05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2014 PAZARTESİ 14 Türkiye’de anne ve bebek ölümleri arttı ama... HABERLER bakanlık görmüyor İKLİM ÖNGEL Dünya görüyor, Sağlık Bakanlığı anne ölümlerini yüz binde 15.9 gösterirken, bebek ölüm hızını toplamda binde 10.2, 28 hafta ve üzerinde ise binde 7.8 olarak açıklıyor. Bu rakamlara göre bakanlığın ölen 4 anneyle 3 bebeği hesaba katmadığı anlaşılıyor. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ANKARA Sağlık Bakanlığı anne ve bebek ölümlerine ilişkin açıkladığı rakamların yükseliş gösterdiğini itiraf etti ama açıkladığı rakamlar, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre daha düşük çıktı. DSÖ 2014 verilerinde 2013’teki anne ölüm hızını yüz binde 20 olarak gösterirken TNSA bebek ölüm hızını binde 13.6 olarak belirledi. Bakanlık ise anne ölümlerini yüz binde 15.9 gösterirken, bebek ölüm hızını toplamda binde 10.2, 28 hafta ve üzerinde ise binde 7.8 olarak açıklıyor. Bu rakamlara göre bakanlığın ölen 4 anneyle 3 bebeği hesaba katmadığı anlaşıldı. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun hazırladığı ve itiraf niteliği taşıyan “2013 Faaliyet Raporu”, anne ve bebek ölüm hızlarının arttığını gözler önüne sermişti. Ancak DSÖ ile TNSA verileri, bakanlığın yüksek verdiği oranların dahi gerçek rakamlardan daha düşük olduğunu ortaya koydu. THSK verilerine göre anne ölüm oranlarını gösteren grafikte, 2011’de yüz binde 15.6, 2012’de yüz binde 15.4 olan ölüm oranlarının 2013’te yüz binde 15.9’a ulaştığı bildirilmişti. Bu oranların diğer yıllara göre yükseliş göstermesine karşın yine gerçek verileri vermediği anlaşıldı. DSÖ’nün verilerine göre 2013’te anne ölümü yüz binde 20 olarak gerçekleşti. ünyanın hesabı bakanlığa uymadı THSK raporunda yükselen bir diğer oran ise bebek ölüm hızı. Raporda yıllara göre toplam bebek ölüm hızı, 2011 ve 2012’de binde 9.6, 2013’te ise binde 10.2 olarak gerçekleşip 2010’daki seviyesine geri döndüğü gösterilmişti. 28 hafta ve üzeri bebek ölüm hızında ise bu oranlar, 2011’de binde 7.7, 2012’de binde 7.4, 2013’te ise binde 7.8 olarak verilmişti. Ancak raporda bebek ölüm oranlarındaki yükselişin kabul edilmesiyle birlikte, oranların DSÖ ve UNICEF verilerine göre yine düşük olduğu anlaşıldı. UNICEF ve DSÖ’ye göre bebek ölüm hızı 2011 ve 2012’de binde 12 olarak gerçekleşirken TNSA verileri 2013’te bebek ölüm hızını binde 13.6 olarak belirledi. Ayrıca bu örgütlerin yıllara göre verdiği bebek ölüm hızları bebek ölümlerinin hiçbir zaman Sağlık Bakanlığı’nın söylediği şekilde gerçekleştirmediğini, bakanlığın oranlarının bu örgütlerle karşılaştırıldığında her zaman daha düşük olduğunu ortaya koydu. DSÖ ve TNSA verileri, Sağlık Bakanlığı’nın ölen her yüz bin anneden 4’ü ile ölen her bin bebekten 3’ünü saymadığını ortaya koydu. D SAĞLIKTA ‘DOKTORA DAHA ÇOK HASTA BASKISININ’ ZARARLARINI HÜKÜMET DE GÖRDÜ, YENİ YÖNETMELİK YOLDA Performansa nitelik ayarı İKLİM ÖNGEL ANKARA Hükümet, “sağlıkta şiddet”in en büyük nedenlerinden biri olarak gösterilen ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda en çok tartışılan konu olan “performans sistemi”ne, hastaların şikâyetleri ve gelen eleştiriler üzerine ayar verecek. Hem hastalar hem doktorlar tarafından “hastalarla yeterince ilgilenilmediği” gerekçesiyle eleştirilen ve hastaya gösterilen ilgiden çok hasta sayısının önemli olduğu sistemde, “niteliğin” de artırılması için aralık ayı sonuna kadar bir yönetmelik taslağı hazırlanacak. Ayrıca hacamat, sülük gibi geleneksel tedavileri kapsayan ve “tamamlayıcı tıp” olarak bilinen yöntemler, tıp fakültelerinde okutulmaya başlanacak. Hükümetin pek çok başlığı bir arada toplayan “2014 Yılı Programı”nda sağlık hedefleri belirlendi. Programda, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en çok eleştirilen konularından olan “performans sistemi”nden sağlık çalışanlarının bölgelere eşit olarak dağıtılmasına, tamamlayıcı tıbbın üniversitelerde okutulmasından randevu sisteminin yaygınlaştırılmasına kadar birçok başlık bulunuyor. Performansa yeni yönetmelik taslağı: Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde performansa dayalı ek ödeme (PDEÖ) sistemine sağlık hizmetinin kalitesi ve etkinliğine ilişkin göstergeler eklenecek. Sisteme, verilen hizmetin etkinliğinin ve hizmete ilişkin algının ölçülebileceği nitel kriterlerin de eklenmesi için yönetmelik taslağı hazırlanacak. Kanser kayıt sistemi geliştirilecek: En sık görülen kanser hastalıklarının taramaları yaygınlaştırılacak ve kanser hastalığının izlenmesi ve yönetimi için kanser kayıt sistemi geliştirilecek. Bulaşıcı olmayan hastalıklara farkındalık: Bulaşıcı olmayan hastalıklar konusunda toplumsal farkındalık artırılacak, kampanyalar yapılacak. Astım, KOAH, kalp ve damar hastalıkları ve böbrek hastalıkları ile ilgili halka ve sağlık personeline yönelik bilgilendirme materyali hazırlanacak ve dağıtılacak. Randevu sistemi yaygınlaşacak: Merkezi Hastane Randevu Sistemi’nin (MHRS) kullanımında yaşanan sorunların tespiti ve toplumsal algıyı ölçmek amacıyla bir araştırma projesi hazırlanacak. Sağlık personeli dengeli dağıtılacak: Sağlık personelinin dengeli dağılımına sağlık kuruluşlarının hedef nüfus, hizmet bölgesi, fiziki yapı ve hizmet sunum özelliklerini esas alan ve somut hedefleri içeren personel dağılım planı güncellenecek ve Sağlık İnsan Kaynakları Stratejik Planı tamamlanacak. Sülük fakültede: Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği hazırlanacak. Tamamlayıcı tıbbın, tıp eğitimine intibakı amacıyla müfredat güncellenmesine yönelik çalışmalar başlatılacak. BİNBAŞI BEKTAŞ’IN AVUKATI ERSÖZ: POYRAZKÖY VE KAYNARCA BÖLGELERİNE KİMLERİN SİLAHLARI GÖMDÜĞÜ TESPİT EDİLSİN Poyrazköy’e suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Poyrazköy’de ele geçirildiği iddia edilen mühimmata ilişkin davanın sanıklarından emekli Binbaşı Levent Bektaş, mühimmatı gömenlerin tespiti için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak soruşturmanın genişletilmesini talep etti. Bektaş’ın avukatı Ersöz, “Poyrazköy ve Kaynarca bölgelerinde ele geçen silahların kimler tarafından gömüldüğünün tespiti ‘kumpasın parmak izlerinin’ ortaya konulması açısından önem taşımaktadır” dedi. “Kafes Eylem Planı”, “Amirallere suikast”, “Gölcük’te ele geçirilen belgeler” ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin dosyaların birleştiği 87 sanıklı Poyrazköy davasında yargılanan ve 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Levent Bektaş’ın adına avukatı Hüseyin Ersöz, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Bazı azınlıklara yönelik suikast planlarını içerdiği iddia edilen bir CD içerisindeki dijital kayıtlardan oluşan Kafes Eylem Planı eklerinde Bektaş’ın imzasının bulunduğu iddiasına ilişkin Hakan Kaymak, İ. Savaş Uğurlu ve Ahmet Mesut Mudu tarafından Kasım 2009 tarihli El Yazısı ve İmza Tetkiki Ekspertiz Raporu’nun hazırlandığını anlatan Ersöz, “Müvekkil Bektaş’a suç yüklemek amacıyla yanıltıcı ve bilimsel doğruluğa aykırı veriler içermektedir” dedi. Ekspertiz raporunun “kasten eksik yapılmış” bir incelemeye dayandığını anlatan Ersöz, 3 polis hakkında, adli bilimci olarak görevlerinin gereklerini kasten yapmayarak “kamu görevlisinin suçu bildirmemesi”, “suçluyu kayırma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve “gerçeğe aykırı bilirkişilik” suçlarını işledikleri gerekçesiyle dava açılmasını talep etti. Avukat Ersöz, müvekkili Bektaş’ın Beykoz ilçesi Poyrazköy mevkiinde yapılan aramalarda ele geçen mühimmatı gömmekle suçlandığına dikkat çekerek telefon görüşme trafiklerinin saptanmasını istedi. Avukat Ersöz, şu değerlendirmede bulundu: “Poyrazköy ve Kaynarca bölgelerinde ele geçen silahların kimler tarafından gömüldüğünün tespiti ‘kumpasın parmak izlerinin’ ortaya konulması açısından önem taşımaktadır. Askerlere yönelik komplonun en önemli delilleri Poyrazköy davası olarak bilinen dosyada bulunmaktadır. Ancak bugüne kadar özel yetkili mahkemeler tarafından bu deliller araştırılarak gerçek faillere ulaşmak mümkün olamamıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan belgeler çerçevesinde, imza sahteciliği ve gömülen mühimmata ilişkin baz istasyonu kayıtları araştırıldığında, gerçek faillerin yargı önünde hesap vermesi sağlanabilecektir.” SAVCI ZEKERİYA ÖZ; YOLSUZLUKLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALARDA BULUNDU Erdoğan, kafasındaki yeni rejimi yasal dayanağı olmasa da fiilen oturtmak için her şeyi deneyecek. Bunun her aşaması doğal olarak tartışmalı geçecek. Öncelikle seçim sürecinin olağanüstü bir dengesizlik içinde geçtiğini vurgulamak gerek. Erdoğan’ın her türlü devlet olanağını kullanması bir yana, bu dengesizliği şöyle özetleyebiliriz: Erdoğan’a maddi yardım yapmamak cesaret isterdi... İhsanoğlu’na yardım yapmak cesaret isterdi... Bunu bir atletizm yarışıyla anlatmak gerekirse; birine her türlü doping serbest, ötekine doğal gıdalar bile sınırlı. Demokrasilerde halka kızılmaz. Toplum gerçeği neyse değişimgelişim isteyenlerin önce onu kabul etmesi, bu gerçeğe dayanarak hareket etmesi, politikalar üretmesi gerekiyor. 10 Ağustos sonuçları bu anlamda olağanüstü bir değişiklik göstermiyor. HHH Seçimin resmi olmayan sonuçlarını partilere göre analiz edelim... Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıyla birlikte AKP’nin geleceğiyle ilgili parçalı senaryolar var. Daha önce Başbakanlık’tan Cumhurbaşkanlığı’na çıkanların partileri erimiş, bu durum siyasi dengeleri sarsmıştı. Erdoğan, geçmişteki deneyimlerden çıkardığı derslerle bu olasılığı dikkatte tutarak hareket ediyor. İktidar pastası hâlâ çok büyük. Pastanın etrafındakiler kural tanımaksızın, ne pahasına olursa olsun bunu korumaya kararlı. O nedenle büyük sermayeden paketle yaşayan kesimlere kadar pastanın etrafındaki yelpazede AKP’nin iktidarının korunması istemi var. Seçimde ana hedef kazanmak olduğuna göre, CHP ve MHP açısından elbette zafer yok. Ancak bir hezimetten de söz edilemez. Her iki partinin 30 Mart yerel seçimlerinde başarılı olduğu illerde uzlaşma adayı tartışmasız önde. Ancak CHP’nin oyunun çok az olduğu, buna karşılık MHP’nin ciddi varlık gösterdiği İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde bu partinin oyları Erdoğan’a kaymış görünüyor. Sadece bir örnek vermek gerekirse; Bayburt’ta yerel seçimlerde MHP’nin oyu yüzde 38 iken İhsanoğlu’na çıkan oy oranı yüzde 18. HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın aldığı oy ise önemli bir başarı. Sadece bir bölgeden değil tüm Türkiye’den oy almak hedefiyle yola çıkan Demirtaş’ın, seçim kampanyasındaki söylemleriyle birlikte bu yönde önemli bir adım attığı görülüyor. Demirtaş bunu taşıyabilecek mi, bu hareket içindeki eğilimler kendisine ne ölçüde şans verecek, bu soruların yanıtı sadece HDP açısından değil iç barışımız için de önemli. HHH Seçim sonuçlarının başlıca belirleyicisi ise seçime katılmayanlar oldu. Son yılların en düşük katılımı yaşandı. Sandığa gidenlerin oranı uzun dönemdir ilk kez 70’li rakamlarda kaldı. Muhalefetin güçlü olduğu yerlerde katılımın genel ortalamanın altında olmasına dikkat çekerek şu yorumu yapabiliriz: Eğer onlar sandığa gitseydi seçim ilk turda sonuçlanmayacaktı. İkinci tur da her şeye gebeydi. Zira Erdoğan HDP oylarını almak için ciddi pazarlıklara girişecekti. Bunun dozunun kaçması ya da gizli pazarlıkların hissedilmesi halinde durum çok değişebilirdi. Başta söylediğimiz gibi demokrasilerde halka kızılmaz. Bu da bir tercihtir. Ancak Erdoğan’ı ilk turda bu tercihin cumhurbaşkanı yaptığı da bir gerçek. Sonuçları önümüzdeki günlerde de enine boyuna tartışacağız. Türkiye’nin gidişinden kaygı duyanların bu aşamaya kesinlikle her şey bitti gözüyle bakmaması gerekiyor. Türkiye 35 seçimlik ülke değildir. Demokrasilerde elbette sandık çok önemlidir ama, demokrasi sandıktan ibaret değildir. Önümüzdeki kısa erimli hedef 2015 genel seçimleri olmalıdır. Öz’den gece yarısı tweet’i İstanbul Haber Servisi 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından Bolu’ya atanan savcı Zekeriya Öz, önceki gece saat 03.00’ten itibaren Twitter hesabından Danıştay baskını, Ergenekon soruşturmaları ve yolsuzluk operasyonlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Savcı Öz’ün mesajındaki, “Bir ihbar üzerine Ümraniye’de bir evin çatısında bulunan el bombalarıyla alakalı soruşturma tesadüfen önüme gelmişti. Bu bombaları araştırırken Eskişehir’de bir emekli askerin annesinin evinde yüklü miktarda patlayıcı ve suikast silahı ile mühimmat ele geçti. O dönem itibarıyla önemsenmeyen soruşturma, kapatma davasının açılmasıyla birileri tarafından önemsenmeye başladı. Soruşturma sırasında bu davanın savcısı olduğunu iddia edenler, kendilerine yönelik soruşturmayla karşılaşınca, ortalığı ayağa kaldırdılar. 1725 Aralık soruşturmalarından önce de çok tehdit edildim, hem de bunların ağababaları tarafından. Hukuksuz operasyonda Emniyet ve yargı içindeki sicilleri bozuk, menfaat düşkünü, bir kısım Ergenekoncu kişileri tetikçi olarak kullanıyorlar. Kendi kadroları ‘Kasten eksik yapılmış’ Savcı Zekeriya Öz Türk bayrağını indiren zanlı tutuklandı na güvenemiyorlar. Çünkü bu kadar zalimliğe dayanamazlar insafa gelebilirler, operasyon yarım kalır diye çekiniyorlar” ifadeleri dikkat çekti. DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Lice ilçesinde karakol yapımlarını protesto için yol kesme eylemlerine müdahale sırasında öldürülen 2 kişi için 8 Haziran’da düzenlenen cenaze töreninin ardından 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nın nizamiyesine girerek Türk bayrağını indirdiği tespit edilen Ömer Mutlu, önceki gün Lice ilçesinde polisin operasyonuyla yakalanmıştı. Emniyet’teki ifadesinin ardından devlet hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilerek adliyeye sevk edilen Ömer Mutlu, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle