hapisanesi, 941 Bursa Hapisanesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle