24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 AĞUSTOS 2014 ÇARŞAMBA CUMHURİYET kultur@cumhuriyet.com.tr SAYFA Türk toplumunda müzik ve plastik sanatların etkileşimini, buluşmasını, zıtlaşmasını, değişen dönemlerle birbirini tamamlamasını yansıtan sergi kasım sonuna kadar İstanbul Modern’de KÜLTÜR 15 Graffiti Müzelik Oldu Kökleri ilkçağa, 45. yüzyıllara uzanan bir sanat, kendini ifade etme biçimi. Mağara duvarlarına yapılan çizimler sanatın başlangıcı sayılsa da graffitinin ilk örnekleri olarak da gösteriliyor. Akropol’de, Pompei’de, Mısır’da Luksor Tapınağı’nda yazı ile resmin, grafiğin bir arada yer aldığı mesajlar görülüyor. Halka açık alanlara yazılan ya da çizilen resim, yazı, slogan ve mesajların tümüne de graffiti deniyor. Graffitinin bugünkü anlamıyla uygulanması ise 1940’larda Berlin’in Doğu ve Batı diye duvarla ikiye bölünmesi ile başlamış. İlk graffitiler Berlin Duvarı’na yapılmış.1960’larda ABD’de duvar yazıları olarak görülmeye başlamış. 1970’lerde Afrika ve Hispanik kökenli gençlerin kendilerini ifade yolu olarak tercih etmeleri ile graffiti fenomen haline gelmiş. Duvarlardan metro trenlerine atlayınca da iyice yaygınlaşmış. Graffiti, yeraltı kültürünün bir parçası. Esas olarak yasadışı bir sanat. Yasak olan yerlere gizlice yapılıyor. O nedenle sanatçının çok hızlı çalışması, daha sonra yakalanıp tutuklanmaması için kimliğini gizli tutması gerekiyor. Hemen hepsinin birer takma adı var. Aynı zamanda graffiti kişiye özel bir iş değil, diğer sanatçılar mevcut bir graffitiye katkıda bulunabiliyor, müdahale ediyor, hatta tamamen değiştirebiliyor. Graffitinin sanat olarak kabul edilmemesinin nedeni “vandalizm” boyutu. Graffiti yapılacak duvar seçilirken niteliğine bakılmıyor. Tarihi bir eser, özel, konut, kamu malı ayrımı yapılmıyor. Bu yanıyla da vandallık sayılıyor. Kendine has müziği, dansı ve giyimleri ile hip hop kültürünün etkisi ile günümüzde yazının yanında çizime, resme de önem veren bir hal almış graffiti. Sanata dönüşmeye başlamış. Graffiticiler kendilerini “sokak ressamı” diye adlandırmaya başlamış. Hugo Martinez, Bozo Texino, Taki 183 gibi isimlerin ünlenmesi ile de sanat dünyasının ilgisini çekmeye başlamış. Graffitiyi nasıl dönüştürüp müzeler ve galerilerde sergilenen, alınıp satılabilen bir kültür endüstrisi ürünü haline getirebiliriz diye düşünmeye başlamışlar. Sanıyorum bu dönüştürme işlemi sırasında “Çağdaş Kent Sanatı” adlandırması yapılmış. Graffiti yasalar dahilinde yapılmaya, sanatçısı kimliğini açıklamaya başlamış. Filmleri, kitapları, web siteleri, bilgisayar oyunları ile kültür endüstrisinin parçası haline gelmiş. Türkiye’de de özellikle İstanbul’da yaygın olarak graffitileri görmemize rağmen sanat olarak izlemek, toplu olarak görüp üzerinde fikir yürütmek mümkün olmamıştı. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip duvarlarını “Duvarların Dili: Graffiti / Sokak Sanatı” sergisine açmış. Roxane Ayral küratörlüğünde gerçekleşen sergide Amerika, Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’den de sanatçılar yer alıyor. Farklı kuşaklardan ve anlayışlardan gelen sanatçılar Pera Müzesi’ne özel işler yapmışlar. Beyoğlu Belediyesi bir duvarını, Beşiktaş Belediyesi de beş duvarını ve bir çöp kamyonunu sokak ressamlarının kullanımına açmış. Sergi Martha Cooper, Henry Chalfant ve Hugh Holland gibi fotoğrafçıların graffiti ile ilgili fotoğrafları ve videoları ile desteklenmiş. Pera Müzesi’nin film etkinlikleri de 12 Eylül2 Ekim tarihleri arasında “Sokaklar Bizden Sorulur!” adıyla graffiti ve hip hop kültüründen yola çıkarak sokak sanatçıları ile ilgili çekilmiş filmlere ayrılmış. 5 Ekim’e kadar sürecek olan “Duvarların Dili: Graffiti / Sokak Sanatı” sergisi kuşkusuz “graffiti müzelik olabilir mi, olmalı mı” diye bir tartışma açacak. Pera Müzesi duvarlarında “Güncel Sanat” kapsamında değerlendirilebilecek çok etkileyici işler var. Görüp öyle tartışın derim. Bir de merak sorusu; sergi bittiğinde müze duvarlarındaki bu işler nasıl korunacak, yoksa boyayla kaplanıp kaybolup gidecek mi? Korumak mümkün görünmüyor. Çoksesli bir sergi bir bestecinin etkisi ve Adnan Saygun’un Batı tekniğiyle Anadolu modlarını işleyişi koşut tutulmuş. Saygun’dan kaynaklanan Yunus Emre teması Erol Akyavaş’a, Abidin Dino’ya uzanıyor. Neyzen Tevfik, ney sesinin gizeminde nice ressama esin kaynağı oluyor. Semiha Berksoy, birkaç sanat dalını birleştiren ve ne mutlu ki yapıtlarına sahip çıkılmış bir sanatçı. Ona özel bir oda düzenlenmiş. Ankara’da 1950’lerde kurulan 1920’lerle başlayıp 2. Dünya u “Çok Sesli” adlı Helikon Derneği kentin kültürel Savaşı’yla sona eren Paris’in sasergiyi mutlaka yaşamında birçok sanat dalını nat ortamına hep imrenmişimdir. bir araya getiriyor. Bülent Arel gezin. İmge gücünüz Bütün sanat ve düşünce dallarıgibi mobil heykeller ve elektronın iç içe geliştiği, şair, ressam, genişleyecek. nik müzik yapan bir besteci, İlmüzikçi, mimar, felsefeci, roDuyduğunuz, han Usmanbaş gibi resimle mümancı, besteci, heykeltıraş ziğin ilişkisini soruşturgördüğünüz ve ve modacıyla nice yaratımuş ve resimsel (gracının birbiriyle alışvealımladığınız sanat fik) notalarıyla müriş içinde olduğu dödalları yeni boyutlar ziği resimden algınemdir. lamayı araştırkazanacak. Şu sıralarmış bir besteda İstanbul ci ve İlhan Modern’de Mimaroğlu böylesine kagibi elektronatlanıp uçan nikle filmbir sergi var: cilik arasınTürk topluda bağ kumunda müzik ran bir besve plastik sateci, moderniz natların etkileşimime açılan ilk müni, buluşmasını, zıtzik adamlarımız. Adnan laşmasını, değişen dönemlerÇoker’ in ritim ve renk tonunu araştıle birbirini tamamlamasını yansıtan bir serrırken müziksel malzemeyle uğraşması da gi. Adı: Çok Sesli. İngilizcesi “plurivocality” onlara koşut. olarak çevrilmiş, “polyphony” değil. Birden serginin rengi değişiyor: Karşımıza Sergi, hat sanatının büyük ustası Ahmed İbrahim Safi’nin yaptığı portresiyle Zeki MüKarahisari’nin karalamasıyla başlıyor. Nedir ren çıkıyor. Kendisi de Güzel Sanatlar Akademüzikle ilgisi hat sanatının, diyeceksiniz. Meşmisi mezunu. Onun sesini de dinliyoruz. Sanıketmek: “Yazı karalaması” anlamına gelen rım böyle bir sergiye başlangıç noktalarından bu terimi hat sanatı müziğe ödünç vermiş. Usbirisi de Gülsüm Karamustafa’nın bir süre taçırak ilişkisi içinde nota kullanılmayan döönce açtığı Arabesk sergisiydi. Arabeskin topnemde şarkıların yinelenerek ezberlenme yolu. lumun her yönünde etkisini izliyorsunuz. Derken Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemCengiz Çekil’in Sağır Çığlık adlı ses heyli bestecilerinden III. Selim’e bağlanıyor serkeli o demir konstrüksüyon içinde neler angi. Ardından Ali Ufki, II. Mahmud, Naum latmıyor ki... Benim favorilerimden birisi Tiyatrosu’nun önemi, Leyla Saz hanım, Osman Hamdi’nin resimlerinde müzik, Muzikayi “:mental KLİNİK” tarafından üretilmiş bir Humayun, Abdülmecid ve Cemal Reşit Rey’e çalışmaydı: Birbiriyle ağızlarında buluşmuş iki French horn (korno). Ve çalışmanın adı da kadar geldiğinde o dönemde nice ressamın çal“French Kiss”. gılarla ve çalanlarla ilgilendiğini görüyoruz. Kasım sonunda kapanacak olan bu sergiİbrahim Çallı’nın piyano çalan kadını bunun yi mutlaka gezin. İmge gücünüz genişleyecek. en güzel örneği. Derken Anadolu’ya yönelen ressamlar başlıyor Cumhuriyet yıllarıyla. Onla Duyduğunuz, gördüğünüz ve alımladığınız sanat dalları yeni boyutlar kazanacak. rın da Bartok gibi köy müziğinden yola çıkan TÜRKİYE’NİN ONUR KONUĞU OLDUĞU ULUSLARARASI PEKİN KİTAP FUARI BUGÜN AÇILIYOR Türkiye’nin ‘bütün renkleri’ u Fuarda düzenlenecek bir dizi panelde, Türkiye’de kitap pazarı, telif sistemi, çeviri gibi konular tartışılacak. Fuarda Mario Levi, Hakan Günday, Yalvaç Ural, Feridun Oral, Işık Öğütçü de okurlarla buluşacak. ASLI ULUŞAHİN İstanbul Modern’de paralel etkinlikler Kültür Servisi İstanbul Modern, “Çok Sesli: Türkiye’de Görsel Sanatlar ve Müzik” sergisi kapsamında paralel etkinlikler gerçekleştirecek. İlk etkinlikte Evin İlyasoğlu, Alper Maral ve Ersu Pekin, 4 Eylül Perşembe saat 18.30’da İstanbul Modern Sinema’da bir araya gelerek Osmanlı’da Batılılaşma döneminin ilk evrelerinden 1980’li yılların sonralarına dek müzik alanındaki dönemin değişim ve dönüşüm sürecini örneklerle açıklayacak. Diğer etkinlikte ise Tugay Başar, Şenol Küçükyıldırım ve Alper Maral 11 Eylül Perşembe saat 18.30’da “Çok Sesli” sergisinde yer alan çalışmalardaki çeşitli enstrümanları, tarihteki işlevsel rollerini açıklamalarıyla seslendirecek. PEKİN Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de yapılacak uluslararası kitap fuarı bugün başlayıp 31 Ağustos’ta sona erecek. Fuarın onur konuğu Türkiye, “Bütün renkleriyle Türkiye” sloganıyla hazırlanan üç ulusal stantta, birçok sergi ve etkinlikle temsil edilecek. Dün de Parlamento Binası’nda (Büyük Halk Binası) Türkiye’nin onur konuğu olması dolayısıyla, Türkiye’den Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı başkanlığındaki heyet ile Çin Halk Cumhuriyeti’nden Politbüro üyesi, Başbakan Yardımcısı Ziu Yan Dong’un katıldığı bir resepsiyon verildi. Resepsiyon öncesinde 21’incisi düzenlenen fuarda, 8. Çin Özel Kitap Ödülleri sahiplerine sunuldu. Çincenin dünyada tanınmasına katkıda bulunan, çeşitli ülkelerden yazar, çevirmen ve yayıncılarla birlikte, Türkiye’den Cem Kızılcec’e ödül verildi. Cem Kızılcec ödüle Çin dilindeki akademik yayınları Türkçeye kazandırdığı için değer bulundu. Ödül töreninin ardından yapılan resepsiyonda konuşan Abdurrahman Arıcı, “Köklü tarihsel ve kültürel zemin üzerinde yükselen iki ülke arasındaki birlikteliğin birçok alanda ilerleyeceğine, karşılıklı samimi ve özverili çabaların gelecekte artacağına inanıyorum” dedi. Marmaray projesi ile İstanbul’un Pekin’e bağlandığını belirten Arıcı, “Bundan sonra Çin ile Türkiye arasında kurulan köprüler daha da sağlamlaşacak” diye konuştu. Resepsiyonda Türk müziği konseri de verildi. Fuarın ilk günündeki panelde, “Türkiye Kitap Pazarı”, Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl, Basın Yayın Birliği Başkanı Münir Üstün ile Melike Günyüz tarafından tartışılacak. İkinci gün Türkiyeli ve Çinli yayıncıların buluştuğu bir koktely düzenlenecek. Ardından, telif hakları hakkındaki panele, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Hamdi Turşucu ile Yayıncılar Birliği’nden Kenan Kocatürk ve Muharrem Kaşıtoğlu konuşmacı olarak katılacak. 29 Ağustos cuma günü Sibel Eraslan, “Değişen Türkiye”de yazar olmanın anlamını, kültürel ortam tarafından eserlerin nasıl biçimlendirildiğini anlatacak. Aynı gün Hamdi Turşucu, panelde “Yabancı Dillere Çeviri Hareketi ve TEDA Programı” üzerine bilgi verecek. 30 Ağustos’ta FATİH projesi hakkında bir panel düzenlenirken, fuar boyunca Mario Levi, Hakan Günday, Yalvaç Ural, Feridun Oral, Işık Öğütçü, çeşitli başlıktaki panellerde okurlarla buluşacak. Pekin Kitap Fuarı’nda Türkiye, dört sergiyle de tanıtılacak. “Çin’den Görünen Osmanlı”, “Anadolu Halk Oyuncakları” ve “Skylife” sergilerinin yanında, “Kubbe: Sonsuz Döngü” isimli bir sergi de açılacak. Bu sergide, mimarı bir öğe olan kubbenin kavramsal ve manevi unsurlarını sorgulayan fotoğraflar yer alacak. Hat, ebru ve tezhip sanatları da ulusal stantlarda Çinlilerin ilgisine sunulacak. Superman’e rekor fiyat Taner Ceylan ArtInternational’da n Kültür Servisi Hiper gerçekçi resimleriyle dünyaca tanınan Taner Ceylan, dört yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de olacak. Sanatçının “Altın Çağ” serisinden iki yeni eserinin de yer aldığı solo gösterimi, Paul Kasmin Gallery ile birlikte 2628 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek ArtInternational’da olacak. Fuarda sanatçının geçen yıl New York’ta Paul Kasmin Gallery’de gerçekleşen “Kayıp Resimler” sergisinin ardından başlattığı “Altın Çağ” desen serisinden “Persephone” ve “Cypharissus” adlı işleri Türkiye’ye ilk kez geliyor. Bunun yanında, sanatçının aynı seri için ürettiği “Ay Teni” ve ilk heykeli “Ay Masalı”nın dünyadaki ilk gösterimi ArtInternational’da yapılacak. n Haber Merkezi “Superman”in 1938’de yayımlanan ve 76 yıldır ahşap bir kutuda hiç bozulmadan saklanan ilk sayısına ait kopya, ebay’deki açık artırmada 3 milyon 207 bin 852 dolarla rekor kırdı. Önceki rekor yine aynı sayının 9 puanla derecelendirilen yıpranmamış bir kopyasına aitti ve 2011’de 2.16 milyon dolara satılmıştı. Sıtkı Erdoğan sonsuzluğa uğurlandı n Kültür Servisi Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin bilinen isimlerinden şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın cenazesi Karaman’da toprağa verildi. Erdoğan tedavi gördüğü GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde önceki gün hayatını kaybetmişti. 88 yaşında hayatını kaybeden şair için öğle namazı sonrası Aktekke Kent Meydanı’nda cenaze töreni düzenlendi. Erdoğan’ın cenazesi, daha sonra Kırmahalle Kent Mezarlığı’ndaki aile kabristanlığında defnedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle