06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 urt istihbaratçı, K genç muhatabını şaşırtmanın biraz keyfini sürdükten sonra, “Veysel mektubunda biraz çıtlatmış” diyerek rahatlattı onu. O sırada gelen Yasin, bir sehpa da Sedat’ın önüne koydu, kahveyle suyu bırakıp çekildi. “Kısa süreli bir araştırma yapıp tamamladım efendim, herhalde yıpranmasınlar diye kimse bir aday ismi telaffuz etmek istemiyor. Veysel Abi belki sizin bana yardım edebileceğinizi söyledi.” “Ya yıpranmasınlar diye ya da başlarına bir şeyler gelmesin diye.” “Nasıl yani?” “Her şey olabilir. Bak delikanlı, sana ben de isim vermeyeceğim ama düşündüklerimi kısaca paylaşacağım. Ben beni bildiğimden beri gelmiş geçmiş bütün iktidarlar kendilerine tamamen bağlı bir istihbarat örgütü yaratmak isterler. Amaçları rakiplerinin nefes alışını bile bilmektir. Tabii istihbaratçılar da bunu bilirler; kendilerini sağlama almak için sadece iktidar karşıtları hakkında değil, iktidarın içinden de bilgi toplarlar. Bu yüzden devlet içinde çatışan gruplar oluşur ve güçlenir. Bu savaşta her türlü kirli oyun mubahtır, yeri geldiğinde sakladıkları bilgileri ortalığa dökmekten çekinmezler. Kısacası bir canavar yaratan iktidar, o canavarın elinde oyuncak olur. Bunları belki de biliyorsundur ama gençsin diye anlatıyorum.” baktı.* * Doğan Yurdakul’un Manşeti Yıkın! romanından alıntıdır (Doğan Kitap, 2014) HHH Kaba, güdük ve cahil bir parya takımının güdümüne giren Türk basınında artık soyu tükenen “senyör”lerden belki de sonuncusu olan gazeteci Doğan Yurdakul’un yukarıda alıntıladığım siyasal gerilim romanı, gerçekten soluk soluğa okunuyor. Çünkü güncele cuk oturuyor, sanki günler kalan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi girişilen “temizlik” operasyonunun “kemik röntgeni”ni çekiyor. Manşeti Yıkın! arı duru Türkçesi, hızlı temposu, yazarın gazetecilik birikimini yansıtan gerilim kurgusuyla, çok başarılı ve merakla okunan bir kitap. Biricik kusuru, roman karakteri her gazetecinin ailesinde en az bir “gizli istihbarat elemanı” bulunması. Kurguda, gazetecilik mesleğiyle devlet casusluğu fazlasıyla iç içe geçmiş, fazlasıyla danışıklı dövüş... Ama Doğan Yurdakul’un meslek deneyimine bakarak herhalde bir bildiği var, diye de düşünebiliriz! er biri ötekinden H berbat çirkinlikte gökdelenler ve askeri Saklı Köşk Manşeti Yıkın! Fotoğraf: Kitap Kapak Metin bu “genç, delikanlı” laflarına bozulmaya başlamıştı, ama belli etmemeye çalışıyordu, çünkü karşısındaki adamı kızdırmanın doğru olmayacağını da biliyordu. “Ben bu konu hakkında kitaplardan ve gazete arşivlerinden az çok bir bilgi edindim, ama sizden dinlemek benim için büyük bir onur” dedi. “Evet, güzel kitaplar var bu konuda yazılmış. Benim senin başını ağrıtmamın nedeni şu: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan sorunlarda da bu grupların daha doğrusu çetelerin önemli rolü olmuştur, bu seçimde de olacaktır.” Bu sözlerden sonra başını çevirip tekrar cadde tarafına “Bir gazeteci, gazetes i ha gizlice düşündüğünü aç kkında ıkç gazetesinde yayımlayab a yazıp ildiği gün, basın özgürlüğüne ina nacağım.” GUY BEDOS Anadolu’dan derlediği geleneksel lezzetlerin nihayet yeni bir zevk, yeni lojmanlara rahmet okutan bir zarafetle yoğrulup tek tip TOKİ’lerle hem sunulduğu, üstelik fiyatları sıradanlaşan hem de gayet makul bir “yaratıcı çölleşen Türkiye mimarisi, mutfak” örneği. Türk mutfağına da Restoranın “iyi yemek yansıyor. ancak iyi malzeme ile Dünyanın en zengin yapılır” kuralına sıkı mutfakları arasında sıkıya bağlı yönetimi, sayılan mutfağımız, sanki her yemeğin özelliğini yüzyıllar önce donmuş oluşturan malzemeyi ana gibi hiç yenilenmiyor, yurdundan getirtiyor. üstelik eski lezzetini bile Tarhana Uşak’tan, tekrarlayamıyor, çünkü tütünlük pastırma malzemelerin de kalitesi Kastamonu’dan, tuzlu düşük. Hangi meyhaneye tereyağı Rize Celayir’den, giderseniz gidin karşınıza patlıcan Birecik’ten vb... aynı mezeler, hangi Ferik pilici, sahici köy restorana giderseniz gidin pilici! aynı yemeklerin, daha Her yemek itinayla özensiz, daha lezzetsiz hazırlanmış, değişik yorum olanı çıkıyor. ve tatlarla kotarılan her Yeni mutfak diye lanse yenilik, çok lezzetli. edilip inanılmaz paralar Üstelik bahçe içinde ödenen restoranların çoğu, eski bir Moda köşkünde çakma Batı mutfağından hizmet veren restoran, ibaret. Tadımcı geçinen gecesi başka, gündüzü çakma “gurme”ler başka güzel, rüya gibi bir ise gecekonducudan yer. gökdelenciye dönüşen Kış aylarında köşkün görgüsüz oportünistlerin içine çekilen müşterilere, mutfak temsilcileri! haftanın belli günlerinde Özellikle İstanbul’da yemekler kadar kaliteli yaygınlaşan bu lezzet canlı müzik sunuluyor. Yaz çölünde, gizli bir cennet aylarında ise gerçek bir keşfettim: Saklı Köşk. bahçe keyfi. Masal gibi bir Yemek, titizlik kadar gece geçirmek ve özgün tutku gerektiren bir lezzetler tatmak için ideal iştir. Zeynep Kakınç’ın bir adres Saklı Köşk.* gerçekten tutkuyla kurup yönettiği Saklı * Cem Sok. No. 6 Moda Köşk, Adnan Şahin’in Tel: (0216) 418 26 23 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Vatan Nasıl Sevilir? Bu ülkede kime sorsan, “Ben bu vatanı çok seviyorum” der. Şimdi sorularımızı sıralayalım: Hiç Güneydoğu ya da Doğu’ya giden bir tura katıldınız mı? Anadolu’nun en önemli uygarlığı Bin Tanrılı Hititlere dair kaç heykel gördünüz ve kaç kent gezdiniz? Hasankeyf’i biliyor musunuz? Gittiniz mi? Orada yapılacak barajın neleri su altında bırakacağını biliyor musunuz? Bununla ilgili herhangi bir yere imza atınız mı? Herhangi bir protesto eylemine katıldınız mı? SelçukEfes’e gittiniz mi? Kentin muhteşem genelevine hayretle baktınız mı? İlk tuvaletleri gördünüz mü? Bodrum Kalesi ve Sualtı Müzesi’nde hayallere daldınız mı? Konya’daki Mevlana şenliklerine gittiniz mi? Kayseri’deki Selçuklu medreselerine, camilerine hayran oldunuz mu? Beş halk ozanı sayabilir misiniz? Türk sinemasından en sevdiğiniz beş filmi sayabilir misiniz? Karadeniz’de Sümela manastırında duvarları süsleyen belki de ilk zenci İsa’yı gördünüz mü? Anadolu uygarlıklarından Likya uygarlığının toprak yollarında yürüdünüz mü? Türkiye denizlerinde kaç cins balık yaşar? Türkiye topraklarında kaç bin endemik bitki yaşar? Türkiye topraklarında kaç çeşit endemik canlı türü yaşar? Lüferin soyunun tükenmemesi için elinize bir mezura alıp balıkçılarda sarıkanat boylarını ölçtünüz mü? Hiçbir hayvan barınağına gidip gönüllü çalıştınız mı? Türkiye’nin yeraltı zenginlikleri nelerdir? Termik santral nedir? Zararları nelerdir? Biliyor musunuz? Hiçbir termik santral yapımını protesto eden bir eyleme katıldınız mı? Türkiye’nin altının silme altın madeni olduğunu biliyor musunuz? Hiç inatla bölgenizdeki bir eski binanın resimlerini çekip, binanın yaşatılması için gerekli yerlere başvurdunuz mu? Anadolu Medeniyetleri Müzesi kimin emriyle kurulmuştur? Hiç gittiniz mi? Osmanlı’dan beri sürgün yeri olan Sinop Cezaevi’nde kaç muhalif yazar yatmış biliyor musunuz? Adana neden Yılmaz Güney’lerin, Yaşar Kemal’lerin, Orhan Kemal’lerin yurdudur, hiç düşündünüz mü? En son hangi protesto eylemine katıldınız? Sorularımız bunlar, daha da çoğaltılabilir, öyle “vatan sevmek” kolay değil. Her şey gibi o da tanınmak ister, bilinmek ister ve emek ister. Sevgilerle, hadi kalemi alıp sorulara yanıt verin. Bu soruları sizlere ilk kez 1 Nisan 2013 tarihinde sormuştum, sorulara nasıl yanıt verdiniz bilmiyorum ama ben birkaç soru daha ekledim. İzninizle: Göbeklitepe nerededir ve arkeoloji tarihini nasıl değiştirmiştir? Frikya uygarlığı ve Frikya Vadisi ülkemizin hangi yöresindedir? Sinan’ın en güzel eserlerinden Rüstem Paşa Camii nerededir? Gördünüz mü? Ani harabelerinin hikâyesi nedir? Hiç gittiniz mi? Sizlere kolay gelsin, ben şöyle bir Moğolistan’a gidip geleceğim. Bayramınız şen olsun... HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Bir çeyrek tur daha döndük; hep birlikte, evrenimizin çekirdeği çevresinde. Hüzünleriyle, anımsayıp unuttuklarımızla. Yitiklerimizin, yitirdiklerimizin bıraktığı boşlukla. Birer çizik daha attık alınlarımıza. Derken yaz bitiverdi işte... Her ne kadar ayak diresek de yasalarına; bir parçası olduğumuz doğanın bizden hesap sormasına “dur” diyemedik. Sellere, yollara, virüslere, açlığa “kurban” verdik yine kaç binimizi. Belki yitip gidenlerdendik, belki habersiz gülüp geçenlerden. Belki tatil aşkının peşinde. Püfür püfür bir esintide. Ne gam, hepimiz; akıyla, sarısıyla, siyahıyla hepimiz bu döngünün içindeydik. Ellerimizden kayıp giden zamanın sularında kâğıttan bir sandal gibi. Kayıp gidiyorduk biz de, büyük uyumun ya da uyumsuzluğun kıyılarına... Ucun ucun. Irgat teriyle sulanıp da göveren, tüm hoyratlığımıza karşın hâlâ bire bin veren coşkun bağbozumlarında yakılan şenlik ateşlerinden atladı kimilerimiz. Belki de gözlerini dikip göğe, gökyüzüne; sırtını toprak anaya emanet etti kimimiz... Çocuklarımızı, anamızı, yârimizi, yarenimizi özledik belki de. Gurbet akşamlarındaki cırcır böceklerinin bitmeyen senfonisi eşliğinde. Elimizde kazma kürek, ömrümüzü kazdık; yerin bilmem kaç yüz metre altında. Apansız iniverdi tepemizden aşağı karbonmonoksit sağanakları. Güncemizden günlüğümüzden hiç eksilmedi acı ve güdük kalan özlemlerimiz. Bir gıdım soğuk su niyetine bin selam yolladık sevdiklerimize, dostlara. Hiçbirini yapmayıp salt düşündük belki, kim bilir? Hovardaca, sonuna değin açılan mavi ay akşamlarının göğsündeki düğmeler usul usul kapanacak şimdi. Yazın bir kenara; yaz bitti çünkü. Kimimiz belki de son kez, serin ve temiz sulara uzattık ayaklarımızı. Ya da... Ansız, apansız bir kör sabahın acımasız rüzgârı mahpus damlarına uçurdu kimimizi. “Mahsus Mahal”de, tek kişilik “muhit”imizde dikilir dururuz, geniş zamanların yorgun akşam eşliklerinde. Yaz geçti! Orada dur bakalım. Bizim “mahal”e geldik şimdi. Tam on yedi yaz boyunca bunları hiç görmemiş, duymamış, yaşamamış birileri de geçti on yedi yazla birlikte. Aranızdan, kıyılarınızdan. Kumsalına ayak değmeden geçirilmiş on yedi yıl; yaşamın kayıp giden sularının. Bir kez daha düşlemek zorundayım çınarları şimdi, kuruyan yaprakların kurduğu, yangınlı renk cümbüşünü. Bir tekme savurmayı kıyıdaki yuvarlacık taşlara. Bir çocuğun boncuk boncuk maviş ve masum gözlerinden öpmeyi. Bir dostla demlenen söyleşinin tıngırdattığı kız beli çay bardaklarına uzanıvermeyi. İnciri, üzümü, narı çıt diye koparıvermeyi dalından. Pazar tezgâhlarının çığırtkan çağırışını, davetkârlığını o cümbüşün. Ve sonra dingin, taze sabahların esinini, esintisini alnımda, içimde duyumsamayı, bir gün... Unutmamalıyım! Düş kurmayı, düşlerin kıyılarına yelken açmayı. Unutmamalıyım. Çünkü büyük insanlık ailesinin ve doğanın bir parçasıyım. Adını ve adresini bilmediğimiz yıldızlarından birisi gibi, evrenin. Gözlerime abanan yarı körlüğünü aşıp miyopun, tekdüze bir yolculuğun matematiğinde yiten zamanı yakalamak zorundayım. Yakalamak ve anlamak zorundayım. Zaman okyanusu içinde zamansız; zamansızlığın derin kuşatmasında bütün zamanları duya düşüne anlamak... Anlayan için de; koca denizin kıyısında kumlarla oyalanıp da enginlerin çağrısını es geçenler için de yaz bitti... “Şimdi şairler, yaz bitti, diye başlayan şiirler yazacaklar.” Süleyman EROL 1 No’lu F Tipi Hapishane A Tek 10 Şirinyerİzmir Yaz Bitti G NOKTASI BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Hoşça kalın... Resim mi, tabii ki Chagall... Uluslararası bir çabayla kurtarılan Zeugma kenti mozaiklerinin sergilendiği Antep’teki muhteşem müzeyi gördünüz mü? Peygamberler kenti Urfa’da Balıklıgöl’e yem attınız mı? Zılgıt çeken kadınların bu işi nasıl başardıklarını düşünüp hiç zılgıt çekmeye çalıştınız mı? Antakya’da üç dinin bir arada yaşamasına tanıklık ettiniz mi? Maveraünnehir nereye denir? Bir sabah vakti Karadeniz yaylalarında uyanıp, o günü size bağışlayan hayata teşekkür ettiniz mi? Antalya’da Antalya Müzesi’ne gidip yorgun Herkül’le bir fotoğraf çektirdiniz mi? Mimarların mimarı Koca Sinan’ın kaç eserini gördünüz? Sevdiğiniz ve etkilendiğiniz beş romancının adları nelerdir? Klasik Türk müziğinde nam salmış beş şarkıyı söyler misiniz? T.C. TARSUS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) İLAN Sayı: 2013/496 Esas Davacı Doğan Plastik ve Pelro Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından mahkememize açılan iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılamaları sonunda 24/06/2014 tarihinde verilen karar gereğince; 1 Doğan Plastik ve Petro Kimya Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin İ.İ.K. 179/a ve 179/b maddeleri uyarınca İFLASININ 1 yıl süre ile 24/06/2014 tarihinden itibaren başlamak suretiyle ERTELENMESİNE, 2 Mahkememizin 26/12/2013 tarihli kayyım atama kararı ile davacı şirkete kayyım olarak atanan Aydın ÖZGÜZE’nin kayyımlığının devamına ve kayyım atama kararı 1 ve 2 nolu maddelerinde belirtilen hususların aynen geçerliliğine, 3 06/12/2013 tarihli tensip 14 ve 15 nolu ara kararları ile konulan tedbirlerin aynen devamına, 4 Mahkememizin 10/12/2013 tarihli ara karan ile müdahil TEDAŞ aleyhine konulan tedbirin aynen devamına, 5 Mahkcmemizin 02/06/2014 tarihli ara kararı 3. maddesi uyarınca Leasingli mallar ile ilgili konulan tedbirlerin aynen devamına, 6 Mahkememizce konulan tedbirlerin işbu kararın kesinleşme tarihine kadar ve 1 yıllık iflasın ertelenmesine ilişkin kararın son gününe kadar devamına, Dair Davacı şirket temsilcisi Mehmet Turhan Unlüdoğan, davacı vekili Av. Aykut Çınar, Kayyım Aydın Özgüze, Müdahil İş Finansal Kiralama Vekili Av. Emrah Gürsoy, Müdahil Turkland Bank A.Ş Vekili Av. Eda Çokuğurluel, Müdahil Toroslar Elektrik A.Ş. Av. İbrahim Kavak yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatılmasına karar verildiği hususu ilan olunur. 04/07/2014 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 48452) 1/ Güzel manza 1 ralı bir yapının çatısındaki tara 2 ça. 2/ Halk şai 3 ri... Mezopotam 4 ya’da kurulmuş eski bir krallık. 3/ Bir 5 vidada iki diş ara 6 sında kalan çukur bölüm... Bir Avru 7 pa ülkesinin baş 8 kenti. 4/ Bir sayı... 9 Kadınların takındıkları süs iğne 1 2 3 4 5 6 7 8 9 si. 5/ II. Dünya Sava1 HO R A S A N F şı yıllarında Japonlar tarafından kullanılan av 2 O Ğ U Z G E R İ cı uçağı tipi... Güney 3 R U M S A V A N doğu Anadolu’ya öz 4 A Z S EMA C gü bir tür işkembe dol 5 S S E L E S A ması. 6/ Yunan mitolo jisinde aşk tanrısı... Ya 6 A G A M E M N O N bancı. 7/ Sivas’ın bir il 7 N E V A N A R çesi... “ çıkınca orta 8 R A S O R T İ ya mazi silinmeli” (Tev 9 F İ N C A N İ L fik Fikret). 8/ Meydan... Aynı doğumda dünyaya gelen iki kardeş. 9/ Her tarafı görmeye elverişli, camlı çatı katı ya da taraça. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İzmir yöresine özgü, daha çok sabah kahvaltısında yenen bir tür börek... Dince kutsal sayılan bir yerin ziyareti. 2/ Çanakkale’nin, peyniriyle tanınmış ilçesi... Dört Halife’nin sonuncusu. 3/ Püskürtü... Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama. 4/ Vietnam’ın plaka imi... Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına bağlanan halat. 5/ Utanma, hayâ... İlkel bir silah. 6/ Vücudun toksinlerden arındırılarak kilo vermesini sağlayan sağlık kürü... Küçük mağara. 7/ Okullarda kâğıt, mukavva, tahta gibi şeylerle yaptırılan çalışmalar... Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt. 8/ Nâzım Hikmet’in soyadı... Tasvir. 9/ “Bağırsaklar” anlamında eski sözcük... Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle