04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2014 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CHP’nin Parti Kültürü ve Seçim Sınavı C umhurbaşkanlığı seçimi adaylık süreci genel olarak muhalefette ve özel olarak da Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) sancılı geçti. Bu olumsuzluk en çok da ana muhalefet CHP’yi vurdu, yaraladı. Oysa böyle mi olmalıydı? Cumhurbaşkanı seçiminin takvimi yıllar öncesinden belliydi. Üstelik bu seçimin, öncesinde yerel seçimlerle sonrasında da genel seçimlerle ilişkileneceği hep öngörülüyordu. Biz de bu konuyu birçok defa yazılarımızda işleyip gündeme getirmiştik. 2014 yerel seçimleri ile cumhurbaşkanı seçiminin ve 2015 genel seçimlerinin birbirini etkileyip tetikleyeceğini belirterek her üç seçime ortak ve bütüncül bir yönseme ile hazırlanılması gerektiğini vurgulamıştık. Bütün bunlara karşın, seçim süreçleri, maalesef istendiği ve beklendiği gibi hazırlıklı, planlıprogramlı olamadı, olamıyor. Bu olumsuzluk en çok da CHP’yi etkiledi, etkiliyor… CHP’de yaşanan bitmez tükenmez adaylık tartışmaları, ülkenin dört bir yanındaki parti örgütlerini, parti tabanını ve bu partiye gönül veren milyonları yaralıyor, üzüyor. İki Propaganda Erdoğan’ın başbakan olarak katılacağı ve bu nedenle bütün adalet ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiği Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu oyunbozanlık yetmiyormuş gibi, AKP sürekli olarak iki propaganda dayatıyor: 1) Erdoğan, seçimi ilk turda yüzde 55 ile kazanacak; siz ne yaparsanız yapın kazanacak! 2) CHP ve MHP’nin adayı İhsanoğlu’nun Erdoğan’dan hiçbir farkı yok; Atatürkçüler, ulusalcılar, laikler bu adaya oy vermeyin, sandığa gitmeyin! HHH Oysa gerçekler hiç de bu propagandaların dayattığı gibi değil: 1) 30 Mart seçimleri temel alındığı takdirde, seçmenin aynı oy kullanma davranışı ile, Erdoğan ya da bir başka aday, birinci turda seçilemiyor! Aritmetik hesaplamalar için kongar. org’daki “Güncel” yazıma bakabilirsiniz. 2) İhsanoğlu’nun Erdoğan ile benzerliği yok, karşıtlığı var: Biri bölücü; öteki birleştirici... Biri çatışmacı; öbürü uzlaşıcı... Biri mezhepçi; öbürü mezheplerin eşitliğinden ve birlikte yaşamasından yana... Biri savaşı savunuyor; öbürü barışı... Biri laiklik karşıtı; öbürü laikliği temel değer olarak kabul ediyor... Biri Atatürk’e karşı; öbürü Atatürk’ü temel değer olarak alıyor... Biri halkın yarısına dayanıyor, öteki yarıyı düşmanlaştırıyor; öbürü tüm halkı kucaklıyor... Biri demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere karşı; öbürü, demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana... Biri parlamenter demokrasiye karşı, başkanlık sistemine geçecek; öbürü parlamenter demokrasiden yana, başkanlık sistemine karşı... Biri uluslararası ortamda dışlanıyor; öbürü uluslararası ortamda kabul görüyor... Biri güvenilmez, çok sık fikir değiştiriyor, verdiği sözleri tutmuyor; öbürü güvenilir, davranışı belli, ne dediyse onu yapmış... Ayrıca, aldıkları eğitim ve kişilikleri de çok farklı. HHH AKP’nin gerçekleri saptıran iki propagandasının hedefi belli: Toplumda umutsuzluk ve yılgınlık yaratmak, muhalif seçmenin sandığa gitmesini engellemek... Böylece katılım oranını düşürmek... Kendi blok oyları azalmayacağı için, aldığı oy oranını, düşük genel katılımla yükselterek Erdoğan’ı ilk turda seçtirmek! Bu oyuna gelmeyin! HHH Not: Sahte hesaplara ve baskılara dayanamadım, Twitter’dan sonra Facebook’ta da hesap açtım, beklerim: https://www.facebook.com/profile. php?id=100006028515405 CHP’nin birliği, dirliği ve bütünlüğü en az cumhurbaşkanı seçimi kadar önemlidir. CHP ve CHP’liler, öncelikle tarihe ve halka karşı sorumludur. Partinin en üst organlarından tabandaki örgütlerine kadar her kademedeki üyesi, partisine titizlikle sahip çıkmalı ve onu gözü gibi koruyup sakınmalıdır. MEHMET ŞAKİR ÖRS rilmesi ya da her partinin birinci turda kendi adayını göstermesi gibi farklı yöntemlerden hangisinin daha uygun olacağının araştırılması olağandır. Bu konularda farklı görüşler ve değerlendirmeler de olacaktır. Ama ortak akılla en uygununun bulunması ve bu seçeneğin içselleştirilip isimlendirilmesi gerekir. Yaşanan süreçte bunların ne kadar doğru ve etkin yapıldığı elbette tartışılabilir. Ama bu konuların tartışma yeri partinin organlarıdır ve kendi iç kanallarıdır. Yola çıkıldıktan sonra bu tartışmayı hâlâ kamuoyu önünde sürdürmek, giderek partiyi tartışılır hale getirmektedir. Hele aday değiştirmek ya da yeni aday dayatmalarında bulunmak, ülkeyi yönetmeye hazırlanan ana muhalefet partisi ciddiyeti ile hiç mi hiç bağdaşmamaktadır. Üstelik CHP ile MHP mutlaka ortak aday göstersin diyenlerin, şimdi ortak adaya en çok tepki gösterenler olması da anlamlıdır. Bu tartışmayı sürdürenlerin önemli bölümünün, CHP kültürü ile yetişmedikleri de bir başka gerçekliktir. Bu kısır tartışmalar, çekişmeler bir an önce sonlandırılmalı, CHP’ye daha çok zarar verilmemelidir. Cumhurbaşkanı seçimi konusunda ortak bir politika belirleyemeyen ve kamuoyuna sunduğu adayı daha kendi içinde ortaklaştıramayan parti görüntüsü, cumhuriyetin kurucusu 90 yıllık bir partiye doğrusu hiç yakışmamaktadır. Ortak aday gösterilmesi konusu ve bu adayın kimliği ile ilgili tartışmalar artık geride kalmıştır, kalmalıdır. CHP bir an önce derlenip toparlanmalıdır. CHP’nin birliği, dirliği ve bütünlüğü CHP’nin temel probleminin örgütte sevgi ve seçmende güven eksikliği olduğunu daha önceki yazılarımızda vurgulamıştık. Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları bu gerçeği üzgünüz bir kez daha su yüzüne çıkardı. Solun, sosyal demokrasinin dayandığı sevgi, dayanışma, paylaşma gibi temel değerlerin örselendiği görüldü. CHP kültürünü anımsamak, anımsatmak Seçim öncesinde, sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin, parti organlarında ve örgütsel kanallarında cumhurbaşkanı adayı üzerine tartışma yapması doğaldır. Ortak aday göste CHP’deki bu temel problem bir an önce giderilmelidir. CHP’liler öncelikle partilerini ve partililerini sevmeli, birbirlerine güvenmeli ve sahip çıkmalıdır. Kendi içlerinde bunu başaramayanlar halka güven veremezler. Bizce bu, işin bamtelidir ve temelidir. CHP, bugünkü görünümüyle seçmende, halkta maalesef yeterince güven oluşturamıyor. “Bunlar ülkeyi, özellikle de ekonomiyi, AKP’den çok daha iyi yönetebilirler” algısının yaygınlaştırılması ve güveninin pekiştirilmesi gerekiyor. Bu konuya bağlı bir başka olumsuzluk da partinin yönetsel birimlerinin ve özellikle meclis grubunun akortsuz, uyumsuz, dağınık görüntüsüdür. Bu olumsuzluk CHP’nin etkinliğini azaltmakta ve seçmende güvensizlik yaratmaktadır. Cumhurbaşkanı adayı tartışmaları bu olumsuzluğu daha da körüklemiştir. Oysa bizce CHP’nin birliği, dirliği ve bütünlüğü en az cumhurbaşkanı seçimi kadar önemlidir. CHP ve CHP’liler, öncelikle tarihe ve halka karşı sorumludurlar. Partinin en üst organlarından tabandaki örgütlerine kadar her kademedeki üyesi, partisine titizlikle sahip çıkmalı ve onu gözü gibi koruyup sakınmalıdır. CHP üzerine oynanan oyunlar boşa çıkarılmalıdır. Cumhurbaşkanı seçimi sınavı, partinin birliği bütünlüğü zedelenmeden başarıyla aşılmalıdır. Ürkütücü Gelişmeler İ Daver Darende Emekli Diplomat slamcı militanların en radikal grubunu oluşturan IŞİD’in (IrakŞam İslam Devleti) Musul’da Türkiye Başkonsolosu ile birlikte 49 kişiden oluşan personeli rehin alarak bilinmeyen bir yere götürmesi yalnız ülkemizde değil, dünyada da büyük yankı uyandırmıştır. 2006 yılında IŞİD’i kuran Ebubekir el Bağdadi, Dr. İbrahim Avad adıyla tanınan eski bir vaizdir. İdeolojisinin temelini şeriat oluşturmakta, peygamber soyundan geldiğini iddia etmektedir. Irak’ta mezhep çatışmalarını körükleyen Bağdadi’nin amacı Irak’ta Selefi devletini kurmak ve etkinliğini genişletmektir. VahabiSelefi geleneğinden gelen IŞİD “vurkaç” operasyonları yapmakla ünlenmiştir. Türkiye’yi ciddi bir şekilde tehdit eden bu örgüt Nakşibendi tarikatına bağlı eski Baas Partisi tarafından da desteklenmektedir. Bölgenin bugünlere gelmesinde Irak’ı işgal eden ABD’nin büyük payı olduğu unutulmamalıdır. Irak’ta ve Suriye’deki olaylar Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) öngördüğü doğrultuda gelişmektedir. Irak parçalanma aşamasındadır. Bölgede etnik, dinsel ve mezhepsel çatışmalar doruk noktasına ulaşmıştır. Bölgede çıkar savaşı devam ederken Türkiye çok zor bir durumla karşı karşıya kalmış, Musul Başkonsolosluğumuza yönelik saldırı Türkiye’yi hedef ülke konumuna getirmiştir. Türkiye, çarpışan gruplara taraf olmadan daha dikkatli ve ihtiyatlı bir politika izleyebilirdi. Ne yazık ki bunu gerçekleştiremedi. Ülkemiz artık radikal dinci terör örgütü ile karşı karşıyadır. Musul Başkonsolosluğu’nun tahliyesinin zamanlaması yetkililerimizce iyi yönetilmemiş, vahim hatalar yapılmıştır. Ortadoğu gibi her an patlamaya hazır bir bölgede terör gruplarıyla kurulacak bağlantılar ve bunun sonucu olarak yapılacak müzakerelerde ihtiyatlı hareket edilmesi gerekmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle