06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2014 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA Colin Firth, Ferzan Özpetek’in yeni filminde oynamak istiyor KÜLTÜR 15 ‘Zoraki Kral’ın Özpetek’le flörtü Kültür Servisi “Zoraki Kral” adlı filmdeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını alan ünlü İngiliz aktör Colin Firth, yönetmen Ferzan Özpetek’in Türkiye’de çekeceği filmde oynayabileceğini belirtti. Firth, İtalyan La Repubblica gazetesinin “Il Venerdi” adlı dergisine verdiği demeçte, Özpetek’in çekeceği filmde oynamak istediğini söyledi. 53 yaşındaki Colin Firth, “Ferzan Özpetek hoşuma gidiyor. ‘Karşı Pencere’ çok güzel bir filmdi. Anadolu’da çekeceği yeni filmin bir bölümünde yer alabilmek için onunla konuşuyorum. Eğer işlerimi yoluna koyarsam oynayacağım” dedi. Türkiye’de 16 yıl aradan sonra yeniden film çekecek olan Ferzan Özpetek, filmin hazırlıklarına devam ederken aynı zamanda bir operayı sahneye koymak ve yeni bir kitap yazmak için de çalışmalar yürütüyor. Cehalet Bulaşıcıdır Colin Firth Türk karikatürünün büyük ustası Oğuz Aral’ı on yıl önce yitirmiştik Gerçek dünya, yalan dünya YAKUP KARAHAN Yeryüzünü yeni yeni algılamaya başladığımız zamanlardan, çocukluğumdan insan yüzleri hatırlıyorum. Çook uzun sürmüş bir kavgadan yenik çıkmış gibi insan yüzleri. Mutsuz insan yüzleri. Çocuk aklımızla gördüğümüz bu “gerçek” dünya her yanıyla çok ciddi gelirdi bana. İşine giden insanlar, çalışan insanlar, evde oturan insanlar, herkes her yerde, her durumda çok ciddi gelirdi bana. Öyle ki uyurken dahi insanların suratları asıktı. İlginçtir, sohbetler, eğlenceli şeyler, komik konular hatırlayamıyorum. Gülen, eğlenen, dans eden insanlar yoktu. Canla başla, derinden, kahkahayla gülen bir adam yüzü gelmiyor aklıma. 89 yaşlarımdayım, mahallede benim yaşımda olan her çocuk gibi hayatla, dış dünya ile yeni yeni tanışıyorum. Benden 8 yaş büyük abim okuma delisi. Durduğu yerde duramıyor. Memleketin tek kitapçısında (Bülbüller Kitabevi Market) ne kadar kitap varsa satın almış, her gün birini okuyor. Ortaokul sıralarında dünya klasiklerini okumuş durumda. Söz dinlemiyor. Her yerde her zaman kitap okuyor. Aslında sadece kitap değil, ne bulursa okuyor. Bu, söz dinlemez, “Adam olmayacak lan bu!..” denilen abim, bir gün eve bir dergiyle geldi. İki dakikada okudu. Bir kısım yerlerine güldü, sonra bir kenara bıraktı. Çevrede gülen adam var lan!.. diye çok dikkatimi çekti. Hem de bir kâğıt parçasına u Derginin adı, ‘Gırgır’. Her hafta yolunu gözlediğimiz dergi. Bizi gerçek, ağır, kasvetli dünyadan başka ve daha keyifli bir dünyaya götüren dergi. İşte bu nedenlerle belki de her hafta yolunu gözlediğimiz dergi. Belki de bizi ayakta tutan, bugünlere getiren, birazcık da olsa her şeye rağmen gülümsememizi sağlayan dergi. güldü. Kimse bir şey demedi, o da kimseye demedi. Gazete gibi bir şeye bakıp güldü. Hiç aklımdan çıkmaz. Dergiyi elime aldım. Sarısiyah, garip, değişik, bağımlılık yapan bir kokusu var. Matbaa mürekkebi olduğunu sonradan öğrendiğim koku. Gerçek dünyayla ilgilisi yok. İçindeki insanlar farklı. Her şey bir değişik. Arabaların lastikleri içeri doğru bükülmüş. Araba farlarının yerinde gaz lambaları var. Abartılı diyesim geliyor ama “abartı” sözcüğü bugüne ait. Bugün, bu büyük, yetişkin halimle aklıma gelen bir sözcük. O gün bendeki etkisi, sadece farklı oluşu. Gerçeğine benziyor ama değil. İlk tepki, “Yok ama böyle olmamalı…” duygusu yaratıyor. Sonrasında “... Ama güzel de olmuş lan valla, ehe ehe!..” dediğin bir durum. İçini ısıtan, gülümseten, bi rilerine gösterme ihtiyacı duyduğun, “Bakın bakın ne ilginç, ne farklı, siz de bakın...” diyesin gelen bir şey. İnsan gözleri yuvarlak, bacakları ince, kafalar ve burunlar büyük. Saçlar tel tel sayılacak durumda... Olacak şey değil!.. Ama olmuş… Demek ki olabiliyormuş… Gerçek dünya ile ilgisi yok. Olmaması da ne kadar keyifli… Başka bir dünya. Daha güzel, daha keyifli bir dünya. “Demek ki olabiliyor, demek ki başka dünyalar da varmış lan!..” dedirten bir keyifli dünya. Derginin adı, “Gırgır”. Her hafta yolunu gözlediğimiz dergi. Bizi gerçek, ağır, kasvetli dünyadan başka ve daha keyifli bir dünyaya götüren dergi. İşte bu nedenlerle belki de her hafta yolunu gözlediğimiz dergi. Belki de oradakilere benzeyen şeyleri çizmeye çalışmamızın altında, gerçek dünyanın ağırlığından ve ciddiyetinden kaçışımız var. Belki de bizi ayakta tutan, bugünlere getiren, birazcık da olsa her şeye rağmen gülümsememizi sağlayan dergi. “Gırgır”. Elimize her aldığımızda kokusunu içimize çektiğimiz... Bize şehir kokusu getiren dergi. Büyük şehirlerde yaşayan çocuklar için “Gırgır” ne anlama geliyordu bilemiyorum ama Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan ve dünyayla yeni tanışan bir çocuk için “Gırgır”, bu anlama gelmekteydi... Türk karikatürünün önemli ismi, birçok usta çizerin öğretmeni, ustam Oğuz Aral’ı hasretle anıyorum. Anısı önünde saygı ile eğiliyorum. Ercan Karakaş, Gökmen’in görevden alınmasını kınadı Erkin Koray ‘Collection’ (Mega Müzik) Yaşam hikâyesinden müzikal mirasına, gündelik fikirlerinden siyasal görüşlerine gerçek bir marjinal. Kimileri bu deli dolu adamı şarkıda geçtiği gibi “şaşkın” olarak görse de o rock müziğimizin yaşayan efsanesi… Bu çetrefil işe bilabedel girişmek istemeyenlere nahif bir önerimiz var: Geçenlerde “Collection” adıyla bir boxset basıldı ki, bu ürün biri “Best Of” olmak üzere, farklı zamanlarda yayımlanmış beş albümün yeniden sunulmasından oluşuyor. Eksiklerine rağmen “Estarabim”, “Yalnızlar Rıhtımı”, “Fesuphanallah” gibi milyonlara mal olmuş şarkılar var. 1983 ile 1996 yılları arasındaki çalışmalarını kapsayan, Arap melodileriyle rock müziğini harmanlayan, elektro bağlamayı Anadolu rock müziğine kazandıran yönüne şahitlik eden 56 şarkıyı sıralı dinlemek, bu özel adamın 55. sanat yılına kulak vermek hiç de az bir şey değil. Albümlerden biri toplama olduğundan altı şarkı (Öyle Bir Geçer Zaman ki, İllaki, Deli Kadın, Hay Yam Yam, Hayat Katarı ve Hare Krishna) mükerrer ama bu kadarcık kusur kadı kızında da olur. [email protected] ‘Sanata vurulan bir darbe’ Kültür Servisi CHP’nin kültür ve sanat alanından sorumlu parti meclisi üyesi Ercan Karakaş, aynı zamanda Prof. Dr. Rengim Gökmen’in, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik tarafından Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve Genel Sanat Yönetmenliği görevlerinden alınmasıyla ilgili olarak bir açıklama yaptı. Karakaş, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndaki görevlerinden de alınan Gökmen’le ilgili olarak, “Başarılı bir yönetici ve uluslararası çapta tanınan bir sanatçı olan Rengim Gökmen’in devlete bağlı sanat kurumlarını yok etmeyi öngören TÜSAK (Türkiye Sanat Kurumu) yasa taslağına karşı çıktığı için görevden alınması sanata ve sanat kurumlarına vurulan bir darbedir” dedi. Karakaş, CHP olarak “Devletin sağlık ve eğitimle ilişkisini nasıl koparmamak gerekiyorsa, gerçek kültür ve sanatla ilişkisini düzenlemek ama koparmamak gerekiyor” diyen Rengim Gökmen’in görevden alınmasını şiddetle kınadıklarını belirterek Gökmen’le ve sanatçılarla dayanışma içerisinde olduklarını vurguladı. “İliklerime kadar sevdiğim ülkemde bunları yaşamak da varmış!” Mario Levi’nin bu sözleri söylemek zorunda kalması, hâlâ içimi acıtıyor; hâlâ utanç içindeyim. Yazarımızın yaşadığı, onunla birlikte hepimizin yaşadığı, adını koyalım, ırkçı ve faşist bir saldırıydı. Evet ırkçı ve faşist bir saldırı... İsrail hükümetine öfkelenip Yahudilere kızmak, elbet ırkçılıktır, nefret suçu işlemektir. Daha da vahimi (en az ırkçılık kadar vahim olanı) cehalettir. Mario Levi’ye yapılan saldırı haberi birkaç gün önce gazetemizde, “Cehalete Teslim Olmamak” başlıklı yazımla aynı sayfalarda yer alıyordu. HHH “Birkaç kendini bilmez cahil, Mario Levi’nin kitaplarını protesto etme çağrısı yapmış, ne var bunda büyütecek” deyip geçemeyiz çünkü cehalet bulaşıcıdır. Cehalet, kolay olandır. Cehalet, kolay yayılandır. İsrail hükümetinin savaş uçaklarına petrol vereni, petrolü taşıyıp ceplerini dolduranları protesto edemeyen çıkarcı pisliklerin, hiç okumadıkları kitapları protesto etmeleri; o güne dek hiç görmedikleri “Akdeniz” heykelini kırmaları cehalettendir. HHH Kimileri “Cehalete Teslim Olmamak” yazıma öfkelendi, her AKP’liyi cehaletle suçladığımı söyledi. (Hayır öyle demedim. Cehalet kadar elbet çıkar ilişkilerinin de payı var!) Ama cehalete şimdiye dek hiç bunca prim verilmediği de ortada. Her yağmur yağdığında ortalığı sel götürüyorsa bunda cehaletin payı var. Her yıl aynı asfalt beş kez çöküyor beş kez yeniden yapılıyorsa bunda cehaletin de rolü var... “Saatimi Zarrab hediye etti, ama parasını ben ödedim” savunmasını ya da “Obama benimle değil, Ben Obama ile görüşmüyorum” savını, millet yutuyorsa bu da cehaletten... Cehaletle bütünleşen kin ve öfkenin Sivas’ta Madımak Oteli’ndeki icraatını gördük. Nefret suçu işleyenlerin nasıl beraat ettiklerini gördük. Orada öldürülenlerin, yakılanların suçlandığını yaşadık... Evet, cehalet bulaşıcıdır. Tıpkı nefret suçları gibi bulaşıcıdır. HHH Çeşitli sanatsal kurumlarımızın ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in Mario Levi’ye sahip çıkma çabası değerlidir ama yetmez. İlkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarında nefret söylemine, nefret suçlarına ilişkin derslerin konulması gerekir. Devletin, hükümetin her kademesinin nefret söylemi ve suçlarını lanetleyerek örnek oluşturması gerekir. (IŞİD’e terörist diyemeyen, Berkin’e terörist diyenlerin bunu yapmaları zor elbet!) Anımsayın: Bir gazete Soma katliamının ardından, “Soma patronunun damadı Yahudi” manşetiyle çıkabiliyor ve “Erdoğan’a saldırılarda Yahudi damadın rolü var mı” diye sorabiliyor ve bundan hiçbir ceza almayabiliyordu! HHH Sevgili Mario Levi’yi önce yalnız kitaplarından tanıyordum. Son bir iki yıldır PEN Yazarlar Birliği Türkiye Merkezi’nin yönetim kurulunda birlikte çalışırken onu daha yakından tanımak fırsatı buldum. Yapıcı ve olumlu kişiliğiyle, yaratıcı kimliği, çözüm önerileri, hoşgörüsü, yaydığı pozitif enerji nedeniyle ona saygım sevgim çoğaldı. Ona yapılmış saldırıyı, hepimize, bütün ülkeye yapılmış sayıyor ve arkadaşıma, çalışmaya, üretmeye devam; cehalete karşı mücadeleye devam diyorum. Bu hafta korkunç bir yaprak dökümü yaşadık. Sevda Şener, Verda Erman... Şimdi de Ayhan Baran ve Çolpan İlhan... Tüm sevenlerine sabırlar diliyorum. Bizler, bizden sonraki kuşaklar, bu aydınlık insanları yaşatmaya devam edecek. Gitarcı, şarkıcı ve besteci Erkin Koray, yarım asrı aşan diskografisi en karmaşık ve o kadar da uzun isimlerin başını çekiyor. Külliyatını hatasız ele geçirmek pek kolay bir iş değil. Rengim Gökmen u CHP’nin kültür ve sanat alanından sorumlu parti meclisi üyesi Karakaş, Gökmen’in TÜSAK yasa taslağına karşı çıktığı için görevden alınmasını ‘sanat kurumlarına bir darbe’ olarak niteledi. n Kültür Servisi S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nin Çocuk Atölyeleri, Kutluğ Ataman’ın “Sakıp Sabancı” isimli eserinden ilham alarak çeşitli tasarımlar üretme imkânı sunuyor. 10 Ağustos’a kadar gerçekleşecek atölyelerde çocuklar ve gençler, oynadıkları oyunlar için kontrol cihazları tasarlayacak, oyunların grafiklerini ve seslerini istedikleri gibi değiştirebilecekler. 916 yaş arasına odaklanan eğitimler, tüm hafta boyunca gerçekleştirilecek. Çocuklar için tasarım atölyesi • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • Plaj servisi, AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI T (7 gece 8 gün konaklamalarda geçerlidir) Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr *60 TL AM PANSİYO N PLUS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle